İslam’ın İlme Verdiği Önem
Gönderen Kadir Hatipoglu - Ocak 17 2019 21:32:20

İSLAM’IN İLME VERDİĞİ ÖNEM              Vaaz Resimleri: w.jpg

     Dinimiz okumaya, araştırmaya ve ilme büyük önem vermiştir. Nitekim Cenabı Hak, ilk inen ayetlerde Hz. Peygamber ve onun şahsında tüm Müslümanlara okumayı emretmiş, onları kalemle yazmaya ve ilimde gelişip yetkinleşmeye teşvik etmiştir.

İlim; düşünme, fehmetme ve hayal etme manalarına da gelir"

 

 Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor:

 اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ خَلَقَ الْإِنسَانَ مِنْ  عَلَقٍ اقْرَأْ وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ الَّذِي عَلَّمَ بِالْقَلَمِ عَلَّمَ الْإِنسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ 

     “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı “alak” tan yarattı. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.” ALAK  – 1-5

 

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ طَلَبُ الْعِلْمِ فَرِيضَةٌ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ

 "İlim öğrenmek her müslümana farzdır." (İbn Mâce, Mukaddime, 17, 220)

 

     Bir başka ayet-i kerimede Allah’tan haşyet duymanın (O’na derin saygı göstermenin) ancak ilimle olacağı ifade edilmektedir:

إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءإ

     “Allah’a karşı ancak; kulları içinden âlim olanlar derin saygı duyarlar.”FATIR – 28. AYET

 

     İlim herhangi bir ırkın, kavmin, zümrenin ve topluluğun tekelindedeğildir.

 يَرْفَعِ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوامِنكُمْ وَالَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍ:

      “Allah içinizden inananların ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir.”MÜCADELE – 11

 

     İlim sahiplerinin üstünlüğü ile ilgili olarak Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurmaktadır:

     “Âlimin abide üstünlüğü, benim sizin en aşağı derecede olanınıza üstünlüğüm gibidir. Şüphesiz ki Allah, melekleri, gök ve yer ehli, hatta yuvasındaki karınca ve balıklar bile insanlara hayrı öğretenlere dua ederler.”

 

قال رسول الله  (صعم)  مَنْ جَاءَهُ أَجَلُهُ وَهُوَ يَطْلُبُ الْعِلْمَ لَقِيَ اللهَ وَلمَ ْيَكُنْ بَيْنَهُ وَبَيْنَ النَّبِييِّنَ إِلَّا دَرَجَةَ النُّبُوَّةِ

"İlim tahsil ederken eceli gelip ölen kimse, kendisi ile peygamberler arasında ancak bir derece, peygamberlik derecesi olduğu halde Allah'a kavuşur.  Menbeu'l-Fevâîd, c.1, s.123

 

Allah Teâlâ bilenlerle bilmeyenlerin aynı kefeye konmasının doğru olmayacağını bildirmiş ve:

قُلْ هَلْ يَسْتَوِى الَّذينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذينَ لَايَعْلَمُونَ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُولُوا الْاَلْبَابِ

"(Ey Muhammed) De ki: hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür." (Zümer, 39/9)

    . Hz. Peygamber’in (SAV), Hayber savaşında Hz. Ali (RA)’a hitaben söylemiş olduğu şu söz oldukça önemlidir:  “Allah’a yemin ederim ki, Cenab-ı Hakk’ın senin aracılığınla bir tek kişiyi hidayete kavuşturması, senin, en kıymetli dünya nimeti olan kırmızı develere sahip olmandan daha hayırlıdır.”

 

Bilgi Bir Üstünlük Sebebidir:

قَالَ لِي رَسُولُ اللّهِ: يَا أبَا ذَرٍّ! لَاَنْ تَغْدُو فَتَعَلَّمَ آيَةً مِنْ كِتَابِ اللّهِ، خَيْرٌ لَكَ مِنْ أَنْ تُصَلِّيَ مِائَةَ رَكْعَةٍ. وَلَاَنْ تَغْدُو فَتَعَلَّمَ بَاباً مِنَ الْعِلْمِ، عُمِلَ بِهِ أَوْ لَمْ يُعْمَلْ، خَيْرٌ مِنْ أَنْ تُصَلِّىَ أَلْفَ رَكْعَةٍ

Ebu Zerr (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s), bana dediler ki: "Ey Ebu Zerr! Senin evden çıkıp Allah'ın kitabından bir ayet öğrenmen, senin için yüz rek'at namaz kılmandan daha hayırlıdır. Keza gidip ilimden bir bab (mevzu) öğrenmen -ki bu işle amel edilsin veya edilmesin- senin için bin rek'at  namaz kılmandan daha hayırlıdır." (İbn Mâce, Mukaddime, 16)

 

İlim Öğrenen Allah Yolundadır:

سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ (صعم) يَقُولُ ‏"‏ مَنْ سَلَكَ طَرِيقًا يَطْلُبُ فِيهِ عِلْمًا سَلَكَ اللَّهُ بِهِ طَرِيقًا مِنْ طُرُقِ الْجَنَّةِ وَإِنَّ الْمَلاَئِكَةَ لَتَضَعُ أَجْنِحَتَهَا رِضًا لِطَالِبِ الْعِلْمِ وَإِنَّ الْعَالِمَ لَيَسْتَغْفِرُ لَهُ مَنْ فِي السَّمَوَاتِ وَمَنْ فِي الأَرْضِ وَالْحِيتَانُ فِي جَوْفِ الْمَاءِ وَإِنَّ فَضْلَ الْعَالِمِ عَلَى الْعَابِدِ كَفَضْلِ الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ عَلَى سَائِرِ الْكَوَاكِبِ وَإِنَّ الْعُلَمَاءَ وَرَثَةُ الأَنْبِيَاءِ وَإِنَّ الأَنْبِيَاءَ لَمْ يُوَرِّثُوا دِينَارًا وَلاَ دِرْهَمًا وَرَّثُوا الْعِلْمَ فَمَنْ أَخَذَهُ أَخَذَ بِحَظٍّ وَافِرٍ ‏"‏ ‏

Ebu'd-Derda (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s)'ın şöyle dediğini işittim:

"Kim bir ilim öğrenmek için bir yola sülûk ederse Allah onu cennete giden yollardan birine dahil etmiş demektir. Melekler, ilim talibinden memnun olarak kanatlarını (üzerlerine) koyarlar. Semâvat ve yerde olanlar ve hatta denizdeki balıklar âlim için istiğfar ederler. Âlimin âbid üzerindeki üstünlüğü dolunaylı gecede kamerin diğer

yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler, ne dinar ne dirhem miras bırakırlar, ama ilim miras bırakırlar. Kim de ilim elde ederse, bol bir nasib elde etmiştir." [Ebu Dâvud, İlm 1, (3641); Tirmizî, İlm 19, (2683); İbnu Mâce, Mukaddime 17, (223).]

 

Allah Teâlâ Peygamberimize şöyle emrediyor:

وَقُلْ رَبِّ زِدْنى عِلْمًا

"(Ey Muhammed) de ki: Rabbim, benim ilmimi artır. (Tâhâ, 20/114)

 

Peygamberimiz de bu emre uyarak:

‏"‏ اللَّهُمَّ اَنْفَعْنِي بِمَا عَلَّمْتَنِي وَعَلِّمْنِي مَا يَنْفَعُنِي وَزِدْنِي عِلْمًا وَالْحَمْدُ لِلَّهِ عَلَى كُلِّ حَالٍ ‏"‏

"Allah'ım, bana öğrettiğin ilimden beni yararlandır, yararlı olacak ilmi bana öğret. İlmimi artır. Her hal üzere Allah'a hamd olsun." (İbn Mâce, Mukaddime, 23, (259)) 

 

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ : الْكَلِمَةُ الْحِكْمَةُ ضَالَّةُ الْمُؤْمِنِ فَحَيْثُ وَجَدَهَا فَهُوَ أَحَقُّ بِهَا

"Hikmet ve ilim mü'minin yitik malıdır, onu nerede bulursa alır." (Tirmizî, İlim, 19)

 

 

Peygamberimiz iki şeyin gıbta edilmeye değer olduğunu bildiriyor.

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا حَسَدَ إِلَّا فِي اثْنَتَيْنِ رَجُلٌ آتَاهُ اللَّهُ مَالًا فَسُلِّطَ عَلَى هَلَكَتِهِ فِي الْحَقِّ وَآخَرُ آتَاهُ اللَّهُ حِكْمَةً فَهُوَ يَقْضِي بِهَا وَيُعَلِّمُهَا

Bunlardan biri, Allah'ın kendisine mal verip de, o malı Allah yolunda harcamaya muvaffak kıldığı kimse. Diğeri de kendisine hikmet (ilim) verip de, o ilim gereğince hükmetmesini ve başkasına da o ilmi öğretmesini nasip ettiği kimse. (Buhârî, İlim, 15)

 

Bilindiği üzere, İslâm'da ilk savaş, Bedir savaşıdır. Bu savaşı müslümanlar kazanmıştır. Bu savaşta esirler de alınmıştır. Peygamberimiz arkadaşlarına danıştıktan sonra, esirlerin fidye karşılığında serbest bırakılmalarını emretmiştir. Ancak fidye verecek durumda olmayanlardan her birinin on Müslümana okuma- yazma öğretmeleri halinde onların da serbest kalacağını bildirmiştir. (İslâm Tarihi, Asrı Saadet, İstanbul, 1921, c. 1, s. 346

 

Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki:

 عن أبي بكرة قال سمعت النبي (صعم)  يَقُولُ أَغْدِ عَالِمًا أَوْ مُتَعَلِّمًا أَوْ مُسْتَمِعًا أَوْ مُحِبًّا وَلا تَكُنْ الخْاَمِسَةَ فَتَهْلِكُ

"Ya öğreten, ya öğrenen, ya dinleyen, ya da ilmi seven ol. Fakat beşincisi olma (yani bunların dışında kalma) helâk olursun." (Mecmeu'z-Zevâîd ve Menbeu'l-Fevâid,  c. 1, s. 122.)

Efendimiz (s.a.v) İlim İçin Toplananları Müjdeliyor: 

أنَّ رسولَ اللّه  قالَ: مَا اجْتَمَعَ قَوْمٌ في بيْتٍ مِنْ بُيُوتِ اللّهِ تعالى يَتْلُونَ كِتَابَ اللّهِ وَيَتَدَارَسُونَهُ بَيْنَهُمْ إلاَّ نَزَلَتْ عَلَيْهِمُ السَّكِينَةُ، وَغَشِيَتْهُمُ الرَّحْمَةُ، وَحَفّتْهُمُ الْمَلاَئِكَةُ، وَذَكَرَهُمُ اللّهُ فِيمَنْ عِنْدَهُ. أخرجه أبو داود

Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor: Resûlullah (a.s) buyurdular ki: "Bir grup, Kitâbullah'ı okuyup ondan ders almak üzere Allah'ın evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka üzerlerine sekinet iner ve onları Allah'ın rahmeti bürür. Melekler de kanatlarıyla sararlar. Allah, onları, yanında bulunan yüce  cemaatte anar" (Ebû Dâvud, Salât 349, 1455

 

Ebu Musa el-Eş’ari (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:      “Allah’ın benimle gönderdiği hidayet ve ilim yeryüzüne yağan bol yağmura benzer. Yağmurun yağdığı yerin bir bölümü verimli bir topraktır. Yağmur suyunu emer, bol çayır ve ot bitirir. Bir kısmı da suyu emmeyen katı bir yer olup suyu biriktirir ve muhafaza eder de Allah, o su ile insanları faydalandırır. İnsanlar ve hayvanlar o sudan içerler ve ondan ekip biçerler.

  Yine o yağmur öyle bir yere yağar ki orası düz ve kaypaktır, ne su tutar ne de ot bitirir. İşte bu üç türlü toprak Allah’ın gönderdiği hak din hakkında anlayışlı olan ve Allah’ın benimle gönderdiği hidayet ve ilim kendisine fayda veren onu hem öğrenen hem de öğreten kimse ile buna başını kaldırıp kulak asmayan ve Allah’ın benimle gönderdiği hidayeti kabul etmeyen kimsenin benzeridir. (Buhari, ilim 20, Müslim, Fezail 15)

Rasulüllah s.a.s. :Şu söyleyeceklerimi de iyi belleyin. Dünyada dört çeşit insan vardır.

1- Bir kul ki Allah kendisine hem mal hem de ilim vermiştir. O da Allah korkusuyla hareket ederek hısım akrabasını görüp gözetmiş, malında Allah’ın hakkı olduğunu bilmiş ve yerine getirmiştir. Bu kimse en üst derecededir.

2- Bir kul da vardır ki Allah kendisine ilim verip mal vermemiştir. İyi ve doğru niyetli kimsedir. O iyi niyetle “Eğer malım olsaydı ben de falan adam gibi davranırdım”, diyor. Bu iyi niyetinin karşılığını görür, böylece ikisinin sevabı da birbirine denk olur.

3- Bir kul daha vardır ki Allah kendisine mal vermiş ilim vermemiştir. Bilgisizliği yüzünden malını gelişi güzel yanlış yerlerde harcar. Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olmaz, hısım akrabasını görüp gözetmez, o malda Allah’ın hakkı olduğunu idrak etmez. Böylesi kişi en kötü durumdadır.

4- Allah’ın ne mal ne de ilim vermediği bir kuldur. Bu kişi der ki: “Eğer malım olsaydı ben de falan gibi yaşar malımı öylece harcardım.” ona da niyetinin karşılığı yazılır. Böylece ikisi de günah yönünden birbirine denk olurlar.” (Tirmizi  , Zühd 17)

Cüreyc hadisi….. ilimsizlik sebebiyle başına gelenler….

İlim amel defterinin kapanmamasınada vesile olur..

أَنَّ رَسُولَ الله  قَالَ: إذا مَاتَ الإنسَانُ انْقَطَعَ عَمَلُهُ إلاَّ مِنْ ثَلاثٍ: صَدَقَةٍ جَارِيَةٍ، أَوْ عِلْمٍ يُنْتَفَعُ بِهِ، أَوْ وَلَدٍ صَالحٍ يَدْعُو له . 

Ebu Hüreyre (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Bir insan ölünce ameli kesilir, defteri kapanır. Ancak şu üç grubun defterleri kapanmaz;

        (1) Sadakai cariye: Kullanım ve sevabı devam eden sadakalar, vakıflar (çeşme, cami, yol, köprü, vs. gibi) 

       (2) Kendisinden istifade edilen ilim        

       (3) Ölünün ardından dua eden hayırlı evlat.”

سَمِعْتُ رَسُولُ الله ، يَقُول: الدُّنْيَا مَلْعُونَةٌ، مَلْعُونٌ ما فِيهَا، إلاَّ ذِكرَ الله تَعَالى، وَمَا والاهُ، وَعَالِماً، أوْ مُتَعَلماً .     

Ebu Hureyre (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:"Dünya ve içindekiler kınanmış, basit ve değersiz şeylerdir. Sadece Allah'ı hatırlayıp onun hükümlerine boyun eğmekle, ilim öğreten veya öğrenen üç sınıf bunun dışındadır." (Tirmizi, Zühd, 14)

قَالَ رَسُولُ الله  : مَنْ خَرَجَ في طَلَبِ العِلمِ، كَانَ في سَبِيلِ الله حتى يَرجِعَ.      

Enes (Allah Ondan razı olsun)'dan bize aktarıldığına göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "İlim öğrenmek için yolculuğa çıkan kimse, evine dönünceye kadar Allah yolundadır." (Tirmizi, İlim, 2)

سَمِعْتُ رسولَ الله يَقُولُ: إنَّ الله لاَ يَقْبضُ العِلْمَ انْتِزاعاً يَنْتَزِعُهُ مِنَ النَّاسِ، وَلكِنْ يَقْبِضُ العِلْمَ بِقَبْضِ العُلَمَاءِ، حَتَّى إذا لَمْ يُبْق عالماً، اتَّخَذَ النَّاسُ رُؤُوساً جُهَّالاً، فَسُئِلُوا، فَأَفْتَوا بغَيْرِعِلْمٍ، فَضَلُوا وَأَضلُوا .  Abdullah ibni Amr ibni As (r.a.) şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.s.)'i şöyle derken işittim: "Allah ilmi, insanların hafızalarından silmek, kalplerinden söküp çıkarmak suretiyle almaz, ilim adamlarının ölümüyle almış olur. Böylelikle ortada alim kalmamış olur da, insanlar bazı cahilleri önder edinirler. Bu kimseler kendilerine sorulan sorulara bilmedikleri halde fetva verirler ve böylece hem kendilerini, hem de başkalarını saptırırlar." (Buhari, İlim, 34; Müslim, İlim, 13)

 

Atalarımız dini ilimlere olduğu kadar müsbet ilimlere de önem vermişlerdir. Çünkü Kur'an sadece dini ilimleri değil, diğer ilimleri de tavsiye etmiştir. Kur'an-ı Kerim, yer ve gökler ve bunlardaki yaratılış inceliklerinden söz ediyor ve bu konularda düşünmemizi istiyor. Bu konularda düşünmek, ancak diğer ilimlere âşina olmakla mümkündür.

Dinimiz ve dünyamız için gerekli olan bilgileri öğrenmeli, bu konuda çocuklarımızı yetiştirmeliyiz. Atalarımız öyle yapmışlardı. Sadece dinî ilimlerde değil, diğer ilimlerde de zamanlarına göre ileri gitmiş; müsbet ilimlerin temellerini atmışlardı.

 

--Dini ilimler: hekese farzı ayın, Dünyevi ilimler ise farzı kifayedir.

-- İlim Hz. Ademle başlamıştır. Hatta cennette Allah bütün ilimlerden on öğretmiştir.

--Bir adam Rasulüllah a.s. e gelerek dediki, bu gece rüyamda üç sınıf insanla karşılaştım. İlimle , tesbihle, ibadetle meşgul idiler. Hangisine gideceğimi kararlaştıramadım çıktım. Efendimiz a.s. keşke ilim meslisine girseydin buyurdular.

--Peygamberimizin Ashabı Suffaya hizmeti…

--Basra ahalisi ilimi, malmı daha hayırlıdır diye tartıştılar…. Medineye İbni abbasa bir adam gönderdiler…İbni Abbas ra. :

1-İlim Peygamberler mirasıdır… Mal Fravunların..

2-İlim seni korur… Malı ise sen korursun…

3-Allah ilmi sevdiğine verir.. Malı ise herkese..

4-İlim harcamakla artar.. Mal ise harcamakla biter…

5-Alim ölse de ilmi ile amel edilir.. Mal sahibi ölse adı sanı kalmaz…

6- Mal sahibi  ölüdür..İlim sahibi her an diridir..

7-Mal sahibi kazandığından sorumludur.. İlim sahibi ise öğrendiğinden ve öğrettiğinden dolayı Allah yanında bir derece alır..

-- Abdullah ibni Mübareke yatsıya kadar kısa bir ömrün kalsa ne ile meşgul olurdun diye sormuşlar. İlim öğrenirdim demiş. Gafletten kurtuluş 2/650

Peygamberler miras olarak ancak ilim bırakırlar..

Peygamberimizin arkadaşlarından Ebû Hureyre (r.a.), hemen hemen peygamberimizden hiç ayrılmayan bir sahabi idi. O, peygamberimizle bulunduğu sürece, ilim öğrenir, peygamberimizin sözlerine dikkat ederek onları ezberlerdi.

Bu sahabi, bir gün  Medine'de sokağa çıktı. Halk sokakta dolaşıyordu. Onlara şöyle seslendi:

-Peygamberimizin mirası bölüşülüyor, siz ise burada vakit geçiriyorsunuz, gidip o mirastan payınızı alsanız ya? deyince, halk:

-Nerede bölüşülüyor? diye sorarlar. Ebû Hureyre (r.a.):

-Mescidde bölüşülüyor, diye cevap verir. Halk koşarak mescide gider, sonra geri dönerler.

Ebû Hureyre (r.a.) onların geri geldiklerini görünce, sorar:

-Ne oldu? Onlar cevap verir:

-Biz mescide gittik, ama sizin söylediğiniz gibi orada taksim edilen herhangi bir şey görmedik, derler. Ebû Hureyre tekrar sorar:

- Siz mescidde hiç kimse görmediniz mi? Der. Onlar:

- Evet, bazı kimseler gördük, bir kısmı namaz kılıyor, bir kısmı Kur'an okuyor, bir kısmı da helâl ve haram gibi konuları tartışıyordu, derler. Bunun üzerine Ebû Hureyre (r.a):

-Yazıklar olsun size, işte o, peygamberin mirasıdır, der. (Mecmeu'z-Zevâîd ve Menbeu'l-Fevâîd, c.1, s.123-124)



islam ve Hayat,Güncel Vaaz ve Hutbeler