REDA' - SÜT EMMEK.. 2
SÜT EMME SÜRESİ : 2
Süt Emme Süresi İçinde, Çocuğu Sütten Kestikten Sonra
Başka Kadından Emecek Olursa : 2
Süt Emen Çocuğu Bulunduğu Halde Karısını Boşayan Adam
Süt Emzirme Ücreti Öder : 2
Süt Ananın En Az Kaç Yaşında Bulunması Hürmeti
Gerektirir?. 2
Süt Emmekten Dolayı Gereken Tahrîm : 2
Süt Kardeşinin Kızkardeşiyle Evlenebilir Mi?. 3
Kadın Sütü Geldiği Halde Kocasından Boşanıp Başka Bir
Kocayla Evlenirse : 3
Evlendiği Kocanın Yaklaşmasından Hiç Süt Gelmezse : 3
Zina Ettiği Kadının Doğurup Sütü Gelmeye Başlarsa : 3
Doğum. Yapan Kadının Bir Süre Sonra Sütü Kesilir : Ve Sonra Yine Akmaya Başlarsa : 4
Dokuz Yaşına Henüz Girmeyen Kızın Sütü Gelmeye
Başlarsa : 4
Çocuğun Emip Emmediği Kesin Bilinmezse : 4
Erkeğin Göğsünden Süt Gelirse : 4
Hem Dişilik, Hem Erkeklik Organı Bulunan Hunsanm
Emzirmesi : 4
Ölen Kadının Sütü Tahrimi Gerektirir Mi?. 4
Hayvan Sütü Emen İki Çocuk Süt Kardeşi Olurlar Mı?. 5
İslâm Veya Küfür Diyarında Emilen Süt Ayrı Hükümleri
Gerektirir Mi?. 5
Sütü Mutlaka Göğüsten Emmek Şart Mıdır?. 5
Sütün Diğer Menfezlerden Akıtılması : 5
Süt Yemeğe Karıştırılıp Öylece Çocuğa Verilirse : 5
Anne Sütü Koyun Sütüne Karıştırılıp Çocuğa Verilirse : 5
Kadının Sütü Suya Veya İlâca Karıştırılıp Çocuğa
Verilirse : 6
Azlık Ve Çokluk Nasıl Belirlenir?. 6
İki Kadının Sütü Birbirine Karıştırılarak Çocuğa
Verilirse : 6
Ana Sütü Yoğurt Ya Da Peynir Haline Getirilip Çocuğa
Verilirse : 6
Kız Çocuğu Bir Köy Veya Mahalle Kadınlarından Bir İki
Tanesinden Süt Emerse : 6
Kadınların Rastgele Çocukları Emzirmemeleri Uygun
Olur. : 6
Ayni Kadını Emmiş İki Kızı Bir Arada Nikahlamak Caiz
Midir?. 7
Biri Küçük, Diğeri Büyük İki Kız İle Nikahlanır,
Büyüğü Küçüğe Süt Emzirirse Ne Lâzım Gelir? 7
Fasit Nikâhla Evlendiği Kadınla Cinsel Temasta Bulunur
Ve Sonra Küçük Bir Kızı Nikahlarsa? 7
REZA' HÜKMÜ NE İLE SABİT OLUR?. 7
Yalnız Bir Erkek Şahadette Bulunursa : 7
Evlendikten Sonra Başka Bir Kadın Gelip? «İkinizi De
Emzirdün» Derse : 7
Kadınla Evlendikten Sonra «Bu Benim Süt Kardeşimdir»
Derse : 8
Nikâh'tan Önce Adam; «Bu Benîm Süt Kardeşimdir» Derse
: 8
Evlenecek Olan Kadın ; «Bu Adam Benim Süt Kardeşimdir»
Derse : 8
Nikahlandıktan Sonra Erkek «Bu Benim Kızmadır» Derse Ne Lâzım Gelir?. 8
SÜT EMMEKTEN DOLAYI GEREKEN TAHRÎMİN HİKMETİ : 8
Reza' : Süt emmek..
İrza : Süt emzirmek..
Murzî'a : Süt emziren
kadın.. Süt ana.. Razî' : Sütemen..
Fıkhî terim olarak reza' :
Dinin belirlediği süre içinde bir çoğuğun anasından başka bir kadının göğsünü
emip sütünün midesine girmesi, demektir.
O halde, süt emmeden
dolayı gereken tanrım, süt emme süresi içinde gerçekleşenidir. Emildiği
halde mideye inmeyen süt, süt kardeşliğini ve süt analığını gerektirme. Bu
bakımdan nikâh konusunda tahrîme sebep sayılmamıştır.
a) İmam Ebû Hanif e'ye göre, otuz aydır.
b) İmam Ebû Yusuf ile îmam Muhammed'e göre 24 aydır.
Üç imam da bu konuda
daha çok şu âyete dayanıp hüküm çıkarmışlardır : «Çocuğun taşınması ve sütten
kesilmesi otuz aydır.» îmam
A'zâm, bunlardan her birinin süresi otuz aydır, diye yorumda bulunmuş, Imameyn
ise, hamlin (ana rahminde aşınmanın) en az süresi altı aydır, geriye kalan 24 ay
süt emme süresidir, şeklinde yorum yapmışlardır.
İmameyıı ayrıca bu konuda
Hazret-i Ali (R.A.)'m görüşünü delil göstermişlerdir. Üçüncü Halîfe Hz. Osman
(R.A.) zamanında altı aylık gebe bulunan bir kadın doğum yapmış, bunun üzerine
Hx. Osman (R.A.), kadının zina yaptığına hikmederek kendisine had vurulmasını
emretmiştir. Hz. Ali (R.A.) bu hükme muhalefet ederek, yukarıda mealini
yazdığımız âyeti delil olarak göstermiş, bunun üzerine Hz. Osman verdiği
hükümden vazgeçmiştir.
c) îmam Şafiî'ye göre, iki yaşını doldurmayan çocuk süt
emdiği ve beş defa fasılayla bunu emip her defasında midesine -örfe uygun
biçimde- indiği takdirde süt emme hükmü gerçekleşir.
d) Mâliki Mezhebine göre : Süt emme süresi 26 aydır. İki
ayı ihtiyaten artırdıkları anlaşılıyor.
Hanefî İmamlarına göre,
süt emme süresi içinde çocuk sütten kesildikten sonra başka bir kadının göğsünü
emerse, yine de süt analık ve süt kardeşlik gerçekleşir. Fetva
buna göredir, Süt emme süresi geçtikten sonra çocuk sütten kesilmese bile,
başkasının göğsünü emmesi süt analık ve süt kardeşliği gerektirmez.
Kadın bu durumda
çocuğunu emzirmek zorunda değildir. İki sene yani süt emme süresi içinde süt
emzirme ücreti talep edebilir. Belirtilen sureden sonra taleb hakkı kalkar.
Adam belirtilen süre içinde talep edilen ücreti vermediği takdirde, hâkim
tarafından zorlanarak ödetilir.
Mezhep İmamlarının
çoğuna göre, en az dokuz yaşında bulunması gerekir. Bu yaşta daha küçük bir
kızın süt vermesi, hürmeti gerektirmez. Kadının dul ve bakire olması, ayhalinden
tamamen kesilip kesilmemesi ise, süt analığa te'sir etmez.
Bu hususta gereken
tahrim ana tarafından sabit olacağı gibi, baba tarafından da sabit olur. Çünkü
kocasının cinsel yaklaşması neticesi süt meydana gelmiş kabul edilir.
O halde süt emen
çocuğu, süt anası, süt babası, onların ana ve babaları, evlâd ve torunları
-ister nesep, ister süt cihetiyle olsun- haramdır; onlardan hiç biriyle
evlenmesi caiz değildir.
Hattâ, süt emziren
kadının halen evli bulunduğu kocasından ve ondan önce evli bulunduğu ölen
kocasından dünyaya gelen çocukları da süt emzirdiği çocuğa haramdır; ister
birinci ve ikinci kocasından dünyaya gelen çocukları ona süt vermeden önce veya
sonra doğmuş olsunlar, farketmez.
O halde süt babasının
kardeşi onun amcası, kızkardeşi onun halâsı, süt anasının kardeşi onun dayısı,
kız kardeşi onun teyzesi sayılır. Karı kocanın babaları onun dedesi, anaları da
nenesi mesabesindedir.
Böylece müsaharet
(evlenmeden dolayı meydana gelen akrabalık) hürmeti reza'da sabit olur. Öyle
ki, adamın karısı süt emene haram olduğu gibi, süt emenin karısı da o adama
haramdır. Buna kıyasla tahrîm zinciri sürüi> gider, ancak şu iki mesele
müstesna :
1. Neseb cihetiyle oğlunun kızkardeşiyle evlenmek haram
olduğu halde reza cihetiyle bu haram değildir. Yani adam süt kardeşinin
kardeşiyle, süt oğlunun kız kardeşiyle evlenebilir.
2. Yine neseb cihetiyle kızkardeşinin anasıyla evlenmek
haram olduğu halde, rezâ cihetiyle kızkardeşinin anasıyla evlenmesi haram
değildir. Çünkü neseb cihetiyle kızkardeşiyle ana bir kardeş bulunuyorlarsa, o
takdirde kızın anası, onun da anasıdır. Eğer baba bir kardeş bulunuyorlarsa, o
takdirde erkeğin anası babasının karışıdır. Bu ölçü ve mânâ reza'da mevcut
değildir.
Bir kimsenin, süt
kardeşinin kız kardeşiyle evlenmesi helâldir. Bunun gibi, baba bir kardeşin
anasından bir kızkardeşi dünyaya gelmisse, o takdirde o kızjn ana bir kardeşinin
baba bir kardeşiyle evlenmesi helâldir.
Bunun gibi süt
kardeşinin anasını emmemişse, onunla evlenebilir. Süt halasının anası süt
amcasının anası, süt teyzesi ve süt dayısının anasıyla da evlenmesinde bir
sakınca yoktur.
Süt torunlarının
anasıyla ve süt oğlunun nenesiyle evlenmesi de caizdir. Ama neseb cihetiyle
torunlarının anasıyla ve oğlunun nenesiyle evlenmesi haramdır.
Süt oğlunun halasıyla
da evlenmesinde bir sakınca yoktur. Bunun gibi, süt oğlunun kız kardeşinin
anasıyla, süt oğlunun kız kardeşinin kızıyla ve süt oğlunun halasının kızıyla
evlenmesi de caizdir.
Kadının da süt
kardeşinin dabasıyla, süt oğlunun kardeşiyle, süt torunlarının babasıyla, süt
oğlunun dedesiyle ve süt oğlunun dayı-sıyîa evlenmesi caizdir. Ama bütün bunlar
neseb cihetiyle haramdır.
Kadın sütü geldiği
halde boşanıp iddeti (şer'î bekleme süresi) bittikten sonra başka bir erkekle
.evlenir ve cinsel temasta bulunulursa, bu. durumda kadın gebe kalıp doğuracak
olursa, o takdirde süt ikinci kocaya aittir. îkinci kocadan gebe kalmaz ve ilk
kocasından gelen süt devam ederse, o takdirde süt birinci koyaca aittir.
Bu-arada ikinci kocadan gebe kalırsa, henüz doğurmadan gelen süt, İmam Ebû
Hanîfe'ye göre birinci kocaya aittir. Doğuruncaya kadar bu böyledir.
O halde kadın bu arada
başka bir çocuğu emzirirse, süt hangi kocaya aitse, çocuk onun süt evlâdı
sayılır.
Adam bir kadınla
evlendikten sonra kadın hiç doğurmaz, fakat bir süre sonra sütü akmaya başlarsa,
bu durumda emzirecek çocuk sadece kadının süt çocuğu sayılır, erkeğin değil. Bu
bakımdan adamm başka karısından olan çocuklarıyla bu çocuğı ıı h«h lenmesinde
dinen bir sakınca yoktur.
Zina ettiği kadın ondan
gebe kain- ve bir çocuk doğurunca gelen sütüyle başka bir çocuğu emzirirse, o
takdirde süt emen çocuk zina eden adama haram olduğu gibi, onun babalarına,
evlâdına da nikâhı haram sayılır.
Ancak zântnin amcası ve dayısı o çocukla evlenebilir.
Bunun gibi adam şüphe
ile bir kadına cinsel temasta bulunur ve kadın bu temastan gebe kalıp doğurur,
gelen süt ile başka bir çocuğu emzirirse, o takdirde süt emen çocuk o adamın
süt evlâdı kabul edilir.
Bu Husustaki Genel
Kaide Şudur :
Nesebe, cinsel temasta
bulunan adamdan sabit olan bir çocuk reza' hususunda da ondan sabit olmuş
sayılır. Çocuğun nesebi cinsel temasta bulunandan sabit olmadığı takdirde
reza'ı da sabit olmaz. Sadece emdiği kadının süt evlâdı kabul edilir.
Evli kadın kocasından
gebe kalıp çocuk doğurduktan sonra sütü gelir ve çocuğunu emzirdikten sonra
göğüsleri kuruyup süt gelmez olur, aradan epey bir zaman geçtikten sonra
göğüsleri yeniden sütlenir de onunla başka bir çocuğu emzirirse, o takdirde o
çocuk kadının kocasının süt evladı sayılmaz. Çünkü süt onun cinsel temasından
dolayı gelmiş değildir. Bu sebeple, süt emen çocuk, o adamın başka karısından
olan çocuklarıyla evlenebilir. Bakire Kızın Göğsü Harekete Geçip Süt
Akıtırsa : Bakire kızın göğsünden süt gelir de bununla bir çocuğu emzirirse,
onun süt anası olur ve normal süt analarla süt çocukları arasındaki tahrim
aynen bunlar arasında câri sayılır. Çocuğu emzirdikten sonra evlenirse, kocası o
çocuğun süt babası sayılmaz. Bu yüzden çocuk o adamın başka karısından olan
çocuklarıyla evlenebilir.
Dokuz yaşına girmemiş
bulunan bir kızın göğsünden süt gelir, o da bir çoouğu bununla emzirirse, emme
hükümleri cari olmaz. Çünkü, reza' hükmünün câri olabilmesinin şartlarından,
biri de süt emzirenin en az dokuz yaşına girmiş olması gerekir.
Dokuz yaşını dolduran
bakire kızın göğsünden sarı bir su gelmeye başlar ve o da bununla bir çocuğu
emzirirse, bu emzirmesinden reza' hükümleri gerekmez. Çünkü akan süt değildir.
Göğsünü çocuğun ağzına
koyup ancak onun emip emmediğini farketmiyen kadın, şüpheli bulunduğu için kazaî
yönden çocuğun süt anası sayılmaz, ama ihtiyaten süt analığın gerçekleştiğini
kabul edip ona göre hareket etmek uygun olur.
Erkeğin göğsünden gelen
süt, süt baba olmaya kapı açmaz. Yani bunu bir çocuğa emzirirse, reza' yoluyla
hürmet sabit olmaz. Çünkü bu konuda sadece kadının sütü muteberdir.
Her iki cinsin organını
kendinde taşıyan kimseye İslâm fıkhında Hunsa denir. Göğsünden süt gelir de
bununla bir çocuğu emzirirse, süt analık meydana gelir mi? Kadın olduğu ağırlık
kazanır da bu yönüyle bilinirse, tahrime sebep olur. Erkek olduğu ağırlık
kazanır ve b"u yönüyle bilinirse, tahrim sabit olmaz. Her iki yönüyle bilinir,
bir yönü ağırlık kazanmazsa, ihtiyaten hürmet sabit olur. Tabii bu hususta
kadınların görüşünü almak gerekir.
Süt emme konusunda diri
kadınla ölü kadın arasında fark yoktur. Bu bakımdan ölen bir kadının göğsünde
süt bulunuyor ve bir çocuk da onu emiyor veya süt o kadının göğsünden alınıp
çocuğa içi-riliyorsa, süt analık gerçekleşir ve bu sebeple tahrim sübut bulur.
Süt kardeşliği sadece
kadınların sütüyle gerçekleşir. Bu bakımdan bir hayvanın memesini emen iki
çocuk veya bir hayvanın memesinden alınan süt iki çocuğa içirilirse, süt
kardeşliği gerçekleşmez.
Süt emme konusu şu yer
veya bu yer ile ilgili değildir. Önemli olan kadının çocuğa süt emzirmesidir. O
halde ister bunu dar-i harpte, ister dar-i İslâm'da yapsın farketmez. Her iki
durumda da tahrim sabit olur, süt analığı gerçekleşir.
Daha önce dar-i harpte
iken emer, sonra dar-i İslâm'a geçerler ve çocuğun kadından süt emdiği
bilinirse, o takdirde reza hükmü aynen câridir.
Önemli olan çocuğun
sütü emmesi veya içmesidir. Bunu ister kadinin göğsünden emsin, ister kadının
göğsünden alınıp ona içirilsin,
farketmez, hepsi de tahrimi sabit kılar.
Kulak, tenasül aleti
veya cihazı, dübür, baştaki yarık yara ve , karın nahiyesindeki yara ve yarıktan
kadının sütünü akıtmak, çocuğun midesine veya dimağına ulaşsa bile,
süt analığını gerektirmez. Yani bununla reza' ahkâmı câri olmaz. İmam Muhammed'e
göre, şıringa ile mideye aktılan süt, reza' hükmünü gerektirir. Diğer imamlara
göre gerektirmez. İmam Muhammed'in bu husustaki içtihadı ih tiyate daha
uygundur.
Yemeğe karıştırılıp
çocuğa verilen süt, yemekten fazla miktardı ise, reza1 hükmünü taşır, az ise
taşımaz. Ancak ateş üzerinde pişiri len yemeğe katılan anne sütü çok bile olsa,
kaynayıp yemek içind< özelliğini kaybedip belirsiz hale gelirse, o takdirde
reza' hükmüm gerektirmez, yani süt analığı ve ilgili hükümleri bununla
gerçekleşmez.
Anne sütü karıştığı
koyun sütünden fazla olursa, rezâ' hükmü sabit olur. Bunun gibi, ana sütüne
ekmek karıştırılıp çocuğa yedirilirse, ekmekten süt kokusu hissediliyorsa, o
takdirde tahrîîn sabit olur. i Tabii sütün karıştırıldığı etmek azar azar çocuğa
yedirildiğinde hü-i küm böyledir, iyice karıştırılıp çorba haline gelir de bir
içimde çocu-iğa verilirse, hürmet sabit olmaz.
Önemli Bir Hatırlatma,
:
İslâm Dini, konunun
başlangıcında kısmen belirttiğimiz gibi sütün bir takım özelliklerinden dolayı,
bir takım hükümler koymuştur. Henüz iki yaşını bitirmemiş bir çocuğun herhangi
bir kadından süt emmesi, süt analığını ve süt kardeşliğini gerektirir,
denilmişti .Bu konu işlenirken fukahanın az yukarıda naklettiğimiz gibi başka
bir gıda maddesiyle karıştırılıp yedirildiği takdirde, azlık ve çokluk, çiğlik
ve pişmişlik dikkate alınarak hükümler getirilmiştir. Başka bir gıda maddesine
karıştırılan süt, kaynatma suretiyle özelliğini kaybetmediği takdirde az olsun
çok olsun, yani karıştırıldığı gıda maddesinden az olsun, çok olsun, çocuğun
midesine indiğine göre, reza'-dan dolayı tahrim hükmünü gerektirmesi mantığımıza
daha uygun gelmektedir. Ne var ki bu gibi konularda ferdin mantığı yeterli
değildir. Çünkü nasıl iki yaşını doldurmuş bir çocuğun süt emmesi, tah-rîm
hükmünü gerektirmiyorsa, öylece başka bir gıda maddesine karıştırılıp o madde
içinde belirsiz hale gelen sütten dolayı da tahrîm hükmü gerekmiyor. O halde
mesele sadece sütün mideye inmesi değildir. Sütün belirgin halde veya karıştığı
gıda maddesinden çok bulunduğu, ateşte kaynatılmayıp özelliğini koruduğu
takdirde mideye inmesi meselesi esastır. Bu bakımdan müctehid imamların bu ve
diğer meseleler hakkında izledikleri ictihad yollarını v« bu yolların maksad ve
illetlerini, dayanak ve hikmetlerini bilmeden sadece kendi mantığımıza
dayanarak bir takım tenkidlerde bulunmamız, bizi çok yanlış sonuçlara
götürebilir.
Bu meselede de
yukarıdaki kıstaslar esastır : Karıştırılan su veya ilâç sütten daha az olursa,
tahrîm hükmü sabit olur. Yani burada itibar çokluğadır.
Suya, ilâca veya
herhangi bir gıda maddesine karıştırılan sütün azlığı ve çokluğu rengi ve
tadıyla belirlenir. Sütün rengi ve tadı karıştırıldığı maddede belirsiz hale
gelmişse, süt az, karıştırıldığı madde çok kabul edilir. Rengi ve tadı kayb
olmamışsa, o takdirde süt çok kabul edilir. Bu, İmam Muhammed'e göredir.
Sütle karıştırıldığı
madde eşit durumda ise, tahrim hükmü -ihtiyaten- sabit olur. Çünkü bu durumda
süt belirsiz hale gelmemiş demektir.
Bir rivayete göre,
hangisi daha çoksa hüküm ondan yana tahrî-me sebep olur. îmam Ebû Hanîfe ile
îmam Ebû Yusufun bu görüşte olduğu söylenir. îmam Muhammed'e göre, bu durumda
hangisinin az, hangisinin çok diye bir ayrıma gerek yoktur, her iki kadın da
çocuğun süt anası sayılır ve tahrîm hükmü ikisinden de yana sabit olur. Diğer
bir rivayete göre, İmam Ebû Hanîfe de îmanı Muham-med'in bu görüşüne dönmüştür.
En zahir ve ihtiyata uygun olan da budur. Nitekim
fukahanın çoğuna göre, îmam Muhammed'in görüşü daha sahihtir. Çünkü süt az olsun
çok olsun, her iki durum da da belirgin haldedir.
Ama her iki kadının
sütü eşit durumda olursa, bi'1-icmâ' tahrîm ikisine de taalluk eder. Buna
muhalefet eden, farklı görüş getiren olr namıştır.
Ana sütü özelliğinden
çıkarılıp peynir veya yoğurt haline getiri böylece çocuğa yedirilirse, tahrîm
hükmü sabit olmaz. Çünkü bu [urumda artık ona süt denilmez.
Üeride hangi kadının
emzirdiği kesin olarak bilinmezse, o takdir-o mahalle veya köyün erkeklerinden
herhangi biriyle evlenmesinle bir sakınca yoktur. Ama onlarla evlenmemesi daha
iyi olur.
İleride bir yanlışlığa
neden olmaması için kadınların rasgele ço-îuklan emzirmemeleri,.hattâ zaruret
olmadıkça bu yola girmemeleri gerekir.
İki yaş içinde çocuğa
önce süt verenle sonra süt veren arasında ark yoktur, her ikisi hakkında da
tanrım hükmü câridir.
Ayni kadını belirtilen
süre içinde emmiş iki kızı bir adamın nişanlaması haramdır. Çünkü bu kızlar süt
kardeşleri sayıhr, iki kız «ardeşi bir nikâh altında toplamak ise caiz değildir.
Ancak onlardan biriyle evlenmesinde bir sakınca yoktur.
Biri henüz iki yaşını
doldurmamış, diğeri ise ergen olmuş, iki kızı nikahladıktan sonra büyük kız
küçük kızı emzirirse, her ikisi o adama haram olur. Bu durumda kasıd yoksa,
küçük kıza yarim mehr verilir. Büyük kızla cinsel temasta bulunmaınışsa, mehr
gerekmez.
Bunun gibi, büyük kızın
anası gelip küçük kızı emzirirse, het ikisi de bâin olur, yani kocalarından boşanmış olurlar. Çünkü bu durumda büyük kızla küçük
kız süt kardeşi oluyorlar. îki kız kardeşi bir adamın nikahlaması ise haramdır.
Sonradan nikahladığı
küçük kızı, fasit nikâhla evlenip cinsel temasta bulunduğu kadının anası
emzirirse, bu durumda küçük kız bâin olur, nikâhı hükümsüz kalır.
Süt emmenin hükmü şu
iki husustan biriyle sabit olur :
1. İkrar, (kocanın bu hususu ikrar etmesi),
2. Beyyine (şahit ve belge)..
O halde reza' hükmünün sübût
bulması ya kocanın ikrarı, ya da iki erkek veya bir erkek iki kadının -âdil
olmaları şartiyle- şahade-tiyledir. Bu durumda kaadı derhal müdahale edip onları
birbirinden ayırır.
îki erkek veya bir
erkek iki kadın şahadette bulunduğunda kaadı karı kocayı ayırır, ancak cinsel
temasta bulunmuşsa, mehr-i mü-semmanın en azını verir. Cinsel temasta
bulunmamışsa, mehr gerekmez. Bunun gibi nafaka ve mesken de vermekle yükümlü
tutulmaz. Ancak kendiliğinden böyle bir yardımda bulunursa, mesele yok.
Yalnız bir erkeğin veya
iki kadının şehadette bulunması bu meselede yeterli değildir. Bununla beraber
adamın kalbinde yapılan şahadetin doğru olduğuna dair bir kanaat meydana
gelirse, karısından ayrılması daha uygun olur.
Kadınla erkek
evlendikten sonra yabancı bir kadın gelip «ikinizi de emzirdim» derse, bu
meselede dört veçhe ortaya çıkar :
1. Kan koca o kadını tasdik ederlerse, nikahlan derhal
hükümsüz kalır. Cinsel temasta bulnmamışsa, mehr gerekmez.
2. Karı koca o kadının yalan söylediğine hükmederlerse,
evlilikleri devam eder.
3. Haberi veren kadın adaletle tanınan bir kişi ise,
afdal olan şudur ki, tenezzühen ayrılırlar.
4. Bu durumda ayrılmadıkları takdirde,
bir şey gerekmez ve karı koca birbirine helâl sayılır.
Bunun gibi iki kadının
şahadette bulunması veya bir erkekle bir kadının veya âdil olmayan iki erkeğin
veya âdil olmayan bir erkek iki kadının şahadeti de karı kocanın tasdik ve
tekzibine göre hüküm taşır: Tasdik ederlerse, nikâhları fasit olur, tekzîb
ederlerse evlilikleri devam eder.
Yalnız erkek tasdik
eder, kadın ise bunun yalan olduğunu söylerse, erkeğin tasdikine itibar
edilerek nikâhları fasit olur. Bunun aksine, kadın tasdik edip erkek yalanlarsa,
nikâh hali üzere kalır, yani evlilikleri devam eder. Ancak burada kadın kocasına
yemin ver-direbilir. Yemin ederse, mesele yok, etmekten kaçınırsa, o takdirde
ayrılmaları sağlanır.
Adam evlendikten sonra
karısı için, «Bu benim süt kardeşimdir» der sonra da, bu bir vehimdir ki bana
geldi, aslında aramızda süt kardeşliği yoktur, derse, ayrılmalarına gerek
kalmaz. Bunda istihsan varc . Ama erkek bu sözünde ısrar edip durursa, o
takdirde ayrılmalı ı sağlanır. Ayrıldıktan sonra sözünden dönmesi bir hüküm
ifade etmez
Bu durumda kadın da süt
kardeşi olduklarını tasdik ederse, kendisine mehr vermek gerekmez. Kocasını
tekzib ederse, yarım mehr gerekir. Ama kocası onunla cinsel temasta bulunmuşsa,
o takdirde tam mehr vermesi vâcib olur. Ayrıca nafaka ve konut da vermesi
gerekir.
Henüz *nikâh akdi
yapılmadan adam evleneceği kadını kasdede-rek, «Bu benim süt kardeşimdir» veya
«süt anamdır» der, sonra da «öyle vehmettim, aramızda böyle bir kardeşlik ve
analık yoktur» derse, o takdirde evlenmelerinde dinen bir sakınca kalmaz. Ama
ilk sözünde, ısrar edip durursa, o takdirde evlenmeleri caiz olmaz. Evlen-seler
bile hakim derhal onları ayırır. Ayrılmadan Önce bu husustaki ikrarını inkâr
ederse, onun böyle söylediğini iki şahit tesbit etmişse, o takdirde, ayrılmaları
sağlanır.
Evlenecek olan kadın,
nişanlısı için «Bu benim süt kardeşimdir veya süt babamdır veya süt kardeşimin
oğludur» der, adam da bunun böyle olmadığını söylerse, kadın isterse yalan
söylediğini itiraf etsin, isterse etmesin, yapılan nikâh caiz olur. Evlendikten
sonra kadin yine bu iddiasında ısrar eder, «söylediğim doğrudur» derse, artık
ayrılmaları cihetine gidilmez.
îkisi de süt kardeşi
bulunduklarını söyler, sonra da kendi kendilerini yalanlar, yani süt kardeşi
bulunmadıklarını ifade ederlerse, yapılan nikâh, caiz olur.
Bunun gibi kadın,
nikâhlanacağı erkek için, «Bu benim süt oğ-lumdur» der, buna rağmen nikâh akdi
yapılırsa, yapılan akid caiz sayılır. Çünkü bu konuda kadının iddiasına itibar
edilmez. Eetvâ da buna göredir.
Evlendikten Sonra Erkek
: «Bu Benim Ananadır» Derse î Nikâh akdi yapıldıktan sonra erkek nikâhlandığı
kadın için : «Bu nesep cihetiyle benim anamdır veya kız kardeşimdir ya da
lazımdır» der, o kadının da sahih (yani sıhhatli) bir nesebi bulunmaz ve
bilinmez, ama evlendiği erkeğe ana olmaya veya kızı bulunmaya elverişli bir
yaşta ise, bu durumda erkekten tekrar sorulur, eğer «ben öyle vehmettim veya
hatâ yaptım, yanlışlıkla öyle söyledim» derse, nikâhları devam eder. Eğer
sözünde ısrar ederse, derhal ayrılmaları sağlanır.
Ama kadının yaşı ve
durumu itibariyle, böyle bir evlad doğurması aklen mümkün değilse, o takdirde
yine evlilikleri devam eder.
Erkek bu sözünde ısrar
eder, ama nikâhlandığı kadının nesebi belli ise, yani halk tarafından
biliniyorsa, o takdirde ayrılmaları cihetine gidilmez. «Bu benim anamdır»
demesi de ayni ölçü ve anlamda bir hüküm taşır.
Ana sütünün bir çok
özellikleri vardır. Laboratuvar araştırmaları bize ana sütünün çocuk için en
yararlı besin maddelerini taşıdığını göstermektedir. Çocuğun beslenmesi,
büyüyüp gelişmesi için çok lüzumlu olan ana sütünün, diyebiliriz ki sadece beden
üzerindeki olumlu te'siriyle yetinmemiz, bunun ötesinde çocuğun ruhu ve
ka-rekteri üzerindeki etkilerini dikkate almamamız hatalı olur. Çünkü gıda
maddelerinin ruh, yani mânevi yapımız üzerindeki olumlu, olumsuz yöndeki
te'sirleri az-çok bilinmektedir.
Büyük İslâm Sosyologu
îbn Haldun, Mukaddime'sinde bu konuya bir takım müşahede ve tecrübelere
dayanarak geniş yer vermiş ve isbatına çalışmıştır. Çölde daha çok deve eti
yiyenlerin inatçı, koyun eti yiyenlerin uysal olduklarını, domuz eti yiyenlerin
kıskançlık ruhunu kaybettiğini belirtir. Şüphesiz ki bunda hakikat payı yok de-
Bize göre, anne ne
kadar muhteremse, sütü de o nisbette muhteremdir. Ayni zamanda süt anneden bir
parça sayılır. Çocukla anne arasındaki sevgi, saygı bağlan bir bakıma süte
dayanır. Çocuğunu bir süre kucağında emziren kadının ilgi ve .şefkatiyle,
çocuğunu doğar doğmaz mamayla besleten kadının ilgi ve şefkati arasında büyük
fark olduğu yine yapılan araştırmalardan, elde edilen istatistik! olgulardan
anlaşılmıştır.
Görülüyor ki, anne ile
yavrusu arasındaki bağı en çok kuvvetlendiren, süttür. O zaman İbn Haldun'un
sözüne dönüyor ve ana sütünün çocuğun ruhu 'üzerinde geniş anlamda te'sirleri
vardır, diyoruz.
îlmî araştırmalar bu
konuda ilerledikçe bize sanırım ki geniş malzeme sunacak ve şüphelerimizi
giderecek düzeye gelecektir.
O halde başka bir
kadının sütünü emen yavru, bir bakıma onunla mânevi bir irtibat kurmuş oluyor.
Ana ruhundan bir bağ, çocuğun ruhuna uzanıyor, kopması zor bir ilgi kuruyor.
Bu
nedenle kadını, özellikle anayı çok muhterem sayan ve onu her yerde aziz tutan
İslâm Dini, onunla süt emzirdiği çocuk arasındaki manevî ilgi ve te'sirleri,
kadının saygınlığını, analık vekarmı dikkate alarak, evlenmelerini haram kılmış,
süt analık müessesesini kurup, toplumu yaklaştırıcı, barıştırıcı, kaynaştırıcı
anlamda ikinci kademede bir aile planlamıştır. Böylece süt emen çocuk kadının
süt evlâdı olduğu gibi, onun kocasının da süt evlâdı, çocuklarının süt kardeşi
sayılıyor. Bu yüzden neseb cihetiyle nikâhı haram olanlar süt cihetiyle de haram
kılınıyor, bazı istisnaları olmakla beraber, bu tahrimin devamını ön görüyor.