ـ1ـ عن جابر رَضِىَ
اللّهُ عَنْهُ قال: ]حَجَّ النَّبىُّ # حَجَّتَيْنِ قَبْلَ أنْ يُهَاجِرَ
وَحَجَّةً بَعْدَ مَا هَاجَرَ مَعَهَا عُمْرَةً فسَاقَ ثَثاً وَسِتِينَ
بَدَنَةً. وَجَاءَ عَليٌّ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ مِنَ الْيَمَنِ بِبَقيَّتِهَا
فِيهَا جَمَلٌ في أنْفِهِ بُرَةٌ مِنْ فِضَّةٍ فَنَحَرَها النَّبىُّ # مِنْ
كُلِّ بَدَنَةٍ بِبَضْعَةٍ فَطُبِخَتْ وَشَرِبَ مِنْ مَرَقَتِهَا[. أخرجه
الترمذى .
1. (1577)-
Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), (üç kere
hacc yaptı. Şöyle ki): "Hicret etmezden önce iki, hicretten sonra da bir
hacc ve bununla birlikte bir umre yaptı. Bu hacc sırasında (Medine'den)
altmış üç deve sevketti. O sırada Hz. Ali (radıyallahu anh) Yemen'den geldi,
[berâberinde, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın kestiği kurbanların]
geri kısmı da vardı. Bunlar arasında (Ebu Cehl'e ait olup Bedir Savaşı'nda
ganimet olarak alınan) burnunda gümüş halka bulunan deve de vardı.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) hepsini kesti. Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) her deveden bir parça alınmasını emretti. Bunlar (bir kapta)
pişirildi. Efendimiz suyundan içti." [Tirmizî, Hacc 6, (815).]
AÇIKLAMA:
1-
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın hicretten sonra yaptığı hacc, Veda
haccıdır. Bu hacc sırasında yüz deve kesmiştir. 1319 numaralı hadiste getiği
üzere bunlardan bir kısmını Hz.Ali (radıyallahu anh) Yemen'den getirmiştir.
Sadedinde olduğumuz rivayette geçen bakiyye (geri kısmı) diye geçen budur.
2-
Ebu Cehl'e ait olduğu belirtilen burnunda gümüş halka takılı deve hakkında
1520 numaralı hadiste açıklama geçmiştir.
3-
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in, her kurbandan alınan parçaların
pişirilmiş olduğu sudan içmesinde şu nükte vardır: Böylece her kurbandan az
bile olsa bir miktar yemiş olmaktadır. Halbuki etten yese, bâzılarına sıra
gelmezdi. Suya ise, hepsinden müşterek birşeylerin geçmiş olması kesindir.
ـ2ـ وعن عروة بن الزبير
قال: ]كُنْتُ أنَا وَابنُ عُمرَ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما مُسْتَنِدَينَ إلى
حُجْرَةِ عَائِشَةَ رَضِىَ اللّهُ عَنْها وَأنَا أسْمَعُ صَوْتَهَا
بِالسِّوَاكِ تَسْتَنُّ. فَقُلْتُ يَا أبَا عَبْدِالرَّحْمنِ اعْتَمَرَ
النَّبىُّ # في رَجَبٍ؟ قالَ نَعَمْ. قُلْتُ: لِعَائِشَةَ رَضِىَ اللّهُ
عَنْها: أىُّ أُمَّتَاهُ أَ تَسْمِعينَ مَا يَقُولُ أبُو عَبْدِالرَّحْمنِ.
قالَتْ: وَمَا يَقُولُ؟ قُلْتُ: يَقُولُ اعْتَمَرَ النَّبىُّ # في رَجَبٍ.
فقَالَتْ: يَغْفِرُ اللّهُ ‘بِى عَبْدِالرَّحْمنِ! لَعَمْرِى مَا اعْتََمَرَ في
رَجَبٍ وََ اعْتَمَرَ مِنْ عُمْرَةٍ إَّ وَإنَّهُ لَمَعَهُ، وَابنُ عُمَرَ
يَسْتَمِعُ فَمَا قَالَ َ وََ قَالَ نَعَمْ. سَكَتَ[. أخرجه الخمسة إ النسائى .
2. (1578)-
Urve İbnu Zübeyr (rahimehullah) anlatıyor:
"Ben ve İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ), Hz.
Aişe'nin hücresine dayanmıştık, (o içerde dişlerini misvaklıyordu. Bu
esnada) misvaktan çıkan sesleri işitiyordum. Ben, İbnu Ömer'e:
"Ey Ebu Abdirrahmân! Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) Receb ayında umre yaptı mı?) diye sordum.
"Evet!" dedi. Ben de, Hz. Aişe (radıyallahu
anhâ)'ye seslendim:
"Ey anneciğim, Ebu Abdirrahman'ı dinliyor
musun ne söylüyor?"
"Ne söyüyor?" dedi.
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Receb'te
umre yaptı diyor" dedim. Hz. Aişe (radıyallahu anhâ):
"Ebu Abdirrahman'a Allah mağfiret etsin. Ömrüm
hakkı için, Receb'de umre yapmadı. [Hem O, nasıl olur da yanılır, Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın] yaptığı her umrede o da hazır bulunmuştu"
dedi. İbnu Ömer, Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)'nin bu sözlerini işittiği halde
ne "evet!" ne de "hayır!" demedi, sükût etti." [Buhârî, Umre 3; Müslim, Hacc
219, (1255); Tirmizî,Hacc 93, (936, 97); Ebu Dâvud, Menâsik 80, (1991,
1992).]
AÇIKLAMA:
1-
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in kaç defa umre yaptığı hususunda
Ashab (radıyallahu anhüm) arasında bazı ihtilâflar olmuştur. Müteakiben
kaydedilecek hadislerde görüleceği üzere, İbnu Abbas ve İbnu Ömer
(radıyallahu anhüm) başta, bazı sahabiler, dört umreden bahsederken çoğunluk
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın üç umresinden söz eder. İki umreden
bahseden de olmuştur. Bu meseleye, 1581 numaralı hadiste tekrar döneceğiz.
2- Ebû Abdirrahman, Abdullah İbnu Ömer
(radıyallahu anhümâ)'in künyesidir. Arap örfünde kişiye künyesi ile hitap
ta'zim ve tekrim ifade eder.
3- Hz. Aişe'nin
لَعَمْرِى
"Ömrüm hakkı için!" diye yemin etmesi, bu
çeşit yemin edilebileceğinin caiz olduğunu gösterir. Ulemâ, "Yemin, şe'ninde
kıymet ve hürmet olan şeye yapılır, onun dışındakilere yapılmaz"
mânasındaki prensibi esas alarak umumiyetle, "dinen mukaddes olmayan şeylere
yemin edilmez" demiş ve mekruh addetmiştir.
4- Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in
Receb ayında umre yapıp yapmadığı da bir başka ihtilaf mevzuudur. Burada
görüldüğü üzere Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın dört umre yaptığını
söyleyen İbnu Ömer, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in Recep ayında
da umre yaptığını söylemiştir. Ancak Hz. Aişe'nin itirazı karşısında
susmuştur. Onun susmasını ulemâ, bu meselede İbnu Ömer'in karıştırmış ve
unutmuş veya şekke düşmüş olabileceğine hamletmiştir. Aksi takdirde
Hz.Aişe'ye itiraz etmesi gerekirdi. Kurtubî: "Bu onun vehme düştüğüne, Hz.
Aişe'nin açıklaması ile rücu ettiğine delildir" der. İbnu Ömer'in "Receb
ayında umre yaptığı" sözüyle Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın
hicretten önceki bir umresini kastedmiş olabileceğini söyleyen olmuşsa da,
taraftar bulamamıştır, çünkü rivayete dayanmıyor.
ـ3ـ وعن ابن عباس رَضِىَ
اللّهُ عَنْهُما قال: ]اعْتَمَرَ النَّبىُّ # أرْبَعَ عُمَرٍ: عُمْرَة
الحُدَيْبِيَّةِ، وَعُمْرَةَ الثَانية منْ قابِلِ عُمْرَةِ الْقَضَاءِ في ذِى
الْقَعْدَةِ، وَعُمْرَةَ الثّالِثَةَ مِنَ الجِعِرَّانَةِ، وَالرَّابِعَة
الَّتِى مَعَ حَجَّتِهِ[. أخرجه أبو داود والترمذى .
3. (1579)-
İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) dört umre yaptı: 1- Hudeybiye umresi, 2- Müteakip sene Zilkade
ayında yaptığı umretü'lkadâ, 3- Ciırrâne'den yaptığı umre, 4- (Veda haccı
sırasında) hacc ederken yaptığı umre." [Tirmizî, Hacc 7, (816); Ebu Dâvud,
Menâsik 80, (1993); İbnu Mâce, Menâsik 50, (3003).]
ـ4ـ وعن عروة قال:
]اعْتَمَرَ رسولُ اللّه # ثََثَ عُمَرٍ إحْدَاهُنَّ في شَوَّال وَاثنتانِ في
ذِى الْقَعْدَةِ[. أخرجه مالك .
4. (1580)-
Hz.Urve (rahimehullah) demiştir ki:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) üç umre
yaptı: Biri Şevvâl ayında, ikisi de Zilkade ayındadır." [Muvatta, Hacc 56,
(1, 342).]
ـ5ـ وعن مالك. ]أنَّهُ
بَلَغَهُ أنَّ النَّبىَّ #: اعْتََمَرَ ثََثاً، عَامَ الحُدَيْبِيَّةِ، وَعَامَ
الْقَضِيَّةِ وَعَامَ الجِعرَّانَةِ[ .
5. (1581)-
İmam Mâlik'e ulaştığına göre: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) üç
sefer umre yapmıştır: 1- Hudeybiye senesinde, 2- (Hudeybiye yılını takip
eden) kazâ senesinde, 3-Ciırrâne senesinde" [Muvatta, Hacc 5, (1, 342).]
AÇIKLAMA:
1-
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in yaptığı umrelerin sayısı ile
ilgili ihtilâf, yukarıdaki rivayetler gözönüne alınınca, te'lifi kolay bir
ihtilâftır. Zîra dört diyenler, üç diyenlerden fazla olarak Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm)'in Veda haccı sırasında, hacc-ı kırana niyyet
ederek haccdan önce yaptığı umreyi kastederler. Bu umre diğerleri gibi
müstakil değildir, haccdan önce yapılmıştır. Şu halde üç diyenler, hacc
dahil olan bu umreyi sayıya dâhil etmemiş oluyorlar.
Buhârî'nin Hz. Berâ (radıyallahu anh)'dan
kaydettiği bir rivayette, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in iki kere
umre yapması söz konusudur. İbnu Hacer bunun te'lifini şöyle yapar:
"...Berâ, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in Veda haccı sırasında
hacc-ı kıranla yaptığı umre ile Hudeybiye'de engellenen umreyi saymamıştır.
Veya onu saymıştır da, Ci'rane'de yaptığı -kendisine gizli kalan- umreyi
saymamıştır. Nitekim bu umreyi Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) geceleyin
yapmış ve başkalarına da gizli tutmuştur.
Ancak, Hudeybiye Seferi'ni Cumhur ittifakla
umreden saymışlardır. Başta Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bütün Ashâb
ihram giymiş, sulh antlaşması yapıldıktan sonra, tavaf ve sa'y yapılmamış
olsa bile, kurbanlar kesilmiş, traş olunmuş ve ihramdan çıkılmıştır. Yani
bu, tam bir umre addedilmiş, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın
umreleri mevzubahis olunca hep sayıya girmiştir.
Bu hususta tereddüd edenler, müteâkip sene
yapılan umreye umretu'lkazâ denmesini göstermişlerdir. Yani, "Hudeybiye
senesi yapılmayan umre müteâkip sene kaza edilmiştir, onun için de
umretu'lkazâ denmiştir" derler. Daha önce de geçtiği üzere burada kazâ,
"mukâza" yâni antlaşma, karşılıklı hüküm koyma mânasına gelir. Çünkü "O yıl
Mekke'ye girilmeyecek, müteâkip yıl umre için gelinip üç gün Mekke'de
kalınacak" diye antlaşmaya madde konmuştu. Şu halde umretü'lkazâ, "antlaşma
umresi" demektir. Bu, öncekinin kazası olsaydı, ikisi bir sayılırdı ve
sahâbeler bunları ayrı ayrı umre olarak ifade etmezdi.
2-
Rivayetlere göre, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) haccla birlikte
olan hâriç, diğer umrelerini Zilkade ayında yapmıştır. Bu o ayın
faziletinden olduğu gibi, bir başka sebebe daha dayanır: Cahiliye Arapları o
ayda umreyi hoş karşılamazlar, çirkin addederlerdi. Cumhur senenin her
ayında ve hatta her gününde umreyi câiz addeder.
3- Bazı Hükümler