Gençlik Ve Sorunları
Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat 04 2021 02:00:00

نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ نَبَاَهُمْ بِالْحَقِّ اِنَّهُمْ فِتْيَةٌ امَنُوا بِرَبِّهِمْ وَزِدْنَاهُمْ هُدًى

Biz sana onların kıssalarını gerçek olarak anlatacağız. Hakikaten onlar, Rablerine iman eden birkaç genç idi. Biz de onların hidayetlerini artırdık. (Kehf, 18/13)

Mensubu bulunduğumuz dinimiz İslâm’ın gayesi: İnsan varlığını dünya ve ahiret saadetine kavuşturmaktır. Bu nedenle Allah’a iman ve itaatten tutun da insan ve hayvanlara varıncaya kadar gösterilen sevgi ve merhamette bu mutlu hedef vardır.

İnsanoğlu en güzel ve en mükemmel biçimde yaratılmıştır:

لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ

Şüphesiz biz insanı en güzel şekilde yarattık. (Tin, 95/4)

Her şeyi onun emrine vermiş, her şey ona hizmet etmeye başlamıştır:

هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ ذَلُولاً فَامْشُوا فِي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِن رِّزْقِهِ وَإِلَيْهِ النُّشُورُ

Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Şu halde yerin sırtlarında dolaşın ve Allah'ın rızkından yiyin. Dönüş ancak O'nadır. (Mülk, 15)      

Genç, Allah’a teslimiyetle madde ve manalarını her çeşit hastalıktan koruyup, temiz yaşantılarını muhafaza ederek gönlünü Allah’a bağlamış, sıhhatli vücutları, yılmayan azimleri ile Allah ve Rasûlü’nün takdirine mazhar olmuş gençler,

Çiftçinin ekip yetiştirdiği mahsulü, gelen yıl için ne kadar lüzumlu ise, fabrikaların depo edilen hammaddesi o fabrika için ne kadar önemli ise, ordunun yedek harp malzemesi ne kadar mühim ise, milletlerin hayatiyetleri ve gelecekleri için de gençlik o kadar mühim ve değerlidir.

Uygarlık kervanına katılarak yaşamaya azimli olan ideal sahibi büyük cemiyetlerde gençlik, memleket hizmetlerinde büyük bir role sahiptir. Bu rol, cemiyetin heyecan mihrakı olmak ve ideal coşkunluğu yaşamaktır.

Denilebilir ki gençlik, bir milletin yarınının yapıcısı ya da yıkıcısıdır.

Gençlik, milletin varlık devamının garantisidir. Bir düşünürün dediği gibi ‘’Gençliği ayakta olmayan cemiyet yataktadır’’. Ayakta olan gençlikten amaç, her türlü olaylar ve durumlar karşısında adaletin yanında yer alan, kalbindeki insanla kafasındaki iz’anı daimi olarak dayanışma halinde bulunduran gençliktir. Yoksa kararsızlık içinde ne yaptığını bilmeden, bilinçsiz, yetersiz, sokaklara dökülen, ideoloji oyuncağı olarak kötü kişi ve zümrelerin kuklası olan gençlik değildir. (S. Savaş Büyükkaragöz, Gençlerde Temel Gelişim –makale- Uluslar arası Terörizm ve Gençlik, M.E.Basımevi, Ank. 1987. s,20)

 

Gençlik geleceğe benzer.

Onda meçhuller, tehlikeler ve ümitler, güzellikler, enerji ve imkanlar gizlidir. Gençliği her cephesi ile tanımak, bütün varlığı ile değerlendirmek ve onları geleceğe çok iyi imkanlarla hazırlamak gerekir. Gençlik hareket, büyüme ve gelişmedir.      

Yeri gelmişken  çocukluktan başlayan sevgi ve merhamete Efendimizden örnek verelim:

Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) (bir gün), Hasan İbnu Ali (r. anhümâ)'yı öpmüş idi. Bu sırada yanında bulunan Akra' İbnu Hâbis, (sanki bunu tuhaf karşıladı ve:) "Benim on tane çocuğum var. Fakat onlardan hiçbirini öpmedim" dedi. Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona bakıp:

مَنْ لا يَرْحَمْ لا يُرْحَمْ

"Merhamet etmeyene merhamet olunmaz" buyurdu." (Buhari, Edep 18, Müslim, Fedail 65 (2318))

Kaldı ki bırakınız insanı diğer canlılar bile yavrularına şefkat gösterirler:

Ebu Saîd (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) buyurdular ki:

"Aziz ve Celil olan Allah semâvat ve arzı yarattığı gün, yüz rahmet yaratmıştır. Bunlardan birini arza indirmiştir. İşte bunun sayesinde bir anne çocuğuna karşı şefkat duyar, hayvanlar, kuşlar birbirlerine şefkat duyarlar. Allah geri kalan doksan dokuz rahmeti, Kıyamet günü için (kendine) saklamıştır. Kıyamet gününde onları bu rahmetle yüze tamamlayacak." (Tirmizi, c.3 s, 364/1989)

Atalay Yörükoğlu’na göre delikanlılık deyimi, gencin içinde bulunduğu coşkunluğu, tedirginliği en iyi biçimde belirtir.

Genç gerek kendisiyle gerek çevresiyle savaş içindedir, öncelikle kendini, kişiliğini arar.

Kimliğine kavuşabilmek için ana-babanın etkisinden kurtulmanın gerekliliğine inanır.

Genç evden kopar çevreye yönelir, spora ilgisi artar, yaşıtlarıyla kaynaşır, kümeleşir.

Ana babasından değişik olma eğiliminin yarattığı boşluğu yeni ilişkilerle doldurmak ister. Arkadaş kümesi içinde, bağlılığa ve dayanışmaya önem verir. Arkadaşlarından ayrı düşmekten korkar.

Gençler yetişkinlerin takdirinden çok arkadaşlarının takdirinden hoşlanır. Ana babanın genç üzerindeki denetim ve yasakları artırması genci daha çok sokağa iter. Kendisini bulma çabası içinde olan güvensiz ve yetersiz bir genç daha atılgan ve becerikli bir arkadaşının egemenliği altına çok çabuk girebilir.

Ana babasıyla ilişkileri sağlıklı gelişen genç kendini bir süre kaptırsa bile geri dönüş yapmasını bilir. (S. Savaş Büyükkaragöz  a.g.e. s.23)

1996’da gençlerin problemleriyle ilgili bir araştırma yapılmış;

Araştırmanın önemli bulguları şunlardır :

13-18 yaş grubundaki gençlerin karşılaştıkları en önemli sorunlar olarak sigara (%55), kötü arkadaşlar edinme (%27), işsizlik (%26), uyuşturucu (%24), alkol kullanımı (% 22), kendine güvensizlik (% 21), ailenin ilgisizliği (%13), okulda başarısız olma (%11), ailenin baskısı (%11),  çevre baskısı (% 10), büyüklerin anlayışsızlığı (% 9), toplumun kız-erkek arkadaşlığına izin vermemesi (% 8.8), gençlere güvenilmemesi (%9), söz hakkı tanınmaması olarak sayılmıştır. 

Ergenlerin okuma alışkanlıklarının oldukça düşük olduğu gözlenmektedir. Her fırsatta kitap okuduklarını belirtenler bütün ergenlerin sadece %17'sini oluştururken ergenlerin %29'u arada bir, %17' si de nadiren kitap okuduklarını söylemektedirler. Hiç kitap okumadıklarını ifade edenlerin oranı ise % 27 gibi oldukça önemli bir düzeydedir. (www.aile.gov.tr/arastirma)

Yapılan bir araştırmaya göre; Türkiye'de alkol kullananların sayısında önemli bir artış olduğu ve uyuşturucu kullananların % 73'ünü de 20 yaşın altındaki gençlerin oluşturduğu bildirilmektedir.

Yine bu araştırmaya göre trafik kazalarının % 60'ı, cinayetlerin % 85'i, tecavüz olaylarının % 50’si, boşanma olaylarının % 80'i alkol kullanımından kaynaklanmaktadır. (Diyanet Avrupa Dergisi, sayı, 35, ‘’Gençliğin Etrafındaki Büyük Tehlike’’ isimli yazı)

Sosyal bilimlerle uğraşan kimselerin yaklaşımlarını hep beraber inceledik. Pek çok noktada kendimizden ya da çocuğumuzdan izler gördük sanırım.

İslam terbiyesi ile yetişen gençlere şöyle bir göz atalım:

Hz. Peygamber, tebliğe başladığı ilk andan itibaren kadın-erkek, genç-ihtiyar, zengin-fakir, hür-köle ayırımı yapmaksızın tüm insanları İslam’a davet etmiştir. Daveti kabul eden insanlar arasında gençlerin çoğunlukta olduğu görülmektedir. 

Mekke’nin nüfuzlu ve refah içinde yaşayan ailelerine mensup gençler, İslam’a; yaşlılar, köleler, fakirler, kimsesiz ve zayıf kimselerin duydukları sempati ve ilgiden daha fazlasını göstermişlerdir. İslam’ı yayma konusunda Hz. Peygamber’e asıl destek ve yardımcı olanlar bu idealist gençlerdir. Nitekim ilk müslümanlardan birkaç kişi, elli yaş civarında, birkaç kişi otuz beş yaşın üzerinde, geri kalan çoğunluk ise otuz yaşın altında bulunuyordu.

Mesela genç yaşta İslam’ı kabul edenlerden Hz. Ali 10, Zeyd b. Hârise 15, Abdullah b. Mes’ud ve Zübeyr b. Avvam 16, Talha b. Ubeydullah, Abdurrahman b. Avf, Erkam b. Ebi’l-Erkam ve Sa’d b. Ebî Vakkas 17, Mus’ab b. Umeyr 18-20, Abdullah b. Ömer 13, Câfer b. Ebî Tâlib 22, Osman b. Huveyris, Osman b. Affan, Ebû Ubeyde ve Hz. Ömer 25-31 arası. Bunların dışında genç yaşta İslam’ı kabul eden pek çok şahıs mevcuttur.

Bunlar arasından İslam’ın Mekke ve Medine dönemlerinde ve Hz. Peygamber’in vefatından sonraki dönemlerde çok önemli fonksiyonlar üstlenen şahsiyetler yetişmiştir. İçlerinden devlet başkanları ve ülkeler fetheden komutanlar çıkmıştır. 

Bu gençlerin faaliyetlerine örnek olmak üzere, Hz. Peygamber’e evini tahsis eden Erkam b.Ebi’l-Erkam’ın İslam’ın ilk yıllarında üstlenmiş olduğu role burada temas etmek istiyorum. Peygamberliğinin ilk yıllarında Hz. Peygamber’in Erkam’ın evindeki (Dârü’l-Erkam) faaliyetlerinin önemli bir merhale teşkil ettiği görülmektedir. Bu ev, tebliğ faaliyeti için son derece elverişli idi. Kâbe haremine dahildi. Safâ tepesinin eteğinde bulunuyordu. Hac ve umre maksadıyla dışarıdan gelenlerle dikkati çekmeden burada temas kurma imkanı vardı. Ayrıca Mekkeli müslümanlar da Erkam’ın evine kolayca gelip gidebiliyorlardı.

Hz. Peygamber burada bir yandan sahâbeye dînî bilgiler öğretiyor, diğer yandan İslam’a davet görevini yerine getiriyordu. Kur’an okunuyor, namaz kılınıyordu.

Bu evdeki faaliyetler sonucu birçok kimse İslam’a girmiştir. Hz. Ömer burada müslüman olanların sonuncusudur.

Dârü’l-Erkam’ın merkez olarak kullanılması, ilk müslümanların İslam’ı kabul tarihlerine bir esas teşkil etmiştir. Nitekim tarihçiler, ilk sahâbîlerin müslüman oluşlarını, "Resulüllah’ın Dârü’l-Erkam’a girmesinden önce-sonra", "Dârü’l-Erkam’da iken" şeklinde  tarihlendirmiştir. 

Hz. Ali’nin gençliğindeki faaliyetleri herkes tarafından bilinmektedir.

Kazandığı kahramanlıklarını 20 ilâ 30 yaşları arasında gerçekleştirmiştir. 

Gençlerin, Mekke döneminde İslam’ın Arap yarımadasının dışında tanınmasında da önemli faaliyetleri olmuştur. 25 yaşlarında iken Habeşistan’a hicret eden Câfer b. Ebî Tâlib’in, İslam’ı savunmak üzere Habeşistan hükümdarının, hıristiyan din adamlarının ve saray erkanının huzurunda yaptığı konuşma, edebî yönden ve muhtevâ açısından tarih kitaplarımızı süslemektedir. 

Dârü’l-Erkam’da iken müslüman olan Mus’ab b. Umeyr, I. Akabe bîatından sonra Hz. Peygamber tarafından Medine’ye öğretmen olarak gönderildi. O sırada 25 yaşlarında bir genç olan Mus’ab b. Umeyr’in faaliyetleri sonucunda pek çok Medineli müslüman oldu. Uhut günü şehit olduğunda üzerini örtecek kefen bulunamamıştı da dizden aşağısı ızhır otu ile örtülmüştü.

Medine döneminde de gençlerin faaliyetleri dikkat çekmektedir.

Burada Zeyd b. Sâbit’in faaliyetlerine temas etmek yerinde olacaktır. Hz. Peygamber tarafından komşu hükümdar, emîr ve Arap kabilelerine gönderilen mektupların çoğu Zeyd b. Sâbit’in kaleminden çıkmıştır. Keza komşu ülkelerden gelen mektupları tercüme etmek ve cevap yazmak için Hz. Peygamber’in emriyle İbranice ve Süryanice öğrenmiştir. İyi bir miras bölüştürücüsü olduğu için savaşlarda ele geçen ganimetlerin taksimine memur edilmiştir. Vahiy katipleri arasında yer almıştır. Hz. Peygamber vefat ettiğinde yaşı 21 civarında idi. Hz. Ebû Bekir döneminde Kur’an-ı Kerim’i cem’eden komisyonun başkanı idi. Bugün elimizde bulunan Kur’an-ı Kerim’i cem’eden komisyonun başkanının bu faaliyeti gerçekleştirdiği sıralarda 22 yaş civarında olması, İslam’ın ilk döneminde gençlerin ne derece büyük rol oynadığını ortaya koymaktadır. 

Hz. Peygamber vahiy katiplerini genellikle gençler arasından seçmiştir. Gençlerin fetvâ vermesine müsaade etmiştir. Gençlerden öğretmenler tayin etmiştir. 

Hz. Peygamber gençleri asla istismar etmemiştir. Onları muhtemel tehlikelerin kucağına atmaktan kaçınmıştır. Onların heyecanını istismar etme cihetine kesinlikle gitmemiştir.  Gençleri çoğu yaşlı sahâbîlerden oluşan ordulara komutan tayin etmiştir. Çoğu savaşlarda sancağı bizzat kendisi gençlere vermiştir. Mesela Tebük seferinde sancağı Zeyd b. Sâbit’e, Bedir’de Hz. Ali’ye, vermiştir. 18 yaşlarında olan Üsâme b. Zeyd’i Suriye’ye gönderdiği orduya komutan tayin etmiştir. 

Hz. Peygamber’in gençlere verdiği önem ve onun döneminde gençlerin gerçekleştirdiği faaliyetlere dair verdiğimiz bu özet bilgilerden sonra, bugün gençlerin ve büyüklerin birbirlerine karşı davranışlarında dikkat etmeleri gereken hususlardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz. 

Gençler, sahabenin Hz. Peygamber’e bağlılığını, onu sevmesini, ona itaati örnek almalıdırlar.

Hz. Peygamber’i sevmeli ve ona itaatin Allah tarafından istenen bir husus olduğunun bilincinde olmalıdırlar. 

Hz. Peygamber’in güvenilirliğini, hakbilir, hakşinas bir şahsiyet oluşunu kendilerine örnek almalıdırlar. Nitekim Hz. Peygamber güvenilir bir şahsiyetti. Gençliğinde, 25 yaşlarında iken Mekke’de sadece "el-Emîn" diye anılıyordu. 

Hz. Peygamber, 20 yaşında iken Hilfü’l-fudûl cemiyetine katılmıştı. Bu suretle Mekke’nin emniyetinin sağlanmasına henüz genç iken katkıda bulunmuştu. Bu hareketiyle haksızlığa karşı olduğunu göstermişti. 

Tarihimiz de genç insanlarımızın başarıları ile doludur:

Osman Gazi, Fatih, Genç Osman, Nene Hatun ve isimsiz pek çok kahraman…

Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek.

Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek.

Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek.

Yürü hala ne diye oyunda oynaştasın

Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.

 

Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden.

Senin de destanını okuyalım ezberden.

Haberin yok gibidir, taşıdığın değerden.

Sen ki, burçlara bayrak olacak kumaştasın.

Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.

Gençler Hz. Peygamber’in çevresine, arkadaşlarına bağlılığını, ashabına olan şefkat ve merhametini, dostluğa verdiği önemi ve doğruluğunu kendilerine rehber edinmelidirler. 

Onun hayatı gençlere, kimliklerini oluşturmada model olarak sunulmalıdır. Bunun için gençler Hz. Peygamber’in hayatıyla ilgili kitapları okumalıdırlar. Gençler aynı zamanda Kuran’ı iyi öğrenmelidirler. 

Hz. Peygamber toplum içinde meydana gelebilecek tefrikaları  önlemeye çalışırdı. Gençler de onun bu vasfını örnek almalı, tefrikaya fırsat vermemeli ve tefrikaya alet olmamalıdırlar. Yetişkinler de gençleri tefrikaya alet etmemelidirler. 

Dinin en iyi gençlikte yaşanacağı bilinmelidir.

Nitekim Hz. Peygamber, kıyamet gününde arşın gölgesi altında mutlu olacaklar arasında, gönlü Allah’a bağlı, severek Allah’a ibadet eden gençleri de saymıştır.

عَنْ اَبِي هُرَيْرَةَ، اَنَّهُ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صعلم) ‏"‏ سَبْعَةٌ يُظِلُّهُمُ اللَّهُ فِي ظِلِّهِ يَوْمَ لاَ ظِلَّ اِلاَّ ظِلُّهُ اِمَامٌ عَادِلٌ وَشَابٌّ نَشَاَ فِي عِبَادَةِ اللَّهِ وَرَجُلٌ قَلْبُهُ مُتَعَلِّقٌ بِالْمَسْجِدِ اِذَا خَرَجَ مِنْهُ حَتَّى يَعُودَ اِلَيْهِ وَرَجُلاَنِ تَحَابَّا فِي اللَّهِ اجْتَمَعَا عَلَى ذَلِكَ وَتَفَرَّقَا عَلَيْهِ وَرَجُلٌ ذَكَرَ اللَّهَ خَالِيًا فَفَاضَتْ عَيْنَاهُ وَرَجُلٌ دَعَتْهُ ذَاتُ حَسَبٍ وَجَمَالٍ فَقَالَ اِنِّي اَخَافُ اللَّهَ وَرَجُلٌ تَصَدَّقَ بِصَدَقَةٍ فَاَخْفَاهَا حَتَّى لاَ تَعْلَمَ شِمَالُهُ مَا تُنْفِقُ يَمِينُهُ ‏"‏ ‏.‏

(4679)- Hz. Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor: "Resulullah (a.s) buyurdular ki:

"Yedi kişi var, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı kıyamet gününde kendi gölgesinde gölgeler:

* Adil imam,

* Allah'a ibadet içinde yetişen genç,

* Tekrar dönünceye kadar kalbi mescide bağlı olan kimse,

* Allah için birbirlerini seven, Allah rızası için biraraya gelip, Allah rızası için ayrılan iki kişi,

* Güzel ve makam sahibi bir kadın tarafından davet edildiği halde: "Ben Allah'tan korkarım" de(yip icabet etmey)en kimse,

* Sağ eliyle verdiğini sol eli görmeyecek kadar gizli bir şekilde sadaka veren kimse,

* Allah'ı tek başına zikrederken gözlerinden yaş boşanan kimse." [Buhârî, Ezân 36, Zekât 16, Rikâk 24, Hudûd 19; Müslim 91, (1031); Muvatta 14, (952, 953)]

Gençlik deyince sadece erkek çocuk akla gelmemelidir.

Gençlerin yarısını genç kızlarımız oluşturur. Kız çocukları bizim değerimizdir. İslam’ı ilk kabul edenler arasında genç kızların ve kadınların önemli mevkii vardır. 

Hz. Peygamber’in İslam kardeşliğine verdiği önem gençlere örnek olmalıdır. 

Gençler Hz. Peygamber’in istişâreye verdiği önemden ders almalıdırlar. Başkalarının, büyüklerin tecrübelerinden, birikimlerinden istifade etmeleri gerekir. Hz. Muhammed, peygamber olduğu halde, başkalarına danışmış, kendisini istişare müessesesinin dışında tutmamıştı. Hatta istişare ona Allah Teâlâ tarafından emredilmiştir. Çünkü herkesin her şeyi bilmesi mümkün değildir. Bazıları, bazı şeyleri daha iyi bilirler. Diğerleri de onların bilgi ve tecrübesinden istifade ederler. 

Hz. Peygamber’in sağlığı korumaya verdiği önem, gençler için bir örnektir. İnsan sağlığına zararlı olan pek çok alışkanlığa, mesela sigara, içki ve kumara, gençlik döneminde alışılır.

Gençler bu konuda dikkatli olmalıdırlar. Büyükler de bu hususlarda gençlere kötü örnek olmamalıdırlar. Eve sürekli sarhoş gelen bir baba, çocuğunu içkinin kucağına düşmekten kurtaramaz. 

Mutlu ve huzurlu bir aile ortamının, gencin ruh ve beden sağlığı açısından önemli olduğu asla unutulmamalıdır. Sağlıklı aile olmadan sağlıklı gençlik olamaz. Bu bakımdan aile yapısı sağlam tutulmalı, aile bireyleri arasındaki olumsuz ilişkiler çocuğa yansıtılmamalıdır. 

Büyükler, gençlere karşı zararlı sonuçlar doğurabilecek, birincisi despot, diğeri de lâubali bir aile büyüğü olmak gibi iki aşırı tutumdan kaçınmalıdırlar.

Yoğun sevgi, genç insanın kendi öz benliğini, öz kimliğini bulmasını güçleştirebilir. Bunun yanında sert tutumlar gençlerin büyüklerden soğumasına; gencin silik, çekingen bir şahsiyet olarak yetişmesine ve daha başka olumsuzluklara yol açabilir. Dolayısıyla baskıcı tavırlar konusunda dikkatli olunmalıdır. 

Gençlik çağı topluma açılma çağıdır.

Arkadaş seçimi genç için çok önemlidir. Arkadaşın yerini aile dolduramaz. Bununla birlikte anne-baba da çocuğuyla arkadaşça, dostça ilişkiler kurmalıdır. Genç, anne-babasını en yakın dost bilmelidir. Gençler genellikle büyüklerin kendilerini anlamadığından, büyükler de gençlerin kendilerini dinlemediğinden şikayet etmektedirler. O halde problem tek taraflı değil, çift taraflıdır. Bu durum da, anlaşmazlıkların temel sebebinin iletişim eksikliği ve kopukluğu olduğunu göstermektedir. 

Aile içinde esas hedef, terbiye metodumuza uygun itaatkar evlat yetiştirmektir.

وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: قال رسولُ اللّه: مَا أكْرَمَ شابٌّ شَيْخاً لِسِنّهِ إلاَّ قَيَّضَ اللّهُ تَعالى لَهُ مَنْ يُكْرِمُهُ عِنْدَ سِنِّهِ .

(3358)- Hz. Enes (r.a) anlatıyor: "Resulullah (a.s)  buyurdular:

"Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşı  sebebiyle ikramda bulunursa, Allah yaşlılığında ona ikram edecek kimseleri mutlaka takdir eder." [Tirmizî, Birr 75, (2023).]

Hiç şüphesiz, saygı ile itaat arasında ilişki mevcuttur. Şu kadar var ki, bunları özdeş hale getirmemek gerekir. İtaat kavramından, doğru-yanlış demeden anne-babanın her dediğine boyun eğmek anlaşılmamalıdır ve gençten de bu istenmemelidir. Çünkü böyle bir itaatin saygı ile ilgisi yoktur. Anne-baba, gençleri robot durumuna  düşürmemelidir. Onlardan böyle bir itaati de beklememelidir. Çünkü bu tür bir davranış, saygıdan ziyade korkunun, silik şahsiyetli ve çekingen olmanın bir ifadesidir. Genç çocuğunun duygularını cesaretle dile getirdiğini gören baba, onu susturma yerine, bundan mutluluk duymalıdır. 

Hz. Peygamber ihtiyarlıktan önce gençliğin kıymetinin bilinmesini istemiştir.

وعن عَمْرِو بْنِ عبسة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: قَالَ رَسُولُ اللّهِ: مَنْ شَابَ شَيْبَةً في الاِسْلاَمِ كَانَتْ لَهُ نُوراً يَوْمَ الْقِيَامَةِ، وَمَنْ رَمَى بِسَهْمٍ في سَبِيلِ اللّهِ فَبَلَغَ الْعَدُوَّ أوْلَمْ يَبْلُغْهُمْ كَانَ لَهُ عِتْقُ رَقَبَةٍ، وَمَنْ أعْتَقَ رَقَبَةً مُؤْمِنَةً كَانَتْ فِدَاءَهُ مِنَ النَّارِ عُضْواً عُضْواً.

(4684)- Amr İbnu Abese (r.a) anlatıyor: "Resulullah (a.s) buyurdular ki:

"Kim Müslüman olduğu halde, saçından bir kıl beyazlarsa, bu, kıyamet günü onun için bir nur olur. Kim Allah yolunda bir ok atarsa, bu düşmana değse  de değmese  de, atan için bir köle azadı yerine geçer. Kim mü'min bir köleyi azad ederse bu onun için cehennemden bir azadlık vesilesi olur: Her bir uzuv için bir uzvu ateşten kurtulur."  [Tirmizî, Fezâilu'l-Cihad, (1634); Nesaî, Cihad 26, (6, 26); Ebu Davud, Itk 14, (3966).]

Halk arasında "gençliğini yaşamak" tabiri çok sık kullanılır.

Gençliğini yaşamak demek, birtakım arzuların peşinde koşmak anlamına gelmemelidir. Elde fırsat varken iyi bir insan, iyi bir müslüman olmanın yolları aranmalıdır. İbadetin yaşı ve sınırı yoktur. Büluğ çağından itibaren herkes mükelleftir. Üstelik ölümün ne zaman geleceği de belli değildir ve sorguya çekileceğini de unutmamalıdır.

عَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ عَنِ النَّبِىِّ (صعلم) قَالَ « لاَ تَزُولُ قَدَمَا ابْنِ آدَمَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنْ عِنْدِ رَبِّهِ حَتَّى يُسْأَلَ عَنْ خَمْسٍ عَنْ عُمْرِهِ فِيمَا أَفْنَاهُ وَعَنْ شَبَابِهِ فِيمَا أَبْلاَهُ وَمَالِهِ مِنْ أَيْنَ اكْتَسَبَهُ وَفِيمَ أَنْفَقَهُ وَمَاذَا عَمِلَ فِيمَا عَلِمَ ».

İbn Mesud (r.a) Rasulullah'ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu söyledi: Ademoğlu şu beş şeyden sorguya çekilmedikçe Rabbinin huzurundan ayrılamaz:

1- Ömrünü nerede geçirdiğinden.

2- Gençliğini nerede tükettiğinden.

3- Malını nerden kazandığından.

4- Nereye harcadığından.

5- İlmiyle nasıl amel ettiğinden. (Tirmizi, Kıyame, 2601)

Hz. Peygamber aile fertlerinin eğitilmesine çok önem vermiştir. O, insanlara, bildiğini anlatacağı ilk kişilerin aile fertleri olduğunu söylemiştir. Kendisine gelen heyetleri "Ailenize dönün ve onlara talimde bulunun" derdi. Aile fertlerini eğitirdi. Hz. Peygamber’in aile fertlerine karşı tutumu gençlere hem teorik açıdan öğretilmeli ve hem de genç bizzat kendisi, bunun uygulanmasına aile içinde tanık olmalıdır. Aile büyükleri gençleri ihmal etmemelidirler. (İbrahim SARIÇAM DAD Nisan 1999 Sayı, 100)

M. Akif Ersoy’un şu mısraları ile bitirmekte yarar var.

Göreceksin ki bu millete fazilet en uzun,

En derin köklere yaslanmada; hem sonra onun,

Bir mübarek suyu var hiç kurumaz: ‘’Din-i Mübin’’

Hadisat etmesin oğlum, seni asla bedbin…

İki üç balta ayırmaz bizi mazimizden,

Ağacın kökleri madem ki derindir cidden.

Bu cihetten, hani hiç yılmasın, oğlum gözünüz,

Sade Garb’ın yalnız ilmine dönsün yüzünüz.

O çocuklarla beraber, gece gündüz didinin;

Giden üç yüz senelik ilmi sık elden edinin.

Fen diyarında sızan namütenahi pınarı,

Hem için, hem getirin yurda o nafi suları.

Aynı menbaları ihya için artık burada,

Kafanız işlesin, oğlum, kanal olsun arada.

                             (M. Akif ERSOY, Safahat, İst. 1975, s.442, 443) 13.05.05 A. Özmen

 



islam ve Hayat,Güncel Vaaz ve Hutbeler