ـ1ـ عن أبى هريرة رَضِىَ
اللّهُ عَنْهُ. ]أن النَّبىَّ # رَأى رَجًُ يَسُوقُ بَدَنَةً فقَالَ:
ارْكَبْهَا. فقَالَ: إنَّهَا بَدَنَةٌ. فقَالَ: ارْكَبْهَا. فقَالَ إنَّهَا
بَدَنَةٌ. فقَالَ ارْكَبْهَا وَيْلَكَ، في الثَّانِيَةِ أوْ في الثَّالِثَةِ[.
أخرجه الستة إ الترمذى عن أبى هريرة.وللخمسة إ أبا داود عن أنس بمعناه.زاد في
رواية للبخارى عن أبى هريرة: فَلَقَدْ رَأيْتُهُ رَكِبَها وَهُوَ يُسَايِرُ
النَّبىَّ # وَالنَّعْلُ في عُنُقِهَا .
1. (1513)-
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) bir deve sevkeden birisini görmüştü ki:
"Binsene ona!" dedi. Adam:
"O kurbanlıktır!" dediyse de Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) emrini tekrarladı:
"Bin ona!" Adam tekrar:
"O kurbanlıktır" diye haykırdı. Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm):
"Bin ona" diye tekrarladı ve ikinci veya
üçüncü seferde:
"Yazıklar olsun sana!" diye ilâvede bulundu."
[Buhârî, Hacc 103, 112, Vesâya 12, Edeb 95, Müslim, Hacc 371, (1322);
Muvatta, Hacc 139, (1, 337); Ebu Dâvud, Menâsik 18, (1760); Nesâî, Hacc 74,
(5, 176); İbnu Mâce, Menâsik 100, (3103).]
Buhârî'nin bir rivayetinde, Ebu Hüreyre'den
naklen şu ziyade vardı: "(Râvi) der ki: "Ben o adamı, deveye binmiş
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la beraber yürürken gördüm, devenin
boynunda nalın takılı idi."
AÇIKLAMA:
1-
Büdn (büdün de okunmuştur) lügat olarak deve demek ise de şer'î ıstılahta
sığır da aynı hükme tabi olduğu için deve ve sığır her ikisine de büdn
denmiştir.
2- Kurbanlık develerle ilgili âyette:
والبدن
جعلناها لكم من شعائرِ اللّه لكم فيها خير فاذكروا اسم اللّه عليها
"Biz kurbanlık develeri de sizin için Allah'ın
şeâirinden kıldık, onlarda sizin için hayır vardır..." (Hacc 36) âyetinde
geçen لكم فيها
خيرت "Onlarda sizin için hayır vardır"
ibâresindeki "hayır" mutlak oduğu için bir kısım âlimler, kurbanlık
deveden, binmek, sütünü sağmak gibi yollarla da istifade etmenin caiz olduğu
hükmünü çıkarmışlardır. Yukarıda kaydedilen rivayette de Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm), kurbanlık deveye binmesi için deve sahibini ikaz
etmekte, ısrar etmektedir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın devenin ne
çeşit bir kurbanlık olduğunu sormadan "Bin ona!" diye ısrar etmesinden her
çeşit kurbanlığa, yani vâcib nev'ine de girse tetavvu nev'ine de girse,
binilebileceği hükmü çıkarılmıştır.
Ahmed İbnu Hanbel'in Müsned'inde gelen bir
rivayette de Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a: "Hedy'e (hacc kurbanına)
binilebilir mi?" diye sorulunca:
َ بأسَ بِهِ
"Beis yok, binilebilir" diye cevap vermiştir.
Netice olarak: "Bir kısım âlimler (Urve,
Ahmed, İshak, ehl-i zâhir) mutlak olarak kurbanlığa binmenin cevazına
hükmeder. Ancak Cumhur (Ebu Hanife, Malik, Şâfiî ve ekseri fukahâ) ihtiyaçla
kayıtlarlar. Bunlara göre, ihtiyaç olmadan binmek nassa muhaliftir,
mekruhtur. Hanefîlerden Hidâye sâhibi, cevazı "ızdırâr"la kayıtlamıştır.
Bunların hücceti İbnu Ebî Şeybe'de kaydedilen şu hadistir:
َ يَرْكَبْ الهَدْىَ
إَّ مَنْ َ يَجِدُ مِنْهُ بُدّاً "Hedye
(kurbanlığa), başka çare bulamayıp mecbur kalandan başkası binmesin."
Burada zarurete binâen câiz olunca, zaruretin kalkmasıyla binmenin de cevazı
kalkacak demektir. Meselâ yorgunluktan binen, dinlenir dinlenmez iner.
Müslim'de de gelen ve müteakiben kaydedeceğimiz (1514) şu meâldeki hadis de
bunu te'yid eder: "Kurbanlığa, mecbur kaldıysan ma'ruf üzere bin. Bir başka
sırt bulunca da in." Şu halde bu hadis de bir başka imkân bulunca kurbanlığı
terketmeyi âmirdir.
ـ2ـ وعن جابر رَضِىَ
اللّهُ عَنْهُ. ]أنَّهُ سُئِلَ عَنْ رُكُوبِ الهَدْىِ فقَالَ: سَمِعْتُ رسولَ
اللّهِ # يقُولُ: ارْكَبْهَا بِالْمَعْرُوفِ إذَا أُلْجِئتَ إلَيْهَا حَتَّى
تَجِدَ ظَهْراً[. أخرجه مسلم وأبو داود والنسائى.
2. (1514)-
Hz. Câbir (radıyallahu anh)'e; kurbanlığa binme hususunda sorulmuştu, şu
cevabı verdi: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı işittim şöyle demişti:
"Kurbanlığa, mecbur kaldıysan ma'ruf üzere bin. Bir başka sırt (binek)
bulunca da in." [Müslim, Hacc 375, (1324); Ebu Dâvud, Menâsik 18, (1761);
Nesâî, Hacc 76, (5, 177).]