ـ1ـ عن عائشة رَضِىَ
اللّهُ عَنْها قالت: ]لَمّا نَزَلَ عُذْرِى قَامَ رسولُ اللّهِ # عَلى
المِنْبَرِ فَذَكَرَ ذلِكَ وَتََ ـ تَعْنِى القُرْآنَ ـ فَلَمَّا نَزَلَ مِنَ
المِنْبَر أمَرَ بِرَجُلَيْنِ وَالمَرأةِ فَضُرِبُوا حَدَّهُمْ، تَعْنى
حَسَّانَ بْنَ ثَابِتٍ، وَمِسْطَحَ بْنَ أثَاثَةَ، وَحَمْنَةَ بِنْتََ جَحْشٍ[.
أخرجه أبو داود .
1. (1621)-
Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Maruz kaldığım iftiradan beni temize
çıkaran vahiy indiği zaman, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) minbere
çıkıp, durumu hatırlattı ve ilgili âyeti (Nur 11-23) tilavet buyurdu.
Minberden inince iki erkek ve bir kadına kazf haddi vurulmasını emretti. Ve
derhal icra edildi. Burada hadd icra edilen şahıslar Hassân İbnu Sâbit,
Mistah İbnu Üsâse ve Hamnâ Bintu Cahş (radıyallâhu anhüm) idi." [Ebû Dâvud,
Hudud 35, (4474, 4475).]
AÇIKLAMA:
1- Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) kendisine
yapılan iftiradan beraetini ifade eden vahyi özür kelimesiyle ifade ediyor:
"İftiradan berî olduğumu ifade eden âyet, vahiy geldiği zaman" demeyip,
"özrüm indiği zaman" diyor. Tercümeyi kastedilen mânaya göre yaptık.
2- Hz. Aişe'ye iftira (İfk) hâdisesini 715
numaralı hadiste bütün teferruatıyla anlattığımız için oraya müracaatı
tavsiye ediyor, burada tekrar anlatmıyoruz.
ـ2ـ وعن أبى الزناد
رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]جَلَدَ عُمَرُ بْنُ عَبْدِالْعَزِيز رَضِىَ اللّهُ
عَنْهُ عَبْداً في فِرْيَةٍ ثَمَانِينَ. قالَ أبُو الزِّنَادِ: فَسألتُ عَبْدَ
اللّهِ بْنَ عَامِرِ بْنَ رَبِيعَةَ عَنْ ذلِكَ فقَالَ: أدْرَكْتُ عُمَرَ بْنَ
الخَطَّابِ، وَعُثْمَانَ بْنَ عَفَّانَ، وَالخُلَفَاءَ، وَهَلُمَّ جَرَّا فَمَا
رَأيْتُ أحَداً جَلَدَ عَبْداً في فِرْيَةٍ أكْثَرَ مِنْ أرْبَعِينَ[. أخرجه
مالك.
2. (1622)-
Ebû'z-Zinâd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ömer İbnu Abdilaziz (radıyallâhu
anh) iftira sebebiyle bir köleye seksen sopa vurdu. Ebû'z-Zinâd der ki: "Bu
hüküm hakkında, Abdullah İbnu Âmir İbni Rebîa'ya sordum. Bana şu cevabı
verdi:
"- Ben, Osman İbnu Affân ve arkadan gelen
diğer halifelerin zamanlarına yetiştim, hiç birisinin iftira sebebiyle
köleye kırktan fazla vurduğunu görmedim!" [Muvatta, Hudud 17, (2, 828).]
AÇIKLAMA:
Zürkânî der ki: "Bu rivâyet, selefin iftira
için seksen sopa hükmünü hür kimselere tatbik ettiklerine delildir. Selefi
buna sevkeden şu âyet-i kerimedir:
فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ
مَا عَلَى الْمُحْصَنَاتِ مِنَ الْعَذَابِ
"Cariyelere, muhsan olan kadınlara terettüp
eden azabın yarısı vardır" buyurmaktadır.
ـ3ـ عن ابن عباس رَضِىَ
اللّهُ عَنْهُما قال: ]قال رسولُ اللّهِ #: إذَا قَالَ رَجُلٌ لِرَجُلٍ
يَايَهُودِىُّ: فاضْرِبُوهُ عِشْرِينَ، فإنْ قال يَا مُخَنَّثُ فَمِثْلُهُ،
وَمَنْ وَقَعَ عَلى ذَاتِ مَحْرَمٍ فَاقْتُلُوهُ، هَذَا إذَا عَلِمَ[. أخرجه
الترمذى .
3. (1623)-
İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: "Bir insan diğer bir insana: "Ey Yahudi" diye hitab
edecek olursa ona yirmi sopa vurun. "Ey muhannes (kadınlaşmış)" diyecek
olursa yine o kadar ceza verin. Nikâhı haram olan birine, bunu bilerek
muvakaa (aşk-ı memnû) yaparsa öldürün." [Tirmizî, Hudûd 28, (1462).]
AÇIKLAMA:
1- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir
Müslümanın diğer bir Müslüman kardeşine onu rencide edecek hitapta
bulunmamasını emretmiştir. Hatta bu meseleye âyet-i kerimenin de yer
verdiğini görürüz: "Ey iman edenler, bir kavm diğer bir kavm ile alay
etmesin... Birbirlerinizi kötü lakablarla çağırmayın" (Hucurât11).
Sadedinde olduğumuz hadis, Müslümanın imanî
vasfını reddedici hitaplardan kaçınmaya bilhassa dikkat çekip, bunu bir nevi
iftira sayarak ciddi bir müeyyideye bağlamaktadır. Âlimler, "...Ey
Yahudi!... demeyin" yasağıyla, "Ey Hıristiyan!..", "Ey Mecusi!...", "Ey
kâfir!" gibi benzer hitapların da yasaklandığını anlamışlardır. Tîbî, Ey
Yahudi! ifadesinde tevriye sanatı olduğunu, bu sözle küfür ve zillet
kastedildiğini, çünkü "Yahudi" kelimesinin küçüklük 'e mesel olmak üzere
zikredildiğini belirtir.
2- Nikâhı haram olan birisine bilerek cinsî
temasta bulunmak da ölümü gerektiren bir cürümdür. Bu hadiste emir
mutlaktır. Yani "Bu muvâkaayı bilerek yapan, muhsan mı, değil mi bakılmaz,
öldürülür" mânası esastır.
Ahmed İbnu Hanbel bu hadisin zâhirine göre
hükmetmiştir. Başkaları, bu ifadeyi zecre hamledip böyle bir teması, diğer
zinâ hâdiseleri gibi değerlendirip fail muhsansa recme, gayr-ı muhsansa
celdeye mahkum etmek gerektiğini söylemişlerdir.