ـ1ـ عن جابر رَضِىَ
اللّهُ عَنْهُ قال: ]ذَبَحَ رسولُ اللّه # يَوْمَ النَّحْرِ كَبْشَيْنِ
أقْرَنَيْنِ أمْلَحَيْنِ مَوْجُوءَيْنِ. فَلَمَّا وَجَّهَهُمَا قال: إنِّى
وَجَّهْتُ وَجْهِىَ لِلَّذِى فَطَرَ السَّمَواتِ وَا‘رْضَ عَلى مِلَّةِ
إبْرَاهِيمَ حَنِيفاً وَمَا أنَا مِنَ المُشْرِكِينَ. إنَّ صََتِى وَنُسُكِى
وَمَحْيَاىَ وَمَمَاتِى للّهِ رَبِّ الْعَالَمِىنَ َ شَرِيكَ لَهُ وَبِذلِكَ
أُمِرْتُ وَأنَا أوَّلُ المُسْلِمِينَ. اللَّهُمَّ مِنْكَ وَلَكَ وَإلَيْكَ.
اللَّهُمَّ عَنْ مُحَمّدٍ وَأُمَّتِهِ. بِسْمِ اللّهِ وَاللّهُ أكْبَرُ ثُمَّ
ذَبََحَ[. أخرجه أبو داود والترمذى.»المَوجُوءُ« المَرْضُوضُ الخِصْيَتَيْنِ .
1. (1501)-
Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
yevm-i nahr'de alacalı, boynuzlu ve iğdiş edilmiş iki koç kesti. Koçları
kesmek üzere (yatırıp kıbleye) yöneltince: "Şüphesiz ki ben, bir muvahhid
(Allah'ı bir tanıyıcı) olarak yüzümü o gökleri ve yeri yaratmış olan Allah'a
yönelttim. Ben müşriklerden değilim" ve "Şüphesiz benim namazım da,
menâsikim de, hayatım da, ölümüm de hiçbir ortağı olmayan, âlemlerin Rabbi
Allah'ındır. Ben böylece emrolundum. Ben (bu ümmette) Müslüman olanların
ilkiyim" (En'âm 162) (âyetlerini okudu ve:)
"Ey Rabbim (bu kurban bize) sendendir, senin
rızan için (kesiyoruz) ve sana (ulaşacak)tır. Ey Rabbim, Muhammed ve
ümmetinden bunu kabul buyur. Bismillahi vallahu ekber!" deyip, sonra koçu
kesti." [Ebu Dâvud, Dahâya 4, (2795); Tirmizî, Edâhî 21, (1520); İbnu Mâce,
Edâhî 1, (3121).]
AÇIKLAMA:
1-
Kurban keserken Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın okuduğu âyette geçen
nüsük'ten murad kesilen kurbandır. Böyle olunca namaz ve kurban, âyet-i
kerimedeyan yana zikredilmiş olmaktadır, tıpkı Kevser sûresinde olduğu
gibi: فَصَلِّ
لِرَبِّكَ وَانْحَرْ "Namaz kıl ve
kurban kes."
2- Hattâbî, "Bu rivayette, iğdiş edilmiş
hayvanın kurban edilebileceğine delil vardır" dedikten sonra bâzı ehl-i
ilmin: "İğdiş edilmiş hayvanı kurban etmek mekruhtur, çünkü uzvunda
noksanlık vardır" şeklindeki mülâhazasını reddeder ve bunun, hayvanı kurban
etmeye mâni bir kusur olmadığını söyler.
ـ2ـ وعنه رَضِىَ اللّهُ
عَنْهُ قال: ]شَهِدْتُ المُصَلَّى مَعَ رسول اللّه # فَلَمَّا قَضَى خُطْبَتَهُ
نَزَلَ عَنْ مِنْبَرِهِ وَأُتِىَ بِكَبْشٍ فَذَبَحَهُ بِيَدِهِ وَقالَ: بِسْمِ
اللّهِ وَاللّهُ أكْبَرُ. هَذَا عَنِّى وَعَنْ مَنْ لَمْ يُضَحِّ مِنْ
أُمَّتِى[. أخرجه الترمذى .
2. (1502)-
Yine Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'le musallâda hazır bulundum. Hutbesini tamamlayınca minberinden
indi. Kurbanlık koçuna gelip kendi eliyle kesti. Keserken: "Bismillahi
vallahu ekber. Bu benim adıma ve ümmetimden kurban kesmeyenlerin adınadır!"
dedi." [Tirmizî, Edâhî 22, (1522).]
ـ3ـ وعن غرَفة بن الحارث
الكِندى رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]شَهِدْتُ رسولَ اللّه # في حَجَّةِ
الْوَدَاعِ وَأُتِىَ بِالْبُدْنِ فقَالَ: ادْعُوا لى أبَا الحَسَنِ. فَدُعِىَ
لَهُ عَلِيٌّ فقَالَ: خُذْ بِأسْفَلِ الحَرْبةِ فَفَعَلَ، وَأَخَذَ # بِأعَْهَا
ثُمَّ طَعنا بِهَا الْبُدْنَ وَهىَ مَعْقُولَةُ الْيَد الْيُسرى قَائمَةٌ على
مَا بَقِىَ مِنْ قَوائمِهَا فَلَمَّا نَحَرَ الْبُدْنَ ووَجَبَتْ جُنُوبُهَا
قالَ: مَنْ شَاءَ اقْتَطَعَ وذلِكَ يَوْمُ النَّحْرِ بِمِنىً، فَلَمَّا فَرََغَ
رَكِبَ بَغْلَتَهُ وَأرْدَفَ عَلِيّاً رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ[ أخرجه أبو داود .
3. (1503)-
Garafe İbnu'l-Hâris el-Kindî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Vedâ haccında
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a şâhid oldum. Kendisine (kesmesi için)
bir deve getirilmişti.
"Bana Ebu'l-Hasan'ı çağırın!" dedi. Hz. Ali
(radıyallahu anh) çağırıldı.
"Harbenin aşağısından tut!" dedi. Hz. Ali
tuttu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da yukarısından yakaladı. İkisi
birden deveye dürttüler. Deve sol ön ayağından bağlıydı. Diğer ayaklarının
üstünde ayakta duruyordu. Deveyi kesip yere yıkınca:
"İsteyen parça alsın!" dedi. Bu müşâhedem
Mina'da yevm-i nahrde idi.
Kesim işinden boşalınca, katırına bindi. Hz.
Ali (radıyallahu anh)'yi de terkisine aldı."[Ebu Dâvud, Menâsik 19, 1766.]
ـ4ـ وفي رواية له عن
عبداللّه بن قُرْطٍ. ]فَلَمَّا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا قال: مَنْ شَاءَ
اقْتَطَعَ[.»وجَبَتْ جُنُوبُهَا« أى سقطت ا‘رض .
4. (1504)-
Yine Tirmizî'nin Abdullah İbnu Gurt'tan kaydettiği rivayette şöyle denir:
"...Hayvan yere yıkılınca:
"Dileyen parça alsın!" buyurdu." [Ebu Dâvud,
Menâsik 19, (1765).]
ـ5ـ وعن علي رَضِىَ
اللّهُ عَنْهُ قال: ]نَحَرَ رسولُ اللّه # ثََثِينَ بَدَنَةً بِيَدِهِ ثُمَّ
أمَرَنِى فَنَحَرْتُ سَائِرَهَا وَكَانَتْ سَبْعِينَ[. أخرجه مالك وأبو داود .
5. (1505)-
Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
elleriyle otuz deve kesti. Geri kalanı da bana söyledi, ben kestim. Bunlar
yetmiş tâneydi." [Muvatta, Hacc 181, (1, 394); Ebu Dâvud, Menâsik 19,
(1764).]
ـ6ـ وعن أبى موسى رَضِىَ
اللّهُ عَنْهُ: ]أنَّهُ أمَرَ بَنَاتِهِ أنْ يُضَحِّينَ بَأيْدِيهِنَّ،
وَيُوضَعَ الْقَدَمُ عَلى صَفْحَةِ الذَّبِيحَةِ وَالتَّكِبِيرِ
وَالتَّسْمِيَةِ عِنْدَ الذَّبْحِ[. أخرجه رزين. قلت: وَعَلَّقه البخارى،
واللّه أعلم .
6. (1506)-
Hz. Ebu Musa (radıyallahu anh)'dan rivayet edildiğine göre: "Kızlarına,
kurbanlarını kendi elleriyle kesmelerini, ayağını kurbanın boynuna basmayı,
keserken tekbir getirip besmele çekmeyi tenbih etmiştir." Rezîn,
ilâvesidir. Buharî, senetsiz olarak bab başlığında kaydetmiştir. (Edâhî
10).]
AÇIKLAMA:
1- Bu son rivayet öncekileri te'yiden, kişinin
kurbanını kendi eliyle kesmesinin müstehab olduğunu göstermektedir.
Rivayetlerdeki emir vücuba değil, istihbaba hamledilmiştir.
2- İbnu't-Tîn: "Bu rivayet, kadınların da
kurbanlarını kendilerinin kesmesini câiz olduğunu ifade eder" demiştir. İmam
Mâlik'ten bunun mekruh olduğuna dair bir fetvası rivayet edilmiştir. İmam
Şâfiî de kadının, birisine vekâlet vererek kestirmesini, kesme işine
kendisinin mübâşeret etmemesini tavsiye etmiştir. Rivayetler,
Ümmühâtu'lmü'minîn'in kurbanlarını, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın
kestiğini ifade etmektedir. Buhârî'de
وَضَحَّى رَسُولُُ
اللّهِ # عَنْ نِسَائِهِ بِالْبَقَرِ
"...Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) zevceleri adına bir sığır kesti"
Müslim'de de Hz. Câbir:
نَحَرَ النَّبِىُّ #
عَنْ نِسَائِهِ بَقَرَةً في حَجَّةِ الْوَدَاعِ
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Veda
haccında hanımları için bir sığır kesti" der.