SELEM AKDİ 2
Selem'in
Tarifi 2
Selem'in
Meşruiyeti 2
Selem'in
Meşruiyetinin Hikmeti 2
Selem
Akdinin Rükün ve Şartlan. 2
1. Akdi Yapacak
İki Kişinin Bulunması 2
2. Siga. 3
3. Sermaye
(Para) 3
4. Selem Akdi
Yapılan Mal 3
İstisna Akdi 4
Harita
Üzerindeki Evlerin ve
Dairelerin Satılması 5
Selem, lugatta 'takdim
etmek' anlamına gelir. Istılahta ise 'zimmetle vasıflandırılmış birşeyi selem
veya selef lafzı ile satmak' demektir. Selem bir satış çeşididir. Kişinin
olmayan veya yanında bulunmayan birşeyi satması bâtıldır, fakat selem akdi
bundan istisna edilmiştir.
Selem akdinin,
'olmayan birşeyin satılması bâtıldır' kaidesinden istisna edildiğini
söylemiştik. Çünkü insanlar selem akdi gibi akidlere muhtaçtır.
İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a)
Medine'ye geldiğinde Medineliler meyvelerinde bir sene, iki sene vâde ile
selem suretiyle alışveriş yapıyorlardı. Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu
Kim hurmada selem
yoluyla satış yaparsa, ölçüsü ve tartısı malum olarak belli bir vâdeye kadar
selem akdi yapsın!
Abdullah b. Ebî Evfa
şöyle rivayet ediyor: Hz. Peygamber ile beraber elde ettiğimiz ganimet
mallarını Şam köylülerinden buğday, arpa, zeytinyağı gibi yiyecek maddeleri
karşılığında selem akdi yapıyorduk. Abdullah'a 'O malların köylülerde olup
olmadığını soruyor muydunuz?' denilince, Abdullah 'Hayır, biz onlara
sormuyorduk1 dedi.
İbn Abbas'tan rivayet
edildiğine göre 'Şehadet ederim ki Allah tazminat altında olan selem'i helâl
kılmış ve selem hakkında en uzun ayeti indirmiştir' dedikten sonra 'Ey iman
edenler! Birbirinize belirli bir zaman için borç verdiğiniz de onu yazın'
(Bakara/282) ayetini okumuştur.
Ayetin selem akdinin
meşruiyetine delâiet etmesi şu açıdandır: Selem de bir tür borçtur. Ayet de
borç vermeyi caiz kılmıştır.
Selem'in kıyasen
gayr-ı meşru olduğuna işaret etmiştik. Çünkü selem, olmayan birşeyi
satmaktır. Fakat insanlar buna muhtaç
olduğu için meşru kılınmıştır..
Sanatkârlar, esnaflar, arazi sahipleri ve diğerleri selem akdine ihtiyaç duyarlar. Bunların
kiminin paraya, kiminin de
mala ihtiyacı vardır. Bunlara genellikle borç da verilmez. İşte bu
nedenle şeriat selem akdine müsade etmiştir. Böylece selemin meşruiyetinin
nedeni anlaşılmıştır. Selem akdi sayesinde mallar kolayca elde edilir, ticaret
hayatı canlanır, mallar korunur, insanlar para ve mal ihtiyaçlarını karşılar.
Seiem akdinin dört
rüknü vardır:
1. Akdi yapacak iki kişinin bulunması
2. Siga
3- Selem
malının karşılığı olan para 4. Zamanı geldiğinde verilecek mal Bu rükûnların
herbirinin de birtakım şartları vardır.
Taraflardan biri
malını bir eşya mukabilinde selem yoluyla veren alıcıdır ki buna aynı zamanda
muslim, yani selem yapan da denir. Diğeri ise malı selef yoluyla alan ve
mukabilinde zamanı gelince yetiştirdiği malı verecek o!an kişidir. Buna da
musiemuiieyh denir, yani kendisine selem parası verilen kişi demektir. Selem
akdi yapan kişilerde de alışveriş akdi yapanlarda bulunması gereken şartlar
aranır. Bunlar âkil-bâliğ olmak, temyiz sahibi olmak ve diğer şartlardır. Ancak
selem akdinde görmek şart değildir; kör olan kişi de selem akdi yapabilir; Kör
olan kişinin alışveriş yapamayacağını belirtmiştik, çünkü alışverişte satılan
malın alıcı ve satıcı tarafından görülmesi gerekir. Selem akdinde ise satılan
mal zimmetle vasıflandırılmış bir maldır ve işitmek suretiyle satanı tanımak
mümkündür. Mal teslim edileceği zaman kör olan kişi bir vekil tutar, vekil
malda şart koşulan özelliklerin bulunup bulunmadığına bakar.
Siga icab ve kabul
demektir. Meselâ para sahibinin 'Şu 1000 dinarı sana şu vasıflardaki bir
elbiseyi üç ay sonra teslim etmek üzere
selef yaptım' demesi, kendisine paranın teslim edildiği kişinin de 'Kabul
ettim' veya 'Selef olarak teslim aldım' demesiyle siga tamamlanır. Alışveriş
siga -sındaki şartlar burada da geçerlidir. Bunlar icab ve kabul'ün aynı
mecliste olması, kabul'ün İcab'a muvafık olması ve diğer şartlardır. Şunu da
ilave edelim ki selem akdinin sigası selem veya selef lafzıyla olmalıdır; bu
iki lafızdan başka lafızlarla -meselâ sattım ve aldım lafızlarıyla-: olmaz.
Ayrıca akid kesin olmalıdır, çünkü akidden cayma, sadece mutlak alışverişler
için meşru kılınmıştır. Başka muameleler alışverişe kıyas edilemez. Selem
akdinde, parayı akid meclisinde teslim etmek de şarttır. Bunu ileride beyan
edeceğiz. Oysa akiclde bulunan hıyar'uş-şart, parayı mecliste vermeye mani
olur. Çünkü akidde hıyar'uş-şart bulunması, kendisine selem yapılmış kişinin
paradaki mülkiyetinin sabit olmasına mânidir. Kişi ondan malı sureten
almaktadır ve akid tamamlanmadan (mal teslim edilmeden) tarafların
ayrılmalarına yo! açacağından, bu caiz değüdir. Bu bakımdan
içinde.hıyar'uş-şart olan selem akdi bâtıldır.
Hıyar'ul-Meclis ise
selem akdinde geçerlidir, zira o tarafların ayrılmasıyla sona erer. Böylece
akid yapanların ayrılması, akdin tamam lan-masından sonra olur, hıyar'ul-meclis
ile selem akdinin şartlan arasında muaraza olmaz.
Bu para alıcının selef
yoluyla satıcıya teslim ettiği paradır. Ancak şu şartlar dahilinde
verilmelidir:
a. Paranın miktarı alıcı ve satıcı tarafından
bilinmelidir. Meselâ parayı veren
kişi '1000 dinar
veriyorum' veya '1000
dirhem veriyorum' demelidir.
Eğer alacağı mala karşılık para değil de birşey verecekse onun cinsini ve
miktarını belirtmelidir. Meselâ 'Şu kadar kg. buğday veriyorum1 veya 'Şu kadar
ölçek şeker veriyorum' demelidir. Bu malların cinsi, miktarı, kalitesi, ölçeği
veya kilosu belirtilmelidir. Bunların belirtilmesi halinde malın görülmesi
gerekmez, çünkü bunları belirtmek, gözle görmenin yerine geçer.
b. Malın parası ve sermaye akid yapılan mecliste
teslim edilmelidir, bu teslim birbirlerinden ayrılmadan önce
yapılmalıdır. Çünkü teslim işlemi hem
selem akdinde asıldır ve hem de selem'in mânâsının aslıdır. Teslim yoksa akid
de yoktur. Teslim olmadığında selem akdi, borcu borç ile satmak olur ki bunun
yasak olduğunu söylemiştik.
Malda hakiki akdin
şart olması, yani aslî akid şarttır. Meselâ selem'in sermayesinin, -selem yapan
kişinin kabzetmesi maksadıyla- havale edilmesi sahih değildir; zira havale
(bilfiil) kabz'ın yerini tutmaz.
Yani sahibinin, para
karşılığı müşteriye vermeyi taahhüd ettiği maldır ve selem akdi de bu mal
üzerine yapılmaktadır. Burada bulunması gereken şartlar şunlardır: .
a. Mal tarif edildiğinde tayini mümkün
olmalıdır.
Yani mal tarif
edildiği zaman cinsi, sıfatları, sayısı anlaşılmalı ve bu hususta ihtilafa yer
kalmamalıdır. Ancak bu tarifte küçük farklar olabilir. Bunun delili Abdullah b.
Ebî Evfa'dan rivayet edilen şu hadîstir: 'Biz Hz. Peygamber, Ebubekir ve
Ömer'in zamanlarında buğday, arpa, hurma ve . kuru üzümde selem akdi
yapıyorduk'.
İbn Abbas'ın şöyle
dediği rivayet edilmiştir: 'Metre'si ve teslim edilme zamanı belli olan kumaşta
selem yapılır'.
Ebu Nadir, Hz. Ömer'e
'Serreka denilen kumaşta selem yapılır mı?' diye sorulduğunu, Hz. Ömer'in ise
'Bunda bir beis yoktur1 dediğini nakletmiştir.
Zikredilmeyen eşyalar
da adı geçen eşyalara kıyas edilir. Tarif suretiyle durumu anlaşılan malların
tümünde selem caizdir. Tarif suretiyle durumu anlaşılmayan mallarda ise selem
caiz değildir, çünkü bu, belli olmayan bir mali satmaktır ki ihtilaf ve
kavgalara sebep olur. Fakihler buna misal olmak üzere deriyi örnek
vermişlerdir. Zira deriler incelik ve kalınlık bakımından değişik olurlar.
Kıymetli madenler de bunun gibidir, onların değeri de saflıklarına ve
parlaklıklarına göre değişir ve tarifle özelliklerinin bilinmesi mümkün olmaz.
Günümüzdeki benzen şeyler de aynı hükümdedir. Tarifle bilinmesi mümkün olmayan
maddeleri birtakım işlemlerden geçirmek suretiyle selem akdinde kullanmak caiz
değildir. Ancak yağ -ve bal gibi ateşe konup tortu ve mumu ayırılan maddelerde
selem caizdir, çünkü ateşin bunlara tesiri pek azdır.
b. Malın cinsi, çeşidi, miktarı ve sıfatları
taraflarca bilinmelidir.
Malın buğday mı arpa
mı, yerli mi ithal mi, 1000 sa' mı, 1000 kg. mı olduğu bilinmelidir. Mal sayı
ile satılan mallardan ise kaç adet olduğu, metre ile satılan mallardansa kaç
metre olduğu bilinmelidir. Aynı şekilde özellikleri de bilinmelidir. Hz.
Peygamber şöyle buyurmuştur:
Her kim selef yaparsa
belli ölçek, belli hacim ve belli tartıda selef yapsın.
c. Selem yoluyla satılan mal karışık olmamalıdır.
Meselâ arpa ve başka
maddelerle karıştırılmış hayvan yemi veya misk anber ve başka kokularla
karıştırılmış koku gibi olmamalıdır. Ancak her cinsten ne kadar karıştırıldığı
belli ise ve tarif suretiyle bilinmesi mümkünse selem akdi caiz olur. Yünden
veya pamuktan yapılan elbiselerde selem caizdir, çünkü ne kadar yünden veya
pamuktan elbise yapıldığı bilinmektedir. Ayrıca kendisine maslahat gereği
başka maddelerin karıştırıldığı mallarda da selem caizdir.
d. Hakkında selem icra edilen malda selem borç olmalıdır.
Meselâ Zeyd'in, Amr'a
özellikleri belli olan 100 elbise için 1000 dinar vermesi gibi. Eğer Zeyd,
Amr'a 'Sana selef olarak şu 1000 dinarı şu 100 elbise karşılığında veriyorum'
dese, elbiseler de muayyen ve mevcut ise selem sahih olmaz. Çünkü selem,
zimmette özellikleri belirlenmiş bir-şeyin satışı içinde meşru kılınmıştır.
Onun lafzı da zaten buna delâlet eder. Bu aynı zamanda bilinen bey' (alışveriş)
de değildir, çünkü selem lafzı satılan malın borç olmasını gerektirir. Oysa
buna mukabil 'Bu elbiseler' ifadesi, satılacak malın aynen bulunmasını
gerektirir ki bu takdirde iki lafız arasında tenakuz meydana gelir ve akid
sahih olmaz.
e. Üzerinde selem akdi yapılan malın teslim
edilmesi kudret dahilinde olmalıdır.
Ancak ithal edilmesi
âdet olan mallardan ise ve mevcudiyeti zann-ı galibe göre olursa selem caiz
olur. Fakat teslim zamanında yetişmesi ve bulunması zor olan mallardan ise
-hurma ve üzüm gibi- selem caiz olmaz. O memlekette çok nadir bulunan
maddelerde de selem caiz olmaz. Çünkü teslim etme zamanı geldiğinde bu tür
malları teslim etmek kudret dahilinde değildir. Eğer memlekette çok bulunan bir
mal için para verilir de teslim zamanı geldiğinde mal bulunmazsa, para sahibi
ister mal çoğa-hncaya kadar bekler, isterse de akdi feshederek parasını alır.
Burada bir hususa işaret edelim: Belli bir rnal için verilen para karşılığında,
o mal bulunmadığı takdirde başka mal alınmaz. Meselâ buğday.için para verilmişse,
onun yerine yağ veya elbise için para verilmişse, onun yerine peynir alınmaz.
Bu durumda para sahibi beklemek istemiyorsa, akdi feshedip parasını alır. Ancak
ondan sonra istediği malı o adamdan veya başkasından alabilir.
Burada dikkat edilmesi
gereken bir husus daha vardır: Mal sahibi, para sahibi selem akdi yaptığı malı
almadan önce o malı başkasına satamaz. Günümüzde ise tüccarların çoğu tam
bunun aksine davranmaktadır. Bunlar ithal ettikleri malı, daha memlekete
gelmeden ve teslim almadan önce satıyorlar. Oysa bunu sözkonusu şartlar
dahilinde selem olarak satabilirler. Bu durumda ise satıcı, selem yapılan malı
vakti geldiğinde teslim etmek mecburiyetindedir. Üzerinde anlaşılan şartlar
mevcut oldukça, satıcının ithal ettiği malı vermesi gerekmez, aynı şartlan
taşıyan başka bir malı alıp verebilir.
f. Üzerinde
selem yapılan malın teslim edilme zamanı belli olmalıdır.
Meselâ akid yapan kişi
'Şu 1000 dirhemi sana, şu vasıfları taşıyan 10 elbise karşılığında veriyorum.
Bu 10 elbiseyi akid tarihinden bir ay sonra bana teslim edeceksin' demelidir.
Zaman zikredilmezse veya şartlı ve sınırsız bir zaman zikredifirse, meselâ
'Falan adam seferden dönünceye kadar'
veya 'Hasat zamanına kadar' denirse, selem sahih olmaz, çünkü burada zaman meçhuldür; adamın
ne zaman döneceği belli değildir, hasat zamanı
ise bir müddet devam eder. Malın teslim edilme zamanı • -hasadın başlama
zamanına kadar mı, hasadın ortasına kadar mı, yoksa hasadın bitimine kadar mı-
belli olmadığı için taraflar arasında ihtilafa sebep olur. Zamanın belli olması
gerektiğinin delili şu hadîstir:
... bilinen bir süreye
kadar... '
Burada şu noktaya da
işaret edelim: Selem akdinde borçlu olan kişi va'dettiği malı zamanından önce
teslim ederse, alıcı onu almak mecburiyetindedir. Ancak bu mecburiyet malın
masraf ve külfetinin bulunmaması, alıcının malı zamanından önce almamakta bir
özrünün bulunması halinde geçerlidir. Eğer malın masraf ve külfeti varsa veya
alıcı onu özel bir zaman için ve husus için almışsa veya mallarının güvenlikte
olmadığı bir durum sözkonusu ise malı almayabilir, kadı da onu mallan alması
için zorlayamaz. Ayrıca alıcının o malı mevsiminde satmak için bir deposu veya
emaneten bırakacağı bir yeri yoksa malları almak mecburiyeti yoktur, kadı da
onu zorlayamaz.
g. Malın
teslim edileceği yer belli olmalıdır,
Akid yapılan yer malın
teslim edileceği yerdir. Ancak akdin yapıldığı yer malın teslim edilmesine
uygun değilse veya malın orada teslim edilmesi masrafa neden oluyorsa başka
bir yerde teslim edilebilir. Eğer teslim yeri hususunda ittifak edilir de başka
bir yer daha uygun olursa orada teslim edilmelidir. Bu hususta bir ihtilaf
olduğunda halkın örf ve âdetlerine başvurulmalıdır.
İstisna akdi, bir
sanatkâra birşey yapması karşılığında para vermektir. Burada yapılacak şeyin
maddesi sanatkâra aittir. Bu akid
günümüzde yaygın olarak yapılmaktadır. Bu nedenle de bu akdin mahiyetini izah
etmek gerekir. Bunun hükmünü zikretmeden önce birkaç misal vermek istiyoruz:
A. Bir kunduracıya, bütün malzemeleri ona ait olarak bir veya
birkaç kundura ısmarlayıp parasını ödemek.
B. Marangozların çalışması da bu akde dahildir.
Yani bir bina
sahibinin marangoza ağaç veya alüminyumdan pencere ve kapı siparişi vermesi de
istisna akdidir.
C. Mobilyacıların çalışması da bu akde dahildir.
Yani kişinin
mobilyacıya koltuk ve benzeri eşyaları sipariş etmesi de istisna akdine
dahildir. Bu hususta daha birçok örnek verilebilir. Fakihler bu akid hususunda
ihtilaf etmişlerdir. Biz bu konuda şöyle diyebiliriz: Bu akidde, selem akdinin
şartlan bulunduğunda -ki bu şartlar yukarıda zikredilmişti- akid sahih kabul edilir.
Her ne kadar bu akid alışveriş ibareleriyle İfade edilirse de yine selem
akdidir. Çünkü akidlerde asıl olan lafız ve ibareler değil, mânâlardır. Günümüzde yaygın olan bu akidlerde selem
akdinin şartları bulunmazsa -ki çoğu zaman bulunmamaktadır- bu akidler sahih
olmaz. Zira günümüzde sipariş verilen malların parası genellikle aynı mecliste
verilmez; bazen bir kısmı verilir, bazen de hiç para verilmez ve taksitle
ödenir. Bu şekildeki akid ise selem olmaz. Selem olmayınca da Şafii mezhebine
göre akid sahih olmaz. Fakat Hanefî mezhebine göre bu tür akidler sahihtir.
Allah onlardan razı olsun. Bu hususta örf ve teamüle dayanmışlardır, çünkü
insanlar bu tür akid-lere muhtaçtır. Ancak akid yapanlar arasında ihtilafa yol açacak hususların izah edilmesi
gerekir. Meselâ mobilyanın hangi ağaçtan, hangi ebatlarda yapılacağı (İstanbul
veya Ankara mobilyası olacağı) belirtilmelidir. Şunu da belirtelim ki bu
hususta Şafii mezhebine bağlı olanların Hanefî mezhebinin görüşünü taklit
etmelerinde herhangibir mani yoktur. Şafii mezhebine bağlı olanlar bu tür
akidlerin sahih' olduğuna hükmetmelidir, çünkü bu tür akidlere halkın ihtiyacı
vardır. Bugün halkın çoğu bu tür akidleri yapmaktadır.
İmamlar ve fakihler
hakkın peşindedir ve hakkı bulmak için çaba sarfetmişlerdir. Allah'ın
kullarının maslahatını -Allah'ın razı olacağı şekilde ve Rasûlullah'ın (s.a)
sünnetine uygun olarak- gözetmişlerdir. Allah en doğrusunu bilir.
İsLisna akidlerine
harita üzerindeki ev ve dairelerin satılmasını da dahil etmek istiyoruz. Eğer
bu ev ve dairelerin vasıfları mazbut, sanattaki dahili miktarları malum,
çimentosu, demiri taraflarca biliniyorsa ve para da akid esnasında veriliyorsa,
bu selem akdi sayılır. Bu alışverişte selem akdinin şartları mevcut değilse -ki
günümüzde paranın tümünün akid esnasında verildiğini görmediğimiz gibi,
binalarda ne kadar malzeme kullanıldığı da bilinmemektedir- bu sanatkâr ile
yapılan akid hükmünde olup halkın bu tür akidlere muhtaç olması nedeniyle sahih
kabul edilir. Ancak binanın vasıflan alıcıya izah edilmelidir. Ayrıca şeriata
aykırı şartlar bulunmamalıdır. Zira şeriata aykırı şartlar akdi bâtıl kılar.