KASAME. 2
Kasame'nin
Mânâsı 2
Kasame'nin
Meşruiyetinin, Delili 2
Kasame'nin
Keyfiyeti 2
KATL'IN KEFARETİ 3
KatPin Kefaretinin Hükmü ve Delili 3
Katl'in
Kefaretinin Keyfiyeti 4
Bir Mülahaza. 4
Kasame, maktulün
velîlerine taksim edilen yeminin adıdır. Kasame, kasem kökünden gelir ve yemin mânâsını ifade
eder. Bazılarının görüşüne göre
kasame'den maksat, maktulün velîleridir. Burada kasame ile elli yemin
kasdedilmektedir ki bu yeminler maktulün velîlerine taksim edilir. Meselâ bir
cemaat, bir kişiyi kendi yakınlarından birini öldürmekle itham etse, onların
doğru söylediklerini gösteren bir karine de bulunsa, bu ' yemini yaparlar
veya ithamlarını takviye
edecek bir karine olmadığında davalının yaptığı
yeminlerin adına kasame denir.
Kasame, cahiliye
döneminde de bilinmekteydi. Kasame ile hüküm veren ilk kişi Velid b.
Muğire'dir. İslâm geldikten sonra birtakım kayıt ve şartlar eklemek suretiyle
kasame'yi kabul etti. Bu kayıt ve şartlar ileride zikredilecektir.
Kasame, asl'ın
hilafına olarak varid olmuştur; zira aslolan, bey-yinenin (delil getirmenin)
iddia edene (davacıya), yeminin ise inkar edene ait olmasıdır. Nitekim Hz.
Peygamber şöyle buyurmuştur:
Beyyine (delil
getirme) iddia edene, yemin de inkar edene düşer.
Eğer insanlara
(beyyinesiz, şahitsiz) yalnız davaları ile (iddia etmeleriyle) hakları verilir
olsaydı, birtakım insanlar diğerlerinin kanlarına ve mallarına (sahip çıkmak
için) muhakkak davaya kalkışırlardı. Lakin yemin de müddea aleyhe (aleyhine
dava edilen) düşer.1 Eş'as b. Kays şöyle anlatıyor: Benimle bir kişi arasında
Yemen'de
münakaşalı bir arazi
vardı. Ben o kişiyi Rasûlullah'a (s.a) dava ettim.
Rasülullah bana şöyle
dedi:
- Bir delilin var mı?
- Hayır!
- Öyleyse ona yemin
teklif et (ondan yemin etmesini iste).
- Ey Allah'ın Rasûlü!
(Bu durumda) yalan yere yemin eder.
- Her kim yalan yere bir yemin eder, kendisi
yemininde yalancı olduğu halde bu yeminle bir müslümanın malını alırsa Allah'ın
gazabına uğramış olarak Allah'a kavuşur.
Tahsis'in bulunduğunun
delili ise Sehl b. Ebî Hasme ile Râfî b.
Hadîc'in rivayet ettikleri şu hadîstir: "Muhayyısa b. Mes'ud üe Abdullah
b. Sehl (bir hurma mevsimi) Hayber'e gitmişlerdi. Bu iki yoldaş Hayber'e
vardıklarında hurmahkfarındaki işlerine ayrıldılar. Akabinde Abdullah b. Sehl
öldürüldü. Bu kati vakasından Yahudileri
itham ettiler_Nihayet öldürülen Abdullah b. Sehl'in kardeşi Abdurrahman b. Sehl ve onun amcasının oğulları Huveyyısa ve Muhayyısa
beraberce Peygamber'e geldiler. Abdurrahman gelenlerin'en küçüğü olduğu halde
kardeşinin öldürülmesi hakkında konuşmaya başladı. Fakat Rasûlullah (s.a) 'İlk sözü yaşlı olana
bırak' veya 'Önce en büyük olan başlasın' ihtarında bulundu. Bu sefer Huveyyısa
ile Muhayyısa, arkadaşlarının öldürülmesi hakkında konuştular. Rasûlullah şöyle
dedi;
- Sizden elli kişi Hayber yahudilerinden bir
kimsenin katil olduğuna yemin etmeyi ve o şahsın tamamıyla size teslim
edilmesini ister mi?
- Yanında bulunmadığımız ve şahit olmadığımız
bir kimse üzerine nasıl yemin ederiz?
- Öyleyse yahudiler kendilerinden.elli kişinin
yemini ile sizin cinayet isnadınızdan berâet eder.
- Ey Allah'ın rasûlü!
Onlar kâfirlerden mürekkep bir millettir.
Onlar yahudilerin
yemin etmesine razı olmayınca Rasûlullah (s.a) cinayetin diyetini kendisi
ödedi".
Sehl der ki; 'Ben bir
gün onlara diyet olarak verilmiş olan develerin ağılına girmiştim. O sırada o
develerden bir dişi deve beni ayağıyla tepmişti'.
Bu hadîsin birçok
versiyonu ve değişik lafızları varcîır. Fakat tümü aynı hedef üzerinde
toplanmaktadır. Bu hadîs (ve bu hadîsin diğer versiyonları), 'Beyyine (delil
getirme) davacıya (iddia edene) düşer' hadîsini tahsis etmektedir.
Görüldüğü gibi Hz.
Peygamber, öldürülme (kati) davasında davacının (iddia edenin) yemininin
makbul olmasını, onun yeminine itimat etmeyi -eğer ortada delil yoksa veya
delili iptal eden bir karine mevcutsa-caiz görmüştür.
Kasame hükmünün
tahakkuk etmesi için şu hususların bulunması gerekir:
1. Öldürülen kişi bîr mekanda bulunmalı ve katilin kim olduğu belli olmamalıdır.
2. Öldürülen kişinin velîleri, bir kişinin veya
bir cemaatin katil olduğunu -bu hususta bir delilleri olmadığı halde- iddia
etmelidirler.
3. Maktulün velîlerinin iddialarını destekleyen
bir karine olmalıdır.
Meselâ maktul,
düşmanlarının arasında öldürülmüş olarak bulunmalı ve orada düşmanlarından
başka da kimse bulunmamalıdır veya itham edilen kişinin elbisesinde kan
lekeleri bulunmalı veya elinde kanlı bir bıçakla yakalanmış olmalıdır veya bir
grup insan bir eve girmiş olmalı veya sahraya çıkmış olmalı ve döndüklerinde
aralarından biri ölü olarak kalmalıdır veya adil bir kişi itham edilen kişinin
katil olduğuna şahitlik etmelidir veya yalan söylemeyeceklerinden emin olunan
köle ve kadınlardan oluşan bir grup o kişinin katil olduğuna tek tek gelip
şahitlik etmelidirler veya diğer alâmet ve emareler, iddiacının iddiasını
destekler mahiyette olmalıdır." İşte bu durumda maktulün velî veya velîleri
beyyine yerine geçen elli yemin yapmaktan müstağni olurlar, yani yemin etmeye
ihtiyaç kalmaz.
Maktulün velîsi, elli
defa yemin ettiğinde, davalının (itham edilen kişinin) malından diyet almaya
hak kazanır. Bu yeminler beyyine (delil) yerine geçer. Maktulün velîsi birden
fazla olursa, itham ettikleri şahıs veya
cemaat aleyhinde ki
iddialarını destekleyecek bir karine de bulunmuyorsa, velîlerin tümü
elli yemine ortak olurlar ve maktulün mirasından istifadeleri oranında 50
yemini aralarında paylaşırlar. Çünkü yeminlerle sabit olan diyet, onlar
arasında paylaştırılacaktır. Velîlerin herbiri payı nisbetinde yemin eder. Eğer
maktulün velîsi bir kişiyi veya bir cemaati itham eder de ithamını destekleyen
bir karine de olmazsa, yemin davalıya (itham edilen kişi veya cemaate) geçer;
yani katillikle itham edilen kişi 'Delil getirmek, davacıya, yemin de inkar
edene düşer1 kaidesi gereğince, 'Falan adamı ben öldürmedim' diye yemin eder.
Bu yeminde adamın ismi açıkça zikredilmeli veya ona işaret edilmelidir. Eğer
davalı (katillikle itham edilen kişi) bu elli yemini ederse, ithamdan ve
cezadan kurtulur. Eğer yemin
etmezse, yeminler davacıya iade olunur. Davacı elli defa yemin ettiğinde
diyet almaya hak kazanır. Davacı yemin ettiği zaman öldürmenin kasden mi, kasda
benzer şekilde mi, kazaen mi
olduğunu da açıklamalıdır. Eğer
katl'in ne şekilde olduğunu
açıklamazsa, bu yeminlerle (kasame ile) kısas sabit olmaz. Çünkü burada bir
nevi şüphe vardır. (Şüphe olduğunda da cezaların düşeceği malumdur). Ancak bu
yeminlerle diyet sabit olur. Davacı (itham eden kişi), cinayetin kasden
işlendiğini iddia ederse, davalının (katillikle itham edilen kişinin) malından
diyet alır. Davacı, cinayetin kasda benzer şekilde veya kazaen işlendiğini
iddia ederse, davalının asabesinden (erkek akrabalarından) diyet alır.