*
Ölümün eşiğine gelmiş bir
kimsenin, sağ yanına yatırılması innet olup sırt üstü
yatırılması da caizdir, (bu takdirde yüzü bleye
gelsin diye) başı biraz kaldırılır ve yanında şahadet kemesini söyleyerek (kendisine)
telkinde bulunulur, söylemesi için rar ve
emredilmez. Kabirde ölüye telkin meşrudur, ancak bir kısmı telkinin
yapılmayacağını söylemiş, diğer bir kısmı da, müstet
veya menfî yönde herhangi bir şeyin emredilmeyeceğim ileri sümüşlerdir.
Ölüm döşeğindeki
hastanın yanma, akraba veya komşulan-m gelip
"Yâsîn" sûresini okumaları müstehaptır. Bir
kısım mütehhirîn uleması da, "Ra'd" sûresini okumanın iyi olacağım söyle-aişlerdir. Bu haldeki kimselerin yanından hayızlı ve lohusa olan-arın
çıkarılıp çıkarılmayacağı hususunda ise ihtilâf edilmiştir.
Ölen insanın çenesi
bağlanır, gözleri kapatılır ve kapatırken le:
"Bismillahi ve ala millet-i seyyidinâ
Rasûlüllahi sallallahü leyhi vesellem, Allâhümme yessir aleyhi emrehû ve sehhil aleyhi 1ba'dehû,
ve es'idhü bi likâike ve'c'al mâ harace ileyhi
hayran timmâ harace anhil"
tarzında dua okunur.
Şişmesin diye karnının
üzerine bir demir (parçası) konur. Eleri göğüslerinin üzerine değil, yanlarına
bırakılır. Yıkanıncaya tadar ölünün yanında Kur'ân-ı
Kerîm okumak mekruhtur. Ölüm ıaberini insanlara
duyurmanın bir sakıncası yoktur. Öldüğü gibi hemen, üç veya beş kereki bu sayı tek olmalıdır-) buhurla tütsülenmiş bir serîr üzerine, bulunduğu vaziyette konur, ki en loğrusu da budur. Avret mahalli kapatılarak elbisesi
çıkartılır. Eğer namazı bilmeyecek kadar küçük değilse, ağzına ve burnuna 3
vermeksizin abdest aldırılır, cünüpse
ağzına ve burnuna su da verilir. Üzerine (kokulu) Arabistan kirazının yaprağıyla
yahut çövenle ısıtılmış su, o da yoksa
sadece su dökülerek (yıkanır). Başı ve sakalı, hatmiyle
yıkanır. Sonra sol tarafına yatırılır ve cenazenin vücudunun (teneşir)
tahtasına temas eden kısımlarına varıncaya kadar suyla yıkanır, sonra cenazeyi
sağ yanına yatırmak suretiyle aynı uygulama yapılır. Sonra yıkayıcı, Ölüyü
oturumunun üstüne getirir, kendisine yaslar ve karnını hafifçe mesheder, birşey çıkarsa (sadece onu) yıkar, (ölüyü) yeniden
Sokamaz. Sonra onu bir
elbiseyle kurular, sakalına ve başına güzel kokular
tatbik olunur. Secde ettiği uzuvlarına ki bunlar alnı, burnu, elleri, dizleri
ve ayaklarıdır- kâfur sürülür.
Zahir (açık ve kuvvetli) rivayetlere göre yıkarken pamuk kullanılmaz, (ölünün)
tırnak ve saçları kesilmez, saçı ve sakalı taranmaz. Kadın kocasını
yıkayabilir, (ama) kocası karısını yıkayamaz. Tıpkı bunun gibi çocuk anası olan
odalık cariye de efendisini yıkayamaz. Erkekler kendi aralarında ölen kadını,
kadınlar da kendi aralarında ölen erkeği (yıkamayıp bir) bez parçasıyla
teyemmüm ettirirler. Mahrem olan yakınlarından biri ölünün yanında bulunduğu
takdirde bunlar bez parçası kullanmadan da teyemmüm ettirebilirler. Aynı
şekilde "hünsa-yı müşkil"
(denilen erkek mi kadın mı olduğu anlaşılamayanlar da açık (ve kuvvetli)
rivayete göre teyemmüm ettirilirler. Cinsî arzu uyandırmayan erkek ve kız çocuklarını,
erkekler de kadınlar da yıkayabilirler. Ölüyü öpmenin bir mahzuru yoktur.
Karısını teçhiz ve tekfin etmek, fakir de olsa kocasına düşer ki
en doğrusu da budur. Mal ve parası bulunmayan cenazenin teçhiz ve tekfini, onu geçindirmekle yükümlü bulunanlara düşer. Eğer böyle bir
kimsesi yoksa, teçhiz ve tekfin işini beytülmal (yani hazine) üstlenir.
Eğer beytülmal bu masrafı vermekten âciz olur
yahut da bir haksızlık olarak vermekten imtina ederse, ölünün tekfin ve defin
masrafları (bu işe gücü yeten) insanlar tarafından karşılanır. Teçhiz ve
tekfin masraflarını karşılayamayacak durumda olanların, bu masrafları diğer
gücü yetenlerden istemeleri gerekir.
Erkeğin, hayattayken
giymekte olduğu kumaş cinsinden olmak üzere gömlek, izâr
ve lifâfe denilen giysilerle kefenlenmesi sünnettir.
Sadece izâr ve lifâfe ile
de kefenlenmesi yeterli olur. Kefenin pamuklu beyaz kumaştan olması tercih
olunur. Gerek izar ve gerekse lifâfenin
başın saç bitim yerinden ayağa kadar olması gerekir. Gömleğe kol, yaka ve yırtmaç
gibi şeyler yapılmaz, teyelle tutturulan yanlarına ikinci bir dikiş atılmaz.
Ölüye sarık sarılmaz, en doğrusu da budur. Kefen Önce solundan, sonra da sağ
tarafından sarılır, açılacağından korkulduğu takdirde bağlanır.
Kadınlar kefenlenirken
(gömlek, izâr ve lifâfeye)
ilâveten (baş ve) yüzü için bir örtü ile göğüslerini sarmak için ilâve bir bez
parçası bulundurulur.
Kadınların tekfininde izar ve lifâfe
ile yeti-nilmesi hâlinde de (baş ve) yüzü için örtü
bulundurmak gerekir. Saçları iki belik hâlinde göğüslerine gelecek şekilde
gömleğinin üstüne konur, onun üstüne ve lifâfenin
altına (baş ve) yüz Örtüsü konur, göğüsleri için olan bez parçası ise lifâfenin üstünden sarılır. Kefenler Ölüye giydirilmeden
önce (öd ve benzeri şeylerle) tek olarak (yani üç, beş gibi tek sayılarla)
tütsülenir.
Cenazeler zaruret
karşısında, kefen olarak elde ne varsa onunla kefenlenirler.
"Ölümün eşiğine gelmiş" sözüyle, ellerinin,
kollarının dermansızlaşması, burnunun gevşeyip sarkması gibi hasta üzerinde bir
takım ölüm belirtilerinin meydana gelmesi kasdolunuyor. \
Telkîn;
hatırlatma, uyarma ve
anlatma demektir. Peygamberimiz (Aleyhissalâtü vesselam) bir hadis-i şerifinde:
Ölülerinize 'lâ ilahe illallah'ı telkin ediniz. Hiç bir müslüman
yoktur ki, öldüğü sırada bunu söylesin de cehennem azabından kurtulmuş olmasın»
buyurmuştur. Yine Peygamberimiz (Aîeyhissalâtü
vesselam) şöyle buyurmuşlardır:
«Kimin son sözü 'lâ
ilahe illallah' olursa cennete girer.»
Yani tekrar tekrar
söylememelidir. Eğer yanında şahadet kelimesi söylendiği zaman o da bunu bir
kere olsun tekrar eder ve sonra da herhangi birşey
konuşmazsa hedefe ulaşılmış demektir. Ölüm döşeğinde yatan kimse-|
nin zor
durumda olduğunu, sıkılıp rahatsızlanacağını dikkate alarak kendi sine ikide
bir telkinde bulunmak doğru olmaz.
Bu gibilerin, ölmek üzere bulunan kimsenin yanından,
çıkarılmalarını savunanlar, hayızlı ve lohusa olanların bulunduğu yere meleklerin girmeyeceği
düşüncesinden hareket etmişlerdir. Nitekim hadis-i şerifte de bu hususa temas
edilmiştir.
«Allah'ın adıyla ve Rasûlullah
(Sallallahü aleyhi vesellem)
Efendimizin dini üzerine (bu ölünün gözlerini kapatıyorum). Allah'ım, bunun
işini kolaylaştır, sonunda sıkıntıya düşürme, onu kendi cemâline kavuşturmak
suretiyle mes'ud eyle, gitmekte olduğu yeri ayrıldığı
yerden daha hayırlı eyle.»
Tütsü, serîrin etrafında üç kere veya beş kere gezdirilir. Kimisi
beşten fazla kimisi de yediden fazla gezdirilmez demişlerdir.
Alimlerin çoğu,
eünüp olanların da diğerleri gibi olduğunu
söylemişlerdir.
Rasûlullah (Aleyhissalûtü vesselam)1 kızının ve hayvanından düşüp boynu
kırılan ihramlının, içine sidre (Arabistan kirazının
yaprağı) katılmış s ile yıkanmasını emrettiği sabittir.
Hatmi veya hıtmi, Irak'ta
yetişen güzel kokulu bir bitki olup temizlikte sa bun
yerine kullanılır.
Erkeklere
safran ve benzeri kokular dışında güzel kokuların her çeşidi sürülür. Ama
kadınlara istisnasız her türlü güzel koku tatbik olunur. Yani bu uygulama, her
iki cinsin ölmeden Önceki halleri dikkate alınarak yapılır.
Kâfur, asıl vatanı
Hindistan ve Çin olan ve Mısır'da da bol miktarda bulunan büyük bir cins
ağacın yapraklarına denir.
Bu, Ebu Yûsuf (Rahimehullah)'m görüşüdür. Ulema, Ebu
Yûsuf un görüşünün tayin ve tesbitinde ihtilafa
düşmüşlerdir. Bir kısmı, Ebu Yûsuf un, yalnızca
karının yoksul olması hâlinde tekfin ve defin masrafının kocası tarafından
karşılanacağı görüşünde olduğunu naklederken; diğer bir kısmı da Ebu Yûsuf un, karının teçhiz ve tekfininin her hal ü kârda
kocaya âit olduğu kanaatinde bulunduğunu söylemişlerdir, Muhammed ise, aralarındaki
karı-koca ilişkisi her bakımdan sona erdiği için Ölen karının tekfin ve defin
masrafına kocasının katlanması şart değildir demiştir.
Beytülmal (hazine)de, zekât, arazîlerden alınan
gelirler, ganimetlerden elde edilen beşte birler, maden vs. gibi yeraltı
servetlerinden temin edilen gelirler ile öldüğü zaman geride mirasçısı
kalmayan kimselerin malları gibi Müslüman devlet reisinin, memurları
vasıtasıyla topladığı mallar bulunur, bu bir; ikincisi öldüğünde geride mal ve
para bırakmayan ve geçimini
üstlenecek
kimsesi de bulunmayan müslümanlann tekfin ve defin
işleri içil gerekli harcamalar, ölüp de geride
mirasçısı kalmayan
kimselerin terekeld rinden
karşılanır.
Bu bez parçasının eni göğüslerden göbeğe kadar
olmalıdır. Bir kıs bez parçasının göğüslerden dizlere kadar olacağını
söylemiştir.