Kıran, lügat olarak
قَرَنَ kökünden gelir, iki şeyi
bağlamak, birleştirmek demektir. Istılahta hacc ve umreyi birleştirmek, aynı
ihramla ikisini de îfa etmek demektir. İmam-ı Âzam'a göre en efdal hacc
budur.
ـ1ـ عن أنس رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]سَمِعْتُ رسولَ اللّه # يُلَبِّى
بالحَجِّ وَالعُمْرَةِ جَمِيعاً. قالَ: بَكْرُ بنُ عَبْدِاللّهِ المُزَنِىُّ
فَحَدَّثْتُ بذلِكَ ابنَ عُمَرَ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ فقاَلَ: لَبَّى بِالحَجِّ
مُفْرِداً وَحْدَهُ. قالَ: فَلَقِيتُ أنَساً فَحَدّثْتُهُ بذلِكَ. فقَالَ: مَا
تَعُدُّونَا إَّ صِبْياناً سَمِعْتُ رسولَ اللّه # يَقُولُ: لَبَّيْكَ عُمرةً
وَحَجّاً[. أخرجه الخمسة وهذا لفظ الشيخين .
1. (1282)-
Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)"ı
hacc ve umre her ikisi için de (ihrama girip) telbiye çekerken işittim."
Bekr İbnu Abdillah el-Müzenî demiş ki: "Ben
bunu Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)'e söyledim. Bana: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) sadece hacc için telbiye getirdi" diye cevap verdi.
Sonra tekrar Enes (radıyallahu anh)'le
karşılaştım ve İbnu Ömer'in sözünü kendisine aktardım. Bana (kızarak):
"Galiba bizi çocuk yerine koyuyorsunuz. Ben
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı: "Umre ve hacc için lebbeyk!" derken
işittim"dedi." [Buhârî, Taksîru's-Salât 5, Hacc 24, 25, 27, 117, 119, Cihâd
104, 126; Müslim, Hacc 185, (1232); Ebu Dâvud, Hacc 24, (1795); Tirmizî,
Hacc 11, (821); Nesâî, Hacc 49, (5, 150); İbnu Mâce, Hacc 38, (2968, 2969).]
AÇIKLAMA:
1- Bu rivayet, 1278 numarada keydedilen
Hz.Aişe rivâyetine ters düşmektedir. Zîra orada Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın hacc-ı ifrad yaptığı belirtilirken, bu rivayette hacc-ı kıran
yaptığı ifade edilmektedir. Ulemâ bu teâruzu şöyle giderir: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) hacc-ı ifrada niyet etmiş, haccı öyle başlatmış,
ancak sonradan umreyi de ilâve ederek kıran yapmıştır. Öyle ise Hz.
Aişe'nin rivâyeti, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın haccının başını,
Hz. Enes'in rivayeti de haccının sonunu yahut ihram esnasını anlatıyor
olmalıdır. Ulemâ: "Bu durumda, Hz. Enes (radıyallahu anh), Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm)' in hacc-ı ifrada niyet ettiğini duymamış olmalı"
der. Müslim şârihi Nevevî hazretleri, Enes hadisinin diğer bir çok
rivayetlerle arzettiği teâruzu kaldırmak için söylenen te'vilin yapılmasının
şart olduğunu belirtir.
2- Hacc-ı kıranın efdal olduğunu söyleyenler,
sadedinde olduğumuz rivâyete dayanırlar. Çünkü buna göre, Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın hayatında yaptığı yegâne hacc, hacc-ı kırandır.
ـ2ـ وعن أبى وائل رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ: ]قال الصبىُّ بن معبد: كُنْتُ رَجًُ
أعْرَابِيّاً نَصْرانيّاً فأسْلَمْتُ وَأتَيْتُ رَجًُ مِنْ عَشِيرَتى يُقالُ
لهُ هُذَيْم بْنُ ثُرْمُلَةَ. فَقُلْتُ: يَاهَنَاهُ إنِّى حَريصٌ على
الجِهَادِ، وَإنِّى وَجَدْتُ الحَجَّ وَالْعُمْرَةَ مَكْتُوبَيْنِ عَلَىَّ
فَكَيْفَ لِى بأنْ أجْمَعَ بيْنَهُمَا؟ فقَالَ إجْمَعْهُمَا واذْبَحْ مَا
تَيسَّرَ مِنَ الهَدْىِ. فأهْلَلْتُ بِهما فلمَّا أتَيْتُ الْعُذَيْبَ لقيَنِى
سَلْمَانُ بْنُ رَبِيعَةَ وَزَيْدُ بْنُ صُوحَانَ وَأنَا أُهِلُّ بِهَمَا مَعاً
فقَالَ أحَدُهُمَا لِŒخَرِ: مَا هذا بِأفَقَهَ مِنْ بَعِيرِهِ. قالَ:
فَكَأنَّمَا أُلقَى عَلىَّ جَبلٌ حَتَّى أتَيْتُ عُمَرَ بْنَ الخَطَّابِ رَضِىَ
اللّهُ عَنْهُ. فأعَدْتُ عَلَيْهِ الْقِصَّةَ وَأنَا أُهِلُّ بِهِمَا جَمِيعاً.
فقَالَ عُمَرُ: هُدِيتَ لِسُنَّةِ نَبِيِّكَ #[. أخرجه أبو داود والنسائى .
2. (1283)-
Ebu Vâil (radıyallahu anh) anlatıyor: "es-Subeyy İbnu Ma'bed dedi ki: "Ben
Hıristiyan bir bedevî idim. Sonradan Müslüman oldum. Kabilemden Hüzeym İbnu
Sürmüle adında bir kimseye gelerek:
"Hey adamım, ben cihâd hususunda hırslıyım.
Hacc ve umre yapmayı da üzerime vecibe buldum. Ben bu ikisini nasıl
birleştirebilirim?" diye sordum. Bana:
"İkisini birleştir ve kolayına gelen bir
kurban kes" dedi. Ben de ikisine birden (niyet edip) ihrama girdim. (Kûfe'ye
bir merhale mesafedeki) Uzeybe nam mevkiye geldiğim zaman Selmân İbnu Rebîa
ve Zeyd İbnu Sûhan ile karşılaştım. Ben hacc ve umre her ikisi için
ihramdaydım. Biri diğerine benim hakkımda:
"Bu adam devesi kadar da bilgili değil" dedi.
Bunu işitince tepeme dağ yıkıldı zannettim. Doğru Ömer İbnu'l-Hattâb
(radıyallahu anh)'a gittim. Ben, hac ve umre her ikisi için de ihramımı
devam ettirerek, hikâyemi anlattım. Hz. Ömer bana:
"Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)
sünnetine irşâd edilmişsin" dedi." [Ebu Dâvud, Menâsik 24, (1799); Nesâî-
Hacc 49, (5, 146, 147); İbnu Mace, Menâsik 38, (2970).]
AÇIKLAMA:
1- Bu rivayet hacc-ı kıranın cevâzına Hz.
Ömer'in de katıldığını göstermektedir. Hz. Ömer'in hacc-ı kıran yapmayı
yasaklayıp hacc ve umreyi ayrı ayrı yapmayı emrettiğini 1279 numaralı
rivayette görmüştük. Burada ise tecviz etmektedir. Zîra, kendisine bu
hususta mürâcaat eden, soru soran Subeyy'e: "Peygamberinin sünnetine irşad
edilmişsin" diye haccla umreyi bileştirmesini te'yid etmiştir. Bu cümle
daha açık bir ifade ile şu mânaya kullanılmıştır: "Sana fetva veren kimse
vasıtasıyla Allah seni doğruya, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in
sünnetine irşad buyurmuş."
2- Önceki rivayetle bu rivayetin arasındaki
tearuzu âlimler şu te'vili yaparak bertaraf ederler: "Hz. Ömer, bu
birleştirmeyi bazı maslahatlar için caiz görmüş olmalı ve Hz. Peygamber'in
de bu maslahatlara binâen tecviz ettiğini bilmiş olmalıdır. Bu sebeple,
her kime hacc ve umreyi birleştirmeyi gerektiren maslahatlar ârız olursa
birleştirmenin onun hakkında sünnet olacağı düşüncesini benimsemiş olduğu
söylenebilir."
3- Rivayette, Subeyy'e söylenen, "Bu adam
devesi kadar da bilgili değil" sözünün mânası şudur: "Hz. Ömer (radıyallahu
anh), haccla umreyi birleştirmeyi yasakladı, bunu herkes bildiği halde bu
adam hâlâ bilmiyor. Anlayışsızlıkta ve bilgisizlikte bu adam deve
seviyesinde kalmış!" Nesâî'nin rivayetinde: "Sen şu devenden daha
şaşkınsın" derler.
ـ3ـ وعن جعفر بن محمد عن أبيه. ]أنَّ المِقْدَادَ ابْنَ ا‘سْوَدَ دَخَلَ عَلى
عَلىِّ ابْنِ أبى طَالِبٍ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما بِالسُّقْيَا. وَهُوَ
يَنْجَعُ بَكَرَاتٍ لَهُ دَقيقاً وَخَبطاً. فقَالَ: هذَا عُثْمَانُ بْنُ
عَفَّانَ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ يَنْهى أنْ يُقْرَنَ بَيْنَ الحَجِّ
وَالْعُمْرَةِ. فَخَرجَ عَلىٌّ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ وَعلى يَدِهِ أثَرُ
الدَّقِيقِ وَالخَبَطِ، فََمَا أنْسى الخَبَطَ والدَّقِيقَ عَلى ذِرَاعَيْهِ،
حَتَّى دَخَلَ عَلى عُثْمَانَ. فقَالَ: أنْتَ تَنْهى أنْ يُقْرَنَ بَيْنَ
الحَجِّ وَالْعُمْرَةِ؟ فقَالَ عُثْمَانُ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ: ذلِكَ رَأْيِى
فَخَرَجَ عَلىٌّ مُغْضِباً وَهُوَ يَقُولُ: لَبَّيْكَ اللّهُمَّ بِحَجٍّ
وَعُمْرَةٍ مَعاً[. أخرجه مالك.»ينجع« أى يعلِفُها النجيع وهو خَبط يُضربُ
بالدقيق والماء ويوجر الجمل.»والخَبَط« ورق يتناثر من الشجرة إذا ضربت بالعصا،
وهو من علف الدواب .
3. (1284)-
Câfer İbnu Muhammed babasından naklediyor: "Mikdâd İbnu'l-Esved, (Mekke yolu
üzerindeki Sükya nam karyede) Hz. Ali (radıyallahu anh)'nin yanına girdi.
Hz. Ali, bu sırada develerine un ve ağaç yaprağı karışımı yemlerini
veriyordu. Mikdâd:"
Şu Osman İbnu Affân (radıyallahu anh) hacc ve
umrenin arasını birleştirmeyi yasaklıyor" dedi. Hz. Ali (radıyallahu anh),
ellerinde un ve yaprak bulaşığı olduğu halde dışarı çıktı. -Kollarındaki un
ve yaprak bulaşığını hiç unutmayacağım- doğru Hz. Osman'ın yanına girdi.
"Sen, dedi haccla umrenin arasını
birleştirmeyi yasaklıyormuşsun, doğru mu?" Hz. Osman (radıyallahu anh) şu
cevabı verdi:
"Bu benim reyimdir!"
Hz. Ali: "Umre ve hacc için lebbeyk!"
diyerek, öfkelenmiş olarak çıktı." [Muvatta, Hacc 40,(1, 336).]
AÇIKLAMA:
1- Hz. Ali'nin develere yedirdiği yem hakkında
Zürkânî şu açıklamayı yapar: "Habat: Ağaçtan değnekle düşürüldükten sonra
kurutulup öğütülen yaprağa denir. Bu, un vs. ile karıştırılır, suya katılıp
hayvana içirilir."
2- Müslim'de Saîd İbnu'l-Müseyyib tarafından
yapılan bu rivayette Hz. Ali, Hz. Osman (radıyallahu anhümâ)'a şöyle
çıkışmıştır: "Resûlullah'ın yaptığı bir şeyi yasaklamaktan maksadın ne?" Hz.
Osman "Bizi bırak!" derse de, Hz. Ali: "Seni bırakamam" cevabını verir.
3. SATIR ATLAMA
Hz. Ali’nin kızması, Hz. Osman’ın şahsî re’yi
ile nassa muhalefeti sebebiyledir. Ashab nazarında bu, büyük hadisedir.
Nesâî'deki rivayette, Hz.Osman'ın re'yinden
rücû ettiği anlaşılmaktadır. Şöyle denir:
فَلَبَّى عَلِىٌّ وَاَصْحَابُهُ بِالْعُمْرةِ فَلَمْ يَنْهَهُمْ عُثْمَانَ
فَقَالَ عَلِىٌّ اَلَمْ تَسْمَعْ رَسُول اللّه #َ تَمَتَّعَ؟ قال. بَلى
"Hz. Ali ve arkadaşları umre için telbiye
getirdiler. Hz. Osman onları bundan men etmedi. Bunun üzerine Ali:
"Resûlullah (a.s.)'ın temettuda bulunduğunu işitmedin mi?" diye sordu. Hz.
Osman: "Evet işittim" dedi."
ـ4ـ وعن جابر رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قَرَنَ رسولُ اللّهِ # الحَجَّ
وَالْعُمْرَةَ فَطَافَ لَهُمَا طوافاً وَاحِداً[. أخرجه الترمذى والنسائى .
4. (1285)-
Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
hacc ve umreyi birleştirip, her ikisi için de tek bir tavaf yaptı."
[Tirmizî, Hacc 102, (947); Nesâî, Hacc 144, (5, 226); İbnu Mâce, Menâsik 39,
(2973).]
AÇIKLAMA:
Bu hadis hacc-ı kıran yapan kimseye, umre ve
hacc için tek tavafın kifayet edeceğini ifade etmektedir. Cumhur (Ahmed İbnu
Hanbel, İmam Şâfiî ve İmam Mâlik) bu hadisle amel ederek kârin'e umre ve
hacc için tek tavafın ve tek sa'yin kifayet edeceğini söylemiştir.
Evzâî, Sevrî, Şa'bî, İbrahim Nehaî, Ebu Hanife
ve ashabı bu hadisle amel etmezler, bunlara göre umre için ayrı, hacc için
ayrı tavaf ve sa'y gerekmektedir. Yani kârin iki tavaf ve iki sa'y
yapmalıdır. Bu hususta hüccetleri Hz. Ali'den gelen bir rivayettir. Bu
rivayette Hz. Ali'nin hacc ve umreyi birleştirerek hacc yaptığı, bunlar için
iki tavafda ve iki sa'yde bulunduğu, sonra da: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ı bu şekilde hacceder gördüm" dediği belirtilir.
Tek tavafa hükmeden Cumhur, Hz. Ali ve İbnu
Mes'ud'dan rivayet edilen "çift tavaf"la ilgili rivayetleri "tavâfu'lkudüm
ve tevâfu'l-ifâza"ya hamlederler. (1387 numaralı hadise de bakınız.)
Doğruyu Allah bilir.
ـ5ـ وعن ابن عمر رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما ]أنَّه كانَ يقول: مَنْ جَمَعَ بَيْنَ
الحَجِّ وَالْعُمْرَةِ كَفَاهُ طَوافٌ وَاحِدٌ وَلَمْ يُحِلَّ حَتَّى يُحلَّ
مِنْهُمَا جَمِيعاً[. أخرجه الخمسة إّ أبا داود وهذا لفظ البخارى .
5. (1286)-
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) demiştir ki: "Hac ile umreyi birleştiren
kimseye tek bir tavaf yeterlidir. İkisinin ihramından birlikte çıkar."
[Buharî, Hacc 77, 105, Muhsar 1,3, 4, Megâzî 35; Müslim, Hacc 181, (1230);
Tirmizî, Hacc 102, (947); Nesâî, Hacc 144, (5, 225-226); İbnu Mâce, Menâsik
39, (2975).]
ـ6ـ وعند الترمذى: ]مَنْ أحْرَمَ بالحَجِّ وَالعُمْرَةِ أجْزَأهُ طَوافٌ
وَاحِدٌ وَسَعْىٌ واحِدٌ مِنْهُمَا حَتَّى يُحِلَّ مِنْهُمَا جَمِيعاً[ .
6. (1287)-
Tirmizî'de şöyle gelmiştir: "Kim hacc ve umre için ihrama girerse, her
ikisinin de ihramından çıkıncaya kadar, tek tavaf, tek sa'y yeterlidir.
[Tirmizî, Hacc 102, (948); İbnu Mâce, Menâsik 39, (2975).]
NOT: 1286 ve 1287 numaralı hadislerin
açıklaması 1285 numaralı hadiste yapılmıştır.
ـ7ـ وعن نافع: ]أنَّ عَبْدَاللّهِ بْنَ عُبَيْداللّهِ وَسَالِمَ بْنَ
عَبْدِاللّهِ كَلّما عَبْدَ اللّهِ بْنَ عُمَرَ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما حِينَ
نَزَلَ الحَجَّاجُ لِقِتَالِ
ابْنِ الزُّبَيْرِ. فقَاَ: َ يَضُرَّكَ أنْ َ تَحُجَّ الْعَامَ فإنَّا نَخْشى
أنْ يَكُونَ بَيْنَ النَّاسِ قِتالٌ يُحَالُ بَيْنَكَ وَبَيْنَ الْبَيْتِ. قال:
إنْ حِيلَ بَيْنِى وَبَيْنَ الْبَيْتِ فعَلْتُ كَمَا فَعَلَ رسولُ اللّه #
حينَ خَالَتْ قُرَيْشٌ بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْبَيْتِ. أُشْهِدُكُمْ أنِّى قَدْ
أوْجبْتُ عُمْرَةً . فَانْطَلَقَ حَتَّى أتَى ذَا الحُلَيْفَةِ فَلَبَّى
بِالْعُمْرَةِ. ثُمَّ قَالَ: إنْ خُلَى سَبِيلى قَضَيْتُ عُمْرَةً، وَإنْ حِيلَ
بَيْنِى وَبَيْنَهُ فعَلْتُ كَمَا فَعَلَ رسولُ اللّه #، ثُمَّ تََ: لَقَدْ
كَانَ لَكُمْ في رسولِ اللّه أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ. ثُمَّ سَارَ حَتَّى إذَا كانَ
بِظَهْرِ الْبَيْدَاءِ قال: مَا أمْرُهُمَا إَّ وَاحِدٌ. إنْ حِيلَ بَيْنِى
وَبَيْنَ الْعُمْرَةِ حِيلَ بَيْنِى وَبَيْنَ الحَجِّ. أُشْهِدُكُمْ أنِّى قَدْ
أوْجَبْتُ حَجَّة مَعَ عُمْرَتِى. فانْطَلَقَ حَتَّى ابْتَاعَ بِقَدِيدٍ
هَدْياً، ثُمَّ طَافَ لَهُما طَوافاً واحداً. وفي رواية: ثُمَّا انْطَلَقَ
يُهِلُّ بِهمَا جَمِيعاً حَتَّى قَدِمَ مَكَّةَ، وَطَافَ بِالْبَيْتِ،
وَبِالصَّفَا والْمَرْوَةِ، وَلَمْ يزِدْ عَلى ذلِكَ، وَلَمْ يَنْحَرْْ ،
وَلَمْ يَحْلِقْ، وَلَمْ يُقَصّرْ، وَلَمْ يُُحَلِّلْ مِنْ شَئٍ حَرُمَ
عَلَيْهِ حَتَّى كانَ يَوْمُ النَّحْر فَنَحرَ وَحَلَقَ وَرَأى أنْ قَضَى
طَوَافَ الحَجِّ وَالْعُمْرةِ بِطَوافِهِ ا‘وَّلِ، وَقَالَ كَذلِكَ فَعَلَ
رسولُ اللّه #[.زاد في رواية: وأهدى أخرجه الثثة والنسائى .
7. (1288)-
Nâfi' alatıyor: "Haccâc-ı Zâlim, Abdullah İbnu Zübeyr (radıyallahu anh)'le
savaşmak üzere Mekke'ye indiği zaman, Abdullah İbnu Abdillah ile Sâlim İbnu
Abdillah geldiler ve Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhüm)'le konuştular:
Kendisine:
"Bu yıl haccı terketmen sana bir zarar vermez.
Zîra biz, halk arasında savaş çıkıp seninle Beytullah arasına girileceğinden
korkmaktayız" dediler. Abdullah onlara:
"Benimle Beytullah arasına girilerek engel
çıkarılırsa, ben de Kureyş'in Hz. Peygamber'le Beytullah arasına girdiği
zaman Resûlullah'ın davrandığı şekilde davranırım. Şahid olun, şu anda
umreye niyet ettim!" dedi ve derhal kalkıp Zülhuleyfe'ye gitti. Umreye niyet
ederek ihram giydi, telbiye getirdi.
Sonra şunu söyledi: "Yolumu serbest
bırakırlarsa umremi tamamlarım. Beytullah'la aramda engel olurlarsa
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yaptığı gibi yaparım." Ve şu âyeti
tilâvet etti. (Meâlen): "Resûlullah'ta sizler için güzel örnek vardır"
(Ahzâb 21).
Sonra yoluna devam etti ve Beydâ sırtına kadar
geldi. Orada: "Bunların ikisinin hükmü de aynı. Eğer benimle umrem arasına
girip mâni olurlarsa haccıma da mâni olmuşlar demektir. Sizleri şâhid
kılıyorum, umre ile birlikte hacca da niyet ettim" dedi. Yoluna devam etti.
Kadid'e geldiği zaman bir kurbanlık aldı. Sonra (Mekke'ye girip) hacc ve
umre her ikisi için tek bir tavaf yaptı."
Bir rivayette şöyle denmiştir: "Her ikisi için
de ihrama girdi ve böylece Mekke'ye geldi. Beytulah'ı tavaf etti. Safâ ve
Merve arasında sa'y etti, buna bir ilâvede bulunmadı, ne kurban kesti, ne
traş oldu, ne taksirde bulundu, ne de ihramla haram ettiği şeylerden birini
nefsine helâl kıldı. Kurban gününe kadar bu hâl üzere devam etti. O gün
kurban kesti, traş oldu. İlk yaptığı tavafla hem haccın hem de umrenin
tavafını yerine getirdiği kanaatinde idi.
Sonunda: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
böyle yapmıştı" dedi." [Buharî, Hacc 77, 105, Muhsar 1, 3, 4, Meğâzî 35;
Müslim, Hacc 180-183, (1230); Muvatta, Hacc 42, (1, 337); Nesâî, Hacc 53,
(5, 158), 144, (5, 226).]
AÇIKLAMA:
1- Hadiste geçen Haccâc-ı Zâlim hâdisesinin
kısaca mahiyeti şudur: Abdullah İbnu Zübeyr (radıyallahu anh) Emevî halifesi
Abdülmelik İbnu Mervan'a biat etmeyip, Mekke'de halifeliğini ilân etmişti.
Abdülmelik onun muhalefetini bertaraf etmek üzere Haccâc komutasında bir
orduyu Mekke'ye gönderdi. Haccâc, Mekke'yi muhasara etti. Mancınıkla Harem-i
Şerif'e taş atmaya başladı. Bu hâdise, hacc mevsimine rastlamıştı. Abdullah
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)'in ricasıyla, Haccâc muhasarayı hacc mevsimi
boyunca kaldırdı. Hacc menâsiki tamamlanınca Haccâc, hacılara Mekke'yi
çabuk terkedip, memleketlerine dönmelerini duyurdu. Kâ'be'nin bile isabet
alarak yıkılmasına ebep olan mancınıkla taş atışlarına yeniden başladı.
Hz. Abdullah İbnu Zübeyr'in şehid edilmesiyle
sonuçlanacak bu vak'a hicrî 73.yılda cereyan etti.
2- Abdullah İbnu Ömer'e haccetmemesini tavsiye
eden Sâlim ve Abdullah, İbnu Ömer'in oğullarıdır.
3- İbnu Ömer bu tavsiyeye uymaz. O, içinde
bulunduğu muhtemel engelleme durumunu, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'in umre niyetiyle çıktığı ve fakat engellendiği Hudeybiye
hâdisesine benzetmiştir. O zaman Resûlullah ve Ashabı umre yapmadan
dönmüşlerdi. Ancak Müslümanlar, umre yapmış gibi ihramdan çıkıp kurban
kesmiş ve traş olmuşlardı.
4- Bu hadis, hacc-ı kıran için bir tavafla,
bir sa'y kâfidir diyenlere hüccettir. Bu meseleyi 1285 numaralı hadiste
yerince açıkladık.
5- Beydâ, Zülhuleyfe'de hâlî, boş bir yerin
adıdır. Kudeyd dahi Mekke-Medine arasında bir yer adıdır.