ـ1ـ عن ابن جُريج قال:
]أصَابَ ابنَ عُمَرَ سِنَانُ رمحٍ في أخْمَص قَدَمِهِ بِمِنىً فجاء الحَجَّاجُ
يَعُودُه. فقَالَ: لَوْ نَعْلَمُ مَنْ أصَابَكَ؟ فقَالَ: أنْتَ أصَبْتَنِى.
فقَالَ: وَكَيْفَ؟ قَالَ: حَمَلْتَ السَّحَ في يَوْمٍ لَمْ يَكُنْ يُحْمَلُ
فِيهِ، وَأدْخَلْتَ السََّحَ الحَرَمَ وَلَم يَكُنْ السََّحُ يُدْخَلُ
الحَرَمَ[. أخرجه البخارى .
1. (1566)-
İbnu Cüreyc (rahimehullah) anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)'ın
ayağının çukuruna, Mina'da mızrağın uç demiri isâbet etti. Haccâc, İbnu
Ömer (radıyallahu anhümâ)'e geçmiş olsun ziyaretine geldi. İbnu Ömer (radıyallahu
anhümâ)'e:"
Keşke sana bunu isabet ettireni bilseydik (de
cezalandırsaydık)" dedi. İbnu Ömer:
"Bana onu sen isâbet ettirdin" dedi. Öbürü:
"Nasıl olur?" deyince, İbnu Ömer:
"Silah taşınması yasak olan bir günde sen
silah taşıdın. Harem'e silah soktun. Halbuki Harem'e silah sokulmaz" dedi."
[Buhârî, İydeyn 9.]
AÇIKLAMA:
1-
Burada İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) Haccâc-ı Zâlim'i suçlayıp: "Bana bunu
saplamalarını sen emrettin" demek için doğrudan "sen isabet ettirdin"
demektedir. Zîra Halife Abdülmelik, Abdullah İbnu'z-Zübeyr'in şehid
edilmesinden sonra, Hicâz valisi olan Haccâc'a mektup yazarak, Abdullah İbnu
Ömer (radıyallahu anhümâ)'e hiçbir hususta muhalefet etmemesini yazar. Bu
emir Haccâc'a ağır gelir ve İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)'in hayatına son
vermeye azmeder. Bir adamına talimat vererek, zehirli harbe saplayarak
öldürmesini tenbihler. Kalabalık bir anda, memur Hz. İbnu Ömer (devede iken)
ayağından yaralar.
Zehirin tesiriyle İbnu Ömer derhal hasta
düşer, bir müddet sonra da Hakk'ın rahmetine kavuşur (radıyallahu anh).
Sene: 74.
2- Şu
halde hadiste geçen "sen silah taşıdın" ifadesi "silahın taşınmasını sen
emrettin" demektir.
3-
Ashab'ın "silah taşınması yasak olan bir günde" şeklinde failini zikretmeden
yaptığı beyanlar ref'e yani hadisin merfu (Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'in sünneti) olduğuna hamledilmiştir. Binaenaleyh bayram günü silah
taşıma yasağının Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) tarafından konduğu
kabul edilmiştir. Mamafih Abdurrezzak'ta mürsel olarak gelen bir rivayette:
"Bayram günü silahla çıkmayı Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yasakladı"
denmektedir. İbnu Mâce'den gelen bir başka rivayette: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm), iki bayramda da İslâm memleketlerinde, düşmanla
karşı karşıya olmadıkça silah taşımayı yasakladı" denmektedir. Müslim'in bir
rivayetinde ise: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Mekke'de silah
taşımayı yasakladı" denmektedir.
ـ2ـ وعن الَبَراء بن
عازب رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: ]لما صَالحَ النَّبىُّ # أهلَ
الحُدَيْبِيَّةِ صَالَحَهُمْ عَلى أنْ َ يدخلها إ بِجُلُبَانِ السَِّحِ
الْقِرَابُ بِمَا فيهِ[. أخرجه الشيخان وأبو داود .
2. (1567)-
Berâ İbnu Âzib (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) Hudeybiye'de Mekkelilerle, "Şehre, silahın sâdece cülübbânından
yani içindekileriyle dağarcıktan başka bir şey sokmamak şartıyla
anlaştılar." [Buhârî, Sulh 6, Umre 3, Cezâu's-Sayd 17, Cizye 19, Megâzî 43;
Müslim, Cihâd 90, (1783); Ebu Dâvud, Menâsik 33, (1832).]
AÇIKLAMA:
1- Bu
rivayet Hudeybiye Antlaşması'nın bir maddesine temas eden bir özetlemedir.
Vak'a değişik rivayetlerde az çok farklı şekillerde gelmiştir. Ebu Dâvud'un
rivayeti daha vâsıh olarak şöyle: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
Hudeybiye'de sulh yaptığı zaman müşriklerle şu esasta anlaştılar: "(O yıl
umre yapılmayacak, gelecek yıl yapılacak. Umre sırasında şehirde üç günden
fazla kalmayacaklar. Ayrıca, umre sırasında) Müslümanlar şehre sadece silah
cülübbânı ile gireceklerdi. Ben silah cülübbânı nedir? diye sordum. Dedi ki:
"İçindekileriyle birlikte dağarcık."
Aynî cülübbânın deriden mâmul bir kılıf
olduğunu, içerisine kınıyla birlikte kılınç, ok, yay gibi silahların ve
hatta azık gibi yolcunun temel ihtiyaç maddelerinin konduğunu, daha ziyade
hayvanın sırtında taşındığını, içerisine kamçı da konduğunu belirtir. Bu
açıklamaya göre cülübbân bizde kullanılan heybenin bir nev'i olmaktadır.
Çünkü yolcu, sayılan eşyaları heybeye koyar. Tek gözlü olduğu takdirde,
deriden mâmul ise dağarcık denir.
2-
Aslında umre sırasında silaha gerek yoktur. Ancak Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) müşriklerin antlaşmaya tamamıyla sadâkat gösterecek sulh içinde
umrelerini yapacaklarından emin olmadığı için bu şartı antlaşmaya
koydurmuştur. Mekkeliler de, herhangi bir fitne ve çatışma hâlinde silahlar
çekilecek olursa Müslümanlar geciksinler diye silahları kınları içerisinde
dağarcıkta taşıma şartında ısrar etmiş olmalıdırlar.
3-
İbnu Battâl der ki: "İmam Mâlik ve Şâfiî (rahimehumallah) hacc ve umre
sırasında ihramlının silah taşımasına cevaz tanırlar, Hasan Basrî ise bunu
mekruh addeder.