DİYETLER.. 2
Diyet'in
Mânâsı 2
Diyet'in
Çeşitleri 2
Nefsin (Can) Diyeti 2
1. Kasden ,
Öldürmenin Diyeti. 2
2. Kasden Öldürmeye
Benzer Öldürmenin Diyeti 2
3. Kazaen Öldürmenin
Diyeti 2
Diyeti
Affetmek. 2
Azaların
ve Bedenin Diğer Yerlerinin Diyeti 3
Hükümet'in
Mânâsı 3
Kadınının
Diyeti 3
Ceninin Diyeti 4
Ehl-i Kitab'ın Diyeti 5
Mecusi'nin
Diyeti - 5
Kısas Suçu
Nasıl Sabit Olur?. 5
Tazminat Nasıl
Sabit Olur?. 5
Diyet, lugatta kan bedeli
anlamına gelir. Muhtar'us-Sıhahta şöyle denilmektedir: Diyet kelimesi, diyât
kelimesinin tekilidir. Diyet'in ıstılahı mânâsı, öldürme veya yaralamadan ötürü
verilen maldır. Bu mal, deve veya devenin kıymeti olarak verilir.
Diyet, düşmanlığın
çeşidi bakımından iki kışıma ayrılır:
A. Nefs (can) diyeti
Bu, kasden öldürmenin
karşılığıdır. .
B. Azaların diyeti
Bu da bir uzvun veya
bedenin herhangibir yerinin kesilmesi veya yaralanması karşılığında verilen
maldır.
Ayrıca diyet,
düşmanlıkta kasdın varlığı ve yokluğu bakımından da iki kışıma ayrılır:
a. Ağır
diyet
Bu, kasden veya kasda
benzer cinayetin karşılığıdır.
b. Hafif diyet
Bu da kazaen
(yanlışlıkla) öldürmenin karşılığıdır. Diyet'in
Miktarı
Daha önce de
söylediğimiz gibi diyet, ya cana kasda (Ölüme) veya azalara (ölümden daha
hafif) saldırılara veya daha da hafif yaralara karşılık verilen bedeldir.
Daha önceki bahislerde
kati in çeşitlerini izah etmiştik. Bunlar kasden öldürme, kasden öldürmeye
benzer öldürme ve kazaen (yanlışlıkla) öldürmedir. Bu üç çeşit kati-in diyeti
de 100'er devedir, Ancak öldürülen kişinin velîlerine verilmesi halinde diyetin
keyfiyetinde değişiklik sözkonusu olur. Fakat diyetin sayısı değişmez. Bu
değişikliği şu şekilde izah edebiliriz;
Kasden öldürmede
aslolan kısastır. Ancak maktulün velîleri bu haklarından vazgeçerek katili
affedip diyet alabilirler. Eğer maktulün velîleri katili affeder de diyet almaya
karar verirlerse diyet, katlin çeşidine göre şu şekilde verilir; Kasden
öldürmenin diyeti, 30 tane üç yaşında deve, 30 tane beş yaşında deve, 40 tane
gebe devedir. Eğer o memlekette deve yoksa, develerin bedeli verilir. Bu
diyetin ertelenmeden katilin malından -müeccel olmayıp muaccel olarak- alınması
vacibdir.
Kasden öldürmeye
benzer öldürmenin diyeti de 100 devedir. Bu da şu şekil ödenir: 30 tane üç
yaşında deve, 30 tane beş yaşında deve, 40 tane gebe deve verilir. Kasden öldürmenin diyeti ile kasda benzer
öldürmenin diyeti arasındaki fark şudur: Kasden işlenen cinayette, katil diyeti
bizzat ödemek zorundadır. Kasden öldürmeye benzer öldürmede ise katil
diyeti bizzat ödemek
mecburiyetinde değildir. Kasden öldürmeye benzer cinayetin diyeti,
katilin akile denilen akrabalarına tevzi edilir ve üç yılda
ödenir. Akile, katilin asabeleridir, yani babalan, dedeleri, çocukları
ve torunları haricindeki akrabalarıdır.
Kazaen adam öldürmenin
diyeti de 100 devedir. Ancak bu develer beş çeşit deve üzerinden verilir.
Kazaen öldürmenin diyeti de şöyledir: 20 tane iki yaşında deve, 20 tane üç
yaşında dişi deve, 20 tane üç yaşında erkek deve, 20 tane beş yaşında devedir.
Bu diyet de katilin asabeierine tevzi edilir ve üç yılda ödenir.
Diyet, maktulün
velîlerinin hakkı olduğundan, onlar isterse affedebilirler. Velîler dilerlerse
diyetin tamamını, dilerlerse de bir kısmını affetme yetkisine sahiptirler. Çünkü
Allah Teâlâ diyeti, kulun hakkı olarak, insanlar arasındaki ilişkilerin devamı için, kalplerdeki kin ve buğzun giderilmesi için
meşru kılmıştır. Hak sahibi, hakkından vazgeçtiği takdirde bu çok daha
efdaldir.
Ey iman edenler!
Öldürmelerde üzerinize kısas farz kılındı. Hüre karşılık hür, köleye karşılık
köle ve kadına karşılık kadın (kısas edilir). Fakat (katil) bir kimse, kendi
lehine (ölenin) kardeşi tarafından affedilirse, artık (maktulün velîsi) örfe
uygun olarak (diyeti) tahsil etsin, (katil de) güzel bir şekilde (diyetini)
ödesin. Bu uygulama rabbinizden size bir hafiflik ve rahmettir. Bu
(antlaşmadan) sonra (anlaşma şartlarına) tecavüz eden kim olursa olsun, onun
için elem verici bir azap vardır.
(Bakara/178-179)
Fakat (sizin)
affetmeniz takvaya daha yakındır. Aranızdaki iyiliği unutmayın. Şüphesiz ki
Allah yaptıklarınızı görendir.
(Bakara/237)
Hzuvların ve bedenin
diğer yerlerinin diyeti, yaranın şiddetine ve uzvun ehemmiyetine göre değişir.
Eğer ellerden biri mafsalından kesilmiş olursa, tam diyet vacib olur;
ayaklardan biri, burnun bir tarafı veya burnun yumuşak kısmı, ellerin ikisi,
kaşların ve kirpiklerin tamamı, dudakların ikisi kesilirse ve gözler kör
edilirse, bütün bunlarda tam diyet verilir. Azaların çalışamaz hale gelmesi
halinde, hükmün ne olduğu yukarıda zikredilmişti.
Ebubekir b. Muhammed
b. Amr b. Hazm babasından, o da dedesinden şöyle rivayet
etmektedir: "Rasûluîlah (s.a) Yemen halkına bir mektup gönderdi. Mektupta
şunlar yazılıydı; Kim sebepsiz yere birini öldürür, bu
da delil ile sabit olursa katile
kısas uygulanır. Ancak maktulün velîleri kısastan vazgeçip diyete razı
olurlarsa, adam öldürmenin diyeti 100 devedir. Burun tamamen kesilirse tam
diyet ödenir. Dilin kesilmesinde de tam diyet ödenmesi gerekir. İki dudağın
kesilmesi durumunda da tam diyet ödenir. Yumurtalar için de tam diyet ödenir.
Tenasül uzvunun kesilmesi halinde de tam diyet verilir. Bilek, kemiğinin
kırılmasında da tam diyet verilir. İki gözün kör edilmesi halinde de tam diyet
ödenir. Bir ayak için yarım diyet, beyin zarına ulaşan yaralamada üçtebir
diyet, kafayı veya
karnı delen yaralamalarda
üçtebir diyet verilmesi gerekir.
Kemikleri yerinden oynatan yaralamalarda diyet 15 devedir. El ve ayak parmaklarından
herbirinin diyeti 10 devedir. Her dişin diyeti 5 devedir. Kemiğe ulaşan
yaralamalarda diyet 5 devedir.
Kadın öldüren erkek
öldürülür. Diyeti altın olarak vermek isteyenler 1000 dinar (altın)
vermelidirler".
Diyetin yarısının veya
daha azının vacib olduğu durumların bir kısmı yukarıda geçen hadîste
zikredildi. Buna binaen tek ele, tek ayağa, tek göze, tek kulağa ve iki göz
kapağına karşılık -yukarıda geçtiği gibi-yarım diyet, yani 50 deve verilir.
İster ayak ister el olsun parmaklardan birinin diyeti 10 devedir. Her kirpiğin
diyeti, diyetin 1/4'i, yani 25 devedir. Bir dişin diyeti 5 devedir. Zapt u rapt
altına alınamayan yaraların ve fazla parmak gibi menfaati olmayan azaların
diyeti de hâkimin takdir ettiği hükümet denen maldır.
;
Bazı cinayetlerin
(yaralamaların) üzerine - hükümet (hâkimin takdir ettiği malî ceza) terettüb
ettiğini söylemiştik. Peki bu hükümet nedir? Hükümet, diyetin bir parçasıdır,
cinayete maruz kalan (yaralanan veya bir yeri kesilen) kişiye verilir.
Bu kısım, cinayete
maruz kalan kişinin üzerinde bulunduğu sıfatlarla birlikte takdir edilir. Yara
iyileşmeye yüz tuttuğunda, yaranın derinliğiyle birlikte kıymet takdir edilir.
Ne kadar eksilmişse, diyetin onun kıymetinde verilmesi vacibdir. Çünkü bedenin
tümü için tam diyet verilmektedir. Öyleyse bedenin parçaları için de diyetin
parçaları verilir. Eğer cinayetten (yaralamadan) önce kıymeti 100 deve ise,
cinayetten sonra kıymetinin kaç deve olduğu uzmanlar tarafından tayin ve takdir
edilir. Eğer uzmanlar, cinayetten sonra kıymetinin 90 deve olduğunu
söylerlerse, diyet olarak 10 deve verilir; yani adam öldürme diyetinin onda
biri verilir. Bu hüküm cinayete maruz kalan kişinin hür, erkek ve müslüman
olmasına göredir. Takdir edilen ve hükümet denen cezanın, azanın diyetine
ulaşmaması şarttır. Eğer bu dereceye ulaşırsa hâkimin onu eksiltmesi gerekir.
Mukadder değilse diyetin meblağına ulaşmaması şarttır.
Bu cezaya hükümet
denilmesinin sebebi, bu cezanın hâkimin hükmüyle tesbit edilmesidir. Her ne
kadar hâkimin dışındaki kişiler.de bu hususta ictihad ederlerse de onların
içtihadının hiçbir etkisi yoktur.
Kadının1 diyeti
-yukarıda zikrettiğimiz hususların tümünde- erkeğin diyetinin yansıdır. İster
öldürmede, ister uzuvların kesilmesinde, ister yaralamada, isterse de uzuvların
menfaatinin izalesinde olsun hüküm değişmez.. Bunun delili şu hadîstir:
Kadının diyeti,
erkeğin diyetinin yarısıdır.
İbn Şihab,
Mekhul ve Atâ'dan şöyle
rivayet ediyor: 'Biz nasa
(insanlara) yetiştik. Müslüman ve hür kişinin, Peygamber zamanındaki diyeti 100
deve idi. Hz. Ömer o diyeti, meskun yerlerde yaşayanlar için 1000 dinara veya
12.000 dirheme çevirdi. Hür ve müslüman olan kadının diyeti, eğer cani meskun
yerlerde yaşayanlardan ise 500 dinardır. Cani bedevîlerden biri ise kadının
diyeti 50 devedir. Çünkü bedevinin altın veya gümüş bulması zordur'.
Kadının diyetinin,
erkeğin diyetinin yarısı kadar olmasının nedeni, diyetin malî bir menfaat
olmasıdır. Şeriat, malî menfaatlerde -tıpkı mirasta olduğu gibi- kadını erkeğin
yarısı gibi kabul etmiştir. Bu durum, hem erkeğin, hem de kadının tabiatına
uygun düşen gerçek adalettir.
Anne karnında bulunan
ceninin azalan oluşmaya başladığında, cani ona karşı bir cinayet işlediğinde
hür ve müslüman bir cenine karşı cinayet işlemiş sayılır. Bu ceninin erkek veya
kız olması meseleyi değiştirmez. Meselâ bir kişi, hamile bir kadının karnına
bir darbe vurur da cenin ölü olarak annesinin karnından çıkarsa, caniye gurre
denilen ceza tatbik edilir, karşı tarafın köle veya cariye ya da diyetin
1/10'inin yarısını vermesi gerekir ki bu da 5 devedir. Eğer deve yoksa, 5
devenin kıymetini vermesi gerekir. Bazıları 'Deve bulunmadığı takdirde 50 dinar
vermesi gerekir' demişlerdir.
Cenin için diyetin
vacib olduğunun delili, Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiği şu hadîstir: 'Hz.
Peygamber (s.a), kadının cenini hakkında semeni, diyet bedelinin onda birinin
yarısına ulaşan erkek veya dişi bir köle hükmetti'.
Ebu Hüreyre şöyle
rivayet etmektedir: 'Huzeyl kabilesinden iki kadın birbiri ile dövüşüp bunların
biri diğerine bir taş attı; kadını ve karnındaki cenini öldürdü.
Müteakiben Rasûlullah (s.a)
nezdinde davalaştilar.
Rasûlullah, ceninin diyetinin, tam
diyet bedelinin 1/10'inin
yarısına ulaşacak erkek veya dişi bir köle olduğuna hükmetti. Kadının diyetinin
de katil kadının asabesi (erkek akrabaları) üzerinde olmasına hükmetti
Muğire b. Şube'den
şöyle rivayet edilmiştir: Ömer b. Hattab, kadının cenini hususunda sahabe ile
istişare etti. Muğire şöyle dedi:
- Rasûlullah (s.a)
ceninin diyeti hakkında erkek veya dişi bir köle ile hükmetti.
- Senden başka buna
şahitlik edecek birini getir.
Bunun üzerine Muhammed
b. Mesleme kalkarak Rasûlullah'm bu şekilde hükmettiğine şahitlik etti.
Ebu Hüreyre şöyle
rivayet etmektedir: Tluzeyl kabilesinden iki kadın birbiri ile dövüşüp bunların
biri diğerine bir taş attı. Taş atan kadın, öteki kadını ve onun karnındaki
cenini öldürdü. Müteakiben Rasûlullah (s.a) nezdinde davalaştılar, Rasûlullah,
ceninin diyetinin, tam diyet bedelinin î/10'inin yansına ulaşacak erkek ve dişi
bir köle olduğuna hükmetti. Kadının diyetinin de katil kadının asabesi (erkek
akrabaları) üzerine olduğuna hükmetti. Ölen kadına, onun çocuklarını ve onunla
beraber bulunanları mirasçı kıldı. Bunun üzerine Hamel b. Nâbiğa el-Huzelî
(kafiyeli bir üslûb ile) şöyle dedi:
- Ey Allah'ın Rasûlü! Henüz içmeyen, yemeyen,
söz söylemeyen ve ses bile çıkarmayan
çocuğun diyeti ile
nasıl mahkum olur?
Bunun benzeri hükümler batıl olur.
Rasûlullah (s.a) da bu
kişinin söylediği seçili sözlerden ötürü şöyle buyurdu:
- Bu adam ancak kâhinlerin kardeşlerindendir.
Hz. Ömer'in, meskun
yerlerde yaşayanlar için diyeti, 1000 dinar olarak takdir ettiğini söylemiştik.
Buna göre diyetin 1/10'inin yarısı 50 dinardır.
Hamile kadını
korkutarak ceninin düşmesine sebep olmak da hamile kadına vurup ceninin
düşmesine sebep olmak gibidir; zira rivayet edildiğine göre Hz. Ömer bir kadını
huzuruna çağırdı. Kadın hamleydi, korktuğu için çocuğunu düşürdü. Bunun üzerine
Hz. Ömer sahabîlerle istişare etti. Bazıları 'Senin üzerine diyet vacib olmaz,
çünkü sen halkı
Diyetler idare edip
çeki-düzen verensin' dediler. Fakat Hz. Ali, diyet ödenmesi gerektiğine
hükmetti. Hz. Ömer de Hz. Ali'nin fetvasıyla amel etti.
Hamile kadın, bilerek
çocuğunu düşürürse, meselâ ilaç içerse, kadına, tam diyetin 1/10'inin yansım
diyet olarak vermesi vacib olur. Bu diyet, düşürülen çocuğun mirasçılarına
verilir, fakat kadının kendisi bu diyete ortak olamaz. Çünkü kendisi katildir,
katil de maktulün mirasçısı olamaz. Zaruret olmaksızın cenini düşüren doktorlar
da diyet ödemeye mahkum edilir. Burada şu hususu da belirtmemiz gerekir:
Diyetle beraber -daha sonra izah edileceği gibi- kefaret de lazım gelir.
Ceninin Diyetinin
Vacib Olmasının Şartlan Ceninin diyetinin vacib olması için
birtakım şartların bulunması gerekir ki bu şartları şöyle sıralayabiliriz:
1. Hamile kadına karşı işlenen cinayet
(kadının karnına vurmak, ağzına ilaç
koymak gibi) cenine tesir edecek türden olmalıdır. Hafif bir tokat, hafif bir
yumruk ve benzeri darbeler cenine zarar vermez.
2. Cenin, anne karnından düşmüş olmalıdır. Bir
kişi, hamile bir kadına vurup öldürse, cenin de düşmese ceninin diyeti olmaz.
Ceninin varlığının tahakkuk etmesi için, anne karnından düşmesi gerekir.
3. Düşen ceninin ölü olması şarttır. Eğer cenin
diri olarak düşüp bir müddet yaşadıktan sonra ölürse, anneye vuran kişinin
ceninden ötürü diyet vermesi gerekmez. Çünkü zahiren bu durum, ceninin başka
bir sebepten öldüğüne delâlet eder. Cenin düştüğü anda ölürse veya düştükten
sonra bir müddet elemdar olarak yaşayıp ölürse, tam diyet verilmesi vacib olur.
Çünkü onun diri olduğu kesin olarak
sabit olmuştur. Bu dirilik ister
ağlamasıyla, ister nefes alıp vermesiyle, ister emmesiyle, ister. hareket
etmesiyle sabit olsun durum değişmez. Cenin, darbe nedeniyle ölen kadının
rahminden ölü olarak düşerse diyet vacib olur,
Ehl-i kitab, yahudi ve
hristiyanlardır. Ehl-i kitab, zımmî, ahidii veya eman altındaysa kanı ve malı
masum olur. Bu durumda öldürülürse, onun diyeti müslümanın diyetinin 1/3'i
kadardır. Diğer meselelerde de bu oran geçerlidir.
Bunun delili Amr
b. Şahid'in babasından, onun da dedesinden rivayet ettiği şu
hadîstir: 'Rasûlullah (s.a) bir mü'minin ehl-i kitab'dan birini öldürmesi
halinde onun-diyetinin 4000 dirhem olduğuna hüknetti O donemde 4000 dirhem, bir
müslümanın diyetinin 1/3'i kadardı
Rivayet edildiğine
göre Hz. Ömer ve Hz. Osman, ehl-i kifâb'ın - 1/3'i olduğuna hükmetmişlerdir
İyi
bilin ki kim Allah ve Rasûlü'nün ahd u emanında bulunan mu-ahadeli bir nefsi
(kişiyi) öldürüşe, muhakkak surette Allah'ın ahdini bozmuş olur
ve o kimse
cennetin kokusunu duyamaz.
Oysa cennetin kokusu, yetmiş yıllık mesafeden duyulur.
Mecusi ve putperestin
diyeti -eğer eman altında iseler- müslümanın diyetinin 1/10'inin 2/3'si
kadardır. Bu oran tam diyetin 1/15'i demektir. Müslümanın diyeti 12.000 dirhem
olduğuna göre, mecusi ve putperest'in diyeti 800 dirhem olmaktadır.
Hz. Ömer'in şöyle
dediği rivayet edilmiştir: 'Yahudi ve hristiyanın diyeti 4000 dirhemdir,
mecusinin diyeti 800 dirhemdir'.
İmam Şafii şöyle
diyor: 'Hz. Ömer, mecusi'nin diyetinin 800 dirhem olduğuna hükmetmiştir. Bu,
müslümanın diyetinin 2/3'si kadardır; zira müslümanın diyeti 12.000 dirhem
olarak takdir edilmiştir'.
Hz. Osman'ın ve İbn
Mes'ud'un da bu şekilde hükmettikleri rivayet edilmiştir. Bu hüküm sahabîîer
arasında da yayılmıştı. Bu bakım üzerinde icma hasıl olmuştur.
.
Kisas'ın mucibi iki
şeyle sabit olur: 1. İkrarla sabit olur.
Kişi, kısası
gerektiren bir fiil işlediğini ikrar ederse -bu ister öldürme, ister yaralama
olsun- onun hakkında kısas sabit olur.
2. Beyyine (delil) ile
sabit olur.
Beyyine de iki adil
erkeğin şahitliğidir. Burada bir erkek, iki' kadının şahitliği yeterli olmaz.
1. İkrar ile sabit olur.
Kişi, başka birini
kasda benzer şekilde veya hataen öldürdüğünü İkrar ederse veya kısas
gerektirmeyen bir şekilde birini yaraladığım ikrar ederse, onun hakkında
tazminat sabit olur.
2. Adil olan iki erkeğin şahitliği ile sabit
olur.
3. Bir erkekle iki kadının şahitliğiyle sabit
olur.
Zira malî hususlarda
kadınların şahitliği kabul edilir. Malî hususlarda
iki kadının şahitliği,
bir erkeğin şahitliğine denktir.
4. Bir erkeğin ve iddiacının yemini ile sabit
olur.
Çünkü Hz. Peygamber
bir yemin ve bir şahitle hüküm vermiştir.
5. Kadı'nın bilmesiyle sabit olur.
Kadı, durumu bildiği
zaman onunla hüküm vermesi caiz olur ve davah hakkında tazminat sabit olur.