Fetva Konuları
ADAK ve YEMİN
ADAK
731. Zaman, mekân ve niteliklerle kayıtlanmış (mukayyet) adaklarda bu
kayıtlar bağlayıcı mıdır?
Herhangi bir şart ve zamana bağlanmayan (mutlak) adaklar, adama anından itibaren
gerekli hâle gelir ve ilk fırsatta yerine getirilmesi uygun olur. Bir şarta
bağlanan adakların da o şartın gerçekleşmesi hâlinde yerine getirilmesi gerekir.
“Şu işim olursa üç gün oruç tutacağım.” gibi bir şarta bağlanan adak, şart
gerçekleşmeden yerine getirilirse geçersizdir; yapılan ibadet nafile sayılır.
Şart gerçekleştikten sonra yeniden eda edilmelidir (İbn Âbidîn, Reddü’lmuhtâr,
V, 524525).
Yerine getirilmesi şarta değil de gelecek bir zamana bağlanan adaklar zaman
kaydına itibar edilmeksizin önceden de yerine getirilebilir. Zira vakti gelmese
de adak zimmette vacip olarak sabit olduğu için önceden yapılması, vakti gelince
yapılması yerine geçer (Kâsânî, Bedâi‘, V, 93).
İmam Muhammed ile Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre ise; sadaka gibi malî
ibadetlerde bu hüküm doğru olmakla birlikte, namaz, oruç gibi bedenî ibadetler
konusunda zaman şartına bağlanmış olan adak, vakti gelmeden yerine getirilmekle
zimmetten düşmez. Çünkü bu tür ibadetlerin belli bir vakte tahsisi mümkündür.
Dolayısıyla vakit kaydı bağlayıcı olur (Nevevî, elMecmû‘, VIII, 479).
Vakit belirlenmeyen adaklarda ise, kişi bu adağını dilediği zaman yerine
getirebilir; yerine getirmeden ölürse sorumlu olur. Kişi ne zaman öleceğini
bilmediğinden bu adağını ilk fırsatta gerçekleştirmelidir (Kâsânî, Bedâi‘, V,
94). Adak bir tür ibadet olduğundan ve ibadetlerde de ihtiyat esas olduğundan,
vakte bağlı adaklarda, vakte riayet edilmesi daha uygun olur.
Adaklarda mekân şartı bağlayıcı değildir. Bir yerle kayıtlanarak yapılan adak
başka bir yerde de yerine getirilebilir. Zira adaktan maksat Allah’a yaklaşma
isteğidir. Mekânın ise herhangi bir işin ibadet olup olmamasında bir etkisi
yoktur (Kâsânî, Bedâi‘, V, 93).
Bazı İslam âlimleri ise, ibadetlerin çeşitlerine göre farklı görüşler ortaya
koymuşlardır. Bu konudaki görüşler değerlendirildiğinde, sadakalarda mekânla
ilgili belirlemelere, namazda ise sadece Mescidi Haram, Mescidi Nebevî ve
Mescidi Aksâ’nın belirlenmesine riayet edilmesi daha ihtiyatlı olur. Bunun
dışındaki yer belirlemeleri ise, bağlayıcı değildir (Nevevî, elMecmû‘, VIII,
474475; Buhûtî, Keşşâf, IX, 3181).
Adanan şey kendi cinsi ile yerine getirilmelidir. Mesela şu kadar nafile namaz
kılayım diye adakta bulunan bir kimse bunun yerine o sayıda oruç tutsa adağını
yerine getirmiş olmaz (Kâsânî, Bedâi‘, V, 92). Ancak adadığı bir ibadetin halefi
bulunur da kişi o ibadeti yapmaktan âciz olursa, o ibadetin halefini (onun
yerine geçecek başka bir ibadet) yerine getirir. Mesela oruç tutmayı adayan
yaşlı biri, bunu yapamazsa fidye öder.
Sadaka vermeyi adayan kimse ise adadığı şeyin kıymetini ödese adak yerine gelmiş
olur. Mesela elbise yahut bir hayvanı tasadduk etmeyi adayan kimse bunların
kendisini ya da kıymetini verebilir (İbn Nüceym, elBahr, VIII, 504).
Sadaka türünden adaklarda sadakanın ciheti/verileceği kimse ile verilecek
paranın tayin edilmiş olması bağlayıcı değildir. “Elimdeki şu parayı şu kimseye
vereceğim.” diye adakta bulunan kimse, aynı miktardaki başka parayı başka bir
fakire verse, adak yerine gelmiş olur (elFetâva’lHin diyye, II, 74; İbn Âbidîn,
Reddü’lmuhtâr, V, 525).
|