Mi’râc Keşiftir
Gönderen Kadir Hatipoglu - Nisan 20 2017 03:00:00

Mİ’RÂC KEŞİFTİR

 Doç. Dr. Mustafa KARATAŞ

            1. İsra

İsrâ, gece yürüyüşü demektir. Gece karanlığı bazı şeyleri örttüğü için gece yürüyüşüne de isrâ denilmiştir. Bu kelimenin anlam bakımından sır ile de ilişkisi vardır.  Terim olarak Hz. Peygamberin hicretten bir buçuk yıl önce Mekke’de bulunan Mescid-i Haramdan, Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’ya Allah tarafından mucize olarak bir anda yaptığı yolculuktur.

İsrâ  olayı Kuran’la sabittir. İsrâ olayının Kur’ân’da anlatımı şöyledir:

Kulu Muhammed'i geceleyin, Mescidi Haram'dan kendisine bazı âyetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescidi Aksâ'ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören O'dur.”[1]

Ayetten anlaşıldığı üzere,

Giden: Hz. Muhammed, Allah’ın Kulu (abduhu)

Götüren: Allah Teala (Cebrail vasıtasıyla)

Zaman: Bir gece

Yer: Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksâ

Yolculuk Nedeni: Allah’ın âyetlerini göstermek’tir

İsra ve mirac olayını anlatan sahih hadisler bulunmaktadır. Buhari’nin sahih’inde dört yerde zikredilmektedir. Özet olarak anlatmak gerekirse, Allah Resûlü, Mescid-i Haram’da iken Cebrail (a.s.) gelmiş, Burak isimli, bir binit ile Hz. Muhammed’i Mescid-i Aksa’ya götürmüştür. Orada namaz kılan Allah Resûlü Cebraille yedi kat semaya yolculuk yapmış, Sidretü’l-münteha’ya varmışlardır. Her semada ayrı bir peygamberle görüşen Allah’ın Elçisi, cennet ve cehenneme dair hadiselere şahit olmuş, rabbinden emirler alarak dönmüştür. Bakara suresi’nin son iki âyeti, tahiyyat duası ve beş vakit namaz miracın hediyesi olmuştur. İsra ve Mirac olayını müşrikler inkar etmişler, müminler ise tereddütsüz iman etmişlerdir. 

            2. Mi’râc

Mirac, kelime itibariyle uruc etmek, yukarılara çıkmak demektir. Terim anlamına gelince; Hz. Peygamber’in isra yolculuğunda Kudüs’e geldikten sonra Cebrail (a.s.) ile birlikte semavâta yolculuk yapması ve orada pek çok hadise ile karşılaşıp, Allah’tan aldığı emirlerle tekrar dönmesidir. Mirac olayı da Kur’an’la sabittir. Miracın Kur’an’da Necm Sûresi’nde anlatımı şöyledir: 

1. Battığı zaman yıldıza andolsun ki;

2. Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve batıla inanmadı.

3. O,arzusuna göre de konuşmaz.

4. O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.

5. Çünkü onu güçlü kuvvetli biri (Cebrail) öğretti.

6. Ve üstün yaratılışlı(melek), doğruldu:

7. Kendisi en yüksek ufukta iken.

8. Sonra (Muhammed'e) yaklaştı,(yere doğru)sarktı.

9. O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.

10. Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi.

11. (Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı.

12. Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?

13. Andolsun onu, önceden bir defa daha görmüştü,

14. Sidretü'l-Münteha'nın yanında .

15. Cennetü'l-Me'va da onun yanındadır.

16. Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.

17. Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.

18. Andolsun o, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü. [2]

3. Mir'ac-ın anlattıkları                                                                                                 

a. Mirac  imtihandır;

Kafirlerin Hz. Muhammed’i imtihan etmesidir:

Müşrikler Hz. Peygamberin Kudüs’e gidip geldiğini oradan semalara çıktığını duyunca alay ettiler ve şayet Kudüs’e gitti isen orada gördüklerini bize haber ver. Mescid-i Aksa’yı bize anlat dediler. Hz. Peygamber’de Allah’ın yardımıyla onlara aynen olduğu gibi tarif etti. Hatta Mekke’ye gelmek üzere yolda bulunan kervanın nerede olduğunu da haber verdi. 

b. Mirac tasdiktir;

Allah Teâla’nın mü’minleri sınamasıdır:

 Sıddıkler bu imtihanda belli olacaktır. Ebu Bekir bu sınavda öne çıkacaktır. Kafirler ona gelip arkadaşın ne kadar garip şeyler anlatıyor, sen buna inanıyor musun? dediklerinde, “Allah’a yemin olsun ki, bundan daha garip şeyler anlatmış olsaydı yine tasdik ederdim” demiştir. 

c. Mirac tesellidir;

            Müşriklerin baskı ve ambargoları sırasında en yakını amcası Ebû Tâlib ve Hanımı Hz. Hatice vefat etmiştir. Allah Resûlü, kederlidir. Mahzun ve mükedderdir. Bir tarafta müminlerin fakru zaruret içersinde müşriklerden eziyet ve işkence görmeleri, diğer yandan en sevdiği insanların dünyadan ayrılığı ve son olarak Taif’te karşılaştığı durum onu son derece üzmüş iken Allah’ın daveti gelmiştir. Rabbi kulunu teselli edecek ona lutfedecektir. 

d. Mirac iltifattır;

            Dünyanın amansız gailelerinden usanmış, kafirlerin ve hainlerin azgınlıklarından bıkmış, en zarif, en narin, en yumuşak huylu, en güzel ahlaklı o son nebiyi Allah Teala’nın, huzuruna çıkararak gerçek nimetlerle onu muştulaması en güzel iltifat olmuştur. 

e. Mirac namazdır;

            Kulların mirac eylemesi ancak namaz ile mümkün olabilir. Namazla insan dünyadan, ukbaya açılabilir. Süfli duygulardan arınarak ulvî duygulara çıkabilir. Bu yüzden ümmetin miracı namaz olmuştur. Bundan dolayı namaz mirac esnasında farz kılınmıştır. Zira namaz da bir yükseliştir. 

f. Mirac hicrettir;

            Mekke’nin dışında da dünya vardır. Gidilecek görülecek mesajı ulaştıracak başka mekan ve insanlar da vardır. Allah Teala bu seyahatle Resûlüne yeni yerler öğretmiştir. Kudüs ve Mescid-i Aksa Müslümanlar için kutsal bir mekan haline gelmiş, Medine’ye hicretin yolu daha iyi açılmıştır. 

g. Mirac keşiftir:

            İnsanın gücünü, evrenin büyüklüğünü, Allah’ın gücünü keşiftir. Ay, güneş, yıldızlar ve gezegenler, yedi kat sema keşifler beklemektedir. Peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed’e bu kapılar açılmış yerde ve gökte olanlar gösterilmiş, hatta cennet ve cehennem tanıtılmıştır. Kainatı ve onun gizemlerini keşfeden Allah Resûlü, Allah Teala’nın sonsuz gücünü bir daha aynelyakîn idrak etmiştir. Son derece mutmain olarak bu yolculuktan dönmüştür.

 h. Mirac hedeftir;

            Peygamberlerin mucizeleri ümmetleri için adeta birer hedef niteliğindedir. Nuh (a.s.) karada gemi yapması, İbrahim (a.s.) ateşte yanmaması, Musa (a.s.) kızıl denizi yarması, Süleyman (a.s)’ın Belkıs’ın tahtını bir anda Yemenden Kudus’e getirtmesi, İsa (a.s.) hastaları iyileştirmeleri ve ölüleri diriltmesi insanlığın önünde bir hedef olmuştur. Bugün bunların bir çoğu yapılmakta veya yapılmaya çalışılmaktadır. Allah Resûlü’nün bir anda göklere çıkması da ümmete gösterilmiş bir hedef olabilir.

Peygamberimiz miraçtan beş müjde ile döndü. Rabbinden bize beş hediye getirdi. Bu hediye sadece Müslümanlara, mü'minlere gelmedi; bütün insanlara geldi. Çünkü Peygamberimiz insanlık adına Alemlerin Rabbi'yle buluştu.

O Allah'ın huzurunda iken bizim elçimizdi, miraçtan döndüğünde de içimizde Allah'ın elçisiydi. Bizi Allah'ın huzurunda temsil etti, bizim yanımızda ise Allah'ın elçiliği görevini yaptı. Miracın beş hediyesinden birincisi: İnsanın sonsuz ihtiyaçları, sayısız düşmanları vardır.

Fakat buna karşı aciz, fakir, perişan durumda bulunuyor. Oysa insanın bütün ihtiyaçlarını karşılayacak, bütün düşmanlarını alt edecek sonsuz kudret sahibi birisi vardır. İnsan O'nu tanır, O'na yaklaşır ve O'na kul olursa bu geçici dünya konağında Cennet adayı bir misafir olarak yaşar.

Peygamberimiz miraçta bütün iman esaslarını; melekleri, ahireti, Cenneti ve Allah'ın cemalini, güzelliğini gözleriyle gördü ve geldi bize haber verdi. Bizim de bu nimetlere ulaşacağımızı haber verdi.

Miracın ikinci hediyesi: Peygamberimiz miraçtan Kâinatın Sahibi'nin, Alemlerin Rabbi'nin razı olacağı ve seveceği şeylerin neler olduğu müjdesini getirdi. İnsan saygı duyduğu, iyiliğini gördüğü bir büyüğüyle görüşmek ister, onu sevgisini kazanma yollarını arar, der ki: "Keşke yolunu bulsam, doğrudan o zatla görüşsem de, benden ne istiyor anlasam, onun hoşuna giden şeyleri bilsem." Bunun gibi bir insan da, "Ne yaparsam Allah beni sever, nasıl hareket edersen Allah'ın hoşnutluğunu kazanırım?" diye Rabbi'nin razı olacağı şeyleri merak eder.

İşte Peygamberimiz, miraç dönüşü Allah'ın nelerden razı olacağı haberi getirdi. Allah ile nasıl buluşacağımızı, nasıl görüşeceğimizin yollarını anlattı. Yüce Yaratıcı ile beraber olmanın en güzel yolu, O'nun razı olacağı en tatlı vesile, beş vakit namazda huzura çıkmaktır.

Miracın üçüncü hediyesi: Peygamberimiz ebedi saadetin definesini gördü, anahtarını alıp getirdi, insanlara ve cinlere hediye etti. Bu müjdenin önemini şu örnekten anlıyoruz: İdam sehpasına çıkarılan bir adam ipi çekileceği bir anda affedilse, bir de padişahın sarayının yanında kendisine bir saray verilse ne kadar sevinir. İşte insan da öldükten sonra yok olma gibi bir tehlike ile karşı karşıya kaldığı bir anda Peygamberimizin getirdiği bu müjde ile sonsuz bir sevince ulaşır. Aynı sevinci bütün insanlar ve cinler sayısınca düşürülse müjdenin azameti daha açık büyüyecektir.

Miracın dördüncü müjdesi: Peygamberimiz bize Allah'ın nur cemalini görme hediyesini getirdi. Kendisi Rabbinin cemalini gördüğü gibi, Cennette de mü'minlerin göreceği müjdesini verdi. Bir insan çok sevdiği birisini görmek için, onun yolunda her şeyini feda eder, gerektiğinde canını bile göze alır. İşte, gördüğümüz ve göremediğimiz bütün güzeller ve güzellikler O'nun eseri, bütün nimetler O'ndan geliyor, hayat ve hayatla gelen ne kadar güzel şey varsa hepsi O'nun güzelliğinden kaynaklanıyor. Bütün aşklar, sevgiler, muhabbetler ve saadetler O'nun katından bize ulaşıyor. Bunun içindir ki, Allah'ın cemalini görmek Cennetin bütün nimetlerini gölgede bırakıyor.

Miracın beşinci müjdesi: Cenab-ı Hakk'ın en nazlı sevgisinin insan olduğu miraçla anlaşıldı. İnsan aciz, zayıf ve muhtaç bir varlık iken, Allah ile yakınlık kurunca öyle bir makama ulaştı ki, bütün kainat üstünde bir mertebe kazandı.

Nasıl ki rütbesiz düz bir ere, "Sen paşa oldun" dense dünya çapında bir sevince ulaşır. Bunun gibi, sürekli ayrılık acısı çeken, yok olma korkusuyla endişeler içinde kıvranan bir insana da, "Sen öldükten sonra yok olmayacaksın, ebedi bir Cennete gideceksin. Hayalinin hızında, ruhunun genişliğinde, kalbinden geçen her şey önüne gelecek, o âlemde Rabbinin cemalini göreceksin" müjdesinin verilmesi her şeyin üstünde bir rütbe kazandırır.


 

[1]- İsrâ  17; 1.

[2] - Necm 53; 1-18.



islam ve Hayat,Güncel Vaaz ve Hutbeler