GASB. 2
Gasb'ın
Tarifi 2
Gasb'ın
Haram Olması 2
Gasb'ın
Hükümleri 2
1.
Hâkim, Gâsıbı Cezalandırır 2
2.
Gasb'dan Derhal Vazgeçmek. 2
3. Gasbedilen
Malın Gâsıb'ın Elinde Telef Olması 3
Gasbedilen
Malın Tazminatının Keyfiyeti 3
Malların
(Aynların) Misli 3
Geri Verilmesi
Vacib Olan Kıymet 3
Gasbedilen
Malın Tazminatı ile
İlgili Hükümler 3
4.
Gâsıb'ın Gasbettiği Malda
Tasarruf Etmesi 4
5.
Gasbedilen Malın Gâsib'ın
Elindeyken Tagayyuru. 4
6.
Gasbedilen Malın Eksilmesi 5
7.
Gasbedilen Malın Artması 5
8.
Gasbedilen Malın Menfaati 5
9.
Gasbedilen Arazinin Üzerine
Bina Yapmak, Ağaç Dikmek veya Ekin Ekmek 5
10.
Gasbedilen Malın Başka Bir
Mala Karışması 6
11.
Gâsıb, Gasbettiği Malı
Sahibine İade Etmekle
Zarara Uğrasa Dahi Malı Sahibine
İade Etmekle Mükellef Kılınır 6
12. Gâsıb ile Mal
Sahibinin İhtilaf Etmesi 6
Lugatta gasb, birşeyi
zulmen almak mânâsına gelir. Gasb'ın şer'î mânâsı ise başkasının hakkını zulmen
.istila etmektir. Başkasının hakkından maksat ya ev ve benzeri gibi bir mal
veya evde oturmak gibi bir menfaat veya av köpeği gibi bir ihtisas veya içme
hakkı gibi bir haktır. Zulmen istila etmekten maksat da zulüm ve saldırganlık
cihetiyle başkasının hakkını -sahibinin rızası olmaksızın- istila etmektir.
Eğer biri, sahibi
kendisine mubah kılmadığı halde onun yemeğini yerse, bu gasb sayılır. Kişi,
sahibinin rızası olmaksızın onun evinde oturursa -kirasını verse bile- gâsıb
sayılır. Kişi, sahibinin rızası olmaksızın onun yatağının üzerine oturursa yine
gâsıb sayılır.
Günümüzde birçok
insanın yaptığı şu hususa dikkatleri çekmek istiyoruz. Bu insanlar
sahiplerinin rızası olmadığı halde ücretini vererek onların evlerinde veya
dükkanlarında oturmaktadırlar ki bu gasbdır. Gasb'ın hem dünyevî nemde uhrevî
tüm hükümleri bunların-üzerine teretlüb eder. Bu kişiler her ne kadar 'Biz
kira1 veriyoruz' deseler de gerçekte gâsıbdırlar.
Gasb, şer'an haramdır
ve büyük günahlardandır. Çünkü Kur'an ve Sünnet başkasının malını haksız yere
almayı yasaklamış ve böyle yapanları tehdit etmiştir:
(Ey insanlar!) Sakın
mallarınızı aranızda (kumar, hırsızlık, gasb gibi) batıl bir şekilde yemeyin.
İnsanların mallarından bir kısmını (yalancı şahitlik, yalan yemin, rüşvet gibi) haram yoldan yemek için,
o mallan idarecilere (hâkimlere) götürmeyin. (Bakara/188)
Şüphesiz ki yetimlerin
mallarını haksız olarak yiyenler, karınlarına ancak ateş doldururlar ve
gelecekte alevli bir ateşe girerler. (Nisa/10)
Hz. Peygamber de şöyle
buyurmuştur:
Kanlarınız, mallarınız
ve namuslarınız (birbirinize) haramdır (her türlü taarruzdan masundur).
Bir müslümanın malı
diğerine ancak onun rızasıyla helâl olur.
Her kim arzdan
zalimlikle bir karış yer koparıp alırsa, Allah kıyamet gününde yedi kat yerden
itibaren o arazi parçasını o zâlim kişinin boynuna (halka yapıp) geçirir.
Müslümanlar da tüm
asırlarda gasb'ın her çeşidinin haram olduğu hususunda icma etmişlerdir.
Gasb'ın üzerine hem
dünyevî, hem de uhrevî hükümlerin tümü terettüb eder. Gasb'm uhrevî hükmü,
günah olmasıdır. Dolayısıyla gâsıb, kıymet günü cezalandırılır. Çünkü gasb,
büyük bir masiyettir, masiyet de Allah katında -eğer tevbe edilmemişse- muahaze
edilmeyi gerektirir.
Gasb'ın dünyevî
hükümleri ise şunlardır:
Yanı hâkim, gâsibı
gasb'dan caydıracak bir cezaya çarptırır ki dövmek, hapsetmek ve benzeri cezalar
olabilir. Malı gasbedilen kişi gâsıbı affetse dahi, hâkim gâsıbı
cezalandırmalıdır. Çünkü bu, hiç kimsenin affetme hakkının olmadığı Allah'ın
haklarındandır. Ayrıca gâsıbin cezalandırılması, şerrin kapısını kapatmak,
zulüm ve saldırganlığın kapısına kilit vurmaktır.
Gasb'dan vazgeçmek ise
gasbedilen şey bir mal ise ve mevcut ise onu sahibine geri vermekle olur. Daha
önce de belirttiğimiz gibi gasb, bir masiyettir ve masiyeti terketmek de mümkün
olduğu kadar çabuk olmalıdır Zira Hz.
Peygamber şöyle buyurmuştur:
. Sakın sizden biriniz ister şaka, ister ciddi
olarak kardeşinin eşyasını almasın. Kim kardeşinin asasını alırsa kendisine
iade etsin.
Gasbedilen mal,
gasbedildiği yere götürülüp sahibine teslim edilmelidir. Oraya götürüp teslim
etmenin masrafı gâsıba aittir. Çünkü onu geri götürüp vermek, gâsıbın üzerine
vacibdir. Çünkü vacibin tamamlanmasında rol oynayan şey de vacibdir. Gasb'dan
vazgeçmek, gasbedilen malı sahibine iade etmekle tamamlanır. Gâsıb, gasbettiği
malı teslim ettiğinde tazminattan kurtulur.
Gasbedilen mal
gâsıb'ın elinde telef olmuşsa, gâsıb zâmin olur.. Malın kendiliğinden veya
başkası tarafından veya semavî bir afetle telef olması durumu değiştirmez.
Çünkü mal gasbeden kişinin hükmü altındadır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Ödeyinceye kadar
aldığını korumak ele vacibdir.
Bu hadîs, gâsıb'ın
gasbettiği maldan -sahibine iade edinceye kadar-sorumlu olduğuna delâlet
etmektedir. Eğer mal telef olursa gâsıb zâmin olur; onun mislini, veya bedelini
ödemesi gerekir.
Gasbedilen mal
gâsıb'ın elinde telef olursa, gâsıb o malın mislini veya bedelini malın
sahibine ödemek zorundadır. Gasbedilen mal, misli olan mallardansa mislini,
gasbedilen mal, kıymete göre değerlendirilen mallardansa kıymetini
vermek gerekir. Çünkü
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
Eğer ceza
verecekseniz, size yapılanın misliyle ceza verin. (Nahl/126)
Malların misli,
pazarlarda o malın bir farkının olmamasıdır. Günümüzde misli olan eşyalar
çoktur. Özellikle fabrikalarda imal edilen eşyalar -bir aletle ve aynı anda
imal edildikleri için- birbirlerinin hemen hemen aynısıdır. Zeytinyağı gibi
ölçekle satılan mallar da, sirke ve benzerleri gibi tartı ile satılan mallar
da, yumurta, ceviz ve benzerleri gibi sayı ile satılan mallar da, metre veya
belli bir ölçü ile satılan elbise ve benzeri şeyler de -eğer bir çeşit
iseler-.misli olan mallardan sayılırlar.
Gasbedilen mal, misli
olan mallardan değil de kıymetine göre takdir edilen mallardan ise, veya
yukarıda belirtildiği gibi bir misli yoksa veya misli olan mallardan olmakla
beraber mislini bulmak çok zor ise, o malın kıymeti (bedeli) sahibine ödenmelidir.
Hayvanlar, kıymetine
göre .değerlendirilen mallardan sayılır. Bu bakımdan hayvanların herbiri,
kıymet bakımından diğerinden ayrı olur. Çünkü onlardan birini diğerlerinden
ayıran özellikler farklıdır. Arabalar; evler ve benzeri eşyaların da
özellikleri değişik olduğundan kıymetine göre takdir edilir. Değişik özellik ve
vasıflara sahip olan tüm eşyalar da böyledir.
Gasbedilen malın misli
çarşı ve pazarlarda bulunmazsa veya bulunduğu halde fiyatı benzerlerinden
yüksek olursa, gâsıb malın mislini satın alıp mal sahibine teslim etmesi için
zorlanamaz. Bu durumda gâ-sıb'ın üzerine.vacib olan, malın bedelini vermektir.
Gâsıb, gasbettiği
malın bedelini (kıymetini) ödemekle mükellef ki-lınırsa, malın kıymeti nasıl
takdir edilir?
Buna şu şekilde cevap verilir: Gasbedilen mal,
misli bulunan mal-lardansa, gasbedildiği günden ödenme gününe kadar ki en
yüksek fiyatı ne ise o fiyattan ödenir. Malın telef olduğu zamanda telef olan
malın misli bulunamazsa gasbedildiği günden telef olduğu güne kadar ki en
yüksek fiyatı ne ise o fiyattan ödenir.
Gasbedilen mal,
kıymetine göre değerlendirilen mallardansa gasbedildiği vakitten telef olduğu
vakte kadarki en yüksek kıymeti ne ise, gâsıb'in o fiyattan ödemesi gerekir.
Eğer malın kıymeti gasbedildiği anda 1000 dirhem ise sonra kıymeti düşmüşse
veya malın kıymeti gasbedildiği anda 500 dirhem ise birgün sonra 1000 dirheme
yükselmiş, sonra da 700 dirheme inmişse, gâsıb, her iki durumda da 1000 dirhem
vermek zorundadır.
En yüksek bedelin
verilmesinin sebebi, gâsıbın o malı kıymetinin yüksek olduğu vakiLte almasıdır.
Dolayısıyla gasbettiği vakitteki kıymetini tazmin etmek zorundadır.
Gasbedilen malın
tazminatı, mal sahibine verildiğinde o tazminat üzerine şu hükümler terettüb
eder:
a. Malı gasbedilen kişiye verilen bedel onun
mülkü olur.
Kişinin aldığı bedelle
yaptığı tasarruflar sahih olur. Kişi aldığı bedeli isterse hibe,eder, isterse
satar, isterse de kiraya verir.
b. Gâsıb, tazminattan ötürü gasbettiği malı mülk
edinemez.
Gâsıb, gasbettiği malı
kaybederse veya o mal çahnırsa, zâmin olur; o malın bedelini mal sahibine
ödemek mecburiyetindedir. Çünkü gâsıb, kişi ile malının arasında bir perde
olmuştur. Gâsıb'ın gasbettiği mal kaybolur da tekrar bulunursa, gâsıb, malın
tazminatını ödediği için malı mülk edinemez, malı götürüp sahibine teslim
etmelidir. Çünkü aslolan malın bizzat kendisinin teslim edilmesinin vacib
olmasıdır. Malın bizzat kendisini sahibine teslim etmek mümkün olmadığında onun
bedelini vermeye sıra gelir. Mahn bizzat kendisinin verilmesi mümkün olduğunda,
malın mislinin veya bedelinin verilmesi sahih olmaz. Malın bizzat ken-.dişinin
verilmesi vacibdir. Böylece malın tazminatını verse dahi gâsıb'm gasbettiği
malı mülk edinemeyeceği tebeyyün etmiştir. Gâsıb, gasbettiği malı, sahibine
iade ettiğinde mal sahibi daha önce aldığı bedeli gâsıb'a geri vermek
mecburiyetindedir. Gâsıb, gasbettiği mala karşılık bir'hayvan vermişse o hayvan
da beslenip etienmişse, gâsıb gasbettiği malı mal sahibine teslim etliğinde mal
sahibi aldığı bedeli (hayvanı) artışıyla birlikte gâsıba vermek
mecburiyetindedir. Gâsıb, gasbettiği mala karşılık bir bedel vermişse o bedel
de kendisinden ayrı bir artış göstermişse -meselâ yavrulamışsa veya ücretle
çalıştırıp para kazanmışsa- gâsıb,
gasbettiği malı mal sahibine iade ettiğinde mal sahibi aldığı bedeli gâsıba
vermek zorundadır. Ancak aldığı bedelin, bedelden ayrı olan artışını gâsıba
vermek mecburiyetinde değildir. Çünkü o artış, malı gasbedilen kişinin mülkünde
meydana gelmiştir ve onun hakkıdır.
Gâsıb, gasbettiği
malda tasarruf ederse -meselâ satarsa veya hibe ederse veya kiraya verirse
'veya ariye olarak verirse veya vedia ederse-bu tasarruf batıldır. Onun üzerine
hiçbir şer'î hüküm terettüb etmez. Gasbedilen mal kime intikal ederse gasb
hükmü ona sirayet eder, o kişi gasbedilen malın -tıpkı gâsıb gibi- zâmini olur.
Çünkü onların herbiri -sahibinin izni
olmadan- elini başkasının mülkü üzerine
koymuştur. Gasbedilen malın gâsıb'dan
kendisine intikal eden
kişi o mahn gasbedildiğini bilmese dahi hüküm değişmez;
zira bilmemek (cehalet) günahı düşürürse de tazminatı iskat etmez. Meselâ kişi
kasden veya . kasid olmaksızın
başkasının malını telef ederse, her ne kadar günah olmasa da telef ettiği malı
ödemek "mecburiyetindedir. Bu bakımdan gasbe-dilen mal telef olduğunda,
mal sahibi onu isterse gâsıbdan, isterse de malın intikal ettiği kişiden tazmin edebilir.
Eğer mal sahibi, malını gâsıbdan değil de malın intikal
ettiği kişiden tazmin ederse, o kişi ödediği tazminatı bilahere gâsıbdan alır.
Malın intikal ettiği kişi onun gasbe-dildiğini bilmiyorsa, onun mal üzerindeki
durumu, emanetçinin durumu gibidir. Asılda onun eli eman eli ise de âriye yoluyla
veya borç ya da benzeri surette malı alan kişiler (müstair), verdiklerini geri
alamazlar. Çünkü onlar gâsıbla, kendilerinin zâmin olduklarını bilerek
muamelede bulunmuşlardır ve gâsıb da onları aldatmış değildir. Kişi
karşısındakinin gâsıb olduğunu bildiği halde muamelede bulunursa gâsıbdan o
malı geri alamaz. Çünkü gâsıb onu aldatmamış, o bile bile alışveriş yapmıştır.
Gasbedilen mal,
gâsıb'm elindeyken bozulursa/değişirse -meselâ gasbedilen yumurtadan civciv
çıkarsa veya gasbedilen ekin olgunlaşır da dane haline gelirse- mal sahibi onu
geri alma yetkisine sahiptir. Çünkü o mal değişmesine rağmen, gasbedilen malın
bizzat kendisidir. Gasbedilen mal bozulur, değişikliğe uğrar da kıymeti
azalırsa, mal sahibi malını . aldıktan sonra kıymet düşüklüğünün de bedelini
gâsıb'dan isteyebilir. Çünkü bu eksiklik gâsıb'ın elindeyken meydana gelmiştir.
Gasbedilen malın kıymeti artmışsa, o artış da mal sahibine ait olur. Çünkü bu
artış malın artışıdır ve mala tabidir.
Gasbedilen maldaki
değişiklik mâlın bir vasfıyla meydana gelmişse, meselâ gâsıb1 in çalışması
nedeniyle artış olmuş da mal üzerine herhan-gibir şey ilave edilmemişse, meselâ
bir elbise gasbediîip temizlenmişse veya gasbedilen iplik örülmüşse veya
gasbedilen ağaç kapı yapılmışsa, o mal sahibine iade edilir. Çünkü mal
değişikliğe uğramakla birlikte gasbedilen malın bizzat kendisidir. Öâsıb,
emeğinin karşılığını isteme hakkına sahip değildir. Bu emek ne kadar çok olursa
olsun, malın kıy-. metini ne kadar artınrsa artırsın durum değişmez. Gâsıb,
emeğini teberru etmiş sayılır.
Gasbedilen maldaki
değişiklik, ona bir ayn ekleyerek meydana gelmişse, meselâ gasbediîen elbise
boyanmışsa veya gasbedilen ev sıvanıp boyanmışsa ve malın kıymeti de bunlarla
artmamışsa, mal sahibi o malı olduğu gibi alır, gâsıb'a herhangibir ücret
vermez. Çünkü gasbedilen mal, gâsıb'ın ona eklediği şeylerle kıymet
kazanmamıştır. Gâsıb'ın gasbettiği mala eklediği şeyler malın kıymetini
azaltmışsa, gâsıb, mal ile beraber kıymet düşüklüğünün de bedelini vermek zorundadır. Çünkü
malın kıymetinin azalması, onun fiiliyle meydana gelişmiştir. Eğer
gasbedilen mala gâsıb tarafından birtakım aynlar eklenmiş de malın kıymeti
artmışsa ve bu artış da malın kıymetine denk ise mal sahibi ile gâsıb mala
ortak olur. Gasbedilen malın kıymeti, meselâ 100 dirhem ise mala eklenen aynlar
ile malın kıymeti 150 dirheme çıkmışsa, malın kıymeti, ikisi mal sahibine biri de
gâsıb'a ait.olmak üzere üçe taksim edilir. Eğer ikisinin kıymeti aynı ise, aralarında yarı yarıya pay edilir.
Gasbedilen mal, kendisine eklenen malın kıymetine denk değilse, meselâ
gasbedilen ma! 100 dirhem, eklenen mal da 100 dirhem olduğu halde ikisi birden
150 dirhem ediyorsa, mülkünün kıymeti (yani 100 dirhem) malı' gasbedilen
kişiye, 50 dirhem de gâsıba verilir. Kıymet artışındaki fark, onun fiiliyle ve
ona izafe edilmesiyle alâkalıdır.
Kıymet artışı
gasbedilen mal ile kendisine eklenen malın kıymetinden fazla olursa, -daha
önceki örnekte de olduğu gibi 300 dirhemlik bir artış sözkonusu ise- herbirine
mülküne izafetle ve malının kıymetine nisbetle pay vardır. Herbirinİn mülkü 100
dirhem olduğunda, artış aralarında eşit olur. Eğer birisinin kıymeti diğerinin
kıymetinden az olursa, artış aralarında üçlü olarak 2/3'si birine, 1/3'i
diğerine olmak üzere pay edilir.
Gasbedilen maldaki
değişiklik, malın zatında ve isminde bir fiilden ötürü meydana gelmişse, meselâ
gasbedilen buğday öğütülmüşse veya gasbedilen koyun kesilmişse, mal sahibi onu
geri alabilir. Öğütülme veya kesmeden ötürü malın kıymeti eksilmişse, bu
eksilmenin bedelini gâsıbdan isteme hakkına sahiptir. Çünkü bu eksiklik,
gâsıb'm elinde ve onun fiiliyle meydana gelmiştir. Dolayısıyla onu tazmin etmek
gâsıb'ın üzerine vacibdir. Mal sahibi, maldaki değişiklik nedeniyle malın
bedelini isteme yetkisine sahip değildir, zira malın bizzat kendisi ortadadır.
Gasbedilen malda bazen
maddî, bazen de manevî bir eksilme ölür. Malda maddî bir eksilme olursa, meselâ
malın bir parçası eksilirse, onun tazminatı gâsıb'm üzerine olur. Hatta malın
bir parçası eksildiğinde malın kıymeti azaimasa bile, gâsıb onun tazminatını
ödemek zorundadır. Meselâ misli olan mallar gasbedilir de bazıları telef
olursa, buna rağmen geri kalanların kıymeti gasbedilen malların tümünün
kıymetine eşit olursa veya bir koyun gasbedilir de gözü kör olursa ve buna
rağmen kıymeti azalmazsa gâsıb, ya gasbettiği malın mislini verir, ya da
gasbettiği mal ile beraber eksilen kısmın bedelini verir. Gasbedilen malda
hissî bir noksanlık olursa, hissî noksanlık için takdir edilmiş bir bedel
olmadığından, malın kıymeti dikkate alınır. Meselâ etli bir koyun gasbedilir
de koyun zayıflarsa, bu zayıflıktan ötürü de kıymeti azalmışsa, o eksilmenin bedeli
ödenir. Eğer zayıflıktan ölürü koyunun kıymeti eksilmemişse, gasıb'ın malı
iade ettikten sonra herhangibir bedel ödemesi gerekmez.
Manevî eksilme ise ayn
eksilmediği halde kıymetinin azalmasıdır ki bu da fiyatların düşmesi nedeniyle
olur. Gâsıb, bu durumda malı sahibine İade ettikten sonra, meydana gelen manevî
eksiklik nedeniyle zâmin olmaz. Çünkü gasbedilen mal, olduğu gibi durmaktadır.
Eğer mal telef olursa veya bir parçası telef olursa, gâsıb malın kıymetini veya
telef olan kısmın kıymetini en yüksek fiyattan ödemeye mahkum edilir. Bunu daha
Önce de belirtmiştik.
Gasbedilen mal,
gasbeden kişinin elinde artarsa, bu artış malın sahibine ait oiur. Çünkü o
artış, malın artışıdır. O artış da aslı gibi gasbeden kişinin üzerinde
tazminatlıdır. Vücubda tâbi olan hükümde de tâbi olur. Bu artışın gasbedilen
malla bitişik olup olmaması arasında fark yoktur, artışın hef türlüsü malın
sahibine aittir. Maldan ayrı olan artış gasbeden kişinin elinde telef olursa,
gasbedenin onu ödemesi gerekir. Mala bitişik olan artışa gelince, meselâ besili
bir hayvan zayıflarsa, gâsıb, besili olduğu zamanki kıymeti ile zayıfladığı
zamanki kıymeti arasındaki farkı öder.
Gasbedilen malın bir
menfaati varsa, meselâ gasbedilen evde oturmak, gasbedilen araba veya hayvana
binmek gibi .menfaatler, gâ- . sıb'ın tazminatındadir. Gasbedilen maldan ister
gâsıb faydalansın, ister başkası faydalansın hüküm değişmez. Gâsıb, malı
sahibine teslim ettiği güne kadarki en yüksek ücretten ödemeyi yapmalıdır ve
bu, örf ve âdete göre ücret gerektiren bir süre olmalıdır. Gasıb'ın, malın
menfaatinin karşılığını da tazmin etmesinin nedeni şudur: Malın birtakım
menfaatleri vardır, gâsıb ise malı gasbederek mal sahibinin maldan menfaatini
de gasbetmiş sayılır. Bu nedenle de malın menfaatinin karşılığını da ödemek
zorundadır. Bu da gasıb'ın saldırganlığından ölürü ücret-i misilin en yüksek
derecesinden ödetilir; zira gâsıb, mal sahibini malından ve malının menfaatinden
mahrum bırakmıştır. Gasbedilen mal, gasbedenin elinde telef olursa, onun
tazminatını da menfaatiyle birlikte ödemek mecburiyetindedir.
Bir araziyi gasbedip
onun üzerine bina yapan veya ağaç diken kişi, yaptığı binayı veya diktiği ağacı
kaldırmakla mükellef kılınır. Bunlardan
ötürü arazinin kıymeti
düşmüşse, gâsıb o kıymeti tazmin etmek durumundadır. Araziye yapılan bina veya
araziye ekilen ekin, örf ve âdete göre ücret gerektirecek bir müddet kalmışsa,
arazi sahibine ücret verilmesi gerekir. Çünkü bunları yapmakla saldırganlık
etmiştir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Zâlim bir damarın
hiçbir hakkı yoktur.
Mal sahibi,
arazisinin' üzerine yapılan binayı veya dikilen ağaçları kıymetini ödeyerek
almak isterse, gâsıb'ı buna zorlayamaz. Ancak onun rızasıyla, alabilir. Çünkü
bina veya ağaçlar gâsıb'ın mülküdür. Onun rızası olmadan onlar kendisinden
alınmaz. Araziye dikilen ağaçlar veya yapılan bina arazinin kıymetini
düşürmüşse gâsıb, bu kıymet düşüklüğünü tazmin etmek mecburiyetindedir.
Araziyi gasbeden kişi, araziye tohum saçmışsa, arazi sahibi gâsıb'ı, tohumu
çıkarıp araziyi tesviye etmeye zorlayabilir. Bundan ötürü arazinin kıymetinde
bir eksilme, olmuşsa, onu da gâsıb'tan alabilir. Arazi sahibi, tohumun para
karşılığı arazisinde kalmasına izin verirse, gâsıbin onu çıkarması yasaktır;
zira çoğunlukla . onunla menfaat temin edilmez.
Gasbedilen mal, başka
bir mala karışmış veya karıştırılmışsa ve onu ayırmak mümkünse -zor olsa dahi-
ayırmak gerekir; yani gâsıb'ın onu ayırıp sahibine vermesi gerekir.
Eğer gasbediicn mai,
başka bir malla karışır da birbirinden ayrılması mümkün olmazsa, o mal telef
olmuş sayılır. Mal sahibi o malın mislini veya bedelini gâsıb'tari alır. Gâsıb
-karıştırılan mal benzer veya daha iyi ise- içine karıştırılmış maldan da mal
sahibine verebilir. Ancak .daha kalitesiz bir malla kanştırmışsa, gâsıb -mal
sahibi razı olmadığı takdirde-gasb malını veremez, ücret-i misil öder.
Gâsıb'ın, gasbettiği
malı derhal sahibine iade etmesinin vacib olduğunu söylemiştik. Gâsıb'ın günah
ve tazminattan kurtulması, ancak malı sahibine iade etmesiyle mümkün olur.
Gâsıb, gasbettiği malı sahibine iade etmekle büyük bir zarara uğrasa dahi onu
sahibine iade etmekle yükümlü kılınır. Onun zararına bakılmaz. Çünkü o zâlimdir
ve malı gasbetmek suretiyle saldırganlık etmiştir. Meselâ kişi bir ağaç
gas-bedip o ağacı bina veya gemi yapımında kullansa, bina yıkılacak, gemi
batacak olsa dahi o ağacın çıkarılıp
sahibine iade edilmesi gerekir. Ayrıca gasbedilen maldaki eksikliği de gâsıb'ın
Ödemesi gerekir. Bina veya geminin sahibi gâsıb değilse, ağacın gasbedilmesinde
gâsıb ile ortak hareket etmemişlerse, gâsıb'ın onlara da ücret-i misil ödemesi
gerekir. Ancak gasbedilen ve bina veya gemi yapımında kullanılan ağacı çıkarırken
bir insanın helak olması veya şer'an öldürülmesi mubah olmayan veya eve
alınması caiz olan bir hayvanın telef olması veya bir müslü-manın veya bir
zımmînin malının telef olması sözkonusu ise, o ağacın iade edilmesi vacib
olmaz, onun mislini veya bedelini vermek gerekir.
Gâsıb ile mal sahibi
arasında ihtilaf çıkması mümkün olan hususları şöyle sıralayabiliriz:
a.
Gasbedilen malın telef olup olmadığı ile ilgili ihtilaf
Gâsıb, gasbettiği
malın telef olduğunu iddia ederse, mal sahibi de telef olmadığını iddia ederse,
yeminle beraber gâsıb'ın sözüne itibar edilir. Çünkü onun doğru söyleme
ihtimali vardır ve doğru söylediğine dair delil getiimesi de zordur. Çünkü esas
olan, telef olan malın telef olduğunu isbat etmek değildir. Eğer gâsıb'ın
sözüne itibar edilmezse, onun sürekli hapsedilmesi gerekir. Gâsıb, malın telef olduğuna dair yemin
ederse, sözüne itibar edilir ve malın mislini veya bedelini ödemekle mükellef*
kılınır. En sahih görüş budur.
b.
Gasbediien malın kıymetinde ihtilaf edilmesi
Gâsıb ile mal sahibi,
malın telef olduğunda ittifak ederler de kıymetinde ihtilaf ederlerse, meselâ
mal sahibi 'Malımın kıymeti 1000 lira' dese, gâsıb da 'Malın kıymeti 800 lira'
dese, yeminle beraber gâsıb'ın sözüne itibar edilir. Çünkü mal sahibi, gâsıb
ile ittifak ettikleri 800 liradan sonra 200 lira için iddia etmektedir. Onlar
800- lirada ittifak etmiş, fazlalıkta ihtilaf etmişlerdir. Mal sahibi bunu
iddia edebilir, gasbeden de inkâr edebilir. Aslolan gâsıb'ın zimmetinin
o,fazlalıktan beri olmasıdır. Bu bakımdan yeminle beraber gâsıb'ın sözüne
itibar edilir. Ancak mal sahibi, malının
kıymetinin gâsıb'ın söylediğinden daha fazla olduğuna dair delil getirirse,
mal sahibinin sözüne
itibar edilir ve o fazlalık gâsıb'dan alınır. Bu, delilin daha fazlasına
yol açamayacağı bir sınırdır. Çünkü mal sahibinin iddia ettiği fazlalığın
-tıpkı delilin daha az veya daha fazla olması ihtimaliyle birlikte malın 900
veya 1000 lira olduğunu ifade etmesi gibi- doğru olması da olmaması da
mümkündür.
c. Gasbedilen malın vasfı veya miktarı hususunda
ihtilaf edilmesi
Meselâ evi gasbedilen
kişi evinin sıvalı olduğunu iddia etse, gâsıb da evin sıvasiz olduğunu iddia
etse veya mal sahibi 'Falan kişi benim 20 batman buğdayımı gasbetti' dese,
gâsıb da 'Ben ondan 10 batmari buğday gasbettim' dese, yeminle beraber gâsıb'm
sözüne itibar edilir. Çünkü ödeyecek olan odur ve aslolan onun zimmetinin
beraatidir. Gâsıb, inkar edici olduğundan yeminle beraber onun sözü tasdik
edilir.
Gâsıb ile mal
sahibinin malda bir kusur olduğu hususunda ihtilaf etmesi, eksik bir vasıfta
ihtilafa düşmektir. Meselâ mal sahibi 'Malım gas-bedildiği zaman kusursuzdu'
dese, gâsıb da 'kusurluydu' dese, en sahih görüşe göre yeminle beraber mal
sahibinin sözüne itibar edilir. Çünkü aslolan hayvanın ayıptan salim olmasıdır.
Kim asi'a yapışırsa onun sözü kabul edilmeye daha layıktır. Gasbedilen mal
gâsıb'ın elinde ise onu mal sahibine iade eder ve malın kusurlu olduğu
hakkındaki sözü yeminle beraber tasdik edilir. Çünkü aslolan onun zimmetinin o
vasıftan fazla olan tazminattan beri olmasıdır.
d. Gasbedilen malın iade edilip ediimediğiyle
ilgili ihtilaf
Gâsıb, gasbettiği malı
sahibine iade ettiğini iddia etse, mal sahibi de bunu inkâr etse, yeminle
beraber mal sahibinin sözüne itibar edilir; zira gasbedilen malın iade
edilmemiş olma ihtimali vardır, çünkü mal gasbeden kişinin elinde
bulunmaktaydı. Burada aslolan malın iade edilmemesidir. Asl'a yapışan kişinin
sözünün tasdik edilmesi, gerekir ki burada asl'a yapışan mal sahibidir. Bu
bakımdan gâsıb, gasbettiği malı veya onun bedelini mal sahibine ödemek
zorundadır.