YEMİNLER.. 2
Yemin'in
Hükmü. 2
Söz ve İşlerinde
Kişinin Kendisine İtifnad
Edilmesini Sağlamak İçin Yemin Etmesi 3
Yemin'in
Şartları 3
Sarih ve
Kinayeli Yemin. 4
Sarih ve Kinayeli Yeminin Hükmü. 4
A) Sarih
Yeminin Hükmü. 4
B)
Kinayeli Yeminin Hükmü. 4
Yeminde Birr ve Hıns'ın Mânâsı ve Hükümleri 4
A) Yemin ile
Birr (Sevaptar) Olmak. 4
B) Yemin'de
Hanis Olmak. 4
Yeminde Birr ve Hıns'ın Hükmü. 5
Yemin'in
Kefareti 5
Yemin Ahkâmıyla İlgili Bazı
Meseleler 5
Yemin lugatta (sağ
el', 'güç' ve 'and içmek' mânâlarına gelir. Aşağıdaki ayette yemin kelimesi
'güç ve kuvvet' anlamında kullanılmıştır;
Elbette onun
gücünü/kuvvetini alırdık. (Hakka/45)
İnsanın sağ eli, sol
eline nisbetle daha güçlü olduğundan yemin kelimesi 'sağ el1 için de
kullanılır.
Cahiliyye devrinde
insanlar and içtiklerinde birbirlerinin sağ ellerini tuttukları veya and içen
kişi andı ile güç kazandığı için, yemin kelimesi 'and içme' mânâsında da
kullanılmıştır.
Yemin'in ıstılahı
mânâsı ise, Allah'ın isim veya sıfatlarından biriyle, bir işi yapmak veya
yapmamak hususunda iddiayı kuvvetlendirmek için veya muhtevası sabit olmayan
bir sözü, birşeyi tasdik etmektir.
Kişinin dilinin,
kasıtsız olarak yemin cümlesine kayması yemin tarifinin içine girmez. Çünkü bu
tür yemin, birşeyi sağlamlaştırmak, isbatla-mak kasdıyla yapılmamış, mânâsı
düşünülmeden kendiliğinden ağızdan çıkmış bir yemindir. Meselâ kişi normal bir
teklifle karşılaştığında 'evet vallahi, hayır vallahi' gibi sözler
söylediğinde, buna şer'an akdedilmiş bir yemin denilmez.
Allah, sizi kasıtsız
olarak ağzınızdan çıkan yeminlerinizden ötürü cezalandırmaz. Fakat sizi kasden
ettiğiniz yeminlerden ötürü muahaze eder. (Mâide/89)
Hz. Aişe 'Bu ayet,
evet vallahi, hayır vallahi şeklindeki yeminler hakkında nazil oldu1 demiştir.
Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Yeminde lağv, bir
kimsenin evinde hayır vallahi, evet vallahi demesinden ibarettir,
Istılahı yemin'in
tarifinde bulunan 'içeriği sabit olmamış' kaydı, 'Allah'a yemin ederim ben
öleceğim' veya 'Allah'a yemin ederim güneş doğacaktır' şeklindeki medlulü sabit
olan şeyler hakkında yapılan yeminleri şer'î yemin olma hükmünden çıkarır.
Çünkü güneşin doğacağı bilinmektedir. Bu tür yeminlerde kefaret sözkonusu
olmaz.
Yemin, geçmiş
birşeyden dolayı yapılır. Meselâ kişinin 'Allah'a yemin ederim ben falan işi
yapmadım' veya 'Allah'a yemin ederim ben falan işi yaptım' şeklinde yaptığı
yemin, şer'î mânâda yemindir. Bunun delili, şu ayettir:
'Biz demedik' diye
Allah'a yemin ederler. .(Tevbe/74)
:. -
Yemin, istikballe
ilgili' hususlar hakkında da yapılır. Meselâ kişinin 'Allah'a yemin ederim ki
ileride şu işi yapacağım' şeklinde yemin etmesi bu türdendir. ...
Hz. Peygamber'in
'Allah'a yemin ederim ki ben Kureyş'e savaş açacağım' sözü
de istikbal ile ilgili yapılan bir yemindir.
Normal hususlarda
yemin etmek mekruh'tur ve bunun delili şu ayettir:
Yeminlerinize Allah'ı
hedef ve engel kılmayın. :(Bakara/224) '
. Çok yemin etmenin
mekruh olmasının sebebi, çok yemin eden kişinin yeminini yerine getirmekten
aciz kalmasıdır.
Hermele 'İmam
Şafii'den kulağımla duydum' diyerek şunu nakleder: 'Ne doğru, ne de yalan
olarak Allah'ın adıyla hayatım boyunca hiç yemin etmedim1.
Yeminle ilgili
hükümler şunlardır:
1. Haram olan yemin
Bu, haram bir fiil
için veya vacib bir görevi terketmek için veya yalan üzerine yapılan yemindir.
2. Farz (vacib) olan yemin
Bu, mazlumu zâlimin
zulmünden kurtarmak veya hakkı açıklamak için -yemin etmekten başka çare
olmadığı zamanda- yapılan yemindir. Meselâ bir şahsa bir suç isnad edilir, kadı
da ondan yemin etmesini ister, kişi yemin etmediği takdirde iddia sahibinin
yalan yere yemin edeceğini biliyorsa, bu durumda yemin etmek farz olur.
3. Mubah olan yemin
Bu, sevap işlemeye
sevketmek veya günahtan sakındırmak veya insanları hakka iletmek veya
insanları batıldan uzaklaştırmak amacıyla yapılan yemindir. Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Allah'a yemin ederim
ki siz usanmadıkça Allah Teâlâ usanmaz. Hz.
Peygamber'in bu hadîste yaptığı yemin, mubah olan yemindir.
4. Mendub
olan yemin
Bu, yapılan
nasihatlardan etkilenmeye sebep olan yemindir.
İnsanın sözlerinde
veya işlerinde kendisine itimad edilmesini sağlamak ve muhatabını ikna etmek
İçin Allah'ın ismiyle yemin etmesi, Allah'a karşı yapılan su-i edeb'in en
büyüklerinden biridir.
İyilik etmek,
sakınmak, insanlar arasında ıslah yapmak hususunda yeminlerinize Allah'ı hedef
ve engel kılmayın.
(Bakara/224) :
Allah'tan korkan ve
O'na tazim eden bir mü'minin, birtakım menfaat, leri için Allah'ın adıyla yemin
etmesi çirkin bir davranıştır. Bunun en tehlikeli neticelerinden biri, kişinin
Allah'ın ismiyle yemin ederken yalanı âdet edinmesidir. Buna yemin-i gamus
denir. Eğer sahibi, bu yemini terketmek suretiyle tevbe etmezse bu tür yemin
onu cehenneme götürür.
Ayrıca kazancının ve
malının bereketinin yok olmasına sebep olur. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur;
Yemin, malın revacı
sebebidir1 (zannedilir). Hakikatte ise malın ve kazancın mahv sebebidir.
Büyük günahlar;
Allah'a şirk koşmak, ana-babaya karşı gelmek, suçsuz bir insanı öldürmek ve
yemin-i gamustur.
Yemin-i gamus, yalan
yere yemin etmektir. Bu da insanı cehenneme götürür.
Yemin'in- tahakkuk
etmesi için bazı şartlar gereklidir:
1. Yemin
eden, mükellef olmalıdır.
Çocuğun ve delinin
yemini geçerli olmaz. Hz. Peygamber şöyle bu-
J yurmuştur:
Kalem, üç kişiden
kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan,
buluğa erinceye kadar çocuktan, akıllanıncaya kadar deliden.
2. Yemin, bilerek ve kasıtlı olarak yapılmış
olmalıdır.
Yemin kasdı olmaksızın
kişinin ağzından çıkan 'evet vallahi, hayır vallahi, evet Allah'a yemin ederim,
hayır Allah'a yemin ederim' gibi yeminler, yemin-i lağv sayılır ve bunlar
şer'an yemin kabul edilmez. Bunun delili, daha önce geçmişti. .
3. Yemin şu lafızlarla olmalıdır: a. Allah'ın
zatıyla.
Meselâ 'Allah'ın
zatıyla (=Allah'a) yemin ederim' veya 'Allah'ın zatına kasem ederim' veya
'Allah'a kasem ederim' şeklinde olmalıdır.
b. Allah'ın özel isimlerinden biriyle,
Meselâ 'Âlemlerin
rabbine yemin ederim' veya 'Ceza gününün sahibine yemin ederim' veya 'Rahman
olan Allah'a kasem ederim' şeklinde olmalıdır.
c. Allah'ın sıfatlarından biriyle,
Meselâ 'Allah'ın
izzetine yemin ederim' veya 'Allah'ın ilmine (veya iradesine veya kudretine)
yemin ederim' şeklinde olmalıdır.
Bütün bunlarda esas
olan Abdullah b. Ömer'in Hz. Peygamber'den rivayet ettiği şu hadîstir: Hz.
Peygamber, Ömer b. Hattab'a bir kafile içinde erişti, Hz. Ömer babasıyla, yemin
ederken Hz. Peygamber onlara şöyle seslendi:
Dikkat edin! Muhakkak
ki aziz ve celil olan Allah sizleri babalarınızın adlarıya yemin etmekten
nehyetti. Artık kim yemin edecekse Allah'ın adıyla yemin etsin, yahut da
sussun.
Abdullah b. Ömer
"Hz. Peygamber'in yemini,
'Hayır, kalpleri
evirip çevirene yemin ederim1 şeklinde idi" demiştir.Ayrıca
Hz. Peygamber'in
'Nefsimi elinde tutan
Allah'a yemin ederim. Muhammed'in nefsini elinde tutan Allah'a yemin ederim'
şeklinde yemin ettiği de rivayet edildi
edilmiştir.
Beyan edilen bu
şekillerin dışında yemin eden kişinin yemini, iki sebepten ötürü geçerli
olmaz: :
1. Bu konuda Hz. Peygaber'in 'Artık kim yemin
edecekse Allah'ın adıyla yemin etsin, yahut da sussun' buyurduğunu
nakletmiştik.
2. Allah'ın zatı, sıfatları ve isimlerinden
başka şeylerde azamet yoktur. Mü'min de Allah'tan başkasını tazim etmekten
menedilmiştir.
Yemin sarih yemin ve
kinayeli yemin olarak ikiye ayrılır:
1. Sarih yemin Allah'ın zatına mahsus olan
isimlerden biriyle yemin etmektir.
Meselâ 'Allah'a kasem
ederim' veya 'Âlemlerin rabbine kasem ederim' şeklinde yapılan yemindir.
2. Kinayeli yemin Allah'ın kasdedildiği
anlaşılan yemindir. Meselâ 'el-Halık'a yemin ederim' veya 'er-Razık'a' veya
'er-Rabbpe yemin" ederim' şeklinde veya hem Allah için, hem de başkası
için kullanılan bir tabirle -meselâ 'el-Mevcud'a yemin ederim' veya 'el-Âlim'e'
veya 'el-Hayy'a yemin ederim' şeklinde-
veya Allah'ın kudret, ilim ve kelâm gibi sıfatlarıyla yemin
etmektir.
Sarih yemin telaffuz
ile akid (yemin) olur. Bundan sonra yemin eden kişinin 'Ben bu sözle yemini
kasdetmedim' demesi kabul edilmez. Çünkü bu lafızlar yeminden başka bir anlama
gelmezler..Fakat bu lafzın yemin kasdıyla söylenmiş- olması gerekir. Eğer yemin
kasdetmeksizin dil alışkanlığı ile ağızdan çıkmışsa,, daha önce açıklaması
geçtiği-üzere bu yemin-i iağv olur.
Kinayeli yemin'de,
kişinin 'Ben bu sözümle yemini kasdetmedim' demesi kabul edilir. Kinayeli
yemin, ancak niyet ve kasıtla yemin olur..
-
Yaratana (=el-Hâhk'a),
rızık verene (=er-Râzık'a) veya Rabb'e yemin, edildiğinde bu'yemin geçerli
olur. Ancak bu lafızlarla Allah'tan başkası kastedilirse, kastedilen mânâya
dönüşür ve bu, yemin sayılmaz. Çünkü bu lafızlar, mukayyed olarak Allah'tan
başkası için de kullanılabilir. ;
Siz yalan
yaratıyorsunuz. (Ankebut/17)
Bu ayette 'yaratma'
vasfı kula isnad edilmiştir. Ayetin mânâsı 'Siz putların Allah'a ortak olduğunu
söylemekle yalan uyduruyorsunuz/söylüyorsunuz' demektir.
Terefce'den onlara da
rızık verin. (Nisa/8)
Bu ayette de 'rezzak'
vasfı kula isnad edilmiştir.
Bunun üzerine elçi
(Yusuf un) yanına geldiğinde, (Yusuf ona) şöyle dedi: 'Rabbine dön de...'
(Yusuf/50)
Bu ayette
'rab'kelimesi; 'efendi', 'hizmet edilen kişi' anlamında kullanılmıştır.
Öyleyse kişi
e/-Mevcud'a veya eî-Alîm'e veya el-Hayy'a yemin -ettiğinde, bu lafızlarla
Allah'ın zatı kasdedildiği takdirde ancak, bunlar yemin kabul edilir. Çünkü bu
kelimeler Allah'ın zatına da delâlet edebilir, Allah'tan başkasına da delâlet
edebilir. Bu nedenle de yemin olması için, yemin kasdınin bulunması gerekir.
Kişi 'Allah'ın
kudretine yemin ederim' veya 'ilmine' veya 'kelâmına yemin ederim' şeklinde
yemin ederse ancak bu yemin sayılır. Fakat ilim ile malum'u, kudret ile
makdufu, kelâm ile de harfleri veya sesleri kas-detmemesi şarttır.
Şayet kişi bunları
kastederse, akdettiği söz yemin sayılmaz. Çünkü Allah hakkındaki malum, makdur,
harfler ve sesler Allah'ın zâtına dahil olmak bakımından birşey ifade
etmedikleri gibi, O'nun sıfatlarından biri de değillerdir.
Allah'ın adı veya
sıfatıyla yemin eden kişinin bu yeminle sevaptar olmasınm anlamı şudur: Yeminle
kendisine vacib olanı yapar veya yeminle destekleyip iddia ettiği veya haber
verdiği şeyde doğrusöyler, böylece de sevap kazanmış olur.
Kişinin yemin ederek
kendisine vacib kıldığı şeyi yapmaması veya yemin ederek söylediği şeyde yalan
çıkması, yemininde hanis olmasıdır.
Hms esasında günah
demektir; Fakat yeminden ötürü kefaret anlamında da kullanılmıştır.
Yemin ile sevaptar
olmanın hükmü, yeminin mesuliyetinin kişinin üzerinden kalkmasıdır; yani kişi
böylece yeminini yerine getirmiş ve mesuliyetten kurtulmuş olur.
'Yeminde hanis olmak'
iki şekilde olur ve her şeklin bir hükmü vardır;
1, Yemin ile hanis olmak, kişinin yemin
vasıtasıyla kendisine vacib kıldığı şeyi yapmamasıdır. Meselâ filan günde bir
fakire sadaka vermek üzere Allah adıyla yemin eden kişi, kasdettiği günde
sadaka vermezse, bu kişi yemin ile hanis olmuştur. Bunun hükmü, günahkâr olan o
kişinin üzerine kefaretin vacib olmasıdır.
2. Kişinin yemin ile haber verdiği birşeyde
yalan söylemesi, yemi-niyl.% hanis olmasıdır. Meselâ evi olmadığı halde
'Allah'a yemin ederim ki şu ev benim malımdır' şeklindeki yemine -daha önce de
açıklaması geçtiği üzere- yemin-i hms denir. Buradaki hanisliğin hükmü, yemin
sa-, hibinin azaba müstehak olmasıdır. Ayrıca kefaret de vacib olur. Çünkü bu
akdedilmiş bir yemindir.
Bu iki hâlin
arasındaki-fark, ikinci hâlin sahibinin -Allah'ın ismiyle yemin ettiği için-
günahının daha fazla olmasıdır. Çünkü Allah'ın ismiyle yalan yere yemin
ettiğini bildiği bir zamanda O'nun adına yemin etmektedir.
Birinci hâlin sahibi
ise genellikle yeminiyle sevap almayı ve gereğiyle amel etmeyi kasdetmekte ve
fakat yeminini yerine getirmesine birşey engel olmaktadır veya yemininden
sonra ondan daha hayırlı birşey aklına gelmiştir ve dolayısıyla Hz.
Peygambcr'in
'Kim birşeye yemin
eder de sonra ondan daha hayırlısını görürse, onu yapsın ve yemininin
kefaretini de versin' şeklindeki
tavsiyesiyle amel etmiştir.
Yemininden dönen veya
yalan yere yemin eden kişiye kefaret vermek vacib olur. Kefaret hususunda kişi
şu üç şey arasında muhayyerdir:
1. Mü'min bir köle âzad etmek.
Bununla ilgili
kullanılan kelime rakabdd\v. Rakabe köle ve cariyeler için kullanılır. Tabii ki
bu, köle ve cariyelerin bulunduğu bir yerde söz-konusu olabilir.
2. On fakiri doyurmak.
Her fakire, memlekette
azık olarak kullanılan yiyecekten 7 müdd verilmelidir. Müdd yaklaşık 600
gramdır. Kefaret yerine, fakirleri çağırıp sabah, öğle ve akşam yemek yedirmek
yeterli olmaz.
3. On fakiri -giyilmesi mutad olan elbiselerle-
giydirmek»
Her fakire gömlek, iç
çamaşırı, çorap, başörtüsü gibi örfen takım olan elbiselerden bir takım vermek
gerekir.
Kişi bu üç şeyden
birini yapmaya güç yetiremezse, kendisine 3 gün oruç tutmak vacib olur. Fakat 3
gün peşpeşe oruç tutması şart değildir.
Yemin kefaretinin
delili, şu ayettir:
Allah, sizi kasıtsız
olarak ağzınızdan çıkan yeminlerinizden ötürü cezalandırmaz. Fakat sizi kasden
ettiğiniz yeminlerden ötürü muahaze eder. Bunun kefareti, aile efradınıza
yedirmekte olduğunuz yiyeceklerin ortalamasından on fakire yedirmek veya
onları giydirmek ya da bir köleyi âzad etmektir. Bunları bulamayan kimse ise üç
gün oruç tutar. İşte yemin edip bozduğunuz takdirde yeminlerinizin kefareti
budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size ayetlerini böyle açıklar ki
şükredesiniz.
(Mâide/89)
1. Eğer kişi
'Allah'a kasem ettim' veya 'Allah'a kasem ederim ki falan işi yapacağım' derse,
bu yemin sayılır. İster yemin niyetiyle olsun, ister olmasın. Çünkü bu lafız
genellikle yemin için kullanılır.
Onlar olanca
güçleriyle ölen bir kimseyi Alah'ın diriltmeyeceğine yemin ettiler. Hayır! Bu,
O'nun üzerindeki hak bir va'ddir.
(Nahl/38)
Eğer yemin kastedilmez
de geçmiş veya gelecek bir haber kastedilırse, bu, yemin sayılmaz. Çünkü lafız
her iki durum için de muhtemeldir.
2. Kişi bir
başkasına 'Allah'a yemin ederim' veya 'Allah'a yemin ederek falan işi yapmanı
istiyorum' der ve bununla da kendini kasdederse, bu, yemin sayılır. Çünkü bunun
şer'an bir yemin olduğu bilinmektedir; Bu durumda muhatabın yemin eden kişiyi
-teklif ettiği fiilde haramlıkj veya kerahet sözkonusu değilse- yemininden
kurtarması sünnettir.
Bunun delili, Berâ b.
Âzib'in şu rivayetidir;
Hz. Peygamber bize
yedi şey emretti. Bunlardan biri de bu tür bir yeminin yerine getirilmesidir.
'Allah adına sana
yemin ederim ki,..' veya 'Allah adına istiyorum ki...' şeklinde konuşan kişi bu
sözüyle muhatabının yeminini (onun, yeminin gereğini yapmasını) istiyor veya
yemin yerine muhatabından sadece yardım diliyorsa, o zaman bu yemin sayılmaz;
zira bu sözle kişi ne kendisini kasdetmiştir ne de muhatabına yemin
verdirmiştir. Nitekim bu yüzden 'Allah adına insanlardan birşey istemek
mekruhtur' denilmiştir. Bunun delili de Hz. Peygamber'in şu sözüdür:
Allah'ın vechi ile
ancak cennet istenir.
3. Vaciblerden -namaz, oruç gibi- birini
terketmek veya hırsızlık, adam öldürmek gibi birini yapmak hususunda yemin eden
kişi Allah'a isyan etmiş olur, kendisine kefaret düşer. Çünkü haram olan
şeyleri yapmaya yemin etmek ve o hal üzere kalmak günahtır.
4. Alışveriş gibi birşeyi yapmayacağına yemin
eden kişi, bu hususta başkasına vekalet verirse, vekil de o işi yaparsa,
vekilin yaptığı işten do-layi kendisine kefaret düşmez. Çünkü esas olan, lafzın
delâlet ettiği mânâdır, burada ise kişi kendisi yapmamak üzere yemin etmiştir.
Bu durumda o, başkasının yaptığı fiilden dolayı yemini bozmuş olmaz. Çünkü
fiil, yapana nisbet edilir. Ancak o yemini ederken, mutlak olarak fiilin »
yapılmamasını kasdetmişse, yemininden dönmüş olur.
5. 'Falan kadınla evlenmeyeceğim' diye yemin
eden kişi, vekaletini başkasına vererek nikâh akdi yapmak isterse yemininden
dönmüş sayılır.
Çünkü evlilik sadece
akd'e ıtlak olunmaz; akd'i ve akdin neticelerini de kapsar. Yemin eden kişi
akid fiilini yapmayacağına yemin etse ve bu fiili de yapmasa, fakat akd'in
neticelerini yapsa bundan dolayı yeminini bozmuş olur.
6. İki şeyi
terketmeye yemin eden kişi, bunlardan birini yaptığında yeminini bozmuş
sayılmaz.
Meselâ 'Allah'a yemin
ederim ki ben şu iki elbiseyi giymeyeceğim' veya 'Şu iki kişi ile
konuşmayacağım' dese, sonra elbiselerden birini giyse veya o iki kişiden
biriyle konuşsa yemininde hanis olmaz. Çünkü yemin iki şeyin toplamına
yapılmıştır. Veya kişi 'Allah'a yemin ediyorum ki ben şu elbiseyi giymeyeceğim,
şunu da giymeyeceğim' veya 'Şu kişiyle de konuşmayacağım, şu kişiyle de
konuşmayacağım' dese, elbiselerden birini giymekle veya kişilerden biriyle
konuşmakla yeminini bozmuş olur. Çünkü yemin herbiri için ayrı ayrı
yapılmıştır.
7. Kişi
'Allah'a yemin ederim ki şu iki çöreği yiyeceğim' veya 'Şu iki şahısla
konuşacağım' dese ve onlardan birini yeyip, biriyle de konuşsa yeminini yerine
getirmiş sayılmaz. Yeminin yerine gelmesriçin iki çöreği yemesi ve o iki
kişiyle konuşması gerekir.