CUMA NAMAZI 2
Cuma Namazının Meşruiyeti 2
Cuma
Namazının Meşruiyetinin Delili 2
Cuma'nin
Meşruiyetinin Hikmeti 2
Cuma'nın Farz Olmasının Şartları 2
Cuma'nin
Sahih Olmasının Şartları 3
Cuma Namazının Farzları 4
Hutbelerin
Şartları 4
Hutbelerin
Rükûnları 5
Cuma Namazının Âdabı 5
Cuma
Gününün Umumi Âdabı 6
Cuma namazı şer'î bir
ibadettir ve Allah Teâlâ'nın bu günün şeref ve faziletine nail olmaları için
sadece bu ümmete verdiği ihsanlardan biridir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Bizler (ehl-i kitab'a
nazaran) en son gelenleriz. Fakat kıyamet gününde en önde olanlarız. Şundan
dolayı ki (bizden başka) kendilerine kitap verilen her ümmet bizden önce
gelmiştir. Bize ise kitap, onlardan sonra verildi. Sonra Allah'ın bize farz
kıldığı şu gün yok mu, işte Allah bizleri ona hidayet buyurdu. Bu bakımdan
insanlar bunda bize tâbi olacaktır. Yahudiler(in ibadet) günü yarın
(Cumartesi), hristiyanlarınki ise Pazar günüdür.
Cuma namazı
hicretten kısa bir
zaman önce Mekke'de
farz kılınmıştır. Ancak müslümanlar Mekke'de güçsüz ve zayıf
olduklarından ve Cuma'yı kılmak için de bir araya gelemediklerinden ötürü Cuma
namazı kıhnamadı. Cuma namazı hicretten önce Medine'de ilk defa Esad b. Zurare
tarafından kıldınlmıştır.
Cuma namazının meşru
ve farz olduğuna şu ayet delâlet etmektedir:
Ey iman edenler! Cuma
günü namaza çağrıldığınız zaman hemen Allah'ı anmaya (Cuma'yı kılmaya) koşun ve
alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
(Cuma/9)
Cuma namazının
meşruiyetine delâlet eden birçok hadîs vardır. Onlardan bazıları şunlardır. Hz.
Peygamber şöyle buyurmuştur:
Cuma namazı her
müslümana hak ve vacibdir.
Birtakım kimseler Cuma
namazını terketmekten ya vazgeçerler yahut da Allah onların kalplerini
mühürler, sonra da onlar gafillerden olurlar.
Cuma'nın meşruiyetinin
birçok hikmet ve faydası vardır. Onları burada teker teker saymak mümkün
değildir. Onların en önemlilerinden biri şudur: Aynı şehirde yaşayan bütün
müslümanlar bir yerde, hafta'da bir gün (Cuma günü) bir araya gelip birlik ve
beraberliklerini sağlayan, rağbetlerini artıran, aralarındaki bağı daha da
güçlendiren bir nasihata kulak verirler. Bu onların arasındaki ülfiyeti de
artırır. Böylece birbirlerini daha iyi tanırlar ve yardımlaşırlar. Bir hafta
boyunca ortaya çıkan yeni meselelere dikkatleri çekilir ve halifeye
bağlılıkları artar. Namazı ve hutbeyi halifenin eda etmesi en uygun olanıdır.
Bu bakımdan Cuma hutbesinde bütün bu durumlar dikkate alındığı için Cuma
namazı haftalık bir kongre sayılır. Orada bütün müslümanlar eşit olarak
başkomutanlarının arkasında olurlar. Başkomutan, onlara imamlık yapıp hutbe
okuyan kişi tarafından temsil edilir. Bunun için şeriat sahibi Cuma'ya gitmeyi
teşvik etmiş ve insanları Cuma'yı terketmekten nehyederek Cuma hususunda gevşek
davranmayı yasaklamıştır. Bu söylediklerimizin bir kısmı daha
önce geçmişti. Bir
kısmı da ileride tekrar gelecektir. Burada şu hadîs bizim için yeterlidir.
Kim üç Cuma'yı
gevşeklik edip terkederse Allah onun kalbini mühürler.
Cuma namazı, aşağıdaki
şartların kendisinde bulunduğu herkese farz'dır.
.
1. Müslüman olmak.
Kâfirden Cuma'ya
katılması istenmez. Çünkü kâfir, ibadetlerden önce ibadetlerin esası olan İslâm
olmak ile mükelleftir. Ancak Allah Teâlâ ahi-rette Cuma'dan ötürü (esas
itibariyle mükellef olduğu halde kılmadığı için) kâfiri cezalandırır.
2. Baliğ olmak.
Çocuk mükellef
olmadığından ötürü Cuma namazına gitmesi vacib
değildir.
3. Akıllı
olmak.
Çünkü deli mükellef
değildir.
4. Hür olmak
Köleye Cuma namazı
farz değildir. Çünkü köle efendisinin hakkı ile meşguldür. Bu durum Cuma'nın
köleye vacib olmasına engeldir.
5. Erkek
olmak
Cuma namazı kadınlara
farz değildir. Çünkü kadınlar çocuklarla ve ev işleriyle meşgul olmak
durumundadırlar. Bu durumda kadınların, özel bir vakitte özel bir yerde
bulunmaları onlar için meşakkatli olacağından, Cuma namazı onlara farz
kılınmamıştır.
6. Sıhhatli
olmak.
Mescide gitmekle, bir
yerde oturmakla veya namazı beklemekle rahatsız olan bir kişiye Cuma namazı
vacib değildir. Cuma namazına gittiği takdirde kişinin hastalığı artacaksa veya
hastalığı geç iyileşecekse yine Cuma'ya gitmesi vacib değildir. Hastaya bakan,
hizmet eden kimse de hasta gibidir. Ona da Cuma namazı vacib değildir. Çünkü
hastaya bakan kişi Cuma'ya gittiği zaman hastanın ihtiyaçları ile ilgilenecek
kimse kalmaz. Hastabakıcının, hastanın
akrabası olup olmaması
hükmü değiştirmez. Böyle bir kimseye, yerine bakacak kimse olmadığı
takdirde Cuma namazı vacib değildir.
7. Cuma
namazının kılındığı yerde ikâmet etmek.
.Kısa dahi olsa sefere
çıkmış bir kişiye, yolculuğu Cuma gününün fecrinden önce başlamışsa -ikâmet
ettiği yere normal havalarda ezan sesi de yetişmiyorsa- Cuma namazı farz olmaz.
Ezan sesi duyulacak kadar Cuma kılınan yere yakın ise Cuma namazı farz olur.
İçinde özürsüz 40
kişinin ikâmet etmediği, bu nedenle de Cuma namazının sahih olmadığı bir yeri
mekân edinen kimseye de Cuma namazı farz değildir. Ancak Cuma kılınan bir yerde
okunan ezan sesinin normal şartlarda oraya yetişmemesi şartıyla böyledir.
Hz. Peygarnber'in şu
hadîsleri bu şartlara delâlet etmektedir:
Âzad edilmemiş köle,
kadın, çocuk ve hasta olanlardan başka her t
müslümana cemaatle Cuma kılmak hak olan bir vacibdir.
Kim Allah'a ve ahiret
gününe iman ediyorsa, ona -kadın, yolcu, köle ve hasta müstesna- Cuma namazı
farzdır.
SU Ezanı işiten her
müslümana Cuma namazı farzdır.
Yukarıda saydığımız
yedi şartın kendisinde bulunduğu her müslümana Cuma namazı vacib'dir. Ancak
Cuma'nın sahih olması için dört şartın daha bulunması gerekir:
1. Cuma namazı, merkezî bir alanda kılınmalıdır.
Bu alan, ister bir
beldenin binaları arasında olsun, ister kendilerine Cuma farz olan 40 kişinin
oturduğu bir köyün ortasında olsun farketmez. Beldeden maksat, kadı'sı (hâkimi)
ve idarecisi olan, içinde alışveriş için çarşı ve pazar bulunan yerdir. Köyden
maksat ise kadı'sı (hâkimi) ve idarecisi bulunmayan yerlerdir. Bu bakımdan
sahrada ve çadırlar arasında Cuma namazı sahih olmaz. İçinde Cuma'nın
kendilerine farz olduğu 40 kişinin bulunmadığı bir yerde de sahih olmaz. Eğer
yakın bir beldeden okunan ezan sesi işitiliyorsa oraya gidilip Cuma namazının
kılınması farz olur. Cuma kılınan yerden ezan sesini işitmiyorlarsa, Cuma
namazı onların üzerinden sakıt olur. Nitekim bunu Cuma'nın vacib olmasının
şartları bahsinde zikretmiştik.
Bu şartın delili, Hz.
Peygamber ve raşid halifeler döneminde Cuma namazının sadece böyle yerlerde
kılınmış olmasıdır. Arap kabileleri Medine'nin etrafında oldukları halde
oralarda Cuma namazı kılınmıyordu. Hz. Peygamber onlara çadırların arasında
Cuma namazını kılmalarını söylememiştir.
2. Cuma
namazı kılacakların sayısı,
Cuma'nın kendilerine farz olduğu
40 kişiden az olmamalıdır; yani erkek, baliğ, mukim ve hür olan 40 kişi
bulunmalıdır ki Cuma sahih olsun.
Cabir'den şöyle
rivayet edilmiştir: 'Sünnet'e göre her 40 kişiye ve 40 kişiden fazla olanlara
Cuma vardır'.
Ka'b b. Mâlik şöyle
demiştir: 'İlk defa Cuma namazı kıldıran Esad b. Zurare idi ve o gün Cuma'ya
katılanlar 40 kişiydiler'.
3. Cuma namazı öğle vaktinde kılınmalıdır.
. Öğle vaktinden Cuma
namazı yetişemeyecek kadar bir zaman kalmışsa öğle namazı kılmak vacib olur.
Eğer Cuma namazına başlanır ve Cuma namazı devam ederken öğle vakti çıkarsa,
Cuma namazını
hemen öğle namazına
çevirmek ve dört rekât olarak kılmak gerekir Bunun delili Hz. Peygamber'in
böyle yapmış olmasıdır.
Enes b. Mâlik şöyle
rivayet ediyor: 'Hz. Peygamber, Cuma namazını güneş batıya doğru kaydığında
(zeval vaktinde) kılıyordu'.
Seleme b. Ekvâ şöyle
rivayet etmiştir: 'Hz. Peygamber ile birlikte güneş (ortadan batıya) meylettiği
zaman Cuma namazını kılardık. Sonra dönüp giderken gölge yerleri araştırırdık
Sehl b. Sa'd şöyle
diyor: 'Hz. Peygamber zamanında biz Cuma'yı kılmadan ne kaylûle uykusuna yatar,
ne de yemeğimizi yerdik'.
4. Aynı
şehirde, mümkün olduğu takdirde bir yerde Cuma namazı kılınmalıdır.
Cuma namazını birkaç
yerde kılmak uygun değildir. Hatta eğer mümkünse bir yerde kılmak vacib'dir.
Eğer halk çok olur da bir yere sığmazlarsa ihtiyaca göre iki, üç veya dört
yerde kılınabilir. İhtiyaç olmadığı halde aynı şehirde birkaç yerde Cuma
namazı kılınırsa, bunlardan sadece ilk kılmanı sahih olur. Önce kılınmaktan
maksat, başlangıçtır. İlk tekbir Önce hangi mescidde alınmışsa oradaki Cuma
sahihtir, diğerleri ise ayrı yerlerde kılındığı için sahih değildir. Bu nedenle
onun yerine öğle namazı kılmaları gerekir. Eğer Cuma'nın, hangi mescidde daha
önce başladığı bilinmiyorsa, kılınan bütün Cuma'lar fasid olur. Vakit müsaitse
ilk tekbir alınan yerde yeniden kılınması gerekir. Aksi takdirde tümü bu eksik
ve fasid olan namazı yerine getirmek için öğle namazı kılmalıdır.
Bu şartın delili, Cuma
namazının Hz. Peygamber, raşid halifeler ve tâbiûn devrinde ayrı yerlerde
kılınmamış olmasıdır. Namaz şehirde sadece el-Mescid'ul-Camii denilen büyük
mescidde kılınırken, diğer mescidlerde ise sadece vakit namazları kılınırdı.
Hz. Aişe şöyle
demiştir: 'İnsanlar Hz. Peygamber zamanında Medine' ye yakın menzillerden ve
Medine etrafındaki köylerden gelerek Cuma namazında nöbetleşe hazır
bulunurlardı'.
İbn Abbas şöyle
demiştir: 'Hz. Peygamber'in mescidi dışında ilk Cuma namazı Bahreyn'de Cuvasî
adlı yerde Abdulkays mescidinde kılınmıştır'.
Cuma'yı bir tek yerde
kılma şartının hikmeti, müslümanların birlik ve beraberliğini pekiştirmeye daha
uygun olmasıdır. İhtiyaç olmaksızın Cuma namazını ayrı yerlerde kılmak,
müslümanlar arasında ayrılık ve nifak tohumları ekebilir.
Cuma namazının iki
farzı vardır. Bunlar Cuma namazının esasını teşkil ederler. Birinci farzı iki
hutbe okumak, ikinci farzı ise cemaatle birlikte iki rekât namaz kılmaktır.
1. Hatib,
eğer mümkünse hutbeyi ayakta okumalıdır.
İki hutbeyi
birbirinden ayırmak için hutbelerin arasında oturmalıdır. Bunun delili, Cabir
b. Semure'nin şu rivayetidir: 'Hz. Peygamber hutbeleri ayakta okur ve
aralarında otururdu'.
İbn Ömer şöyle rivayet
ediyor: 'Hz. Peygamber birinci hutbeyi ayakta okuduktan sonra oturur, sonra
kalkar sizin şu anda yaptığınız gibi ikinci hutbeyi okurdu'.
2. Hutbe namazdan önce okunmalıdır.
Bu, Cuma namazı
hakkında varid olan hadîslerden anlaşıldığı üzere Hz. Peygamber'in fiiline tâbi
olmak içindir.
3. Hatib,
küçük ve büyük hadesten temiz olmalıdır.
Elbisesinde, bedeninde
ve mekânında affedilmeyecek bir necaset bulunmamalı ve setr-i avrete riayet
etmelidir. Zira hutbe de namaz gibidir.
Hutbeler, öğle namazının farzının iki rekâtının karşılığıdır. Namazda
şart olan taharet ve benzeri şeyler hutbelerde de şarttır.
4. Hutbeler Arapça okunmalıdır.
Cemaat Arapça bilmese
bile hatib hutbeleri Arapça okumalıdır. Eğer orada Arapça öğrenecek kadar bir
zaman geçtiği halde Arapça bilen kimse yoksa hepsi günahkâr olur ve Cuma'Ian
makbul olmaz. Dolayısıyla öğle namazı kılmaları gerekir. Fakat Arapça öğrenecek
kadar bir zaman geçmemişse, hutbe tercüme edilir ve Cuma namazları sahih olur.
.5. Hutbeler
peşpeşe okunmalıdır.
Birinci ve ikinci
hutbe arasında fazla bir fasıla olmaması gerektiği gibi, ikinci hutbe ile namaz
arasında da fazla bir fasıla olmamalıdır. Birinci hutbe ile ikinci hutbe
arasına veya ikinci hutbe ile namaz arasına örfen uzun sayılan bir fasıla
girerse hutbe sahih olmaz. Bu durumda mümkünse hutbe yeniden okunmalıdır. Aksi
takdirde Cuma namazı, öğle namazına dönüşür.
6. Her iki
hutbe de Cuma namazının kendileriyle sahih olduğu 40 kişi tarafından
dinlenmelidir.
1. Hangi siga ile olursa olsun -elhamdülillah,
eş-şukru lillah gibi-Allah'a hamdetmek.
2. Hangi siga ile olursa olsun Hz. Peygamber'e
salâvat getirmek.
Bu salât Allahumme
sallı ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed veya Allahumme sallı alâ nebiyyi ve alâ
âlihi veya Allahumme saîli alâ rasûli ve alâ âlihi gibi sığalarla yapılabilir.
Burada dikkat edilmesi gereken bir şart vardır ki o da Hz. Peygamber'in isminin
sarih olarak zikredilmesidir. en-Nebî, er-Rasûl ve Muhammed gibi kelimelerle
Hz. Peygamber'in ismi sarih olarak zikredilmelidir. Açık isim yerine zamir
yeterli olmaz. Meselâ onun mânâsına gelen huve zamirinin kullanılması yeterli
değildir.
3. Allah'tan
sakınmayı tavsiye etmek
Hangi lafız ile olursa
olsun -ittekuîlah gibi- takva (Allah'tan sakınılması) tavsiye edilmelidir. Bu
üç rükün, her iki hutbede de rükündür. Bunlar olmadan hutbe olmaz.
4. İki hutbenin bîrinde bir ayet okumak.
Okunan ayet, mânâsı
anlaşılan bir ayet olmalıdır. Mukatta harfleri denilen ve sûre başlarında olan
elif, lam, mim, yasin, tahâ gibi ayetlerden birinin okunması yeterli olmaz.
5. İkinci hutbede mü'minlere dua etmek.
Örfen dua sayılan
-Allahummağfirli mü'minîne,
Allahummağfirîi müslimine gibi- her dua yeterli olur.
Cuma namazının ikinci
farzının 'cemaatle iki rekat namaz kılmak' olduğu daha önce söylenmişti.
Nitekim Hz. Ömer'den şöyle rivayet edilmiştir: 'Cuma namazı iki rekâttır'.
Daha önce de
naklettiğimiz bir hadîste Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Her müslümana cemaatle
Cuma namazı kılmak haktır, vacibdir.
Cuma namazının bir
rekâtına yetişen kimsenin Cuması sahihtir. Curna'ya yetişemediği takdirde Cuma
namazı, öğle namazına dönüşür.
İmam'a uyan cemaatin,
Cuma namazına ehil olan 40 kişiden az olmaması vacıb'dir. İkinci rekatta
imam'a yetişen kimsenin Cuması sahihtir. İmam selâm verdikten sonra kalkıp
ikinci rekâtı kılarak Cuma namazını tamamlar. İmam ikinci rekâtın rükûundan
kalktıktan sonra imam'a yetişen kimse, Cuma'ya yetişememiş sayılır. İmam selâm
verdikten sonra kalkıp dört rekât öğle namazı kılması gerekir.
Cemaat Cuma imamına
uyup imam ile beraber bir rekât kılar, sonra herhangibir sebepten ötürü
cemaatin tümü veya bir kısmı imam'dan ayrılıp namazlarını tek başlarına
tamamlarlarsa Cuma'Ian sahih olur. Herhangibir sebepten ötürü birinci rekât
bitmeden önce imam'dan ayrıhrlarsa Cuma namazları sahih olmaz ve Cuma namazı
öğle namazına dönüşür. Bunun delili, Hz. Peygamber'in şu hadîsidir:
Kim Cuma namazından
veya diğer namazlardan bir rekâta yetişirse ona ikinci bir rekât eklesin.
Böylece namazı tamamlasın.
Cuma gününün ve Cuma
namazının sünnet olan birtakım âdabı vardır ki onlara itibar edip ihtimam
göstermek gerekir. Onları şöyle sıralayabiliriz:
1. Yıkanmak
Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Herhangibiriniz Cuma
namazına gitmek istediğinde yıkansın!
Buradaki emir, vücub
için değil, istihbab içindir. Çünkü başka bir hadîste şöyle buyurulmuştur:
Kim Cuma namazı için
abdest alırsa, o, sünnet'e yapışmış demektir. Sünnet'e yapışmak ise ne
güzeldir! Kim de yıkanırsa bu daha efdaldır.
2. Vücudu
kir ve kötü kokulardan temizlemek, saç ve sakalı yağlayıp güzel koku sürünmek.
Bu, Cuma'ya gelenleri
rahatsız etmemek içindir. Böyle yapan kimseye herkes yakınlık duyar ve onunla
oturup kalkmaktan hoşlanırlar. Halka eziyet verecek kötü kokulu birşey yiyen
kimseye, Cuma namazını terketme ruhsatı verildiğini daha önce söylemiştik. Hz.
Peygamber şöyle buyurmuştur:
Bir kişi Cuma günü
yıkandığı halde elinden geldiği kadar temizlenir, saç ve sakalını yağlayıp
vücuduna güzel koku sürerek Cuma'ya gitmek üzere evinden çıkar, yavaş yavaş
yürüyüp mescide gider ve mescidde kimseyi rahatsız etmeden nasip olduğu kadar
namaz kılar, sonra susup hutbeyi dinlerse iki Cuma arasındaki bütün günahları
bağışlanır.
3. En güzel
elbiseyi giymek.
Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Kim Cuma günü yıkanır,
en güzel elbiselerini giyerse, eğer varsa vücuduna güzel koku sürüp sonra
mescide gider ve hiç kimsenin üzerinden atlayıp rahatsız etmeden yavaş yavaş
yürür, sonra yapabildiği kadar ibadet edip imam'ı beklerse iki Cuma arasındaki
günahları bağışlanır.1
Cuma günü beyaz elbise
giymek en efdalidir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Beyaz elbiselerinizi
giyin. Çünkü beyaz elbise, elbiselerinizin en hayırlısıdır. Ölülerinizi de
beyaz ile kefenleyin.2
4. Tırnakları kesip bıyıkları kısaltmak.
Hz. Peygamber'in Cuma
günü tırnaklarını kesip bıyıklarını kısalttığı rivayet edilmiştir.3
5. Mescide erken gitmek.
Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Kim Cuma günü
cünüplükten yıkanır gibi yıkandıktan sonra (ilk sa-a"tte Cuma namazına)
giderse bir deve kurban etmiş gibi, ikinci saatte giderse bir sığır kurban
etmiş gibi, üçüncü saatte giderse boynuzlu bir koç kurban etmiş gibi, dördüncü
saatte giderse bir tavuk sadaka vermiş gibi, beşinci saatte giderse bir yumurta
tasadduk etmiş gibi
İmam Ahmed, 111/81 ve başka muhaddisler Tİrmizî/994 ve başka muhaddisler Bezzar, Müsned
(sevaba nail) olur. İmam hutbeye çıktığında
melekler hazır olup . zikri (hutbeyi)
dinlerler.
6. Mescide girince iki rekât'namaz kılmak. Hz.
Peygamber şöyle buyurmuştur:
Herhangibiriniz imam
(minbere) çıkmış iken mescide gelecek olursa hemen iki rekât namaz kılsın.
Ancak hatib hutbenin
sonuna gelmemişse kılmalıdır. Eğer hutbenin sonu gelmişse, imam'ın farz namaza
kalkmasını beklemelidir. Mescide girildiğinde iki rekât namaz kılmadan
oturulursa artık namaz kılınmaz. Oturduktan sonra kalkıp kılınan namaz sahih
olmaz. Bu durumda oturup hutbeyi
dinlemek ve farz namazı beklemek gerekir.
7. Hutbeleri dinlemek için susmak. Hz. Peygamber
şöyle buyurmuştur:
Cuma günü imam hutbe
irad ederken arkadaşına sus (dinle) desen (bile) lüzumsuz bir söz söylemiş
olursun.
Hz. Ali'den şöyle
rivayet edilmiştir:
Kim uygun olmayan bir
söz söylerse, onun o Cuma'dan bir ecri yoktur.
Cuma günü haftanın en
hayırlı günüdür. Cuma gününün birtakım sünnet ve edepleri vardır ki her
müslümamn onları bilmesi ve mümkün olduğu kadar tatbik etmesi uygun olur.
Onların en önemlilerini şöyle sıralayabiliriz:
a. Cuma günü ve gecesinde Kehf sûresini okumak
sünnet'tir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Kim Cuma günü Kehf
sûresini okursa, iki Cuma arasındaki zaman onun için nûrlandırıhr.
b. Cuma günü ve gecesinde çok dua etmek. Hz.
Peygamber şöyle buyurmuştur:
Cuma gününde bir saat
vardır ki müslim bir kul namazını o saate rastgetirip Allah Teâlâ'dan birşey
dilediğinde Allah ona dilediğini verir.
c. Cuma günü ve gecesinde Hz. Peygamber'e çok
salâvat getirmek.
Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Sizin en faziletli
gününüz, Cuma günüdür. O günde bana çok salâvat getirin. Çünkü o günde
getirdiğiniz salâvatlar bana arz olunur.