MEFKUD (KAYIP) 2
Mefkud'un
Tarifi 2
: Mefkud
(Kayıp Kişi) ile İlgili Hükümler 2
Kaybolan
Kişinin Mirasçı Olma
Durumu. 2
Birbirlerine
Mirasçı Olan Kişilerin
Birlikte Boğulması veya Benzer
Şekilde Ölmeleri Halindeki
Miras Durumları 3
Veled-i
Zina'nın Mirası 3
Lian
Yapıldıktan Sonra Doğan
Çocuğun Mirası 3
Mefkud'un Tarifi
Lugatta mefkud 'kayıp, yok olan'
demektir. Mefkud'un ıstılah! mânâsı ise 'kaybolmuş,
ölü veya diri olduğu bilinmeyen kayıp kimse' demektir.
: Mefkud (Kayıp Kişi) ile İlgili Hükümler
Kaybolan kişi ile
ilgili hükümler bağlı olduğu şeylere göre değişir:
a. Kaybolan
kişinin karısına nisbetle hükümleri
b. Kaybolan kişinin malına nisbeüe
hükümleri
c. Kaybolan
kişinin mirasçı olma durumuna göre hükümleri
a. Kaybolan
kişinin öldüğü kesin olarak bilinmedikçe, hanımı başkasıyla evlenemez. Çünkü aslolan kaybolan kişinin hayatta olmasıdır. Öldüğü kesin
olarak bilinirse, karısı başkasıyla evlenebilir.
İmam Şafii, Hz. Ali'den şöyle rivayet etmiştir: 'Kaybolan bir kimsenin
hanımı belâya maruz kalmıştır, sabretsin. Onun ölüm haberi gelinceye kadar
evlenmesin',
Hz, Ali'nin, bu sözü kendiliğinden söylemesi
düşünülemez. Hz. Ali bu sözü mutlaka Hz. Peygamber'den işitmiş olmalıdır.
b. Kaybolan
kişinin -kaybolmadan önceki ve kaybolduktan sonra çoğalan- malları, ölümü
kesinleşmeden önce taksim edilemez.
Ancak kaybolması
üzerinden uzun bir zaman geçer de zann-ı galibe göre
o adamın vefat ettiği düşünülürse ve kadı hükmen öldüğüne karar verirse malları
taksim edilebilir. Bundan önce onun malında tasarruf etmek sahih olmaz. Zira aslolan onun hayatta olmasıdır. Bu bakımdan ancak öldüğü
kesin olarak belli olduktan sonra veya kadı hükmen onun öldüğüne karar
verdikten sonra malı mirasçılara taksim edilir.
Onun akrabalarından olup da kadı'nın hükmünden önce ölenler -velev ki
bir iki dakika önce ölmüş olsunlar- miras alamazlar. Çünkü kaybolan kişinin
onlardan daha sonra ölmüş olma ihtimali vardır.
c. Kaybolan
kişinin mirasçı olması, yani kaybolduğu devrede ölen yakınlarından kendisine
kalan miras meselesi.
1. Kaybolan
mirasçının hayatta olup olmaması miras hususunda bir değişiklik yapmıyorsa,
sanki kaybolmamış gibi miras paylaştırılır.
Meselâ ölen kişinin
geride hanımı, babası, oğlu ve kaybolan kardeşi kalırsa, miras taksim edilir.
Çünkü kaybolan kişi baba ve oğlu ile hacbedilir. Onun
hayatta olup olmamasının mirasçılara bir etkisi olmaz. Bu bakımdan zevce
terekenin 1/8'ini, baba 1/6'ini, oğul da asabe olarak
geriye kalanın tamamını alır.
Yine bir kişi ölür de
geride karısını, oğlunu ve bir de kaybolan oğlunu bırakırsa, zevce yine 1/8
alır, çünkü bir çocuk olduğunda diğer çocuğun kaybolması ve hayatta olup
olmadığının bilinmemesi, zevcenin hissesini değiştirmez. Anneden geriye kalanın
yarısını da oğul alır, diğer yarı ise kaybolan oğul için bekletilir.
2.
Mirasçılardan biri kaybolmuşsa, diğeri miras alamaz.
Meselâ ölen kişi
geride amcasını ve bir de kaybolan oğlunu bırak-mışsa,
amca miras alamaz. Çünkü kaybolan oğulun hayatta olma
ihtimali vardır. Eğer hayatta ise, amcayı hacbeder
(mirastan mahrum eder). Bu durumda kaybolan kişinin ölüp ölmediği anlaşıhncaya kadar miras bekletilir.
Ölen kişi geride iki
kızını, oğlunun kızını, bir de oğlunun kaybolan oğlunu bırakırsa, oğiunun kızına birşey verilmez. Çünkü
kaybolan çocuğun ölü olma ihtimali vardır. Bu durumda iki kız, oğulun kızını hacbeder (mirastan
mahrum eder) ve malın 2/3'sini alırlar. Geriye kalan 1/3 ise kaybolan kişinin ölüp ölmediği
kesinleşinceye kadar bekletilir,
3- Kaybolan
kişinin ölmüş olması veya hayatta bulunması mirasçıların bazılarının
hisselerini değiştiriyorsa, ihtiyatla amel etmek için onların paylarının en azı
verilir.
Meselâ ölen kişinin
geride annesi, hazırda bir kardeşi ve bir de kaybolmuş kardeşi varsa, anne 1/6
alır. Çünkü kaybolan kardeşin hayatta olma
ihtimali vardır. Terekenin
6 pay olduğunu farzedersek anne, ihtiyatla amel etmek için 1 pay alır.
Çünkü onun payının en azı 1/6'dir. Hazırda olan kardeş.2 pay alır, bu da onun
payının en azıdır. Geriye kalan 3 pay, kaybolan kardeşin durumu açığa çıkıncaya
kadar bekletilir. Kaybolan kardeşin öldüğü anlaşılırsa, bekletilen 3 payın l'ini anne, diğer ikisini de hazırda olan kardeş alır. Kaybolan kişinin hayatta olduğu anlaşılırsa,
bekletilen o 3 paydan hisse alamaz, bekletilen o 3 payın ikibuçuğunu
kaybolan kardeş, geriye kalanı da hazırda oîan kardeş
alır. Haml'in
(Doğacak Olan Çocuğun)
Mirası
Ölen kişinin
mirasçılarından biri hamile ise, doğacak çocuğun da dikkate alınması gerekir.
Onun terekedeki payı ölü veya diri olarak doğuncaya kadar bekletilir. Doğacak
çocuk veya çocukların ölü, diri, kız veya erkek olması durumuna göre
mirasçıların paylarının en azı verilir. Geriye kalan mal ise çocuk doğuncaya
kadar bekletilir.
Meselâ ölen kişinin
geride kalan hamile karısı, hamile olmasaydı veya çocuk ölü olarak doğsaydı
terekenin 1/4'ini alırdı. Çocuk diri olarak doğarsa, -ister erkek, ister kız,
ister bir tane, ister birkaç tane olsun- kadm 1/8
alır. Bu bakımdan hamile kadına çocuk doğmadan önce payının en azı olan 1/8
verilir. Geriye kalanı çocuk doğuncaya kadar bekletilir. Doğan çocuk erkek
olursa, geriye kalan malı asabe sıfatıyla alır. Doğan
çocuk kız olursa, geriye kalan malın yarısını-alır. Diğer yarı'ise
Beyt'ul-Mal muntazam değilse (idareciler müsîümanların maslahatını gözetmiyorlarsa, malları
gerektiği yere sarfctmiyorlarsa) kadına verilir. Beyt'ul-Mal muntazam ise doğan kızdan geriye kalan mal Beyt'ul-MaPa verilir. Doğan
çocuklar ikiz olur da biri erkek diğeri kız olursa, geriye kalan mal erkek
çocuğa 1, kız çocuğu 1 pay verilmek suretiyle paylaştırılır. Bütün bu durumlarda
kadının hissesi değişmez. Zira kadın bu durumların tümünde 1/8 hisse alır. Eğer
çocuk ölü olarak doğarsa veya doğduktan -sonra yaşamayacağı belli olursa,
kadına 1/4 verilir. Geriye kalan mal ise beyt'ul-mal
muntazam değilse, ölen kişinin uzak akrabalarına verilir.
ölen kişinin geride
hamile karısı, babası ve annesi kalırsa, doğacak çocukların ikiz ve üçüz kız
olması onların hisselerinin fazla aviedilme-sine
(inceltilmesine) sebep olur. Bu durumda kadına, avh
olarak 1/8 verilir ki bu, 27 paydan 3 pay demektir. Babaya avl
yapılmış olarak 1/6 verilir, bu da 4 pay demektir. Anneye de baba gibi
verilir. Geriye kalan 16 pay, çocuk veya çocukların doğumuna kadar bekletilir
Birbirlerine mirasçı
olan iki veya daha fazia kişinin hangisinin daha önce
öldüğü belli olmayacak şekilde ölmeleri (meselâ suda boğulmaları, yıkılan bir
binanın altında kalmaları, bir yangında ölmeleri veya bir savaşta
öldürülmeleri) halinde, bu kişiler birbirlerinin mirasçıları olamazlar, onlar
yabancı gibi kabul edilerek miras diğerleri arasında taksim edilir. Çünkü
mirasçı olmanın şartı, varisin miras bırakan kişiden sonra öldüğünün kesin
olarak bilinmesidir. Yukarıda saydığımız şekillerde ölen kişilerde ise bu şart
mevcut değildir.
Meselâ ana-bababir olan iki kardeş boğulmak veya enkaz altında dalmak
suretiyle ölürlerse hangisinin daha önce öldüğü
belli olmaz.
Kardeşlerden biri
geride hanımını, kızını ve amcasını bırakırsa, diğeri de iki kızını ve amcasını
bırakırsa, kardeşler birbirlerine mirasçı olamazlar. Her iki kardeşin mirası da
diğer mirasçıları arasında paylaştırılır. Birinci kardeşin mirasının 1/S'i hanımına, yarısı kızına, geriye kalan da amcasına
verilir. İkinci kardeşin mirasının 2/3'si iki kızına, 1/3'i annesine verilir.
Bu hüküm, hangisinin daha önce öldüğü bilinen veya aynı anda öldüğü bilinen
kişiler hakkındadır. Mirasçılardan hangisinin daha önce öldüğü bilinir de sonra
unuluiursa, miras hangisinin Önce öldüğü
hatırlanıncaya kadar bekletilir -çünkü bu hatırlanması mümkün olan birşeydir- veya .tereke, mirasçılar birbirleriyle
anlaşıncaya kadar bekletilir.
Veled-i Zina'nın
Mirası
Âlimler, veled-i zina'nın (zina mahsulü olarak doğan çocuğun) nesebinin
annesinden ötürü kesin olarak sabit olduğunu, zâni
olan babasından ötürü ise kesinlik arzetmediğini,
ayrıca şeriatın zinayı meşru bir yol olarak kabui
etmediğini, bu bakımdan veled-i zina ile zârii olan babası arasında ve babasının akrabaları arasında
mirasçılık olmayacağını söylemişlerdir. Fakat âlimlerin çoğuna göre veled-i zina ile annesi ve annesinin akrabaları arasında
mirasçılık olabilir. Veled-i zina, annesinden ve
akrabalarından miras alabilir, çünkü onun annesi tarafından olan nesebi kesin
olarak bellidir. Annelik sıfatı gayr-ı meşru da olsa çocuğun annenin bir
parçası olduğunun delilidir, bu da anne ile gayr-ı meşru çocuğunun arasında
mirasçılığın geçerli olmasını gerektirir.
Lian
Yapıldıktan Sonra Doğan
Çocuğun Mirası
Kocanın, hanımından
doğan veya doğacak olan çocuğun babası olduğunu reddederek dört defa 'Allah'ı
şahit tutarım ki karıma isnad ettiğim zina hususunda
doğru söylüyorum, doğan veya doğacak olan bu çocuk benden değildir, zina
mahsulüdür' dedikten sonra beşincisinde 'Eğer kanma zina İsnad
etme hususunda ve çocuğun babası olmadığım hususunda yalan söylüyorsam
Allah'ın laneti üzerime olsun' diyerek lian
yapmasının meşruiyetinin delili şu ayettir:
Eşlerine zina isnad etlikleri halde kendilerinden başka şahitleri olmayan
kimselerden herbirinin (makbul olacak) şahitliği, Aüah adına dört defa yemin ederek kendisinin doğru
söyleyenlerden olduğuna şahitlik etmektir. Beşinci yemini, eğer yalan
söyleyenlerdense, Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını diîemesidir.
(Nûr/6-7)
Lian yapıldıktan sonra, çocuğun nesebî babasından ayrılır
ve veied-i zina'da olduğu gibi aralarında mirasçılık
olmaz, fakat çocuk, annesine ve annesinin akrabalarına mirasçı olabilir.