ـ1ـ عن أبى سعيد الخدرى
رضى اللّه عنه قال: ]نَهَى رَسُولُ اللّهِ # عَنْ لُبْسَتَيْنِ وَعَنْ
بَيْعتَيْنِ؛ نَهَى عَنِ المُمَسةِ وَالمُنَابَذَةِ في الْبَيْعِ، والمُمَسَةُ
لَمْسُ الرَّجُلِ ثَوْبَ اŒخَرِ بِيَدِهِ بِاللَّيْلِ أو النَّهَارِ َ
يُقَلِّبُهُ، والمُنَابَذَةُ أنْ يَنْبُذَ الرَّجُلُ إلى الرَّجُلِ ثَوبَهُ،
وَيَنْبُذَ اŒخَرُ بِثَوْبِهِ ويَكُونُ ذلكَ بَيْعُهمَا مِنْ غيرِ نَظرٍ وََ
تَرَاضٍ، واللَّبْسَتَانِ اشْتِمَالُ الصَّمَّاءِ: وهو أنْ يَجْعَلَ ثَوْبَهُ
على أحَدِ عاتِقَيْهِ فَيَبْدُوَ أحَدُ شِقَّيْهِ لَيْسَ عَليه ثوبٌ،
واللُّبْسَةُ ا‘خرى اخْتِبَاؤُهُ بِثَوْبِهِ وهو جالِسٌ ليسَ عَلَى فَرْجِهِ
مِنْهُ شئٌ[. أخرجه الخمسة إ الترمذى .
1. (283)-
Ebu Saîd el-Hudrî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) iki giyim ve iki de alışveriş tarzını yasakladı. Yasaklanan satış
tarzları: Mülâmese ve münâbezedir. Mülâmese, diğerinin elbisesine gündüz
veya gece, eliyle sâdece değmesi, elbiseyi altüst ederek iyice görmemesi
(ve bu kadarla satış akdininin tamamlanmasıdır). Münâbeze ise, kişinin
elbisesini öbürüne atması, öbürünün de kendi elbisesini ona atması ve bu
atışmanın da, elbiseye bakıp râzı olmadan satış sayılmasıdır.
Yasaklanan iki giyinmeden biri, iştimâlu's-sammâ'dır;
bu da kişinin elbisesini omuzlarınan biri üzerine koyup, sarınması, diğer
giyinme omuzunu açıkta elbisesiz bırakmasıdır. Yasaklanan diğer giyinme
tarzı ihtibâ'dır. Bu da oturmakta olan bir kimsenin elbisesine sarınması, bu
esnada fercini örten başka bir şey olmamasıdır."
ـ2ـ وفي أخرى للنسائىِّ
رحمه اللّه تعالى: ]المنابَذَةُ: أنّ يَقُولَ إذا نَبَذْتُ هذا الثَّوْبُ
إليْكَ فقَدْ وَجَبَ الْبَيْعُ، والممسَةُ أنْ يَمَسَّهُ بِيدِهِ وََ
يَنْشُرَهُ وََ يُقَلِّبَهُ إذَا مَسَّ وَجَبَ البَيْعُ[.وعنده عن ابنِ عُمَرَ.
وهى بُيُوعٌ كانُوا يَتَبَايَعُونَ بِهَا في الجَاهِلِيَّةِ .
2. (284)-
Nesaî'nin bir rivayetinde şu açıklama yapılır: "Münâbeze: satıcının; "Bu
elbiseyi sana atarsam satış tamam olmuştur" demesidir. Mülâmese de elbiseyi
açıp, evirip çevirmeden elini değmesi ve değince de satış muâmelesinin tamam
olmasıdır.
"Nesâî'de İbnu Ömer (radıyallahu anh)'den:
"Bu, câhiliye ehlinin, alışverişte başvurdukları bir tarzdı" açıklaması yer
alır.
AÇIKLAMA:
Bu iki hadis, câhiliye devrinin bazı giyinme
ve alışveriş tarzını belirtmekte ve Hz. Peygamberimiz (aleyhissalâtu
vesselâm)'in bunlarla ilgili olarak getirdiği yasaktan haber vermektedir.
Mülâmese
ve münâzebe'nin ne olduğu yukarıdaki rivayetlerde açıklanmıştır. Bazı
âlimler bu açıklamanın Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a ait olduğunu
söylemiş ise de umumiyetle râvilerden biri tarafından yapılan bir derc
olduğu kabul görülür. Bu cümleden olarak mülâmese, "müşterinin elbiseye
dürülü iken veya karanlıkta dokunması, satıcının da: "Bu malı sana dokunman,
görmek, yenini tutmak ve gördüğün zaman muhayyerlik kalmamak şartıyla
sattım" demesidir. Burada dokunma satış için yeterli şart yapılmış oluyor ve
muhayyerlik hakkını da tanımıyor. Görüldüğü gibi, burada aldatma söz
konusudur. İslâm satış akdinin meşrû sayılması için malın görülmesini,
kusurları varsa söylenmesini şart koşmuştur. Muhayyerlik de ayrı bir haktır.
Bütün bunları reddeden aldatmalı bir alışverişe, İslâm'ın cevâz vermeyeceği
açıktır.
Münâbeze'ye
gelince bu da farklı şekillerde cereyan etmektedir:
1-
Satıcının: "Şu attığım taş hangi elbiseye isâbet ederse sana onu sattım"
der.
2-
"Şu araziden attığım taşın vardığı yere kadarını sana sattım" diyerek satış
yapar.
3-
Taşı atması, satış sayılır. "Şu elbiseye taş attım mı sana şu kadara
satılmış sayılmalı" der. Burada da aldatma olduğu görülmektedir, izaha hacet
kalmıyor.
İştimâlu's-Sammâ:
Bunun tarifi farklı şekillerd yapılmıştır. "Tek parçadan müteşekkil bir
kumaşla omuzun birir açık kalacak şekilde sımsıkı sarınmak. Fakihler bunun
yasaklanmasını: "Çünkü, bu durumda eli elbisenin altında kalır. Çarpmalara
düşmelere karşı elini kullanıp korunmak istese bunu yapamaz, zorlukla
karşılaşır. Bu maksadla alttan elini çıkarsa avret yerleri açılır" diye
açıklamışlardır. Bazı şârihlerin de belirttiği gibi vâcibden "tesettürü
ihlâl etmeyen bir tarzda sarınmak" haram ve hatta mekruh olmamalıdır. Yeter
ki teşebbüh (kâfire benzemek) gibi bir başka mahsûr daha sözkonusu olmasın.
İhtibâ'nın
açıklanmasında da farklılıklar olmuştur. "Kişinin elbisesine sarınıp
bürünmesidir" dendiği gibi, "İnsanın ilyeleri (kabaları) üzerine oturup,
bacaklarını dikip bu vaziyette elbiseye sarınmaktır" diyen de olmuştur. Bu
tarz örtünme, dikkat edilmediği takdirde haram yerlerin görünmesine yol
açabileceği gibi, ayağa kalkışlarda da tesettürü ihlâl edebilir. Hamamlarda
bu çeşit mahzurlar vukuâ gelir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu
durumlara dikkat çekmiş olmaktadır.