Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı Celal YILDIRIM

TAKSİTLE SATIŞ. 2

BEYT = ALIM - SATIM.. 2


TAKSİTLE SATIŞ

 

«Ey imân edenler! Belirli bir süreye kadar  birinize borçlandığınız zaman onu yazanı aranız­da bir kâtip de doğru olarak onu yazsın.»[1]

Âyet-i Kerime'den belirli bir süre borçlanmanın, va'de ile alım -satımda bulunmanın caiz olduğu anlaşılıyor. Ancak bu cevazın bir ruhsat mı, yoksa azimet mi olduğunda görüşler farklıdır : Îbnü'1-Ara-bî'ye (H. : 468 - 543) göre, bu bir ruhsattır. Diğer bazı ahkâm müfes-sirlerine göre, zahirine bakılırsa bir azimettir.[2]

Va'deli alım-satımda bulunmanın caiz olduğu BasûlüllaJı (A.S.) Efendimizin Sünnetiyle de sabit olmuştur. Buharî'de Hazreti Âişe (R.A.) Validemizden yapılan, sahih rivayette, diyor ki : «Peygamber (A.S.) Efendimiz bir Yahudîden bir miktar gıda maddesini belirli bir süreye kadar veresiye satın aldı ve demirden ma'mul zırhını rehin olarak ona bıraktı.» (612)

îmam Buharı bu hadîsi tam on yedi yerde zikretmiş, bununla hadîsin va'deli satış konusunda geniş bilgi verdiğini belirtmek iste­miştir.

îbn Nüceym (H. ? - 970) Bahrirâik adlı kıymetli eserinde diyor ki : «Bir malı peşin parayla da, belirli bir süre veresiye de ahp-sat-mak caiz ve sahihtir.» [3]

Ancak peşin-veresi ve taksitle satışta fiat farkı şartım ileri sür­mek caiz midir? Mesele ihtilaflıdır, yani fakiihlerin bu husustaki gö­rüş ve tesbitleri farklıdır. Buna cevaz verenler çoğunluktadır. Ancak meseleyi bütün derinliğiyle kavrayabilmek için önce fıkıhta bey'i = aîım-satımın kısımlarını ve sıhhat şartlarını bilmeye ihtiyaç vardır.[4]

 

BEYT = ALIM - SATIM

 

Genel olarak beyi' yani ahm-satım ikiye ayrılır : Mün'akid ve gayr-i mün'akid.. Mün'akid olan beyi' de sahih, fâsid, nafiz ve mev­kuf olmak üzere dört kısma ayrılır. Gayr-i mün'akid ise bir kısım­dan ibarettir, o da bâtıl, yani dinen hükümsüzdür.

Sahîh Beyî' : Aslı ve vasfı itibariyle meşru' olanıdır.

Fâsîd Beyi' : Aslı itibariyle caiz, vasfı itibariyle caiz olmayan­dır.

Nafiz Beyî' : Başkasının hakkı taalluk etmiyenidir.

Mevkuf Beyi' : Başkasının hakkı taalluk edenidir, «bey'i fu­zuli gibi» Bey'i fuzuli : Şer'î izin olmadığı halde başka birisinin hak­kında tasarruf eden üçüncü şahıstır.

Bâtıl Beyi' : Aslı ve vasfı itibariyle meşru' olmayan alım-sa-tımdir.

Konumuz olan Taksitle Satış, Peşin Ayrı, Veresi Ayrı, sözü edilen kısımlardan hangisine girer? Bunu tesbit edebilmek için önce beyi'de bu ve benzeri şartları ve bu şartların beyi'de muteber olup olmadığını bilmemiz gerekmektedir. Çünkü beyi'de ileri sürü­len şart, ya bey'in muktezasmdandır (bedeli ödeninceye kadar satı­lan malın elde tutulması şartı gibi), ya da muktezası değil de ona mülayimdir (alıcmm ödeyeceği bedel için bir kefil getirmesi şartı gi­bi), veya ne bey'in muktezası, ne de mülayimidir, fakat Şeriat o gibi şartlara cevaz vermiştir (muhayyerlik ve belirli bir süre tanıma şar­tı bu cümledendir). Veyahut Şeriat ona cevaz vermemiş, ancak Müs­lüman halk arasında ötedenberi pazarlamada örf haline gelmiştir. (şapkaya astar, cekete cep, ayakkabıya bağcık takılması şartı gibi).

Bir de bunların dışında akdin iktiza etmediği ve akidlerden hiç birine yarar sağlamıyan şart var ki, fukahanm çoğuna göre beyi' o şartla yapılırsa fâsid olur (Bu atı başkasına satmaman şartiyle onu sana sattım demek gibi).

O halde farklı fiat üzerinden taksitle satış bu şartların hangisi­ne dahildir? Fukahanm beyanına göre, bu, bey'in muktezasmdan ol­madığı gibi ona mülayim bir şart da değildir. Şeriatın böyle bir şar­ta sarih olarak cevaz verdiğini tesbit etmek mümkün değildir. Müs­lüman halk arasında ötedenberi böyle bir örfün câri olup olmadığı ise münakaşa konusudur. Hem böyle bir örf bile olsa, Hadîs-i Şerifi hususlandırır mı? Bu husustaki kıyas teamül ile terkedüir mi? Mü-tearef olan şart, bey'i fâsid kılar mı? Bir.beldenin kendine has örfü muteber tutulur mu? Böyle has bir örfle kıyas terkedüir mi? Yine bir beldenin  kadîm veya hadis örfüyle Peygamberimizin hadîsleri

hususlanabilir mi?

Bütün bu sorular üzerindeki görüşler farklı ve çeşitlidir.        

îbn Âbidîn (M. : 1783 - 1836)    Neşrü'l-Örf Fi Binaî Ba'di'l- Ahkâmı Alâ'l-Örf adlı risalesinde diyor ki : «Örf-i amm, haberi hususlandmr ve böyle bir örf ile kıyas terkedilebüir»den   maksad, Sahabe ve onlardan sonra gelen müctehidler devrinde umumileşen örftür.

"Beyi'de iki şart yoktur» ve «Kim bir beyi'de iki beyi. yaparsa, ona ya en azı vardır, ya da ribâ (faiz) vardır.» Yani iki beyi'der maksat iki ayrı fiat kasdediliyor, satıcı en az fiatı kabul ederse.me sele yok, ikinci fiatı kabul ederse faiz yemiş olur.[5]

Sahih hadislerde bir defada iki bey'i ve beyi'de iki şartın men' edildiği dikkate alınacak olursa, bunu hususlandıran bir örfün Sa habe ve Müctehidler devrinde umumileştiğini isbat etmek mümkü] değildir.

Ancak mevcut Fıkıh kitaplarında bir defada iki bey'i veya beyi e ileri sürülen şart konusunda vârid olan Nehy-i Rasûlüllah = Pey-amber yasağı te'vil edilmek suretiyle böyle bir şarta cevaz verildi-;ini görüyoruz.

Te'vîl diyoruz, çünkü bu mevzudaki şartlar (sıhhat şartları tah-lid edilmiştir. Nitekim sahih kaynaklardan süzülerek rivayet edilen u Hadîs-i Şerif bunu ifâd© etmektedir :

«Şu insanlara ne oluyor da Allah'ın Kitabında olmayan şartları ileri sürüyorlar. Kim Allah'ın Kitabında bulunmayan bir şartı ileri sürerse, o şartı batıldır. Yüz şart bile ileri sürülse, Allah'ın şartı da­ha haklı, daha. sağlam ve daha güven vericidir.»[6]

Hazret-i Âişe Validemizin (R.A.) rivayet ettiği bu hadîs-i şerifin şarta dayalı köle alım-satmüyle ilgili bulunduğunu hem Bühari, hem Buhari şerhleri Umdetü'l-Kaarî ve Kastalanî belirtmişlerdir.

Az yukarıda da belirtildiği gibiı bir malı peşin bedelle satmak caiz olduğu gibi belirli bir süre sonra ödenmek üzere veresi satmak da caizdir. Ancak veresiyede müddet belirtilmiyecek olursa, fukaha-dan bazısına göre bu bir ay olarak kabul edilir. Fetva da bu görüşe göredir. Fetâvâ-yi Hindiyye'de müddeti meçhul olan beyi' fasiddir. denilmekledir. Bu, «Ne zaman elime para geçerse o zaman öderim» şekliyle ilgilidir.

Mi'rat-i Mecelle'de bu husus daha da açıklanarak deniliyor ki «Semeni te'cil ve taksit ile beyi' sahih olur. Semenin te'cilinde ve tak sitinde müddet malûm ve muayyen olmalıdır.

Veresiye pazarlık olur da müddet ta'yîn olunmazsa bir ay'a mas ruf olur.»

«Peşin veya veresiye şartı olmaksızın çarşıdan bir şey alsa, akçe­si peşin vermesi gerekir.»[7]

Bu maddelerden ve yukarıdaki kayıtlardan anlaşılan şudur : Se­menin te'cilinde müddet belli olmalıdır. Hiç bir şey söylenmeksizin yani peşin veya veresiye diye bir kayıt belirtmeksizin alman bir şe­yin bedelinin peşin ödenmesi; veresiye kaydı konulmuş fakat müd­det belirlenmemişse bir ay sonra ödenmesi gerekir. Ayrıca bu konu­da beldenin câri örfü de dikkate alınır.

Görülüyor ki beyi'de peşin-veresiye mal alıp satmak caizdir. An­cak peşin ve veresiye durumlarında farklı fiat şart koşularak tak­sitle satışta bulunmak caiz midir? îşte bu tarz bir alım-satım yuka­rıda belirtilen kısımlarla ve o kısımlarla ilgili şartlarla karşılaştır­mak ve fukahanm tesbit ve görüşlerini sıralamak ve sonra bir hük­me varmak gerekir.

îbn Âbidin Şart-I Fâsid konusunda diyor ki.:

«Akdin iktiza etmediği ve ona mülayim de olmayan, aynı za­manda âkidlerden birine menfaat getiren ve bir de o hususta câri bir örf bulunmayan; Şeriatte de cevazına yol bulunmayan şart, şart-i fasiddir.» [8]

Kâsânî, Bedayiussanayi'de diyor ki :

«Fasid bey'a gelince, o, içinde sıhhat şartlarından bir şartın ye­rine getirilmesi kaçırılıp arızalanan beyi'dir.» [9]

Aynı eserde Hâherzade'den naklen deniliyor ki :

«Âkidlerden birine menfaat sağlayan şart, görüş farkı olmaksı­zın mekruhtur.» [10]

Mezahib-i Arbaa'da deniliyor ki :

«Şartlı alım-satımda âkidlerin birine bir menfaat varsa, bu şart akdi bozar. Şayet âkidlerden herhangi birine bir menfaat yoksa akdi bozmaz.» [11]

Bundan açıkça anlaşılıyor ki beyi'de şart-i fâsid, akdin iktiza etmediği ve ona mülayim olmayan, aynı zamanda o hususta şer'î bir cevaz ve câri bir örf de bulunmayan ve fakat âkidlerden birine men­faat sağlıyan şarttır.   (Bu Hanefîlere göredir).

Şâfiilere göre de akdin  iktiza etmediği ve bey'in maslahatına uygun olmayan şart, şart-i fâsiddir. Mecmeul-Enhür'de deniliyor ki :

«Beyi' = Alrm-satım, akdin iktiza etmediği ve âkidlerden birine menfaat sağladığı' bir şarta bağlanırsa, o beyi' fâsid sayılır.[12]

Diğer kaynak fıkıiı kitaplarında da buna yakın ifadeler yer al­maktadır. Bu bakımdan daha fazla kaynak verip konuyu uzatmaya gerek görmüyoruz. Asıl üzerinde durmak istediğimiz husus şudur :

Bey-i Fâsid hakkında fıkhı tesbit bu olunca, farklı fiat üzerinden taksitle ve va'deli satış, bey'in iktiza etmediği veya âkidlerden biri­ne verilen va'deden dolayı menfaat sağladığı ;bir şart-ı fâsid midir?

Bu hususta mezheplerin ve müctehid imamların, aynı zamanda aynı mezhebe bağlı bulunan fukahanın görüşleri nelerdir?

Önce farklı fiat üzerinden taksitle satışa, diğer bir deyimle farklı fiat üzerinden veresiye satışa te'vîl yollu cevaz verenleri sıralı­yoruz :

1. İbn Âbîdîn'de deniliyor ki :

«Meşayih hadis ile men'edüen bey'i ıyne hakkında ihtilâf et­mişlerdir. çoğuna göre ıyne : Muhtaç bir adamın bir kimseye gele­rek on dirhem ödünç istemesi ve fakat Ödünç vermekle bir menfaat elde edemiyeceğini düşünen mukriz ona : Sana ödünç para vere­mem, Arzu edersen pazarda kıymeti ön dirhem Olan şu elbiseyi sa­na on iki dirheme satayım da götürür onu on dirheme satarsın ve böylece ihtiyacını karşılarsın, demesi ve ödünç istiyenin de buna rı­za, göstermesidir.

îmanı Muhammed diyor ki : Bu tarz bir aîım-satun benim gön­lümde ve vicdanımda dağlar kadar ağırdır (yani büyük bir vebal­dir). Bunu faiz yiyenler uydurup icad etmişlerdir.»[13]

Fukahadan bazısı bunu fiat farkı üzerinden va'deli satışla yo­rumlamışlardır. Gerçi bu her ne kadar farklı fiat üzerinden taksitle satışa pek benzemiyorsa da mâna ve maksad bakımından ikisi ara­sında kanaatimce pek fark yoktur. Çünkü bir bakıma peşin-veresi kapsamına giriyor. Böylece îbn Âbidîn taksitle satış konusunu açık biçimde belirtmemiş, sadece Bey-Î Iyne bahsinde buna işaret etmek istemiştir.

2. Hidâye Şerhi Fethü'l-Kadîr'de deniliyor ki i

Hadîs-i Şerifini tefsir eden Ebu Ubeyd b. Selâm şu yorumda bu­lunuyor : «Birinin diğerine, bunu sana peşin şu kadara, veresiye de şu kadara sattım (satıyorum) demesi (ve bu iki şarttan biri ihtiyar edilmeden) ayrılmaları, bey'i = mevcut ahm-satımı fâsid kılar.»[14]

Fethü'l-Kadîrin bu ibaresinden anlaşılıyor ki : Hadîs-i Şerif ile men'edilen «Bir defada iki beyi'»den maksad budur. O halde peşin ya da veresiyeden biri -henüz alıcı ile satıcı birbirinden ayrılmadan ih­tiyar edilirse, o takdirde yapılan beyi' = alını-satım fâsid sayılmaz. Çünkü bedelin peşin olduğu takdirde 1000, veresiye olduğu takdirde 2000 olması ve bunlardan birinin akid esnasında kabul edilmesi faiz anlamında değildir. Ama beyi1 esnasında «Evde oturmak veya köle­nin hizmet etmesi» şartı böyle değildir; o, faiz manasına gelen bir şarttır.

Resûlüllah  (A.S.) Efendimizden sahih senedle rivayet    olunan,

hadîsine gelince : Bunun üzerinde söz sahibi olanların yorum ve açık­lamasından, bunun da yukarıda geçen,

hadîsin mânasında olduğu sanılmışsa da aslında ikisi arasında bir nüans (fark) mevcuttur; bu ondan daha has bir anlam ve hüküm ta­şımaktadır. İmam Şafii bu ikinci hadîsi şöyle açıklayıp yorumlamış îunca evim de sana gerekli olur

3. Et-Tac Elcâmıu Lî'l-Usûl'da

Hadîsin   açıklamasında   deniliyor ki :   Bu hadîs   üzerinde   ilim adamlarının görüş ve yorumu çok farklıdır : Îbnü'1-Esir (H. 544 - 606) En-Nihâye adlı eserde diyor ki : Meselâ, bir ay sonra bir sâ' (3334 gr.) buğday teslim edilmek üzere bir dinar verir de müddet dolunca mezkûr buğdayı ister, alıcı ona : Bu bir sâ'a buğdayı iki sâ' buğday karşılığında bana sat, der ve âkidler bunu kabul ederse, bu birinci bey'a giren ikinci bir bey'i olduğundan bir defada iki beyi'den bulun­mak sayılır. Bunun en azı olan bir sâ'ı alırsa caiz olur; iki sâ'ı alırsa tefadül bulunduğu için faiz olur.

Veya bir borcu bir başka borca karşılık satmaktır ki bu da men1-edilmiştir. îmam Şafiî diyor ki : Satıcının alıcıya, «Köleni bana şu kadara satman şartiyle şu evimi sana şu kadara satarım veya 6atdemesi gibi.

Ya da satıcının alıcıya : «Şu elbiseyi sana peşin on dirhem vere­siye yirmi dirheme satıyorum» demesi ve iki beyi'den biri ihtiyar edilmeden alıcı ile satıcının ayrılmaları, gibi..

İşte bu kabil ahnvsatım, akdin şekli bilinmediği için bâtıldır. Müşteri yani alıcı bu ikisinden birini ihtiyar etmiş olsaydı -veresi ol­duğu için gününrayicinden farklı bir fiatla satışı caiz görenlere gore- sahih olurdu.  (625)

sanın oıuruu. 

4. Müfessir Elmalıli Hamdî Yazır Kendi Tefsirinde Riba bahsinde bu konuya temasla diyor ki :

«Yukarıda geçen ibareden anlaşıldığı üzere RÎBA = Faiz insa­nın malını ivazsız (karşılıksız) almaktır. Yüz lirayı yüz bir liraya pe­şin veya veresi satmak her halde aşikardır ki bir lirayı karşılıksız al­maktır. İnsanın malı da hacetiyle alâkadar olduğundan büyük hür­meti hâizdir. Nitekim Resûlüllah (A.S.)  :

«İnsanın   malının   hürmeti   kanının   hürmeti   gibidir.»   buyurmuş­tur. Binaenaleyh insanın malını ivazsız ahzetmek (almak) haram ol­mak lâzım gelir. Acaba o yüz lira re'sülmalın (ana sermayenin) bir müddet zimmette ibkası (tutulup bekletilmesi) bir liranın ivazı mı­dır? Bir de bugün peşin olarak on kuruşa satılacak bir şeyi' bir ay sonra veresiye olarak on bir kuruşa satmak da caiz oluyor mu? Ha­yır, bir lira sağlam bir liradır.   Yüz liranın   zimmette   durması   ise mevhum ve i'tibarî bir duruştur ki bu duruş bir menfaat olabileceği gibi ayni zamanda bir zarar da olabilir. Hattâ bundan dolayıdır kî ribâ (faiz) yalnız insanın malını ivaz almakla kalmayıp ivazlı namı­nı vermek gibi bir ahlâksızlığı, bir yalancılığı ve bir nev'i sahtekâr­lığı mutazammındır. Buna karşı gösterilen terazinin bir tarafı haki-kette rıza değil bir kerhtir. Bunun için bir lirasmı doğrudan hibe ve­ya sadaka olarak veren kimse ile faiz olarak veren kimsenin ahval-i kalbiyyelerinde ne büyük tefavüt (farklılık) vardır. Birisi en yüksek sekinete ermiş bir kalb olarak münşerih olurken diğeri malını çarp­tırmış bir biçare vaziyetinde ıztırap içindedir.

Beyi'deki veresi, peşin farkına gelince : Eğer alman verilen be-deleyn bir cinsten değil iseler bunlar her hangi bir akidde yekdiğe­rine tekabül ettirildikleri ve yalnız birbirleriyle ölçüldükleri zaman aralarında tefadül farkına imkân yoktur. O tefadül bu mübadelede değil akidden hariç olan üçüncü bir mikyasa nazaran sabit olabilir. Bunun için yalnız bir akdi beyi' hiç bir zaman ribh (kâr)  ifade et­mez. Beyi'de ribih bir şey üzerine teval-yi ukudun neticesidir. Tüc­car da böyle ukud-i mütevaliye ile iştigal edendir. Meselâ, on kuruş şu anda ve şu akidde bir okka buğdaya tam mukabil olabildiği gibi diğer bir gün ve diğer bir akidde on okka buğdaya tekabül eder- Ve kuruş ile buğday arasında cinslerinin ve menfaatlerinin tehalüfün-den dolayı tarafeyn her zaman için seve seve hakiki bir mübadele yapabilir. Ve hiç biri maksadına nazaran bir şey zayi' etmiş olmaz. Bu, bunlardan birisine bir kâr te'min etmiş olursa o kâr yalnız bun­dan değil, bununla daha evvelki bir akdin mukayesesindendir. Yani on okkayı on kuruşa satan ihtimalki mukaddeme    onu beş kuruşa almıştır. Bilakis bir okka unu on kuruşa satan da yirmi kuruşa al-, mış olabilir. Ve bey'i suretiyle muamelatı ticariyedeki kâr-ü zarar hep böyledir.»[15]

5. Merhum Ömer Nasuhî Bilmen,  Istılahat-i Fıkhiyye Ka muşunda bu konuya şu cümlelerle dokunmuşsa da açık bir ifade kul­lanmamıştır :

«Bir malı peşin bir semen ile satmak sahih olduğu gibi cinsinin hilâfına olarak müeccel ve mukassat bir semen (bedel-fiat) ile sat­mak da sahihtir. Bu halde satan, semeni vaktinden önce istiyemez.»

«Semenin te'cil ve taksitinde müddetin ve taksitlerin âkidlerce malûm ve muayyen olması lâzımdır. Aksi takdirde beyi' fâsid olur.»[16]

6. Fethü'l-Allam Li Şerhi Büluği'l-Meram'da    deniliyor ki :

«Ebu Hüreyre (R.A.)'den yapılan rivayette, Resûlüllah (A.S-) Efendimiz «Bir defada iki beyi'de bulunmaktan nehyetmiştir» me­alindeki hadîsi Ahmed bin Hanbel, Nesâî rivayet etmişlerdir. Tirmi-zî ile İbn Hibban bunu sahih görmüşlerdir.»

Ebû Davud'un Ebû Hüreyre CR.A.) 'den yaptığı rivayette ise,

hadîsin tefsirinde îmam Şafiî diyor ki : «Bunun iki türlü yorumu var­dır : Satıcının alıcıya, şunu sana veresi iki bine, peşin bin sattım, hangisini istersen onu alırsın» demesinde ibham ve ta'lîk bulundu­ğu için bu tarz bir beyi' fâsiddir. İkinci yorum ise, «Atını bana sat­man şartiyle bunu sana sattım» demesi gibi.

Birinci şekildeki nehyin illeti, semenin müstekar olmaması ve bir şeyi veresi satarken günün rayicinden fazla satmayı men'eden-lere göre ribâya yol açmasıdır. İkinci şeklin illeti, müstakbel bir şar­ta ta'lik edilmesidir ki, bunun vukuu da adem-i vukuu da caizdir. Böylece mülk müstekarr olmamış sayılır.» [17]

«Peşin veresiden hangisini istersen onu kabul edip al!» cümle­sinde ibham ve ta'lik bulunduğu için bu tarz bir bey'in fâsid oldu­ğu kaydediliyor. Bunu incelediğimizde şu sonuca varabiliyoruz : «Pe­şin şu kadar, veresi şu kadar» denilir, ama bu ikisinden biri üzerinde akid yapılırsa beyi' caiz olur. Nitekim gerek Hanefi, gerekse Şafiî îu-kahası bu şekli caiz kabul etmişler ve fetva vermişlerdir. Bazı istisnalarla birlikte genel kaide olarak, peşin ve veresi hususlarından bi­ri akid anında kesinliğe kavuşturulur, yani alıcı veresi şekli kabul edip aldığını ifade ederse, bu tarz bir bey'in fâsid olmadığıdır.

Aynı eserde peşin ayrı, veresi ayrı fiat üzerinden bir bey'in = alım satımın caiz olmadığına da temas edilerek deniliyor "ki :

Beş muhaddisin rivayet ettiği, Tirmizî'nin sahih gördüğü bu ha-dis-i şerifin ilk iki cümlesini ele alıyoruz : Selef ve beyi' şeklinde bir ahm-satım men'edilmiştdr. Bumın sebebi şudur : Bir şahıs bir malı veresiye olarak asıl değerinden fazla almak istiyor; müellife göre, bu selef ve beyi' kapsamına girdiğinden caiz olmuyor. Beyi'de iki şarta gelince, bir alım-satımda iki şart ileri sürülmesi caiz görülme­miştir. .Ancak, bu cümlenin tefsirinde görüş farkı vardır : Fukahadan bazısına göre, satıcının alıcıya «Bunu peşin şu kadara, veresiye şu kadara sana sattım» demesidir. Çünkü «Peşin şu kadara» bir şart, «veresi şu kadara» da ikinci şart kabul edilmiş ve böylece nehyin kapsamına girdiğinden caiz görülmemiştir.

7. Şafii Fukahasmdan Mînhaç Şerhi Nîhayetü'l-Muh-Taç'da Tircnizî'nin rivayet ettiği ve sahih gördüğü bu hadîs-i şerif şöyle açık­lanmıştır : Satıcının alıcıyı, bunu sana peşin 1000 dirheme, veresi 2000 dirheme sattım, hangisini istersen al vsya ben hangisini istersem sen onu al, ya da falan adam hangisini isterse onu al! demesidir ki bun­da ibham ve cehalet bulunduğu için nehyedilmişür.

Ama peşin bin'e, bir sene va'deli ikibine, derse bunda ibham ve cehalet olmadığı için alıcı ikisinden hangisini kabul edip «aldım» derse sahihtir. Böylece semen üçbin olmuş oluyor; peşin 1000, bir se­ne va'deli 2000...

Diğer bir tefsir ve açıklama da şöyledir : Sen veya falan, adanı evini bana satman şartiyle veya şunu şu kadara benden veya falan­dan satın alman şartiyle şu kölemi sana bir dirheme sattım, demesi gibi ki bu tarz bir beyi' fâsiddir. [18]

8. Yine Şafii fükahasmdan El-Envar ve haşiyesinde

hadîs-i şerifi tefsir edilerek deniliyor ki : «Satıcının alıcıya, şunu sa­na peşin bkı'e, veresiye iki bine bir sene va'deli olmak üzere sattım, hangisini istersen onu al!.» demesi gibi. Bu tarz bir beyi.de ivazın bel­li olmaması nehiy illeti kabul edilmiştir.[19]

O halde ivaz (ödenecek malın fiatı, karşılığı) belli olduğu yani peşin ve veresiyeden biri akid ânında ihtiyar edildiği takdirde beyi' caiz olur. Sahih olan da budur.

9. Şafiî fıkhından Es-Siracü'l-Vehhac'da,

hadîs-i şerifin tefsirinde deniliyor ki : «Alıcının satıcıya şunu peşin bin dirheme, bir sene va'de ile iki bin dirheme sana sattım» veya «Evini bana şu kadara satman şartiyle şu kölemi sana şu kadara sat­tım» demesi gibi.

Şârih bunu şöyle tasvir ediyor : «Bunu sana peşin 1000 dirheme, bir sene va'deli 2000 dirheme sattım, hangisini istersen al!.» demesi-dir- Böyle bir beyi' nehyoluııduğu için bâtıldır.[20]

Görülüyor ki Minhac metninde hadîsin tefsirinden taksitle satı­şın caiz olmadığı anlaşılırken şerhinde bunun «hangisini istersen» kaydiyle bağlı bulunduğu ileri sürülerek bundan dolayı nehyedildiği ifâde ediliyor. Çünkü bu tarz bir beyi' nizaâ yol açar. O halde.Min­hac gibi Şafiî mezhebinde muteber sayılan bir kitapta farklı fiat üze­rinden taksitle satışın caiz olup olmadığı kesinlikle anlaşılmıyor, şerhi bunu açıklığa kavuşturarak nehyin illetini belirtiyor.

10. Şeyh Abdurrahman bin Muhammed, Buğyetü'l-Müster-Şidîn adlı eserinde bu konuya yakın bazı meselelere temas ederek diyor ki «Müeccel olan bir borcu peşine çevirip daha noksanına sat­mak sahih .değildir. Bunun gibi, müeccel olan on dirhemin peşin beş dirhem üzerine sulh edilmesi de dahin değildir. Çünkü buradaki noksanlık huhıl  (va'denin dolmuş bulunması)  karşılığında olduğundan helâl sayılmamıştır.»[21]

Buraya kadar sıraladığımız on madde halindeki kaynak eserler­de farklı fiat üzerinden taksitle satışın, yani peşin ayrı, veresi ayrı fiat üzerinden yapılan bey'in bedeli ve va'desi maîûm ve muayyen olduğu, müşteri bu farklardan birini satıcıdan ayrılmadan ihtiyar edip akidde bulunduğu takdirde caiz olduğu anlaşılmıştır. Fetva da buna göredir.

Şimdi de farklı fiat üzerinden taksitle alım-satıma. cevazda te­reddüt gösteren kaynakları ve bu kaynaklarda yer alan görüşleri sıralıyoruz :

11. Şemsü'l-Eimme Serahsî El-Mebsut adlı eserinde «îki şart­tan nehiy» bahsinde diyor ki :

«Resûlüllaih (A.S.) Efendimiz Itab b. Useyd'i Mekke'ye gönder­diğinde ona şu talimatı da vermişti :

Mekke halkını bey'i = alım-satımda iki Şarttan ve beyi' ve se­leften men'et!.»

Serahsî, biz bu rivayeti tutuyor ve bununla amel ediyoruz, di­yor ve sonra beyi'deki iki şartın sıfatını şöyle açıklıyor : «Satıcının alıcıya, peşin şu kadara, veresi şu kadara, demesidir- Bu ise caiz de­ğildir.[22]

Serahsî, beyi' ve selefin nehyini ise şöyle tefsir ediyor : «Selefle beraber beyi', alıcının kendisine ödünç para vermesi veya bir kâr karşılığında semenin ödenmesine bir va'de tanınması için satıcıdan bir şey satın almasıdır.»[23]

İmam Serahsî bu meseleyi biraz daha izah ederek diyor ki ^Bü­tün beyi'ler = alım-satımlarda menhiy-i anh olan, şarta dayalı men­faattir.[24]

İslâm Hukukunda yed-i tûlâ sahibi kabul edilen îmanı Serahsî yukarıdaki hadîs-i şerifi başka bir yorumda bulunmadan ve  «hangisini istersen onu al!» kaydını ilâve etmeden olduğu gibi manalan-dırmış ve buna dayanarak peşin ayrı, veresi ayrı fiat üzerinden taksitle satışa cevaz vermediği gibi görünüyorsa da el-Mebsût'un di­ğer bir yerinde buna açıkça cevaz verdiği anlaşılıyor; şöyle ki :

«Âkid = akdi ya,pan kimse, şu süreye kadar şu fiatla, şu süreye kadar şu fiatla diyerek akidde bulunur veya bir ay'a kadar şu fiatla, ya da iki ay'a kadar şu fiatla diye teklifte bulunursa, bu tür alım-sa-tım fâsid olur. Çünkü belli bir fiat üzerine akid yapılmamıştır. Aynı zamanda Peygamber (A.S.) Efendimiz bir beyi'de iki şarü men'et-miştir.

Bu da bir sonuca bağlanmadan alıcı ile satıcı birbirinden ayn-lırsa böyledir. Şayet ayrılmadan iki tarafın karşılıklı nzalariyle belli bir fiat (ve süre) üzerirde kesin akid yapılırsa, o takdirde caizdir. Çünkü akdin sıhhatinin şartı yerine geldikten sonra ayrılmışlardır.»[25]

12. Fetâvâ-Yî Hîndiyye'de «Şurût-i müfside» bahsinde bu konuya temas edilerek deniliyor ki :

«Bir adam, peşin şu kadara, veresiye şu kadara veya bir ay va'-deyîe şu kadara, iki ay va'deyle şu kadara olmak üzere satış yapar-sa, bu caiz değildir. Nitekim el-Hulasa adlı kitapta da bu böyle kay­dedilmiştir.»[26]

Yine aynı kitapta bu husus başka bir ifadeyle şöyle izah edili­yor : «Semenini taksitle ödemek üzere beyi'de = satışta bulunulsa, bakılır : Eğer bu, beyi'de bir şart olarak koşuluyorsa caiz olmaz. Şart olarak koşulmaz da beyi' yapıldıktan sonra ifâde edilirse satıcı se­menin tamamını defaten alır.»

Ayrıca Fetâvâ-yi Kaadıhan'dan naklen yine aynı kitapta denili­yor ki : «Semenin her hafta bir miktarını vermek üzere bir ay hitamında yarısını ödemesi şartiyle kölesini taksitle 1000 dirheme satan kimsenin, bu bey'i fâsiddir.»[27]

Görülüyor ki fetva kitapları arasında müstesna bir yeri olan ve yetkili bir ilim heyeti tarafından hazırlanan Fetâvâ-Yî Hindîy-Ye'de de «istersen» veya «istersem...» ,ile kayıtlanmadan mesele hük­me bağlanmıştır. Buna göre, farklı fiat üzerinden peşin ve veresiye, yani taksitle satış caiz değildir.

13. Fetâvâ-Yi Rezzaziyye'de «Nev'un fi's-semeni» bahsin­de bu meseleye yer verilerek deniliyor ki :

«Peşin şu kadar, veresiye şu kadar veya bir ay va'deyle şu kada­ra, iki ay va'deyle şu kadara beyi' yaparsa, bu fâsid olur.»[28]

Bezzaziyye farklı fiat üzerinden peşin-veresi ve taksitle satışları fâsid saymıştır. Çünkü bu gibi şartların ne bey'in muMezasmdan, ne ona mülayim olmadığını, Şeriatte de böyle bir şartın vârid bulun­madığım, aynı zamanda Sahabe ve müctehidler devrinde umumileş­miş böyle bir örfün de olmadığını, bu nedenlerle şurût-i faside ara­sına girdiğini anlatmak istemiştir.

14. Muvatta' Şerhi Tenvir'ü'l-Havâlîk'de bu mesele ele alınarak

hadîsin ışığı altında şöyle izahı yapılıyor : «Mâlik bana haber verdi, kendisine kadar ulaşan rivayete göre Kaasırn b. Muhammed'den, bir meta'ı peşin 10 dinara veya veresi 15 dinara satın alan bir adamdan soruldu, o bunu yani bu tarz bir bey'i hoş karşılamadı ve böyle bir alım-satımı men'etti.»

İmam Mâlik, birinden bir meta'ı peşin 10 dinara veya veresi 15 dinara satın alan a.r"am hakkında diyor ki : «Alıcıya bu iki fiatdan biri vâcib olmuştur; bu ise uygun değildir. Çünkü 10 dinarı belli bir va'deye bırakacak olursa bu belli bir va'deyle 15 dinar olur. Peşin 10 dinara satın alacak olursa, bununla va'deli 15 dînar değerindeki bir malı satın almış olur. İşte bu mekruhtur, uygun bir alım-satım değildir.»[29]

15. Hanbeli fukahasmda Şemsüddin Ebulferec Abdur-Rahman (H. 682) Şerh-İ Kebîr'de diyor ki:

«Beyi'de iki şart sahih değildir. Ahmed bin Hanbel'den sabit olan şudur : Beyi'de bir şart caizdir. Meselâ, peşin şu kadar, demek gibi. Nehiy ancak beyi'de iki şart hakkındadır. Meselâ : Peşin şu kadar, veresi şu kadar. Veya evini bana şu kadara satman şartiyle kölemi sana şu kadara satıyorum, gibi.

Nitekim Muvaffakiddin b. Kudametü'l-Makdisî (H. 620) diyorki : «Beyi' iki şartla olursa bâtıldır. Ama bir şart ile bâtıl değildir.»[30]

16. Şafiî Mezhebinde muteber fıkıh kitaplarından Zekeriya Ne-Vevî'nin  (H. 676) Mînhacüt-Tâlîbîn adlı kitabında

bahsinde bu hadis şöyle tefsir ediliyor :

«Satıcının alıcıya : Şunu sana peşin 1000'e, bir sene va'deyîe 2000'e sattım veya şu köleyi sana, evini bana şu kadara satman şar­tiyle 1000'e sattım» demesidir.[31]

Şafii fıkhında yetkili bir zat olan Nevevi farklı fiat üzerinden peşin-veresi alım satımın, ilgili hadîs-i şerife dayanarak menhi-yi anh olduğunu söylüyor. (İkisinden hangisini istersen al kabul et) kaydı­nı ilâve etmiyor.

17. Şeyhülislâm Ebû Yahya Zekeriyya el-Ansari (H. 825 - 925) el-MENHEC adlı muteber eserinde aynı hadîs-i şerife dayanarak di­yorki : «Peşin 1000, bir yıl va'deyle 2000'e sattım» demesi gibi.

Şeyhülislâm el-Ansarî bu tarz alım-satımm hadîs-i şerîf-in kap­samına giren menhi-yi anh beyi'lerden olduğunu ifâde ediyor.[32]

Ancak şunu da ilâve edelim ki, Menhec'i bizzat şerh eden aynı müellif aynı metnin şerhini yaparken «ikisinden hangisini istersen al» veya «ikisinden hangisini ben istersem onu al!» kaydını koymuş ve bu bey'in adem-i sıhhati, ivaz bilinmediği içindir, diyerek nehyin illetini belirtmiştir.[33]

Bundan da anlaşılıyor ki, Şafii fukahasının ileri gelenleri.de pe­şin ayrı, veresi ayrı fiat üzerinden satışa - alıcı ile satıcı birbirinden ayrılmadan ikisinden birisi üzerinde akid yaparlarsa, cevaz vermiş­lerdir. Böylece mezhep imamlarından Şafiî ve Hanefîler belirtilen öl­çüler içinde görüş birliği sağlamışlardır. Tabii bu arada farklı izah ve görüşler de ortaya koyanlar olmuştur.

Sonuç olarak, fukahanm çoğu peşin ayrı fiat, veresi bir va'deye mahsus olmak üzere ayrı fiat üzerinden alım-satıma kesinlik kazan­dığı, yani bu ikisinden biri üzerinde akid yapıldığı takdirde cevaz vermişlerdir. Bununla beraber takva yönünden böyle bir alım-satım-da bulunmamak daha uygundur.

Farklı görüşler, farklı ictihad ve farklı tesbitlerden ve yorumlar­dan kaynaklanmaktadır. Nitekim, ilim adamlarından Abdülvâris İbn Sa'd diyor ki :

«Mekke'ye gittiğimde orada tmam Ebû Hanife, îbn Ebî Leylâ ve İbn Şubrüme ile karşılaştım. Önce Ebû Hanîfe'ye sordum : Bir beyide bir şart ileri süren kimse hakkında ne dersin? O bana şu cevaibı ver­di : «Beyi'de bâtıldır, şart da bâtıldır.» Aynı meseleyi bu defa İbn Ebî Leylâ'ya sordum, «Beyi' caizdir, şart bâtıldır» diye cevap verdi. Son­ra bunu İbn Şubrüme'ye sordum, o da bana şu cevabı verdi : «Beyi'­de caizdir, şart da caizdir.»

Subhanellah! İdedim, Irak'ın üç fakîhi bir mesele üzerinde görüş ayrılığı içindeler. Ve sonra tekrar Ebû Hanîfe'ye uğradım ve diğer iki fakîhin verdikleri cevabı kendisine anlattım. Bana : «Onların ne dediklerini bilmiyorum!» dedi. Yani benim içtihadım böyledir, onla­rın ki değişik olabilir.[34]

 



[1] Bakara Sûresi : 282.

[2] Umdetü'l-Kaarî Fi Şerhi Sahih'l-Buharî: C. 5, S. 416 –1308.

[3] El-Bahrü'r-Râik : C. 3, S.: 303 –Mısır.

[4] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/313-314.

[5] Sünen-i Ebû Dâvud : C, 2, S. 246 - 254 – Mısır.

[6] Umdetü'l-Kaarî Fi Şerhi Buhari: C. 5, S.: 520.

[7] Madde : 245 - 246 - 249 – 251.

[8] îbn Abidin : C. 4, S. : 187 – 1288.

[9] îbn Abidin : C. 4, S. : 187 – 1288.

[10] Bedayiussanayi1 - Kâsânî: C. 5, S.: 300.

[11] Kiîabu'I-Fîkh! Alâ'l-Mezahibi'l-Arbaati : C. 2, S. : 227.

[12] Mecmeu'l-Enhür : C. 2, S.: 62 - Matbaa-i Usmaniyye -. 1327.

[13] İbn Abidin : C. 4, S. : 387 – 1286.

[14] Fethü11-Kadir Alâ'l-Hidâye : C. 6, S.: 80, 81 - Mısır : 1306.

[15] Hak Dini Kur'ân Dili . C. 2, S. 965 – 1960.

[16] Istüahat-i Fıkhiyye Kamusu : C. 5, S. 44 - İstanbul: 1952.

[17] Fethü'l-Allam Li Şerhi Bülûği'l-Meram : C. 2, S. : 13.

[18] Nîhayetül-Muhtaç : C. 3, S.: 57-58 – Mısır.

[19] El-Envar ve Haşiyesi: C. 1, S.: 218 - Mısır : 1306.

[20] Es-Siracü'1-Vehhac Şerh-i Minhac - Gabravî . C. 1 S. : 180 - Mısır . 1933 –1352.

[21] Buğyetü'l-Müsterşidîn : C. 1, S. : 131 - Mısır : 1936 – 1355.

[22] El-Mebsût : C. 14, S. : 36.

[23] El-Mebsût; C. 14, S. : 36.

[24] El-Mebsût : C. 14, S. : 36.

[25] El-Mebsût - Şemsü'l-Eimme Serahsi: C. 13, S.: 8.

[26] Fetâvâ-yi Hindiyye : C. 3, S. : 105.

[27] Fetâvâ-yi Hindiyye : C. 3, S.: 142.

[28] Fetâvâ-yi Bezzazîye ; C. 4, S.: 431.

[29] Tenvirü'l-Havâlik Şerhtin Ala Muvatta'-i Mâlik : C. 3, S.: 156 – Mısır.

[30] El-Muğnî Ala' 1-Mulıtasar : C. 4, S. : 286 – Mısır.

[31] Münhacü't-Tâlîbin ve Umdetü'l-Muftîn : C. 1, S. : 40 – Mısır.

[32] El-Menhec - Şeyhülislâm Zekeriyya El-Ansarî : C. 1, S. : 40 – Mısır.

[33] Fethüvahhab Şerhü Menheci't-Tullab : C. 1, S,: 165 - Mısır -. 1948.

[34] Umdetü'l-Kaari Fi Şerhi Sahih-i Buharı : C. 5, S. : 520 - Dârü't-Tıbaa'1-Âmire : 1308.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/314-314-329.

Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.70 saniye 14,842,818 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024