NAMAZIN SÜNNETLERİ 2
A,
Namazdan Önceki Sünnetler 2
B. Namaz İçindeki
Sünnetler 2
Eb'âz. 2
Teveccüh'ün
Müstehab Olduğu Yerler 4
C.
Namazdan Sonraki Sünnetler 6
Fıkıh'ta sünnet, Hz.
Peygamber'in vacib olmayarak yapmış olduğu şeyleri ifade eder. Namazın sahih
olması için birtakım şart ve rükûnların olduğunu söylemiştik. Bir de namaz
kılan kişiden istenen, namazın birtakım sünnetleri vardır. Fakat bunlar farz
gibi zorunlu olarak istenmez. Bu sünnetlere riayet eden sevap alır, riayet
etmeyen ise günahkâr olmaz. Bu sünnetler namazdan öncej namaz içinde ve
namazdan sonra olmak-üzere üç kışıma ayrılır:
Namazdan önceki
sünnetler üç tanedir:
1. Ezan.
Ezanın tarifi,
delilleri, şartlarının beyanı ve bununla ilgili meseleler daha önce geçmişti.
2. İkâmet
(Kamet)
Kâmet'in tarifi,
şartlarının beyanı, ezan ile kamet arasındaki farklar daha önce zikredilmişti.
3. Sütre
Kişinin namaz kılarken
önüne -duvar, direk, baston gibi- bir sütre alarak önünden geçenlerle kendi
arasında bir perde yapması, hiçbir şey yoksa önüne bir çizgi çekmesi sünnettir.
Abdullah b. Ömer şöyle
rivayet ediyor: "Hz. Peygamber bayram günü (namaza) çıktığında
(hizmetçisine) bir harbe taşımasını emrederdi. (O harbe namazda) karşısına
dikilir, kendisi de ona doğru namaz kılar, halk da arkasında namaza dururdu.
Bunu seferde de yapardı".
En efdal olanı,
sütrenin secde yerine yakın olmasıdır; zira Sehl b. Sa'd şöyle rivayet ediyor:
'Hz. Peygamber'in musallası (namaz kıldığı yer) ile (kıble cihetindeki) duvar
arasında bir davar geçebilecek kadar yer vardı1.
Namaz içindeki sünnetler ikiye ayrılır:
1. Eb'az
2. Heyet
Eb'az, namazda
terkedildiği takdirde sehiv secdesiyle telafi edilmesinin sünnet olduğu
şeylerdir.
Heyet, terkedildiği
takdirde sehiv secdesiyle telafi edilmesinin sünnet olmadığı şeylerdir.
Sehiv secdesini ve
onunla ilgili hususları namazın amelleri bahsinde açıklayacağız. Namazdaki
eb'âzlar ise şunlardır:
a. Birinci
Teşehhüd
Birinci teşehhüd,
arkasından selâm gelmeyen teşehhüd'dür. Bu da öğle, ikindi, akşam ve yatsı
namazlarında ikinci rekattaki oturuştur. Bu oturuşta teşehhüd okumak sünnettir.
Çünkü namazını güzel kılmayan bir kişiye Hz. Peygamber şöyle demiştir:
Namazın ortasında
oturduğun zaman önce istikrar bul, sonra sol ayağını yay, sonra teşehhüd oku.
Bu teşehhüd'ün sünnet
olduğunun delili, Abdullah b. Buhayne'nin rivayet ettiği şu hadîstir: 'Hz.
Peygamber bir namazda bize iki rekât kıldırdı. Sonra (birinci teşehhüd için)
oturmadan kalktı. Cemaat (ona uyarak) ayağa kalktı. Namazını tamaladığı zaman
biz selâm vermesini beklerken selâm vermeden önce tekbir aldı ve oturduğu
halde (yanılmaktan dolayı) iki secde yaptı, sonra selâm verdi'.
Eğer bu teşehhüd rükün
olsaydı, Hz. Peygamber onu yerine getirir, sehiv secdesiyle telafi etmezdi.
b.
Teşehhüd'den sonra Hz. Peygamber'e salâvat getirmek. Salâvat terkedildiği zaman
sehiv secdesi yapmak onu telafi eder.
c. Birinci teşehhüd için oturmak.
Böylece birinci
teşehhüd'de-, oturmak, teşehhüd okumak ve Hz. Peygamber'e salât
etmek olmak üzere
üç tane sünnet
olduğu anlaşılmaktadır.
4. Rükün olan son teşehhüd'den sonra Hz.
Peyğamber'in âline salât etmek.
Son oturuşta rükün
olan teşehhüd'ü okuduktan ve Hz. Peygamber'e salâvat getirdikten sonra Hz.
Peyğamber'in âline de salât etmek sünnet'tir. Çünkü salât'ın lafzında âl
kelimesi de geçmektedir.
5. Sabah namazında ikinci rekâtın itidaline
kalkıldığında, Ramazan'ın ikinci yarısında, vitir'in son rekâtında ve hangi
namazda olursa olsun son rekâttaki itidâl'de felaketler için kunut okumak
sünnettir.
Enes b. Mâlik şöyle rivayet ediyor: 'Hz.
Peygamber dünyadan ayrılıncaya kadar sabah namazında kunut yaptı
Enes b. Mâlik'e, Hz.
Peyğamber'in sabah namazında kunut yapıp yapmadığı sorulduğunda, şöyle
demiştir:
- Evet, kunut yaptı.
- Rükû'dan önce mi
sonra mı?
- Rükû'dan sonra az
bir müddet
Namaz kılan kişi hangi
lafızla olursa olsun Allah'a övgü ve duada bulunursa kunut sünnetini yerine
getirmiş olur. Meselâ Aüahummağfirli yâ gafuru dese yeterlidir. Kunut'un
en mükemmel şekli ise,
Hz. Peygamber'den rivayet edilen kunut duasını okumakla yerine
getirilmiş olur.
Hasan b. Ali şöyle
demiştir: Hz. Peygamber bana birkaç kelime öğretti, vitir'de onları okuyordum:
Ey Allahim! Verdiğin
hidayetinde beni daim kıl! Verdiğin afiyetlerle beni afiyette kıl. Emanına
aldığın yerde beni de emanına al! Bana verdiğini mübarek kıl! Kaza ettiğin
şeyin şerrinden beni koru! Sen hükmedersin, fakat kimse sana hükmedemez. Senin
dost edindiğin zelil kılınamaz. Senin düşman olduğun aziz olamaz. Sen yücesin,
ey Allahım sen büyüksün.
İmam'ın bu lafızları
cermsigası olarak; ihdini yerine ihdim, afini yerine afim, tevelhnî yerine
tevellena şeklinde okuması gerekir.
Hişam'ın, Muhammed b.
Sirin'in ashabından rivayet ettiğine göre Ubey b. Ka'b (Ramazan'da) onlara
imamlık yapıp Ramazan'ın son yansında kunut yapmıştır.
Ebu Hüreyre şöyle
rivayet ediyor: 'Hz. Peygamber sabah namazının ikinci rekâtında başını rükû'dan
kaldırdığı zaman ellerini kaldırıp kunut duası okurdu'.
Âlimler şu ibarenin
eklenmesinin de müstehab olduğunu söylemişlerdir.
Namazın Sünnetleri
Hükmettiğine karşılık
hamd sana mahsustur. Ey Rabb'imiz! Senden mağfiretini diler ve sana yöneliriz.
Peygamber Efendimiz (en-Nebiyyü'l-timmî olan) Hz. Muhammed'e, âline ve ashabına
salât u selâm eyle! Nitekim bu hususta dua ve zikirden sonra Hz. Peygamber'e
getirilen
sa/âvat hakkında sahih
hadîsler vardır.
Kunut okurken elleri
kaldırmak sünnettir. Ellerin iç kısımları göğe doğru olmalıdır.
• Heyetler
Biz daha önce
heyetlerin, namazın sünnetlerinden olduğunu, terke-. dilmesi halinde sehiv
secdesiyle telafi edilmesinin sünnet olmadığını, Eb'azlann ise sehiv secdesiyle
telafi edileceğini söylemiştik. Namazdaki heyetleri şöyle sıralayabiliriz:
1. Tahrim
tekbiri alırken, rükû'ya giderken ve rükû'dan kalkarken ellerin kaldırılması
sünnettir.
.Bu sünneti yerine getirmenin keyfiyeti şöyledir:
Ellerin ayaları kible'ye
doğru açılıp parmaklar yayılmalıdır. Baş parmaklar kulak memeleri hizasında olup
ellerin ayaları açık olmalıdır.
İbn Ömer şöyle rivayet
ediyor: 'Hz. Peygamber namaza durduğu zaman ellerini omuzları hizasına kadar
kaldırır, sonra tekbir alırdı. Rükû'a gitmek istediği zaman da, rükû'dan
kalktığı zaman da böyle yapardı. Fakat secdeye gittiğinde ve secdeden
kalktığında böyle yapmazdı'.
2. Vakfe'de
sağ eli sol elin üzerine koymak.
Bunun şekli şöyledir:
Sağ eli sol elin üzerine koyup sağ elin parmaklarıyla sol elin bileğini
tutmalı, elleri göbeğin üstüne göğsün de altına koymalıdır.
Vail b. Hucr şöyle
rivayet ediyor: 'Hz. Peygamber namaza başladığı zaman ellerini kaldırıp tekbir
alır, sonra sağ elini sol bileği üzerine koyardı'.
3. Kıyamdayken secde yerine bakmak.
Namaz kılan kişinin
bakışlarını sağa sola çevirmesi mekruhtur Yukarıya veya önündeki birşeye -Kabe
bile olsa- bakması mekruhtur' Sünnet olan, devamlı secde yerine bakmaktır. Kişi
teşehhüd okurken işaret ettiği parmağına
bakabilir. Böyle yapılmasının
delili Hz Peygamber'in
fiilidir.
,
Teveccüh
4.
Tekbir'den sonra namaza teveccüh okuyarak başlamak. Teveccühün lafzı, Hz. Ali'nin
rivayet ettiği şu lafızlarla okunmalıdır.
Şüphesiz ki ben,
yüzümü bir muvahhid olarak o gökleri ve yerleri yaratmış olan Allah'a
yönelttim. Ben müşriklerden değilim. Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim,
hayatım ve ölümüm hiçbir ortağı olmayan âlemlerin rabbi Allah'ındır. Ben ancak
bununla emrolundum ve ben müslümanlardanım.
Teveccüh duasını, farz
ve nafile namazların başında Fatiha okumadan önce -tek başına kılan için de
imam için de- cemaat içinde okumak müstehab'dır.
Eğer besmele çekilmiş
veya Fatiha okunmuş veya euzübillahi min'eş-şeytan'ir-racim denmişse, başa
dönüp yeniden teveccüh duasını okumak uygun değildir. Unutarak böyle yapmak da
hükmü değiştirmez.
Cenaze namazında
teveccüh duası okumak müstehab değildir. Vakit dar olduğu
zaman farz namazda
da okumak müstehab değildir. Teveccüh duası okunduğunda
vaktin çıkma ihtimali varsa okunmamalıdır.
5.
Teveccüh'ten sonra eûzu billahi min'eş-şeytan'irracim demek.
Bunu takiben Fatiha
okunmalıdır. Fatiha okunduktan sonra eûzu çekilmez. Tekrar başa dönüp eûzu
çekmek mekruh'tur.
Kur'an okuduğun
(okumak istediğin) zaman kovulmuş şeytandan
Allah'a sığın!
(Nahl/98)
6. Kur'an'ı,
sesli okunması gereken yerde sesli, sessiz okunması gereken yerde sessiz
okumak.
Kur'an'ı sabah
namazında, akşam ve
yatsı namazının ilk
iki rekâtında, Cuma, Bayram, Ay Tutulma, Yağmur, Teravih ve Ramazan'da
kılınan Vitir namazında tek başına kılan için de, imam için de, cemaat için de
açıktan okumak sünnettir. Bunların dışındaki namazlarda işe gizli okumak
sünnettir. Bunun böyle olduğuna bir çok hadîs delâlet eder. Onlardan bazılarını
aşağıda zikrediyoruz:
Cübeyr b. Mut'im
babasından şöyle rivayet etmektedir: 'Ben Hz. Peygamber'in akşam namazında Tur
sûresini okuduğunu işittim'.
Berâ b. Âzib şöyle
rivayet etmiştir: 'Hz. Peygamber'in yatsı namazında Tin sûresini okuduğunu
işittim. Ondan daha güzel sesli bir kimseyi dinlemiş değilim'.
İbn Abbas şöyle
rivayet ediyor: 'Hz. Peygamber, ashabına namaz kıldırıyordu. Onlar namazda
okuduğu Kur'an'ı işitince kulak verdiler'.
Ebu Katade şöyle
demiştir: 'Hz. Peygamber bize namaz kıldırdı. Öğle ve ikindi namazlarındaki ilk
iki rekâtta Fatihatu'l-Kitab ile birer sûre okurdu'.
Hz. Peygamber'in
aşikâr okuduğunu bildiren hadîsler daha önce geçmişti.
Ubade b. Samit şöyle
rivayet ediyor: Biz Hz. Peygamber'in arkasında sabah namazını kılıyorduk. Hz.
Peygamber okurken cemaatin okuması ona ağır geldi. Namazı kılınca 'Siz
imamınızın arkasında okuyor musunuz?'
dedi. Biz 'Evet, okuyoruz1 dedik. Hz.
Peygamber 'Fatiha'dan
başkasını okumayın.
Hakikat şu ki Fatiha okumayanın namazı olmaz' buyurdu.
İmam işitmediği zaman
gizli okunmuş sayılır. İşte bu hadîsler Hz Peygamber'in, hazır olanlara
işittirecek kadar yüksek sesle okuduğuna delâlet eder. Sözü geçen yerlerin
dışında gizli okumanın delili de şu hadîstir:
Bir kişi Habbab'a
şöyle sordu:
- Hz. Peygamber öğle ve ikindi namazlarında
okuyor muydu?
- Evet.
- Peki, okuduğunu nasıl anlıyordunuz?
- Sakalının hareketinden anlıyorduk.
Ebu Hüreyre şöyle
demiştir: 'Hz. Peygamber her namazda okurdu. Hz. Peygamber'in bize açıktan
okuduğu yerde biz de size açıktan okuyoruz. Gizli okuduğu yerde biz de size
gizli okuyoruz'.
Sahabîler, Hz.
Peygamber'in sözü geçen yerlerin haricinde sesli okuduğunu nakletmemişlerdir.
Özel namazların delilleri ise yerlerinde belirtilecektir.
Gece kılınan mutlak
nafile namazlarda ne gizli ne de aşikâre olmadan, kıraat normal şekilde
yapılmalıdır.
Namazında açıktan
okuma, sesini fazla da kısma, ikisi arasında bir yol tut.
(İsra/110)
7.
Fatiha'dan sonra âmin demek.
Veleddâllîn'den hemen
sonra âmin denilmelidir. Namaz kılan kişinin her namazda Fatiha'dan sonra âmin
demesi sünnettir. Sesli kılınan namazlarda sesli olarak, sessiz kılınan
namazlarda sessiz olarak âmin denmelidir. Cemaat de imam'a tâbi olarak yüksek
sesle âmin demelidir. Âmiriin anlamı 'Yâ rabbî! Duamızı kabul et!' demektir.
Hz. Peygamber şöyle demiştir:
Sizler (namazda) âmin
dediğiniz zaman melekler de semada âmin derler. Kimin âmin demesi, meleklerin
âmin demesine tevafuk ederse o kişiye geçmiş günahları bağışlanır.
İmam âmin dediği zaman
arkasından siz de âmin deyin. Çünkü kimin âmin demesi, meleklerin âmin
demesine tevafuk ederse o kişiye geçmiş günahları bağışlanır. Ebu
Hüreyre şöyle rivayet etmiştir: 'Hz. Peygamber ğayri'l-mağdûbi aleyhim
veleddâllîn dediği zaman, birinci saftakilerin işitebileceği şekilde (açıktan)
âmin derdi'.
Hz. Peygamber âmin
dediği zaman mescid âdeta sallanıyordu.
8. Fatiha'dan sonra Kur'an'dan birşey okumak.
Ne kadar kısa olursa
olsun Kur'an'dan herhangibir sûre okumak veya peşpeşe gelen üç ayet okumakla
sünnet yerine getirilmiş olur.
Farz namazların
birinci ve ikinci rekâtlarında zammı sûre okumak da sünnettir. Bu tek başına
kılan için de imam için de böyledir. İmarn'a uyan kişinin gizli okunan
namazlarda ve imam'ın okumasını işitmediği durumlarda okuması sünnettir.
Sabah ve öğle
namazlarında Hucurât ve Rahman sûreleri gibi Tıva-İ'ul-Mufassal denilen
sûreleri okumak sünnettir. İkindi ve yatsı namazlarında Şems sûresi gibi
Avasıt'uî-Mufassal denilen sûreleri okumak sünnettir. Akşam namazında ise îhias
sûresi gibi kısa sûreleri okumak sünnettir.
Ebu Hüreyre şöyle
demiştir: 'Namazı, falan adamın namazından daha fazla Hz. Peygamber'in namazına
benzeyen bir kimsenin arkasında namaz kılmadım. Onun arkasında namaz kıldığımda
öğle namazının birinci ve ikinci rekâtlarını uzatıyor, üçüncü ve dördüncü
rekâtlarını hafif tutuyordu. İkindi namazında hafif, akşam namazında ise
Kusar'ul-Mufassai denilen sûrelerden okuyordu. Yatsı namazında Şems ve benzeri
sûreleri, sabah namazında da iki uzun sûre okuyordu.
Cuma sabahında birinci
rekâtta Secde, ikinci rekâtta Hel Eta sûresini okumak sünnettir.
Ebu Hüreyre şöyle
rivayet ediyor: 'Hz. Peygamber Cuma günü sabah namazının birinci rekâtında
Secde, ikinci rekâtında ise Hel Eta sûresini okuyordu'.
Bütün namazların
birinci rekâtını, ikinci rekâtından daha uzun tutmak sünnettir. Çünkü Hz.
Peygamber birinci rekâtta uzun, ikinci rekâtta kısa okuyordu.
9. İntikal
tekbirlerini almak.
Daha önce namazda
tahrim tekbiri'nin rükün olduğunu ve onsuz namazın sahih olmadığını
belirtmiştik. Tahrim tekbirini alıp namaza durulduktan sonra her intikal'de
(kıyam'dan rükû'ya, itidal'den secde'ye gittiğinde), tahrim tekbiri gibi tekbir
almak sünnettir. Ancak rükû'dan kalkarken tekbir yerine semiallahu lknen
hamideh, Rabbena ve leke'1-hamd (Allah, hamdini yapan kimsenin duasını kabul
eder. Rabbimiz! Hamd sana mahsustur) denmelidir.
Ebu Hüreyre şöyle
rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber namaz kıldığında ayakta iken (ihram)
tekbiri alırdı. Sonra rükû'ya giderken tekbir alırdı. Sonra rükû'dan belini
doğrulturken semiallahu limen hamideh, sonra ayakta iken rabbena ve leke'1-hamd
derdi. Sonra secdeye giderken tekbir alırdı. Sonra başını secdeden kaldırırken
tekbir alırdı. Sonra ikinci secdeye giderken tekbir alır, sonra başını ikinci
kez kaldırırken tekbir alırdı. Sonra tamamlayıncaya kadar bütün namazda böyle
yapardı. İkinci rekâtı bitirip oturduktan sonra ayağa kalkarken de tekbir
alırdı"..
10. Rükû ve
secde'de tekbir getirmek.
Rükû ve secde'de
tekbir getirme şöyledir: Rükû'ya varıp da itminana kavuştuktan sonra üç defa
subhane rabbiye'1-azim ve bi hamdihi denir. Secde'ye gidip istikrar bulunca da
üç defa subhane rabbiye'1-a'lâ ve bi hamdihi denir. Bu en az derecesidir. Eğer
beş, yedi ve daha fazla söylenirse sevabı daha çok olur.
11. Teşehhüd
için oturulduğunda elleri dizlerin üzerine koymak. Bu şöyle yapılır: Sol el
açılıp parmakların bir kısmı diğerlerine yapıştırılır. Parmak uçları diz kapaklarına
kadar uzatılır. İşaret parmağı hariç sağ el kapatılır. Bu parmağa sebbabe
parmağı denir. Bu parmak bükülerek diz üzerine konur. İllallah kelimesi
söylenirken bu parmakla tevhid'e işaret edilir; birliğin sembolü olarak
kaldırılır. İşaret yapılmadığı takdirde namazın sonuna kadar parmağı kalkık
tutmak sünnettir.
İbn Ömer şöyle rivayet
ediyor: 'Hz. Peygamber namazda oturunca ellerini dizleri üzerine koyardı. Sağ elinin
işaret parmağını kaldırır, onunla Allah'ın birliğine işaret ederdi. Sol
elini de -parmaklarını uzatarak-sol dizi üzerine koyardı'.
12. İlk
celse'de iftiraş, son celse'de de teverruk yapmak. Teverruk, namaz kılan
kişinin sol kalçası üzerine oturup sağ ayağını dikmesi, sol
ayağını da sağ
ayağı altından çıkararak
oturmasıdır. Teverruk un kökü olan verk, bacak demektir.
İftiraş ise namaz
kılan kişinin sağ ayağını dikip sol ayağı üzerine oturmasıdır.
Ebu Humeydî es-Saidî
şöyle rivayet ediyor: 'Ben Hz. Peygamber'in namaz kılışını hepinizden daha iyi
hatırlıyorum' dedikten sonra şöyle devam etti: 'Hz. Peygamber ikinci rekâtın
sonunda sağ ayağını dikip sol ayağı üzerine otururdu. Son oturuşta ise sol
ayağını sağ ayağının altından çıkarıp sağ ayağını da dikerek makatı üzerine
otururdu1.
13. İbrahimî
salâvatlan getirmek ve teşehhüd'den sonra dua etmek. Son teşehhüd'de Hz.
Peygamber'e salâvat getirmenin farz (rükün) olduğu daha önce söylenmişti. Bu
salât hangi lafızla söylenirse söylensin yeterlidir. İster Alhhumme saîli ala
Muhammed densin, ister Allahumme salli alâ âl-i Muhammed densin, farketmez.
Fakat İbrahimî salâvatları okumak sünnettir.
Bu salâvatların lafızları daha
önce geçmişti. Bu salâvatlardan sonra
kabir azabından, ateş azabından Allah'a sığınmak veya kişinin dilediği şekilde
kendisi için dua etmesi sünnettir. Ancak bu dua ve istiazeler, teşehhüd ve
salâvatın toplamından fazla olmamalıdır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Sizden biri teşehhüd
yaptığı zaman şu dört şeyden Allah'a sığınarak şöyle desin: 'Ey Allahım!
Cehennem azabından, kabir azabından, hayat ve ölüm fitnelerinden ve Mesih
Deccal fitnesinin şerrinden Allah'a sığınıyorum!'.
14. Namazda
ikinci selâmı vermek.
Daha önce sağ tarafa
verilen birinci selâmın rükün olduğunu söylemiştik. Birinci selâm verildikten
sonra rükün ve vacibler tamamlanmış olur. Sol tarafa ikinci selâmı vermek ise
sünnettir.
Sa'd şöyle rivayet
ediyor: 'Ben Hz. Peygamber'i sağ ve sol tarafına selâm verirken gördüm. Hatta
(bu sırada arkadan) yanağının beyazlığını da görürdüm'.
Abdullah b. Mes'ud
şöyle rivayet etmiştir: 'Hz. Peygamber -yanağının beyazının (arkadan)
görüneceği şekilde- sağ ve soluna es-seîâmu aleykum ve rahmetullahi, es-selâmu
aleykum ye rahmetullahi diye selâm verirdi'.
15- Namazda
huşu içinde olmak.
Huşu dilin okuduğu
Kur'an, zikir ve dualara kalbin uyanık olarak dikkat etmesi, okunanların
anlamını düşünüp onlarla hemhal olup rabbi ile münacaat ettiğinin bilincinde
olması demektir. Bu huşu, en azından namazın bir bölümünde bulunmalıdır. Zira
gaflet, namazın tümünde devam ederse
namaz fasid olur. Namazın
tümünde huşu içerisinde olunduğu takdirde sünnete en
mükemmel şekilde uyulmuş olur. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Bir namaz (vakti)
geldiğinde abdestini, huşû'unu ve rükû'unu güzel yapan her müslümana -büyük
günah işlemediği müddetçe- o namazı önceki günahlarına kefaret olur. Namazın
kefaret olması her zaman sözkonusudur.
İşte bütün bunlara
namazın heyetleri denir. Namaz kılan kişi bunlardan birini terkederse, onun
için sehiv secdesi yapması sünnet değildir. Ama namazın Eb'az'Ianndan biri
terkedilirse, onu telafi etmek için namazın sonunda sehiv secdesi yapmak
sünnettir.
1. Namazın
akabinde zikir ve dua etmek sünnettir.
Sevban şöyle rivayet
ediyor: Hz.- Peygamber selâm verip namazı bitirdiği zaman üç defa istiğfar
eder ve şöyle derdi:
Ey Allahım! Selâm
sensin, selâmet ancak senden olur. Çok ulusun, ey celâl ve ikram sahibi!
Cemaatin öğrenmesi
için imam'm bunları sesli okumasında bir mahzur yoktur. Fakat cemaat
öğrendikten sonra imam sessiz okumalıdır.
İbn Abbas şöyle diyor:
'Hz. Peygamber zamanında cemaat namazı bittikten sonra sesli olarak
zikredilirdi'.
Hz, Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Birtakım muakkibat
(namazdan sonra söylenecek güzel kelimeler) vardır ki onları söyleyen kimse
hiçbir vakit ziyanda olmaz: Her farz namazın arkasından 33 kere teşbih, 33 kere
tahmid ve 33 kere de tekbir.
Her namazdan sonra kim
33 kere Allah'ı tekbir ederse (33 kere Allah'a hamdeder ve 33 kere de Allah'ı
teşbih eder) -ki bunlar böylelikle 99 eder- ve akabinde de Lâ ilahe illallahu
vahdehu lâ şerike leh lehu'l-mülkü ve lehu'î-hamdu ve huve alâ külli şey'in
kadîr diyerek bunu 100'e tamamlarsa, o kulun günahları deniz köpükleri kadar
çok olsa bile bağışlanır.
Kim sabah namazından
sonra ayağı kıvrık olduğu halde konuşmadan önce on defa Lâ ilahe illallahu
vahdehü lâ şerike îehu, lehu'l-mülkü ve lehu'î-hamdu yuhyt ve yumîtu ve huve
aîâ külli şey'in kadîr derse ona on hasene yazılır, on seyyiesi silinir ve on
derece de yükseltilir. Ayrıca o gün akşama kadar her türlü kötülükten ve
şeytanın şerrinden korunur.
Muaz b. Cebel şöyle
rivayet ediyor: Hz. Peygamber elimden tuttu ve şöyle dedi: "Ey Muaz!
Allah'a yemin ederim ki ben seni seviyorum. Ey Muaz! Sana
her namazın arkasından (Ey Allahım!
Sana zikretmek, şükretmek ve ibadet etmek hususunda bana yardım et!'
diye dua etmeni tavsiye ederim".
Namazdan sonra
okunması gereken birçok zikir ve dua varid olmuştur. Bunlar Hadîs ve Ezkar
kitaplarından öğrenilebilir.
2. Secde
yerlerinin çoğalması için farz namazı kıldıktan sonra, nafile namaz için biraz
kaymazdır.
Çünkü o yerler kıyamet
günü namaz kılan kişi lehinde şehadet ederler. Fakat farz namazı mescidde
kıldıktan sonra, nafile namazları evde kılmak daha efdaldir. Hz. Peygamber
şöyle buyurmuştur:
(Nafile) namazları
evinizde kılın. Çünkü farz namaz hariç insanın hayırlı namazı, evinde kıldığı
namazdır.
Herhangibiriniz farz
namazını gittiği mescidde kılacak olursa, kendi evini de namazdan nasibdâr
etsin. Çünkü Allah Teâlâ namaz sebebiyle onun evinde bir hayır yaratır.
3- Mescidde kadınlar
varsa erkeklerin -kadınlar çıkıncaya kadar- namaz kıldıkları yerde durmaları
sünnettir.
Çünkü erkeklerle
kadınların aynı anda çıkmaları; birbirlerine karışmaları fesada yol açabilir.
Ümmü Seleme şöyle
rivayet ediyor: Hz. Peygamber zamanında farz namaz bittikten sonra kadınlar kalkarlardı.
Hz. Peygamber ve ashabı Allah'ın dilediği kadar yerlerinde kalır, sonra Hz.
Peygamber kalkar, sa-habîler de onunla birlikte kalkarlardı'.
Yine Ümmü Seleme şöyle
rivayet etmektedir: (Hz. Peygamber selâm verdiği zaman kadınlar selâmlarını
verip kalkarlardı. Hz. Peygamber ise yerinde biraz durduktan sonra kalkardı'.
Ravilerden İbn Şihab
ez-Zührî şöyle demiştir: 'Allah daha iyisini bilir. Hz. Peygamber'in böyle
yapması, kadınlarla erkeklerin birbirlerine karışmamaları içindir1.