MUSAKAT. MUZÂRAA
VE MUHABARA.. 2
Musâkat
(Sulama) 2
Musâkat'ın Meşruiyeti 2
Musâkat'ın
Meşruiyetinin Hikmeti 2
Musâkat'ın
Rükûnları 2
1. Mâlik
(Mal sahibi) 2
2. Âmil (Çalışan
Kişi) 2
3. Siga (İcab
ve Kabul) 3
4. İçinde Çalışılacak Olan Mal (Arazi, Bahçe, v.s) 3
5. Çalışma (Amel) 3
Musâkat Akdinin
Sahih Olmasının Şartları 3
6. Mahsul (Meyve) 4
Musâkat
Akdinin Vasfı 4
Fasid Olan
Musâkat Akdinin Hükmü. 4
Âmil'in
Mal Hususundaki Durumu. 4
Musâkat
Akdinin Sona Ermesi 4
Âmil ile Mâlik'in İhtilaf Etmesi 5
Musâkat (Sulama)
Musâkat kelimesi, sulama anlamına gelen sakyi
kökünden gelmektedir. Musâkat'ın ıstılahı anlamı,
meyvesini paylaşmak üzere bağ veya hurma ağaçlarını sulayıp hizmet etmek için
bir işçiye vermek üzere yapılan akiddir. Buna sulama
mânâsına gelen musâkat isminin verilmesinin nedeni,
bu muamelede sulamanın çok önemli olmasıdır. Çünkü ağaçlar herşeyden
daha çok suya muhtaçtırlar, sulama yapmak ise diğer çalışmalardan çok daha
zordur. Buna aynı zamanda muamele adı da verilir. Fakat musâkat
ismi -belirtilen nedenlerden ötürü- daha uygundur.
Musâkat'ın
Meşruiyeti
Musâkat'ın meşruiyetine hem Sünnet, hem de İcma
delâlet etmektedir.
İbn Ömer şöyle rivayet etmiştir: 'Rasûlullah
(s.a) Hayber afazisinden çıkan meyveden, ekinden her mahsulün yarısı Hayber
ahalisine ait olmak üzere onlarla sulayıp bakma ve ekme (muamelesi) yaptı'.
Sahabe, musâkat hususunda icma etmiştir. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'in hilafeti, döneminde Rasûlullah'ın
uygulamasını devam ettirdiler. Onİardan hiçbiri bu
uygulamaya itiraz etmedi.
Musâkat'ın
Meşruiyetinin Hikmeti
Musâkat'ın meşruiyetinin nedeni, halkın buna muhtaç olmasıdır. Musâkat'ta zarar vermek ve zarara uğramak sozkonusu olmaksızın halkın maslahatının korunması vardır.
Zira bazen kişinin arazisi, ağaçları olur, fakat onlara bakmaktan aciz olur,
onlardan istifade edemez. Arazi ve ağaç sahibi, onlara bakmak için işçi tutsa,
işçi gerektiği gibi çalışmayabilir veya çıkan mahsul işçinin parasını ödemeyecek kadar az
çıkabilir.
Böylece mal sahibi
/.arara uğramış olur. Oysa arazi ve bahçe, musâkat
akdiyle bir kişiye verilirse, alan kişi -çıkan mahsule kendisi de ortak olduğu
için- bütün gayretini sarfederek mahsulü artırır.
Böylece hem mal sahibi, hem de arazi veya bahçeyi musâkat
akdiyle alan kişi maldan İstifade etmiş olur. Bu muamelede hem mal sahibinin,
hem malı işleten kişinin, hem de toplumun maslahatı vardır.
Musâkat'ın
Rükûnları
Musâkat'ın altı rüknü vardır:
1. Mal sahibi (mâlik)
2. Çalışan kişi (âmil)
3- Siga (icab ve kabul)
4. İçinde çalışılacak olan mal (arazi, bahçe
v.s)
5. Çalışma (Amel)
6. Mahsul (Meyve)
Bu rükûnların
herbirinin de şartlan bulunmaktadır. Şimdi rükûnları ve şartlarını - Allah'ın izniyle- beyan
edelim:
Mal sahibi, musâkat akdini kendisi için yapıyorsa, tam bir ehliyete
sahip olması şarttır. Eğer mal sahibi çocuk, deli veya sefihlik nedeniyle hacr altında olan bir kişi olursa, ihtiyaç ve maslahat da
böyle bir akdin yapılmasını gerektiyorsa, onun adına
velîsi veya mülk üzerinde velî olan kişi akid yapar. Beyt'ul-mal'da veya vakıfta olduğu gibi malın belli bir sahibi
yoksa, vakfın idarecisi veya hâkim veya hâkimin naibi akdi yapar.
-Çalışan kişi de mal
sahibinde bulunması gereken akid ehliyetine sahip
olmalıdır. Çalışacak kişi çocuk veya deli olursa akid
sahih olmaz.
3. Siga (İcab
ve Kabul)
Musâkat akdinde icab ve kabul
şarttır. İcab bazen 'Çıkan hurmanın % 10'u karşılığında
seninle musâkat akdi yaptım' şeklinde sarih
lafızlarla olur. Bazen de 'Şu ağacı gereken bakım ve çalışmayı yapman
karşılığında sana teslim ettim' veya 'Şu ağaçtan çıkan meyve karşılığında
çalış' gibi kinayî lafızlarla olur. Bu lafızlar, halk
arasmda akid için
kullanılmaktadır. . Âmil (çalışacak kişi) mâlik'in (mal sahibinin) kendisine
şart koştuğu orana razı olduğuna delâlet eden bir lafız kullanırsa musâkat akdi sahih olur. En sahih görüşe göre icare kelimesiyle musâkat akdi
yapılmaz. Meselâ mal sahibi '% 10'u senin olmak karşılığında şu bahçeme bakmayı
sana icare ettim' derse, musâkat
akdi sahih olmaz. Çünkü İcare lafzı, başka bir akde
delâlet eden kelimedir. İcare lafzı kullanılan akid, musâkat akdi olmadığı gibi icare
akdi de olmaz, zira ücret meçhuldür. Musâkat akdinin
sahih olması için kâbul'ün örfen icab'a
bitişik olması gerekir. Kişinin İşareti, dilsizin yazısı veya işareti de lafız
yerine geçer.
Yani kendisi üzerinde musâkat akdinin sahih olduğu mal. Burada esas olan hurma
bahçesidir. Çünkü hurma ağaçları
hususunda nass varid
olmuştur. Bağ da hurmaya kıyas edilmiştir. Çünkü ikisi de aynı mânâdadır; fakihler her ikisine de zekât düştüğü hususunda ittifak
etmişlerdir. İbn Ömer, Hz,
Peygamber'in Hayber halkıyla, çıkan hurmanın bir
kısmını vermek üzere musâkat akdi yaptığını rivayet
etmiştir. Üzümün hurmaya kıyas edilmesinin başka nedenleri de vardır. Her ikisi
de yaş ve kuru olarak yenir. Her ikisi de azık olarak saklanır. Her ikisinin de
ne kadar kurusu olacağı yaşken takdir edilebilir. Şafii mezhebinin bazı
âlimleri bütün meyvelerde -hurma ve üzüme kıyas ederek- musâkat
akdinin olabileceğini söylemişlerdir. Ayrıca hadîste geçen meyve kelimesi
umûmidir. Bu nedenle bu görüş daha kuvvetli ve şeriatın hikmetine daha uygundur;
yani bu, insanların maslahatına daha uygundur. Özellikle meyve çeşitlerinin
çoğaldığı günümüzde, her türlü meyvede musâkatın
sahih olduğu görüşünü kabul
etmek kaçınılmaz olmuştur.
Nassın
hurma üzerine varid olması, Arap yarımadasında
özellikle de Hicaz'da hurmanın çok olmasından ileri geliyor olabilir. Buna
hadîsin diğer versiyonları da delâlet etmektedir. Bu rivayetlerin çoğunda hurma
mânâsına gelen nahl kelimesi kullanılmamıştır. Allah
hakikati daha iyi bilir.
Musâkat a~kdinin tüm meyve
ağaçlarında sahih olduğu görüşü, İmam Şafii'nin kavl-i
kadimidir (eski mezhebi/Irak'ta iken yapılan içtihadıdır). Şafii olmayan fakih ve âlimlerin çoğunun görüşü de bu şekildedir.
Amel, âmilin ağaçları
ıslah etmek, sulamak için çalışmasıdır. Amil, meyvenin artması, güzelleşmesi
için her türlü gayret ve çabayı göstermelidir. Meselâ su yollarını açmalı, su
arkını temizlemeli, gereksiz otları yol-mah,
ağaçların diplerini açmalı, ağaçların aşılarını yapmalı, ağaçlardaki böcekleri
temizlemeli, ağaçların göl gel endir ilmesi gerekiyorsa gölgelen-dirrneli, ilaçlama yapmalı, meyveleri toplayıp gerekiyorsa kurutmah, ağaçlar büyük olur da bu
işlerin bir kısmını yapmakta
zorluk çekerse yardımcı tutmalıdır, yardımcının ücreti kendisine aittir. Bütün
bunlar ve benzerleri çalışanın vazifesidir.. Ağacın korunması için her sene
yapılması gerekmeyen bir işi yapmak onun görevi değildir. Yeni bir ark açmak, yeni
bir kuyu açmak, bahçeye duvar yapmak, kapı takmak, nadas için gereken aletleri
almak, su çıkarmak için motor getirmek onun görevleri arasında yoktur. Bunları
yapmak mal sahibinin görevidir. Eğer mal sahibi, çalışan kişiye vazifesi
olmayan şeyleri yapmasını şart koşarsa, musâkat akdi
sahih olmaz. Çalışan da, kendi görevlerinden birşeyi
yapmasını mal sahibine şart koşarsa, musâkat akdi
yine sahih olmaz.
Musâkat Akdinin Sahih
Olmasının Şartları
a. Âmil tek başına çalışmalıdır.
Yani mal sahibi,
çalışan kişi ile bahçe arasından çekilip bahçeyi ona teslim etmelidir. Eğer
bahçenin mal sahibinin elinde kalması şart koşu-lursa
veya mal sahibiyle âmilin birlikte çalışması şart koşulursa, musâkat akdi sahih olmaz. Fakat mâlik (bahçe sahibi),
âmilin ücretle tuttuğu başka bir kişi eli beraber çalışmalarını şart koşarsa
-ki bu ikinci ücretli mal sahibine düşen vazifeleri yapacaktır- musâkat akdi sahih olur.
b.
Çalışmanın, tahmini olarak ne kadar süreceği belli olmalıdır.
Bu da üzerinde akid yapılan ağaçların genellikle meyve verdikleri zamanı
bildirmektir. Bu bakımdan müddet zikredilmeden mutlak şekilde akid yapmak sahih olmaz. Ayrıca ağaçların meyve vermediği
bir zaman için akid yapmak da sahih olmaz. Çünkü bu
durumda çalışan kişi, çalışmasının karşılığını alamaz. Ağaçlardan kâr etme
imkânının kalmadığı bir zaman için akid yapmak da
sahih değildir. En sahih görüşe göre meyvenin olgunlaşma vaktini tayin ve tesbit etmek sahih değildir. Çünkü meyve bazen erken, bazen
geç olur.
Bu, musâkat akdinin kendisi için yapıldığı ağaçların
meyvesidir.
Meyve hususunda
birtakım şartlar vardır:
a. Meyveler, mâlik ile âmile ait olmalıdır.
Ağaçlardan çıkan
meyvelerin bir parçasını başka birine verilmesinin şart koşulması caiz
değildir. Meyvelerin bir kısmının başka birisine verilmesi şart koşulursa, musâkat akdi fasid olur.
b. Mâlik ile âmil meyvelere ortak olmalıdır.
Eğer çıkan meyvelerin
tümünün mâlik veya âmilden birine ait olrrfa şartı
koşulursa musâkat akdi fasid
olur.
c. Mâlik ile âmil'in hisseleri belli olmalıdır.
Elde edilen meyvelerin
kaçta kaçının âmile verileceği akid esnasında tayin
edilmelidir. Eğer mal sahibi âmil'e 'Bahçemde çalış, meyvesi aramızda olsun'
derse, bu çıkan meyvenin yarısı anlamına gelir. Mal sahibine veya çalışana
meselâ 1000 sa' veya 1000 batman meyve gibi belli bir
pay tayin edilirse, akid sahih olmaz. Çünkü bahçe,
genellikle ya bu kadar meyve verir veya hiç vermez.
Bu durumda ikinci akid karşılıktan mahrum kalır.
Tıpkı bunun gibi birine paradan muayyen bir miktar verilmesi şart koşulursa akid yine fasid olur. ,
Çalışanın meyvedeki
hakkı, meyvenin ortaya çıkmasıyla sabit olur. Meyve zamanından önce çıksa, bir
kısmı da henüz olgunlaşmamış olsa çalışanın hakkı sabittir. Meyveler tamamen
olgunlaşmadan önce yapılan musâkat akdi sahih olduğu
gibi, henüz ortaya çıkmış veya daha çıkmamışken musâkat
akdi yapmak da sahihtir. Çünkü bahçenin işinin yarısı yapılmamıştır.
Musâkat
Akdinin Vasfı
Musâkat akdi, iki taraf için de bağlayıcıdır. Musâkat akdi rükün ve şartları ile beraber tamamlandığında,
tarafların biri onu feshedemez, her iki taraf da akdin gereklerini yerine
getirmek mecburiyetindedir. Ancak taraflar razı olduğu zaman çalışmaya
başlamadan önce veya sonra rücu edebilirler. Fakat akidden sonra meyveler bir afetle telef olsa bile âmil gerekli
çalışmaları yapmalıdır. Çünkü akid, mal üzerine
yapılmıştır.
Musâkat Akdi
Yapan Tarafların Maslahatlarının Gözetilmesinin Gerekli
Olduğunun »Nedeni
Musâkat akdi yapan işçiye, bahçenin işleri bitmeden önce akdi
feshetme yetkisi verilseydi, mal sahibi bundan zarar görürdü, çünkü meyvelerin
tümü veya bir kısmı fevtolabilir. Zira mal sahibi
bahçenin işini yapamadığı için işçi ile musâkat akdi
yapmıştır. Eğer akdi feshetme yetkisi mal sahibine verilseydi, bu defa da
çalışan kişi zarar görürdü. Çünkü çalışanın, çıkan meyveden alacağı pay,
ücret-i misil'den genellikle fazla olur.
Fasid
Olan Musâkat Akdinin Hükmü
Musâkat akdinin tüm hükümleri, sahih olan musâkat
akdi üzerine terettüb eder. Musâkat
akdinin rükün ve şartlarından biri eksik veya haleldar olursa
musâkat
akdi fasid olur.
Akdi fasid eden
hususları zikretmiştik. Bunlar taraflardan birine işin tümünden olmayan birşeyin' şart koşulması veya çalışan kişinin çıkan
meyvenin ne kadarını alacağının belli olmaması veya üzerinde musâkat akdi yapılması sahih olmayan meyve ağaçlarının
dışındaki ağaçlar için musâkat akdi yapılması ve benzeri
hususlardır. Musâkat akdi fasid
olduğu zaman bahçeden çıkan meyvenin tümü mal sahibine ait olur, çünkü bu, onun
mülkünün artışıdır. Çalışan kişiye ise yaptığı işe karşılık ücret-i misil
verilir.
Âmil'in mal
hususundaki durumu, emanetçi
gibidir. Eğer ağaç, meyve veya herhangibir alet çalışanın kusuru olmaksızın zarar görür veya
helak olursa, yeminle beraber çalışanın sözüne itibar edilir. Eğer mal sahibi,
çalışan kişinin hainlik yaptığını iddia ederse, çalışan kişi de bunu
reddederse, yine yemin ettiği takdirde çalışanın sözü kabul edilir. Çünkü mal
sahibi onu emin kabul ederek bahçesini ona teslim etmiştir. Bu gibi durumlarda
yeminle beraber emin kabul edilen kişinin sözüne İtibar edilir.
Musâkat
Akdinin Sona Ermesi
Üzerinde akid yapılan müddet bittiğinde musâkat
akdi sona erer. Meyveler olgunlaşıp toplandığı halde akid
müddeti bitmemiş ise veya akid müddeti biLtiği halde meyveler olgunlaşmamışsa, musâkat
akdi meyvelerin olgunlaşıp toplanmasına kadar devam eder. Mal sahibi veya işçiden
birinin ölmesiyle akid sona ermez. Mal sahibi ölürse
işçi çalışmaya devam eder ve iş bittiğinde hakkını alır. İşçi ölürse, onun
varisi o işi devam ettirir. Mal sahibi ölen işçinin varisinin emin olduğuna
inanıyorsa, varis de işi biliyorsa, bahçeyi ona teslim etmek zorundadır. Eğer
varise güvenmiyorsa veya varis işi bilmiyorsa, mal sahibi hâkim'in izniyle işi
yürütecek birini bulur; onun ücreti ölen işçinin mirasından ödenir. Fakat varis
bizzat çalışmaya zorlanamaz. Eğer ölen kişi miras bırakmışsa varis o işi yüretecek birini bulmaya ve onun ücretini ödemeye
zorlanır.. Çünkü işin tamamlanması, ölen kişinin üzerinde bir haktır. Ölen
işçinin mirası yoksa, onun varisinin ne işi tamamlama, ne de işi tamamlatmak
için işçi tutma mecburiyeti vardır. Bu durumda mal sahibi isterse musâkat akdini fesheder, çünkü artık işçinin çalışması
mümkün değildir. Ölen işçinin mirasçısı,
meyveler olgunlaşmamışsa âmil'in
o zamana kadar
ki çalışmasına karşılık ücret-i misil alır. Meyveler olgunlaşıp ortaya
çıkmışsa, âmil'in o hal üzere meyvedeki hissesinin kıymetini alır.
Çalışan kişinin
hainlik yapmasıyla musâkat akdi sona ermez. Çalışan
kişinin hainliği kendi itirafıyla veya delil ile sabit olursa, onu gözetleyecek
bir kişi tayin edilir; çalışmaktan menedilmez. Çünkü
bu çalışma ona vacibdir. Onun çalışmayı tamamlaması,
gözetleyici tayin etmek suretiyle mümkündür. Gözetleyinin
ücreti çalışan kişiye ait olur. Zira gözetleyici tayin edilmesine o sebep
olmuştur. Eğer gözetleyiciye rağmen hainlik yaparsa, bu defa işten el
çektirilerek onun kesesinden işi yapacak bir adam tutulur. Çünkü onun işi
tamamlaması zorlaşmıştır. Musâkat akdi .
yapan işçinin kaçması
veya hapsedilmesi veya çalışamayacak derecede hastalanması da musâkat akdinin feshedilmesine sebep değildir. Hâkim işi
tamamlayacak birini kiralar, parasını onun kesesinden öder. Ancak mal sahibi
veya başka biri onun yerine teberruan çalışmayı kabul
ederse mesele değişir. Onun tesbit edilen hakkı sabit
kalır. İşçi dönme imkânına sahip değilse veya dönmek istemiyorsa, mal sahibi
başka bir işçi tutar, onun parasını musâkat akdi
yapan kişiden tahsil eder. Eğer birşey infak etmiş ve
buna şahit tutmuşsa, verdiğini geri alabilir. Şahit yoksa verdiği teberru
sayılır. Mal sahibi veya hakim âmil'in yerine işi tamamlayacak birini
bulamazlarsa, onun yerine teberruan çalışacak bir
kişi de yoksa, mal sahibi musâkat akdini
feshedebilir. Çünkü üzerinde akid yapılan işi
yaptırması mümkün değildir. Âmil'in o zamana kadar ki çalışmasına ücret-i misil
verilir. Eğer meyveler olmuşsa, payına düşen meyvenin kıymeti verilir.
Âmil ile mâlik, tayin
edilen-oranda ihtilafa düşerlerse, meselâ mal sahibi 'Ben meyvelerin 1/3'ini
vermek üzere akid yaptım' derse, âmil de 'Hayır,
meyvelerin yarısını vermek üzere akid yaptık' derse,
ikisine de yemin teklif edilir. Eğer her ikisi de yemin, ederlerse musâkat-akdi feshedilir, meyvelerin tümü mal sahibine ait
olur, âmil de çalışmasına karşılık olarak ücret-i misil alır.