İfâza, hacıların Arafat vakfesinden sonra,
kitle halinde Müzdelife'ye sökün etmeleridir. Keza Müzdelife'den de Mina'ya
olan söküne ifâza denmiştir. Bu kelimeyi 1416 numaralı hadisle izah ettik.
ـ1ـ عن ابن عباس رَضِىَ اللّهُ َعَنْهُما قال: ]دَفَعَ رسولُ اللّه # مِنْ
عَرَفَةَ فَسِمِعَ وَرَاءَهُ زَجراً شَدِيداً وَضَرْباً لِ“بِلِ فَأشَارَ
إلَيْهِمْ بَسَوْطِهِ. فقَالَ: أيُّهَا النَّاسُ عَلَيْكُمْ بِالسَّكِينَةِ
فَإنَّ البِرَّ لَيْسَ بِا“يضَاعِ[. أخرجه الخمسة إ الترمذى.»ا“يضاع« ا“سراع .
1. (1430)-
İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) Arafat'tan yola çıkmıştı, arkasından birisinin (koşturmak için)
devesine şiddetle bağırıp, vurduğunu işitti. Bunun üzerine kamçısıyla
(etrafındakilere kulak verin diye) işaret edip, şöyle buyurdu:
"Sâkin olun. (Allah'ı razı edecek iyi davranış
ve) birr acelede değildir." [Buharî, Hacc 94, Müslim, Hacc 268, (1282), 282,
(1286); Ebu Dâvud, Menâsik 64, (1920); Nesâî, Hacc 204,(5, 257-258).]
AÇIKLAMA:
Hacc menâsiki, bazı noktalarda gerçekten
dikkat ve sükûnet gerektiriyor. Bunlardan biri, Arafat'ta ifâza anıdır. Yüz
binlerce hacı kâfilesi, bir anda muayyen ve mahdut yollarla aynı hedefe
sökün ediyor. Keza şeytan taşlama anlarında da aynı kalabalık muayyen
vakitlerde belli noktalara izdiham yapıyor. Böyle anlarda sükunetin
ehemmiyeti açıktır. Gerek Arafat çıkışında ve gerekse cemrelerde çok sık
panik ve telaş sebebiyle nice insanların ezilerek öldüğüne şâhid olunur. Bu
vak'alar gözönüne alınınca Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın hacc
menâsikinin bilhassa ifâza safhasında sükunet tavsiye edip "Telaşta Allah'ın
rızası yok!" mânasında ihtarda bulunması cidden mânidârdır, günümüzün
şartlarına uygun mu'cizane bir mesajdır. İfâza dan sonra, yâni yola
çıkıldığı zaman hızlı yürünebileceği 1432 numaralı hadiste görülecektir.
ـ2ـ وعن أسامة بن زيد رَضِىَ اللّهُ َعَنْهُما قال: ]دَفَعَ رسولُ اللّه # مِنْ
عَرَفَةَ حِينَ وَقَعَتِ الشَّمْسُ حَتَّى إذا كانَ بِالشَّعْبِ نَزَلَ فبَالَ
ثُمَّ تَوَضّأ وَلَمْ يُسْبِغِ الْوُضُوءَ. فقُلتُ الصََّةَ يَارسولَ اللّهِ؟
فقَالَ: الصََّةُ أمَامَكَ. فَرَكِبَ فَلَمَّا جَاءَ المُزْدَلِفَةَ نَزَلَ
فَتَوَضّأ فأسْبَغَ الْوُضُوءَ ثُمَّ أُقِيمَتِ الصََّةُ فَصَلَّى المَغْرِبَ
ثُمَّ أنَاخَ كُلُّ إنْسَانٍ بَعِيرَهُ. ثُمَّ أُقِيمَتِ الصََّةُ فَصَلَّى
الْعِشَاءَ وَلَمْ يُصَلِّ بَينَهُمَا شَيْئاً[. أخرجه الستة إ الترمذى .
2. (1431)- Üsâme İbnu Zeyd (radıyallahu
anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) güneş battığı zaman
Arafat'tan (ifâza yaparak) yola çıktı. Dağ geçidine geldiği zaman deveden
inip bevletti. Sonra abdest aldı. Abdesti bol su kullanarak değil, hafifçe
aldı. Ben:
"Namaz mı kılacağız ey Allah'ın Resûlü?" diye
sordum.
"Hayır, namaz önümüzde!" dedi ve devesine
bindi. Müzdelife'ye gelince hayvandan indi ve yeniden abdest aldı. Bu sefer
bol su kullandı. Sonra namaz başladı. Akşam namazını kıldı. Sonra herkes
devesini ıhdı. Yine namaza başlandı. Bu sefer de yatsıyı kıldı. İkisi
arasında başka bir namaz kılmadı." [Buhârî, Vudû 6, 35, Hacc 93, 95;
Müslim, Hacc 266, (1280); Muvatta, Hacc 197, (1, 400-401); Ebu Dâvud,
Menâsik 64, (1925); Nesâî, Mevâkît 56 (1, 292), Hacc 206, (5, 259).]
AÇIKLAMA:
1- Burada Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın Veda haccından bir iki nokta aydınlatılmaktadır. Vakfeden
Arafat'ın terkine ifâza dendiğine göre, bu ayrılış ifâzadır.
2- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yolda
küçük abdest bozuyor ve arkadan hafifçe bir abdest alıyor. Hafif abdestten
murad az su ile abdest almaktır. Abdest uzuvlarını birer veya ikişer sefer
yıkamak, ovalama, delk gibi hususları asgarîye indirmek suretiyle alınan
abdest "hafif"tir. Üçer sefer yıkayarak ovalama, hilalleme gibi âdaba riâyet
edip, her uzvu üçer sefer yıkamak isbâğ'dır, yâni "tam abdest." Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın sefer sırasında zaman zaman abdest uzuvlarını
birer veya ikişer sefer yıkayarak "hafif abdest" aldığı da vâkidir, muteber
rivayetler bunu tevsik eder. Sadedinde olduğumuz rivayet mezkur abdestin
"hafif" olduğunu belirtir ise de uzuvları kaçar sefer yıkadığını belirtmez.
3- Bu rivayet Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın hep abdestli olduğuna, namaz kılmak maksadı olmaksızın da
abdest almanın meşru bulunduğuna, bunun israf sayılamayacağına, müstehab
olduğuna delildir. Arapça'da vüdû (abdest) kelimesinin herhangi bir yıkamak
mânasına gelmesi hasebiyle, rivayette geçen vüdûnun namaz abdesti değil,
istinca yıkaması veya istincadan sonra ellerin yıkanması olabileceği hatıra
gelebilir. Ancak, hadisin başka vecihlerindeki tasrihattan başka, bizzat bu
vechinde "namaz mı kılacağız?" diye sorulmuş olması bu ihtimali bertaraf
eder.
4- Yol, vakit darlığı, su kıtlığı gibi
durumlarda abdesti hafif tutmanın, müsaid durumlarda ise isbâğ yapmanın yani
bol su ile bütün âdâbına riayet ederek abdest almanın müstehab olduğu
görülmektedir.
5- Rivâyet Arafat ile Müzdelife arasında,
ihtiyaç halinde durulabileceğini, kaza-i hâcet yapılabileceğini
göstermektedir. Bu iki mevkıf arasını fâsılasız geçmek diye bir nüsük
yoktur.
ـ3ـ وفي رواية أخرى عن عُروة قال: ]سُئِلَ أُسَامَةُ رَضِىَ اللّهُ َعَنْهُ،
كَيْفَ كانَ رسولُ اللّه # يَسِيرُ في حَجَّةِ الْوَدَاعِ حِينَ دَفَعَ؟
فقَالَ: كانَ يَسِيرُ الْعَنَقَ فإذَا وَجَدَ فَجْوَةً نَصَّ[.قال هشام:
»وَالنَّصُّ« فوق العَنَقِ.
3. (1432)-
Urve'den yapılan bir rivayet şöyledir: "Hz. Üsâme (radıyallahu anh)'ye:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Veda
haccından, ifâzadan (Arafat'tan ayrıldıktan) sonra yolculuğu nasıl yaptı?"
diye sorulmuştu. Şu cevabı verdi:
"Hızlı yürürdü. Ancak yolda bir düzlüğe
rastlarsa daha hızlı yürürdü." [Buhârî, Hacc 92, Cihâd 136, Megâzî 77;
Müslim, hacc 282, (1286); Muvatta, Hacc 176, (1, 392); Ebu Dâvud, Menâsik
64, (1923); Nesâî, Hacc 205, (5,259).]
AÇIKLAMA:
1- Ashab (radıyallahu anhüm)'ın Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm)'le ilgili en küçük teferruata bile kıymet
verdiklerini görmede bu hadis mânidârdır. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'in nasıl yol aldığı merak edilmiş, sorulmuş ve de alınan cevap
rivayet edilmiştir.
2- Şu halde ifâzadan sonra, yolda hızlı
yürümek esastır. Zîra, Üsâme'nin açıklaması, devenin normalde hızlı
yürüdüğünü, müsâit düzlükler olunca, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'in deveyi daha da hızlandırdığını göstermektedir.
Hemen şunu da belirtelim: Bu bâbın ilk
hadisinde (1430 hadis) İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ), Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın sür'at değil sükunet tavsiye ettiğini
belirtmekte, hatta hadisin bazı vecihlerinde, "Müzdelife'ye gelinceye kadar
devesinin ön ayağını kaldırdığını (hızlandığını) görmedim" denmektedir. Bu
iki rivayet arasında şârihler tezad görmezler. Sükûnet tavsiyesi ve
sür'atten men etme durumu izdihâmlı yerlere hamledilmiştir. İbnu Hacer, İbnu
Abbas'a ait rivayetin de kaynağının Hz. Üsâme olduğunu, İbnu Abbas'ın hadisi
ondan alarak rivayet ettiğini delilleriyle gösterir.
ـ4ـ وعن ابن عباس رَضِىَ اللّهُ َعَنْهُما قال: ]أنَا مِمَّنْ قَدَّمَ
النَّبىُّ # لَيْلَةَ المُزْدَلِفَةِ في ضَعَفَةِ أهْلِهِ[. أخرجه الخمسة .
4. (1433)-
İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ): "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın
Müzdelife gecesinde, ailesinden, erkenden taşlamaya gönderdiği zayıflar
grubu arasında idim" demiştir. [Buhârî, Hacc 98; Müslim, Hacc 300, (1293);
Tirmizî, Hacc 58, (892, 893); Ebu Dâvud, Menâsik 66, (1939, 1940); Nesâî,
Hacc 208, (5, 261, 271, 272); İbnu Mâce, Menâsik 62, (3025).]
AÇIKLAMA:
1- Bu
rivayet Müzdelife'de vakfe yapılırke, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın
âilesinden zayıfları yani kadın ve çocukları Mina'ya müteveccihen daha erken
yola çıkardığını ifade etmektedir. İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ),
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın vefatında 7-8 yaşlarında bir çocuk
olması haysiyetiyle, Veda haccı sırasında "zayıflar" arasında mütâlaa
edilmesi tabiidir. Hadisin bazı vecihlerinde ağırlıkların, yani eşyaların da
önceden gönderilenler arasında yer aldığı belirtilir.
2-
Zayıfları geceleyin, önden göndermeyle ilgili Ashab'ın tatbikatına ait
rivayetler de mevcuttur. Fukahâdan bunun câiz olduğuna itiraz eden
olmamıştır. Ancak, bu cevaz "zayıfların dışına da çıkar mı?" "gecenin hangi
saatinde çıkılabilir?" gibi sorulara farklı cevaplar verilmiştir.
* Alkame, Nehâî ve Şa'bî hazretleri:
Müzdelife'de gecelemeyenin haccı fevt olur (batıl olur) demişlerdir.
* Atâ, Zührî, Katâde Şafiî, İshâk, Kûfîler:
"Müzdelife'de gecelemeyene dem (kurban) gerekir" demişlerdir. Bunlara göre:
"Gecelemiş olmak için gecenin yarısından evvel Müzdelife terkedilmelidir."
* İmam Mâlik: "İçinden mola vermeden geçmesi
halinde dem gerekir, Müzdelife'ye inmişse, ne zaman terkederse terketsin
vazife tamamdır, hiçbir ceza gerekmez" demiştir.
3-
Hâdise ile ilgili bir başka rivayet mevzuya aydınlık getirecektir:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), amcası Abbâs'a, Müzdelife vakfesi
yapıldığı gece şunu söyledi: "Zayıflarımız ve kadınlarımızı götür, sabah
namazını Mina'da kılsınlar. İnsanların sökün etmelerinden (ifâza) önce
taşlarını atsınlar."
Yaşlanıp güçsüzleşince Atâ'nın da böyle
yaptığı rivayet edilir. Keza Abdullah İbni Ömer'in, Esmâ Bintu Ebî Bekr'in
bunu tatbik ettikleri belirtilir. Buhârî'nin Esmâ (radıyallahu anhâ) ile
alâkalı rivayetinde, Esmâ'nın karanlıkta taşlamayı yapıp döndükten sonra,
menzilinde sabah namazını kıldığı ayrıca tasrih edilir. Bundan hareketle
bir kısım ulemâ, zayıfların ve onlara refâkat eden kimselerin önce şeytan
taşlaması yapabileceğine hükmetmiştir.
Fakat Hanefîler: "Büyük şeytana güneş doğmadan
taş atılamaz" demişlerdir. Ancak güneşin doğmasından güneş doğmazdan önce
olmakla beraber, fecrin doğmasından sonra ise câiz olacağı, fecirden de önce
taşlayanın bunu yenilemesi gerekeceği hükme bağlanmıştır.
Taşlama ile ilgili teferruat 1442-1449
numaralı hadislerde gelecek.
ـ5ـ وعن عائشة رَضِىَ اللّهُ َعَنْها قالت: ]اسْتَأذَنَتْ سَوْدَةُ رَضِىَ
اللّهُ َعَنْها رسولَ اللّهِ # أنْ تَفىضَ مِنْ جَمْعِ بِلَيْلِ، وَكَانَتِ
امْرَأةً ضَخْمَةً ثَبِطَةً فأذِنَ لَهَا. قالتْ عَائِشَةُ رَضِىَ اللّهُ
َعَنْها: لَيْتَنِى كنْتُ اسْتَأذَنْتُهُ كَمَا اسْتَأذَنْتُهُ. وَكَانَتْ
عَائِشَةُ َ تُفِيضُ إَّ مَعَ ا“مَامِ[. أخرجه الشيخان والنسائى.»ثَبِطَة« أى
بَطيئة .
5. (1434)-
Hz.Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Sevde (radıyallahu anhâ), Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'tan Müzdelife'den geceleyin ifâza yapmak için izin
istedi. Sevde iri, ağır yürüyen bir kadındı. Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) ona izin verdi."
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ): "Keşte ben de
onun gibi izin istemiş olsaydım" diye hayıflanırdı. (Vaktiyle izin almamış
olduğu için) O, hep imamla birlikte ifâzada bulunurdu." [Buhârî, Hacc 98;
Müslim, Hacc 293-296, (1290); Nesâî,Hacc 209, (5, 262), 214 (5, 266).]
AÇIKLAMA:
Rivayetin Müslim'de gelen bazı vecihleri Hz.
Sevde (radıyallahu anhâ)'nin, Mina'ya izdiham olmadan dönmek maksadıyla izin
istediği tasrih edilir. Keza, Hz. Aişe de izdihamdan önce Mina'ya varıp
namazını kılamamış olduğu için pişmanlık duymuştur.
Bu vesile ile şunu belirtelim ki, cahiliye
devrinde Araplar, Müzdelife vakfesini güneş doğuncaya kadar devam
ettirirlerdi. "Güneş doğduğu zaman hacılar, tepelerin üzerinde vakfede
olurdu, öyle ki (uzaktan bakınca) dağların başında sarık manzarasını
arzederlerdi, tıpkı insanların başındaki sarık gibi" diye tasvir edilir.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu meselede müşriklere muhalefet
vaz'etmiş, sabah vaktinin girmesinden sonra ortalık aydınlanmaya başlayınca,
güneş daha doğmadan Mina'ya müteveccihen ifâzaya (sökün etmeye) müsâade
etmiştir.
ـ6ـ وعنها رَضِىَ اللّهُ َعَنْها قالت: ]أرْسَلَ رسولُ اللّه # بِأمِّ سَلَمَةَ
لَيْلَةَ النَّحْرِ. فَرَمَتِ الجَمْرَةَ قَبْلَ الفَجْرِ ثُمَّ مَضَتْ
فَأفَاضَتْ[. أخرجه أبو داود والنسائى .
6. (1435)-
Yine Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) Ümmü Seleme'yi kurban gecesi (Mina'ya) gönderdi. Ümmü Seleme, daha
şafak sökmeden şeytan taşlamasını yaptı. Sonra gidip ifâza (tavafını)
yaptı." [Ebu Dâvud, Menâsik 66, (1942); Nesâî, Hacc 223, (5, 272).]
AÇIKLAMA:
1-
İfâza tavafı, daha önce açıklandığı üzere tavaf-ı ziyarettir. Yani haccın
farz olan ikinci rüknü, ifâza tavafından sonra tekrar Mina'ya dönecek ve
geri kalan menâsiki tamamlayacaktır. Hattâ Ebu Dâvud'un rivayetinde
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la beraber olma nöbeti o gün Ümmü Seleme
(radıyallahu anhâ) validemizde olduğu (için, bu menâsikin icrasında)
isti'câl gösterdiği belirtilmiştir.
2-
Zayıflara ve hususen kadınlara tanınan bu isti'câl (acele davranma)
ruhsatının bir hikmeti de şu olabilir: Kadınlar için, bu menasikin icrasında
bir saat öncelik ehemmiyetlidir. Çünkü, hayız olma halinde farz olan ifâza
tavafını yapamaz. Umumiyetle muntazam periyodlarla gelen hayız nöbetini
bilen kadınlar, bir iki saatlik isti'cal ile temizlik devresi içerisinde
ifâza tavafını da yaparak, bir haftalık bekleme müddetini kurtarabilirler.
ـ7ـ وعن فاطمة بنت المنذر قالت: ]كَانَتْ أسْماءُ بِنْتُ بَكْرٍ تَأمُرُ
الَّذِى يُصَلِّى لَهَا وَ‘صْحَابِها الصَّبْحَ بِالمُزْدَلِفَةِ أنْ يُصَلِّى
حِينَ يَطْلُعُ الْفَجْرُ ثُمَّ تَرْكَبٌ فَتَسِيرُ إلى مِنىً وََ تَقِفُ[.
أخرجه مالك .
7. (1436)-
Fâtıma Bintu'l-Münzir anlatıyor: "Esmâ Bintu Ebî Bekr (radıyallahu anhümâ)
kendisi ve beraberindekilere Müzdelife'de sabah namazı kıldırıverecek olan
kimseye, şafak söktüğü zaman kıldırmasını emredip, bineğine atlar ve Mina'ya
hareket eder (yolda da) durmazdı." [Muvatta, Hacc 175, (1, 392).]