Peygamber Efendimize sevgi
Gönderen Kadir Hatipoglu - Aralık 18 2015 09:56:05

                                                Vaaz Resimleri: w.jpg   İndir

Bir Müslüman, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i nasıl sevmelidir?

            Bu gün bazı kişi ve akımların Peygamberimizin “bizim gibi, herkes gibi bir insan” olduğu konusunu işlerler ve O’nu insanların zihninde bitirmeye, sevgililerini çalmaya çalışırlar.

   Halbuki yaratılış bakımından bir insan ve beşer olsa da Allah katında en değerli olan bir beşer, âlemlerin hürmetine yaratıldığı, âlemlere rahmet olan bir insandır O.

وَمَا اَرْسَلْنَاكَ اِلاَّ رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ

             “Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”[1]

   Zahir, Batın, fiil, söz, amel ve itikad bakımından örnek alınacak tek kişidir O:

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِى رَسُولِ اللهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللهَ وَالْيَوْمَ اْلآخِرَ وَذَكَرَ اللهَ كَثِيرًا

             “Andolsun, Allah’ın Resülünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için her (yönden uyulması gereken) güzel bir örnek vardır.”[2]

   Allah’u Teala’nın sevgisi kendisine ittibaya bağlanan tek insandır:

قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ اللهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ

              “De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[3]

            Bu ayet bile ne kadar mühimdir. Yüce yaratıcımız, Rabbimiz Allahu Teala, kendisini sevdiğini iddia edenlerin, Peygamberimize itaat etmesini şart koşuyor. Ve eğer itaat ederlerse kendisinin de onları seveceğini buyuruyor… Azıcık tefekkür eden Müslümanlara bu ayette bile büyük ders vardır.

   O ve sünneti varken azap inmez:

وَمَا كَانَ اللهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَاَنْتَ فِيهِمْ وَماَ كَانَ اللهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ

             “Oysa sen onların içinde iken Allah onlara azap edecek değildi.”[4]

   Peygamber düşmanları, O’nun sevilmesinden rahatsız olsalar da, O’nu her şeyden çok sevmeyi, Allahu Teala bütün Müslümanlara bir sorumluluk olarak yüklemiştir:

Allah resulunun sevgili Dostları Allahu Teala O’nu Her şeyden Çok Sevmemizi Emrediyor

             Bir insan kalkıp: “Hazreti Muhammed, benim en sevdiğim insanlardan birisi” derse Allahu Teala’nın fasık saydığı günahkârlar kısmına giriyor. Çünkü O’nu sevmemizi, her şeyden çok sevmemizi Allahu Teala emrediyor ve Allahu Teala kendi sevgisi ile O’nun sevgisini yan yana zikrediyor:

قُلْ اِنْ كَانَ اَبَاؤُكُمْ وَاَبْنَاؤُكُمْ وَاِخْوَانُكُمْ وَاَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَاَمْوَالٌ نِاقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا اَحَبَّ اِلَيْكُمْ مِنَ اللهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِى سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُوا حَتَّى يَأْتِىَ اللهُ بِاَمْرِهِ وَاللهُ لاَ يَهْدِى الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ

             “De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticâret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez.”[5]

Sevgili Kardeşlerim Ayete göre Resulüllah Efendimiz bize:

Babamızdan,

Evladımızdan,

Kardeşimizden,

Eşimizden

Akrabalarımızdan,

Malımızdan,

Mülkümüzden,

Evimizden

   Hülasa her şeyden daha sevgili olmalıdır. Eğer böyle değilse; yani bir kişi Allahu Teala’yı ve Resulüllah’ı böyle sevmiyor ise Allah katında fasıklar listesindedir. Fasık: Allah’ın emirlerine aykırı davranan, günahkâr, kötü huylu, kötülük yapmayı alışkanlık hâline getiren kimsedir ve ayetlerde bu vasfa sahip olanlar için tehditler vardır.

Bir hadis-i şerifte aynı konuya temas edilmiştir:

( عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ اعَنْ النَّبِيِّ  قَالَ: ثَلاَثٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ وَجَدَ حَلاَوَةَ الْإِيمَانِ: أَنْ يَكُونَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا سِوَاهُمَا، وَأَنْ يُحِبَّ الْمَرْءَ لاَ يُحِبُّهُ إِلاَّ لِلَّهِ، وَأَنْ يَكْرَهَ أَنْ يَعُودَ فِي الْكُفْرِ كَمَا يَكْرَهُ أَنْ يُقْذَفَ فِي النَّارِ.) [ متفق عليه ]

Enes b. Mâlik'ten -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

"Üç haslet vardır ki, bunlar kimde bulunursa, o kimse îmânın tadını almıştır: Allah'ı ve elçisini, onların dışındaki her şeyden daha çok sevmek, sevdiği kimseyi ancak Allah için sevmek ve ateşe atılmaktan hoşlanmadığı gibi, tekrar küfre geri dönmekten hoşlanmamak."[6]

             Buhari’de geçen başka bir hadiste de

(عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ هِشَامٍ ا قَالَ: كُنَّا مَعَ النَّبِيِّ  وَهُوَ آخِذٌ بِيَدِ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ ا، فَقَالَ لَهُ عُمَرُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ! لَأَنْتَ أَحَبُّ إِلَيَّ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ إِلاَّ مِنْ نَفْسِي. فَقَالَ النَّبِيُّ: لاَ، وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ حَتَّى أَكُونَ أَحَبَّ إِلَيْكَ مِنْ نَفْسِكَ. فَقَالَ لَهُ عُمَرُ: فَإِنَّهُ الْآنَ، وَاللَّهِ لَأَنْتَ أَحَبُّ إِلَيَّ مِنْ نَفْسِي. فَقَالَ النَّبِيُّ: الْآنَ يَا عُمَرُ.) [رواه البخاري]

Abdullah b. Hişam'dan -Allah ondan râzı olsun-  şöyle der: "Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte idik. O sırada Ömer b. el-Hattab'ın -Allah ondan râzı olsun- elini tutmuştu.

Ömer -Allah ondan râzı olsun- ona:

"Ey Allah'ın Rasûlü! Allah'a yemin ederim ki ben, seni nefsimden başka, her şeyden daha çok seviyorum," dedi.

Bunun üzerine Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

"Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, beni kendi canından daha çok sevmedikçe olmaz (tam îmân etmiş olmazsın)."

Bunun üzerine Ömer -Allah ondan râzı olsun- ona:

"Allah'a yemin ederim ki şimdi seni nefsimden daha çok seviyorum." dedi.

Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:

"İşte şimdi oldu ey Ömer." buyurmuş ve Hazreti Ömer’i bile istisna etmemiş, kişinin imanının ancak bu sevgiyle tamam olacağı beyan edilmiştir.

   Hazreti Ömer (Radıyallahu anh) ın bile istisna tutulmadığı bu sevgi, imanın lezzetini tatmanın ve Allah’ın üstte geçen Tevbe 24 ayetindeki vaad ettiği azabından emin olmanın tek yoludur.

              Peygamber Efendimizin ashabının da bu sevgi ile yoğrulduğunu görüyoruz. Ebu Süfyan Müslüman olmadan önce şöyle demiştir:

   “Hiçbir kimsenin başka birini, Muhammed’in ashabının Muhammedi sevdiği gibi sevdiğini görmedim.”[7]

   Allahu Teala O’nu her şeyden çok sevmemizi buyururken, O’na karşı edepsizlik, terbiyesilikten ve O’nu diğer insanlarla bir tutmaktan nehyediyor:

            لاَ تَجْعَلُوا دُعَآءَ الرَّسُولِ بَيْنَكُمْ كَدُعَآءِ بَعْضِكُمْ بَعْضًا

   “Peygamber’i kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın.”[8]

   Bu yüzdendir ki bir Müslüman, Peygamber Efendimiz’den bahsederken “Muhammed şöyle demiş” veya “bu Muhammed’in sözü” gibi ifadeler kullanamaz. İlahi ferman ile yasaklanmıştır. Kullananlar bu yasağı çiğnemektedirler. Her Müslüman O’ndan bahsederken övgü dolu ifadeler kullanmalıdır. Sahabeler “anam babam sana feda olsun, Ey Allah’ın Resulü” derlerdi.   Ayeti Kerime ile O’na salat (dua) edilmesi emredildi:

اِنَّ اللهَ وَمَلَئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِىِّ يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا

   “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.”[9]

             Salatımız: Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Allah’ın mağfireti-rahmeti ve dünya ahiret esenliği O’nun üzerine olsun” veya Aleyhisselam “dünya ahiret esenliği O’nun üzerine olsun” dur… Bu salatların çok derin manaları vardır.

   Ve kimse sesini O’ndan fazla yükseltememelidir:

يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا لاَ تَرْفَعُوآ اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِىِّ وَلاَ تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ وَاَنْتُمْ لاَ تَشْعُرُونَ

   “Ey inananlar! Seslerinizi, Peygamberin sesini bastıracak şekilde yükseltmeyin. Farkına varmadan, işlediklerinizin boşa gitmemesi için, Peygambere birbirinize bağırdığınız gibi yüksek sesle bağırmayın..”[10]

              Bu ayet nazil olunca sahabenin en muttakileri Hazreti Ebubekir ve Ömer (Radıyallahu anhuma) seslerini öyle kısarlardı ki, Resulüllah Efendimiz bazen tekrar sorardı. Allahu Teala onlar hakkında şu ayeti indirdi:

اِنَّ الَّذِينَ يَغُضُّونَ اَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللهِ اُولَئِكَ الَّذِينَ امْتَحَنَ اللهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَى لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظِيمٌ

   “Seslerini Peygamberin yanında kısan kimseler, Allah'ın gönüllerini takva ile sınadığı kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük ecir vardır.”[11]

Muhterem Kardeşlerim

Bir Müslüman en çok Allah’ı seviyor ise, sonrasında Resulüllah gelir. Ancak Resulüllah tam manasıyla sevilmeden, Allah’a ulaşmak imkânsızdır. Çünkü yukarıda geçen ayette belirtildiği gibi Allahu Teala kendisinin sevildiğinin alametini ve kendisinin de kişiyi sevmesini O’na ittibaya bağlamıştır. (Al-i İmran 31)

             Bu sevgi insanı Allah’a ulaştırır. Peygamberin sevgisi ile yanıp tutuşmayanın Allah’a ulaşması imkânsızdır.

              O’nu sevmek de O’na ittibadan geçer. Çünkü seven, sevdiğine itaat edicidir.

            Bu gün herkesin kendi nazarında çok sevdiği bir kişi veya kişiler vardır. Hatta bazısı taparcasına sever.

            Kimisi futbolcuya, kimisi şarkıcıya, kimisi ise bir kadına âşıktır. Bu aşk kişiyi tabii olarak değişik şeylere sevk eder.

            Mesela: Hiç unutmamak, aklından çıkaramamak, onun gibi olmaya çalışmak, sözlerini tekrarlamak, her yerde görmeye çalışmak, onun gibi giyinmek, onun gibi giyineni veya konuşanı gördüğü zaman onu hatırlamak, öl dese ölecek olmak vs.. bu aşırı sevginin bir alametidir.

             İşte bir kişi Kainatın efendisi Hazreti Muhammed Mustafa (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimizi bütün bu geçici aşkların fevkinde sevmez ise, sevgisi kendini de aşmaz ise imanı tamam olmuyor, yani imandan alacağı lezzete ulaşamıyor demektir.

            Şüphesiz ki Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'i sevmenin birtakım belirtileri vardır.

Her soyut şeyin vücudu, var olduğu somut bazı alametlerinden anlaşılabilir; sevgi, şefkat, nefret, korku, iman, aşk vs… Bebeğinin en ufak bir gürültüsünde annesini yatağından fırlatan hâl, şefkatin somutlaşması değil de nedir? Zaten ana demek de şefkatin somutlaşıp, ete kemiğe bürünmesi demek değil midir? Bunun gibi, her soyut şey somut alamet ve işaretlerle arz-ı endam eder, kendini gösterir. Peygamber’e duyulan iştiyak da bazı emare ve işaretlerle kendini belli eder. Bir insanda bu vasıf ve haller varsa o, Peygamber’ini seviyor kanaati bizde hasıl olur. Nedir onlar? İsterseniz maddeler halinde sıralayalım.

1) Rasulullah (s.a.v)’e uymak , O’nun (s.a.v.) sünnetini işlemek, söz ve fiillerine tabi olmak, emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçınmak, güçlük içinde olsun kolaylık içinde olsun, kızmış halinde olsun kızmamış halinde olsun, O ‘nun (s.a.v.) edepleriyle edeplenmektir. Bunun şahidi ise Allahu Teala’nın Kurandaki şu ayetidir:

قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ اللهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ

“Habibim de ki: Eğer ALLAH’ı seviyorsanız bana uyunuz ki; ALLAH da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. ALLAH son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”[12]

2) Rasulullah (s.a.v.) ‘in dindeki emirlerini ve yapılması için teşvik ettiği hususları kendi nefsinin hevasına ve şehevi isteklerine uymasına tercih etmesidir. Allahu Teala buyuruyor ki:

وَالَّذِينَ تَبَوَّؤُ الدَّارَ وَاْلاِيمَانَ مِنْ قَبْلِهِمْ يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ اِلَيْهِمْ وَلاَ يَجِدُونَ فِى صُدُورِهِمْ حَاجَةً مِمَّآ اُوتُوا وَيُؤْثِرُونَ عَلَى اَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَاُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

“Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”[13]

3)Allahın rızasını kulların kızmasına tercih etmektir. Enes bin Malik (r.a.) der ki: Rasulullah (s.a.v.) bana buyurdu ki:

“Ey Yavrucuğum, eğer kalbinde hiçbir kimseye kin ve haset beslemeden gece ve gündüzü geçirmeye muktedir olursan yap. Bundan sonra bana şöyle buyurdu: Ey oğulcağızım, bu benim sünnetimdir. Kim ki benim sünnetimi ihya ederse o kimse beni sevmiş olur. Kim beni severse o cennette benimle beraberdir”[14]

4) O’ nu (s.a.v.) çok hatırlamaktır. Çünkü kim bir şeyi severse onu çok anar.

5) O’ na (s.a.v.) ulaşmayı, kavuşmayı çok arzulamaktır.

“Çünkü her seven sevdiğine kavuşmayı ister.”[15]

6) O’ nu (s.a.v.) çok anmakla beraber, O’ na (s.a.v.) tazim ve hürmet etmek, O’ nu (s.a.v.) zikrederken huşu, hudu içinde bulunmak, O’ nun (s.a.v.) ismini işittiğinde içi sızlamaktır.

7) Rasulullah (s.a.v.) ‘ in sevdiği kimseyi ehli beytinden, kendi soyundan olan kimseleri, ensar ve muhacirlerden O’ nun (s.a.v.) ashabını sevmek ve onlara düşmanlık yapanlara düşman olmak, onlara buğz edenlere ve (kafirlerden) onlara küfredenlere buğz etmektir. Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor:

مَنْ أحَبَّ الْحَسَنَ وَالْحُسَيْنَ فَقَدْ أحَبَّنِي، وَمَنْ أبْغَضَهُمَا فَقَدْ أبْغَضَنِي

"Hasan ve Hüseyin'i kim severse mutlaka beni de sevmiştir. Kim de onlara  buğz etmişse mutlaka bana da buğz etmiştir."[16]

Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ تَسُبُّوا أصْحَابِى؛ فَوَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لَوْ أنَّ أحَداً أنْفَقَ مِثْلَ أُحُدٍ

ذَهَباً مَا بَلَغَ مُدَّ أحَدِهِمْ وَ نَصِيفَهُ

"Ashabıma sebbetmeyin (dil uzatmayın). Nefsim elinde olan Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun (sizden) biri, Uhud dağı kadar altın infak etse, onlardan birinin infak ettiği bir müdd'e hatta yarım müdd'e bedel olmaz."[17]

وَقَالَ رَسُولُ اللّهِ : أصْحَابِى كَالنُّجُومِ بِأيِّهِمُ اقْتَدَيْتُمْ اِهْتَدَيْتُمْ

"Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayeti bulursunuz."[18]

8) Allah (c.c.) ve Allahın Rasulune (s.a.v.) buğz edenlere buğz etmek, Rasulullah ‘a (s.a.v) düşman olanlara düşman olmak, O’ nun (s.a.v.) dininde bidatlar icat edip sünnetine muhalefet edenden uzaklaşmak, Rasulullah ‘ın (s.a.v.) şeriatına muhalif olan herşeyi kendisine ağır gelmektir.

لاَ تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللهِ وَالْيَوْمِ اْلاَخِرِ يُوَآدُّونَ مَنْ حَآدَّ اللهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُوآ اَبَآءَ هُمْ  اَوْ اَبْنَآءَ هُمْ اَوْ اِخْوَانَهُمْ اَوْ عَشِيرَتَهُمْ اُولَئِكَ كَتَبَ فِى قُلُوبِهِمُ اْلاِيمَانَ وَاَيَّدَهُمْ بِرُوحٍ مِنْهُ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِى مِنْ تَحْتِهَا اْلاَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا رَضِىَ اللهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ اُولَئِكَ حِزْبُ اللهِ اَلآ اِنَّ حِزْبَ اللهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

“Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy-sopları olsalar bile, Allah’a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedi kalacakları cennetlere sokacaktır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, Allah’ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”[19]

9) Rasulullah’ ın (s.a.v.) getirmiş olduğu ve onunla insanları hidayete sevkettiği, kendisi de doğru yolu onunla bulduğu ve onun ahlakı ile ahlaklandığı Kuran-ı Kerimi sevmesidir. Hz. Aişe (r.a.) şöyle demiştir:

“Rasulullah’ ın (s.a.v.) ahlakı Kuran ahlakı idi.”

Kuranı Kerimi sevmesi, onu okuması, onunla amel etmesi, onun manasını anlamasını istemesi, Rasulullah’ ın (s.a.v.) sünnetini sevmesi ve emirlerini yerine getirmesi, yasaklarından kaçınması ile olur.

10) Rasulullah’ ın (s.a.v.) ümmetine şefkat ve merhamet etmek, onlara nasihat etmek, onların yararına çalışmak, onların müşkülatlarını gidermektir.

11) Rasulullah’ ı (s.a.v.) sevdiğini söyleyen kimsenin zahid olması (yani, dünyaya metelik vermemesi), fakirliği tercih etmesi, fakirlikle muttasıf olmasıdır.[20]

O halde Kardeşlerim hepimiz sevgimizi gözden geçirelim. Biz O’nu ne kadar seviyoruz? Hayatını ne kadar biliyoruz, O’nu ne kadar tanıyoruz? Kaç tane sözünü biliyoruz? Zahiren batınen O’na e kadar benziyoruz? Ahlakıyla, hal ve hareketleriyle ne kadar ahlaklandık ve hallendik?

Kendimizi bir gözden geçirelim… O’na ve O’nun muhabbetine ulaşmak için hangi vesileleri aradık? Hangi yollara başvurduk?

Kendimizi bir gözden geçirelim… Hangi batıl aşkları O’nun sevgisine perde yaptık?

O’nu sevmekte aşırı gitmek olmaz. O’nun sevgisinde sınır olmaz. O’nu sevmeyenden Allah razı olmaz. Öyle sevin ki, o sevgi sizi Allah’a ulaştırsın. Öyle sevin ki, o sevgi sizi mahşerde buluştursun. Öyle sevin ki, o sevgisi size Kevser’i tattırsın…

الْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ

   “Kişi sevdiği ile beraberdir.”[21]

Bu vaaz Peygambere sevgi konusunda yazılmış çeşitli makalelerden faydalanılarak hazırlanmıştır.

                                                                                                       Kadir HATİPOĞLU  



[1] Enbiya 107

[2] Ahzab 21

[3] Al-i İmran 31

[4] Enfal 33

[5] Tevbe 24

[6] Buhârî, "Kitâbu'l-îmân", "Îmânın tadı babı". Hadis no: 16, 1/60; Müslim, "Kitâbu'l-îmân", "Bu hasletlerle vasıflanan kimse, îmânın tadını bulmuştur",  Hadis no: 43,1/66, lafız Buhârî'ye âittir.

[7] Beyhaki

[8] Nur 63

[9] Ahzab 56

[10] Hucurat 2

[11] Hucurat 3

[12]
islam ve Hayat,Güncel Vaaz ve Hutbeler