Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı Celal YILDIRIM

KÜFRE VEYA İSLÂM'A DELALET EDEN SÖZLER.. 3

Hangi Sözlerle İnsan Müslüman Sayılır, Hangileriyle Sayılmaz?. 3

İmânda İstisna Caiz Midir?. 3

Ruhların Tenasühüne İnanan Kimselerin De Küfrüne Hükmedilir : 3

Cebrail Vahyi Yanlışlıkla Muhammed'e Getirmiş İddiası : 4

Büyük Günah Işliyenlerin Ebediyen Azâb Göreceği İddiası : 4

İnsanın Kendi İradesiyle Hiçbir Fiili Yoktur İddiası : 4

Allah Cüz'î Şeyleri Bilmez, İddiası : 4

İçinden Küfrü Gerektiren Şeyler Geçirmek : 5

Birinin Küfrü Gerektiren Sözüne Gülmek : 5

Peygambere Sövmek: 5

Sarhoş Bir Vaziyette Peygambere. Dil Uzatırsa : 6

Allah'ın Sıfatlarından Birini Küçümsemek : 6

Müslümanı Yahudîye Benzetmek : 6

Allah'tan Korkmaz Mısın?. 6

Allah'ın Takdirini İnkâr Veya Reddetmek : 6

Hastanın ; Allah (C.C.) Beni Unuttu, Demesi : 6

Peygamberlerin Hepsine İmân Etmek : 7

İslâm Dininin Kıyamete Kadar Değiştirilemiyeceğine İnanmak Farzdır : 7

Allah  (C.C.) Da Gelse, Peygamber (A.S.) De" Gelse Kabul Etmek Demek Küfürdür : 7

Kur'ân'ın Her Dediğini Yapacak Olursak Ekmek Yiyemeyîz : 7

Bugünkü Toplumda İslâm'ı Yaşayamayız : 7

Peygamber Ruhen Hasta Bir Kimse İdi Diyen Kimse : 7

Peygamberin Sözlerini Küçümsemek : 7

Sen Müslüman Değilmisin?. 7

Bir Müslümana Kâfir Demek : 8

Gayri Müslimlerin Kutladıkları Günlerde Hediyeleşmek Doğru Mudur?. 8

Beş Vakit Namazı Çoğumsamak : 8

Haftada Bir İbâdete Özenmek : 8

Oruç İbâdetini Beğenmemek : 9

Hacc İbâdetini Alaya Almak : 9

Sapık Yozmuşlarm Sözlerini Söylemek : 9

Haram Maldan Sadaka Vermek : 9

Alkollü İçkileri Helâl Saymak : 9

Aybaşı Halinde Bulunan Kansiyle Bu Vaziyette Cinsel Temasta Bulunmak : 9

Güzel Ama Dinsiz Bir Kız Görüp Evlenmeyi Temenni Etmek : 9

«Allah'tan Kork!» Uyarısına Tepki Göstermek : 10

Sarhoşun Ve Şantözün Üzerine Para Saçmak : 10

Kumar Oynayana, «Allah'ın Yasakladığı Bu Fiili İşleme» Denildiğinde.. 10

Dinî Meseleleri Alaya Alıp Sormak : 10

Başkasına Küfrü Gerektiren Sözler Telkin Etmek : 10

Üç Talakla Boşadığı Karısına Tekrar Döner : 11

Kur'ân'i Küçümsemek Ve Sünnet Düğünleri : 11

Abdestsiz Namaz Kılmak : 11

Bazı Şahıslara Secde Etmek : 11

Tarikat Şeyhlerine Secde Etmek : 11

Hatalı Sözler : 12

Günahkâr Şahıslara Lanet Edilmez : 12

Oğlu Ölünce İsyankâr Tavır Takınan : 12

İhtiyaç Sahibi İçin Helâl Ve Haram Aynı Şeydir : 13

Hayatıma Yemin Ederim - Hayatım Hakkı İçin : 13

Büyük Bir Kişi Karşılanırken Hayvan Boğazlamak : 13

Namazı Küçümsediği İçin Kılmayan Kimse : 13

Kur'ân Okunurken Onu Alaya Almak : 13

Kur'ân'a Ve Sahih Hadîse Dayalı Fetvayı Reddetmek : 14


KÜFRE VEYA İSLÂM'A DELALET EDEN SÖZLER

 

İslâm zahire göre hüküm verir; kişilerin içi, kalbi ve vicdanı Al­lah'a aittir. İslâm'da «Biz zahire göre hükmederiz. Gizli tarafları (ki­şilerin işini) ise Allah ICC.) daha iyi bilir» sözü hukukta her zaman geçerlidir.

O halde kadın veya erkek kişiler konuştuklarında sözlerine çok dikkat etmeleri gerekir. Çünkü öyle söz çıkar ki inşam dinden uzak­laştırır. Öyle söz de var ki insanı bir anda mü'min ve müslim tanıtır. [1]

 

Hangi Sözlerle İnsan Müslüman Sayılır, Hangileriyle Sayılmaz?

 

Allah'ın varlığını, birliğini ikrar edip Peygamberin risaletini in­kâr eden kimse Müslüman olmaz. Yani «Lâ ilahe illallah» der, ama «Muhammedün Rasûlüllah» demez ve dememekte ısrar ederse, o kimse Müslüman kabul edilmez, bu bakımdan itikadını değiştirme­den o hal üzere ölürse, îslâm ahkâmına göre, yıkanmaz, yine o ahkâ­ma göre tekfin ve teçhiz edilmez, namazı da kılınmaz.

Ateşe ya da yıldızlara tapan bir mecûsi «Allah bir, bütün pey­gamberler hak» derse, onu İslâm'ı kabul ettiğine hükmedilir ve bunun aksi kendisinden - uyulmadan ölürse, namazı kılınır, îslâm ahkâmına göre defnedilir.

Dinsizin «Sallallahu Aleyhi Ve Sellem» demesi, Peygamberi tas­dik anlamına gelmiyeceğinden, Allah'ın varlığını kabul etse bile yi­ne müslüman sayılmaz.                                   

İnkarcının biri, «Peygamber Muhammed'in imân ettiğine ben de imân ettim» derse Müslüman olur. [2]Ama bir Müslüman «Senin dinin  haktır» demekle müslüman olmaz.

Babasının müslüman olduğunu bildiği bir kadınla evlenen müs-lümanm ona «sen müslüman mısın?» diye sormasına gerek yok. Çün­kü ailelerinin durumu dikkate alınarak zahiren o müslüman kabul edilir.

Ama o kadının babasının ne olduğunu bilmiyorsa, evleneceği za­man ona sorar : «Sen, Allah'ın bir, Muhammed'in hak peygamber ol­duğunu kabul ve ikrar ediyor musunuz?» kadın «evet...» derse, müs­lüman kabul edilir ve nikahlanır. «Etmiyorum» derse, kâfir kabul edilir ve nikahlanmaz. Çünkü bir müslümanm bir kâfire kadınla ev­lenmesi haramdır.

Ana-babası belli olmayan bir çocuğa İslâmiyet öğretilir. Çocuk ergen olunca, «ben şimdi îslâmiyeti anladım» derse, bu onun önce müslüman olmadığına delâlet etmez. Bu, önce îslâmiyeti bir özet ha­linde bildiğine, şimdi ise daha geniş ve teferruatlı öğrendiğine delâ­let eder.

Bir kişiye «Müslümanm sıfatı nelerdir?» diye sorulduğunda, o da ben bu gibi şeyleri bilmem, derse, onun gayr-i müslim olduğuna hükmedilir. Bunun gibi bir Yahudi'ye, «Yahudinin sıiatı nedir, bilir misin?» diye sorulunca, «bilmiyorum» derse, o kimse Yahudi değildir.

Şiddet ve umutsuzluk karşısında tevbe    eden veya imân eden kimselerin ne tevbesi, ne de imânı kabul olunur. Fukahadan bir kıs­mına göre, tevbeleri kabul olunursa da imânları olunmaz. Sahih olan da budur.

Onun için ölüm belirtileri ortaya çıkıp ümitleri koptuğunda, bir kâfirin imânı ve bir günahkârın tevbesi makbul tutulmaz. Çünkü bu hususta sarih âyet vardır. Nitekim İbn Abbas, ölüm anını şöyle açık­lamıştır, «Kendisine ölüm meleği gelmeden hemen öncesi artık ha­yatın son kertesi ve umutların koptuğu zamandır.»

Buna bir misal verecek olursak, Firavn II. Ramses'i gösterebili­riz. Kızıldenizde artık boğulmak üzeredir, kurtuluş çareleri kalmamisken, «Ben Musa'nın ve İsrail oğullarının inandığı tanrıya inan­dım» dediği ve fakat bu imânının kabul edilmediği Kur'ân'da açık bir anlatımla belirtilmektedir.

Kur'ân'da diğer bir âyette de bu husus şöyle belirtilmiştir :

«Ama, bizim şiddetli azabımızı görüp de öylece imân etmeleri kendilerine bir yarar sağlamadı. Bu, Allah'ın kullan hakkında câri olan sünnetidir. îşte kâfirler o zaman büyük bir zarar içinde kalır­lar. [3]

 

İmânda İstisna Caiz Midir?

 

İmânda istisna yapılmaz. Nitekim büyük sahabi İbn Ömer (R.A.) bir koyunu boğazlatmak üzere dışarı çıkardı, tam o sırada bir adam oradan geçiyordu, İbn Ömer ona «Mü'min misin?» diye sordu. O da, «Eh Allah dilerse, mü'minim..» diye cevap verince, İbn Ömer (R.A.), «İmânında şüphe eden bir adama ben koyunumu boğazlatmam» di­yerek onu uyardı. Az sonra bir kaşka adam geçti. İbn Ömer aynı so­ruyu ona da sorduğunda, o «Ben mü'minim» diye cevap verdi. İstis­na yapmadı. Bunun üzerine «Sen hayvanımı boğazlamaya ehilsin, gel de bunu boğazla» dedi .[4]

 

Ruhların Tenasühüne İnanan Kimselerin De Küfrüne Hükmedilir : 

 

Tenasüha inananların iddiası şu : Bir ruh bir insanı terkettikten sonra yeni doğacak olan başka bir adama girer ve böylece sürüp gi­der. Bu İslâm inancına göre, hasrı, hesabı, kıyameti inkâra yol aç­maktadır. O nedenle küfür sayılmıştır. Çünkü Kur'ân ve Hadîslerin açık anlatımından, ruhların bedenlerden önce ruhlar âleminde belli bir sayıda yaratıldığı ve artık bunların artıp eksilmiyeceği anlaşı­lıyor. Sırası gelen ruh dünyaya inmekte ve bir süre bedende kalıp eskiyen bedeni attıktan sonra yeni bir bedene kavuşuncaya kadar Berzah âleminde bekler.

İlâhî Ruhun İmamlara Girdiğini İddia da Küfrü Gerektiren Sebeplerden biridir.

İmamları günahlardan ma'sum sayıp ilâhi ruhun onlara girdi­ğini ve onların sadece Allah'tan aldıkları ilhama göre konuştukları­nı bu nedenle hatâ yapmalarının düşünülmiyeceğini iddia edenlerin küfre girdikleri açıklanmıştır. Çünkü ilahi ruhun insanlara girdiği­ne dair Peygamber Sünnetinde bir madde yoktur. Hem imamlar o ruhtan aldıkları ilhamla konuşur diye bir itikad şekli de İslâm'da mevcut değildir. [5]

 

Cebrail Vahyi Yanlışlıkla Muhammed'e Getirmiş İddiası :

 

Böyle bir iddia küfürdür. Söyleyen dinden çıkar. Karısı boş cm-, şer, tevbe etmeden ölürse namazı kılınmaz.                                      

Ebubekir Sıkkîk (R.A.) ile Ömer (R.A.)'m hilâfetini inkâr eden­ler hakkında iki farklı görüş vardır : îlim adamlarından bir kısmına göre, böyle diyen kâfir olur. Diğer bir kısmına göre büyük günah işlemiş olur. Çünkü Peygamber sünnetine uygun gerçekleşen meş­ru bir hakkı inkâr sözkonusudur.

Ashabdan veya mü'minlerden birine küfür isnad etmek de küf­rü gerektirir. O halde mü'minler hakkında kesin bir bilgi ve kanıt olmadıkça böyle bir hüküm vermekten kaçınmak vâcibdir. [6]

 

Büyük Günah Işliyenlerin Ebediyen Azâb Göreceği İddiası :

 

İslâm akaidine göre, küçük olsun, büyük olsun günahlar insanı dinden çıkarmaz. Ancak işlediği günahları -günah olduğu kesin de­lillerle sabit olmuşsa helâl ya da mubah sayarsa, küfre girer ve mur-tedd hakkında ahkâma göre işlem yapılır.

O halde büyük günahlardan dolayı insan -tevbe etmeden ölse bile- ebediyen cehennemde kalmaz. Ehl-i Sünnetin inancı bu doğrul­tudadır. Bunun aksini iddia etmek bid'attir.

Kıyamet günü Teraziyi inkâr etmek de küfrü gerektirir. Çün­kü bu Kitap, Sünnet ve İcmâ ile sabit olmuştur. Ancak teraziden maksat iki kefesi bulunan maddi bir alet değil de adalettir, dese küf­re girmez, bid'atçi sayılır.[7]

 

İnsanın Kendi İradesiyle Hiçbir Fiili Yoktur İddiası :

 

Böyle bir iddi a da küfrü gerektirir. Çünkü kulun işlediği bütün fiiller Allah'a nisbet edilmiş oluyor. O halde hiçbir kulun hiçbir fii­linden dolayı kınanması veya cezalandırılması doğru değildir, so­nucu ortaya çıkıyor ki bu küfürden başkası değildir. [8]

 

Allah Cüz'î Şeyleri Bilmez, İddiası :

 

Allah her şeyi yaratıp vücuda getirdiğine, her varlığı ayrı bir ha­yat kanununa bağladığına göre, her şeyi en ince teferruatına varıncaya kadar bilir. Bilmezse Allah (C.C.) olamaz. O halde Allah CC.C.) külliyatı bilir, cüz'iyatı bilmez, demek küfürdür.

Ancak bunları bilmeden söyliyen kimse hakkında farklı görüş­ler ortaya konulmuş, kimi, o da küfre girmiş olur, kimi girmez de bü­yük günah işlemiş sayılır, demiştir.

O halde önce Müslümanlar yetişmekte olan kuşakları dinî bil­gilerle donatmaları; inanç esaslarını, ahlâ-kî kuralları günün meto­duna göre işleyip onlara vermelidirler. Ehl-i Sünnet nedir, yolu ve itikadı nedir? Mezhepler niçin doğmuştur? Neden belli sayıda mez­hep kalmıştır? Ahiret nedir? Hesap ve tartı nedir? Cennet ve cehen­nem nedir? Bütün bunlar Kitap ve Sünnetin ışığı altında mantıkî öl­çülerle süslenerek çocuklara öğretilmelidir. Aksi halde ileride onla­rın küfre girmesinin cezasını hepimiz hem dünyada, hem âhirette çe­keriz. Çünkü dinî bilgiler ne gökten yağan kardır, ne de yerden bi­ten ottur. Onu bilen kişilerin eğitim ve öğretim yoluyla kafa ve kalb-lere işlemesi lâzımdır. Aksi halde çocukları ve gençleri kendi haline bırakmış oluruz ki kimi yazar, kimi de sokakta ve mahallede ehil ol­mayan kişilerden yarı doğru yarı yanlış bilgiler edinerek dindar ol­maya çalışır. Bu da onu tam anlamiyle doğruya götürmez.

İslâm ilim dinidir. İlimle doğmuş, onunla gelişmiş ve yine onun­la varlığını sürdürmüştür, İslâm'ı ilimden uzak tuttuğumuz, eğitim dışı bıraktığımız gün, onu bütünüyle reddetmiş oluruz.

Bugün çarşı ve pazarlarda, cadde ve sokaklarda, ev ve gazinolarda küfrü gerektiren sözler işitiyorsak, dine imâna, hattâ Allah'a ve Peygambere dil uzatanlara raslıyorsak, bunun sebebi açıktır : On­lara ne verdik, şimdi ne istiyoruz?.

Onun için Sevgili Peygamberimiz, inşa ettirdiği Mescid'i zamanda Müslümanları eğitecek bir okul haline getirmiş, günün saatlerinde onlara taze bilgiler vererek dini kültürlerini genişlı p zenginleştirmiş ve dünya işleri hakkında da gerekeni vermekten ka­çınmamıştır.

Her akşam ve sabah şöyle düâ ettiği de pek meşhurdur :

«Allahımî Bildiğim halde sana bir şeyi ortak koşmaktan yine sa­na sığınırım ve bilmediğim bir şeyden dolayı da sana yönelir beni bağışlamanı dilerim. Doğrusu sen gaybleri ve gizli halleri gerektiği gibi bilensin.[9]

 

İçinden Küfrü Gerektiren Şeyler Geçirmek :

 

İnsan bazen vesveseye kapılır da içinden küfrü, günahı gerekti­ren şeyler geçirir. Bundan dolayı günalu kazanır. Tevbe ve istiğfar etmelidir. O halde içinden geçirdiklerini diliyle söylemedikçe küfre girmiş olmaz.

Bilindiği gibi insanın içinde de zıd = karşıt kuvvetler sürtüş­me ve tartışma halindedirler. 'Nefs ve şeytan bir yanda, imân ve ruh diğer yanda birbirleriyle mücadeleyi sürdürürler. Bazen imân ve ruh cephesi ağırlık kazanır, bazen de diğerleri... içimizde doğan ves­vese ve kötü düşünceler hep bu cepheden kaynaklanıp gelir. Bu ba­kımdan Dinimiz o tür düşünce ve vesveseleri küfür saymamış, tev­be ve istiğfar kapısını açık tutmuştur. Çünkü insanın yaratılışı bu ölçüdedir. [10]

 

Birinin Küfrü Gerektiren Sözüne Gülmek :

 

Birinin küfrü gerektiren sözüne -eğer o söz çok komik bir biçim­de söylenmemişse- gülmek, insanı küfre sokar. Ama söyleyen kimse çok komikse veya güldürücü mahiyette bir tavır ve ifade içinde söy-lemişse, elde olmayarak ona gülmek küfrü gerektirmez. Günahkâr yapar, o nedenle tevbe ve istiğfar etmek gerekir.

Çünkü dinde bir kaide vardır : Küfre rıza küfürdür..»

Kur'ân, Sünnet ve Icmâ' ile haram ya da helâl olduğu kesinlik kazandığı halde, helâli haram, haramı da helâl saymak küfrü gerek­tirir. Çünkü bir şeyi helâl ya da haram kılma yetkisi Allah'a aittir. O ya kitabında bunu açıklamış, ya da Peygamberine bildirerek sün­net doğrultusunda açıklamıştır. O halde islâm, bir şeyi haram ya da helâl sayma yetkisini ne Peygambere, ne de devlete vermiştir.

Ne var ki, islâm'ın helâl ve haram hükümlerini, hukukî mesele­lerini ve getirdiği esas ve prensipleri, yine kendi sistemi içinde de­ğerlendirmek gerekir. Onu başka bir sistemle karşılaştırarak bi­rinden diğerine koparıp yamamak, sistemi zedeler ve sonuca da gö­türmez.

Çünkü İslâm bir şeyi yasaklamışsa, daha yararlı olanını getir­miştir. Yani entellektüelin dediği gibi, onun alternatifini de hazırla­mıştır. Faizi haram kılıp yasaklarken kendi sistemi içinde faizsiz banka şeklini getirmiş, Karz-İ Hasen müessesesini işler durumda tutmayı emretmiştir. Zinayı haram kılarken evlenmeyi mubah say­mış ve teşvik etmiştir. Metres hayatını yasaklarken, adalet kurmak şartiyle birden fazla evlenmeye cevaz verilmiştir. Kadına bir tesettür ölçüsü getirirken onu erkeklerin tecavüzünden korumayı planlamış ve kadının annelik vekanm, iffet ve şerefini, saygınlığını belli bir se­viyede tutmaya çalışmıştır. Çünkü kadın kadınlığına yakışır şekilde örtündüğü ölçüde saygınlık kazanır. Açıldığı ölçüde de saygınlığım yitirir. Bu değişmiyen bir kaidedir, insanların çoğu bilmezler.

İçkiyi, yani alkollü bütün maddeleri -azını da çoğunu da- haram kılıp yasaklarken, meyve sularını Ve diğer mubah meşrubatı helâl kılmış, zararlı olanın önüne geçerken yararlı olanı serbest bırak­mıştır.

O halde bir Müslüman küfrü gerektiren bir söz söylediği tak­dirde, ne olur? Önce dinden çıkar, murtedd olur. Karısı boş düşer. Yaptığı hacc hükümsüz kalır. Murtedlik devresinde doğan çocuk zi­nadan sayılır. Tevbe edip İslâm'a dönerse, yeniden nikâh yapması, vakti elverirse, haccini iade etmesi gerekir. Namaz ve orucu hüküm­süz kalmıyaç ağından onları iade etmesine gerek yoktur. [11]

 

Peygambere Sövmek:

 

İslâm'da küfrü ve katli gerektiren sözlerden biri de Peygamber (A.S.) Efendimize dil. uzatmak, sövmek ve yakışıksız sözler sarfet-mektir. O bakımdan İslâm Devleti, böylesine haddini bilmiyenlerin tevbesini de kabul etmeyip katline hükmeder.[12]

O halde Peygambere söven kimse tevbe de etse, kendini idam­dan kurtaramaz, Kul haklarıyla ilgili günahlarda tevbe cezüy düşürmez. Meselâ : İffetli namuslu ve suçtan beri bir kadına zina is-nad edene -gözleriyle görmüş dört şahit olmadığı takdirde- seksen değnek hadd vurulur. Bu isnaddan sonra adam tevbe ve istiğfar da etse, kadın onu bağışlasa yine de bu ceza düşmez. Çünkü kul hak­kıyla ilgilidir.

Ama Allah'a dil uzatan, söven kimse kâfir olursa da idam edil­mez. Çünkü bunda kul hakkı yoktur. Tevbe ve istiğfar ettiği takdir­de, Allah CC.CJ Gafur ve Rahim'dir. [13]

 

Sarhoş Bir Vaziyette Peygambere. Dil Uzatırsa :

 

Sarhoş bir vaziyette olsa bile Peygambere dil uzatıp sövdüğü takdirde, Ebubekir Sıddîk, İmanı A'zam Ebû Hanife, îmam Sevrî ye benzeri ilim adamlarına göre, katledilir. Sarhoş olduğu için affedilmez. îmam Mâlik'in mezhebince meşhur olan hüküm de böyledir, îlim adamlarının icma'iyle de boylesinin katlinin lüzumu belirtil­miştir.

Nitekim Peygamberimize dil uzatıp ona söven Kâ'b bin Eşrefin ve Yahudi Râfi'in öldürülmesini bizzat Peygamber Efendimiz em­retmiştir.

Söylediği sözün küfrü gerektirip gerektirmediğinde ihtilâf edil­mişse, o takdirde ihtiyaten nikâh tazelemesi emredilir. Ayrıca tev-be ve istiğfarda bulunması gerekir. [14]                                                  

 

Allah'ın Sıfatlarından Birini Küçümsemek :

 

Alah'm isim ve sıfatlarından birini küçümsemek veya reddet­mek, küfrü gerektiren sebepler arasındadır. Bu yüzden kişi dinden çıkmış olur. Onun emirlerinden, yasaklarından, koyduğu esaslardan birini alaya almak veya küçümsemek de böyledir. İlim adamlarının bu hususta icma'ı vardır.[15]

 

Müslümanı Yahudîye Benzetmek :

 

Müslümanlar birbirlerini gayr-i müslimlere veya dinsizlere ben­zetecek olurlarsa, hem günahkâr olurlar, hem de ileri gelen ilim adamlarımıza göre, küfre girerler. Peygamberler hâriç günahsız in­san bulmak mümkün değildir. Çünkü yaratılışı gereği herkesin için­de nefs ve onu destekleyen bir şeytan var. O halde insanlar melek karekterinde yaratılmamışlardır. Mü'mini günahından dolayı kına­mak, onu bir Yahudi veya Hıristiyan ya da dinsize benzetmek, asla doğru değildir. Kelime-i şehadetleri getiren her insan bize göre, müs-lümandır. Ona ne Yahudi, ne de Hıristiyan ya da dinsiz diyemeyiz. Dediğimiz takdirde aynı sıfata bürünmüş oluruz, yani küfre gireriz. [16]

 

Allah'tan Korkmaz Mısın?

 

Bir müslüman «Allah'tan korkmaz mısın?» denildiğinde o da «Hayır korkmam» derse, küfre girmiş olur. Derhal tevbe ve istiğfar edip yeniden dine dönmesi gerekir. [17]

 

Allah'ın Takdirini İnkâr Veya Reddetmek :

 

Kâinatta her şey O'nun ilmi ve takdiriyle vücut bulur. Kuvvet ve kudret O'nundur. Bizim yaptığımız şeyleri yine onun vermiş oldu­ğu güç ve kuvvetle yapıyoruz. Mülk O'nun, düzen O'nun, kuvvet ve kudret yine O'nundur. Bizler iğreti olarak mülke sahip çıkıyoruz, Al­lah'ın sunduğu güç ve enerji ile hareket edebiliyoruz. Kalbimizi dur­durunca hareketsiz kalır ve ölürüz.

O halde yapılan bir işin, meydana gelen bir olayın Allah'ın tak­diriyle vücut bulduğuna inanmamız gerekir. Bunu inkâr ise küfrü gerektirir.

«Şu yaptığın Allah'ın takdiriyle dir « denilince, o, «Hayır ben Al­lah'ın takdiri olmaksızın yapıyorum» derse, dinden çıkmış olur. Tev­be ve istiğfarda bulunarak dönüş yapması, imânını tazelemesi ge­rekir. [18]

 

Hastanın ; Allah (C.C.) Beni Unuttu, Demesi :

 

Bir hastanın veya dertli bir kişinin «Allah (C.C.) beni unuttu» demesi küfrü gerektiren sebeplerden biridir, öfkeli anlarda ağızdan çıkacak sözlere çok dikkat etmek gerekir. Aksi halde hem kişinin karısı boş düşer, hem haccını yenilemesi vâcib olur. Tevbe etmeden ölürse, cenaze namazı kılınmaz. [19]

 

Peygamberlerin Hepsine İmân Etmek :            

 

Peygamberlerin hepsine imân etmek, yani hepsini Allah'ın ken­di buyruklarını kullarına tebliğ etmek üzere görevlendirdiğine inan­mak farzdır. Onlardan birinin peygamberliğini red veya inkâr et­mek küfrü gerektirir. Ancak Peygamber olup olmadığı şüpheli ka­bul edilenler müstesna..

Son Nebi Hz. Muhammed (A.S.) Efendimizin hem Peygamberli­ğini tasdik etmek, hem de son Peygamber olduğuna inanmak, hem getirdiği her şeyi tereddütsüz kabul etmek farzdır. Bunlardan biri­ni reddetmek veya şüpheyle karşılamak, keza küfrü gerektiren se­beplerden biridir. [20]

 

İslâm Dininin Kıyamete Kadar Değiştirilemiyeceğine İnanmak Farzdır :

 

İslâm en son ve en mükemmel dindir. Hükümlerinin her devirde geçerli olduğuna inanmak ve bu hükümlerin bütünüyle kıyamete ka­dar değiştirilemiyeceğine, zamanın değişmesiyle Kur'ân ahkâmının değişmiyeceğine imân etmek farzdır. Aksini iddia etmek küfürdür.

Kur'ân-ı bir bütün olarak kabul etmek ve içindeki ilâhî buyruk­ların tamamını kabul etmek, hepsinin hak olduğunu söylemek farz­dır. Aksini iddia etmek küfürdür. [21]

 

Allah  (C.C.) Da Gelse, Peygamber (A.S.) De" Gelse Kabul Etmek Demek Küfürdür :

 

Bazı kişiler çok inatçı olur; Doğru yola dönmesi veya hayırlı bir işi kabul etmesi için üzerine varılır, ısrar edilir, ancak o : «Ne kadar ısrar ederseniz edin, Allah-'da gelse, Peygamber de gelse kabul etmi-yeceğim» derse, onun bu sözü katıksız bir küfür ölür ve dinden çık­mış kabul edilir. Derhal dönüş yapması, tevbe ve istiğfarda bulun­ması gerekir. [22]

 

Kur'ân'ın Her Dediğini Yapacak Olursak Ekmek Yiyemeyîz :

 

Bu ve benzeri sözler de itikadsızlığm ve Allah'a güvenmemenin açık belirtilerinden biridir. Kur'ân'ın bir kısmım kabul edip diğer kısmını reddetmek anlamına gelir. Böyle bir inanç ve iddia olduğu gibi küfürdür. Allah (C.C.) hepimizi bu tür Ölçüsüzlüklerden koru­sun. [23]

 

Bugünkü Toplumda İslâm'ı Yaşayamayız :

 

Bugünkü dejenere olmuş toplumu kendine örnek edinerek Islâ-mı çağdışı sayanlar, bilmelidirler ki, Kur'ân ahlâkına ters düşen her yaşayış çağ dışıdır. Çünkü Kur'ân insanın ruhunun yüceliğine ve yaratılışmdaki azizliğe eşdeğerde hükümler getirmiştir. Bunları kü­çümsemek, yaşanmaz prensipler saymak küfrün tâ kendisidir. Böy­le bir iddia ve itikade sahip olanlar tevbe ve dönüş yapmadan ölür­lerse, hem namazları kılınmaz, hem de Müslüman mezarlığına gö­mülmez. [24]

 

Peygamber Ruhen Hasta Bir Kimse İdi Diyen Kimse :

 

Peygamber (A.S.) Efendimiz de diğer Peygamberler gibi, vâcib olan bütün sıfatları kendinde toplamıştı. Son derece güvenilir, gü­nahlardan korunmuş, keskin zekâya sahip, üstün akılla teçhiz edil­miş, Allah'tan aldığı buyrukları olduğu gibi tebliğ etmiş bir Peygam­berdir. Onda ne hastalık, ne cinnet, ne de histeri vardı. Bunun aksi­ni iddia etmek küfürdür, dinden çıkmak, ilâhî buyruğa başkaldır­maktır. [25]

 

Peygamberin Sözlerini Küçümsemek :

 

Peygamberin sözlerine, fiil ve takrirlerine Hadîs denilir. Biri bu hadislerden sahih olanını anlatırken diğeri, «Bırak şunları canım, bunları çok dinledik, neye yarar bunlar?» derse, küfre girer ve dinden çıkmış olur. Murtedler hakkındaki ahkâm onun hakkında ay­nen câridir. Çünkü Peygamberin sözünü beğenmemek veya küçüm­semek, onun şahsını beğenmemektir. Bu da bilindiği gibi küfürdür. [26]

 

Sen Müslüman Değilmisin?

 

Biri oğlunu veya. hizmetçisini ya da bir başkasını döverken bir diğeri ona «Yahu ne yapıyorsun, sen müslüman değil misin?» der, o da «Hayır, müslüman değilim» diye cevap verirse, küfre girer. Bun­dan dolayı tevbe ve istiğfar etmesi, nikâhını tazelemesi gerekir. [27]

 

Bir Müslümana Kâfir Demek :

 

Bu tabiri sövmek kasdiyle söylüyorsa, büyük günah işlemiş olur, yok o müslümanm kâfir olduğuna inanarak söylüyorsa, kendisi kâ­fir olur.

Bir Kâfire «Babam», Kâfireye «Anam» Derse :

Bir müslüman bir kâfire «babam», bir kâfireye «anam» derse, küfre girmez. Çünkü bir müslümanm babası veya anası kâfir olabi­lir. Nitekim ibrahim Peygamberin babası Azer kâfir idi. Buna rağ­men İbrahim ona «Ey babam!» diye hitab etmiştir. [28]

 

Gayri Müslimlerin Kutladıkları Günlerde Hediyeleşmek Doğru Mudur?

 

İslâm Dini yepyeni bir nizamla ortaya çıkmış, önceki dinlerin hükümlerini bütünüyle yürürlükten kaldırmıştır. Bu dinin gecesi de gündüzü kadar aydınlıktır. Müslüman anasından nıetbu' olarak do­ğar, tabi' olarak değil. Yani o ilmiyle, irfaniyle, yüksek ahlâkiyle ve dindarlığıyle herkese örnek olur, herkes ona uymaya özenir. O ise kimselere özenmez. Çünkü dini ona yeterince malzeme sunmuş, ih­tiyacını karşılamıştır. Tabii bu tabiiyet ve matbuiyet ilim ve teknik­te, sanatta değildir. Çünkü ilim ve teknik müslümanm yitik malıdır, onu nerede, kimin yanında bulursa almaya daha haklıdır. O halde tabiiyet ve matbuiyet ahlâk, din, adalet ve hakseverliktedir.

O halde diğer dinlerin kutsal saydığı günleri kutlamak, onların âdetlerine uymak, büyük günahlardandır. Ancak onların adetleri­ni, âyinlerini İslâm'dan üstün kabul ederse, o takdirde dinden çık­tığı kesindir.

Buna birkaç misal verelim :

a) Batı ülkelerinde olduğu gibi, yabancı kadın ve erkeklerin birarada toplanıp dans etmeleri, çeşitli oyunlar tertiplemeleri İslâm'a göre büyük günahlardandır. Bir müslümanm onlara özenerek bu gi­bi- şeyleri -helâl kabul etmemek şartiyle- yaparsa büyük günah işle­miş olur. Helâl sayacak olursa, küfre girer.

b) Güzellik yarışmaları, bilindiği gibi daha çok gayr-i muslini ülkelerde yapılır. Bundan amaç, şehvetperestlere    kadın vücuduyla ziyafetler çekmektedir. Aynı zamanda geçn kızları bu gibi ahlâksız­lıklara özendirmek suretiyle onları baştan çıkarmaya yöneliktir. Ta­bii Kur'ân'a ve Sünnete göre, bir müslüman kadının bu tür müsaba­kalara katılması, soyunup etini teşhir etmesi büyük bir gfınah ve ağır bir suçtur. Çünkü ahlâkı ifsad etmekte, kadının annelik vakarını dü­şürmekte, onu bayağı bir eşya gibi müzayedeye çıkarmaktır.

Bu tür müsabakaların mubah olduğunu iddia eden kimse dinden çıkar. Tevbe ve istiğfar etmesi gerekir. Aksi halde cenaze namazı kı­lınmaz.

c) Noel Yortusunu Hıristiyan alemiyle   birlikte   kutlamak da büyük günahlardan biridir. Hattâ buna özenerek İslâm'da böyle gü­zel âdetler olmadığını söyler. Hıristiyanları takdir ederse, İslâm Di­ninden çıkar.

Yılbaşında tebrikleşmek de İslâmî sünnetlerden değil, Hiristi-yanlara mahsus bir âdettir. Bundan da müslümanlarm kaçınması ge­rekir. Kendi millî ve dinî günlerimizde tebrikleşmemizde ise sayısız yararlar vardır. Her şeyden önce dinî ve millî âdetlerimizi yaşatmış, çocuklarımıza güzel örnekler vermiş  oluruz. [29]

 

Beş Vakit Namazı Çoğumsamak :

 

İslâm Dini, hayatımızı renklendirmek, yorgunluğumuzu gider­mek, vücudumuza zindelik kazandırmak, kalbimizi Allah C.C sev­gisiyle huzura kavuşturmak, ruhumuzu cilalamak ve her şeyden ön­ce Allah'ın hoşnudluğuna erişmek, günlük hayatı disipline edip da­ha sistemli ve şuurlu ve mesuliyet duygusunu taşıyarak çalışmayı gerçekleştirmek için günde beş vakit namazı farz kılmıştır. Bunu olduğu gibi kabul etmemiz imanımızın gereğidir. Kılmamamız büyük günahı gerektirir. Beğenmememiz, küfre düşürür. Çoğumsamamız da böyle.

Namazın kılınış şeklini beğenmemek, onda reform yapmayı dü­şünerek bazı öneriler ileri sürmek de küfürdür. Çünkü din insan ürünü değil, Allah (C.C.) emridir, onu ancak Allah (C.C.) değiştire­bilir, kul değil. [30]

 

Haftada Bir İbâdete Özenmek :

 

Hıristiyanların yaptığı gibi haftada bir ibâdete özenmek ve bu hususta Hıristiyanlığı üstün tutmak, onların ibâdetine imrenmek kü­fürdür. İslâm'ı ona benzetmeye kalkışmak, küfrün katmerlisidir. Hı­ristiyanlığa özenen kimsenin İslâm'ı ona çevirmeye ne hakkı vardır. Özenip beğendiğine göre, zaten Hırisyitan olmuştur. İslâm'dan ne is­ter? [31]

 

Oruç İbâdetini Beğenmemek :

 

Oruç da bilindiği gibi farz ibâdetlerden biridir. Tutulmasında, dünya ve âhiretimiz için sayısız yararlar vardır..Bir müslümanm bu ibâdeti ağır'görüp beğenmemesi küfürdür. Çünkü dinin bazı hüküm­lerini kabul edip diğer bazılarını reddetmek veya küçümsemek di­nin tamamını reddetmek anlamına gelir. Böyle söyliyen kişinin din­den ilgisi kopar. Ya dönüş yapıp tevbe istiğfarda bulunur veya kü­für üzere ölüp gider. [32]

 

Hacc İbâdetini Alaya Almak :

 

Hacc ibâdeti farzdır. Müslümanların bir vücut halinde birleşip kaynaşmalarını, birbirlerinin dert ve mesleleriyle ilgilenmesini, in­sanı dünya kirlerinden kurtarmayı, olgun insan yaparak topluma kazandırmayı amaçlıyan bu ibâdeti lüzumsuz görmek, İslâm'ın ta­mamını reddetmek demektir. Hacce gitmemek başka, onu beğenme­mek, lüzumsuz görmek daha başkadır. Birincisi büyük günah ise ikincisi mutlaka küfürdür. [33]

 

Sapık Yozmuşlarm Sözlerini Söylemek :

 

Birine, «Halâlinden yemeye çalış, harama sakın yaklaşma» de­nildiğinde, «Helâl, haram neymiş? Bulduğumu yerim» derse, sadece günah işlemekle kalmaz aynı zamanda Allah ve Peygamberinden il­gisi kesilir, murtedd olur. [34]

 

Haram Maldan Sadaka Vermek :

 

Haram olduğunu kesinlikle bildiği halde sevap kazanırım umu­duyla hayır yapar, fakirlere sadaka verirse, fukahanın çoğuna gö­re, küfre girer. Çünkü haramdan sevap umulmaz, günah beklenir. Bir kısmına göre, büyük günah işlemiş olur.[35]

Günümüzde bu kabil küfür ya da büyük günahları işliyen müs-lümanlar eksik değildir. Cenâb-ı Hak hepsine hidayet nasıb eylesin, doğru yoldan sapanları affedip Peygamber sünnetiyle teçhiz eyle­sin! Yoksa tutulan yol, işlenen amel, günlük yaşantı ve kişisel dav­ranışların çoğu İslâmî ölçülerin dışında bulunuyordur. [36]

 

Alkollü İçkileri Helâl Saymak :

 

Alkollü içkilerin azı da, çoğu da hem Kitap, hem Sünnet hem de icmâ' ile haram kılınmıştır. Kur'ân HAMIR tabirini kullanarak şuuru örten, akli zedeliyen, kanı zehirliyen şarap ve benzeri içkileri haram kılmış, Peygamber (A.S.) Efendimiz de bunu açıklığa kavuş­turarak «Çoğu sarhoş edenin azı da haramdır» buyurmuştur. O hal­de içkideki alkol nisbeti az olsun çok olsun, çoğu içildiği takdirde sarhoş ediyorsa, o takdirde o da alkollü içkiler sınıfına girer ve ha­ramdır. Bunu helâl saymak küfürdür. Haram olduğunu kabul ettiği halde içenler büyük günah işlemiş olurlar.

îslâm'm alkollü içkiler hakkındaki bu genel kaidesinin ışığı al­tında BÎRA da haramdır. Çünkü yüzde altı-yedi nisbetinde alkol ta­şımaktadır. İçildiği takdirde sarhoş etmektedir. [37]

 

Aybaşı Halinde Bulunan Kansiyle Bu Vaziyette Cinsel Temasta Bulunmak :

 

Bilindiği gibi, Kur'ân açık beyaniyle hayiz halinde bulunan ya­ni ayhaîi içinde olan kansiyle cinsel teması haram kılmıştır. O hal­de bunun tahrimi nass-ı Kur'ân'la sabit olmuştur, inkârı veya reddi küfrü gerektirir. Haram olduğuna inandığı halde cinsel temasta bu­lunursa, büyük günay işlemiş olurlar.

îmam Serahsî de ayni görüştedir. [38]

 

Güzel Ama Dinsiz Bir Kız Görüp Evlenmeyi Temenni Etmek :

 

Putperest ya da dinsiz güzel bir kız veya kadına gözü dokunun­ca, «Keşke kâfir olsaydım da bu kızla evlenseydim» derse, dinden çık­mış, küfre girmiş olur. Dönüş yapmadığı takdirde, cenaze namazı kılınmaz.

Bunun gibi, gayr-i müslimlerin, inkarcıların Müslümanlardan çok dalıa iyi olduğunu iddia eden kimsenin küfre girdiği çoğu ilim adamları tarafından kabul edilmiştir. Huylan, ahm-saUmlan belki Müslümanların bazısının huyundan, ahm-satımından iyi olabilir, ama kendileri hiçbir zaman Allah'a ve Peygambere imân eden Müs­lümanlardan iyidir, denilemez.

Üzülerek söyliyelim ki, bazı müslümanlar bilmeden bu gibi söz­ler sarfetmekteler. Allah (C,C.) affeylesin.. [39]

 

«Allah'tan Kork!» Uyarısına Tepki Göstermek :

 

Bir müslümanın diğerine «Allah'tan kork!» demesine sinirlenip «Neden korkacakmışım?» veya «Allah'tan korkmanı..» diye karşılık vermesi, küfürdür. Onu dinden çıkarır, murted yapar.

Nitekim İkinci Halîfe Hz. Ömer (R,A.) hilâfet makamında dev­let adamlariyle görüşürken, nıüslümanlardan biri başını kaldırıp ona «Allah'tan kork, ya Ömer!» diye uyanda bulundu. Bunun üzeri­ne hazirua. o adamı paylamak isterken Ömer (R,A.), «Durun, ne ya­pıyorsunuz? Bu adam sözlerin en güzelini söyledi, bana Allah'tan kork, dedi, ne güzel şey! Siz böyle söylemezseniz sizde" hayır yoktur, biz de söyleneni kabul edip gereğince amel etmezsek bizde hayır yok­tur.» diyerek memnuniyetini belirtti.

Küçük ya da büyük bir günah işleyen bir kimseye müslüman kardeşi, «Allah'a yönelip tevbe eyle» der, oda «ben ne yaptım ki?» diye cevap verirse, çoğu ilim adamlarına göre, küfre girer. Ancak işlediği şeyin günah olduğunu bilmiyorsa, o takdirde sadece günah­kâr olur.

Bir zalime, «Allah'a ve Müslümanlara eziyet ediyorsun» denildi­ğinde, «Oh ne güzel yapıyorum» derse, İslâm'dan ilgisi kopar, küfre girmiş olur. Meğerki bu sözünden sonra pişmanlık duyarak Allah'a yönelir, tevbe ve istiğfarda bulunursa, Allah (C.C.) Gafur ve Ra­himdir. [40]

 

Sarhoşun Ve Şantözün Üzerine Para Saçmak :

 

Meyhanelerde, düğünlerde, bayramlarda ve benzeri günlerde ve yerlerde içki içip nara atan, etrafı rahatsız eden, rastgele konu­şan sarhoşların başına toplanıp onları daha da heyecana getirmek için üzerlerine para saçmak küfürdür. Çünkü bu davranış, onun ağ­zından çıkan küfürleri tasvibe delâlet eder.

Bunun gibi, düğünlerde, gazinolarda sahneye yan çıplak çıkan şantözleri hayranlıkla seyredip üzerlerine para takmak, alkışlamak da küfür sayılmıştır. Çünkü bir kadının kendini o duruma düşürme­si, etini teşhir edip göbek atması, büyük günahlardandır. Şayet ka-dın bunu günah kabul etmiyorsa -ki çoğu kabul etmez-, o takdirde küfürdür. Küfrü alkışlamak,- devamını dilemek de kofuldur. Câmi'lere Yardım Etmez misin? Sözüne Kızmak.. Bir müslümana «Neden camilere gelmiyorsun? Sen de başkaları gibi neden mâbedlere yardım etmiyorsun?» denildiğinde, o da: «Benim ne işim var câmi'de ve câ'milere ne diye yardım edecegtfm?» şeklinde cevap verirse, fukahanm çoğuna göre, küfre girmese bile, büyük bir günah, küfre yakın bir günah işlemiş olur. [41]

 

Kumar Oynayana, «Allah'ın Yasakladığı Bu Fiili İşleme» Denildiğinde..

 

Kumar oynayan bir müslümana bu ve benzeri bir uyanda bulunulduğunda, «Bunda ne günah var? İşte vakit geçiriyorum.» der-se, küfre girer. Çünkü Kumar, Âyet ve Hadîsle yasaklanıp büyük günahlardan kabul edilmiştir. Haramı helâl saymak, insanı küfre so­kar. [42]

 

Dinî Meseleleri Alaya Alıp Sormak :                                          

 

Dinî meseleleri bir ilim adamından sırf ajaya almak ve vakit geçirmek için sormak, küfürdür. Çünkü din Allah'ın koyduğu bir sistemdir. Onunla alay etmek, sahibiyle alay etmek demektir.               

Bunun gibi, sorduğu dinî bir meselenin cevabını küçümseyerek gülmek de küfürdür. [43]                                                                          

 

Başkasına Küfrü Gerektiren Sözler Telkin Etmek :                    

 

Bir müslümana küfrü gerektiren sözler telkin edip söylemesini sağlamak küfürdür. O müslüman da bunu bildiği halde kabul edip söylüyorsa, aynı hükme girer. İkisinin de dönüş yapması gerekir. Aksi halde, tevbe etmeden ölürlerse, namazları kılınmaz.

Hattâ fukahanm çoğu, bu gibi meselelere olumlu fetva verenler de kâfir olur, demişlerdir.

Bunun gibi, bir müslümana küfrü gerektiren bir söz söylemesini emretmek de küfürdür. Emre uyan kimse -bir ölüm tehlikesi sözko-nusu değilse- de kâfir olur. [44]

 

Üç Talakla Boşadığı Karısına Tekrar Döner :

 

Boşadığı karışma tekrar döner, bunu gören biri ona, «Ne yapı­yorsun; bu kadın sana haramdır, evlenirsen zina yapmış olursun» der, o da «Ben haram-maranı bilmem, o benim kanındır..» diye ce­vap verirse, kâfir olur. [45]

 

Kur'ân'i Küçümsemek Ve Sünnet Düğünleri :

 

Kur'ân'ı küçümsemek veya onu küçümsenen yerlerde okumak fukahanm çoğuna göre, küfürdür. Hattâ İmam Muhammed bin Şi-hab el-Bezzaz diyor ki ; Çalgı, dans vebenzeri günahların işlendiği bir ortamda Kur'ân okumak küfürdür. Çünkü Kur'ân'm küçümsen-diği bir yerde Kur'ân okumanın anlamı yoktur.

Aynı zat kendi Fetâvâsmda diyor ki : «Çalgı çalmak, oynamak, göbek atmak için toplanılan bir mecliste Kur'ân okunmaz. Nasıl ki kilise ve havralarda" okunmazsa.. Çünkü o gibi yerler iblisin at oy nattığı meclislerdir.»[46]

Günümüzde, caz ve sazların hazırlandığı, dans ve eğlencelerin tertiplendiği Sünnet düğünlerinde mevlid okuyanların kulakları çın­lasın!. İslâm Dinî, kendi kutsal kitabını bu gibi rezil yerlerden uzak tutarken bazı hafızların ya da nıevlidjıanlarm birkaç lira almak için Kur'ân'ı o yerlere götürmeleri, teğanniyle okuduktan sonra meclisi caz ve sazlara terketmesi çok düşündürücüdür..

Din adamı geçinenlerin Allah'ın Kitabına ihanetleri böyle de­vanı ederse, dinin hakiki veçhesini toplum arasında yaymak, İslâm kültürüyle halkı şekillendirmek mümkün olur mu? Çünkü günümü­zün Müslüman geçinenlerinin çoğu, dini bir fantezi saymakta, aynı zamanda sünnet düğünlerinde mevlid ve Kur'ân'ı da birer fantezi kabul etmekte, hiç değilse âdetlere uyarak bunlara yer vermektedir.

Ameller niyetlere göre, değer kazanır. Yani onun meydana ge­tirdiği düğünde aslolan, çalıp oynamak, zıplayıp göbek atmakdır. Kur'ân ve mevlid ise, âdet yerini bulsun diyedir. Tabii ki bunun is­tisnaları vardır, onlara diyeceğimiz yok. [47]

 

Abdestsiz Namaz Kılmak :

 

Ergen bir kimsenin bile bile abdestsiz namaz kılması küfrü ge­rektirir. Çünkü abdest namazın şartıdır ve kendi Ölçüsü içinde farz­dır. Bunu reddetmek küfre neden olur.

Yine ergen bir kişinin bile bile kıbleye değil de başka bir cihete yönelmesi de küfrü gerektiren sebeplerden biri olarak kabul edilmiş­tir. Çünkü bu davranışta, namazı ve kıbleyi küçümseme vardır.

Necis bir elbiseyle namaz kılmak küfrü gerektirmez, günah sa­yılır ve bir zaruret olmadığı halde böyle yapan kimsenin kıldığı na­maz kabul değildir.

Namaz kılan bir kimseyi namaz esnasında rahatsız edip alaya almak, itip-kakmak da küfürdür. Çünkü bu davranış sadece şahsı alaya almak değil, aynı zamanda ibadeti hiçe saymak onu alaya al­mak demektir. [48]

 

Bazı Şahıslara Secde Etmek :

 

Bilindiği gibi, secde bir ibâdettir, ancak Allah'a yapılır. O halde bazı şahısların önünde eğilip secde eden dalkavuklar, bunu ibâdet tasdiyle veya o kişiyi ilâhlaştırarak yapmışsa, küfre girmiş olur. Sırf saygı kasdiyle yapmışsa, büyük günah işlemiş olur. [49]

 

Tarikat Şeyhlerine Secde Etmek :

 

Bazı câhil müridlerin îslâm'ı yeterince bilmiyen tarikat şeyhle­rine secda ettiği görülmekte ve duyulmaktadır. Şeyhine secdenin mubah olduğunu itikad ediyorsa, kâfir olur. Şeyh de kendisini secde­ye lâyık görüyorsa, o da kafir olur.

Ashab-ı Kiram, gayr-i müslimlerin kisra ve kayserlerin önünde yerlere kapanıp secde ettiklerini görünce, Peygamber (A.S.Î Efen­dimize başvurup kendisine secde etmelerine müsaade etmesini iste­mişlerdi. Resûlüllalh (A.S.) Efendimiz, «Kulun kula secde etmesi caiz değiİdir, Eğer bir kimsenin bir kimseye secde etmesi câfo olsaydı, ka­rısının kocasına secde etmesini emrederdim.» buyurarak ashabını hem uyarmış, hem bu gibi şeylerden uzak kalmalarını emretmiştir.

Fet&vâ-yi Bezzaziye'de de bu konuya temas edilerek deniliyor ki : «Mürid şeyhine secde etmenin mubah olduğunu itikad ediyorsa, kâfir olur. Şeyhi ona bu hususta emir de verse ve onun bu davranı­şını hoş da karşılasa, hüküm yine böyledir..»[50]

 

Hatalı Sözler :

 

Bazı sözler insanı küfre düşürdüğü gibi, bazı sözlerin de söylen­mesi ya günah, ya da hatalı olur. Bilindiği gibi, Salavat ancak Pey­gamberlere getirilir. O halde gerek Sevgili Peygamberimizin, gerek­se başka bir Peygamberin ismi anılırken ona salâvat getirmek sün­nettir. Çünkü Peygamberlik makamı böylebir saygı istemektedir.

Başkasına salâvat getirmek, günah değilse de hatalıdır. Salâva-tın makamı değiştirilmiş olur. Resûlüllah (A.S.) Efendimizin Zekâtı­nı getirip fakirlere dağıtılmak üzere Mescide koyan aileler için salâ­vat getirdiği bilinmektedir. O zaman bu makam değişmiyor mu? İlim adamları buna şu cevabı vermişlerdir : Salâvat Peygamberin hakkı dır, o bu hakkını dilediği gibi kullanabilir.[51]

Allah'ın da Kur'ân'da mü'minleri salâvatla   andığı   bilinmektedir. Çünkü dostun dosta ait bir hakta tasarruf hakkı vardır, diye yo­rumlanmıştır. [52]

 

Günahkâr Şahıslara Lanet Edilmez :

 

Lanet, bilindiği gibi birinden ilâhî rahmetin kesilmesini istemek ve o ilâhi dergâhtan uzak tutulmasını dilemektir. O halde imân sahi­bi hiçbir mü'mine -günahkâr da olsa- lanet edilmez. Ancak zalim bir topluluğu lanet etmekde bir sakınca yoktur. Çünkü bu hususta Kur'-an ve Sünnette açık ifadeler mevcuttur.

Allah'ın laneti kâfirler üzerine olsun.[53]

Onlar ki inkâra sapıp kâfir oldukları halde öldüler, işte Allah'ın laneti onlaradır.[54]

Doğrusu Allah kâfirlere lanet etmiş ve onlara çılgın bir ateş va'-detmiştir.[55]

Allah içki hakkında on sınıfı lânetlemiştir.»  [56]Bazı Hatalı Sözler;

Eşyasını bir yere koyduğunda, bir başkası ona «Eşyanı kime tes­lim ettim?» diye sorduğunda, «Allah'a...» diye cevap verir, ötekisi, «Senin malını hırsızdan men'etmiyecek birine eşyanı teslim etmiş­sin» derse, küfre düşmez, hatalı bir söz kabul edilir, yani söyleyen günahkâr Olur. [57]

 

Oğlu Ölünce İsyankâr Tavır Takınan :

 

Oğlu ölünce isyankâr tavır takınarak : «Ya Rab! Sen on oğlu olandan bir tanesini almıyorsun da benim sadece bir oğlum vardı onu alıyorsun..derse, küfre düşmez, sadece günah işlemiş olur. Çünkü Allah'a zulüm isnad etmiyor, hikmetini anlayamadığı için isyankâr bir tavır takınıyor.

Ünlü âlimlerden Ebu Nasr anlatıyor :

«Beytü'l-Makdis'te büyük bir âbidin bulunduğundan, dualarının hüsn-ü kabul gördüğünden ve her bakımdan zühd-ü takva sahibi ol­duğundan sözedilirdi. Merak edip oraya kadar gittim. Hava çok sı­cak idi. Sordum, evde olduğunu söylediler. îzin isteyip yanına girdiçimde hasta yattığım gördüm. Selâm verip yaklaştım. Sonra kendi­line sordum : «Canın bir şey istiyor mu?» Yüzüme baktı ve : «Be-lim istediğimi nerede bulabilirsin?» diyerek çok önemli bir isteği bu~ .unduğunu anlatmak istedi. Bunun üzerine, «Lütfen söyleyin de bul­maya çalışalım» diye ısrar ettim. Âbid bu sözümden memnun kaldı ire : «Ah Ebu Nasr Fudayl Hazretlerini görmek isterdim..» deyince hayret ettim ve «Efendim, üzülmeyin arzu ettiğiniz kişi sizin yanı­nızda duiruyor» dedim. Benim Fudayl olduğumu anlayınca çok sevin­di, elimi tuttu ve tekrar tekrar beni sordu. Anladım ki bu zatın dua­ları hemen kabul oluyor. Çünkü daha önce beni görmek için duâ etmiş.

Kudüs'te kaldığım sürece hemen her gün ziyaretine gittim. En son uğradığımda hayli ıstırabı vardı ve bir ara dayanamıyarak şu isyankâr sözleri söyledi : «Ya Rab! Kullarından bir kul bütün öm­rünü senin yolunda harcadığı halde sen onu böylesine ıstıraplı bir hastalıkla mübtelâ kıldın ve hem de hastalığı ondan savmıyorsun.» O bu sözleri söyledikten sonra öldü.

Sübhanellah, dedim. Bu adam'duaları kabul olunacak bir mer­tebeye erişiyor, birçok müslümanm yardımına koşup duâ ediyor, ama son nefesinde küfür üzerine ruhunu teslim ediyor!.

Sonra bu adamın cenaze namazını kılayım mı, kılmıyayım mı? diye tereddüt ettim. Kılacak olursam, bir kâfirin cenaze namazını kılmış olurum. Kılmıyacak olursam, halk- beni tanıdığı için, onu çe­kemedi de bugün namazını bile kılmadı, diye kınayacaklarından en­dişe ettim. Başka çare düşünemediğim için, cenaze namazına dur­dum, ama aslında namaz kılmadım. Sadece ayakta durup bekledim.»

Bu olay bize şunu hatırlatır : Hayat yolu düz değildir. Bir gün sevindirirse, diğer bir gün ağlatır. O halde her iki durumda da Al­lah'a bağlılık göstermemiz, sevindirici nimetlere şükretmemiz, üzü­cü olaylara sabretmemiz gerekir.

Cenâb-ı Hakka ömrümüzün sonunun kötüye gitmesinden sığını­rız. Ağzımızdan çıkaracağımız sözleri iyice tartmadan, ne gibi so­nuç vereceğini hesaba katmadan konuşmamalıyız. Bir söz insanı Cennete götürürken, başka bir söz onu cehenneme itebilir. [58]

 

İhtiyaç Sahibi İçin Helâl Ve Haram Aynı Şeydir :

 

Kişi kazanç sahasını genişletmek için-, «Canım ihtiyaç sahibi için helâl ve haram aynı şeydir..» derse, küfre girer. Murted olur. Çün­kü ihtiyaç sahibi için bu ikisi bir değildir. Ancak ölüm derecesine varıp içecek hiç su ve başka bir meşrubat bulamazsa, o takdirde ha­ramı yine haram bilerek ve kabul ederek ölmeyecek kadar içmesi caizdir. Bu durumda bile onu helâl sayacak olursa, imânından endi­şe edilir. Çünkü ıztırar, ölüm tehlikesi ona ölmeyecek kadar haram­dan yemesine kapı açıyor, onu asliyle ona helâl kılmıyor. [59]

 

Hayatıma Yemin Ederim - Hayatım Hakkı İçin :

 

Yemin bilindiği gibi, Allah (C.C.) ismiyle yapılır. Başkasının ha­yatiyle yemin etmek doğru değildir. Nitekim Ali er-Razî diyor ki : «Kendi hayatiyle veya başkasının hayatiyle veya Allah'tan başka Di­rinin ismiyle veya büyüklüğüyle yemin eden kimsenin küfründen en­dişe ederim.» [60]

 

Büyük Bir Kişi Karşılanırken Hayvan Boğazlamak :

 

Bilindiği gibi, hayvan ancak Allah'ın adıyla boğazlanır. Boğaz­lanan kurban ise, ancak Allah (C.C.) rızası gözetilerek kesilir. Bu bakımdan fukaha hayvan boğazlama konusunda bazı uyarılarda bu­lunmuşlardır ki her Müslümanın bilmesi gerekir : Hacdan veya uzun bir yoldan gelen kişiyi karşılarken hayvan boğazlamak caiz değil­dir. Boğazlanan hayvanın eti haram olur, yenilmez. Boğazlayan kim­se küfre girer mi, girmez mi? İlim adamlarından bir kısmına göre, küfre girer, bir kısmına göre, büyük günah işler. İkincilerin görüşü daha sahih kabul edilmiştir.

İnkarcı veya genel anlamda gayr-i müslimlerin eğlence veya bayramlarına katılıp bir iki vakit namazı kaçıran kimsenin durumu nedir? Büyük Fakîh Ebu Hafs El-Kebîr diyor ki : «Eğer onların eğ­lence veya bayram ve şenliklerine saygı duyarak katılmışsa, dinden çıkmıştır, kaçırdığı namazların artık kazası da gerekmez. Sırf gör­mek için gitmiş ve bu yüzden bir iki vakit r-amazı kaçırmışsa, bü­yük günah işlemiş olur.»[61]

Noel Yortusunu kutlayan müslümanlarm halini bir düşünmek gerekir... [62]

 

Namazı Küçümsediği İçin Kılmayan Kimse :

 

Namaz farzdır ve ilâhi emirle farziyeti sabit olmuştur. înkârı küfrü, terki büyük günahı gerektirir. Bu bakımdan fukaha diyorki, bir müslüman savaşa bile giderken kılma imkânı bulunduğu halde bir vakit namazı terkederse, yediyüz günah işlemiş kabul edilir. Şeyh er-Razî de aynı görüştedir.

Ya bir de tavla oynadığı, alım-satımda bulunduğu veya başka gereksiz bir işle meşgul olduğu için namazı terkedenin nasıl bir gü­nah işlediğini düşünelim. [63]

 

Kur'ân Okunurken Onu Alaya Almak :

 

Kur'ân Allah (C.C.) sözüdür. Ona hürmetsizlik Allah'a hürmet­sizliktir. Bu bakımdan bir yerde Kur'ân okunurken, bir takım yakı­şıksız söz ve davranışlardan sakınmak gerekir. Onu alaya almak ise küfürdür. Aynı zamanda çalgı çalındığı, def, darbuka ve benzeri gü­rültü çıkaran .şeylerle oynandığı yerleı-de Kur'ân okumak büyük-gü­nahlardan biridir. Hattâ bunu o gibi yerlerde sırf kazanç olsun diye okuyanların küfre girdikleri çoğu âlimler tarafından kabul edil­miştir.[64]

 

Kur'ân'a Ve Sahih Hadîse Dayalı Fetvayı Reddetmek :

 

Kur'ân ve Hadîslerin açık beyaniyle belirtilen bir mesele hakkın­daki fetvayı beğenmemek veya onu reddetmek, küfrü gerektirir. Bunu biraz daha açıklıyalım : Alkollü içkilerin haram olduğuna dair söylenen bir fetvayı kabul etmez de bütün içkiler helâldir, derse küfre girmiş olur. Faiz hakkındaki hükümler de böyledir. Diğer dinî meseleleri de bunlara kıyas edebilirsiniz. [65]

 



[1] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/459.

[2] Geniş bilgi için bak : Fetâvâ-yi Bezzaziye.

[3] Mü'min Sûresi, Âyet: 85.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/459-461.

[4] Fetevâ-yi Bezzaziye : C. 6, S. : 318.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/461.

[5] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/461-462.

[6] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/462.

[7] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/462.

[8] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/462.

[9] Fetâvâ-yi Bezzaziye : 6/320 - Hindiyye kenarı.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/462-463.

[10] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/464.

[11] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/464-465.

[12] Bezzaziye : C. 6, S.: 321 - Hindiyye kenarı.

[13] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/465.

[14] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/465-466.

[15] Bezzaziye : C. 6, S.: 323.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/466.

[16] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/466.

[17] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/466.

[18] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/466-467.

[19] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/467.

[20] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/467.

[21] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/467.

[22] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/468.

[23] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/468.

[24] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/468.

[25] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/468.

[26] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/468-469.

[27] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/469.

[28] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/469.

[29] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/469-470.

[30] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/470.

[31] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/471.

[32] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/471.

[33] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/471.

[34] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/471.

[35] Fetâvâ-yi Bezza^iye : C. 6, S.: 335 - Hindiyye kenarı.

[36] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/471-472.

[37] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/472.

[38] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/472.

[39] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/472-473.

[40] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/473.

[41] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/473-474.

[42] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/474.

[43] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/474.

[44] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/474.

[45] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/474.

[46] Fetâ,vâ-yi Bezzaziye : C .6, : 338 - Hindiyye Kenarı.

[47] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/474-475.

[48] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/475.

[49] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/476.

[50] Fetava-yi Bezzazİîye : C. 8, S.; 343 - Hindiyye Kenarı.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/476.

[51] Fetavâ-yi Bezzaziye : C. e S.: 344 - Hindiyye Kenan.

[52] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/476-477.

[53] Bakara; 89.

[54] Bakara: 161.

[55] Ahzab : 64.

[56] Hadis-i Şerif.

[57] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/477.

[58] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/477-478.

[59] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/478-479.

[60] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/479.

[61] Bezzaziye : 8/349.

[62] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/479.

[63] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/479-480.

[64] Fazla bil için bak : Fetavâ-yi Bezzaziye : 6/349.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/480.

[65] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/480.

Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.02 saniye 14,841,218 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024