ـ1ـ عن ابن عمر رضى
اللّه عنهما قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ #: ]َ تَبِيعُوا الثّمَرَ حتَّى يبدُوَ
صحُهُ، وَ تَبيعُوا الثَّمَرَ بِالتَّمْرِ؛ قال سالم: وأخبرنى عبداللّه عن زيد
بن ثابتٍ رضى اللّهُ عنه أنّه قال: ثم رخَّصَ رَسُولُ اللّهِ # بَعْدَ ذلكَ في
بَيْعِ الْعَرِيّةِ بالرُّطبِ أو بالتمرِ ولم يُرَخِّصْ في غيرِهِ، وكانَ ابن
عُمَرَ إذا سُئِلَ عن صَحِهَا قال: حتَّى تَذْهَبَ عنها العَاهَةُ[. أخرجه
الستة، وهذا لفظ الشيخين .
1. (226)-
İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) şöyle emretti:
"Ağaçların üzerinde o yılın meyveleri
(olgunlaşmaya) sâlih olduğu (kızarmak, sararmak sûretiyle) zâhir olana
kadar, meyveleri satmayın. Yaş hurmayı kuru hurma karşılığında da satmayın."
Yine Abdullah İbnu Ömer, Zeyd İbnu Sabit'in
şöyle dediğini rivayet etmiştir: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yaş
hurmayı kurusu ile değiştirmeyi yasakladıktan sonra, ariyyenin (muayyen bir
ağacın başındaki yaş hurmayı) yerdeki yaş veya kuru hurma ile tebdiline
müsaade buyurdu. Bu çeşit bir değiş tokuşa başka alım-satımlarda müsaade
buyurmadı."
İbnu Ömer'e meyvenin sâlih olarak ortaya
çıkması nedir? diye sorulunca şu cevabı verirdi:
"Meyvenin afete uğrayarak zarar görme
tehlikesini atlatmasıdır."
AÇIKLAMA:
Bu hadis ağaç üzerindeki meyvelerin belli
şartlarla satılabileceğini ifade eder: Bu şartları şöylece özetleyebiliriz:
1-
Meyvenin olgunlaşacağı ortaya çıkmalıdır. Soğuk vurması, dolu vurması gibi
çeşitli afetler atlatılmış, normal şartlarda, ağaçtaki meyvelerin
olgunlaşacağı kanaati hasıl olmuşsa artık meyve hasad edilmeden, miktarı
tahmin yoluyla tesbit edilerek satılabilir.
2-
Satış muamelesi, faize giren şartlarla olmamalıdır. Yani altın gümüş
cinsinden parayla veya aynı cinsten olmayan başka ticaret eşyasıyla olabilir
3-
Ariyye'ye de ruhsat vardır.
Ariyye
nedir? Bu, bahçe sâhibinin, hurma ağaçları arasından, mahsulünü satmak için
ayırdığı ağaçtır. Sâhibi, âcil ihtiyacını görmek için, üstündeki mahsulü
kuruduktan sonra, kaç kile geleceğini tahmin ederek bunun satılmasına veya
taze hurma ile değiştirilmesine ariyye satışı (bey-i ariyye) denir.
Ariyye satışı, elinde kuru hurma olduğu halde,
parasızlık yüzünden yeni çıkan yaş hurmayı yiyemeyenlerin müracaatı üzerine
tanınan bir ruhsattır. Esas itibariyle, kuru hurma vererek yaş hurma satın
almak - 232 numaralı hadiste görüleceği üzere- yasaklanmıştır. Bu durum,
kuru hurması olanlara da, turfanda hurma yetiştirenlere de bazı zorluklar
getiriyordu. Peygamberimiz (aleyhissalâtu vesselâm) kayıtlı olarak bu değiş
tokuşa müsaade etmiştir. 233 numaralı hadiste de göreceğimiz gibi, ariyye
suretiyle yapılacak alım-satım beş vask miktarını taşmamalıdır.
Bir vask altmış sâ', yani takriben bir deve
yüküdür.
ـ2ـ وفي أخرى للخمسة إ
البخارى: ]نَهى رَسُولُ اللّهِ # عن بَيْعِ النَّخْلِ حتَّى يزْهُوَ، وعن بيْعِ
السُّنبُلِ حتَّى يَبْيَضَّ وَيَأمَنَ العاهَةَ، نَهَى البائعَ والمشترى[ .
2. (227)-
Buhârî'nin dışındaki müelliflerin kaydettiği bir diğer rivayette şöyle
denir: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) meyvesi olgunlaşıncaya kadar
hurmayı, dânesi beyazlaşıp afetten emin oluncaya kadar başağı satmaktan men
etti. Bu muameleden satıcı da alıcı da yasaklanmıştır..
ـ3ـ وفي أخرى للثثة
والنسائى عن أنس رضى اللّه عنه: ]نَهَى عَنْ بَيْعِ الثَّمَرِ حتى يزهُوَ: قيل
له ما زُهُوُّهَا! قال: تَحْمَرُّ وَتَصْفَرُّ. أرأيتَ إنْ منعَ اللّهُ تعالى
الثمرة، بِمَ تَسْتَحِلُّ مالَ أخيكَ[ .
3. (228)-
Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) olgunlaşmazdan önce meyvenin ağacın başında iken satılmasını
yasakladı. Kendisine (aleyhissalâtu vesselâm) meyvenin olgunlaşması ile ne
kastediliyor? diye sorulunca:
"Onun kızarması ve sararmasıdır"
diye açıkladı ve ilave etti: "Cenâb-ı Hakk bir âfet vererek meyveye mâni
olacak olsa, kardeşinden aldığın parayı nasıl helal addedeceksin?"
ـ4ـ وللشيخينِ وأبى داود
في أخرى عن جابر رضى اللّه عنه قال: ]نَهََى أنْ تُبَاعَ الثمرةُ حتى تَشَقّحَ:
قيلَ وَما تَشَقّحُ! قال تَحْمارُّ وَتَصْفَارُّ، ويُؤْكَل منها[ .
4. (229)-
Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) alacalanmazdan önce meyvenin satılmasını yasakladı.
"Meyvenin alacalanması nedir?" diye sorulunca:
"Kızarması, sararması ve yenir hâle
gelmesidir" diye açıkladı.
ـ5ـ وفي أخرى ‘بى داود
والترمذى عن أنس رضى اللّهُ عنه: ]نَهَى عن بَيْعِ العِنَبِ حتَّى يسودَّ، وعن
بيعِ الحبِّ حتَّى يَشْتَدَّ[ .
5. (230)-
Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
siyahlanmazdan önce üzümün, sertleşmezden önce hububatın satılmasını
yasakladı."
ـ6ـ وعن خارجة بن زيد
رضى اللّهُ عنه: ]أن أباهُ كانَ يَبِيعُ ثمارَهُ حتى تَطْلُعَ الثُرَيَّا[.
أخرجه مالك .
6. (231)-
Hârice İbnu Zeyd (radıyallahu anh)'in anlattığına göre, babası, süreyya
yıldızı doğmadıkça meyve satmazdı.
AÇIKLAMA:
Zürkânî'nin şerhte kaydettiği üzre, İbnu Ömer
(radıyallahu anh) meyvenin, afete uğrama tehlikesi kalkıncaya kadar
satışının Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) tarafından yasaklandığını
bildirmesi üzerine bunun nasıl anlaşılacağı sorulmuş, o da: "Süreyya yıldızı
görülmeye başlayınca" demiştir. Süreyya yıldızının, yaz mevsimi girdiği
günün sabahında doğduğu, bunun da yaz sıcaklarının başlangıcı olduğu, artık
meyvelerin olgunlaşmaya geçtiği belirtilir. Öyle ise, bu mevzuda muteber
hudud süreyya yıldızının doğmasıdır. Dalı üzerinde meyve satışı burdan sonra
başlayabilir.
ـ7ـ وعن سهل بن أبى
حثَمة رضى اللّه عنه. ]أنَّ النبىَّ # نَهى عن بيعِ الثَّمَرِ بِالتَّمَرِ،
وقال ذلك الرِّبَا، تلك المُزابَنَةُ إّ أنه رخَّصَ في بيعِ الْعَرِيَّةِ:
النخلةِ والنَّخْلَتَينِ يأخُذُهَا أهلُ البيتِ بخَرْصِهَا تمراً يأكُلُونَها
رُطَباً[. أخرجه الخمسة.وزاد الترمذى في أخرى: ]وعن بيعِ العِنَبِ بالزّبِيبِ،
وَعَنْ كلِّ ثََمَرَةٍ بِخَرْصِهَا مِنَ الثمرِ. قال: يحيى بن سعيد
»العَرِيّةُ« أن يشترِىَ الرجلُ ثَمَرَ النَّخَتِ لِطَعَامِ أهْلِهِ رُطباً
بِخَرْصِهَا تَمْراً[ .
7. (232)-
Sehl İbnu Ebî Hasme (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm) yaş hurmayı kuru hurma ile değiştirmeyi yasakladı
ve "Bu riba'dır, buna müzâbene denir" buyurdu. Ancak ariyye satışını
bundan istisna etti. Ariyye bahçe sâhibinin ayırdığı bir veya iki hurma
ağacıdır. Onların başındaki meyvenin kuruyunca ne kadar olacağını göz
kararıyla tahmîn eder. Bunun bedelince yaş hurma (satın alıp) yer"..
Tirmizî bir başka rivayette şu ilâveyi
kaydeder: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yaş üzümü kuru üzümle her
meyveyi, meyve cinsinden tahmînî karşılığıyla satmayı yasakladı."
Yahya İbnu Said ariyye'yi şöyle açıkladı:
"Kişinin âilesine yedirmek maksadıyla birkaç hurma ağacının yaş meyvesini,
-miktarını tahmin yoluyla takdir edip- kuru hurma karşılığında satın
almasıdır."
ـ8ـ وعن أبى هريرة رضى
اللّه عنه قال: ]رخَّصَ رسُولُ اللّهِ # في بيعِ العرَاياَ بخَرْصِهَا من
التَّمْرِ فيما دونَ خَمْسَةِ أوْسُقٍ أو خَمْسَةِ أوْسُق[. شك بعض الرواة في
خمسة أوسق أو دون خمسة أوسق. أخرجه الستة .
8. (233)-
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) dedi ki: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm), kuru hurma vererek, tahmin yoluyla ariyyelerin satın alınmasına,
beş vask veya beş vasktan az miktar için izin verdi." Ravilerden biri, "beş
vask" mı dedi, yoksa "beş vasktan az" mı dedi diye şüphe etmiştir.
AÇIKLAMA:
Ariyye satışı nedir, niçin buna ruhsat
verilmiştir? gibi bazı mübhem noktaları az yukarıda 226 numaralı hadisle
birlikte açıkladık.
Tahmin meselesi şudur: Bir ağaçtaki taze hurma
kuruduğu zaman ne kadar kuru hurma olacaktır, önceden tahmin edilir. Tahmin
işi bir ehl-i vukufa (bilir kişi) yaptırılır. Ariyye satışını yapan kimse,
tahmin edilen bu miktarı kuru hurma olarak verir. Böylece verdiği, aldığına
"kuru cinsinden" denk olur.
ـ9ـ وعن أبى سعيد رضى
اللّهُ عنهُ قال: ]نَهى رَسُولُ اللّهِ # عن المُزَابَنَةِ والمُحَاقلةِ
»فالمزابنةُ« اشتراءُ الثمر في رؤسِ النخلِ[.زاد مالك بالتمرِ »والمحاقلةُ«
كراءُ ا‘رضِ بالحنطة. أخرجه الثثة والنسائى .
9. (234)-
Ebu Sa'îd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) müzâbene ve muhâkala'yı yasakladı. Müzâbene, yeni meyvenin daha
hurma, ağacının başında iken satın alınmasıdır. İmam Malik "... kuru hurma
vererek" ziyadesini kaydetti.
Muhâkale de buğday karşılığında tarlanın
kiralanmasıdır.
AÇIKLAMA:
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)
zamanında araziyi kiraya vermek yaygın bir tatbikattı. Tohum, ekiciye ait
olur, tarlanın münbit kısmından belli bir bölüm tarla sâhibine, geri kalan
kısım da ekiciye ait olurdu. Reshulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu usûlü
yasakladı çünkü ayrılan kısmın mahsül vermemesi, telef olması mümkündü.
Nevevî'nin açıklamalarına göre, âlimler bu
konuda ihtilaf eder. Bazıları sadece mahsül karşılığında değil, altın,
gümüş, vs. karşılığında da olsa tarlanın kiraya verilmesine -hadisteki
ıtlaka dayanarak- karşı çıkmıştır. Ebu Hanîfe, Şaifî başta diğer bir çok
ulema, arazinin altın, gümüş zahîre, elbise ve diğer eşyalar mukabili kiraya
verilebileceğini söylemiştir. İcar bedeli ekin cinsinden de olabilir. Ancak,
çıkan mahsulün üçte biri veya dörte biri gibi bir cüzüne mukabil icârı câiz
değildir. Buna "muhâbere" denir. Muayyen bir parçanın tarla sahibi için
ekilmesini şart koşmak da caiz olmaz.
Ahmet İbnu Hanbel, Ebu Yusuf, İmam Muhammed ve
Malikîlerden bazılarına göre, "Yeri altın ve gümüş mukabilinde kiraya vermek
ve mahsulün üçte biri, dörtte biri gibi bir cüzü karşılığında kiraya vermek
caizdir. Muhtar olan da budur."
Farklı görüşlerden herbiri rivayete
dayanmaktadır.
ـ10ـ وعن ابن عمر رضى
اللّهُ عنهما قالَ: ]نهى رَسُولُ اللّهِ # عنِ المُزَابنَةِ، وَالْمُزَابَنَةُ
بيعُ الثَّمَرِ بالتَّمْرِ كيً، وَبيعُ الكَرْمِ بالزَّبِيبِ كيً[. أخرجه الستة
.
10. (235)-
İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
müzâbene'yi yasakladı. Müzâbene, yaş hurmayı, ölçeğe vurarak kuru hurma
mukabili satmaktır, keza taze üzümü ölçeğe vurarak kuru üzüm karşılığında
satmaktır."
ـ11ـ وفي أخرى ‘بى داود
رضى اللّه عنه: ]نَهى عن بَيْعِ الزَّرْعِ بِالحِنْطَةِ كيً[ .
11. (236)-
Ebu Dâvud'un bir diğer rivayetinde: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
ekini, ölçekli olarak buğdayla satmaktan yasakladı."
AÇIKLAMA:
Önceki hadiste açıklanan müzâbeneye benzer. Şu
miktar arazideki ekini, kile nevinden muayyen bir miktar buğday mukabili
satmaktır. Bu tarz satışı Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) yasaklıyor.
Müteakip hadis meseleye daha fazla açıklık getirecektir.
ـ12ـ وفي أخرى للشيخين
عن جابر رضى اللّه عنه: ]نَهى عنِ المُخَابرَةِ وَالمُحَاقَلَةِ. قالَ: عطاءُ
فسَّرَ لنَا جَابِرٌ قال: أمّا المخابرةُ: فا‘رضُ البيضاءُ يدفعُهَا الرجلُ إلى
الرجلِ فيُنفِقُ فيها ثمّ يأخذُ من الثمرةِ، وزَعَمَ أنّ المُزَابَنَةَ بيعُ
الرُّطَبِ في النخلِ بالتمرِ كي، والمحاقَلةُ في الزرعِ على نحوِ ذلك، بيعُ
الزرعِ القائم بالحبِّ كيً[ .
12. (237)-
Sahiheyn'in Hz. Câbir'den kaydettikleri bir rivayet de şöyle: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) Muhâbere ve Muhâkale'yi yasakladı. Atâ der ki:
Câbir bize şu açıklamayı yaptı:
Muhâbere:
Boş araziyi, sâhibi bir başkasına verir. Alan adam bütün masrafları
karşılayarak tarlayı eker. Tarla sâhibi mahsülden hisse alır. Müzâbene'ye
gelince, bunun "daha ağaçta iken yaş hurmayı, kuru hurma ile ölçekle satmak"
olduğunu söyledi. Muhâkale ise, ekinden cârî bir alışveriş,
müzâbene'ye benzer, ekinin ölçekle buğday mukabili satılmasıdır.
ـ13ـ وفي أخرى لمسلم
رحمه اللّه: ]نَهى عن المحاقلةِ والمزَابَنَةِ والمعاوَمةِ والمُخَابَرَةِ قال:
والمعاومةُ بيعُ السنينَ. وعن الثُّنَيَّا[. زاد أصحاب السنن: إ أن تُعلَمَ .
13. (238)-
Müslim'in bir diğer rivayetinde şöyle denir: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) muhâkale, müzâbene, muâveme ve muhabere suretiyle yapılan
alışverişleri yasakladı.
-Ravi der ki: Muâveme, bir kaç yılı içine alan
bir satıştır.- Keza, sünya'yı da yasakladı" Sünen müellifleri şu ziyadeyi
kaydederler. "...bilinme durumu hâriç"
AÇIKLAMA:
Birkaç yılı içine alan muâveme akdinde
açık bir aldatma vardır. Çünkü müteakip yıllarda da, meyve olup olmayacağı,
bahçenin bir afete maruz kalıp kalmayacağı bilinemez. Burada açıklamaya
muhtaç olan şekil sünyâ'dır. Sünyâ: Kişinin bahçesinin meyvesini
tamamen satıp, belli ve muayyen olmayan bir kısmını hâriç tutmasıdır. Sünen
müellifleri, koydukları kayıtta istisna kılınan kısım belirtildiği takdirde,
bu satışın câiz olacağını açıklamışlardır.
ـ14ـ وفي أخرى للنسائى:
والمخاضرَةِ والمخابرَةِ قال: والمخاضرةُ بيعُ التمرِ قبلَ أن يزهُوَ،
والمُخَابَرَةُ بيعَ الكدَسِ بكذا وكذا صاعاً.زاد البخارى عن أنس: والممَسةِ
والمنابَذةِ »الكدس« الطعام المجتمع كالصّبرة .
14. (239)-
Nesâî'nin diğer bir rivayetinde: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)...
muhâdara ve muhâbere satışlarını yasakladı" der. Ravi şu açıklamayı yaptı:
Muhâdara, hurmanın alaca düşmezden önce satılmasıdır, muhâbere de, yığının,
(miktarını göz kararıyla tahmin edip) şu kadar bu kadar sâ'ya satmaktır.
Buhârî, Enes'ten şu ziyadeyi kaydetti:
"...mülâmese ve münâbeze'yi de... yasakladı."
AÇIKLAMA:
Mülâmese,
satış sırasında, taraflardan birinin: "Elbisene değersem veya sen elbiseme
değersen alım-satım kesinleşmiştir" demesidir.
Münâbeze
de buna benzer bir akit çeşididir.Alım-satım
yapanların birbirlerinin elbisesine bakmadan, elbiselerini birbirlerine
atınca akdin kesinleşeceği hususunda anlaşmalarıdır.
Mülâmese ve münâbeze'nin mahiyeti yani nasıl
cereyan ettiğinin tavsifinde, alimler ihtilâf ederler. Umumiyetle katlanmış
olarak gelen veya karanlıkta getirilen kumaşın iyice görüp anlamadan sadece
el değmesiyle akdin kesinleşmesi hususundaki mutabakata mülâmese
denmektedir. Bu durumda kumaşın sâhibi: "Kumaşı sana, şu fiyata, elle
dokunman, bakman yerine geçmesi şartıyla sattım, bakınca geri verme hakkına
sahip değilsin" der. Öbürü de kabul eder. Müşteri değme sonunda karar verdi
mi akit kesinleşir.
Münâbezede atılan şey taş mı kumaş mı,
ihtilaflıdır. Taş ise, satıcı: "Şu taşı atıyorum, kumaşa değince satılmış
demektir" veya "Şu taşın ulaştığı yere kadar olan araziyi sana satıyorum."
Bu çeşit alım satımlardaki aldanma ve aldatma
durumları izah gerektirmeyecek kadar açıktır. Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) yasaklamıştır.
Buhârî, Büyû: 83, Şürb: 17; Müslim, Büyû': 64, (1540); Ebu Dâvud,
Büyû: 20, (3363); Tirmizî, Büyû': 64, (1303); Nesâî, Büyû': 35, (7,
268); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ
Yayınları: 3/38.