El Emeği, Alın Teri, Göz Nuru
Gönderen Kadir Hatipoglu - Kasım 01 2018 04:00:00

                       Vaaz Resimleri: w.jpg İNDİR                                            

            Yüce Allah, bütün kâinatı ve biz insanları yoktan var etmiş, dünya hayatımızı devam ettirebilmemiz için gerekli olan bütün nimetleri de yaratmıştır. Bizleri bu nimetlerle rızıklandırmıştır. Bu rızıkları bizlere bahşeden Yüce Allah’tır. Kur’an-i Kerim’de bu konuda şöyle buyrulmaktadır:

وَاَنَّهُ هُوَ اَغْنَى وَاَقْنَى

“Doğrusu zengin eden de, varlıklı kılan da O’dur”. [2]Başka bir ayette ise ;

وَلَقَدْ مَكَّنَّاكُمْ فِى اْلاَرْضِ وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَايِشَ قَلِيلاً مَا تَشْكُرُونَ

“ Biz sizi yeryüzünde yerleştirdik ve orada size geçimlik verdik.” [3]

مَآ اُرِيدُ مِنْهُمْ مِنْ رِزْقٍ وَمَآ اُرِيدُ اَنْ يُطْعِمُونِ

 “Ben onlardan rızık istemiyorum; Beni doyurmalarını da istemiyorum. Rızıklandıran da sağlam gücün sahibi olan da Allah’tır.”[4] 

Ayet-i Kerimelerde belirtildiği gibi rızkımızı veren Yüce Allah’tır. Bu rızıklarımızı elde etmemiz için, çalışıp çabalamamız gerekmektedir. Gayret bizden, rızık Allah’tandır. İslam’da yan gelip yatmak, başkasının sırtından geçinmek yoktur. Hem dünyamız, hem de ahretimiz için çalışmalıyız. Dünyayı kazanmak için ahreti, ahreti kazanmak için dünyayı terk etmek yoktur. “Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, yarın ölecekmiş gibi de ahretimiz için çalışmalıyız.” Müslüman; din, dünya ayırımı yapmadan iki cihan saadeti için durmadan, yorulmadan çalışmalıdır.  İslam’a göre, el emeği, alın teri ve göz nuru, helal kazanç mübarektir ve kutsaldır. Yüce Allah, çalışan kimsenin el emeğini zayi etmez, rızkını verir. Çalışan her zaman kazanır.

‘ا نْ يَأخَذَ أحَدُكُمْ أحْبُلَهُ ثُمَّ يَأتِى الْجَبَلَ فَيَأتِى بِحُزْمَةٍ مِنْ حَطَبٍ عَلى ظَهْرِهِ فَيَبِيعُهَا، خَيْرٌ لَهُ مَنْ اَنْ يَسْألَ النَّاسَ، أعْطُوهُ أوْ مَنَعُوهُ

 “Kudret ve iradesiyle yaşadığım Allah’a yemin ederim ki, sizden birinin ipini alıp dağa giderek odun toplaması sonra sırtına yüklenip getirerek satıp parasını yemesi, onun için bir şey verip vermeyeceği belli olmayan insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır. Ve bir toprak parçası alıp ağzına koyması, onu için haram bir şeyi ağzına koymasından daha hayırlıdır.”[5]

Yine Ebu Hüreyre (ra)’nın naklettiğine göre, Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

يَأتِي عَلى النَّاسِ زَمَانٌ َ يُبَالِي الْمَرْءُ مَا أَخَذَ مِنْهُ، أمِنَ الْحَلاَلِ، أمْ مِنَ الْحَرَامِ

“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, kişi elde ettiği şey (mal) helalden mi, haramdan mı, buna hiç önem vermeyecektir.”[6]

İbn Ömer (ra)’den Resulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Dünya yeşil ve taze meyve gibi tatlıdır. Kim orada helalinden mal kazanır ve bunu meşru yollara harcarsa Allah ona sevap verir ve onu cennetine koyar. Kim de dünyada haram yollardan mal kazanır ve onu gayri meşru yerlere sarf ederse, Allah onu cehenneme koyar…” [7]

“Haram ile beslenen bir beden cennete giremez.”[8]

Cabir b. Abdullah (ra)’dan, Resulullah (sav) şöyle buyurdu.

أُيُّهَا النَّاسُ! اتَّقُوا للّهَ وَأجْمِلُوا فِي الطَّلَبِ. فإنَّ نَفْساً لَنْ تَمُوتَ حَتَّى تَسْتَوْفِي رِزْقَهَا، وَإنْ أبْطَأ عَنْهَا. فَاتَّقُوا للّهَ وَأجْمِلُوا فِي الطَّالِبِ. خُذُ وا مَا حَلَّ، وَدَعُوا مَا حَرُمَ.

“Ey İnsanlar! Allah’tan hakkıyla sakının ve rızkınızı helal ve güzel yoldan isteyin. Hiç kimse Allah’ın kendisine takdir ettiği rızkı geç de olsa elde etmeden ölmeyecektir. Öyleyse Allah’tan hakkıyla sakının ve rızkınızı helal yoldan isteyin. Size helal olanı alın ve haram olanı terk edin, almayın!”[9]

Ebu Hümeyd es Saidi (ra)’dan, Resulullah (sav) şöyle buyurdu:

أجْمِلُوا فِي طَلَبِ الدَّنْيَا فإنَّ كًُ مُيَسَّرُ لِمَا خُلِقَ لَهُ.

"Dünya talebinde mûtedil olun. Çünkü herkes, kendisi için yaratılmış olana müyesserdir (kazanmaya hazırlanmıştır)."[10]

Peygamber (sav) Efendimiz, Sa’d b. Ebi Vakkas (ra)’a yaptığı tavsiyede şöyle buyurmuştur:

وإنَّكَ لَنْ تُنْفِقَ نَفَقَةً تَبْتَغِي بِهَا وَجْهَ اللّهِ عَزَّ وَجَلَّ إَّ أُجِرْتَ بِهَا حَتّى مَا تَجْعَلُ في امْرَأتِكَ،

“Allahın rızasını kazanmak için vereceğin her nafaka, hatta hanımının ağzına koyduğun her lokma, sana sevap kazandırır.”[11]                                                               

“Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter.”[12]

             Bir gün Peygamber (sav) Efendimiz, ashabı ile otururken, güçlü ve heybetli bir adamın geçtiğini görürler. Orada oturanlardan bazıları,”Ey Allah’ın Elçisi! Keşke bu kimse gücünü Allah yolunda kullansa!” diye temennide bulunur. Bunun üzerine Allah Resulü (sav), “Eğer bu kimse çocuklarının geçimi için çalışıyorsa, Allah yolundadır. Eğer yaşlı ana babasının ihtiyaçlarını gidermek için çalışıyorsa Allah yolunda hizmettir. Eğer kendi izzet ve erdemi için çalışıyorsa, onun yaptıkları yine Allah yolundadır. Fakat riya ve gösteriş için çalışmaya koyulursa, işte o zaman o, şeytanın yolundadır”.[13] Buyurdular.

            Ebu Hüreyre (ra)’dan, Resulullah (sav), zenginlik konusunda şöyle buyurmuştur:             

“Zenginlik, mal çokluğu değildir. Asıl zenginlik, gönül tokluğudur.”[14]

وَلَوْ اَنَّ بْنِ آدَمَ وَادِيَيْنِ مِنْ مَالٍ لَتَمَنَّى وَادِياً ثَالِثاً

“İki vadi dolusu malı olsaydı, üçüncü bir vadi temenni ederdi.”[15]

“Kazancı helal, içi düzgün, dış görünüşü güzel ve insanlara zararı dokunmayan kimselere müjdeler olsun. İlmiyle amel eden, fazla malını hayır yolunda harcayan ve lüzumsuz konuşmayan kimselere de müjdeler olsun.”[16]

Ebu Sa’id el-Hudri (ra)’den rivayet edildiğine göre, Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurdu:

“Kim helal yer, sünnete uygun amel yapar ve insanlar kötülüğünden emin olursa cennete girer” buyurdu. Ashap:

-“Ya Resulellah! Böyle kimseler bugün ümmetinin içerisinde çoktur” dediler. Peygamber (sav):

-“ Benden sonraki asırlarda da böyle kimseler olacaktır” buyurdu.[17]

Enes b. Malik (ra) Peygamber (sav)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

“Âdemoğlu kıyamet gününde uysal bir kuzu gibi Allah’ın huzuruna getirilir. Allah (cc) ona:

-“Sana mal verdim, ihsanda bulundum ve nimetler verdim, onları ne yaptın? Der. O:

-“Ya Rabbi onları biriktirdim, çoğalttım ve onları olduğundan daha fazla olarak dünyaya bıraktım. Beni dünyaya geri döndür, onları sana getireyim” der. Bunun üzerine Allah Teâlâ ona:

-“Bana ahiretin için önceden gönderdiğin güzel amelleri göster” buyurur. O da yine:

-“Ya Rabbi! Mal biriktirdim, çoğalttım ve onları olduğundan daha çok olarak dünyada bıraktım. Beni dünyaya geri döndür, onları sana getireyim” der. Görülür ki kul hayır namına hiçbir şey yapmamıştır. Bu sebeple cehenneme sevk edilir.”[18]   

Bir gün Peygamber (sav) Sahabe-i kirama şöyle buyurdular:

“Öyle günahlar vardır ki, onlara ne namaz, ne oruç, ne de hac kefaret olabilir.” Sahabe-i Kiram, Efendimiz (sav) e sordular: “Peki onlara ne kefaret olur Ya Resulellah!”. Peygamber (sav) Efendimiz:

“Onları ancak çoluk çocuğunun geçimini helal yoldan temin etmek için çalışmak affettirir, siler götürür.”[19]  Buyurdular. Çoluk çocuğunun nafakası için çalışmak kişiye, ibadet gibi sevap kazandırır.

Yine bir gün Peygamber (sav) efendimiz Sa’d b. Muaz ile yolda karşılaşır ve tokalaşırlar. Ellerinin nasırlaşmış olduğunu görünce sebebini sorar. O çalışkan sahabe Sa’d b. Muaz da: “Ailem, çoluk çocuğumum rızkı için çalışmaktan böyle oldu,” deyince, Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurdular:

“İşte Allah’ın sevdiği eller bu (çalışmaktan nasırlaşan) ellerdir”.[20]

Peygamber (sav) Efendimiz, bizlere hem bizzat çalışarak örnek olmuş, hem de bazı sahabelere nasıl çalışacağını öğretmiştir. Hem çalışarak bedenen göstermiş hem de dil ile söyleyerek yönlendirmiştir.

            Bir defasında kendisinden birkaç kez bir şey isteyen fakir bir sahabe, cömert Peygamberden karşılıksız ikramlar alarak evine dönmüştü. Yine bir gün bir şey istemeğe geldiğinde ona, dilenmenin kötülüğünü söyledikten sonra “Evinde bir şey yok mu?” diye sormuş, o da “ Hayır, evimde bir kap ile bir örtüden başka bir şey olmadığını” söylemiştir. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.s.) onları getirmesini istemiş, adam da gidip getirmiştir.

             Hz. Peygamber (sav), yanındaki sahabelere onları açık artırma ile iki dirheme satmış ve parayı adama vererek, “Bir dirhemle ailesi için yiyecek, kalan bir dirhemle de bir ip ve balta alıp getirmesini tembih etmiştir.”  Adam iple baltayı getirince, “gidip ormandan odun toplamasını ve pazarda satmasını öğütlemiş ve kendisine on beş gün mühlet vermiştir.”  On beş gün sonra adamın on dirhem kazanarak geri döndüğü görülmüştür. Ekmek parası kazanmayı öğrendiğini gören Resulullah (sav), ona şu çarpıcı öğüdü verdi:

            “Bu şekilde çalışarak başkalarına muhtaç olmadan geçinmen, senin için, kıyamet gününde yüzünde dilencilik lekesi ile gelmenden daha hayırlıdır.”[21]

            Peygamber (sav) Efendimiz, bu uygulaması ile sahabelere eşsiz bir hayat dersi vermiştir. ”Balık yemeği değil, balık tutmayı öğreten” Çarpıcı bir derstir. Dilenmeye değil, çalışmaya teşvik etmiştir.

Hz. Aişe (ra’ dan rivayet edildiğine göre, Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

إنَّ أطْيَبَ مَا أكَلْتُمْ مِنْ كَسْبِكُمْ. وإنَّ أوْلادَكُمْ مِنْ كَسْبِكُمْ

“Muhakkak ki, yediğinizin en temizi, kendi kesbinizden olanıdır. Muhakkak ki, evlatlarınızda kendi kesbinizdendir.[22]    Kendinizin, el emeği, alın teri ve göz nurudur yediğiniz helal lokmalar.

 Ustad Necip Fazıl Kısakürek bu konuda ne güzel söylemiştir.

 “Helal ile beslersen çocuğunu, “Hürmet” ile öder borcunu,

 Haram ile beslersen o’nu, “Hakaret” ile öder borcunu.”

                                                                         N.Fazıl Kısakürek.

Mikdam (ra)’dan rivayet edilmiştir, Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

مَا أكَلَ أحَدٌ طَعَاماً قَطُّ خَيراً مِنْ أنْ يَأكُلَ مِنْ عَمَلِ يَدِهِ، وَإنّ نَبِىَّ اللّهِ دَاوُدَ عَليْهِ السَّمُ كَانَ يأكُلُ مِنْ عَمَلِ يَدِهِ

“Kesinlikle hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir yemek yememiştir. Allah’ın Peygamberi Davut (as) da kendi elinin emeğini yiyordu”. [23]

Peygamber (sav) Efendimize sormuşlar: “ En temiz, helal kazanç hangisidir?” diye, O (sav), şucevabı veriştir: “Kişinin kendi elinin emeği, bir de dürüst yapılan ticaret kazancıdır”.[24]

Allah’ın gönderdiği Peygamberlerden her biri, yaşadığı memleketin şartlarına ve imkânlarına göre birer meslek sahibiydiler. Hz. İdris (as) terzilikle, Hz Nuh (as) ve Hz. Zekeriya (as) marangozlukla, Hz. İbrahim (as), Hz. Hud (as) ve Hz. Salih (as) ticaretle, Hz. Eyüp (as) ise çiftçilikle uğraşarak kimseye yük olmadan kendi rızkını temin etmenin en güzel örnekleri olmuşlardı. Hükümranlığını yaptığı devletin gelirleri ile geçinmeyi uygun görmeyen Hz. Davud (as), usta olduğu demircilik mesleğinde demiri hamur gibi yoğurup şekil vermek suretiyle, zırh yaparak geçimini sağlamıştı.[25] Hz. Musa (as) ve Hz. Muhammed gibi sürü otlatan Peygamberler vardı. Aslında her Nebi hayatının belli döneminde hayvanlarla uğraşmış, çobanlık yapmıştır.

            Bir gün Sevgili Peygamberimiz (sav); “Allah’ın gönderdiği her Peygamber koyun gütmüştür” deyince, yanında bulunan sahabeler, “ Ya Sen? ” diye sormuşlar. Peygamber (sav) Efendimiz:

“Evet, ben de bir miktar ücret karşılığında Mekkelilerin koyunlarını güttüm”[26] cevabını vermiştir.

Gençlik yıllarında ticaretle meşgul olan Peygamber (sav) Efendimizin bu açıklaması, belki de Peygamberlerin sade ve mütevazı insanlar olduklarını vurgulamak içindir. Peygamber olsalar dahi, kendilerinin ve ailelerinin geçimini temin etmek için çalışmaları ve başkasına el açmamak, boyun eğmemek, zorluklar ve sıkıntılar karşısında sabırlı olunması gerektiğini bizlere yaşayarak göstermişlerdir.[27]

Helalinden kazanmak konusunda yine Sevgili Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

“Helalinden kazanan kimse, Allah’ın sevgili kuludur.”[28]

Abdullah ibn Mes’ud (ra)’dan, Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurdu:

- “Allah’tan hakkıyla hayâ ediniz”.  Biz dedik ki: “Ya Resulellah! Elhamdülillah biz hepimiz hayâ ediyoruz”. Bunun üzerine Peygamber (sav) Efendimiz:

“Hayâ bu değildir. Allah’tan hakkiyle hayâ etmek, başı ve hatta başta bulunan (akıl, göz, kulak ve ağız) ı haramlardan korumandır. Karın ve karında bulunan mideyi haramlardan korumandır. Ölümü ve her şeyin yok olacağını hatırlamandır. Kim ahreti hatırlarsa dünyanın ziynetini terk eder. İşte kim bunu yaparsa, Allah’tan hakkıyla hayâ etmiş olur”[29] buyurdu.

Yüce Dinimiz İslam, insanlar arasında haksızlığa neden olan ve toplumun temel değerlerine zarar veren hırsızlık, gasp, kumar, rüşvet, tefecilik, karaborsacılık ve alışverişte hile yapmak, eksik tartmak, eksik ve hileli mal satmak gibi her türlü haksız kazanç yolunu yasaklamıştır. Kazanılan mal ve mülkün helal yollardan elde edilmiş olmasına, el emeği, alın teri göz nuru ile kazanılmış olmasına büyük önem vermiştir.

“Böbürlenip kirlenen, böylece büyük ve Yüce Allah’ı unutan kul ne kötü kuldur. Ahiret ameli ile dünyayı elde etmeğe çalışan kul ne kötü kuldur. Şüpheli şeylerle haramları helal sayan kul ne kötü kuldur. Arzu ve istekleri kendisini doğru yoldan çıkartan kul ne kötü kuldur. İstekleri kendisini küçük düşüren kul ne kötü kuldur.” [30]

Geçimini sağlamak için çalışmanın farz bir ibadet olduğu düşüncesi ile diğer ibadetleri terk etmek tabii ki doğru bir davranış değildir. İbadet, insanı yaratan ve ona sayısız nimetler bahşeden Yüce Allah’a teşekkürü ifade etmek biçimidir. Bunun için Müslüman, rabbine şükretmeli ve bu imkânları kendisine sunan Rabbine kulluğunu ona ibadet ederek göstermelidir. Helalinden kazanmak için yaptığımız her türlü meşru iş, Allah’ı hoşnut etmekte ve en geniş anlamda “kulluk/ibadet “ kapsamına girmektedir. Ancak bu durum, farz olan namaz, oruç, zekât ve hac gibi özel ibadetler ile karıştırılmamalıdır. İnanan insandan beklenen, imkânlar nispetinde kendisini ve ailesini huzur içinde, yaşatmaya yetecek kadar çalışması, bunu ibadet bilinciyle ve karşılığını sadece Rabbinden umarak yapmasıdır. Diğer taraftan da Rabbi ile arasındaki kulluk bağını zedelememesidir.[31]

            Yüce Allah (cc) Kur’an-i Kerimde böyle insanlar için şöyle burmaktadır:

رِجَالٌ لاَ تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلاَ بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللهِ وَاِقَامِ الصَّلَوةِ وَاِيتَاءِ الزَّكَوةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَاْلاَبْصَارُ

“Onlar, ne ticaret ne de alışverişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.”[32]

Hepinize helal kazanç ve helal lokma ile bol bereketli Günler diliyorum.

 


 

[1] Kemalettin AKSOY    Bayburt İl Müftüsü

[2] Necm su.53 / 48.   

[3] A’raf su.7/10

[4] Zariyat su.51 / 57.

[5] Et-Terğib ve’t-Terhib 4 / 30. Ahmed b. Hanbel’ den. (I,153).

[6] Buhari, Büyü’, 23 ( 1926); Nesai, Büyü’, 2 (4466).

[7] Et-Terğib ve’t-Terhib 4 / 35. Beyhaki’den.

[8] Et-Terğib ve’t-Terhib 4 / 35. İbn Hibban’dan.

[9] İbn Mace, Ticaret, 2 (2144) ; İbn Hibban, 3239; Hakim,2134 ; Beyhaki, 10404.

[10] İbn Mace, Ticaret,2 /225 (2144) ; Hakim, Müstedrek, 2 / 4.

[11] Buhari, Megazi, 7

[12] Ebu Davut, Zekat, 45.

[13] Taberani, el Mu’cemu’l- Evsat VII, 56.

[14] Buhari, Rikak, 15.

[15] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/330-332.

[16] Et-Terğib ve’t-Terhib 4 / 27. Taberani’den.

[17] Et-Terğib ve’t-Terhib 4 / 26. Tirmizi ve Hakim’den

[18] Et-Terğib ve’t-Terhib 4/ 23-24.

[19] Taberani, Mu’cemü’l-Evsat, 1/ 38.

[20] Ebu Davut, Büyü’. 1. Tirmizi, Büyü’, 4.

[21] Ebu Davud, Zekât, 26; İbn Mâce, Ticâreeet, 25.

[22] Ebu Davut, Büyü’ 79; Tirmizi, Ahkam, 22; Nesai, Büyü’,1.(7,249)

[23] Buhari, Büyü’,15

[24] Müsned. IV. 141.

[25] Enbiya su.21/ 80.

[26] Buhari, İcare, 2

[27] Hadislerle İslam, D,İşl. Bşk. 5 /39-40.

[28] Acluni, Keşfu’l-hafa, I.349.

[29] Et.Terğib ve’t-Terhib. 4/ 33. Tirmizi den.

[30] Et.Terğib ve’t-Terhib. 4/ 45.

[31] Hadislerle İslam, D.İşl. Bşk. 5/ 41-42

[32] Nur su. 24/ 37.



islam ve Hayat,Güncel Vaaz ve Hutbeler