Fidye olarak ödenecek sadaka altı fakiri
doyurmaktır. Bu, bir fakiri altı gün doyurmak şeklinde edâ edilebileceği
gibi, altı fakiri -mutad üzere günde iki öğün hesabıyla- bir gün doyurmak
şeklinde de edâ edilebilir.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu
maksadla yapılacak harcamanın asgarî miktarını da belirtir: Yarım sa'. İmâm
Mâlik, Şâfiî, İshâk, Ebu Sevr ve Dâvud-u Zâhirî'ye göre keffâret buğday,
arpa ve kuru hurma gibi şeylerin hepsinden yarım sa' olarak verilir
İmam-ı Âzam'a göre bu fidye buğdaydan yarım sa',
arpa veya kuru hurmadan bir sa' verilir. Süfyân-ı Sevrî de böyle hükmeder.
Bir sa' örfî dirhemle 2,120 kg'dır.
İbnu't-Tîn ve diğer bir kısım âlimler bu hadis
vesilesiyle şöyle demişlerdir:
"Şârî, burada bir günlük orucu bir sa'lık
sadakaya muâdil kıldı. Halbuki, Ramazan orucunu yemede ise, bir günlük orucu
bir müdd'lük sadakaya muâdil kıldı (Müdd, sa'ın dörtte biri). Zıhâr ve
Ramazan'da cima için de böyle kıldı. Yemin kefâretinde ise, bir gün orucu
3,3 müdde muâdil kıldı. Bu durum, hudud ve takdirâtta kıyasın câri
olmadığına en kavi delildir. (Şârî ne beyan etmişse o esastır)."
ـ2ـ وعن الحَجَّاج بن
عمرو ا‘نصارى رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]سَمِعْتُ رسولَ # يقول: مَنْ كُسِرَ
أو عَرجَ فقَدْ حَلَّ وَعلَيْهِ الحَجُّ مِنْ قَابِلٍ[. أخرجه أصحاب السنن.
2. (1525)-
el-Haccâc İbnu Amr el-Ensârî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim: "Kimin (bir bacağı)
kırılır veya sakatlanırsa ihramdan çıkar (ve memleketine döner ve müteâkip
sene yeniden hacc yapar." [Tirmizî, Hacc 96, (940); Ebu Dâvud, Menâsik 44
(1862); Nesâî, Hacc 102, (5, 198, 199).]
AÇIKLAMA:
1- Kur'ân-ı Kerim, hacc için ihram giydikten
sonra, meşru bir engelle karşılaşarak hacc yapamayanlar hakkında şöyle der:
فَانْ
اُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْىِ
"..Fakat (herhangi bir sebeple hacc ve
umreden) alıkonursanız o halde kolayınıza gelen kurbanı (gönderin, bununla
beraber) kurban yerine (Mina'ya) varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin.."
(Bakara 196).
2- Sadedinde olduğumuz hadis-i şerif, kırık
veya sakatlanmanın, âyette ruhsat verilen bir mazeret olduğunu, böyle bir
kimsenin ihramdan hemen çıkıp memleketine dönebileceğini beyan
buyurmaktadır.
Hattâbi der ki: "Hadiste "gelecek sene haccını
yeniler" kaydı, farz olan hacca niyet eden içindir. Eğer nafile bir hacc
yapıyor idiyse, bu ihsâr sebebiyle kesmesi gereken dışında kendisine bir şey
gerekmez." İmam Malik ve Şâfiî'nin hükmü böyledir.
Hattâbî şunu da söylemiştir: "Bu hadis, düşman
engellemesi olmadan, ihramlıya ârız olan hastalık ve diğer bir özür de
ihsârdır diyen Ebu Hanife, onun ashabı ve Sevrî gibileri için hüccettir."
Ebu Hanife ve ashabı: "Bu engellemeye mâruz
kalana, ihsâr kurbanı dışında, bilahere hem umre ve hem de hacc gerekir"
derler.
Mücâhid, Şa'bî ve İkrime de: "Gelecek yıl hacc
gerekir" demişlerdir.
3- Ulemâ, kırık ve sakatlanmanın ihsâra
girmesi için ihrama girdikten sonra vukuunu şart koşarlar.
ـ3ـ وعن أبى أسماء مولى
عبداللّهِ بن جعفر. ]أنَّهُ كانَ مَعَ مَوَهُ، فَمَرُّوا عَلى الحُسَيْنِ ابْنِ
عَلىٍّ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما وهُوَ مَريضٌ بِالسُّقْيَا. فَأقَامَ عَلَيْهِ
عَبْدُاللّهِ ابْن جعْفرٍ حَتَّى خَافَ الْفَوْتَ فَبَعَثَ إلى عليٍّ
وَأسْمَاءَ بِنْتِ عُمَيْسٍ رَضِىَ اللّهُ عَنْهما وَهُمَا بِالْمَدِينَةِ
فَقَدِمَا عَلَيْهِ. ثُمَّ إنّ
حُسَيْناً رَضِىَ اللّهُ
عَنْهُ أشَارَ إلى رأسِهِ. فَأمَرَ عَليٌّ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ بِحَلْقِ
رأسِهِ. ثُمَّ نَسَكَ عنه بِالسُّقْيَا فَنَحرَ عَنْهُ بَعِيراً[.قال يحيى بن
سعيد: وكانَ حُسَيْنٌ خَرَجَ مَعَ عُثْمَانَ بنِ عَفَّانَ في سَفَرِه ذلِكَ إلى
مَكَّةَ. أخرجه مالك .
3. (1526)-
Ebu Esmâ Mevlâ Abdillah İbni Ca'fer (rahimehullah)'in anlatığına göre:
"Efendisi Abdullah İbnu Ca'fer'le beraber Medine'den çıktılar. Sükyâ'da
hasta olan Hüseyin İbnu Ali (radıyallahu anhümâ)'ye uğradılar, Abdullah İbnu
Ca'fer, Hz. Hüseyin'le ilgilenmek için yanında kaldı. Haccın fevte
uğramasından (o sene kaçırmaktan) korkarak Medine'de mukim Hz. Ali ve
(zevcesi) Esma Bintu Umeys (radıyallahu anhümâ)'e haber gönderdi, bunlar
derhal yanına geldiler. Hz. Hüseyin (radıyallahu anh) (ağrıdan şikayet
ederek) başına işaret etti. Hz. Ali (radıyallahu anh) başının traş
edilmesini emretti. Sonra onun adına Sükyâ'da kurban kesilmesini emretti ve
bir deve kesildi."
Yahya İbnu Said der ki: "Bu seferinde Hz.
Hüseyin (hacc maksadıyla) Mekke'ye müteveccihen Hz. Osman (radıyallahu
anh)'la birlikte yola çıkmıştı." [Muvatta, Hacc 165, (1, 388).]
ـ4ـ وعن عمرو بن سعيد
النخعى: ]أنه أهلَّ بعمرةٍ. فَلَمَّا بَلَغَ ذاتَ الشُّقُوقِ لُدِغَ فَخَرَجَ
أصْحَابُهُ إلى الطَّرِيقِ عَسى أنْ يَلْقَوْا مَنْ يَسْألُونَهُ. فَإذَا هُمْ
بِابنِ مَسْعُودٍ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ فَقَالَ لَهُمْ. لِيَبْعَثْ بِهدْىٍ أوْ
بِثَمَنِهِ وَاجْعَلُوا بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُ أمَارَةً يَوْماً. فَإذَا ذُبِحَ
الهَدْىُ فَلْيُحِلَّ وَعَلَيْهِ قَضَاءُ عُمْرَتِهِ[. أخرجه رزين .
4. (1527)-
Amr İbnu Saîd en-Nehaî (rahimehullah)'nin anlattığına göre: "(Umre yapmak
üzere ihrama girdikten sonra) Zatu'ş-Şukûk denen yere varınca orada
kendisini yılan sokar. Arkadaşları, bu meseleyi sorabilecekleri bir kimseyle
karşılaşmak üzere, (herkesin gelip geçtiği ana) yola çıkarlar. Derken İbnu
Mes'ud (radıyallahu anh) karşılarına çıkar. Onlara şu fetvayı verir:
"Hemen bir hedy (kurbanlık) veya onun değeri
miktarınca nakit parayı (Mekke'ye) gönderin. Onunla kendi aranıza bir günlük
alâmet koyun, hedy kesildi mi ihramdan çıksın. Ayrıca, bu umreyi de bilâhere
kaza etmen gerekir." [Rezîn tahriç etmiştir.]
AÇIKLAMA:
İbnu Mes'ud (radıyallahu anh)'un tavsiye
ettiği bir günlük alâmetten maksad, kurbanın Harem bölgesine ulaşacağı
tahmin edilen müddet olsa gerektir. Hedyin mahalline varmadan ihramdan
çıkılmış olmaması için, bunun önceden tahmin edilmesi, vazifelendirilen
şahsın bu takvime göre vazifeyi tamamlaması gerekir. Rivayette, İbnu Mes'ud
(radıyallahu anh) Zâtu'ş-Şukuk'la Harem arasını bir günlük mesâfe olarak
takdir etmiş olmalıdır.
Hanefîlere göre muhsar, Harem bölgesinde ise,
bulunduğu yerde kurban kesip ihramdan çıkabilir. Harem bölgesinin dışında
ise, belirtilen vakitte kesilmek üzere kurban veya bedelini Harem bölgesine
gönderir. Sadedinde olduğumuz hadisteki vak'anın, Harem bölgesi dışında
cereyan ettiği anlaşılmaktadır. Kurban kesilmeden ihramdan çıkmamalıdır.
Kesilmiştir zanniyle önceden çıkıldığı tebeyyün ederse veya bu müddet
içerisinde ihram yasakları işlenecek olursa ihram cinayeti işlemiş sayılır,
fidyeye hükmedilir.
Şafiîlere göre, bu durumda ihsâr kurbanını
bulunduğu yerde keser, Harem'e göndermesi şart değildir.