Zevkleri Yerle Bir Edene Dair
Gönderen Kadir Hatipoglu - Mayıs 05 2016 22:12:51

                                                      Vaaz Resimleri: w.jpg    İNDİR

Dünya Hayatının Misali:

اِنَّمَا مَثَلُ الْحَيوةِ الدُّنْيَا كَمَاءٍ اَنْزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَاءِ فَاخْتَلَطَ بِه نَبَاتُ الْاَرْضِ مِمَّا يَاْكُلُ النَّاسُ وَالْاَنْعَامُ حَتّى اِذَا اَخَذَتِ الْاَرْضُ زُخْرُفَهَا وَازَّيَّنَتْ وَظَنَّ اَهْلُهَا اَنَّهُمْ قَادِرُونَ عَلَيْهَا اَتيهَا اَمْرُنَا لَيْلًا اَوْ نَهَارًا فَجَعَلْنَاهَا حَصيدًا كَاَنْ لَمْ تَغْنَ بِالْاَمْسِ كَذلِكَ نُفَصِّلُ الْايَاتِ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

Dünya hayatının misali şöyledir: Gökten indirdiğimiz su ile, insanların ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü süslerini takınıp süslendiği ve sahipleri kendilerini ona gücü yeter sandıkları bir sırada, geceleyin veya gündüzün, ona emrimiz gelivermiştir, ansızın ona öyle bir tırpan atıvermişiz de sanki bir gün önce orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluvermiştir. Düşünen bir kavim için âyetlerimizi işte böyle açıklarız. (Yunus, 10/24)

İnsan Hayatının Safhaları

وَاللّهُ خَلَقَكُمْ ثُمَّ يَتَوَفّيكُمْ وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ اِلى اَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَىْ لَا يَعْلَمَ بَعْدَ عِلْمٍ شَيًْا اِنَّ اللّهَ عَليمٌ قَديرٌ

Allah, sizi yarattı, sonra da sizi öldürecektir. İçinizden kimi de, biraz bilgiden sonra eşyayı önceki bildiği gibi bilmesin diye, ömrün en kötü çağına kadar yaşatılır. Şüphesiz ki Allah çok bilgili ve büyük kudret sahibidir. (Nahl, 16/70)

Hayatın bütün bu aşamalarını yaşaması takdir edilmiş insanların hayatlarında, Kur'an-ı Kerim'in bu tasvirini canlı olarak müşahede etmek mümkündür.

Bir Gün Mutlaka Öleceğiz

كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ

“Her nefis ölümü tadacaktır.” (A1-i İmran, 3/185)

Her İnsanın Bitmek Tükenmek Bilmeyen Planları Vardır.

Liseyi bitirmek, üniversiteye girebilmek, mezun olmak, iş sahibi olmak, ev sahibi olmak, evlenip çoluk çocuk sahibi olmak, çocuğunu büyütmek, emekli olmak, huzurlu bir hayata kavuşmak gibi...

Bunlar bu planların en genel ve en sıradan olanlarındandır. Bunların dışında, herkesin, kendi içinde bulunduğu durum ve şartlara göre daha binlerce konuda çok kapsamlı plan ve tasarıları vardır.

Oysa bu planların hiçbirinin gerçekleşeceği kesin değildir. Buna karşın ölüm, yüzde yüz gerçekleşecektir.

Ölmemeye çare yoktur

Ne kadar uzun yaşamamız takdir edilmiş olursa olsun, bu dünya hayatında bize verilen süre sınırlıdır.

Saatin saniye göstergesinin her vuruşu, bu süreden bir parça koparmaktadır.

Attığımız her adımla ölüme doğru yol almaktayız.

Aldığımız her nefes, almamız mukadder olan nefes sayısını eksiltiyor.

Takvimden her gün koparılan yapraklarla arkada kalan günleri artık geri getirmek mümkün değildir.

Şairin dediği gibi dünya hayatının geçici olduğunu anlatmak üzere her gün cenazeler musallanın kürsüsüne çıkmaktadırlar.

“Fenây-ı âlemi takrir için cemaate

Cenaze va'za çıkar kürsî-i musallaya.” (Nâbi)

Her gelecek, yakındır. Uzak olan, gelmeyecek olandır.

Ölüm Sadece Bize mi?

كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ    وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ

Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacak.  Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak." (Rahman, 55/26-27)

Kuran-ı Kerim'de Sık Sık Dünya Hayatının Geçiciliğine Vurgu Yapılır:

وَمَا الْحَيوةُ الدُّنْيَا اِلَّا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَلَلدَّارُ الْاخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذينَ يَتَّقُونَ اَفَلَا  تَعْقِلُونَ

“Dünya hayatı bir oyundan bir oyalanmadan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise muttakî olanlar için elbette daha hayırlıdır. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?” (En'am, 6/32)

Ahirete Karşılık Dünya Hayatına Razı mı Oldunuz?

يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا مَا لَكُمْ اِذَا قيلَ لَكُمُ انْفِرُوا فى سَبيلِ اللّهِ اثَّاقَلْتُمْ اِلَى الْاَرْضِ اَرَضيتُمْ بِالْحَيوةِ الدُّنْيَا مِنَ الْاخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيوةِ الدُّنْيَا فِى الْاخِرَةِ اِلَّا قَليلٌ

Ey imân edenler! Sizin için ne var ki, size, "Allah yolunda seferber olunuz," denildiği zaman yere yığıldınız kaldınız. Yoksa ahirete bedel dünya hayatına mı razı oldunuz? Halbuki, dünya hayatının metaı, ahiretin yanında pek az bir şeyden başka değildir. (Tevbe, 9/38)

Allah’a Kavuşma Hesabı Olmayanlar Gaflettedirler

اِنَّ الَّذينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا وَرَضُوا بِالْحَيوةِ الدُّنْيَا وَاطْمَاَنُّوا بِهَا وَالَّذينَ هُمْ عَنْ ايَاتِنَا غَافِلُونَ

O kimseler ki, Bize kavuşacaklarını ümit etmezler ve dünya hayatına razı olmuşlar ve onunla mutmain bulunmuşlardır ve o kimseler ki onlar Bizim âyetlerimizden gâfillerdir. (Yunus, 10/7)

Bu mesaj asıl olanın, Ahiret yurdu olduğunu  ortaya koymaktadır.

Bazıları İnkar Ediyor Diye...

وَضَرَبَ لَنَا مَثَلاً وَنَسِيَ خَلْقَهُ قَالَ مَنْ يُحْيِي الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ {} قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ

Yaratılışını unutarak bize bir de mesel getirdi: "Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?" dedi. De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir." (Yasin, 36/78,79)

Sabaha Erince Akşamı Bekleme..

وعن ابن عمر (رعنهُمَا) قال: أخذ رسُولُ اللّهِ (صعم) بِمَنْكَبِى وَقالَ كُنْ في الدُّنْيَا كأنَّكَ غَرِيبٌ أَوْ عَابِرُ سَبِيلٍ[.وكان ابن عمر رضى اللّه عنهُما يقولُ: ]إذَا أمْسَيْتَ فلا تَنْتَظِرِ الصَّبَاحَ، وإذَا أصْبَحْتَ فَلا َ تَنْتَظِرِ المسَاءَ، وخُذْ مِنْ صِحَّتِكَ لمِرَضِكَ، وَمِنْ حَيَاتِكَ لمِوْتِكَ .

(150)- İbnu Ömer (r.a) anlatıyor: "Resûlullah (a.s) omuzumdan tuttu ve: "Sen dünyada bir garib veya bir yolcu gibi ol" buyurdu.

İbnu Ömer (r.a) hazretleri şöyle diyordu: "Akşama erdiğinde, sabahı bekleme, sabaha erdiğinde akşamı bekleme. Sağlıklı olduğun sırada hastalık halin için hazırlık yap. Hayatta iken de ölüm için hazırlık yap."  (Buhârî, Rikak 2; Tirmizî, Zühd 25, (2334)).

Böylesi bir şuurla hareket edebilen bir Müslümanın, Ahiret yurdunu unutması düşünülemez. İslâm'ı iyi özümsemiş bazı büyüklerin, müminlere, kıldıkları namazları son namazlarıymış gibi eda etmeleri tavsiyesinde bulunmaları, ölüme ne derece hazırlıklı olunması gerektiği hususunda güzel bir fikir vermektedir.

Bu bilinçle namaz kılan bir Müslümanın namazı, gerçekten huşû içinde kılınan bir namaz olur.

Çünkü bu Müslüman, namazını bir daha Hakk'ın divanına durabilme fırsatının olmayabileceği şuuruyla eda etmektedir.

Kur'an-ı Kerim'de insanın ölümle burun buruna gelince nasıl içtenlikle yaratıcısına yakardığına dikkat çekilir:

وَاِذَا غَشِيَهُمْ مَوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللّهَ مُخْلِصينَ لَهُ الدّينَ فَلَمَّا نَجّيهُمْ اِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌ وَمَا يَجْحَدُ بِايَاتِنَا اِلَّا كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ

Onları kara bulutlar gibi bir dalga sardığı zaman, dini yalnız kendisine has kılarak Allah'a yalvarırlar. Onları kurtarıp karaya çıkardığı zaman ise içlerinden doğru giden de bulunur. Bizim âyetlerimizi öyle nankör gaddarlardan başkası inkâr etmez. (Lokman, 31/32) Bu konumdaki yakarışlarda riyadan eser yoktur.

Sağlık zamanında hastalığı düşünerek tedarikli olmak ne kadar akıllıca bir hareketse, bu dünya hayatında Ahiret için hazırlık yapmak da o derece akıllıca bir davranıştır.

Dünya hayatı sınırlıdır

Bu sınırlı hayatın ötesinde ebedî bir hayat vardır. Kişi, bu dünyada yapıp ettiklerinin sonuçlarıyla orada muhakkak yüz yüze getirilecektir.

İnsan için önemli olan, kendisine verilen zaman dilimini olabildiğince ahiret hayatında kazançlı çıkacak şekilde değerlendirmektir. Bu durum, hayatın, dünya için de en yararlı şekilde değerlendirilmesi anlamına gelmektedir.

Korkunç olan ölüm değildir, korkunç olan ölüme hazırlıksız yakalanmaktır.

Hz. Ömer (r.a)'in şöyle söylediği rivayet edilmektedir:

حَاسِبُوا أَنْفُسَكُمْ قَبْلَ أَنْ تُحَاسَبُوا وَتَزَيَّنُوا لِلْعَرْضِ الأَكْبَرِ وَإِنَّمَا يَخِفُّ الْحِسَابُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَلَى مَنْ حَاسَبَ نَفْسَهُ فِي الدُّنْيَا ‏.

“Hesaba çekilmeden önce nefislerinizi hesaba çekiniz. Kendinizi en büyük buluşma için hazırlayınız.  Kıyamet gününde hesap, ancak dünyada kendini sorgulayanlar için kolay olur.” (Tirmîzi, Kıyame, 25 (Hadis No: 2459).)

O Gün İnsan Ne Yapmışsa Onu Karşısında Bulur

يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُحْضَرًا وَمَا عَمِلَتْ مِنْ سُوءٍ تَوَدُّ لَوْ اَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُ اَمَدًا بَعيدًا وَيُحَذِّرُكُمُ اللّهُ نَفْسَهُ وَاللّهُ رَؤُفٌ بِالْعِبَادِ

O gün her nefis, ne hayır işlemişse, ne kötülük yapmışsa onları önünde hazır bulur. Yaptığı kötülüklerle kendi arasında uzak bir mesafe bulunsun ister. Allah, size asıl kendisinden çekinmenizi emreder. Şüphesiz ki Allah, kullarını çok esirger.  (Al-i İmran, 3/30)

Hiçbir şeyin gizli kalmayacağı ve her şeyin apaçık ortaya çıkacağı Kıyamet gününde bu dünyada tüm yapıp ettiklerimizin kaydedildiği kitap elimize tutuşturulduğu zaman;

فَاَمَّا مَنْ اُوتِىَ كِتَابَهُ بِيَمينِه فَيَقُولُ هَاؤُمُ اقْرَؤُا كِتَابِيَهْ (19) اِنّى ظَنَنْتُ اَنّى مُلَاقٍ حِسَابِيَهْ

19- Kitabı sağından verilen, "alın okuyun kitabımı.." 20- "Çünkü ben hesabıma kavuşacağımı sezmiştim" der.  (Hakka, 69/19-20) diyerek alnımız açık, yüzümüz ak mı olacağız; yoksa:

وَوُضِعَ الْكِتَابُ فَتَرَى الْمُجْرِمينَ مُشْفِقينَ مِمَّا فيهِ وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَالِ هذَا الْكِتَابِ لَا يُغَادِرُ صَغيرَةً وَلَا كَبيرَةً اِلَّا اَحْصيهَا وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِرًا وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ اَحَدًا

O gün herkesin amel defteri ortaya konulmuştur. Ey Muhammed! Günahkârların, amel defterlerinden korkarak: "Eyvah bize! Bu nasıl deftermiş ki, büyük küçük hiçbir şey bırakmadan hepsini saymış dökmüş" dediklerini görürsün. Onlar, bütün yaptıklarını hazır bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez. (Kehf, 18/49) 

وَاَمَّا مَنْ اُوتِىَ كِتَابَهُ بِشِمَالِه فَيَقُولُ يَالَيْتَنى لَمْ اُوتَ كِتَابِيَهْ (25) وَلَمْ اَدْرِ مَاحِسَابِيَهْ (26) يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَ (27) مَا اَغْنى عَنّى مَالِيَهْ (28) هَلَكَ عَنّى سُلْطَانِيَهْ

25- Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke kitabım verilmeseydi de,

26- Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim,

27- Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı.

28- Malım bana hiç fayda vermedi.

29- Gücüm de benden yok olup gitti."  (Hakka, 25-29) diyerek geri dönüşü olmayan bir hüsrana mı sürükleneceğiz?

Geri Dönmek İster Ama Artık İş İşten Geçmiştir:

حَتّى اِذَا جَاءَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ () لَعَلّى اَعْمَلُ صَالِحًا فيمَا تَرَكْتُ كَلَّا اِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِنْ وَرَائِهِمْ بَرْزَخٌ اِلى يَوْمِ يُبْعَثُونَ

99- Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında, "Rabbim, der, lütfen beni (dünyaya) geri gönder,"

100- "Ta ki, boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım." Hayır! Onun söylediği bu söz (boş) laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardır.  (Mü'minûn, 23/99-100)

Son pişmanlık neye yarar,

Her şeyin bedeli var,

Buraya kadar…

Bu ölçüye göre hiç kimse Allah'ın belirlediği zamandan bir saniye bile önce ölmediği gibi onun belirlediği zaman diliminden bir saniye de fazla yaşamaz.

 

Mümin buna şeksiz şüphesiz inanır.

Bu imanı, mümine, ölüm karşısında sükunet ve metanet içinde olma imkanı verir.

Zaten ölüm, Allah dostları için vuslat anıdır, "Şeb-i arus''tur, “Likaullah”tır.

 

“Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde.” (Yahya Kemal)

 

“Öldüğüm gün tabutum yürüyünce,

Bende bu dünya derdi var sanma.

Bana ağlama ''yazık yazık” “vah vah” deme,

Şeytanın tuzağına düşersen vah vahın sırası o zamandır,

“Yazık yazık” asıl o zaman denir.

Cenazemi gördüğün zaman “ayrılık ayrılık” deme

Benim buluşmam asıl o zamandır.”         (Mevlana)

Ölüm, nice hırslara son verir, nice zalimlerin belini kırar ve nice zorbaları yere serer. Nice zevkleri yerle bir eder!

İmam-ı Gazali'nin çarpıcı tasvirlerinden (Gazali, İhyau Ulûmi'd-din, Elif Ofset, İstanbul, 1985, Temel Neşriyat, 16/103 (2847).) hareketle söylersek; kim, saraylardan, villalardan ve her çeşit konforu muhtevi ikametgahlardan kabirlere intikal etmek, pahalı avizelerin aydınlığından yer altının karanlığına girmek, bakılmaya kıyılamayacak güzellerle oynaşırken böceklerin kurtların içine düşmek, bin bir çeşit yiyecek ve içeceğin zevkini tadıp dururken ağzını topraklara sürmek, kuş tüyü yatakları terk edip rutubetli yerlere serilmek ister?

Sağlam Kalelerde Bile Olsanız..

اَيْنَ مَا تَكُونُوا يُدْرِكْكُمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنْتُمْ فى بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍ

“Her nerede olursanız olun ölüm size yetişir, son derece sağlam kaleler içinde de bulunsanız yine kurtulamazsınız…”  (Nisa, 4/78)

Önemli olan, bu sınırlı hayatın sonuyla sınırsız Ahiret hayatının başlangıcı olan çizgiye varıp, ebedi yolculuğa çıkarken azıksız olmamaktır.

Bu yolculuğa azıksız çıkmamanın yolu, Peygamber Efendimizin şu mübarek talimatına uymaktan geçer:

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَكْثِرُوا ذِكْرَ هَاذِمِ اللَّذَّاتِ يَعْنِي الْمَوْتَ

Ağızların tadını bozan ölümü çokça hatırlayınız.  (Tirmîzi, Zühd: 4 (Hadis No: 2308).)

 

 

Ölüm Şiirlere Konu Olmuştur;

Gururlanma insanoğlu, ölmemeye çare mi var?

Tabut denen ağaç ata binmemeye çare mi var?

…………………………

Ölüm vardır behey gafil sakın meyletme dünyaya

Ecel bir gün canın alır sakın aldanma hülyaya..

Çalış emr-i ilahiyi gücün yettikçe icraya

Gelenler hep sefer eyler muhakkak dar-ı ukbaya

Yüzün dön iltica eyle, Cenab-ı Zat-ı Mevla’ya

Gerçek Akıllı Kim?

Dünya hayatında çeşitli hile ve desiselerle istedikleri makamları, mevkileri, malları, mülkleri elde eden bir çok kimse, kendini akıllı sanır. Halbuki Peygamber Efendimiz, asıl akıllı kişiyi şöyle tanımlıyor:

وعن شَدّادِ بن أوْسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: قَالَ رَسُولُ اللّهِ(صعم): اَلْكَيِّسُ مَنْ دَانَ نَفْسَهُ وَعَمِلَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ، وَالْعَاجِزُ مَنْ أتْبَعَ نَفْسَهُ هَوَاهَا وَتَمنَّى عَلى اللّهِ.

(5371)- Şeddad İbnu Evs (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) buyurdular ki:

"Akıllı kimse, nefsini muhasebe eden ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz de,  nefsini hevasının peşine takan ve Allah'tan  temennide bulunan kimsedir." [Tirmizî, Kıyamet 26, (2461).]

 

Ölüm güzel şeydir, budur perde ardından haber,

Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?  

                                                                                                    N. F. Kısakürek

 

(D.A.Dergi Mart 2002)'den iktibas edildi, değişiklikler yapılarak hazırlandı.



islam ve Hayat,Güncel Vaaz ve Hutbeler