93-Duha
1- Kuşluk vaktine andolusun.
2- Durgunlaşan geceye
andolsun ki,
3- Rabbin seni bırakmadı ve
sana darılmadı,
4- Andolsun senin için ahiret
dünyadan daha hayırlıdır,
5- Rabbin sana verecek ve sen
razı olacaksın.
Yüce Allah, parlak ve ilham dolu bu iki
"an"ın üstüne yemin etmektedir. Kainat olayları ile ruhun duyguları arasında
bir köprü kurmaktadır. insan kalbine şu güzel ve canlı varlık alemi ile
duygu alış-verişi yapan ve her canlıya şefkatli olan bir hayatı ilham
etmektedir. Ve bu ilhamı alan kalb, şu varlık aleminde dostluk içinde,
kimsesizlik çekmeden, bir başına garip kalmadan yaşar... Bizzat bu surede bu
dostluğun etkisi görülüyor. Burada arzulanan dostluk gölgesinin uzanmasıdır,
yayılmasıdır. Sanki yüce Allah surenin başından itibaren, peygamberine şu
varlık aleminde çevresine dostluk doldurduğunu, dolayısı ile kendisinin
orada bir başına ve herkesten uzak olmadığını, vahiy ediyor.
Bu kainat ilhamının ardından Rasulullah'a
destek ifadesi açıktan açığa geliyor: "Rabbin seni bırakmadı ve sana
darılmadı." Senin ruhunu incitmek, kalbini sızlatmak ve zihnine endişe
vermek isteyenlerin sandığı gibi Rabbin seni bırakmadı ve senden ayrılmadı.
Çünkü O senin Rabbindir, ve sen O'nun kulusun. O'nun Rabbliğine aitsin. Seni
koruyan, bakımını üstlenen O'dur.
O'nun ihsan kaynağı, bağış pınarı kurumadı.
Ve senin için ahirette bu dünyada sana verdiklerinden çok daha üstün
güzellikler vardır onun katında... "Andolsun senin için ahiret dünyadan daha
hayırlıdır." Başta da sonda da ahirettir hayırlı olan.
Rabbin seni hoşnut edecek herşeyi
hazırlamıştır. Davanı yaymada seni başarıya ulaştıracak, yolundaki engelleri
kaldıracak, savunduğun sistemi üstün getirecek, açıkladığın Hakk'ı galip
getirecektir... Rasulullah inatla, yalanlama ile incinme ve hile ile
müşriklerin yaygaraları ile karşılaştığı günlerde kafasını meşgul eden
problemler bunlardı. "Rabbin sana verecek ve sen razı olacaksın."
Sure akışına devam ederek, Rasulullah'a daha
yolun başından beri Rabbinin kendisine karşı tutumunu hatırlatıyor ki
Rabbinin kendisine ne güzel şeyler yaptığını, kendisine olan sevgisini, ona
olan feyzini zihninde canlandırsın ve rahmetin, sevginin, ilahi dostluğun
gerçekleştiği yerleri yeniden hatırlayarak doyuma ulaşsın, tatmin olsun. Bu
öylesine üstün bir nimet ki böylesine son derece mükemmel olarak onu anmak
ve hatırlatmak o nimeti canlandırıyor.
6- O seni yetim bulup
barındırmadı mı?
7- Şaşırmış bulup da yol
göstermedi mi?
8- Fakir iken seni zengin
etmedi mi?
Kendi durumuna, geçmiş hayatına bak. Rabbin
bu görevi sana yüklemeden önce bile hiç seni bırakmadı mı, sana hiç küstü
mü? Yetimliğini O'nun koruması kuşatmadı mı? Şaşkınlığına O'nun doğru yolu
göstermesi yetişmedi mi? Senin fakirliğini O'nun ihsanı bürümedi mi?
Sen yetim olarak doğmuştun seni kendi bağrına
bastı. Senin dininden olmadığı halde amcan Ebu Talib'e varıncaya kadar
birçoklarının şefkatini sağladı.
Doğrusu sen fakirdin, yüce Allah seni
kanaatkârlık vererek zenginleştirdi. Nitekim seni kendi kazancın ve hanımın
Hz. Hatice'nin malı ile de zengin yaptı, fakirliği hissetmedin, ya da
çevrendeki zenginliklere göz dikmedin.
Sonra sen çelişik düşünceleri saçma inançları
bulunan, durumları bozuk ve davranışları sapık bir cahiliyet ortamında
yetiştin ve senin ruhun o ortamda huzur bulmadı, o hayata meyletmedi. Ama
kendin için açık ve emin bir yol da bulamadın. Ne cahiliyette, ne de Hz.
Musa'nın ve Hz. isa'nın dinlerinden dönen dinlerini değiştiren, sapıtan ve
yolunu kaybeden taraftarlarının yanında... Sonra yüce Allah, sana vahiy
ettiği din ile, sana ulaştırdığı sistem ile seni doğru yola iletti.
Bir kimseyi inanç sistemlerinin
karmaşasından, ve sapık yollardan kurtararak ona doğru yolu göstermek en
büyük ihsandır. Hiçbir ihsan ona denk olamaz. Yine bir insana doğru yolu
göstermek rahatlıktır, hiçbir endişenin benzemediği endişeden huzura
kavuşmaktır, hiçbir yorgunluğun denk olmadığı yorgunluktan kurtulmaktır.
Belki de bu yorgunluklar ve endişeler vahyin kesilmesi, müşriklerin buna
sevinmeleri ve sevgilinin sevgilisinden ayrı kalması gibi Resulallah 'ın
çekmiş olduğu çilelerden ileri gelmekteydi. Sonra bu ayet gelerek, ona
Rabbinin kendisini sapıklığı içinde vahiysiz bırakmayacağını önceden de
şaşkınlık içinde ve sapık bırakmadığını hatırlatıyor ve ruhunu tatmin
ediyor.
Rabbinin onu yetim iken bağrına bastığını,
şaşkın iken doğru yolu gösterdiğini fakirlikten kurtarıp zengin ettiğini
hatırlatması dolayısı ile kendisine ve kendisinin gerisinden Müslümanlara
her yetimi barındırmayı, her isteyenin ihtiyacını gidermeyi ve yüce Allah'ın
üzerindeki nimetlerini belirtmeyi emrediyor. Bu nimetlerin başında ise bu
dinin kendisine gösterilmesi gelmektedir.
9- Yetime gelince sakın onu
üzme,
10--Yoksula gelince sakın onu
azarlama,
11- Yalnızca Rabbinin
nimetini anlat.
Bu emirler, yani yetime ikram edilmesinin
emredilmesi, hatırının kırılmasının, horlanmasının ve aşağılanmasının yasak
edilmesi, dilenen yoksula yumuşak davranılmasının ve haysiyetinin
incitilmeden ihtiyacının giderilmesinin istenmesi İşte bütün bu istekler
emirler -daha önce de defalarca değindiğimiz gibi kılıcı ile hakkını
koruyamayan güçsüz kimselerin hakkını gözetmeyen azgın ve inkarcı toplumun
kendisini sürekli gündemde tutan en önemli problemlerindendi. islam dini bu
toplumu yüce Allah'ın şeriatı ile Hakka ve adalete yüceltmiştir,ve onları
Allah korkusuna, O'ndan çekinmeye yüce Allah'ın koyduğu sınırları aşmama
seviyesine yükseltmiştir. Çünkü yüce Allah koyduğu sınırı gözetir, onu
kıskanır ve haklarını korumak için ne kılıcı ne de gücü olmayan zayıf
kullarının haklarının çiğnenmesine kızar ve gazap eder.
Yüce Allah'ın nimetini özellikle de iman
nasib etme ve doğru yola kavuşturma nimetini anlatmak, nimeti veren
yaratıcıya karşı şükür biçimlerinden birisidir. Allah'ın kullarına iyilik
etmek ve ihsanda bulunmak bu şükrü tamamlar. Bu davranış pratik bir şükür
tablosudur. Yararlı, şerefli ve sessiz olarak hareketlerin dili ile nimeti
dile getirmektir.
Herhangi bir
yanlışlık gördüğünüz zaman lütfen uyarınız. Şimdiden teşekkürler.