Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı Celal YILDIRIM

BORÇ VE BENZERİ HAKLAR KONUSUNDA ANLAŞMA.. 2

Alacağın Müeccel Ve Muaccel Durumları : 2

Hemen Ödenmesi Gereken Birinci Borcu Tecil Etmek Caiz Midir?. 2

Alacağına Karşılık Başka Bir Cins Üzerine Anlaşma Yapmak : 2

Bazı Haklardan Vazgeçmek; İbra Etmek : 3

BORÇ ALIP - VERMEK = İSTİKRAZ. 3

İstikraz Edilen Maddenin Misli Bulunmazsa : 4

Altın Ve Gümüş İstikraz Etmek : 4

Borcu, Borçludan Başkasına Satmak Caiz Midir?. 4


BORÇ VE BENZERİ HAKLAR KONUSUNDA ANLAŞMA

 

Borçlar ve benzeri bağlantılar, insan haklarıyla ilgili meseleler­dir. Bu bakımdan İslâm Fıkhında aJım-satıma verilen önem kadar alacaklara da önem verilmiştir.

Müslümanların alım-satımda birbirine kolaylık gösterip ge­rektiğinde borç vermesi bir sünnettir. Ancak ne satıcı, ne de alıcı bu sünneti kötüye kullanmamalıdır. Aksi halde toplum yapısında güven sarsılır ve Allah ile Resulünün sağlamak istedikleri dayanışma, yar­dımlaşma ve dengeyi kurma gibi hasletler yok .olur.

Borçlu ödeme zamanı geldiği ve ödeme imkânı bulunduğu tak­dirde zorluk çıkarmadan borcunu öder. Aksine bir yol büyük günahı gerektirir. Alacaklı da borçluyu fazla sıkıştırmamalıdır. Verecek durumda değilse ona biraz mühlet vermelidir. Hiç ödenıiyecek duru­ma düşmüşse, bağışlama yollarını aramalıdır. Yeter ki borçlu iyi ni­yet sahibi olsun.

Bir kimse borçlusundan alacağı miktarın bir kısmından vazge­çebilir. Bu konuda borçlu ile bir anlaşma yapmalarında dinen bir sa­kınca yoktur. Çünkü hak sahibi hakkının bir bölümünü gönül rızası ile bağışlamış oluyor. Buna bir örnek verelim :A'nın B'de 5000 TL.

alacağı var, bunun 1000 lirasını borçluya bağışlıyor, geriye 4000 lira alacağı kalıyor. Bulundukları mecliste de hemen ödeme şart değildir. Bir bakıma   ibra   anlamına gelir. Bunda faiz sözkonusu değildir.

Bunun aksine bir muamele faize girer. Meselâ : Borçlu olan A, bu borcunun bir kısmını alacaklıya vazgeçirmek şartiyle borcunu sa­tın alırsa, yani 5000 TL. borcunu ondan 4000 TL.sma satın alırsa, bu faiz kapsamına girer. O halde alacaklı alacağının bir kısmını bağış­larsa, bu bir ibra olur. Borçlu borcunun tamamına karşılık bir kısmı­nı satın alırsa, faiz olur.[1]                         

Bunun gibi, alacaklı alacağından fazla bir nisbet talep eder ve iyle bir anlaşmaya varırlarsa, o takdirde faiz almış olur. Çünkü mı-satım yapıldıktan sonra akid tamamlanmış demektir. Ondan mra ya biraz mühleti uzatmak veya herhangi bir sebepten dolayı acarından fazla bor nisbet üzerinde yapacağı anlaşma faiz kapsa­ma ve hükmüne gireceğinden haramdır.[2]

 

Alacağın Müeccel Ve Muaccel Durumları :

 

Belli bir süreye kadar borç verilen bir malın bedelinden bir kıs­ımdan vazgeçmek suretiyle bunu muaccel — peşin durumuna ge­rmek de faiz hükmüne gireceğinden haramdır. Bunu bir misal ile iraz daha açıkhyalım :

A'nm B'de 5000 TL. alacağı var, ancak buna bir süre konulmuş- Süresi dolmadan A, bu alacağını hemen alabilmek için bunun 000 lirasından vazgeçer ve B de bunu kabul ederek kalan 4000 lirayı kierse, A faiz vermiş, B de faiz almış olur. Çünkü hemen ödemek, pnra ödemekten hayırlıdır, yani arada bir menfaat sözkonusudur.[3]

 

Hemen Ödenmesi Gereken Birinci Borcu Tecil Etmek Caiz Midir?

 

Arada bir fark sözkonusu değilse, caizdir. Çünkü bu durumda ilacâkh muaccel olan alacağının ta'cil hakkını düşürmüş oluyor ve aorçluya bir imkân ve fırsat vermiş oluyor. Alacağın miktarında bir fazlalık ya da noksanlık sözkonusu olmuyor. Bu balomdan faiz kap­samına girmiyor ve caiz kabul ediliyor.

Bunu bir misal ile biraz daha açıklayalım :

A, peşin olan 5000 lira alacağını bir yıl veya altı ay sonra almak üzere borçlusu olan B ile anlaşıyor. Böylece peşin hakkından feragat edip borçlusuna bir imkân tanımış oluyor.[4]

 

Alacağına Karşılık Başka Bir Cins Üzerine Anlaşma Yapmak :

 

Alacağı yerine başka bir   cins üzerine anlaşma  yapıp onu te'cil etmek de sahih görülmemiştir. Buna bir örnek verelim : A'nm B'de beş ölçek buğday alacağı bulunuyor. Bunu te'cil et­mek üzere karşılığında yedi ölçek arpa verilmesi şeklinde bir anlaş­ma yaparlarsa, bu faiz kapsamına girdiğinden caiz görülmemiştir.

Çünkü buğdayın arpa, gümüşün altın ile veresiye satışı faiz kabul edilmiştir. Bu hususta müctehid imamların dayandığı sarih hadisler

Bunun gibi A'nm borçlu olan B'ye- «Şu kadar veresi olan buğda­yıma karşılık bunun yarısını peşin vermeniz üzerine anlaşalım», der B de bunu kabul ederse, arada ivaz bulunduğundan faiz hükmüne gireceğinden haram sayılmıştır.

Ancak cinsinin hilafiyle değiştirilen bir alacak anlaşma yapılan mecliste elden ele verilmesi halinde caizdir.[5]

 

Bazı Haklardan Vazgeçmek; İbra Etmek :

 

Bir kimse başkası üzerindeki tahakkuk etmiş bir takım, hakla­rından feragatle onu ibra edebilir. Bu sahih ve caizdir. Çünkü bura­da hak sahibi kendi nzasiyle hakkından vazgeçerek borçlusunu bu yükten kurtarmış oluyor. Bunda vebal yok sevap vardır.

Ancak ibra iki kısma ayrılır :

1 — İbra-i iskat   

2 — îbra-d istifa  

Birincisi : A'nın B üzerindeki bir hakkını düşürmek, borçluyu o haktan beri kılmak anlamına gelir. Meselâ : Sendeki şu alacağım ve­ya şu hakkımın şu kadar kısmından vazgeçtim, seni ondan ibra et­tim veya tamamından vazgeçip ibra ettim., demesi bir îbra-i ıskat­tır yani borçlusunun zimmetindeki alacağını veya herhangi bir hakkını düşürmek suretiyle borçlusunu ondan beri kılmaktır.

İkincisi : Bir kimsenin zimmetindeki alacağının ya bir kısmını veya tamamını aldığını ikrar etmesi gibi, Şöyle ki A'nm B üzerin deki bir alacağı veya herhangi bir hakkı kısmen veya tamamen al­dığını itiraf etmesi, bir ibra-i istifadır.

Ayrıca ibra, genel ve özel olmak üzere de ikiye ayrılır :     

Bunu bir misal ile açrklıyahm :

A, B üzerindeki belli bir alacağım veya belli bir hakkını ibra et­se, yani o haktan vazgeçtiğini itiraf etse, buna İbra-i Has denilir. On­daki her türlü haklarmdan vazgeçtiğini itiraf ederse, buna da dbra-ı anını denilir ve her ikisi de caiz ve sahihtir.

Ancak ibra konusunda şu şartların gerçekleşmesine dikkat et-ıek gerekir :

a) İbrada bulunan kişinin ergen ve âkil olması..

b) îbrâ olunan kişinin "bilinen, tanınan olması..

c) Yapılan ibranın bir rüşvet amacı taşımaması..

d) İbra edilen hakkın ibraya uygun bulunması, yani onu ibra lunan zimmetinden düşürmeye elverişli olması şarttır. Bunu bir mi-al ile açiiklâyalım :  Alacak hak, hakk-ı  şüf'a ise bunu isfcat etmek fiümkün değildir^ O bakımdan alacaklı bu hakkı ibra edemez. Fuahanm çoğu bu misale itiraz ederek, hakk-ı şüf'anın da kabili iskat Olduğunu söylemişlerdir. Sahih olan da budur. Ama irs hakkını ve Vakıftaki istihkakı ibra yollu iskat etmek sahih değildir.

Bunu da bir misal ile açıklıyahm .

Bir adam vakfın gailesi (gelir) inden şart kılınan hakkını iskat ötse; yine de istediği zaman sözü edilen şartlı vakıftan elde edilen gaileyi istiyebilir. İskat yollu ibrada bulunması bunu engellemez.

e) Alacaklı borçluyu ibra ettiğinde borçlunun «yaptığın ibrayı kabul ettim» demesi şart değildir, susması da kabul sayılır. Ancak ibra yapılan mecliste bunu reddederse, ibra reddedilmiş olur. Kabul ettikten sonra reddederse, bu bir hüküm ifade etmez.

Borçlu vefat ettikten sonra alacaklı onu alacağından dolayı ibra ederse, bu sahihtir. Vârisler bunu reddettiği takdirde, İmam Muham-med'e göre, yine de sahihtir, reddedilmiş sayılmaz.[6]

Konuyu özeltliyecek olursak, yapılan ibra ile iddia edilen haklar, alacaklar ve dâvalar düşer. [7]

 

BORÇ ALIP - VERMEK = İSTİKRAZ    

 

İslâm Fıkhında buna karz denilir. Günlük hayatımızda ödünç alıp vermenin yeri ve Önemi inkâr edilemez. İnsanlar çoğu zaman birbirlerine muhtaçtırlar. Bu bakımdan maddi bir karşılık beklemek­sizin birine borç vermek sadakadan daha üstündür. Bu bakımdan fıkıhta buna ayrı bir bölüm ayrılmış ve geniş yer verilmiştir.

Karz = Borç, şu üç şeyde câri ve caizdir :

1 — Tartıya giren maddeler,

2 — Ölçeğe giren maddeler,

3 — Sayıya giren maddeler..

Ödünç olarak alman bu üç maddeden herhangi birinin aynını geri vermek mümkün olmadığında mislini vermek caizdir. Meselâ : Ödünç alınan üç ölçek sert buğday yerine üç ölçek yumuşak buğday vermekte bir sakınca yoktur.

Borç verme hususunda şu hususa çok dikkat etmek gerekir : Borç veren (mukriz)den yana bir menfaata yol açan borç haram kapsamına, diğer (bir tabirle faiz kapsamına girer. Borç alan. (müs-takriz)ın borç vereni kira almaksızın dükkânında veya evinde oturt­ması, arabasını bir süre kullanmak üzere vermesi, bahçesindeki mey-valardan ona ayırıp göndermesi bu cümledendir. Çünkü menfaat cel­beden her karz = ödünç faizdir- ve dolayısiyle haramdır.

Borç verenle alan arasında böyle bir anlaşma veya şart olmadı­ğı halde, borçlu borcunu aynen veya misliyle ödediğinde kendi gönül rızasiyle fazladan bir şey verecek olursa, buna cevaz verilmiştir. Çünkü iyiliğe iyilikle karşılık vermek anlamına gelen güzel bir dav­ranış sayılır.

O halde birine borç verinken bunun karşılığında aynından veya mislinden başka bir menfaat taleb etmek doğru değildir, faiz kap­samına giren bir muamele şekline ve mânasına sokmak demektir.

Burada üzerinde durulacak diğer bir husus da şudur :

Karz ile borç arasında ne fark vardır? Nitekim yukarıda bir karz tabirini borç kelimesiyle ifade ettik. Türkçemizde karz'm tam karşılığı bulunmadığından ona borç demek zorunda kaldık. Ger­çi bir bakıma o da borç demektir, ama aralarında umum husus min-vech vardır : Her karz aynı zamanda bortur, ama her borç Karz değildir.

Bunları birer misalle açıklıyalim :

Ticarî alım-satımda belli veya belirsiz bir sureyle verilen veresi bir borçtur, karz değildir. Yani müşteri tacirden veresi mal alıyor, ileride onun.karşılığını nakit olarak ödüyor. Bu, karz kapsamına gir­miyor. Aynı zamanda böyle bir borcun va'desi dolmadan istenilmesi doğru değildir ve borçlu va'de dolmadan bunu ödemeye hiçbir za­man zorlanamaz. Ama Karz böyle değildir; onun için belli bir süre ta'yîn edilse bile, süresi dolmadan mukriz borcu istiyebilir ve müs-takriz de o takdirde onu ayniyle ya da misliyle ödemek zorundadır. işte kabz iie borç arasındaki nüans (fark) budur. karz Allah için karşılıksız yapılan bir yardım niteliğindedir. Borç ise bir yardım niteliğini pek taşımamaktadır, işin içinde kâr sözkonusudur.[8]

Yukarıda belirtilen tartı, ölçek ve sayıya girmiyen eşyada istik­raz doğru değildir. Çünkü böyle malların ve eşyanın mislini iade et­mek çok zordur. O halde aynını veya mislini iade etme imkanı zor olan eşyayı istikraz etmek, fasid akm-satım kapsamına girer. O ne­denle de ondan yararlanmak caiz olmaz, aynen sahibine hemen iade­si gerekir.

Tartı ve ölçeğe giren maddeler istikraz edildikten sonra değerin­de bir düşme veya yükselme olursa, nasıl hareket edilir? Müctehid imamların bu meseledeki görüşleri farklıdır :, İmam Ebû Hanîfe'ye göre, yine de misli iade edilir. Kıymetini vermeye lüzum yoktur. İmam Ebû Yusuf'a göre, istikrazın yapıldığı gündeki kıymeti esas kabul edilerek ona göre, iadesi yapılır. îmam Muhammed'e göre, pi­yasanın o günkü durumuna göre, kıymeti takdir edilerek iade edilir. Bu mukrizin kaybını önlemeye yönelik bir fetvadır.

Bu meseleyi' biraz daha açıklryahm :

İstikraz edilen yiyecek veya başka bir maddeyi, mukriz istikra­zın yapıldığı beldenin dışında başka bir yerde talep ederse, hangi öl­çüye, yani rayice göre ödenmesi gerekir :

îmam Muhammed'e göre, istenilen günün rayici belirlenip ona göre iade edilir. İmam Ebû Yusuf'a göre, istikraz yapılan şehirde istikraz günündeki kıymeti üzerinden hesaplanarak ödenir. [9]

 

İstikraz Edilen Maddenin Misli Bulunmazsa :

 

İstikraz edilen bir maddenin herhangi bir sebeple misli piyasa­da kalmazsa ne yapılır? Mukriz — borç veren kimse mutlaka onun mislini isterse, o takdirde misli te'min edilinceye kadar beklenir. Kıy­metini ister ve taraflar bu hususta anlaşırlarsa 'kıymeti ödenir. [10]

 

Altın Ve Gümüş İstikraz Etmek :

 

Genellikle îslâmî ölçülere göre, altın ve gümüş tartıya giren maddelerdendir. Ancak bir beldede bunların meskûkları tartıyla de­ğil, sayıyla muamele görüyorsa, o takdirde sayılar arasında tartı ba­kımından fark olmayacağına göre, artık tartı ile değil sayı ile istik­razda bulunmak caizdir. Bunu bir misal ile açıklayahm : A, B'den üç Reşat Altını karz = ödünç olarak alıyor, ödeme zamanına gelince bun­ları tartısına göre değil sayısına göre iade eder. Çünkü hepsi de ay­ni tartıda darbedilmişlerdir.

Bundan çıkan netice şudur -.

Karz konusunda genellikle tartıya girenler tartı ile, ölçeğe gi­renler ölçek ile, sayıya girenler de sayı ile muamele görür. Ancak bir beldede bu örf değişiyorsa, herhalde eski örfe bağlı kalmak mec­buriyeti yoktur, yeter ki artık - eksik bir durum meydana gelip bir tarafın zarariyle sonuçlanmasın. [11]

 

Borcu, Borçludan Başkasına Satmak Caiz Midir?

 

(Alacağın Devri)  :

îster Karz, ister ahm-satım yoluyla gerçekleşen bir borç olsun, bunu borçludan başkasına satmak veya bunun karşılığında borçlu adına başka birinden bir mal satın almak, dinen hükümsüzdür.

Ancak Hanefî imamlarından îmam Züfer buna cevaz vermiş ve gerekçesini açıklamıştır : Ona göre, alacaklının alacağına karşılık borçludan herhangi bir mal satın alması nasıl caizse, böylece o ala­cak karşılığında borçlunun gayrinden de borçlu adına bir mal satın alınması öylece caizdir. Şayet ileride bu borç ödenmezse, o takdirde satıcı alıcıya rücu' eder ve sattığı malın karşılığını ondan tahsil eder.[12]

 



[1] Fetâvâ-yj Hindiyye - Hâniyye - El-Mebsut.

[2] Reddü'l-Muhtar Tekmilesi - El-Bedayi' – Kâsanî.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/379-380.

[3] Şehzade Damad.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/380.

[4] Şehzade Damad - Fetâvâ-yi Bezzaziye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/380-381.

[5] Dürerü'l-Hukkem - El-Bedayi' - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/380-381.

[6] El-Mebsut - Şemsü'l-Eimme Serahsî - El-Eşbah Ve'n-Nazaii" - İban Nüceym EI-Bedayi' – Kâsanî.

[7] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/381-382.

[8] El-Mebsut - Şemsü'l-Eimme Şerait - Dürrül-Muhtar.

[9] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/382-384.

[10] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/384.

[11] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/385.

[12] El-Mebsut – Serahsi.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/385.

Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.02 saniye 14,844,536 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024