MESCİTLER VE NAMAZ KILMA
YERLERİ
Ebu Zerr (r.a.) şöyle anlatır:
Ey Allah'ın Resulü! Yeryüzünde (ibadet için) yapılan ilk mescit hangisidir? diye
sordum. "Mescid-i Haram" buyurdu. Ben: Sonra hangisi? dedim. Allah Resulü: "Mescid-i
Aksa" buyurdu. Ben: Bu iki mescidin kuruluşu arasında ne kadar zaman vardır?
dedim. Allah Resulü: "Kırk sene vardır. Namaz sana nerede yetişirse namazı orada
kıl. İşte orası bir mescittir" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 808
Cabir b. Abdullah Ensari'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Benden evvel hiçbir kimseye verilmedik beş
(şey hep birden) bana verilmiştir: Her Peygamber özellikle kendi kavmine
gönderilirken ben kırmızı siyah bütün insanlara gönderildim. Ganimetler bana
helal edildi, halbuki benden evvel kimseye helal edilmemiştir. Yer (yüzü) bana
temiz, temizlik sebebi ve mescit kılındı. Onun için kim olursa olsun namaz vakti
gelip çatmış ise bulunduğu yerde namazı kılıversin. Önümdeki bir aylık yola
kadar (düşmanlarımın kalbine) korku (salmam) için bana yardım edildi ve bana
şefaat (etme hakkı) verildi."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 810
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Diğer Peygamberlere verilmeyen altı şey bana
verilmek suretiyle üstün kılındım: Bana az sözle çok mana ifade etme gücü
verildi. (Düşmanlarımın kalbine) korku salmam hususunda bana yardım edildi.
Ganimetler bana helal kılındı. Yer (yüzü) bana bir temizlik vasıtası ve bir
mescit kılındı. Tüm insanlığa Peygamber gönderildim. Benimle Peygamberler sona
erdi."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 812
Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlattı:
Allah Resulü (a.s.) Medine'ye geldi ve Medine'nin yüksek tarafında Amr b. Avf
oğullarının bulundukları yerde (yurtta) konakladı. Onların içinde 14 gece kaldı.
Sonra (dayıları olan) Neccar oğullarına haber gönderdi. Onlar da kılıçları
boyunlarında asılı olarak geldiler. Devesi (Kusva) üstünde Allah Resulü (a.s.)
ile terkisinde Ebu Bekr ve çevresinde Neccar oğulları cemaatı (ile beraber yola
çıkışları) hâlâ gözümün önündedir. Nihayet Ebu Eyyûb'un (Halid b. Zeyd Ensari)
bahçesinda devesini çökertti. Allah Resulü (a.s.) nerede namaz vakti girerse
oracıkta namazı kılardı. Bazen davar ağıllarında da namaz kıldığı olurdu. Sonra
kendisi mescidin inşa edilmesini emretti. Neccar oğulları takımına (adam)
gönderip: "Ey Neccar oğulları! Arsanızın değerini bana söyleyin (de karşılığını
ödeyeyim) " buyurdu. Onlar ise: Vallahi olamaz, biz onun (bedel) kıymetini ancak
Allah'tan isteriz, dediler. (O çevrilmiş bahçenin) içinde söyleyeceklerim
vardır: (Bir kere) müşriklerin kabirleri vardı. (Sonra) oyuk ve tümsek,
bakılmamış harap yerler vardı. (Bir de) hurma ağaçları vardı. Allah Resulü
emretti, müşriklerin kabirleri(ndeki kemikleri çıkarılıp başka yere) taşındı.
Sonra (o bakımsız) harap yerler düzeltildi. Sonra hurma ağaçları (diplerinden)
kesildi. Hurma ağaçlarını (direk olarak) mescidin kıble tarafına sıra ile
dizdiler ve kapının yan söğelerini taştan ördüler. Ashap kasideler söyleyerek
taş taşımaya başladılar. Allah Resulü (a.s.) da onlarla birlikte olarak hep
beraber şöyle diyorlardı:
"Ey Allahım! Muhakkak Ahiret hayrından başka hayır (denecek bir şey) yoktur.
Öyle ise Ensar ile Muhacirlere yardım et!"
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 816
Berâe b. Azib (r.a.) şöyle anlattı:
Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber 16 ay Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kıldım.
Nihayet Bakara suresindeki şu ayet nazil oldu: Yüzünü çok kere göğe doğru
çevirdiğini görüyoruz. Şu anda seni arzu ettiğin kıbleye döndüreceğiz. Artık
namazda yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Siz de (ey müminler) nerede
bulunursanız namazda yüzünüzü o yana çevirin. Şüphesiz ki kendilerine kitap
verilenler, bunun, Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah
onların yaptıklarından habersiz değildir.Bu ayet nazil olup Peygamber namazı
tamamladıktan sonra cemaatten biri gitti ve Ensardan namaz kılmakta olan bir
cemaate uğradı. Onlara kıblenin değiştirildiğini söyledi. Bunun üzerine
(namazlarını bozmadan oldukları gibi) yüzlerini Beytullah tarafına döndürdüler.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 818
İbn Ömer (r.a.) şöyle anlattı:
İnsanların Kuba mescidinde sabah namazını kıldıkları sırada kendilerine birisi
geldi ve: Bu gece Allah Resulü'ne vahiy indirilmiş ve Kâbe'ye yönelmesi
emredilmiştir. Artık bundan sonra siz de Kâbe tarafına yöneliniz, dedi. Kuba
halkı da yüzleri Şam'a doğru iken Kâbe tarafına yöneldiler.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 820
Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Ümmü Habibe ile Ümmü Seleme, Habeşistan'da gördükleri, içinde resimler bulunan
bir kiliseden Allah Resulü'ne bahsettiler. Allah Resulü (a.s.): "Onlar içlerinde
iyi bir kimse zuhur edip vefat ettiğinde onun kabri üzerine bir mescit bina
ederler ve bu resimleri yaparlar. İşte onlar Kıyamet gününde Allah katında
yaratılmışların en şerlileridirler" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 822
Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.) bir daha kalkamadığı (vefat ettiği) hastalığında: "Allah,
Yahudi ve Hıristiyanları rahmetinden uzak kılsın! Bunlar Peygamberlerinin
kabirlerini birer mescit edindiler" buyurdu. Hz. Aişe der ki: Bu endişe
olmasaydı Allah Resulü'nün kabri açık bulundurulurdu. Fakat onun da bir mescit
edinilmesinden korkulmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 823
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Allah Yahudileri helak etsin. Çünkü onlar
Peygamberlerinin kabirlerini birer mescit edinmişlerdir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 824
Aişe (r.ah.) şöyle anlattı:
Allah Resulü (a.s.) son hastalığında (çektiği zahmetten dolayı) yanında bulunan
bir abayı (ikide bir) yüzüne örter dururdu. Aba kendisine sıkıntı verdikçe yine
atıp yüzünü açardı. İşte bu halde iken: "Yahudi ve Hıristiyanlara Allah lânet
etsin. Çünkü onlar, Peygamberlerinin kabirlerini (kendilerine) birer mescit
edindiler" buyurdu. Bu sözleri ile onların yaptıklarından (ümmetini)
sakındırıyordu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 826
Hz. Osman b. Affan'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre: Kendisi (Osman b. Affan)
Allah Resulü'nün (a.s.) Mescidini yeniden inşa ettiği zaman halkın dedikoduları
üzerine şöyle dedi: Siz çok söylenmeye başladınız. Halbuki ben Allah Resulü'nün
şöyle buyurduğunu işittim: "Her kim Allah Teala için (ravilerden Bükeyr Bununla
Allah'ın rızasını kastederek dediğini sanıyorum, dedi) bir mescit inşa ederse
Allah Teala da ona Cennette bir ev inşa eder."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 828
Sa'd b. Ebu Vakkas'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Musab b. Sa'd şöyle dedi: (Bir defa) babamın yanında namaz kıldım. Rüku
esnasında diz kapaklarımın önünde iki avucumu birbirine kapattıktan sonra
ellerimi ikisi arasına koydum. Babam bana ellerini diz kapaklarının üzerine koy,
dedi. Sonra diğer bir defa babamın yasakladığı o hareketi tekrar yaptım. Bu
sefer babam ellerime vurdu ve: Biz öyle (ellerimizi birleştirip dizlerimizin
arasına) koymaktan nehyedildik. Ve avuçları diz kapakları üzerine koymakla
emredildik, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 832
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlattı:
Allah Resulü (a.s.) namazda iken biz ona selam verirdik de kendisi bizim
selamımızı alırdı. Necaşi'nin yanından döndüğümüz vakit kendisine (yine namaz
içinde) selam verdik fakat bu sefer selamımızı almadı. Ey Allah'ın Resulü!
Evvelce biz size namaz içinde bulunduğunuz sırada selam verirdik, siz de
selamımıza karşılık verirdiniz, dedik. "Namazda muhakkak bir meşguliyet vardır
(yani namaz başka işe bırakmaz) " buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 837
Zeyd b. Erkam (r.a.) şöyle dedi:
Biz, (ilk zamanlar) namazda konuşurduk. Kişi namazda bulunduğu halde yanındaki
arkadaşına laf atardı. Nihayet Namazlara dikkat edin, özellikle orta namaza; Ve
Allah'a derin bir saygı ve korku içinde el bağlayıp divana durun!ayeti nazil
oldu. Bunun üzerine susmamız emredildi ve konuşmamız yasaklandı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 838
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.) beni bir iş için göndermişti: Sonra ona yolunda yürür halde
yetiştim. (Ravi Kuteybe Namaz kılarken, demiştir). Ve kendisine selam verdim. O
da işaretle selamı aldı. Namazı bitirince beni çağırdı ve: "Biraz önce sen selam
verdin, halbuki ben namaz kılıyordum" buyurdu. O zaman kendisi yüzünü ve
bineğini doğu tarafına yöneltmiş durumdaydı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 839
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Cin taifesinden bir İfrit dün gece namazımı
bozmak için bana ansızın hücum etti. Fakat Allah Teala beni ona karşı
(istediğimi yapmaya) kuvvet ve imkan verdi de hemen onu boğazından yakaladım.
Sabah olunca hepiniz onu göresiniz diye mescidin direklerinden birinin yanı
başına bağlamak istedim. Sonra kardeşim Süleyman'ın şu duasını hatırladım: Ey
Rabbim! Beni bağışla, bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık
ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın.Bunun üzerine Allah onu kovarak
reddetti."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 842
Ebu Katâde'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) kızı Zeynep ile damadı Ebu'l-As b. Rabi'in kız çocuğu
Ümame'yi taşıyarak namaz kılar idi. Doğrulduğu zaman onu taşır, secdeye
vardığında yere koyardı. Ravi Yahya b. Yahya dedi ki: Malik'e, bu hadisi sana
Âmir b. Abdullah mı rivayet etti? diye sordum. Malik: Evet, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 844
Sehl b. Sa'd'dan (r.a.) gelen bir rivayette Sehl şöyle anlatmaktadır:
Minberin hangi ağaçtan yapıldığında ihtilaf eden bir takım kimseler Sehl b.
Sa'd'a gelip ona sordular. Sa'd: "Vallahi ben, onun neden yapıldığını da yapanı
da bilirim. Allah Resulü'nün (a.s.) üzerine oturduğu ilk günde de Allah
Resulü'nü görmüşümdür." Ravi dedi ki: Ben ona ey Ebu Abbas! Bize anlatsana
dedim. Kendisi şöyle dedi: Allah Resulü (Ensar kadınlarından) birine (Ebu Hazım
dedi ki: Sehl o zaman bu kadının ismini söylemiştir.) haber gönderip şöyle
buyurdu: "Marangoz köleni gör de benim için insanlara hitap ettiğim zaman
üzerinde durabileceğim tahtadan bir yer yapsın." Bunun üzerine o zat şu üç
basamağı yaptı. Sonra Allah Resulü minberle ilgili emrini verdi de işte şu yere
konuldu. O, Ğabe'nin ılgın ağacından yapılmıştır. Ben Allah Resulü'nün onun
üstüne çıktığını gördüm. İftitah tekbirini aldı. Arkasındaki insanlar da tekbir
aldılar. Kendisi minber üzerinde bulunduğu halde sonra rükudan başını kaldırdı
ve gerisin geriye giderek indi. Nihayet minberin dibinde secde etti. Sonra
minber üzerine döndü. Namazının sonunu getirinceye kadar böyle yaptı. Sonra
insanlara dönüp şöyle hitap etti: "Ey insanlar! Benim böyle yapışım bana
uyasınız ve namazımın nasıl olduğunu öğrenip anlayasınız diyedir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 847
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) insanı, ellerini kalçasının üzerine koyarak namaz kılmaktan
nehyetmiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 848
Muaykıb (r.a.) şöyle dedi:
Hz. Peygamber (a.s.) mescitte secde yerlerindeki ufacık çakıl taşlarını elle
düzeltmekten bahsetti ve "Eğer bunu muhakkak yapacaksan bari bir defa yap!"
buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 849
Abdullah b. Ömer'in (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) kıble duvarında bir tükürük gördü ve onu kazıdı. Sonra
insanlara döndü ve şöyle buyurdu: "Herhangi biriniz namaz kılarken sakın önüne
doğru tükürmesin. Çünkü namaz kıldığı zaman Allah, yüzünün geldiği taraftadır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 852
Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.), Mescidin kıblesinde bir tükürük gördü ve onu bir taş
parçasıyla kazıdı. Sonra kişiyi sağına yahut önüne tükürmekten nehyetti. Şayet
(zaruret varsa) soluna yahut sol ayağının altına tükürsün, buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 853
Ümmül-Müminin Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber (a.s.) kıble duvarında bir tükürük yahut bir sümük veyahut bir
balgam gördü de onu kazıdı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 854
Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Her biriniz namazda olduğu zaman şüphesiz
Rabbi ile konuşur. O halde (hiç biriniz) ne önüne ne de sağına tükürmesin.
Mecbur kalırsa sol tarafına, ayağının altına tükürsün."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 856
Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Mescitte tükürmek bir günahtır, kefareti ise
o tükürüğü toprağa gömmektir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 857
Enes b. Malik (r.a.) rivayet ettiğine göre, Saîd b. Yezid şöyle anlattı:
Enes b. Malik'e, Allah Resulü (a.s.) ayakkabıları ayağında iken namaz kılar
mıydı? Diye sordum. O, evet cevabı verdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 862
MESCİTLER VE NAMAZ KILMA YERLERİ
Müminlerin annesi Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
(Bir defa) Hz. Peygamber (a.s.), üstünde damgalar bulunan bir aba içinde namaz
kıldı ve arkasından: "Şunun damgaları (resimleri ve şekilleri) beni meşgul etti.
Binaenaleyh bunu Ebu Cehm'e götürün de bana onun Enbicanîsini (süssüz ve
desensiz elbisesini) getirin" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 863
Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Akşam yemeği hazırlanmışken namaz için de
kamet edildiğinde evvela yemeğe başlayınız."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 866
İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Herhangi birinizin yemeği konulup, namaz
için de kamet edildiğinde yemeğe başlayınız. Sakın yemeği bitirinceye kadar
acele etmeyiniz."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 868
İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.), Hayber gazvesinde: "Şu yeşillikten yani sarımsaktan her kim
yediyse mescitlere gelmesin" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 870
Enes (r.a.) şöyle anlattı:
Enes'e, sarımsaktan soruldu da o, şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.): "Her kim şu
yeşillikten yedi ise bize yaklaşmasın ve bizimle beraber namaz kılmasın"
buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 872
Cabir (r.a.) şöyle dedi:
Allah Resulü (a.s.), soğan ve pırasa yemeyi yasaklamıştı. Bir yerde mecbur
kaldık ve biz de bunlardan yedik. Bunun üzerine Allah Resulü: "Her kim şu koku
yayan yeşillikten yediyse mescidimize yaklaşmasın. Çünkü melekler de insanların
eziyet çektikleri seylerden eziyet çekerler" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 874
Ömer b. Hattab (r.a.) dedi ki:
Ben Allah Resulü'ne kelâle hususundaki müracaatım kadar hiçbir şeyde müracaat
etmiş değilim. Hiçbir şey hususunda bana kelâlede olduğu kadar haşin davranmadı.
Nihayet parmağıyle göğsüme dürttü ve: "Ey Ömer! Nisa suresinin sonundaki
ayetu's-sayf (yazın nazil olan ayet) sana kâfi gelmiyor mu?" buyurdu. Ve ben
eğer yaşarsam, kelâle hususunda Kur'an'ı okuyanların ve okumayanların
hükmedeceği bir hükümle hükmedeceğim. Ömer bundan sonra şöyle dedi: "Ey Allahım!
Yer yüzünün (mıntıkaların) emîrleri üzerine seni şahit yapıyorum. Ben o emîrleri
o memleketler halkı üzerine ancak onlara adalet etsinler, halka dinlerini ve
Peygamberlerinin sünnetini öğretsinler, ganimetlerini aralarında taksim etsinler
ve onların işlerinden kendilerine problemli gelen şeyleri bana arzetsinler diye
göndermişimdir. Sonra siz ey insanlar! İki habisten başka bir şey görmediğim iki
bitkiyi, şu soğan ve sarmısağı yiyorsunuz. Yemin olsun ben. Allah Resulü'nü
gördüm ki mescit dahilinde bir kimseden onların kokusunu duyduğu zaman onun
çıkarılmasını emrederdi de o şahıs derhal Baki tarafına çıkarılırdı. Benaenaleyh
soğan ile sarmısağı her kim yiyecekse onların kokularının kuvvetini pişirmek
suretiyle kırsın."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 879
Abdullah b. Buhayne (r.a.) şöyle dedi:
Allah Resulü (a.s.), namazların birinden bize iki rekâtını kıldırdı. Sonra
(birinci teşehhüd için) oturmadan kalktı. Cemaat de (ona uyarak) kendisi ile
beraber ayağa kalktı. Namazını tamamladığı zaman biz selam vermesini beklerken
selam vermeden evvel tekbir aldı. Ve oturduğu halde (yanılmaktan dolayı) iki
secde yaptı, sonra selam verdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 885
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle dedi:
Allah Resulü (a.s.), bize namaz kıldırdı. (İbn Mesûd'dan rivayet eden Alkame'nin
ravisi İbrahim Namazı ya artırdı yahut da eksiltti, dedi). Allah Resulü selam
verince ona: Ey Allah'ın Resulü! Namaz hakkında yeniden bir şey mi (vahiy mi)
geldi? denildi. "Neden sordun?" buyurdu. Şöyle, şöyle kıldınız da ondan,
dediler. Bunun üzerine (Allah Resulü hemen teşehhüd vaziyetini almak üzere) iki
bacağını kıvırdı ve kıbleye karşı yönelip iki secde etti. Sonra selam verdi.
Sonra yüzünü bize döndürdü ve şöyle buyurdu: "Namaz hakkında yeniden bir şey
(vahiy) gelmiş olsaydı muhakkak bunu size (önceden) haber verirdim. Fakat ben de
ancak sizin gibi bir insanım. Siz unuttuğunuz gibi ben de unuturum. (Bir şeyi)
unuttuğum zaman bana hatırlatınız. İçinizden biri namazından şüphe edecek olursa
doğru olmaya daha yakın olan ihtimali seçsin (doğrudur diye verdiği karara
yönelsin) de namazını onun üzerine tamamlasın. Sonra da iki kere secde yapsın."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 889
Ebu Hureyre (r.a.) der ki:
Allah Resulü (a.s.) bir defasında bize öğleden sonraki namazlardan birini, ya
öğleyi, ya ikindiyi kıldırırken iki rekâtte selam verdi. Sonra mescidin kıble
tarafında bulunan bir hurma gövdesine geldi ve ona öfkeli olarak dayandı.
Cemaatin içinde Ebu Bekr ve Ömer de bulunmaktaydı. Bunlar çekinerek bir şey
söylemediler. İnsanların acele çıkmak isteyenleri dışarı çıkıp (kendi
kendilerine) namaz kısaldı, dediler. Zül-Yedeyn ayağa kalktı ve: Ey Allah'ın
Resulü! Namaz kısaldı mı yoksa sen mi unuttun? dedi. Peygamber, sağa sola bakıp:
"Zül-Yedeyn ne söylüyor?" buyurdu. Doğru söyledi, iki rekâtten başka kılmadınız,
dediler. Bunun üzerine Allah Resulü iki rekât daha kıldırdı ve selam verdi.
Sonra tekbir alıp secdeye vardı, sonra tekbir alıp başını secdeden kaldırdı.
Sonra tekrar tekbir alıp secdeye vardı. Sonra tekbir alıp başını secdeden
kaldırdı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 896
İbn Ömer (r.a.) şöyle anlattı:
Hz. Peygamber (a.s.), Kur'an okurdu. Bazen içinde secde ayeti bulunan bir sureyi
okurdu da hemen secde ederdi. Biz de ona uyarak secde ederdik. O kadar
(kalabalık ve sıkışık bir halde secde ederdik) ki, bazılarımız alnını koymak
için yer bulamazdı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 900
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatır:
Pegamber (a.s.), Mekke'de iken, "Necm" suresini okudu ve bu surede secde etti.
Onunla beraber olanlar da secde ettiler. Yalnız bir ihtiyar kişi bir avuç çakıl
veya toprak alıp onu anlına götürdü ve: Bu bana yeter, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 902
Zeyd b. Sabit'in (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre:
Atâ b. Yesar Zeyd b. Sabit'e (r.a.) imamla beraber namaz kılan için kıraatin
hükmünü sordu? Zeyd b. Sabit (r.a.): "İmamla beraber kılınan hiç bir namazda
kıraat yoktur" dedi. Allah Resulü'nün (a.s.) huzurunda "ve'n-necmi iza heva"
suresini okuduğunu ve secde etmediğini de söyledi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 903
Ebu Hureyre'den (r.a.) Ebu Seleme b. Abdurrahman'ın (r.a.) rivayet ettiğine
göre:
Ebu Hureyre onlara, "ize's-semau inşekkat" suresini okudu ve onda secdeye vardı.
Secdeyi yaptıktan sonra Allah Resulü'nün (a.s.) bu surede secde ettiğini onlara
haber verdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 904
İbn Abbas (r.a.) şöyle dedi:
Allah Resulü'nün (a.s.) namazının bittiğini (sonrasında getirilen) tekbirden
anlardık.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 917
Aişe (r.ah.) şöyle dedi:
Medine'deki Yahudilerin yaşlı kadınlarından ikisi bana geldiler. (Konuşurken:)
Kabirlerde olanlar kabirlerinde azap görürler, dediler. Ben onların bu sözlerini
yalanladım. Onları tasdik etmek için evet demeye gönlüm razı olmadı. Ardından
çıkıp gittiler. Derken Allah Resulü yanıma geldi. Ben de ona: Ey Allah'ın
Resulü! Medine Yahudilerinin yaşlı kadınlarından ikisi benim yanıma geldiler ve
kabir ahalisine kabirlerinde muhakkak azabedilir, dediler dedim. Bunun üzerine
Allah Resulü: "O kadınlar doğru söylemişlerdir. Onlar kabirlerinde öyle bir azap
görürler ki o azabı konuşamayan hayvanlar bile işitir" buyurdu. Aişe: Artık
bundan sonra Allah Resulü'nü her namazda kabir azabından (Allah'a) sığınırken
görmüşümdür, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 922
Müminlerin annesi Aişe (r.ah.) şöyle dedi:
Allah Resulü'nün (a.s.) namazı içinde iken Deccal fitnesinden Allah'a
sığındığını işittim.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 923
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Sizden herhangi biriniz teşehhüd yaptığı
zaman şu dört şeyden Allah'a sığınsın ve şöyle desin: Ey Allahım! Cehennem
azabından, kabir azabından, hayat ve ölüm fitnelerinden ve Mesih Deccal
fitnesinin şerrinden ancak sana sığınıyorum."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 924
Hz. Peygamber'in eşi Aişe (r.ah.) şöyle haber verdi:
Hz. Peygamber (a.s.), namaz (ın sonun) da: "Ey Allahım! Ben kabir azabından sana
sığınırım. Mesih Deccal'in fitnesinden sana sığınırım. Hayat ve ölüm
fitnelerinden sana sığınırım. Ey Allahım! Ben günahtan ve borçlanmaktan sana
sığınırım" diye dua ederdi. Biri kendisine: Ey Allah'ın Resulü! Borçtan ne de
çok sığınıyorsun! dedi. Bunun üzerine: "İnsan borçlandığı vakit söz söyler de
yalan uydurur, söz verir de sözünde durmaz" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 925
Muğire b. Şu'be (r.a.) mevlası Verrad'dan rivayetle şöyle anlatır: Muğire b.
Şu'be Muaviye'ye,
Allah Resulü'nün (a.s.), namazı bitirip selam verdiği zaman şunu söylediğini
yazdı: "Yegâne olan Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Onun hiçbir benzeri
yoktur. Mülk onundur. Hamd, ona aittir. Her şeye kudreti yeten odur. Allahım,
senin verdiğine mani olabilecek hiç kimse yok. Vermediğine verebilecek de hiç
kimse yok. Baht ve servet sahibinin baht ve serveti senin lütuf ve ihsanın
yerine geçip de kendisine fayda veremez."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 933
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Muhacirlerin fakirleri Allah Resulü (a.s.)'a geldiler ve "Ey Allah'ın Resulü,
çok mal sahibleri yüksek dereceleri ve devamlı nimetleri alıp gittiler,"
dediler. Allah Resulü: "Bu nasıl olur?" buyurdu. Cevaben: Bizim namazımız gibi
namaz kılarlar, bizim orucumuz gibi oruç tutarlar. Halbuki onlar sadaka da
verirler (oysa) biz veremiyoruz, köle de azat ederler (oysa) biz edemiyoruz,
dediler. Bunun üzerine Allah Resulü: "Size bir şey öğreteyim mi, ki onu yapmakla
sizi geçip geride bırakmış olanlara yetişirsiniz, sizden sonraya kalanları da
geçersiniz. Sizin gibi yapanlar müstesna hiçbir kimse de sizden daha üstün
olamaz!" buyurdu. Evet, öğretiniz ey Allah'ın Resulü! dediler. "Her namazdan
sonra otuzüç kere Subhanellah, Allahu Ekber ve Elhamdu lillah deyiniz" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 936
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle dedi:
Allah Resulü (a.s.) namaz başlangıçlarında iftitah tekbiri aldığı zaman okumaya
başlamadan evvel biraz susardı. Dedim ki: Ey Allah'ın Resulü! Anam, babam sana
kurban olsun. Tekbir ile kıraat arasındaki şu sükutunu, orada ne dediğini bana
haber verirmisin? O, "Şöyle derim" buyurdu: "Allahım! Beni günahlarımdan doğu
ile batı arasını açtığın kadar uzak tut. Allahım! Beyaz kumaş kirden, pastan
nasıl temizlenirse beni günahlarımdan öyle temizle. Allahım! (Geçmiş)
günahlarımdan da beni kar ile, su ile ve dolu ile tertemiz yıka!"
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 940
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Namaz için kamet getirildiği zaman namaza
koşa koşa gelmeyip, sakin bir şekilde yürüye yürüye geliniz. Namazın
yetiştiğiniz kadarını (imamla beraber) kılınız, kaçırdığınız kısmını da kendiniz
tamamlayınız."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 944
Ebu Katâde (r.a.) şöyle dedi:
Biz Allah Resulü (a.s.) ile birlikte namazda iken o, konuşma ve haykırışma
sesleri duydu. (Namazı kıldırdıktan sonra:) "Ne oluyorsunuz?" diye sordu. Namaza
yetişmek için acele ettik, dediler. Buyurdu ki: " (Hayır) öyle yapmayınız.
Namaza geldiğinizde sekinetten ayrılmayınız (ağır ağır geliniz). Namazın
yetiştiğiniz kadarını (imam ile beraber) kılınız, kaçırdığınız kısmını da siz
tamamlayınız."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 948
Ebu Katâde'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Namaz için kamet getirildiğinde beni
görmedikçe ayağa kalkmayınız."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 949
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle dedi:
(Bir defasında) namaz için kamet getirildi. Biz de Allah Resulü (a.s.) bizim
yanımıza çıkmadan önce kalktık ve safları düzelttik. Sonra Allah Resulü geldi,
nihayet namaz kılacağı yerde durunca tekbir almadan evvel (yıkanması lazım
geldiğini) hatırladı. Hemen yerinden ayrıldı ve bize: "Yerinizde durun!" dedi.
Biz, Allah Resulü yıkanmış ve başından su damlar olduğu halde tekrar bize
gelinceye kadar kendisini ayakta bekledik. Sonra tekbir aldı ve bize namaz
kıldırdı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 950
Cabir b. Semure (r.a.) şöyle anlatır:
"Bilâl (vakit girince) ezanı okur, Hz. Peygamber (a.s.) çıkıncaya kadar kamet
getirmezdi. Onun çıktığını görünce kamet getirirdi."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 953
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Her kim namazın bir rekâtına yetişirse o
namaza yetişmiş olur."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 954
Ebu Mesûd'un (r.a.) duyduğuna göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Cebrail indi ve bana imam oldu. Ben de
onunla beraber namaz kıldım. Sonra onunla birlikte namaz kıldım. Sonra onunla
birlikte namaz kıldım. Sonra onunla birlikte namaz kıldım. Sonra onunla birlikte
namaz kıldım." Bunu söylerken Allah Resulü (a.s.) beş (vakit) namazı
parmaklarıyla sayıyordu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 959
Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber (a.s.), güneş (ışığı) hücremde tırmanırken ve henüz gölge
(hücremin doğu duvarına) dönmeden ikindiyi kılar idi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 961
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Sıcak şiddetlendiği vakitte namazı serinliğe
bırakınız. Çünkü sıcağın şiddeti Cehennemin kaynamasındandır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 972
Ebu Zerr (r.a.) şöyle dedi:
Allah Resulü'nün müezzini öğle namazı ezanını okumağa davrandı. Bunun üzerine
Peygamber (a.s.): "Serinliğe bırak, serinliğe bırak!" buyurdu. Yahut "serinliği
bekle, serinliği bekle" buyurdu. Arkasından şöyle dedi: "Şüphesiz sıcağın
şiddeti Cehennemin kaynamasındandır. Sıcak şiddetlendiği zaman namazı serinliğe
bırakınız."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 976
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Cehennem ateşi Rabbine şikâyette bulundu: Ey
Rabbim! Ben kendimi yiyorum (izin ver!), dedi. Yüce Allah da iki defa nefes
almasına izin verdi. Nefesin biri kışın, diğeri yazın. Karşılaşmış olduğununuz
çok şiddetli sıcak ile sizi en çok üşüten Zemheri soğuğu işte budur."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 977
Enes b. Malik (r.a.) şöyle dedi:
Sıcağın şiddetli vaktinde Allah Resulü (a.s.) ile birlikte namaz kılardık da
herhangi birimiz sıcaktan alnını yere koyamadığı zamanlarda elbisesini yayar ve
üzerine secde ederdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 983
Enes b. Malik (r.a.) şöyle dedi:
Allah Resulü (a.s.), güneş henüz yüksek ve dipdiri iken ikindi namazını
kıldırırdı. (Namazdan sonra) Avali'ye giden insan, Avali'ye varırdı da güneş
hâlâ yüksek bulunurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 984
Enes b. Malik'in şöyle dediğini Ebu Umame anlatıyor:
Kendisi öğle namazından çıktıktan sonra Enes b. Malik'in Basra'daki mescidin
yanında bulunan evinde huzuruna girdi. Şöyle dedi:Yanına girdiğimiz zaman bize:
İkindiyi kıldınız mı? diye sordu. Biz de kendisine: Şu saatte öğlen namazından
çıktık, dedik. İkindiyi kılınız dedi. Kalktık ve ikindi namazını kıldık. Namazı
bitirdikten sonra şöyle dedi: Allah Resulü'nden (a.s.) işittim. buyuruyordu ki:
"Bu, münafık namazıdır. Oturur güneşi gözetler, güneş şeytanın iki boynuzu
arasında olduğu zaman, kalkar namazı kuşun gagalaması gibi süratle dört rekât
kılar. Kıldığı bu namaz içinde Allah'ı ancak pek az zikreder."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 987
Rafi' b. Hadîc (r.a.) şöyle dedi:
Biz, Allah Resulü (a.s.) ile beraber ikindi namazını kılardık. Sonra deve
boğazlanır. (Takribi) on parçaya bölünür, sonra pişirilirdi de güneşin
batmasından önce pişmiş et yerdik.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 990
Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "İkindi namazını kaçıran kimse sanki ehlini
de malını da elinden kaçırmış (kaybetmiş) gibidir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 991
Hz. Ali (r.a.) şöyle dedi:
Hendek (Ahzap) günü olduğu zaman Allah Resulü (a.s.) buyurdu ki: "Allah onların
kabirlerini ve evlerini ateş doldursun. Zira onlar ta güneş batıncaya kadar bizi
hapsettiler ve orta namazını kılmaktan bizi alıkoydular."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 993
Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) anlattığına göre:
Hendek harbi günü (gün battıktan sonra) Ömer b. Hattab gelip Kureyş kâfirlerine
ağır sözler söylemeye başladı ve: Ey Allah'ın Resulü! İkindiyi az daha gün
batmadan kılamayacaktım, dedi. Allah Resulü (a.s.): "Vallahi onu ben de
kılamadım" buyurdu. Bunun üzerine kalktık Buthan vadisine indik. Orada Allah
Resulü abdest aldı, biz de abdest aldık. Arkasından gün battıktan sonra Allah
Resulü ikindiyi sonra onun arkasından da akşamı kıldırdı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1000
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Hadis: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: " (Her gün) bir kısım melekler
geceleyin, diğer bir kısım melek de gündüzleyin birbirlerinin peşi sıra size
gelir içinizde kalırlar. Bunlar sabah ile ikindi namazlarında buluştuktan sonra
(evvelce) içinizde kalmış olanlar semaya yükselirler. Yüce Allah namaz kılmış
kullarının hallerini en iyi bilen iken (yine) o meleklere: Kullarımı ne halde
bıraktınız? diye sorar. Onlar da: Onları namaz kılarlarken bıraktık. Nitekim
namaz kılarlarken bulmuştuk, cevabını verirler."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1001
Cerir b. Abdullah (r.a.) şöyle dedi:
Bir gece Allah Resulü'nün (a.s.) yanında oturuyorduk. (Ayın ondördü idi). Allah
Resulü aya baktı ve şöyle buyurdu: "Şu ayı nasıl birbirinize gösterebilmek için
sıkışıp üst üste yığılmanıza gerek kalmaksızın hiç zahmetsizce görüyorsanız,
Rabbinizi de öylece göreceksiniz. Artık güneşin doğmasından da, batmasından da
evvelki namazların hiçbirini geçirmemek elinizden gelirse ona çalışınız."
Bunlarla ikindi ve sabah namazlarını kasteder. Sonra Cerir şu ayeti okudu: Bunun
için onların atıp tutmalarını, sabırla karşıla, güneşin doğmasından önce Rabbini
yücelterek ibadetini yap, batmasından önce de; gecenin başladığı zamanla
gündüzün iki ucunda da ibadet et ki, gönül rahatlığına eresin.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1002
Ebu Musa'nın (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) "Her kim iki serinlik namazını (sabah ve ikindi namazlarını)
kılarsa Cennete girecektir" buyurmaktadır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1005
Seleme b. Ekva'nın (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.), akşam namazını güneş battığı yani perdenin arkasına
çekildiği zaman kılar idi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1006
Rafi' b. Hadîc (r.a.) şöyle dedi:
Biz akşam namazını Hz. Peygamber (a.s.) ile birlikte kılardık da her birimiz
namazdan çıktığında attığı okun nereye düştüğünü muhakkak görürdü.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1007
Hz. Peygamber'in zevcesi Aişe (r.ah.) şöyle anlattı:
Allah Resulü (a.s.) bir gece yatsı namazını geç vakte kadar bıraktı. Bu, gecenin
karanlığında kılındığı için atame (karanlık) namazı denilen namazdır. Allah
Resulü o gece hücresinden erken çıkmadı. Nihayet Ömer b. Hattab (Buradaki)
kadınlar ve çocuklar uyuya kaldılar dedi. Bunun üzerine Allah Resulü dışarıya
çıkıp yanlarına vardığı zaman mescitte bulunanlara: "Şimdi yeryüzünde sizden
başka bu namazı bekleyen hiç kimse yoktur" buyurdu. Bu (dediğim) İslâm henüz
insanlar arasında yayılmadan evvel idi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1008
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlattı:
Bir gece mescitte yatsı namazını kıldırması için Allah Resulü'nü (a.s.) bekleyip
kaldık. Sonra gecenin üçte biri yahut daha sonrası geçtiği vakit yanımıza geldi.
Kendisini ailesi ile ilgili bir şey mi meşgul etti, yahut bunun dışında bir
sebep mi bilmiyoruz. Yanımıza çıktığı zaman: "Siz bir namaz için bekliyorsunuz
ki sizden başka hiçbir din ehli onu beklemiyor. Eğer ümmetime ağır gelmeseydi
onlara muhakkak bu saatte kıldırır idim" buyurdu. Sonra muezzine emretti. Oda
namaz için kamet etti ve Allah Resulü namazı kıldırdı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1010
Enes (r.a.) Sabit'ten rivayetle şöyle dedi:
Enes'e Allah Resulü'nün mührünü sordular, Enes de: Allah Resulü (a.s.) bir gece
yatsı namazını gecenin yarısına kadar yahut nerde ise yarısının geçmesine kadar
geri bıraktı. Sonra geldi ve: " (Bu saatte) insanlar namaz kılmışlar ve
uyumuşlardır. Siz ise namazı beklemekte olduğunuz müddetçe bir namaz içinde
bulunmaktasınız" buyurdu. Enes dedi ki: Gümüşten yüzüğünün (mührünün) parıltısı
hâlâ gözümün önündedir. Enes bunu söylerken sol elinin küçük parmağını
kaldırarak Peygamber'in yüzüğünün orada bulunduğunu işaret etti.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1012
Ebu Musa (r.a.) şöyle dedi:
Ben ve gemide benimle beraber (Medine'ye) gelenler Bakii Buthan'a inmiştik.
Allah Resulü'de (a.s.) Medine'de idi. Her gece yatsı namazı vaktinde Allah
Resulü'nün huzuruna bizimkilerden beş on kişi nöbet ile giderlerdi. Ebu Musa
devamla: Arkadaşlarımla ben Allah Resulü'nü kendilerinin bir işiyle biraz meşgul
bulduk. Ondan dolayı da namazı gecenin yarısı oluncaya kadar geciktirdi. Sonra
Allah Resulü çıktı ve cemaate namazı kıldırdı. Namaz kıldırdıktan sonra orada
hazır olanlara: " (Gitmeğe) acele etmeyiniz. Sizlere müjdem var! İnsanlar içinde
sizden başka bu saatte namaz kılan hiçbir kimsenin bulunmaması Allah'ın size
(hass olan) nimetlerindendir." Yahut da "bu saatte sizden başka namaz kılmış
kimse yoktur" buyurdu. (Ravi, bu iki sözün hangisini buyurduğunu kestiremiyoruz
dedi). Yine Ebu Musa diyor ki: Bunun üzerine Allah Resulü'nden bunu işittiğimize
sevinerek yerimize döndük.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1014
İbn Abbas (r.a.) şöyle anlattı:
Allah'ın Peygamberi bir gece yatsı namazını geciktirdi. O kadar ki mescitteki
insanlar uyudular da uyandılar. Tekrar uyudular, tekrar uyandılar. Bunun üzerine
Ömer b. Hattab kalktı (Mescitten Peygamber'in evine doğru) salate (namaza)! diye
yüksekçe seslendi. Atâ'nın anlattığına göre, İbn Abbas şöyle dedi: Allah'ın
Peygamberi çıktı. Başından su damladığı ve başına elini koyduğu halde (gelişi)
hâlâ gözümün önündedir. Gelmesini muteakip buyurdu ki: "Ümmetime meşakkat
yüklemek olmasaydı namazı böyle kılmalarını emrederdim." Ravi der ki: Atâ'dan
Peygamber'in elini başı üzerine koyuş şeklini İbn Abbas'ın kendisine haber
verdiği gibi tarif etmesini istedim. Atâ parmaklarını biraz ayırdıktan sonra
parmak uçlarını tepesi üzerine koydu. Sonra bitiştirdi ve başının üzerinde
gezdirip ta baş parmağı yüz cihetinden kulak yumuşağına değinceye kadar yukardan
aşağı sakalının kenarına doğru indirdi. Bunu böylece tekrar tekrar yaparken
yavaş yapmadığı gibi acele de etmiyordu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1015
Aişe (r.ah.) dan:
Mümin kadınlar Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber sabah namazını kılarlar sonra
örtüleri ile bürünerek dönerlerdi. (Henüz ortalık ağarmamış ve kendileri iyice
örtünmüş oldukları için) onları kimse tanıyamazdı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1020
Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) şöyle söylediğini
Muhammed b. Amr b. Hasan b. Ali anlatmaktadır: Haccac Medine'ye geldiğinde Cabir
b. Abdullah'a (namaz vakitlerini) sorduk. O da şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.),
öğleni (zevalden sonra) gündüzün sıcağında, ikindiyi henüz güneş tertemiz iken,
akşamı güneş battığında, yatsıyı bazen geç kıldırır, bazen erken kıldırırdı.
Cemaatı toplanmış bulduğunda acele eder erken kıldırır, insanların ağır davranıp
toplanamadıklarını gördüğü zaman namazı geciktirerek kıldırırdı. Sabah namazını
ise onlar yahut Peygamber (a.s.) karanlıkta kıldırırlardı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1023
Seyyar b.. Selame (r.a)
Ebu Berze'ye Allah Resulü'nün namazını sormuştu. Ebu Berze dedi ki: Allah
Resulü, yatsı namazını bazen gecenin yarısına kadar geciktirmekte bir sakınca
görmezdi. Bu namazdan önce uyumayı ve ondan sonra da oturup konuşmayı sevmezdi.
Şu'be der ki: Sonra bir zaman geçince Seyyar'a kavuştum ve kendisine bu hadisi
tekrar sorduğumda şöyle dedi: Allah Resulü öğlen namazını güneş ortadan biraz
meylettiği zaman kıldırırdı. İkindiyi de (öyle bir saatte kıldırırdı ki) insan
(namazdan sonra Mescitten) Medine'nin en uzak yerine giderdi de güneş henüz
dipdiri bulunurdu. Ravi (Ebu'l-Minhal Seyyar b. Selame) akşam namazı hakkında
Ebu Berze'nin hangi vakti zikrettiğini bilmiyorum, dedi. Şu'be der ki: Sonra bir
zaman geçince Seyyar'a kavuştum ve kendisine bunu sordum. Dedi ki: Allah Resulü
sabah namazını kıldırır, namazdan öyle bir zamanda çıkardı ki kişi yanında
oturana baktığında onu tanırdı. Bu namazda Peygamber altmış ile yüz ayet kadar
okurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1024
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Cemaatle kılınan namaz birinizin yalnız
başına kıldığı namazdan yirmi beş derece daha faziletlidir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1034
İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Cemaatle kılınan namaz yalnız kılınan
namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1038
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.), namazların birinde bazı kimseleri göremedi. Bunun üzerine
şöyle buyurdu: "Yemin olsun içimden öyle geçiyor ki, birine cemaate namaz
kıldırmasını emredeyim. Sonra o cemaati bırakıp namaza gelmeyen kimselere
gideyim. Onlar için birçok odun demetleri yığdırayım da kendileri içlerinde iken
üzerlerine evlerini yakıversinler! Bu (cemaatten geri kalan) kimselerin herhangi
birisi, burada semiz etli bir kemik parçası bulacağını aklı kesse muhakkak yatsı
namazına gelirdi."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1040
Enes b. Malik (r.a.) den:
Enes'in ninesi Muleyke bt. Malik b. Adiy (r.ah.) Allah Resulü'nü (a.s.)
hazırladığı bir yemeğe davet etti. Allah Resulü o yemekten yedi. Sonra: "
(Haydin) kalkınız da size namaz kıldırayım!" buyurdu. Enes b. Malik der ki: Ben,
hemen kullanıla kullanıla simsiyah olmuş (eski) bir hasırımıza davrandım.
Üzerine (yumuşasın diye) biraz su serptim. Allah Resulü, namaza durdu. Yetim ile
beraber ben de ardında (bir) saf olduk. Yaşlı kadın da arkamızda durdu. Allah
Resulü (a.s.), bize iki rekât namaz kıldırdı, sonra gitti.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1053
Enes b. Malik (r.a.) şöyle dedi:
Allah Resulü (a.s.), insanların en güzel ahlâklısı idi. Bazen kendisi evimizde
iken namaz vakti gelirdi de hemen altında bulunan serginin (düzeltilmesini)
emreder, yaygı süpürülür, sonra üzerine su serpilir, daha sonra da Allah Resulü
(a.s.), imam olur biz arkasında saf tutardık. O da bize namaz kıldırırdı.
Enes'lerin bu yaygısı hurma yapraklarından idi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1054
Enes (r.a.) şöyle anlattı:
Bir gün Peygamber (a.s.) bize geldi. Evde ancak ben, annem ve teyzem Ümmü Haram
vardı. (Bir süre sonra): "Kalkınız size namaz kıldırayım!" buyurdu. (Bu, Farz
namaz vakti dışında idi). Bize namaz kıldırdı. Bir kimse ravi Sabit'e Peygamber
Enes'i (namaz için) nereye koydu? diye sordu da Sabit: Onu sağ tarafına
durdurdu, dedi. (Enes şöyle anlattı:) Sonra bize, ev halkına dünya ve Ahiret
hayırlarının hepsiyle dua etti. Annem: Ey Allah'ın Resulü! Bu, senin küçük
hizmetçindir. Onun için Allah'a dua eyle dedi. Allah Resulü benim için her bir
hayırla dua etti. Bana yaptığı duanın sonunda şöyle demişti: "Ey Rabbim! Bu
çocuğun malını ve evladını çoğalt ve çoğaltmakta kendisi için bitmez bir bereket
ihsan eyle."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1055
Ebu Musa'nın (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "En çok namaz sevabı kazanan kişi, mescide en
uzak noktadan yürüyerek gelendir. İmamla birlikte kılayım diye cemaatı bekleyen
kimse, tek başına kılıpta uyuyandan daha büyük sevap kazanır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1064
Ebu Hureyre (r.a.)
Allah Resulü'nü (a.s.) şöyle buyururken işitmiştir. "Söyleyin, birinizin kapısı
önünde bir akar su bulunsa ve günde beş defa içinde yıkansa ne dersiniz? (Onun
vücudunun) kirinden, pasından bir şey kalır mı?" Hayır, kirinden, pasından hiç
bir şey kalmaz dediler. "Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Onlarla Yüce Allah
günahları yıkar, siler," buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1071
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Her kim sabahleyin veya zevalden sonra
mescide giderse, bu sabah akşam her gittikçe Allah o kula, Cennetten
konuklayacağı yerini hazırlar."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1073
Malik b. Huveyris (r.a.) şöyle anlattı:
Yaşça birbirimize yakın gençler topluluğu olarak Allah Resulü'ne (a.s.) geldik.
Yanında yirmi gece kaldık. Allah Resulü merhametli ve ince kalpli idi. Ailemizi
özlediğimizi anlayınca geride ailelerimizden kimleri bıraktığımızı bizlere
sordu. Biz de kendisine haber verdik. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
"Ailelerinizin yanına dönünüz de içlerinde kalınız. Onlara öğretiniz. Yapılması
gereken şeyleri onlara emrediniz. Namaz (vakti) geldiğinde içinizden biri size
ezan okusun. Sonra en büyüğünüz size imamlık yapsın."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1080
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlattı:
Allah Resulü (a.s.) sabah namazının kıraatini bitirdiği zaman "Allah'ü Ekber"
der rükuya varır ve rükudan başını kaldırırken "Semia'llahu limen hamideh.
rabbena ve leke'l-hamd" der idi. Sonra ayakta dikilirken: "Ey Allahım! Velid b.
Velid'i, Selemet b. Hişam'ı Ayyaş b. Ebu Rabîa'yı ve (küffar elinde bulunup
zayıf görülen müminleri) kurtar. Ey Allahım! Mudar kabilesini daha beter çiğne
(mahvet). Bu yılları Yusuf'un (a.s.) o şiddetli yıllarına benzet. Ey Allahım!
Lihyan, Ril, Zekvan ve Usayye kabilelerine lânet et. Onlar Allah'a ve Resulüne
asi oldular," der idi. Sonra şu ayetler indiği zaman Allah Resulü'nün bu
dualarla kunut yapmayı terkettiği haberi bize ulaştı: Senin bu hususta yapacak
bir şeyin yok. Allah onları ya bağışlayacak, yahut cezalandıracaktır, çünkü
onlar gerçekten zalimdirler.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1082
|