IRK:

Ayrı soyda olan, ayrı dilde konuşan değişik kültüre sâhip, şeklî özellikleri bulunan insan

topluluğu, millet.

Irkçılık yapan da, ırkçılık için savaşan da ve ırkçılık uğrunda ölen de, bizden değildir.

(Hadîs-i şerîf-Ebû Dâvûd)

Hiç bozulmamış, değiştirilmemiş biricik din olan İslâm dîninin güzel ahlâkı ile bezenmiş,

birbirlerini seven, yardımlaşan, çeşitli ırklardan, büyük insan topluluklarının, birleştiklerini

biliyoruz. Bu topluluğu ayakta tutan temel, Hak teâlânın emrettiği çalışkanlık, adâlet, iyilik,

saygı gibi din esasları idi. Osmanlı Türklerini de, Sakarya kenarından, kısa bir zamanda,

Viyana kapılarına götüren kuvvet, Sultan Osman'ın ve çocuklarının sımsıkı sarıldıkları İslâm

dîninin rûhu ve bedeni tekâmül ettirerek geliştiren ışıklı yolu idi. Çünkü İslâmiyet'te ırkçılık

yoktur. Her müslüman kardeştir. (M. Sıddîk bin Saîd)

ISLÂH:

1. Terbiye etmek, iyi hâle getirmek.

Herhangi bir kimseyi ıslâh etmeye çalışmak, ona İslâmiyet'i bildirmekle olur. (İmâm-ı

Rabbânî)

Kulun ıslâhı kalbinin ıslâhına, bozukluğu da kalbinin bozukluğuna bağlıdır. (Muhammed

Ma'sûm-ı Fârûkî)

Kim kalbini ıslâh edip düzeltirse, Allahü teâlâ da onun zâhirini (dışını) düzeltir. (Avn bin

Abdullah)

Allahü teâlâ âhiret için çalışanın dünyâ işlerine kâfi gelir, dünyâsı husûsunda ona yardımcı

olur. Kim Allahü teâlâya karşı hâlini ıslâh ederse, Allahü teâlâ da onunla insanlar arasını ıslâh

eder, güzel yapar. İçini ıslâh edenin, Allahü teâlâ dışını ıslâh eder, güzel yapar. (Avn bin

Abdullah)

2. Bozulan bir şeyi eski hâline getirme.

İslâm dîni garîb olarak başladı. Son zamanlarda da garîb olacaktır. Bu garîb insanlara

müjdeler olsun! Bunlar, insanların bozduğu sünnetimi ıslâh ederler. (Hadîs-i şerîf-Tirmizî)

3. İnsanların aralarını düzeltmek, barıştırmak.

Âdemoğlunun her konuştuğu yalan, kendi aleyhine yazılır. Ancak iki müslümanın

arasını ıslâh için konuştuğu yalan, yazılmaz. (Hadîs-i şerîf-Müsned-i Ahmed)

İki kimsenin arasını ıslâh eden veya hayrı söyleyip, hayrı yükselten kimse yalancı

değildir. (Hadîs-i şerîf-Müslim)

Islâh-ı Nefs:

Kötü huyları, fenâ alışkanlıkları ve yaramaz işleri bırakıp, iyi huyları, güzel işleri, kulluğa

yakışan tâat ve ibâdetleri yapma.

ISLÂHÂT:

İyi hâle, işe yarar hâle getirmek için yapılan çalışmalar, düzenlemeler.

Endülüs müslümanlarının Avrupalılara tuttukları ışık ile, Avrupa'da bir rönesans, ıslâhât

hareketi başlamıştı. Aklî ilimleri öğrenen birçok ilim adamı, akıl ve mantık dışı olan

hıristiyanlığa karşı isyân ettiler. Hıristiyanlığa karşı yapılmış olan hücumlar, İslâmiyet'e karşı

yapılamadı. Çünkü İslâm dîni, tebliğ edildiği, bildirildiği günden beri, bütün temizliği ve

sâfiyeti ile durmaktadır. İçinde akla mantığa ve ilme ters düşecek hiçbir bilgi yoktur. Kur'ân-ı

kerîm indirildiğinden beri, bir noktası bile değiştirilmeden aynen muhâfaza edilmiştir,

korunmuştur. (Harputlu İshak Efendi)

ISMARLAMA:

Bir san'at sâhibine bir şeyi târif ederek istediği şekilde yaptırmak. (Bkz. İstisnâ')

ITÂK:

Köle âzâd etmek, serbest bırakmak. (Bkz. Âzâd)

Üç şey vardır ki, ciddîsi de ciddîdir, şakası da ciddîdir: Nikâh etmek (evlenmek), talâk

(boşamak) ve ıtâktır. (Hadîs-i şerîf-Taberânî ve Keşf-ül-Hafâ)

IYÂL:

Bir kimsenin bakmak (geçindirmek) zorunda olduğu kimseler: Zevce (hanım), çocuklar

(erkek ve kız), ana-baba, hizmetçi. (Bkz. Nafaka)

Iyâl için yapılacak masraflar, yiyecek, giyecek ve ev olup, şehrin âdetine, piyasaya, akrabâ

ve arkadaşlara göre ayarlanır. Zamâna ve hâle göre değişir. Her memlekette başkadır. (İbn-i

Âbidîn)

Ehl-ü ıyâlin rızâ ve gönüllerini almak için, haram işliyerek âhiret azâbını ihtiyâr eden

(tercîh eden) kimsenin bu yaptığı akla uygun değildir. (İmâm-ı Rabbânî)

IYD:

Bayram. Müslümanların sevinç ve neş'e günleri olan Ramazan ve Kurban bayramları.

(Bkz. Bayram)

Iyd günlerinde, dargın olanları barıştırmak, akrabâyı, din kardeşlerini ziyâret etmek,

onlara hediye götürmek Peygamber efendimizin âdetleri olduğundan sünnettir. (Muhammed

Rebhâmî)

Iyd-ı Edhâ:

Kurban bayramı. Kamerî seneye göre Zilhicce ayının onuncu, on birinci, on ikinci ve on

üçüncü günleri.

Iyd-ı edhâda bayram namazına giderken "Allahü ekber Allahü ekber, lâ ilâhe illallahü

vallahü ekber. Allahü ekber ve lillâhi'l-hamd" diye yüksek sesle Tekbîr-i teşrik getirmek

namazdan önce bir şey yimemek, namazdan sonra önce kurban eti yemek sünnettir. (Halebî)

Iyd-ı Fıtr:

Ramazan bayramı. Kamerî seneye göre Şevvâl ayının birinci günü.

Sabahleyin câmi'e giderken bayram tekbirlerini Iyd-ı fıtrda sessiz, ıyd-ı edhâda (kurban

bayramında) açıktan yüksek sesle söylemek sünnettir. (Halebî)