ـ1ـ فيه حديث عبداللّه بن عمرو بن العاص: ]ألَمْ أُخْبَرْ أنَّكَ تَصُومُ
النَّهَارَ وَتقُومُ اللّيْلَ؟[ وَتقدم في باب اقتصاد في ا‘عمال .
1. (920)-
Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs'ın daha önce zikri geçen: "Bana haber verildi ki
sen gündüzleri oruç tutuyor, geceleri de namaz kılıyormuşsun, doğru mu?.."
diye başlayan hadis bu konuya girer. Oraya bakılsın (33. hadis).
ـ2ـ وعن عبد الرحمن بن عبدالقارى. قال: ]سَمِعْتُ عُمَرَ بْنَ الخطابِ رَضِىَ
اللّهُ عَنْهُ يَقُولُ. قَالَ رسولُ اللّه #: مَنْ نَامَ عَنْ حِزْبِهِ مِنَ
اللَّيْلِ أوْ عَنْ شَئٍ مِنْهُ فَقَرَأهُ مَا بَينَ صََةِ الْفَجْرِ وَصََةِ
الظُّهْرِ كُتِبَ لَهُ كَأنَّمَا قَرَأهُ مِنَ اللّيْلِ[. أخرجه الستة إ
البخارى .
2. (921)-
Abdurrahmân İbnu Abdi'l-Kârî (rahimehullah) anlatıyor: "Ömer İbnu'l-Hattab
(radıyallahu anh)'ın şöyle söylediğini işittim: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki:
"Kim geceleyin hizbini veya hizbinden bir
kısmı okumadan uyursa bunu sabah namazı ile öğle namazı arasında tamamlasın.
Bu takdirde, sanki gece (mûtad vaktinde) okumuş gibi aynı sevâba nail olur."
[Müslim, Müsâfirin 142, (747); Muvatta, Kur'ân 3, (1, 200); Tirmizî, Salât
20, (581); Ebû Davud, Salât 309, (1313).]
AÇIKLAMA:
Hizb, kelime olarak, tâife, gürûh, bölük,
kısım, grub gibi mânalara gelir. Kur'ân hizbi denince her cüz'ün belli bir
kısmı kastedilir. Bir de belli bir prensip üzere belli vakitlerde devamlı
okunan şey, bu Kur'ân olur, me'sur dualar olur, salâvatlar olur vs. belli
bir prensiple müdâvemet üzere okunduğu için hepsine hizb denir. Cem'i ahzâb
gelir.
Aynı mânada olmak üzere vird kelimesi de
kullanılır. Vird cemî (çoğul) olarak da evrâd şekliyle de kullanılır. Bu
kelimeden dilimize bir de tabir geçmiştir. Vird-i zeban etmek diline
dolamak, dilinden düşürmemek demektir.
Yukarıdaki hadis gece ibâdetine teşvik eden
rivayetlerdendir. Daha önce de belirtildiği gibi (bak. 848. hadis) İslâm
dini, gece vaktinin boş ve ölü geçirilmemesine büyük ehemmiyet vermiştir.
Nüzûl sırasında üçüncü olan Müzzemmil sûresinin gece kalkışını emrettiğini
ve gecenin nasıl değerlendirilmesi gerektiğini açıklayan teferruata yer
verdiğini gözönüne alınca vahyin başlangıcıyla birlikte bu meselenin ele
alınacak ana meselelerden biri yapıldığını anlarız. Esasen Kur'ân-ı
Kerim'de, gece kalkışına (kıyâmu'lleyl) teşvik eden pekçok âyet mevcuttur.
Şu halde yukarıdaki rivayette Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm), "Allah ve Resûlü'nün irşadlarına uyarak gece
kalkışını prensip edinmiş bir mü'min, uyku arızası sebebiyle kalkamadığı
takdirde -alışkanlığa dönüşmüş niyyeti sebebiyle- onu gündüz telâfi edince,
Cenâb-ı Hakk'ın bu ibâdeti, aynen gece yapılan gibi kat kat sevablı olarak
kabul edeceğini" müjdelemektedir. Şârihler, bunun bir lütf-i ilâhî olduğunu
belirtirler. Gerçekten lütuftur, zîra, normalde daha az sevaplı olan gündüz
nâfileleri, geceleri kalkmayı alışkanlık hâline getirmiş kul hakkında, bir
lütuf olarak, gece gibi mükâfaatlandırılıyor.
Şu halde hayatımızı faydalı ve hayırlı işlere
alıştırınca, uykudan daha mâzur kılıcı; kaçınılmaz meşguliyet, kaza,
hastalık, musibet ve hatta "ölüm" gibi sebeplerle bu hayırlı işleri
yapamayacak durumlarda bile lütf-i ilahî olarak normal zamanın sevabına nail
olmaya devam etmekteyiz. Nitekim, kısa bir ömürle ebedî cennet veya
cehennemi kazanmak da bu "niyet"le izah edilmiştir: "Mü'min ebediyen
yaşasaydı kulluk üzere devam edecekti, o niyette ve o azimde idi. Allah da
bu niyetine binâen ebedî cennetle mükâfaatlandırmaktadır. Kâfir de öyle
ebediyen küfre azmetmiştir" denmiştir. Resûlullah'ın müjdesini bir kere daha
hatırlıyalım:
نِيَّةُ الْمُؤْمِنِ خيْرٌ مِنْ عمله
"Mü'minin niyyeti amelinden hayırlıdır."
Bu hadis, İslâm'ın fıtrat dini olduğunu bir
kere daha hatırlatmaktadır. Gece ibadetleri yapılmalıdır, ancak fıtratın
tabii seyri zorlanmamalıdır. Uyku fıtrî bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacın, ibâdet
maksadıyla gözardı edilmesi, bastırılması câiz değildir. Arkadan başka
mahzurlar getirebilecek, sıhhati bozabilecektir. Öyle ise çok yaparak
sonunda aksatmaktansa, az da olsa devamlı yapmak daha makbuldür. Bunun
miktarı da vücudun fıtrî ve tabii seyri ile ta'yin edilmelidir. Evet gece
kalkışı mü'minin prensibi olacak, ama müddeti belli bir ölçüde uyku hâline
bırakılacak; uyku galebe çalınca bırakılacak. Uyku durumunun önceki gündeki
yorgunluk durumuyla, alınan gıda ile alâkası var. Şu halde fıtrî seyir bunu
ayarlayacaktır. Hadisten anladığımız o ki, Resûlullah bu fıtrî seyrin
bozulmamasını tavsiye etmektedir. Muvatta rivayetleri arasında yer alan şu
hadis bu hususu te'yid eder:
"Hiç kimse yoktur ki, geceleyin uykusu galebe
çalarak terkettiği bir gece namazı bulunsun da, o kimseye o namazın ecri
yazılmasın. O kimse için uykusu bir sadakadır."
هَذَا
مِنْ فَضْلِ رَبِّنَا