AVLANAN VE BOĞAZLANAN
HAYVANLAR.. 2
Sayd (Avlanan
Hayvanlar) 2
Avlanmanın
Meşruiyeti 2
Avlanmanın
Meşru Kılınmasının Hikmeti 2
Avlanmakta
Meşru Olan Vesileler 2
Av İçin Yetiştirilmiş
Hayvanlarla Avlanmak. 3
Avlamanın
Boğazlama Yerini Tutması 3
Zebaih
(Boğazlanan Hayvanlar) 4
Zebh ve Tezkiye Kelimeleri Arasındaki Fark. 4
Tezkiye'nin
Şart Olmasının Hikmeti 4
Tezkiye'nin
Çeşitleri 4
Zebh'in
Sahih Olmasının Şartları 4
Kesenle İlgili
Şartlar 4
Kesimde
Kullanılan Aletle İlgili Şartlar 5
Mülâhazalar 6
Birinci
Mülâhaza. 6
İkinci
Mülâhaza. 6
Üçüncü
Mülâhaza. 6
Hayvan Kesmenin Sünnetleri 7
Avlanmak herhangibir
hayvanı ansızın veya bir hile ile yakalamaktır. Burada sayd kelimesiyle ism-i
mefuî (=avlanan) kasdedilmektedir. '
İhramda iken av
öldürmeyin. (Mâide/95)
Fakihlerin ıstılahında
işe sadece eti yenen hayvanlar için avlanmak sözkonusudur.
Avlanmanın meşru
olduğunun delili, ayetler ve hadîslerdir:
Ey iman edenler!
Âkidlerinizi yerine getirin. Hac için ihramda olduğunuzda, avı helâl saymamanız
şartıyla size hayvanlardan şu okunacaklardan başkası helâl kılındı. (Mâide/1)
İhramdan çıktığınız
zaman avlanabilirsiniz. (Mâide/2)
Görüldüğü gibi birinci
ayette ihramhyken avlanmanın haram; ikinci ayette ise ihramdan çıktıktan sonra
ise helâl olduğu açıkça belirtilmektedir.
(Ey Muhammed!) Sana
kendilerine neyin helâl kılındığını sorarlar. Onlara de ki: 'Bütün temiz şeyler
size helâl kılındı. Allah'ın size öğrettiği gibi öğretip yetiştirdiğiniz avcı
hayvanların yakalayıp öldürdüklerinden de üzerlerine Allah'ın ismini anarak
yeyin ve Allah'tan korkup sakının'. Doğrusu Allah, hesabı çabuk görendir.
(Mâide/4)
Hayvanların etinin
yenilmesinin helâl olması için Şârî tarafından tarif edilen avlanma ve benzeri
vasıtalar belirli nedenlere dayanmayan ibadet]er kısmına girmektedir. Diğer
muamelelerdeki maslahat ve nedenler, bunlarda yoktur. Fakat buna rağmen bazı
hayvanların helâl, bazılarının da haram olmasından bazı hikmetler
çıkarılabilir. Ayrıca avlanmanın meşru kılınmasından da, boğazlanmasından da
birtakım hikmetler çıkarılabilir.
Avlanmanın
meşruiyetinin hikmeti, tıpkı zaruri kesmenin meşruiyetinin hikmetine benzer.
Arapların temiz kabul ettikleri, İslâm'ın da yenilmesini helâl kıldığı birtakım
hayvanlar vahşidir. Onların normaî bir şekilde tutulup boğazlanması zordur.
Allah Teâlâ, avlamak ve tuzağa düşürmek suretiyle bu tür hayvanların
yakalanmasını kolaylaştırmıştır. Bu tür yakalamayı/öldürmeyi boğazlama, olarak
kabul etmiştir. Tabii ki boğazlama imkânı bulunmadığı zaman bu sözkonusudur.
Burada Allah'ın insanlara nasıl lütuf ve kolaylıklar gösterdiği açıktır.
Avlanması Helâl Olan
ve Olmayan Hayvanlar
Avlanmada esas olan,
her çeşit hayvanın avlanmasının helâl olmasıdır: Bunun delili, şu ayettir:
İhramdan çıktığınız
zaman avlanabilirsiniz. (Mâide/2)
Ancak ayetin umumundan
şunlar istisna edilmiştir:
1. Yenilmesi helâl olmayan hayvanları avlamak.
Hayvana eziyet veren
aletlerle ve araçlarla avlamak haramdır.
2. Sadece eğlenmek veya vakit geçirmek için
avlanmak da haramdır.
İster eti yenen
hayvanlar olsun, ister yenmeyen hayvanlar olsun hüküm aynıdır.
3. İhramlı olan kişinin avlanması ve avladığı
hayvanın etinin yenmesi haramdır. Bunun delili şu ayettir.-
İhramda iken av
öldürmeyin. (Mâide/95)
İhramlı olmasa bile
Harem dahilinde avlanmak haramdır. Bunun delili de şu hadîstir:
Allah Teâlâ şu beldeyi
(Mekke'yi) harem kılmıştır. Onun dikeni ve otları kopanlmaz. Orada bulunan av
hayvanı rahatsız edilmez ve avlanmaz.
Harem'de, yerde
bulunan birşey alınmaz. Ancak aldıktan sonra bir sene mescidde ilan etmek
şartıyla alınabilir. Alıp ilan etmemek haramdır. Çünkü Allah Teâlâ Mekke'yi
haram kılmıştır. Ayrıca bir de Mekke'nin hürmeti vardır.
Eti yenilmeyen ve eziyet
veren hayvanın avlanması haram değildir. Eziyet vermeyen hayvanı avlamaksa
haramdır. Eziyet vermeyen ve ihtiyaç duyulmayan hayvanın da avlanması haramdır.
Burada meşru olan
vesilelerden maksat, avlanan hayvanın yenmesini caiz kılan şeylerdir. Meşru
olmayan vesilelerden maksat da avlanan hayvanın etinin yenmesini caiz kılmayan
şeylerdir. Avlanması meşru olan hayvanın etinin yenmesini caiz kılan vesileler
şunlardır:
a. Hayvanı
yaralayan kesici alet.
Bu alet; demir, bakır,
kamış, cam veya hayvanı kesen herhangibir şey olabilir. Bunun delili şu
hadîstir:
Kanı akıtılan ve
üzerine Allah'ın ismi anılan her hayvanın etini yeyiniz.
b. Avlanmada kullanılan alet veya araç, taş gibi
kesiciliği olmayan birşey ise, hayvanı ağırlığı veya yakıcılığı sebebiyle
öldürmüşse, o hayvanın etini yemek caiz olmaz.
Hayvan böyle bir
sebeple Ölmemişse, meselâ kanadına veya ayağına taş isabet etmiş de avcı da
ölmeden yetişmişse, onu şeriata uygun olarak boğazla malı dır. Şer'î
boğazlamayı ileride izah edeceğiz. Fakat avcı, hayvana bıçak, ok ve benzeri
gibi kesici bir afet kullanır da hayvan bundan dolayı ölürse yenmesi caizdir.
Av için yetiştirilmiş
köpek, kaplan, arslan, doğan, şahin gibi hayvanların yakaladıkları avlar
-aşağıdaki şartlar mevcutsa- mubahtır.
1. Sahibi tarafından bırakıldığında ava doğru
gitmelidir.
Avlanması istenen
hayvana doğru giderken başka birşey görüp ona doğru giden bir av hayvanının
avladığı yenmez. Çünkü kendisinde avcılık şartı tahakkuk etmemiştir. Ancak onun
tuttuğunu, sahibi yetişip boğazlarsa yenir.
2. Sahibi
tarafından ava salındığında koşarak gitmelidir. Sahibi çağırıp durmasını
emrettiğinde de hemen durmalıdır.
3. Sahibi
tarafından ava salındığında ve sahibi gelmeden önce öldürdüğünde, o hayvandan
birşey yememesi gerekir. Eğer avı getirip sahibinin önüne bıraktıktan sonra
yerse onun avcılık vasfı düşmez.
4. Yukarıda sayılan üç şart, av için
yetiştirilmiş hayvanda âdet halini almış olmalıdır.
. Av
için yetiştirilmiş avcı
hayvanlarla avlanmanın ve
avlanan hayvanın helâl olduğunun delili şu ayettir:
Sana kendilerine neyin
helâl kılındığını sorarlar. Onlara de ki: 'Bütün temiz şeyler size helâl
kılındı. Allah'ın size öğrettiği gibi öğretip yetiştirdiğiniz avcı hayvanların
yakalayıp öldürdüklerinden de üzerlerine Allah'ın ismini anarak yeyin1.
(Mâide/4)
Ayette geçen
'mükellebîne' kelimesi teklib kökünden gelmektedir ve bir hayvanı avcılığa
alıştırmak demektir.
İmam Şafii bu
kelimenin anlamını şöyle izah etmektedir: 'Emir verildiğinde emri yerine
getiren ve yasaklanan şeye riayet eden köpek veya av için yetiştirilmiş başka
bir hayvan, tam anlamıyla eğitilmiş demektir'.
Ayette geçen 'Avcı
hayvanların sizin için yakaladıklarından' ibaresinden maksat da avladığı
hayvana dokunmamasıdır. Ayetin mefhum-u muhalifinden anlaşıldığı üzere 'Sahibi
için avlanmamış ise, yani avladığından yemişse, o avın helâl olmadığım ve
böyle hayvanın avcılığına şer'an itibar edilmeyeceğini' gösterir.
Bu hususta Hz.
Peygamber de şöyle buyurmuştur:
Sen öğretilmiş av
köpeklerini, üzerlerine besmele çekerek saldığın zaman onlar öldürmüş olsalar
bile, onların senin için tuttukları avdan ye! Ancak köpeğin o avdan yemesi hali
müstesna! Şayet köpek avdan yerse sen o avdan yeme. Çünkü o takdirde köpek o
avı (senin için değil de) sadece kendisi için tutmuş olabilir.
Avda kullanılan
aletler avın etinin yenmesini caiz kılacak türden olursa ve avcı da hayvana
yetişemeden önce ölürse, o hayvan boğazlanmış gibi kabul edilir. Ancak avcı,
ölmeden hayvana yetişirse onu -ileride zikredeceğimiz gibi- şer'î ölçülere
uygun olarak boğazlaması gerekir. Avcı, canlıyken yetişip de hayvanı
boğazlamazsa, o hayvanın eti necis olur. Avcı koştuğu halde hayvan ölmeden yetişmezse,
o hayvan boğazlanmış sayılır. Buna zaruri boğazlama denir.
Bunun delili, Râfi b.
Hadîc'den rivayet edilen şu hadîstir: Biz deve ve davar türünden ganimetlere
nail olduk. Bu sırada develerden biri kaçtı. Derken mücahidlerden biri ok atıp
onu vurdu da bu suretle hayvanı durdurdu (veya öldürdü). Bunun üzerine Hz.
Peygamber şöyle buyurdu:
Vahşi hayvanların
firarileri olduğu gibi bu hayvanların da muhakkak firar edip kaçanları vardır.
Bunlatdan biri böyle yaparsa, siz de ona işte böyle muamele ediniz.
Ebu Sa'lebe
el-Huşem?den şöyle rivayet edilmiştir: Ben Hz. Peygamgamber'e geldim ve 'Ey
Allah'ın Rasûlü! Ben yetiştirilmiş av köpeğimle de, yetiştirilmemiş av
köpeğimle de avlanıyorum. Bu bakımdan bunlardan Dize helâl olacakları haber
ver' dedim. Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
Öğretilmiş köpeğinle
her ne avlarsan onun üzerine Allah'ın i an, sonra ye! Öğretilmemiş olan
köpeğinle avladığın avı diri in yetişip de boğazlarsan onu da ye!
Zebaih, zebh'in
çoğuludur. Zebiha. 'boğazlanmış hayvan' demektir. Buradaki boğazlamadan maksat,
ileride zikredeceğimiz şartlan haiz, şer'î bir şekilde boğazlanan ve-eti yenen
hayvanların boğazlanmasıdır.
Tezkiye hayvanı
boğazından veya boğazının altından kesmek demektir. Bu, insanın elinin altında
olan ve gücünün yettiği hayvanlar için sözkonusudur. Eğer hayvan kaçıyor veya
saldınyorsa, av hayvanı gibi kesici, öldürücü bir aletle avlamak/boğa2İamak
gerekir.
Zebh ise, ister
-ileride gelecek- şartları haiz olsun, ister olmasın, hayvanı boğazından
kesmektir. Bu durumda zebh, tezkiye'nin bir çeşidi olmaktadır. Ancak şer'î
olmakla mukayyeddir. Tezkiye hem zebh'i, hem de diğer şekilleri kapsamaktadır;
yani şer'î şartlara uygun olarak boğazlanan her çeşit boğazlamaya tezkiye
denir.'
Hayvanın helâl olması
için tezkiye'nin emredilmiş olmasının asıl sebebi taabbudîdir. Nitekim bunu
daha önce meşruiyetinin hikmetini izah ederken söylemiştik. Ancak tezkiye'nin
taabbudî olmasından başka hikmetleri de vardır. Bu hikmetleri şöyle
sıralayabiliriz:
1. Bütün
dinler, murdar hayvanın (=leşin)
necis olduğunu bildirmiştir. Ölüsü
necis olan ve olmayan hayvanların arasını ayırmak gerekir. İşte tezkiye,
şeriat'a göre bunları belirleyen şeydir.
2. İslâm şeriatı kanın necis olduğuna ve ondan
sakınılmasına hükmetti. Çünkü kanda birtakım zararlar sözkonusudur. Kesmek ise
bu zararlı kanı dışarı atarak hayvanın etini temizlemektedir. Bunu ileride izah
edeceğiz. Boğarak veya benzeri şekillerle hayvanı öldürmek ise, kanın içeride
kalıp pıhtılaşmasına sebep olur.
Tezkiye zebh, natır ve
aArolr.-.ak üzere üçe ayrılır:
1. Zebh hayvanın -daha önce zikrettiğimiz
şartlar dahilinde- hulku-iiıunu kesmektir. Huîkunı boynun en üst noktasıdır.
Zebh, insanın kesmeye güç yetirdiği hayvanlar için sözkonusudur.
2. Nahr boynun en alt kısmıdır. Dolayısıyla
hayvanı boynunun en alt noktasından kesmeye nahr denir.
Öyle ise rabbin için
namaz kıl ve kurbân kes! (Kevser/2)
Fakihler, buradaki
nahr'ın deveye nisbeten olduğunu söylemişlerdir. Çünkü deveyi böyle kesmek,
deve için daha rahattır. Zebh ile nahr, birbirlerinin yerine geçer. Bunun
delili şu hadîstir:
Kesim, boynun üst ve
alt noktasından yapılır.
Fakat sünnet olan,
deveyi nahr; sığır, kovun ve benzeri hayvanları zebh etmektir.
3. Âkr, zaruret halindeki boğazlamaya denir;
yani 'hayvanın ruhunu çıkaracak bir yara açmak' demektir.
Hayvan vahşileştiği, sahibinin
de onu tutup
normal şekilde boğazlaması
mümkün olmadığı durumlarda akr suretiyle boğazlamak caiz olur. Ayrıca av
hayvanları için akr, boğazlamak demektir. Bunu daha önce izah etmiştik. Bunun
delili şu hadîstir:
Vahşi hayvanların
firarileri olduğu gibi, evcil hayvanların da muhakkak firar edip kaçanları
vardır. Bunlardan biri böyle yaparsa, siz de ona işte böyle muamele ediniz; (ok
veya benzeri bir aletle akr yapın/kanını akıtınız).
Bu şartlar; kesenle,
kesilen hayvanla ve kesimde kullanılan aletle ilgili olmak üzere üç kısma
aynlır:
Kesen kişi, müslüman
veya ehl-i kitab olmalıdır. Ehl-i Kita&dan . sat yahudiler ve
hristiyanlardır. Kesen kişi müşrik, mürted veya mecuj olursa, kesilen hayvanın
eti helâl olmaz. Müslümanın kestiği hayvan etinin helâl olduğunun delili şu
ayettir:
Henüz canlı iken
kestiğiniz müstesna... (Mâide/3)
Ayetteki hitab müslümanlaradır. Ehl-i
Kitab'm kestiğinin helâl olduğunun delili de şu ayettir:
Kendilerine kitab
verilenlerin yiyeceği size helâldir. (Mâide/5)
Ayetteki taam'dan
(yiyecekten) maksat, kestikleridir. Zira tüm insan-) ların ekmeği, helvası,
çorbası yenir. Yahudiler ve hristiyanlar dışında! kâfirlerin kestiklerinin
helâl olmadığının delili de Hz. Peygamber'in Hac mecusİlerine yazdığı mektuptur.
Bu mektupta onlara İslâm arzedilmiş müslüman olanlarının İslârnının kabul
edileceği, müslüman olmayan lanndan cizye alınacağı, onlara kız verilmeyeceği
ve kestiklerinin yenm yeceği belirtilmiştir.
Mecusîlerle ilgili bu
hüküm, müşrik, mürted ve mülhidler için evvel yetle sabit olur. Çünkü onların
küfrü daha derindir.
Ehl-i Kitab'dan
maksat, kendisi veya atalarından birisi tahrif nesh'ten sonra ehl-i kitab
olmayandır. Hristiyanlaşan mülhid'in kestiği yej nilmez. Hristiyan veya yahudi
birinin atalarının müşrik olduğu bilinîyorş veya Hz. Peygamber'in bi'setînden
sonra hristiyan olmuşsa, onun kesti| yenmez. Bunun delili, Şehr b. Havşeb'den
rivayet edilen şu hadîstir: "Fi; Peygamber Bahra, Tenuh ve Tağlib
kabilelerinin kestiklerini yemekten menetti. Bunlar hristiyanlık tahrif
edildikten sonra hristiyanlaşan Arap kabileleriydi".
Kesilen hayvan
Allah'tan başkası için ve Allah'tan başkasının ism anılarak kesilmemelidir. Bir
put için veya peygamber için veya bir müs lüman için kesilen hayvanın eti
yenmez. Bunun delili şu ayettir:
Size leş, kan, domuz
eti, Allah'tan başkası adına kesilenler haram kılınmıştır. (Mâide/3)
Saydığımız bu şartbr
kesim yapan kişide bulunursa onun kestiği helâl olur. Kesicinin erkek veya
kadın olması durumu değiştirmez. Hatta mümeyyiz olmaması, sarhoş veya deli
olması bile durumu değiştirmez.
Kesilen- Hayvanla İlgili
Şartlar Bu şartlan şöyle sıralayabiliriz:
1. Kesecek olan kişi hayvana yetiştiğinde
hayvanda hayat-ı mustakırre olmalıdır. . .
Hayat-ı mustakırre1
d&n maksat, bir yaradır veya hayvanın bir hastalıktan ötürü ölüm haline
girmemesidir. Eğer normal durumda ise kesilme esnasında birtakım çırpınmalar
olur. Hayvan kesilmeden önce hayat-ı mustakırre durumunu kaybetmişse, onun eti
helâl olmaz. Kesildikten sonra kan akması da onda hayat-ı rhustakırre'nin
bulunduğuna delil olmaz.
2. Hulkum'un tamamı ile yemek borusu
kesilmelidir.
Hulkum, nefes
borusudur. Yemek borusu ile nefes borusu tamamen kesilmez de küçük bir parça
kalırsa kesilen hayvan murdar t)lur. Bunun delili, Râfi b. Hadîc'den rivayet
edilen şu hadîstir:
Kan akıtıldıktan ve
Allah'ın ismi zikredildikten sonra yeyin. Ancak diş veya tırnak ile kesilen
hayvan yenmez.
Görüldüğü gibi
Hz. Peygamber, kesmede 'kan
akıtılması'nı şart" koşmuştur. Bu da ancak nefes ve yemek borusunun
tamamen kesilmesiyle mümkün olur. Onlar kesildiğinde hayat yok olur. Onlar
tamamen kesilmezse hayat var demektir.
3. Keserken süratli, mümkünse bir tek hareketle
kesilmelidir.
Eğer kesmede gevşeklik
gösterilir de yemek ve nefes borusu kesilmeden canlılığını kaybederse, hayvan
murdar olur. Kesilen hayvandaki hayat-ı mustakırre, kesildikten sonra hareket
etmesiyle bilinir. Kişi yavaş davranır ve kestikten sonra hayvanda herhangibir
hareket görülmezse, bu, hayvanın kesimi tamamlanmadan ondaki hayat-ı
mustakırre'nin yok olduğuna delâlet eder ve onun yenmesi helâl olmaz.
Kesimde kullanılan
aletle ilgili şartları da şöyle sıralayabiliriz:
1. Alet
keskin olmalıdır.
Bu alet; demirden,
bakırdan, kalaydan, camdan, kamıştan ve benzeri maddelerden olabilir. Bu
bakımdan keskin olmayan, sadece ağırlığı nedeniyle hayvanı öldüren taş ve
benzeri maddeler kesim aleti olarak kullanılamaz ve bu tür maddelerle
öldürülen hayvan boğazlanmış sayılmaz. Bunun delili daha önce geçen şu
hadîstir:
Kanı akıtan birşey ile
kesilen ve üzerine Allah'ın adı anılan hayvanın etinden yeyin.
2. Diş ve tırnak gibi şeyler kesim aleti olarak
kullanılmamalıdır.
Bu bakımdan diş veya
tırnakla kesilen hayvanın kanı tamamen aksa dahi, eti helâl olmaz. Çünkü Hz.
Peygamber diş ve tırnağı kesim aletlerinden istisna etmiştir.
... Diş ve tırnak
kesim aleti olarak kullanılmaz.
Diş ve tırnağın
hükmüne, insanın ve diğer canlıların kemikleri de dahildir. Bu istisnanın
nedeni ise Hz. Peygamber'in böyle emretmiş olmasıdır. Çünkü bu taabbudî bir
ibadettir. Dolayısıyla taabbudî hususlarda neden ve niçinini sormadan emirlere
uymak gerekir. Daha önce söylediğimiz gibi kesim, birtakım maslahat ve nedenler
üzerine bina edilmemiştir. Bu bakımdan bu istisnanın nedenini araştırmamak en
güzelidir. Allah hakikati daha iyi bilir.
Karnında yavrusu olan
hayvanın kesilmesi, yavrusunun da kesilmesi demektir. Fakat hayvan kesilip
karnı yarıldıktan sonra yavru diri olursa onun da ayrıca kesilmesi gerekir.
Bunun delili, Ebu Said
el-Hudrî'den rivayet edilen şu hadîstir: Hz. Peygamber'e annesinin karnındaki
yavrunun durumunu sorduk. Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
Onun etini
yiyebilirsiniz. Çünkü annesinin kesilmesi,
onun da kesilmesi demektir.
Diriyken hayvandan
kesilen parça, murdar hayvan hükmündedir. Ancak hayvanın çeşitli yerlerde
kullanılan kıl ve tüyleri bundan müstesnadır. Bu husus ileride izah
edilecektir. Fakat diriyken balıktan kesilen parça murdar değildir. Çünkü
balığın ölüsü de helâldir.
Diriyken koyundan bir
parça kesilirse -koyunun ölüsü murdar/necis olduğundan- o parça yenmez. Diri
bir insandan kesilen parça ise temizdir. Çünkü insanın ölüsü de temizdir. Hayvandan
kesilen parçanın necis olması, onun ölüsünün necis olmasındandır.
Bunun delili, Ebu Said
el-Hudrî'den rivayet edilen şu hadîstir: Hz. Peygamber'e, develerin
hörgüçlerinden, koyunların butlarından kesilen parçalar hakkında sorulduğunda,
Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
Bir diriden kesilen
parça ölü hükmündedir.
Ebu Vâkid el-Leysîden
de şöyle rivayet edilmiştir: Hz. Peygamber Medine'ye geldiğinde Medineliler
develerin hörgüçlerinden, koyunların butlarından parçalar keserek yiyorlardı.
Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
'
Hayvan diriyken ondan
kesilen parça, kesilmeden ölmüş hayvan eti hükmündedir.
Hayvanların yünü,
kılı, tüyü bundan istisna edilmiştir. Ancak bunların da birtakım şartları
vardır. Onları şöyle sıralayabiliriz:
1. Şer'an eti yenen hayvanlardan olmalıdır.
2. Hayvan diriyken veya şer'an kesildikten sonra
kırpılmış olmalıdır.
3. Diri hayvandan kesilmiş bir azanın üzerinde
olmamalıdır.
İnsanın kılları temizdir.
Murdar olan hayvanların kılları ise necistir ve temizlenmesi de mümkün
değildir. Murdar olmayan hayvanların tüylerinin, kıllarının, yünlerinin temiz
olduğunun delili şu ayettir:
Allah evlerinizi sizin
için huzur ve sükun (yeri) yaptı. Hayvanların derilerinden gerek göç zamanı,
gerekse konaklama zamanında sizin için taşınması kolay evler (çadırlar) kıldı.
Onların yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar
(faydalanacağınız) ev eşyaları ve ticaret metaı varetti. (Nahl/80)
Bu ayet, hayvanların
yünlerinin, yapağılarının, kıllarının ve tüylerinin kullanılmasının caiz
olduğuna delâlet ettiği gibi, aynı zamanda bunların temiz olduğuna da delildir.
Ne şekilde ölmüş
olursa olsun, murdar hayvanın yenilmesi haramdır. Murdar hayvan'dan maksat,
şeriata uygun olmayan şekilde kesilen veya Ölen hayvandır.
Akan kan, hangi
hayvandan akarsa aksın içilmesi haramdır. Bunun delili şu ayettir:
Size leş, kan, domuz
eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksekten düşmüş,
boynuzlanmış, canavar tarafından parçalanmış hayvanlar -henüz canlı iken
kestiğiniz müstesna- dikili taşlar üzerinde kesilenlerdi yemeniz) ve fal
oklarıyla kısmet aramanız haram kılınmıştır. (Mâide/3)
Bu ayet; murdar
hayvanın, kanın, domuzun, Allah'tan başkası adına kesilen hayvanın, dikili
taşlar üzerinde kesilen hayvanın haram olduğuna delâlet eder.
Murdar Hayvanlardan
ve Kan'dan İstisna
Edilenler
Murdar hayvanlardan,
balık ve çekirge istisna edilmiştir. Bunlar murdar da olsalar yenir. Kandan
da, ciğer ile dalak istisna edilmiştir. Bunun delili, Hz. Peygamber'in şu
sözüdür:
İki murdar ile iki kan
bize helâl kılındı. Bunlar balık ile çekirge ve ciğer ile dalaktır.
1. Keserken
Allah'ın ismini anmak. Kesimi yapan kişi meselâ 'Bismillah' demelidir. Bunun
delili şu ayettir:
Üzerine Allah'ın ismi
anılandan yeyin. (En'âm/118) Ayrıca Hz. Peygamber de daha önce geçen bir
hadîste şöyle buyurmuştur»
Kanı akıtılan ve
üzerine Allah'ın ismi anılandan yeyin.
Av hayvanına ok atan
avcının okunu atarken veya yetiştirilmiş hayvanı avın üzerine salarken besmele
çekmesi sünnettir.
Şeriata uygun olarak
kesilen ve fakat besmele çekilmeyen hayvanın eti helâldir. Çünkü ayetteki ve
hadîsteki besmele, İmam Şafii'ye göre farz değil, mendub'dur.
2. Nefes borusunun aralarında olan verid denilen
damarları kesmek sünnettir.
Çünkü bu damarların
kesilmesi, hayvanın çabuk ölmesini sağlar.
3. Kesim yapan kişinin, kesim aletini iyice
bileyip keskinleştirmesi sünnettir.
Çünkü Hz. Peygamber
şöyle buyurmuştur:-
Allah Teâlâ herşeye
karşı ihsanı (güzelliği, iyiliği) yazmış (vacib kılmış)tır. Bunun için
öldürürseniz o öldürmede iyi tarzı seçin. Hayvan boğazlarsanız o boğazlamayı
güzeî yapın. Sizden hayvan boğazlayacak olan kişi bıçağını iyice keskini eş
tirsin, kurbanını rahatlatsın.
4. Kesilecek
hayvanı sol tarafı üzerine yatırmak, sağ ayağını serbest bırakmak sünnettir.
Hayvanın ayağı serbest
bırakılırsa, kesilme esnasında rahat hareket eder ve rahatlar.
Deve ise sığır ve
koyundan farklı şekilde kesilir. Deve kesiminin en efdali, deveyi ayakta ve so!
dizi bağlı olduğu halde, boynunun en alt noktasından kesmektir. Bunun delili şu
ayettir:
Biz kurban edilen
büyükbaş hayvanları (develeri de) sizin için Allah'ın (şeriatın) alâmetleri
kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. O halde onlar ayaklan üzerinde
durup kurban edilirken onların
üzerine Allah'ın adını anın. (Hac/36)
İbn Abbas bu ayetin
tefsirinde 'Üç ayak üzerinde ayakta oldukları halde kesiniz' demiştir.
5. Kesim
esnasında hayvanı kıbleye çevirmek sünnettir.
Çünkü kıble,
cihetlerin en sere fi is id ir. Böylece kesim yapan kişi de kıbleye dönmüş
olur. .
'