Sayd'ı lügat olarak dilimizdeki av kelimesiyle
karşılarız. Ancak haccla ilgili bahislerde daha ziyâde mutlak mânada hayvan
öldürmek demektir. Hayvan büyük de olabilir, sözgelimi çekirge gibi küçük de
olabilir, hepsi sayd'la ifade edilir. İhramlı iken öldürülmesi helal olan
beş çeşit zararlılar -ki 1256 numaralı hadiste açıklandı- dışında herhangi
bir hayvanın öldürülmesi yasaktır. Öldürülmesi halinde, hayvanın cinsine
göre değişen cezalar takdir edilmiştir. Şu halde aşağıda bu mevzuya giren
beş hadis göreceğiz:
ـ1ـ عن جابر رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قَضَى عُمَر رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ في
الضَّبُعِ بِكَبْشٍ وفي الْغَزَالِ بِعَنَزٍ، وفي ا‘رْنَبِ بِعَنَاقٍ، وفي
الْيَرْبُوعِ بِجَفْرَةٍ[. أخرجه مالك.
1. (1273)-
Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallahu anh) sırtlan
öldüren için bir koç, geyik öldüren için bir keçi, tavşan öldüren için bir
çebiş (küçük keçi), Arap tavşanı (denilen bir nevi tarla fâresi) için bir
kuzuya hükmetti." [Muvatta, Hacc 235, (1, 416).]
ـ2ـ وله مرس عن أبى الزبير: ]أنَّ عُمَرَ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَضَى في
الجَرَادِ أنَّ مَنْ عَقَرَه عَلَيْهِ جَزَاؤُهُ بِحُكْمِ حَكَمَيْنِ، لِمَا
رُوِى عَنْ زَيْدِ بنِ أسْلَمَ: أنَّ رَجًُ قال لِعُمَرَ: يَا أمِيرَ
المُؤمِنِينَ إنِّى أصَبْتُ جَرَادَةً بِسَوْطِى وَأنَا مُحْرِمٌ. فقَالَ لَهُ:
أطْعِمْ قَبْضَةً مِنْ طَعَامٍ[ .
2. (1274)-
Yine Muvatta'da mürsel (senetsiz) olarak Ebu'z-Zübeyr' den gelen rivayete
göre, Hz. Ömer, çekirge hakkında: "Onu kim öldürürse -iki hakemin hükmüyle-
onun karşılığını öder" diye hükmetmiştir. Şöyle ki: Zeyd İbnu Eslem'in
rivayetine göre, bir adam gelerek Hz. Ömer'e: "Ey mü'minlerin emîri, ben
ihramlı iken kamçımla birkaç çekirge öldürdüm, (ne yapmam gerekir?)" diye
sormuş. Hz. Ömer ona bir avuç kadar taam yedir (tasadduk et) cevabını
vermiştir." [Muvatta, Hacc 235, (1, 416).]
AÇIKLAMA:
Teysir'deki bu rivayet metin olarak aslı olan
Câmiu'l-Usûl'den farklıdır. Câmiu'l-Usul'deki de Muvatta'daki aslının aynısı
değildir. Câmiu'l-Usûl'deki aslı şöyle başlar:
مَالِكُ بْنُ اَنَسٍ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُمَا قَالَ فِى الْجَرَادِ: إنَّ مَنْ
عَقَرَهُ عَلَيْهِ جَزَاءُهُ بِحُكْمِ حَكَمَيْنِ لِمَا رُوِىَ عَنْ زَيْد بْنِ
اَسْلَمَ اَنَّ رَجًُ قَالَ لِعُمَرَ
Yani: Malik İbnu Enes (radıyallahu anhümâ)
çekirge hakkında şöyle hükmetmiştir: "Onu öldürene -iki hakemin hükmüyle-
karşılığını ödemesi gerekir. Bunun delili Zeyd İbnu Eslem'den yapılan
rivayettir. Bu rivayete göre, bir adam gelerek Hz. Ömer'e..."
Başlangıçları itibariyle farklıdır. Çünkü,
birincideki takdi cümlesinde hüküm sahibi Hz. Ömer göründüğü halde,
ikincideki takdim cümlesinde, hüküm sahibi, İmâm Mâlik gözükmektedir. İmam
Mâlik, bu meselede Hz. Ömer'in hükmünü esas aldığı için netice aynı
olmadığından, rivayetlerdeki farklılığı, üzerinde duracak mahiyette
görmüyoruz.
Her iki rivayette de geçen: "iki hakemin
hükmüyle" tâbirine gelince, bununla -müteakip rivayetlerde ve bilhassa 1276
numaralı rivayette anlaşılacağı üzere- mevzuya müteallik bir âyette ve bu
âyete uygun şekilde Hz. Ömer'in verdiği bir hükme atıf yapmaktadır.
Mezkûr âyet meâlen şöyledir: "Ey iman edenler,
siz (hac veya umre için) ihramlı bulunurken av öldürmeyin. İçinizden kim onu
bilerek öldürürse (üzerine), öldürdüğü o hayvanın benzeri bir ceza vardır
ki, Kâbe'ye ulaşmış bir kurbanlık olmak üzere buna içinizden adalet sahibi
iki adam hüküm (ve takdir) edecektir" (Mâide 95).
Hz. Ömer'in verdiği hüküm, hükmü veriş tarzı
vs. 1276 numaralı hadiste gelecek.
ـ3ـ وفي رواية له: ]أنَّ رَجًُ سَألَ عُمَرَ عَنْ جَرَادَةٍ قَتَلَهَا وَهُوَ
مُحْرِمٌ. فقَالَ عُمَرُ لِكَعْبٍ: تَعَالَ حَتَّى نَحْكُمَ. فقَالَ كَعْبٌ:
دِرْهَمٌ: فقَالَ عُمرُ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ. إنَّكَ لتَجِدُ الدَّرَاهِمَ،
لَتَمْرَةٌ خَيْرٌ مِنْ جَرَادَةٍ[ .
3. (1275)-
Muvatta'nın bir başka rivayetinde şöyle gelmiştir: "Bir adam Hz. Ömer
(radıyallahu anh)'e, ihramda iken öldürdüğü çekirge hakkında sordu. Hz.
Ömer, (yanında bulunan) Ka'bu'l-Ahbâr'a: "Gel beraber hükmedelim" dedi.
Ka'b: "Bir dirhem tasadduk etmesi gerekir" diye hükmetti. Hz. Ömer ona: "Sen
dirhemleri buluyorsun. Şurası muhakkak ki hurma, çekirgeden daha hayırlıdır"
dedi.
AÇIKLAMA:
1- Zürkânî, Hz. Ömer'in: "Hurma çekirgeden
hayırlıdır" demekle, "Çekirge öldürmenin hükmü bir avuç yiyecek tasadduk
etmektir" demek istediğini belirtir.
2- Zürkânî bu rivayetten, Ka'b'ın -daha önce
1250 numarada kaydettiğimiz- "Çekirge balık hapşırmasıdır, ihramlıya yemesi
câizdir" mânasındaki sözünden rücû ettiğine delil çıkarır. Zîra ihramlıya
deniz hayvanı öldürmek veya deniz avı yemek helâldir, herhangi bir kefaret
gerektirmez. Ka'b bu rivayete göre, çekirgeye "bir dirhemlik" ceza takdir
etmiş, Hz. Ömer (radıyallahu anh) de bunu bir avuç yiyecek olarak pratik bir
hükme tahvil etmiştir. Yani çekirge öldürene ceza takdir ettiğine göre,
Ka'bu'l-Ahbâr'a göre çekirge deniz hayvanı sayılamaz.
ـ4ـ وعن ابن سيرين قالَ: ]قالَ رَجُلٌ لِعُمرَ بْنِ الخَطابِ: أجْرَيْتُ أنَا
وَصَاحِبٌ لِى فَرَسَيْنِ تَسْتَبِقُ إلى ثَغْرَةِ ثَنِيُةٍ فَأصَبْنَا ظَبْياً
وَنَحْنُ مُحْرِمانِ فَمَا تَرَى؟ فقَالَ عُمَرُ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ لِرَجُلٍ
إلى جَنْبِهِ تَعالَ لِنَحْكُمَ قالَ: فَحَكَمَا عَلَيْهِ بِعَنْزٍ فَوَلَّى
الرَّجُلُ فقَالَ: هذَا أمِيرُ المُؤمِنينَ َ يَسْتَطِيعُ أنْ يَحْكُمَ في
ظَبْىٍ حَتَّى دَعا رَجًُ فَدَعَاهُ عُمَرُ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ فقَالَ: هَلْ
تَقْرأُ المَائِدَةَ؟ قَالَ َ، قالَ: فَهَلْ تَعْرِفُ هذَا الرَّجُلَ؟ قالَ: َ.
قالَ: لَوْ أخْبَرْتَنِى أنَّكَ تَقْرؤُهَا ‘وْجَعَتُكَ ضَرْباً. ثُمَّ قالَ:
إنَّ اللّهَ تَعالى قالَ في كِتَابِهِ: يَحْكُُمُ بِهِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ[.
وهذا عبدالرَحْمَن بن عوف .
4. (1276)-
İbnu Sîrîn (rahimehullah) anlatıyor: "Bir adam Hz. Ömer (radıyallahu anh)'e
gelerek: "Ben ve arkadaşım ihramlı olduğumuz halde Akabe'deki bir tepeye
doğru atlarımızla yarış yaptık ve bu esnada bir ceylan öldürdük. Bu
fiilimize hükmünüz nedir?" diye sordu. Hz. Ömer (radıyallahu anh), yanında
bulunan birine: "Gel beraber hükmedelim" dedi.
(İbnu Sîrîn) der ki: "İkisi birlikte bir
keçiye hükmettiler. Bunun üzerine adam döndü ve (yanındakilere):
"Ömer'e bakın, mü'minlerin emîri ama, bir
ceylan hakkında hüküm veremiyor, yardımcı olarak bir adam çağırıyor!" dedi.
(Bu sözü işiten) Hz. Ömer (radıyallahu anh), adamı çağırtıp:
"Sen Mâide sûresini okudun mu?" diye sordu.
Adam:
"Hayır!" deyince:
"Pekiyi (hüküm vermede yardımını istediğim) bu
adamı tanıyor musun?" dedi. Adam bu soruya da:
"Hayır!" deyince Hz. Ömer:
"Eğer, Mâide sûresini okuduğunu söyleseydin
dayakla canını yakacaktım" dedi ve ilâve etti:
"Cenâb-ı Hakk Kitab-ı Mubîn'inde: "Ey iman
edenler... İçinizden adalet sahibi iki adam hüküm (ve takdir) edecektir..."
(Mâide 95) buyurmuştur. Ve şu da Abdurrahman İbnu Avf'tır." [Muvatta, Hacc
231, (1,414).]
AÇIKLAMA:
1- Bu rivayetten anlıyoruz ki, hacc veya umre
sırasında ihramlının işleyeceği bir kısım hacc yasaklarının cezasını tesbit
işi, iki kişilik adalet sahibi bir heyete bırakılmıştır. Bu çeşit takdire
bırakılan hükümlere "hükümet-i adl" denir.
2- Günümüzün büyüklerinin bu çeşit tenkidlere
göstereceği aksül-ameli düşünecek olursak, Hz. Ömer'in müsamahası, o devir
insanlarının büyükleri tenkiddeki cesâret ve cür'etleri gibi, rivayetten
ibret alınacak başka yönlerinin de bulunduğu anlaşılır.
3- Aynı hâdise, ufak bazı ifade farklarıyla
Hâkim'in el-Müstedrek'inde Kubeysa tarafından rivayet edilmiştir. O rivayet
şöyle tamamlanır: "Hz. Ömer (radıyallahu anh), sonra adama şu (nasihati)
söyledi: "İnsanda on huy vardır, dokuzu iyi, birisi kötü. O tek kötü
öbürlerini de bozar. Dil sürçmelerinden sakının!"
ـ5ـ وعن ابن عباس رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: ]مَنْ نَسِىَ شَيئاً مِنْ
نُسُكِهِ أوْ تَرَكَهُ مِمَّا بَعْدَ الفَرَائِضِ فَلْيُهْرِقْ دَماً[. أخرج
أحاديث هذا الفرع كلها مالك .
5. (1277)-
İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) demiştir ki: "Kim, haccın nüsükünden
farzları dışında bir şey unutur veya terkederse bir kan (dem) akıtsın."
[Muvatta, Hacc 240, (1, 419).]
AÇIKLAMA:
1- "Nüsük", nesîke'nin cem'idir. Menâsik de
mensek'in cem'idir. Bunlar aslında kesmek mânasına gelen
نَسَكَ 'den gelir. Ayrıca nüsk ve
nüsük Allah'a yaklaştıran her şey, tâat, ibâdet manalarına da gelir.
Istılahta, haccla ilgili ibadetlerin her biri
için bu kelimeler kullanılır. Bu ibâdet farz, vacib, müstehab farketmez,
hepsine menâsik veya nüsük denir.
2- Sadedinde olduğumuz hadisteki nüsük'ten
haccın vâcibleri anlaşılacaktır. Zîra sadece vaciblerinin unutulması veya
terki, dem yani koyun veya keçi kurban etme cezasını gerektirir. Nitekim,
haccın müstehablarına nüsük dendiği halde, terki ceza gerektirmez.
Şu halde Hanefîlere göre dem gerektiren
amelleri zikredebiliriz:
1- Mîkatı ihramsız geçmek; geri döner, ihram
giyerse ceza düşer.
2- Sa'yin tamamını veya çoğunu terketmek,
3- Müzdelife vakfesini özürsüz terketmek.
4- Şeytan taşlamanın tamamını terketmek,
5- Âfakîlerin, veda tavafının tamamını veya
çoğunu terketmesi,
6- Ziyaret veya umre tavafının son üç şavtını
veya sadece birini terketmek.
7- Ziyaret veya umre tavafını abdestsiz, veda
veya kudüm tavaflarını cünüb halde yapmak.
8- Arafe günü, Arafat bölgesinden güneş
batmadan önce ayrılmak.
9- Belirli zaman ve mekânda yapılması gereken
menâsiki, zamanında ve mekânında yapmamak. Ziyaret tavafını bayram
günlerinden sonra yapmak, tıraşı bayram günlerinden sonra olmak veya Harem
bölgesinin dışında olmak gibi.
10- Sıra ile yapılması gereken menâsikte
tertibe uymamak.