Bu ayetler, insan olarak sürekli bir şekilde ilâhi denetime tâbi olduğumuzu bildirerek bizleri şu düşünceye sevk ediyor: Açıktan söylediklerimiz de içimizde gizli tuttuklarımız da, gün ışığında yaptıklarımız da gecenin karanlığına bürünerek işlediklerimiz de her an takip ediliyor, kayıt altına alınıyor. Yani hiçbir şey Allah’ın bilgisi dışında kalmıyor. Buna samimi olarak inanmalı ve bu inancı kendimiz için bir kontrol mekanizması gibi düşünmeliyiz. Ancak bu mekanizmanın sağlıklı işlemesi ve bizim adımıza yararlı neticeler doğurması için her yaptığımız davranışın hatta niyetlerimizin yüce Allah’ın bilgisi ve kontrolü altında olduğu inancını taşımalı, bu gerçeği bir an olsun aklımızdan çıkarmamalıyız.
İnsanoğlu, sorumlu bir varlıktır. Dünyaya başıboş ve anlamsız olarak gönderilmemiş ve kendi hâline de terk edilmemiştir. Her yaptığı iyi fillerinden dolayı sevap kazanan, kötü davranışlarından dolayı hesaba çekilen bir varlıktır insan. En mükemmel şekilde yaratılmış, iyilikle kötülüklerin neler olduğu kendisine bildirilmiştir. İnsan bu bakımdan nelerin sorumluluk getireceğini ve nelerin de kendi aleyhine olabileceğini bilme imkânına sahiptir. Dolayısıyla bilmediğini iddia ederek yaptığı yanlış davranışlardan dolayı ahiret gününde hesaptan kurtulması mümkün değildir.
İlk okuduğumuz ayet, biz müminlerin sağlam bir imanla Allah’a yönelmemiz gerektiğini, verdiği sayısız nimetlerden dolayı O’na şükredebilmemiz, razı olacağı salih amelleri işleyebilmemiz ve salih kulları arasına girebilmemiz için sadece bizim gayretimizin yeterli olamayacağını, bunları ancak Rabbimizin başarılı kılmasıyla elde edebileceğimizi vurgulamaktadır.
İnsanların bir ömrü olduğu gibi, milletlere de bir ömür biçilmiştir. Âd, Semûd, alt üst edilen şehirler: Sodom ve Gomore! İrem Bağları! Çöl patikalarındaki Ahkâf şehirleri! Şatafatlı saraylarında Firavun Ailesi! Hepsi de kalıntılarıyla hâlâ fısıldıyor kulaklara, mazide yaşanmış isyanları, itaatleri... Kur’an bu kalıntılara, ibret almak için bakmamızı söylüyor.
Alay etme duygusu insanlarda, kendini büyük görmeyle başlar; daha sonra karşısındaki insanı hiçe sayıp, ona tepeden bakmaya kadar gider. Kitabımız Kur’an-ı Kerim de müminlerin kardeş olduğunu beyan ederek bu kardeşliği ihlal edecek her türlü söz ve davranışı yasaklamıştır. Alay eden kimsenin gururlanıp kibirlenmesi yanında, alay etme hareketiyle mümin kardeşini incitmesi ve rahatsız etmesi de söz konusudur. Kibirlenmek haram olduğu gibi mümine eziyet de haramdır.
Dünyamız, rengârenk çiçeklerle süslü bir bahçe misali farklı din, inanç ve kültürlere mensup kişi veya toplumları barındırmaktadır. Dünya üzerindeki bu farklılıkların yok edilmesi mümkün olmayacağına göre, barış, huzur ve insanca bir yaşam için aynı ortamı paylaşan insanların birbirlerine saygı göstermesi ve birbirlerinin farklılıklarına tahammül etmesi zorunludur.
Aramızdaki farklılıklar, düşmanlık ve huzursuzluk sebebi değil, insanlık âleminin kültürel zenginliği olarak algılanmalıdır. Bu algılama biçimi, hepimiz için bir zarurettir. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de;
Müslümanlar Bedir savaşında müşriklere oranla hem sayı hem de silah ve teçhizat bakımından az olmalarına rağmen düşmanlarına galip gelmişlerdi. Çünkü yardımcıları uğrunda savaştıkları Allah’tı ve O’nun elçisi olan Hz. Muhammed (s.a.s) de yanlarında idi. Aynı galibiyeti Uhud savaşında da umuyorlardı. Allah’ın elçisi onlara, sabrettikleri ve yanlış davranışlardan sakındıkları takdirde, Allah’ın kendilerine yardımını esirgemeyeceğini bildirmişti.
Bakara suresinin son iki âyeti yüce Rabbimizin bizlere hediyesidir. “Âmenerrasûlü” diye başlayan bu âyetlerde önemli inanç konuları yer alır. Son âyette de kısa ve özlü dua örnekleri verilir. Bizim inancımıza göre her bir Peygamber, Allah’ın insanlar için seçtiği yüce önderlerdir. Bu ayette imanın temel maddeleri kısaca ele alınır. Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, hayatın sonunda O’na verilecek hesaba inanmak, imanın temel şartlarındandır. Bunları kabul ettikten sonra birer Müslüman olarak tutumumuz, Allah’ın her emrine itaat etmek olmalıdır.
Kur’an’da yüce Allah bazı ayetlerin daha iyi anlaşılması amacıyla bazen farklı üslup ve metotlar kullanarak insanların dikkatlerini çekmektedir. Bu konuda tercih edilen metotlardan biri de ticaret örneğidir. Bu ticaret örneklerini birlikte anlamaya çalışırsak;
Âyetü’l-Kürsi, yüce Rabbimizi bize en güzel şekilde tanıtan bir ayet-i kerimedir. Bizler Allah’ın kulları olarak ona karşı görevlerimizi ancak onu tanıyarak yapabiliriz. Kendisine ibadet ettiğimiz, her şeyin yaratıcısı ve yaşatıcısı Rabbimize layık insanlar olmanın yolu onu tanımaktan geçer.