ـ1ـ عن ابن عمر رضى
اللّه عنهما قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ #: ]الْوَزْنُ وَزْنُ أهْلِ مَكَّةَ،
وَالْمكيَالُ مكيالُ أهلِ المدينةِ[. أخرجه أبو داود والنسائى.وفي رواية عكسُهُ
.
1. (205)-
İbnu Ömer anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"(Şer'î hukuku ödemek için) vezin'de Mekke
halkının vezn'i esastır, keyl'de de Medine halkının keyl'i esastır."
AÇIKLAMA:
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bu
hadislerinde medenî hayat için son derece ehemmiyet arzeden ölçü ve tartı
birimlerine temas etmektedir. Ticarî ve dolayısıyla iktisadî hayat büyük
ölçüde bunlara dayanır.
Vezn tartı yoluyla ölçmek mânasına gelir.
Miktarın tayininde ağırlığı esas alınan mallara veznî denir, yağ, bal, şeker
bu veznî gruba girer. Bu gruba giren malların miktarını tayinde muhtelif
birimler olunca, devlet içerisinde kargaşayı önlemek için sadece birinin
esas alınması gerekir. Hadis, kurulmakta olan İslâm devletinde veznî birim
olarak Mekke ölçüsünün esas alınmasını emretmektedir. Âlimler "Mekkeliler
ticaret ehlidir, onların bu husustaki bilgi ve tecrübeleri fazladır. Bu
sebeple vezinde Mekke vezninin esas alınmasını emretmiştir" derler.
Keyl'e gelince bu daha çok tahıl ölçüsüdür. Bu
gruba girenlere keylî denir. Kile tabirimiz buradan gelir. Hububatı
ağırlığına göre değil, hacmine göre ölçer. Peygamberimizin (aleyhissalâtu
vesselâm) Keyl'de Medine Mikyalini esas almasını, Medine'nin ziraatçilikte
gelişmesiyle izah ederler. Malum olduğu üzere Mekke beynelmilel bir ticaret
şehridir, geçimini ticaretten sağlamaktadır. Ziraat mümkün değildir. Buna
mukabil Medine ziraate elverişlidir ve bahçecilik, meyvecilik gelişmiştir.
Binâen-aleyh Medîne halkı mikyâllerin (mekâyîl) ahvalini en iyi bilen
kişilerdir.
Öyle ise bu hadis, altın gümüş üzerinden
zekâtın hesaplanmasında Mekke vezin birimleri olan dirhem'in,sadaka-i fıtr,
kefâret gibi dinî borçların ödenmesinde de Medine mikyallerinden olan Sâ'ın
esas alınmasını emretmiş olmaktadır. Örfî olarak her bölgede miktâra az veya
çok farklılıklar arzeden ölçü ve tartı birimlerinin kullanıldığı
Arabistan'da "200 dirhem altına sâhip olan zekât vermelidir" sözü "Hangi
dirheme göre?" sorusunu getirecektir. Şu halde yukarıda sunulan hadis, bu
çeşit meselelerin çözümünde esas olmuştur.
Bu çeşitten ölçü birimlerini tâyin ve tahdid
eden bakşa hadisler de mevcuttur.
ـ2ـ وعن المقدام بن معدى
كرب رضى اللّه عنه قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ #: ]كِيلُوا طَعامَكُمْ يُبَارَكْ
لَكُمْ فيهِ[. أخرجه البخارى .
2. (206)-
Mikdâm İbnu Ma'dikerb (radıyallahu anh) Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın şu sözünü nakletti:
"Yiyeceklerinizi kîle ile ölçün, sizin için
mübarek kılınsın."
AÇIKLAMA:
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in
yiyecekleri tartmakla ilgili emri, daha ziyade "alım-satım" ve depodan
çıkarılması sırasında diye kayıtlanmıştır. Alım-satımda tartmanın ehemmiyeti
açıktır. Mücâzefe denen "karalama" veya "kabalama" alım-satımda taraflardan
biri aldanabilir. Dinimizde ise, "aldanmamak ve aldatmamak" esastır.
Depodan çıkarırken tartma "Hesabın bilinmesi,
istihlâkin önceden yapılan tahmine uygun olarak yapılması, vaktinden evvel
tüketilmemesi içindir" denmiş, böylece taamın bereketleneceğine dikkat
çekilmiştir. Şârihlerin belirttiği üzere "yiyeceği tartma" ameliyesi tek
başına ona "bereket ilâve etmez". Hesabı göstererek ölçülü istihlâke
sevkederek berekete vesile olur.
ـ3ـ وعن ابن عباس رضى
اللّه عنهما قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ #: ]‘هْلِ
المِكْيَالِ والميزانِ
إنكُمْ قَدْ وُلِّيتم أمْرَينِ هَلَكَتْ فِيهمَا ا‘ُمَمُ السَّالفةُ قبلَكُمْ[.
أخرجه الترمذى .
3. (207)-
İbnu Abbas (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) mikyal (ölçek) ve mîzân (terazi) kullananlara şöyle hitab etti:
"Sizler bizden önce gelip geçen kavimleri
helâk eden iki işi üzerinize almış bulunmaktasınız"
AÇIKLAMA:
Burada ictimaî ahlâkın mühim bir esasına
parmak basılmaktadır: Alış-veriş sırasında ölçü ve tartıda dürüstlük,
fertler arası güven, sevgi, saygı gibi pek çok umur buradaki dürüstlüğe
dayanır. Cemiyetin ahengi, huzuru ve dolayısıyla sağlıklı terakki de bunlara
dayanmaktadır. Bir cemiyette bu bağlar bozuldu mu, o cemiyetin batması
yakındır. Başta Hz. Şuayb'in kavmi olmak üzere, birçok kavimlerin bu
ölçü-tartı hilesinin getirdiği bozukluklarla battığını Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) hatırlatmaktadır. Kur'ân-ı Kerîm bu mevzuya birçok
âyetlerinde yer verir. Mutaffifin sûresi bu mevzuyu müstakilen ele alır.
Şurası açıktır ki, bazı safdillerin zannettiği
gibi, ölçü-tartı gerektiren meslekler, dindarlığa uymayan, kaçınılması
gereken meslekler değildir. Bu hadiste, böyle bir nasihat mevcut değildir.
Burada ölçü ve tartı meselesinde çok dikkatli davranılması, alırken de
verirken de ölçümde hassas olunması gereği vurgulanmaktadır. Nitekim daha
önce geçen hadislerden bir kısmı ve meselâ 194 numaralı hadis "Emin ve
doğruluktan ayrılmayan tüccârların peygamberler, sıddikler, şehîdler ve
sâlihlerle beraber olacaklarını" haber vermiş, müjdelemiştir.
ـ4ـ وعن ابن حرملة قال:
]وَهَبَتْ لَنَا أمُّ حبِيبةَ بِنْتُ ذُؤيبِ بنِ قيسٍ الْمُزَنِيَّةُ صَاعاً
حدّثَتْنَا عن ابنِ أخِى صَفِيةَ عن صفيةَ زوجِ النبىِّ # أنهُ صَاعُ النبىِّ
#. قال أنسُ: فجرَّبتُهُ فَوَجَدتُهُ مُدّيْنِ ونصفاً بِمُدِّ هشَامٍ[. أخرجه
أبو داود .
4. (208)-
İbnu Harmele (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Ümmü Habib Bintü Züeyb İbnu Kays el-Müzenniyye, bize (ölçüm işlerinde
kullanılan) bir sa' bağışladı. Ümmü Habib bize rivayet etti ki, kendisine,
İbnu Ahî Safiyye'den geldiğine göre, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın
zevce-i pâkleri Safiyye vâlidemiz (radıyallahu anhâ) bağışlanan bu sâ'in,
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in kullandığı sâ' olduğunu
söylemiştir. Râvilerden Enes İbnu İyâz der ki: "Ben bu sâ'ı denedim,
(kontrol ettim) gördüm ki bu sâ, Emevî Halifesi Hişâm İbnu Abdi'l-Melik'in
kullandığı müdd'le iki buçuk müdd miktarında idi".
AÇIKLAMA:
Ebu Dâvud bu hadisi "Kefaret'in Ödenmesinde
Kullanılan Sâ'ın Miktarı Nedir?" başlığını taşıyan babta kaydeder. Görüldüğü
üzere, "şerî borçların ödenmesinde esas ittihaz edilmesi gereken birim ne
olacaktır, bunun miktarı nasıl tâyin edilmelidir?" Âlimler arasında
bidayetten beri bir problem olmuştur ve bu mesele hep, Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın beyanları doğrultusunda, onun vaz'ettiği
birimler çerçevesinde çözülmeye çalışılmıştır.
ـ5ـ وعن السائب بن يزيدَ
قال: ]كانَ الصاعُ علَى عهدِ رَسُولِ اللّهِ # مُدّاً وَثُلُثاً بِمُدِّكُمْ
اليومَ، وقد زيدَ فيهِ في زمنِ عمرَ بن عبدِ العزيزِ رحمه اللّهُ تعالى[ .
5. (209)-
es-Sâib İbnu Yezîd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm) devrinde bir sâ', bugün sizlerin kullanmakta
olduğunuz müdd'le, bir müdden üçte bir müdd miktarında fazla idi. Ancak bu
miktara Ömer İbnu Abdilaziz merhum zamanında ilâve bulunuldu.
ـ6ـ وعن عثمان رضى اللّه
عنه قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ #: ]إذَا بِعْتَ فَكِلْ وَإذَا ابْتَعْتَ
فكْتَلْ[. أخرجهما البخارى .
6. (210)-
Hz. Osman (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki:
"Sattığın zaman tart, satın alınca tarttır."
AÇIKLAMA:
Bu hadis, ticarî hayat için mühim iki prensip
vazediyor:
1-
Alım-satımın ölçümle yürütülmesi.
2-
Tartma külfetinin satıcıya âit olması.
Hadisin vürud sebebi
kayda değer: Hz. Osman Benu Kaynuka çarşısında hurma alıp Medine'ye getirip,
pazara döker, ne miktar olduğunu beyan eder, müşteri de onun beyanı üzerine
tartmadan alır, uygun bir kâr verirmiş. Durum Hz.Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'in kulağına ulaşınca Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Hz.
Osman'a: "Sattığın zaman tart, satın alınca da tarttır" emreder.
Tartma işi ücretle yapılıyorsa, bunun ücreti
satıcıya âittir. Verilecek paranın, o devirde olduğu üzere, tartımı, bütünse
bozdurulması külfet, masraf gerektiriyorsa bu da müşteriye aittir.