ـ1ـ عن جابر رضى اللّه
عنه قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ #: ]رَحِمَ اللّهُ رجًُ سَمْحاً إذا بَاعَ
وَاِذَا اشْتَرَى وإذاَ اقْتَضَى[. أخرجه البخارى، والترمذى، واللفظ للبخارى .
1. (199)-
Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki:
"Satışında, satın alışında, borcunu ödeyişinde
cömert ve kolaylaştırıcı davranan kimseye Allah rahmetini bol kılsın".
AÇIKLAMA:
Alış veriş muamelesinin her safhasında
kolaylık ve karşı tarafı memnun edici davranış teşvik edilmektedir. Müsamaha
ve fedakârlık sâdece satıcıdan beklenmemeli. Alıcı da aynı anlayışı
göstermelidir. Hele borcun ödenmesi... geciktirmeden, tam zamanında eksik
bırakmadan, bugün git yarın gel demeden ödenmesi gerekmektedir. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buna dikkat çekmektedir.
ـ2ـ وعند الترمذى:
]غَفَرَ اللّهُ لرجلٍ كانَ قبلَكُمْ: سَهً إذَا باعَ، سَهًْ إذا اشْتَرَى،
سَهًْ إذا اقْتَضَى[ .
2. (200)-
Tirmizî'nin rivayeti şöyledir:
"Allah, sizden önce yaşamış olan bir kimseye
rahmetiyle muamele etti. Çünkü bu adam satınca kolaylık gösterir, satın
alınca kolaylık gösterir, alacağını isteyince (kabalık ve sertlik değil,
anlayış ve) kolaylık gösterirdi."
AÇIKLAMA:
Münavî: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) Allah'ın mağfiretini kazanmada bu kimseyi kendimize örnek edinmeye
teşvîk etmektedir, bu maksadla onu zikretmiştir" der.
ـ3ـ وله في أخرى عن أبى
هريرة رضى اللّه عنه يرفعه: ]إنَّ اللّهَ يُحِبُّ سَمْحَ البيعِ سَمْحَ
الشِّرَاءِ سَمْحَ القَضَاءِ[ .
3. (201)-
Tirmizî'nin Ebu Hüreyre'den kaydettiği bir rivayette Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurur:
"Allah, satıştaki müsâmahayı, satın alıştaki
müsâmahayı, ödemedeki müsâmahayı sever"
AÇIKLAMA:
Hadiste müsamaha diye tercüme ettiğimiz
kelimenin aslı semh'dir. Münâvî hadiste bunun, "karşılıklı kolaylık
(müsâhale)" mânasında kullanıldığını belirtmiştir. Aynı mânada olmak üzere
Nesâî'nin bir tahrici şöyledir:
"Allah müşteri iken kolaylık gösteren, satıcı
iken kolaylık gösteren, borcunu öderken kolaylık gösteren, alacağını
ödetirken kolaylık gösteren kişiyi cennete koydu."
ـ4ـ وعن حذيفة وأبى
مسعود البدرى رضى اللّهُ عنهما. أنّهما سمعَا رَسُولُ اللّهِ # يقول: ]إنَّ رجً
مِمَّنْ كَانَ قَبْلَكُمْ أتاهُ الملَكُ ليَقْبِضَ رُوحَهُ فقالَ هَلْ عَمِلْتَ
مِنْ خَيْرٍ؟ قالَ مَا أعْلَمُ. قيلَ لهُ انظرْ. قالَ ما أعلم شيئاً غيرَ أنِّى
كنتُ أبايِعُ النّاسَ في الدنيا فأنظِرُ المُوسِرَ وأتَجَاوَزُ عن المعْسِرَ
فأدخَلهُ اللّهُ الجنةَ[. أخرجه الشيخان .
4. (202)-
Huzeyfe ve Ebu Mes'ud el-Bedrî (radıyallahu anh) Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın şöyle söyediğini işittiklerini anlatır:
"Sizden önce yaşamış olan birisine, ruhunu
kabzetmek üzere melek gelmiş idi, sordu:
"- Bir hayır işledin mi?" Adam:
"- Bilmiyorum" diye cevapladı. Kendisine
tekrar:
"- Hele bir düşün (belki hatırlarsın) dendi.
Adam:
"- Bir şey hatırlamıyorum, ancak dünyada iken,
insanlarla alışveriş yapardım. Bu muâmelelerimde zengine ödeme müddetini
uzatır, fakire de (ödeme işlerinde müsâmaha ve bazı eksikliklerini
bağışlamak sûretiyle) kolaylık gösterirdim" dedi.
Allah onu (bu kadarcık iyiliği sebebiyle
affedip) cennetine koydu."
ـ5ـ وعن عمرة بنت
عبدالرحمن رضى اللّهُ عنها قالت: ]ابْتَاعَ رجلٌ ثمرَةَ حائِطٍ فعالَجَهُ
وقَامَ فيهِ حتًَّى تَبَيَّنَ لَهُ النُّقْصَانُ فسألَ ربَّ الحائطِ أنْ يَضَعَ
لهُ أو يُقيلَهُ فَحَلَفَ أنْ َيَفْعَلَ فذَهَبَتْ أُمُّ المشترى إلى رَسُولِ
اللّهِ # فَذَكَرَتْ لَهُ ذلكَ فقالَ: تألَّى أنْ َ يَفْعَلَ خَيْراً، فَسَمِعَ
بذلكَ ربُّ الحائطِ فأتَى رَسُولُ اللّهِ # فقالَ: يَا رَسُولُ اللّهِ هُوَ
لهُ[. أخرجه مالك .
5. (203)-
Amra Bintu Abdirrahmân (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Bir adam bir meyve
bahçesinin meyvelerini toptan satın aldı. Meyveyi toplayıp miktarını tayin
edince, tahmîn edilenden noksan buldu. Bahçe sâhibini görerek eksik çıkan
kısmı hesaptan düşmesini veya alımsatım akdinden dönmesini talebetti. Fakat
adam teklif edilenleri kabul etmemeye yemin etti. Bunun üzerine müşterinin
annesi, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e müracaat ederek durumu
arzetti. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "O adam, hayır yapmamaya yemin
etmiştir" buyurdu. Bu sözü işiten bahçe sâhîbi Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'e gelerek: "Ey Allah'ın Resûlü, talebini kabul ettim" dedi.
Muvatta, Büyû 15. (2, 621); Buhârî, Sulh 10; Müslim, Müsâkât 19, (1557).
ـ6ـ وعن أبى هريرة رضى
اللّه عنه قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ #: ]مَنْ أقالَ مسلماً أقالهُ اللّهُ
عَثْرَتَهُ[. أخرجه أبو داود .
6. (204)-
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdu ki:
"Kim bir Müslümanın ikâlesini (yani alım-satım
akdini feshetmesini) kabul ederse, Allah da onu düşmekten kurtarır"
AÇIKLAMA:
İkâle, ıstılah olarak alım-satım akdinin
bozulmasıdır. Akdi bozma talebi müşteriden gelse de, satandan gelse de
farketmez, ikale denir. Aslında akit yapıldıktan sonra, -önceden bilinmeyen
veya beyan edilmeyen bir kusurun ortaya çıkması gibi- meşru bir mazeret
olmadıkca akdi bozmak caiz değildir. Bir taraf (alan veya satan) bozmak
istediği takdirde diğer taraf dilerse kabul eder. Bu sebepten 203 numaralı
hadiste görüldüğü üzere müşterinin akdi bozma (ikale) teklifi bahçe sahibi
tarafından kabul edilmeyince Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) meseleye
müdâhale ederek, bahçe sâhibine: "Akdi boz, ikalesini kabul et!" dememiştir.
Sadece kendisine sevap getirecek bir davranışı reddetmiş olduğunu ifade
buyurmuştur.
Şu halde dinimizin tavsiyesi, böyle bir
durumda, karşı tarafın ikâleyi kabul etmesini tavsiye etmektir. Bunun
sebebi açık: İkâle teklifinde bulunan taraf bu alışverişten bir huzursuzluğa
bir pişmanlığa düşmüştür, bir zarar görmektedir. Öbür tarafın da bunu kabul
edivermesi hem bir huzursuzluğu bertaraf edecek, hem de iki taraf arasına
bir tadsızlık girmesini önleyeceği gibi muhabbetin artmasına da yardımcı
olacaktır. Dinimiz her huzursuzluğu takbih ettiği gibi, muhabbet
vesilelerini de takdir eder. Nitekim bu hadiste "akid bozma" teklifini kabul
edenin davranışı övülmüş, mukabilinde Cenâb-ı Hakk'ın, onu düşmelerden,
hatalardan koruyacağı, hatalarından hâsıl olan günahlarını affedeceği ifade
edilmiştir.
Bir mü'mine ikâleyi kabul, kendisi için
yeterli bir kârdır.