CEMAAT NAMAZI 2
Cemaat'in
Hükmü. 2
Cemaatin Meşruiyetinin Hikmet ve Sebebi 2
Cemaatle
Namaz Kılmaktan Geri
Kalmanın Makbul Olan Özürleri 2
İmam'da Bulunması Gereken Şartlar 3
Hz. Peygamber Mekke'de kaldığı onüç
yıl boyunca namazını tek başına kılıyordu. Hicretten sonra cemaatle namaz
kılmaya başladı. Sahabîler Mekke'de işkence altında
yaşadıkları için namazlarını tek başlarına evlerinde kılarlardı. Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettikten sonra cemaatle
namaz kılmaya başladı ve ölünceye kadar da devam etti.
.
Sahih görüşe göre Cuma
namazı hariç diğer namazlarda cemaat, farz-ı kifayedir.
Eğer bir belde halkından cemaat sayılacak bir grup cemaatle namaz kılarsa,
diğerlerinin üzerinden bu farz kalkar. Eğer bir memlekette hiçbir yerde
cemaatle namaz kılınmıyorsa veya gizli kılmıyorsa o memleketin bütün halkı günahkâr
olur. Devlet başkanının onlarla savaşması vacib olur.
Cemaatin meşru olduğunun delili şu ayettir:
(Ey Muhammed!) Onların
içinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman onlardan bir grup seninle beraber
namaza dursun. (Nisa/102)
Bu ayet, korku namazı
hakkında nazil olmuştur. Madem ki korku halinde bile cemaatle namaz
emrediliyor, emniyet halinde cemaat haydi haydi
gerekir. Hz. Peygamber'in şu hadîsleri de cemaatin
meşruiyetine delildir:
Cemaatle kılman namaz,
yalnız kılınan namazdan 27 derece daha faziletlidir.
Köyde veya çölde üç
kişi olduğu halde cemaatle namaz kılınım-yorsa, şeytan onlara üstün gelmiş
demektir. Öyleyse cemaate devam edin. Çünkü kurt, ancak sürüden aynlan koyunu yer.
İslâm'ın binası, müslümanların tanışıp kardeşlik kurmaları, hak'ki hak batılı batıl bilip yardımlaşmaları üzerine
kurulur. Bu tanışma ve kardeşlik, hiçbir yerde mescidden
daha iyi tahakkuk etmez. Çünkü müslümanlar günde beş
defa namaz kılmak için mescidde bir araya gelirler.
Dünya menfaatleri
onların arasına ne kadar ayrılık sokarsa soksun, kalplerinde birbirlerine karşı
ne kadar kin ve nefret yerleşirse yerleşsin namazlara sebat edip günde beş defa
mescidde bir araya gelmeleri -eğer gerçekten Allah'a
iman edip namazlarında münafıklık yapmıyorlarsa- aralarındaki ayrılık
duvarlarını yıkar, kalplerindeki kin ve nefreti söküp atar.
Özürler genel ve özel
olarak ikiye ayrılır. Genel özür; yağmur, gece esen şiddetli rüzgâr, yollarda
bulunan fazla çamur gibi şeylerdir.
İbn Ömer'in âzadhsı Nâfi şöyle diyor: İbn Ömer soğuk
ve rüzgârlı bir gecede namaz için ezan okudu ve 'Namazlarınızı olduğunuz yerde
kılın!' dedikten sonra şöyle devam etti: 'Hz.
Peygamber seferde, gece soğuk ve yağmurlu olursa müezzine ezan okumasını ve
ardından da Elâ sallû fi'r-rihâl (Haberiniz olsun namazlarınızı olduğunuz yerde
kılınız!) diye nida etmesini emrederdi'.
Artık bu özürler
köylerde bile pek azdır. Hatta bazı köylerde hiç yoktur. Çünkü köylerde bile
yollar yapılmıştır.
Özel özürler ise
hastalık, şiddetli açlık, susuzluk, mal veya can endişesiyle bir zâlimden
korkmak, küçük veya büyük abdest nedeniyle sıkışmak
gibi özürlerdir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Herhangibirinizin akşam yemeği sofraya konulduğunda, namaz için kamet
getirilse de yemeğe başlasın. Sakın yemeği bitirinceye kadar acele etmesin.
Yemek hazırlanmışken
ve kişiyi küçük veya büyük abdesti sıkıştırırken
namaz kılınmaz.
Kişinin fakir olup
cemaate gittiği zaman alacaklısının yakasına yapışmasından korkması veya soğan
sarımsak gibi kötü kokan birşey yemesi veya
elbisesinin kirli olması nedeniyle halkın rahatsız olması sözko-nusu ise cemaate gitmemesi için bunlar şer'an
özür sayılır. Dolayısıyla cemaate gitmemesinde bir sakınca yoktur. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Kim sarımsak veya
soğan yemişse bizden (veya mescidimizden) uzak durup evinde otursun.
İmam'da belirli bazı
şartların bulunması gerekir. Bu şartların çoğu cemaate nisbetledir.
Bunları kısaca şöyle sıralayabiliriz:
1. Muktedî (imam'a
uyan kişi), imam'ın namazının sahih olduğuna inanmalıdır.
Eğer iki kişi kıble
hususunda ictihad eder de farklı görüşlere sahip
olurlarsa, birinin diğerine imam olması caiz olmaz. Çünkü herbiri diğerinin kıblesinin yanlış olduğuna ve o yöne
dönerek kılınan namazın sahih olmadığına inanmaktadır.
2. İmam'a
uyan kişi okuyabilirken imam'ın ümmî olmaması gerekir. Ümmî olmasından maksat,
Fatiha'yı mahreç ve şeddelerine riayet
ederek güzel okuyamamasıdır.
Eğer imam'a uyan kişi de imam gibi olursa birbirlerine uymaları caizdir.
3. Cemaat
erkek olduğu halde imam kadın olmamalıdır.
Cemaat kadınlardan
oluşursa, kadınların biri diğerine uyabilir. Hz.
Peygamber şöyle buyurmuştur:
Sakın bir kadın, bir
erkeğe imamlık yapmasın.
İmam'da Bulunması Müstehab Olan
Sıfatlar İmam'ın, cemaattekilerden daha iyi fıkıh bilmesi, daha güzel Kur'an okuması, daha ahlâklı olması ve daha yaşlı olması mendub'dur. Bu sıfatların tümünün kendisinde bulunduğu
imamın arkasında kılınan namaz, diğer imamların arkasında kılınan namazdan
daha üstün ve sevabı daha fazladır. Hz. Peygamber
şöyle buyurmuştur:
Allah'ın Kitabı'nı en
iyi bilen imamlık yapsın. Allah'ın Kitabi'nı bilmekte
eşit iseler Sünnet'i daha iyi bilen imamlık yapsın. Sünnet'i bilme hususunda
eşit iseler daha önce hicret eden imamlık yapsın. Eğer hicrette de eşit iseler
yaşlı olan imamlık yapsın.
Abdest ile namaz kılan bir kimse teyemmüm ile veya mest
üzerine meshederek namaz kılan kimseye, ayakta kılan oturarak kılana, baliğ
olan baliğ olmayana, hür olan köle imam'a uyabilir. Sağlam olan bir kimse küçük
abdestini tutamayana, farz kılan kaza veya nafile
kılana, nafile kılan da farz kılana uyarak namazını kılabilir.
îktida (îmam'a Uymak)
Meşru olan iktida ancak bazı şartlarla tahakkuk eder. İktida'nın sahih olması için bu şartlara riayet edilmesi
gerekir. Bu şartları şöyle özetleyebiliriz:
1. İmam'a
uyan kimse, mekân açısından imam'ın Önünde olmamalıdır.
Eğer muktedî (imam'a uyan), imam'm
önüne geçerse iktida'sı sahih olmaz. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
İmam ancak kendisine uyulması
için imam yapılmıştır.
Uymak, tâbi olmak demektir. Bu da tâbi olanın geride, metbû
olanın (uyulanın) önde olması ile mümkün olur. Ancak tâbi ile metbû aynı hizada olurlarsa iktida
sahih olur. Fakat yine de kerahatten uzak değildir.
Bu nedenle tâbi olanın, rnetbû'dan biraz geride
durması gerekir. Tâbi olan, metbû'nun önüne geçerse
namazı bozulur. Önde olup olmadığı hususunda topuklara itibar edilir.
İmam'a uyanlar iki
veya daha fazla iseler imam'ın arkasında saf tutmalıdırlar. Eğer bir kişi
olursa imam'ın sağında durmalıdır. Bir kişi daha gelirse o da imam'ın soluna durmalıdır.
Sonra ikisi geriye çekilip saf tutmalı veya imam öne çıkmalıdır.
Cabir b. Abdullah şöyle rivayet ediyor: 'Hz. Peygamber'e uyarak sağına durdum. Sonra bir kişi daha
geldi ve Hz. Peygamber'in soluna durdu. Bunun
üzerine Hz. Peygamber
ellerimizden tutarak bizi arkasında saf tutturuncaya kadar
ellerimizi bırakmadı'.
İmam ile imam'a
uyanların arası, üç zira'dan fazla olmamalıdır.
(Buradaki zira, normal bir zira'dır. Normal bir kişinin zira'ı
ise yaklaşık 40-50 cm'dir). Her safın arası da üç zira'dan fazla olmamalıdır. Cemaat erkek ve kadınlardan
oluşuyorsa önce erkekler, sonra da kadınlar saf tutmalıdır. İmam'a uyanların
biri kadın, diğeri de erkek ise kadın, imam'ın soluna, erkek de sağına
durmalıdır.
İmam da cemaat de
kadın olursa imam, cemaatin arasında olmalıdır. Hz. Aişe ile Ümmü Seleme'den
böyle rivayet edilmiştir.
İmam'a uyan kişinin
tek başına arkada durması mekruh'tur. SaPta yer varsa
safın içine girmeli, safta yer yoksa önce tahrim
tekbiri alıp sonra
saftan bir kişiyi geri
çekmelidir. Saftan geri çekilen kişinin de çekene itaat etmesi mendub'dur. Böylece hayır yolunda yardımlaşma faziletini
elde ederler. (Safta bulunan kişinin, çekildiği takdirde itaat edeceği
bilinirse çekilmeli, yoksa çekilmemelidir. Çünkü fitne çıkma tehlikesi vardır).
2. İmama
uyan kişi intikallerinde imam'a tâbi olmalıdır.
Namazın fiillerinin
tümünde imam'a tâbi olmalıdır; imam'a uyan kişinin hareketleri, imam'ın
hareketlerinden sonra olmalıdır. İmam'a uyan fiillerine, imam fiilini
bitirdikten hemen sonra başlamalıdır. İmam'a uyanın, imam'dan bir rükün kadar
geride kalması mekruh'tur. Eğer iki uzun rükün kadar geride kalırsa; imam rükû'ya gidip itidâl'e kalktığı, secdeye gidip başını
secdeden kaldırdığı halde hâlâ ayakta ise namazı bozulur. Eğer bir mazereti
varsa kıraati çok yavaş ise imam'dan üç rükün geri kalması caizdir. Üç rekât bittiği halde imam'a yetişememişse,
bulunduğu rükünu bırakıp imam'a tâbi olması farz
olur. Geri kalan namazını imam selâm verdikten sonra tamamlamalıdır.
3. İmama uyan kişi imam'ın intikallerini
bilmelidir.
İmam'a uyan kimse ya imam'ı görmeli, ya imam'ın
arkasındaki safın bir kısmını görmeli ya da mübelliğin sesini duymalıdır.
4. İmam ile imam'a uyan kimse arasında büyük bir
mesafe olmamalıdır.
Bu mesafenin durumunu
şöyle izah edebiliriz: Yukarıda sözü edilen mesafe mescidde
kılınmayan namaz içindir. Eğer mescidde veya aralarında
kapıları açık odalar varsa, aralarındaki mesafe ne kadar uzun olursa olsun iktida sahihtir. Fakat namaz mescidin dışında kıhnırsa veya imam mescidde olup muktedî mescidin dışında olursa imam ile muktedî arasındaki mesafenin uzak olmaması gerekir.
İmam ve imam'a uyan
kişi çölde veya benzeri açık alanlarda iseler aralarındaki mesafe 150 metreden
fazla olmamalıdır.
İmam bir binada,
imam'a uyan da başka bir binada ise bunlar iki ev gibi veya bir sahne ile bir
bina gibiyseler, zikredilen şartla beraber binaların birindeki safın, diğer
binadaki saf ile bitişik olması vacib'dir. Ancak
imam'ın bulunduğu bina, muktedînin önünde değil,
sağında veya solunda olmalıdır.
İmam mescidde, muktedîlerin bir kısmı mescidde bir kısmı da mescidin dışında olursa, mescid ile mescidin dışında olan ilk muktedî
ile arasında 150 metreden fazla bir mesafe olmamalıdır.
Muktedî cemaat için veya iktida
için niyet etmelidir. Niyetin ihram tekbiriyle beraber olması şarttır. Eğer
imam'a uymaya niyet etmeden, uzun bir zaman bekler, beklemesi de örfen uzun olursa namazı bozulur. İmam'a uyması tesadüfen
olur da imam'ı beklemesi kısa sürerse namazı sahih olur. İmam'ın ise imamet
için niyet etmesi vacib değildir, fakat cemaat
sevabını elde etmesi için imamete niyet etmesi müstehab'dır.
Eğer imamete niyet etmezse cemaat sevabını elde edemez. Zira kişi niyetle be-; raber yaptığı amelinde sevap elde eder. Hz.
Peygamber şöyle buyurmuştur:
Ameller niyetlere
göredir. Kişiye ancak niyet ettiği vardır.
İmam selâm vermeden
namaza yetişen kimse cemaat sevabını elde eder. Fakat tahrim
tekbirini imam ile beraber almak daha faziletlidir. İmam'a uyan kişi, imam'ın tahrim tekbirinden sonra tekbir ve tahrim
ile meşgul olmalıdır. İmama rükû'da iken yetişen kimse o rekâta yetişmiş
sayılır. Rükû'dan sonra yetişirse, o rekâtı kaçırmış sayılır. İmam selâm
verdikten sonra kalmalı ve kaçırdığı rekâtları tamamlamalıdır.