Çanakkale Ruhu
Gönderen Kadir Hatipoglu - Mart 17 2022 04:00:00

                                                                                                             Vaaz Resimleri: w.jpg

Muhterem Müminler!

Çanakkale Zaferinin yıl dönümünü önümüzdeki günlerde kutlayacağız. Kanları ile sulayarak şu aziz vatanımızı bize bırakan Şehitlerimizi minnetle, şükranla tekrar anmaya ihtiyacımız vardır.  Yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Mübin’de şehitler hakkında şu müjdeyi vermektedir:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَى تِجَارَةٍ تُنجِيكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ {10} تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ {11} يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ {12} وَأُخْرَى تُحِبُّونَهَا نَصْرٌ مِّنَ اللَّهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ {13}

10.  Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi?
11. Allah'a ve Resulüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. 12. İşte bu takdirde O, sizin günahlarınızı bağışlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur. 13. Seveceğiniz başka bir şey daha var: Allah'tan yardım ve yakın bir fetih. Müminleri (bunlarla) müjdele. (es-Saff Suresi, 61/10-11)

M. Akif’in ifadesiyle Çanakkale Savaşları yeryüzünde ender görülen savaşlardan birisidir. Acaba Çanakkale’de Mehmetçiğimizi zafere ulaştıran, Çanakkale’yi geçilmez yapan güç ne idi? Bizden daha fazla teçhizata sahip düşman ordularını acaba neden hezimete uğradılar? Bu soruların cevaplarını bulmaya çalışalım.

Muhterem Müslümanlar!

Tarihin geçmişe bakan yüzü insanoğlunun hafızası, geleceğe bakan yüzü ise onun hayal dünyası, sevdası, emelleridir. İkisi arasındaki şimdiki zaman ise hafıza ile hayalin birleştiği yerdir.  İnsanlar için hafızanın kaybı ne ifade ediyorsa milletler için geçmişlerinden koparılması aynı şeyi ifade eder. Biz çok çabuk unutan bir toplumuz. Şu an üzerinde bulunduğumuz toprakları bize kanları, canları uğruna feda ederek armağan eden şehitlerimizi unuttuk, onlara bu ruhu kazandıran dinimizi mukaddesatımızın değerlerini unuttuk. Maalesef, tarihimizi okumamaktan ve okuduklarımızı sorgulamamaktan dolayı bu ortak hafızamızı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyayız. Tarihi zaferler ve bu zaferlerin kahramanları asıl unutulduklarında değerlerini yitirirler.

Yalnızca Türk tarihinin değil, dünya tarihinin bile en önemli savunma savaşlarımdan biri olarak gösterilen Çanakkale Savaşı, hep hatırlanması ve ders çıkarılması gereken önemli savaşlardan birisidir. Bir milletin yok olma tehlikesine karşı haykırışıdır Çanakkale. Yıkılmaya yüz tutan Osmanlı Devleti’nin son kalesi, son nefer şehit düşünceye kadar savunulacağını gösteren canlı şahittir. Bedrin aslanları kadar şanlı ordunun Peygamberimizin kucağına doğru koştuğu bir destandır Çanakkale.

Mehmet Akif Çanakkale’yi Bedir’e benzeterek şöyle der:

Ey, Bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer,

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i

Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi..

 

Çanakkale aslında küçük bir Bedir’dir. Ne oldu Bedir de şöyle bir hatırlayalım;

 Allah Resulü Bedir günü, Ashabına baktı 310 kusur kişiye ulaştıklarını gördü. Müşriklere baktı, onlar binden fazla idiler. Allah Resulü Kıbleye döndü ve; “Allah’ım! Bana yaptığın vaadin nerede? Allah’ım Bana yaptığın vadini yerine getir! Allah’ım! Şu bir avuç İslam Cemaatini helak edersen, artık sana yeryüzünde hiç ibadet eden olmaz! Diyor, durmadan yardım talep ediyordu.

 İşte Çanakkale, bir avuç Müslüman’ın silah ve teçhizat bakımından kendisinden kat be kat üstün düşmana karşı bir varlık ve yokluk mücadelesi idi. Bedir’in aslanları Tevhid’i şirk karşısında yücelttikleri gibi Çanakkale’nin kahramanları da Hilal’i Haç karşısında yücelteceklerdi. Allah’ın Kur’ân’da Bedir ehline yaptığı vaatler Çanakkale içinde söz konusu idi. Yaratıcımız şöyle buyurmaktadır;

إِذْ تَسْتَغِيثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّي مُمِدُّكُم بِأَلْفٍ مِّنَ الْمَلآئِكَةِ مُرْدِفِينَ {9} وَمَا جَعَلَهُ اللّهُ إِلاَّ بُشْرَى وَلِتَطْمَئِنَّ بِهِ قُلُوبُكُمْ وَمَا النَّصْرُ إِلاَّ مِنْ عِندِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

9. Hatırlayın ki, siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da, ben peş peşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim, diyerek duanızı kabul buyurdu. 10. Allah bunu (meleklerle yardımı) sadece müjde olsun ve onunla kalbiniz yatışsın diye yapmıştı. Zaten yardım yalnız Allah tarafındandır. Çünkü Allah mutlak galiptir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir. (Enfâl, 8/9-10)

Çanakkale Savaşı’nı hazırlayan ortam:

Yirminci yüzyılın başlarından itibaren Avrupa’da ekonomik rekabet sanayi devrimi sonrasında iyice hareketlenmeye başladı. İngiltere, Almanya, Fransa gibi devletler bu ekonomik savaştan galip çıkmak için kendilerine hammadde sağlayacak, sömürülecek topraklar için birbiriyle mücadeleye başladılar. Fransız ihtilalinin ortay çıkardığı ulusalcı akımların tesiriyle özellikle yeni devletler ortaya çıkmış ve Avrupa’daki siyasi dengeler değişmiştir. Almanya bu süreçte en hızlı siyasi birliğini kuran ülkelerden birisi oldu.

Rusya, tarihi hedefi olan sıcak denizlere ulaşmak için, boğazları ele geçirme planlarını yapmakta; İngiltere, Süveyş Kanalı ve Hint ticaret yolunun güvenliği için Filistin’i ele geçirmeyi tasarlamakta; Fransa, Lübnan, Suriye ve Adana-Hatay bölgesinin kontrolünü ele geçirmeyi amaçlamakta; Almanya, Doğuya yayılma Rusya sınırlarına kadar bütün Avrupa’yı kendi topraklarına katma planlarını yapmaktaydı.

Osmanlı Devleti Trablusgarp savaşında (1911-1912) yenilmiş, Kuzey Afrika’daki son topraklarını kaybetmiş, Balkan Savaşları (1912-10913) mağlubiyeti ile Trakya dışında tüm Rumeli topraklarını terk etmek zorunda kalmıştı. Her yükselişin bir düşüşü vardı. Osmanlı çöküş ve dağılma sürecine girmişti. Bu durum Osmanlı üzerinde emelleri olanların iştahını bir kat daha kabartıyordu. Napolyon “İstanbul anahtardır. İstanbul’a egemen olan dünyaya hükmedecektir. Eğer Rusya, Çanakkale Boğazı’nı ele geçirirse İspanya, İtalya ve Fransa’nın kapısına dayanmış olacaktır.” Diyerek boğazların öneminden bahsetmekteydi.

Bütün bu emellerin, niyetlerin, planların bir parçası haline gelen Osmanlı Devleti, Birinci Dünya savaşına çekilmeli, İstanbul ve payitaht düşmeli ve Osmanoğulları sadece Anadolu’ya hapsedilmeli idi. İstanbul’a giden yol Çanakkale Boğaz’ından geçiyordu. İstanbul’u ele geçirince İslam Dünya’sının en önemli kalesi teslim alınmış olacaktı. Bu şekilde Batı Dünyası’nın Fatih Sultan Mehmet’ten bu zamana kadar duyduğu aşağılık duygusu son bulacak, hayal kurdukları Doğa Roma İmparatorluğu ve bu ara Hristiyan Âlemi tekrar canlanacak, Ezan seslerinin yerini çan sesleri alacak özellikle Ayasofya tekrar Hristiyanlığın sembolü olacak en önemlisi Müslümanların yaşadığı topraklar sömürge haline gelecekti. Fakat tuzak kuranların tuzaklarını bozan bir hakim-i mutlak vardı.

إِن تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ وَإِن تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُواْ بِهَا وَإِن تَصْبِرُواْ وَتَتَّقُواْ لاَ يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئاً إِنَّ اللّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ

Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır. (Al-i İmrân Suresi,  3/120)

Aziz Mü’minler!

Osmanlılar savaşın kapıda olduğu bir zamanda tarafsız kalmaya çalışsa da politik hataları sebebiyle önce Almanlarla yakınlaşmış ardından Rusya ile savaş durumuna gelmiş nihayetinde Rus orduları 1 Kasım 1914’te Kafkasya sınırını geçerek Osmanlı topraklarına saldırmıştı. İngilizlerin ve Fransızların planı başarıya ulaşmış Osmanlı Devleti kendisini bir anda savaşın içinde bulmuştu. Savaş geniş bir coğrafyaya yayılmış ve Osmanlı topraklarına birçok cepheler açılmıştı. Bu cephelerin ilki ve en önemlisi ise Çanakkale’dir. Akif’in ifadesiyle;

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı dünyada eşi

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

Ne hayâsızca tahaşşüt[1] ki ufuklar kapalı!

Nerde –gösterdiği vahşetle “Bu: Bir Avrupalı”

Dedirtir –yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,

Varsa gelmiş, açılmış mahbesi yahut kafesi!

Eski dünya, Yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer,

Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,

Ostralya’yla beraber bakıyorsun; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;

Sade bir hadise var ortada; vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ…

Hani, tauna da züldür bu rezil istila!

Aslında bu topraklar üzerinde hiçbir emelleri olmayan, bizimle savaşmaması gereken Hindu, Avustralya ve Yeni Zelandalılar ile Araplar, İngiltere uğruna canlarını feda etmişlerdi.  Daha sonra bu milletlerin bağımsızlıklarını kazanmasında Mehmetçiğin vatanı uğruna yaptığı mücadelenin katkısı büyüktür.  Mehmetçik, Muhammed Ocağı demekti. Analar oğullarını askere adeta vatana kurban anlayışıyla gönderiyorlardı. Çünkü vatan olmadan ne din, ne şeref ne de namus ve can emniyetinden bahsedilebilir. Şairin ifadesiyle;

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,

Toprak uğrunda ölen varsa; Vatandır.

Vatanı korumak için her an hazırlıklı olmaya ise mecburuz. Bu konuda Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

وَأَعِدُّواْ لَهُم مَّا اسْتَطَعْتُم مِّن قُوَّةٍ وَمِن رِّبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِ عَدْوَّ اللّهِ وَعَدُوَّكُمْ وَآخَرِينَ مِن دُونِهِمْ لاَ تَعْلَمُونَهُمُ اللّهُ يَعْلَمُهُمْ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيْءٍ فِي سَبِيلِاللّهِ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لاَ تُظْلَمُونَ

Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. Size zulmedilmez ( Enfal, 8/60)

Bu ayetteki “kuvvet” kavramı savaşta düşmana üstünlük sağlamaya yarayan her türlü silah, araç ve gereci içine alır. Top, tüfek, tank,  cephane, uçak, gemi, yol, asker, kışla, depo, yiyecek, içecek, bilgi, fen, kültür, sanat, medeniyet, ekonomi, insan gücü gibi, maddi ve manevi her şey “kuvvet” kavramına dâhildir. Yeryüzünde şerefli bir millet olarak yaşayabilmek için bütün bunları tam ve eksiksiz bir şekilde hazırlamaya mecburuz. Dinen de bu konuda bütün gücümüzü kullanmakla yükümlüyüz.

Sevgili Peygamberimiz (a.s.) de birçok hadislerinde vatan sevgisinin ve savunmasının önemli bir görev ve sevabı çok bir hareket olduğunu haber vermişlerdir. Bu konuda birkaç hadis zikredelim:

لا تتمنوا لقاء العدو وا سا لوا الله العافية  فاذا لقيتموهم فاصبروا يا ايها الناس 

“Siz düşmanla karşılaşmayı dilemeyiniz; Allah'tan afiyet isteyiniz. Düşmanla karşılaştığınız zaman da sabır ve gücünüzle karşı koyunuz.” Müslim, Cihad, 20. III, 1362. bk..Buhari, Cihad,112. IV, 9.

عيْنَانِ لا تَمسُّهُمَا النَّارُ : عيْنٌ بكَت مِنْ خَشْيةِ اللَّهِ ، وعيْنٌ باتَت تحْرُسُ في سبِيلِ اللَّهِ

"İki göze cehennem ateşi dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz ve Allah yolunda nöbet bekleyerek geceleyen göz." (Tirmizî, Fedâilü'l-Cihâd, 12. No: 1639.  IV, 175)

Değerli Kardeşlerim!

Osmanlı ordusu seferberlik ilan etmiş yirmi yaşından kırk beş yaşına kadar olan erler silahaltına alınmıştı. Seferberlik ilanından sonra tüm Osmanlı topraklarında 780 bin civarından asker silah atına alındı. Dört yıl süren Birinci Dünya savaşının sonuna kadar yaklaşık iki milyon altı yüz bin asker silahaltına alınmıştı. Bu dönemde Osmanlı Devlet’inin nüfusu yirmi üç buçuk milyondur. Bunların büyük kısmı Çanakkale Cephesinde savaşmıştır. Yaklaşık on dört ay sürecek olan Çanakkale Cephesinde savaşan Osmanlı askerleri sayısı takriben 450 bin civarındadır. Neredeyse her üç aileden bir kişi Çanakkale’ye katılmıştır. Kayıtlara giren resmi şehit sayış ise yaklaşık 57 bin civarındadır. Gayri resmi rakamlarda ise bu sayı kayıp, esir, hasta ve yaralılarla birlikte 250 bine ulaşmaktadır.

Çanakkale Cephesi şehitleri illere göre incelendiğinde ilk sırada 3775 şehitle Bursa yer alır. Onu 2717 şehitle Balıkesir, 2488 şehitle Konya, 2425 şehitle Kastamonu ve 2195 şehitle Denizli izler. O zamanlar Ankara’ya bağlı olan Kırıkkale şehrinden ise 232 kişi Çanakkale Savaşanlarında Şehit düşmüştür. Bunların isimleri Genel Kurmay kayıtlarında mevcuttur. O dönem Osmanlı ordusunda savaşan Iraklı (66), Suriyeli (687), Filistinli (100), Rumelili (Yunanistan-Bulgaristan-Arnavutluk-Makedonya-Kosova) (200) askerlerde mevcuttur. Bu ve diğer yörelerden toplam 1847 asker şehit düşmüştür. Ruhlarını rabbimiz şâd eylesin!

Çanakkale Deniz Savaşları: 

3 Kasım 1914-9 Ocak 1916 tarihleri arasında küçük bir yarımadada kurulu boğaz üzerinde geçen bu savaş, Deniz ve Kara Muharebeleri olarak iki safhada gerçekleşti. 3 Kasım 1914-18 Mart 1915 tarihleri arası Deniz savaşları,  25 Nisan 195- 9 Ocak 1916 tarihleri arsı Kara savaşları olarak tanınır. İngilizler ve Fransızlar kara harekâtına gerek duymadan savaşı kazanacaklarını hesap ediyorlardı. İngilizler “Denizlere hâkim olan dünyaya hâkim olur ” prensibi doğrultusunda Çanakkale’yi kuşatmayı ve bu şekilde iki kıtanın birleştiği İstanbul’u almayı planlıyorlardı. Tarihinde hiç yenilgi almamış olan İngiliz donanması, Fransa’nın da desteğini alınca bu donamanın karşısında hiçbir güç düşünülmezdi.

İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan, o dönemin en büyük deniz gücü, üç filo olarak 18 Mart 1915 sabahleyin Çanakkale Boğazı'na girdi. Bu donanmanın ilk grubunu oluşturan filoda, İngilizlerin Queen Elizabeth zırhlısı ile İnflexible, Lord Nelson ve Agamemnon savaş gemileri bulunuyordu. İkinci grupta İngiliz Kalyon Kaptanı komutasında Ocean, İrresistible, Wengeance Majestic gibi savaş gemileri yer almıştı. Üçüncü filo ise Prince, Bouvet, Suffren gibi Fransız savaş gemilerinden oluşuyordu. İngilizler ve Fransızlar zayıf Türk savunmasını kolayca susturarak Boğaz'ı kolayca geçebileceklerim umuyorlardı. Bu umut ve güvenle 18 Mart 1915 günü düşman savaş gemileri şiddetli bir ateşe başladılar. Bombardıman sırasında Türk tabya ve bataryaları büyük zarar görmüştü. Amiral Robeck Fransız gemilerini geri çekerek İngiliz savaş gemilerini ileri sürdü. Tam bu sırada müthiş patlamalar oldu. Bouvet ve Suffren savaş gemileri mayına çarparak sarsıldılar, manevra kabiliyetini kaybettiler. Bir gece önce Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar görevlerini yapmışlardı. Boğazın berrak sulan üzerinde bir dev gibi yatan Bouvet ve Suffren'e tarihi Hamidiye bataryamızın keskin nişancıları ateş açtılar.
Türk tabyaları, Boğaz'ı geçmeye çalışan düşman gemilerine durmadan ateş ettiler. Bu arada düşman Boğazdaki mayınları temizlemek için mayın tarayıcılarını boğaza soktu. Tabyalarımız mayın tarayıcılarına ateş açtılar. Açılan ateş yağmur gibi yağmaya başlayınca düşmanlar panik içinde kaçtılar. Bu arada düşman savaş gemilerinden İnflexible, İrressitible büyük hasar gördü. Batanlar oldu. Daha sonra Queen Elisabeth ve Agamemnon yaralandı. İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nı denizden aşamadılar. Büyük kayıplar vererek, Çanakkale Boğazı'nın geçilemeyeceğini öğrendiler.

Çanakkale Kara Savaşları:

Denizden kolayca geçemeyeceğini anlayan İtilaf Devletleri kara harekâtı gerçekleştirdiler. Boğazın iki yakasında; Gelibolu yarımadasına Seddülbahir, Arıburnu ve Saroz Körfezinde, Anadolu Yakasında ise Kumkale’de çarpışmalar yaşanıyordu. Bu muharebeler dünyanın en modern ve güçlü silahları ile donatılmış düşman karşısında göğüs göğse verildi.  Karşılıklı siperler arasındaki mesafenin sekiz metre ye kadar düştüğü yani ölümün mutlak olduğu bir alanda, birinci siperdekiler hiçbiri kurtulmacasına bütünüyle düşüyor, ikincidekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ki, öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiçbir ufak fütur bile göstermiyor; sarsılmıyor. Okuma bilenler ellerinde Kur’ân-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar, bilmeyenler kelime-i şehadet çekerek yürüyorlar.

Bu durum Kur’ân-ı Kerim’de mü’minlerin şu halinin canlı tasviridir.

مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلاً

 “Müminlerden öyle erler vardır ki, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı vedikleri sözü yerine getirmiş (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmediler. (Ahzab Suresi, 33/23) ayetine iman eden bir milletin fertleri, herkesin bir hesabı var ama Allah’ın da bir hesabının bulunduğunu göstermişlerdi. Aynı manzara İstiklal Marşımızın Şairi M. Akif Ersoy tarafından da Çanakkale Şehitleri şiirinde şu dizelerde dile getirilmiştir;

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtmede yer,

O ne müthiş tipidir; savrulur enkaz-ı beşer.

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak

Boşanır sırtlara, vadilere sağanak, sağanak.

İngiliz General Hamilton bu durumu şu şekilde itiraf eder: “İnsan ruhunu gömmek mümkün olamıyor! Müslümanların bu kadar kısa zamanda üç bin ölü, 12 bin yaralı verdiklerini hatırlarsanız sonuç daha iyi anlaşılır. Dünyada hiçbir ordu, bu kadar uzun süre ayakta duramaz.”

On dört ay süren Çanakkale Muharebeleri 9 Ocak 1916’da düşmanların Gelibolu yarımadasını başarısız bir şekilde terk etmesiyle son buldu.

Çanakkale Zaferi’nin Manevi Saikleri;

Şehitlik Kur’an ve Sünnete övülmüş bir mertebedir. Çanakkale’yi sıradan bir zafer olmaktan çıkartan her karış toprağında olan şehit kanlarıdır. Akif’e tekrar dönersek;

Âsım’ın nesli... diyordum ya.. nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi vatanını çiğnetmeyecek

Şühada gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…

O, Rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar,

Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor;

Bir hilal uğruna, Yâ Rab ne güneşler batıyor!

Kur’an-ı Kerimde Yüce Rabbimiz şehitliğin önemini bizlere şöyle bildirmektedir.

وَلاَ تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ أَمْوَاتاً بَلْ أَحْيَاء عِندَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ {} فَرِحِينَ بِمَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذِينَ لَمْ يَلْحَقُواْ بِهِم مِّنْ خَلْفِهِمْ أَلاَّ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ {} يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِّنَ اللّهِ وَفَضْلٍ وَأَنَّ اللّهَ لاَ يُضِيعُ أَجْرَ الْمُؤْمِنِينَ

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler. (Şehitler) Allah’ın nimetine, keremine ve Allah’ın, mü’minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler.

Sevgili Peygamberimiz birçok hadislerinde şehitliğin önemine vurgu yapmış, şehit olanların cennete olduklarının müjdesini bizlere bildirmektedir. Bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır.

ما أَحدٌ يدْخُلُ الجنَّة يُحِبُّ أنْ يرْجِعَ إلى الدُّنْيَا ولَه ما على الأرْضِ منْ شَيءٍ إلاَّ الشَّهيدُ ، يتمَنَّى أنْ يَرْجِع إلى الدُّنْيَا ، فَيُقْتَلَ عشْرَ مَرَّاتٍ ، لِما يرى مِنَ الكرامةِ

"Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister.

Çanakkale, küçük bir birlikle günlerce tabyasını savunan Ezineli Yahya Çavuşların, 215 Okkalık mermiyi namlunun ucuna süren Seyit Onbaşıların, Nusret Mayın Gemisiyle 26 mayını boğaz hattına döşeyen Nazmi Beylerin, kurbanlıklar gibi nişan vurulan Kınalı Kuzuların, bir kolunu kaybettiği için savaşamayacağına üzülen Mehmet Çavuşların, Bedeli Çanakkale’de altın olarak tesviye olunacaktır diyen Yüzbaşı Mehmet Muzafferlerin ve daha nice isimsiz kahramanların hatırasıyla Mehmet Akifin şu dizlerini bize anlatır;

Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı

Düşün altında binlerce kefensiz yatanı

Sen şehit oğlusun incitme yazıktır atanı

Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

Kaynakça:

  1. Çevik, Sezgin, Diriliş Destanı Çanakkale Unutulmasın, DİB yy., Ankara, 2012
  2. Ersoy, M. Akif, Safahat.
  3. Şahin, Enis, “Anekdotlarla Çanakkale Savaşları”, Sakarya Ün. Öğretim Üyesi.
  4. Mert, Hasan, “Çanakkale Savaşının Sonuçları”, Ege Üniversitesi Öğretim Görevlisi.
  5. Çanakkale Muharebeleri” maddesi, DİA, Diyanet vakfı yy.

İbrahim SAĞLAM

Kırıkkale Uzman Vaiz



[1] Tahaşşüd,: Birikme, Yığılma



islam ve Hayat,Güncel Vaaz ve Hutbeler