ـ1ـ عن عائشة رضِىَ
اللّهُ عنها. ]إنَّ رَجً: ابتاعَ غُماً فأقامَ عندَهُ ما شاءَ اللّهُ ثم وَجَدَ
بِهِ عَيْباً فخاصمهُ إلى رسولِ اللّهِ # فَردَّهُ عَليهِ، فقالَ الرَّجُلُ: يا
رسولَ اللّهِ قدِ استَغلَّ غُمِى، فقالَ رسولُ اللّهِ #: الخَراجُ
بالضَّمَانِ[. أخرجه أصحاب السنن .
1. (383)-
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Bir adam bir köle satın aldı. Köle,
Allah'ın dilediği kadar (bir müddet) adamın yanında ikâmet etti. Sonra adam
kölede bir kusur tesbit etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'e gelerek şikâyette bulundu ve eski sahibine iate etti. Eski
sahibi:
"Ey Allah'ın Resûlü, (yanında kaldığı
müddetçe) kölemi kullandı, ondan istifade etti" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm):
"Harac (menfaat), zâmin (kefil) olana aittir"
buyurdu.
AÇIKLAMA:
Hadisteki harac, menfaat, istifade, gelir
manasınadır. Yani, köle, tarla hayvan gibi herhangi bir malı satın alan
kimse önceden belirtilmeyen bir kusur bularak bilahare onu eski sahibine
iade edip, ödediği parayı geri almak isterse bu hakka sahiptir. Satın aldığı
andan geri verdiği ana kadar geçen zaman içerisinde -köleyi hizmetlenmek,
hayvana binmek, tarladan ürün elde etmek gibi- elde edilen istifadeler onu
satın alan müşterinindir. Çünkü, bu esnada o malın zâmini, satın alan
müşteri idi. Yani, o mal telef olsaydı, müşterinin zararına telef olacaktı.
İşte hadiste Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) "Bu mala kim zâmin ve kefil
ise, kimin sorumluluğunda ise, ondan elde edilen menfaat de ona aittir"
buyurmaktadır. Telef olma hâlinde onu satmış olana rücu etmek, onu da zarara
ortak etmek söz konusu olmadığına, bütün zarara müşteri zâmin olduğuna göre,
gelir de bu zarara zâmin olana yâni müşteriye aittir.
Ayrıca şu da ilâve edilebilir: Zarara zâmin
olma dışında, köle olsun, hayvan olsun, kusuru tesbit edilen şeyin bakım ve
muhafazası için yapılan masraf ve zahmetler de müşteri tarafından deruhte
edildiği için, onlardan istifadesi normal hakkı sayılmaktadır.
ـ2ـ وفي أخرى للنسائى:
]أنَّ رسولَ اللّهِ # قَضَى أنَّ الخَراجَ بالضَّمَانِ، وَنَهى عنْ ربْحِ مالمْ
يَضمَنْ[.قال الترمذى: وتفسير قوله »الخراج بالضمانچ هُو الرجل يشترى العبد
يستغله ثم يجد به عيباً فيرده على البائع، فالعُلة للمشترى، ‘ن العبد لو هلكَ
هلكَ من مال المشترى، ونَحْو هذا من المسائل يكون فيهِ الخراج بالضمانِ .
2. (384)-
Nesâî'nin bir rivayeti şöyledir: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
menfaatin, zâmin olana aid olduğuna hükmetti ve zâmin olmayan kimsenin
menfaat talebini yasakladı.
Tirmizî hazretleri, "Menfaat, zâmin olana
aittir" sözünü şöyle açıkladı: "Burada zâmin o kimsedir ki, bir köle satın
alır, bir müddet onu hizmetlenir, sonra onda bir kusur tesbît eder ve bu
sebeple köleyi satıcısına iâde eder. Bu durumda, köleden hâsıl olan menfaat
müşteriye aittir. Zira köle, şâyet helâk olsaydı, müşterinin malı olarak
helâk olacaktı. Buna benzeyen bütün meselelerde menfaat, zâmin olana
aittir."
ـ3ـ وعن عقبة بن عامر
رضِىَ اللّهُ عنهُ. أنّ رسُولَ اللّهِ # قال: ]عُهْدَةُ الرَّقِيقِ ثَثَةُ
أيَّامٍ إنْ وَجَدَ دَاءً رَدَّ في ثثِ لَيَالٍ بِغَيْرِ بَيِّنَةٍ، وَإنْ
وَجَدَ دَاءً بَعْدَ الثََّثِ كُلِّفَ البَيِّنَةَ أنَّهُ اشْتَراهُ وَبهِ هذَا
الدَّاءُ[. أخرجه أبو داود .
3. (385)-
Ukbe İbnu Âmir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdu ki:
"Kölenin müddeti üç gündür. Şayet müşteri, bir
hastalığa rastlarsa, herhangi bir delil ibraz etmeden köleyi satana geri
verir. Üç günden sonra hastalığa rastlarsa, bu hastalığın, satın aldığı
zamana ait olduğu hususunda delil ibraz etmesi gerekir."
AÇIKLAMA:
Bir kimse, köle veya cariye satın alınca akid
sırasında satıcı, kölenin kusursuz olduğunu ifade etmemiş olsa, müşterinin
ilk üç gün içinde gördüğü kusur, satıcının malındaki kusur sayılır ve
köleyi, herhangi bir delil ibrazına ihtiyaç duymadan, eski sâhibine geri
verebilir. Üç günden sonra göreceği kusurun, alış sırasında kölede
bulunduğuna dair delil getirmesi gerekir. Hadis, fakihlere göre farklı
yorumlara tâbi tutulmuştur. İmam Mâlik bu söylenen görüşü benimsemiş,
ilâveten "Bayi, ayıptan berî olma şartını koşmadı ve cünun cüzzâm, alaca
gibi, hastalıklardan selâmet müddeti bir yıldır. Bir yıl içerisinde bu çeşit
ciddî hastalıklardan birine rastlamazsa satanın her çeşit sorumluluğu
tamamen kalkar. Bundan sonra görülecek kusurlar yeni sahibinin sorumluluğuna
terettüp eder. Esasen böyle bir yıllık sorumluluk, sadece köle için
mevzubahistir.
Şâfiî hazretleri ise ne üç gün ne de bir yıl
diye bir müddet tanımaz, hastalığa bakar. Eğer hastalık satın aldığı günden
ihtilaf anına kadar geçen zaman içinde çıkması normal olan bir hastalıksa,
yeminle birlikte satıcının sözüne itibar edilir. Satın aldığı günden ihtilâf
anına kadar geçen zaman içinde husule gelmesi mutad olmayan bir hastalıksa,
köleyi satana geri verir.
Ahmed İbnu Hanbel, satın alınan köle konusunda
üç günlük müddetle ilgili hadisi zayıf bulur ve: "Müddet hususunda hadis
yoktur" der.
ـ4ـ وعن أبى سلمة بن عبد
الرحمن بن عوف: ]أنَّ عَبْدَالرَّحْمَنِ بنَ عَوْفٍ رضِىَ اللّهُ عنهُ اشْتَرَى
جَاريَةً مِنْ عَاصِمٍ بنِ عَدىٍّ فَوَجَدَهَا ذَاتَ زَوْجٍ فَرَدَّهَا[ .
4. (386)-
Ebu Seleme İbnu Abdirrahmân İbni Avf anlatıyor: "Abdurrahman İbnu Avf
(radıyallahu anh), Asım İbnu Adiy'den bir cariye almıştı. Cariyenin evli
olduğunu anladı ve derhal geri verdi."
AÇIKLAMA:
Cariye, efendisine helâl ise de, cariyenin
evli olması hâli bu helâlliği kaldırır. İslâm, hiç bir surette bir kadından,
cariye bile olsa, aynı anda iki kişinin istifadesine cevaz vermez.
Yukarıdaki rivayet, cariyede evlilik hâlinin,
akdi satıcı aleyhine bozmaya yeterli bir kusur olduğu görülmektedir.
Rivayetten, bu kusurun akit sırasında beyan edilmemiş olduğu
anlaşılmaktadır.
ـ5ـ وعن ابن عمر رضِىَ
اللّهُ عنهُما: ]أنَّهُ بَاعَ غُماً بِثمانِمائَةِ دِرْهمٍ وَبَاعَهُ عَلَى
البَرَاءَةِ فَقالَ الَّذِى ابْتَاعَهُ: بِالْغُمِ دَاءٌ لَمْ تُسَمِّهِ لِى،
فَاخْتَصَمَا إلى عُثْمَانَ رضِىَ اللّهُ عنهُ فَقالَ الرَّجُلُ: بَاعَنِى
عَبْداً وَبِهِ دَاءٌ لَمْ يُسَمِّهِ لِى. فقالَ عَبْدُاللّهِ: بِعْتُهُ
بِالْبَراءَةِ فَقَضَى عُثْمَانُ رضِىَ اللّهُ عنهُ عَلَى ابْنِ عُمَرَ أنْ
يَحْلِفَ لَهُ لَقَدْ بَاعَهُ الْعَبْدَ وَمَا دَاءٌ يَعْلَمُهُ. فَأبَى أنْ
يَحْلِفَ فَارْتَجَعَ الْعَبدَ فَصَحَّ عِنْدَهُ فَبَاعهُ بَعدَ ذلكَ بِألْفٍ
وَخَمِسْمَائَةِ دِرْهمٍ[. أخرجهما مالك .
5. (387)-
İbnu Ömer (radıyallahu anh)'in anlattığına göre, "Kendisi, sekizyüz dirheme
bir köle satar ve satarken "kusursuz" olduğunu söyler. Ancak, satın alan
kimse bilahere:
"Kölede bir hastalık var bana söylemedin" der.
İhtilaf Hz. Osman (radıyallahu anh)'a götürülür. Adam:
"Kölede hastalık olduğu halde, haber
vermeksizin bana sattı" der. Abdullah (radıyallahu anh):
"Ben onu ‘kusursuz' olarak sattım" der. Hz.
Osman (radıyallahu anh) sattığı zaman kölede kusur olduğunu bilmediğine dair
yemin etmesine hükmetti. Abdullah yemin etmekten imtina ederek, köleyi geri
aldı. Köle yanında sıhhate kavuştu. Sonra onu yeniden sattı ve bu sefer bin
beş yüz dirhem aldı."