ـ1ـ عن ابن عمر رَضِىَ
اللّهُ َعَنْهُما قال: ]كانَ النَّبىُّ # إذَا رَمى الجِمَارَ مَشَى إلَيْهَا
ذَاهِباً وَرَاجِعاً[. أخرجه أبو داود والترمذى .
1. (1450)-
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) taşları atacağı zaman yaya gider, yaya dönerdi." [Ebu Dâvud,
Menâsik 78, (1969); Tirmizî, Hacc 63, (900).]
ـ2ـ وعن قاسم بن محمد
قال: ]كانَ النَّاسُ إذَا رَمَوا الجِمَارَ مَشَوْا ذَاهبين وَرَاجِعينَ،
وَأوَّلُ مَنْ رَكِبَ مُعَاوَيَةُ[. أخرجه مالك .
2. (1451)-
Kâsım İbnu Muhammed anlatıyor: "İnsanlar (yani sahâbeler) taşlamaya yayan
gider, yayan dönerdi. (Bu safhada) ilk binen Hz. Muâviye (radıyallahu anh)
oldu." [Muvatta, Hacc 215, (1, 407).]
ـ3ـ وعن جابر رَضِىَ
اللّهُ َعَنْهُ قال: ]رَأيتُ رسول اللّه # يَوْمَ النَّحْرِ يَرْمى عَلى
رَاحِلَتِهِ وَهُوَ يَقُولُ: خُذُوا عَنِّى مَنَاسِكَكُمْ. َ أدْرِى لَعَلِّى َ
أحُجُّه بَعْدَ حَجَّتى هذِهِ[. أخرجه مسلم وأبو داود والنسائى .
3. (1452)-
Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Yevm-i nahrde (kurban gününde)
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı, taşlamayı binerek yaparken gördüm.
Taşlarını devesinin üzerinde iken atmış ve şöyle demişti:
"Menâsikinizi benden alın. Bilemiyorum, belki
de bu haccdan sonra hacc yapamam." [Müslim, Hacc 310, (2197); Ebu Dâvud, 78
(1970); Nesâî, Hacc 220, (5, 270).]
AÇIKLAMA:
1- Haccla ilgili her çeşit âdâbın Hz.
Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den alınmış olduğunu ifade ediyor. Hacc
bahsiyle ilgili pekçok rivayette tekrarla geçtiği üzere, Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) hacc menâsikinin Müslümanlar tarafından,
kendisinden görülerek alınması, sorularak öğrenilmesi için hususî bir alâka
ve gayret göstermiştir. Tavaf ve sa'yleri de deve üzerinde yapmıştır ve
âlimler, açıklamada "Halkın menâsiki kendisinden görerek öğrenmesi için,
sorularını rahatça sorabilmesi için deveyi tercih etmiştir" diye açıklama
getirmişlerdir.
Diğer ibadetler öyle değil mi? diye bir sual
hatıra gelebilir. Elbette ki diğerleri ve bilhassa namaz içinde de öyle:
صَلُّوا كَمَا
رَاَيْتُمُو نِى اُصَلِّى "Beni
-nasıl namaz kılıyorum- görüyorsanız siz de öyle kılın" buyurmuştur. Ancak,
namazı uzun yıllar günde beş kere etrafındakilere gösterebilmiş ve
öğretebilmiştir, hataları görüp müdâhale ve tashih etme imkânı
bulabilmiştir. Halbuki hacc öyle değildir. Ömründe bir kere yapabilmiş ve
sadedinde olduğumuz hadiste de belirttiği gibi, bir başka sefer hacc yapmaya
imkân bulamayacağı endişesindedir ve nitekim öyle olmuş, Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm), ikinci bir hacc mevsimine yetişmeden öbür dünyaya
irtihal etmiştir. Demek ki, Rabbinin vahyi ile, ilk olan bu haccının aynı
zamanda son haccı olduğunu da biliyordu. Bu sebeple, her âdâbı, en küçük
teferruatına kadar bizzat göstermek, eksiksiz öğretmek için hususî bir
gayret ve tedbir içerisine idi. Ashab'ın da müstesna bir öğrenme çabasına
girmesini istiyordu. "Menâsikinizi benden alın" diye sıkca hatırlatması bunu
ifade eder.
Hacc menâsikinin, câhiliyye devrinde de
Araplar arasında mevcut ve büyük çoğunluk tarafından icrâ edilen bir ibâdet
olduğu düşünülecek olursa bu "öğretme" ve "öğrenme"nin büyük bir dikkat
içerisinde cereyan etmesinin ehemmiyeti daha iyi anlaşılır.
2- Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), bu
fasılda kaydedilen üç hadisten ilk ikisine göre taşları yaya olarak
atmıştır, üçüncüsüne göre de bineğinin üzerinde atmıştır. Âlimler arada bir
teâruz görmezler. Üçüncü rivayet, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın
yevm-i nahrde yâni taşlamanın ilk gününde deve üzerinde yaptığını ifade
etmektedir. Demek ki, o gün taşın atılış şeklini herkesin görmesi için
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) deve üzerinde taşlama yapmıştır, diğer
günlerde yaya gelmiştir. Şu halde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
taşlamaları bâzan binekli bâzan bineksiz ve yaya olarak yapmış, Ashâb-ı
Kiram da onu ne halde gördü ise öyle rivayet etmiştir.
3- Ashab'ın tatbikatıyla ilgili rivayetlere
gelince, 1451 numaralı rivayette, insanlar tâbiriyle Ashab
kastedilmektedir, taşlamalara yayan gidipgeldikleri belirtilir. Rivayette
istisna edilen Hz. Muâviye'nin şişmanlık gibi bir mâzeretle hayvana
bindiğini şârihler kaydeder. Keza İbnu Ebî Şeybe'nin bir rivayetinde, "Câbir
İbnu Abdillah (radıyallahu anh) bir zaruret olmadan taşlamalara hep yaya
gider gelirdi" denmektedir.
4- Muhtelif rivayetleri toptan gözönüne alarak
nihâî hükmü belirleyen fukahânın değerlendirmesine gelince, bunu Müslim
şârihi İmam Nevevî şöyle açıklar:
[H İmam Mâlik ve Şâfiî'nin ve diğer
bazılarının mezhebine göre, Mina'ya binek üzerinde gelenlerin
cemretü'l-Akabe'ye, yevm-i nahirde binek üzerinde taş atmaları müstehabdır.
Ama böyle birisi yaya olarak atsa da câizdir.
* Mina'ya yaya olarak gelen de yaya olarak
taşlama yapar.
Bu iki hüküm de yevm-i nahr içindir.
* Eyyam-ı teşrik'in ilk iki gününe gelince, bu
iki günde bütün taşları yaya olarak atmak sünnettir. Üçüncü günde ise binek
üzerinde atılır ve (Mina'yı terketmek üzere) yola çıkılır.
Bu söylenenler Şâfiî, Mâlik ve diğer bir kısım
fukahânın mezhebidir.
* Ahmed İbnu Hanbel ve İshâk İbnu Râhuye:
"Yevm-i nahrde yaya olarak taşlamak müstehabdır" demişlerdir.
* İbnu'l-Münzir: "İbnu Ömer, İbnu'z-Zübeyr ve
Sâlim yaya olarak taşlama yaparlardı" der ve ilâve eder:
Ulemâ, yaya veya binek üstünde, hangi hal
üzere olursa olsun yapılan taşlamanın câiz olduğunda icma eder."]
Günümüzde esas alınacak olan, Nevevî'nin
İbnu'l-Müzir'den naklen kaydetmiş bulunduğu bu icmadır. Artık hayvan veya
başka çeşit binme vasıtası üzerinde taşlama yapmak mümkün değildir. Cemerât
denilen şeytan taşlama mevzileri, izdiham sebebiyle hacc menâsikinin en
zahmetli ve -tâbir câizse- en tehlikeli yerleridir.
Yeri gelmişken kaydetmek isteriz: 1430-1436
numaralarda ve bâhusus 1433 numaralı hadiste gördüğümüz üzere, Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) taşlamaları, kadın, çocuk, yaşlı gibi "zayıfların"; çoban gibi "mazeretliler"in
emniyet ve gönül huzuru içinde yapabilmeleri için hususî tedbirler almış,
istisnâî ruhsatlar vaz'etmiştir. Her yıl birçok kazaların vuku bulduğu,
ölümlerin hasıl olduğu bu izdihamlı noktalarda günümüzün şartlarına uygun
yeni tedbirlere ihtiyaç vardır. Sözgelimi, taşlama mahallerine gidiş, hacc
teşkilatlarına tanınacak belli bir programa göre yapılarak disiplin altına
alınabilir, bu mevzilere giriş ve çıkış istikâmetleri tesbit edilip buna
riâyetin tahakkuku için tedbirler alınabilir vs.