106-Kureyş
1- Kureyş'in uzlaşıp
anlaşması için,
2- Yaz ve kış yolculuklarında
uzlaşıp anlaşması için.
3- Bu evin Rabbine kulluk
etsin onlar.
4- O Rabb ki kendilerini
açlıktan doyurmuş ve korkudan güvenliğe eriştirmiştir.
Hz. İbrahim Kabe'nin binasını yapıp O'nu
temizledikten sonra "Ey Rabbim, bu şehri güvenli bir yer kıl. Halkından
Allah'a ve ahiret gününe inananları çeşitli ürünlerle rızıklandır." (Bakara
126) diye Rabbine yönelerek dua etmiş. Yüce Allah da dostu İbrahim'in
duasını kabul etmişti. Kabe'yi güvenliğe eriştirmiş ve O'nu zorbaların
baskısından ve diktatörlerin diktasından özgür kılmıştı. Oraya sığınanı
güvenceye almış ve onun etrafındaki herkesi bütün korkulardan kurtarmıştır.
Hatta insanlar sapıklığa düşüp Rabblerine ortaklar koştukları ve O'nunla
birlikte putlara tapındıkları devirde bile... Yüce Allah'ın bu Beytül Haram
için dilediği bir hikmet gereği bu gelenek devam etmişti.
Fil ordusu orayı yıkmak için geldiğinde, Fil
suresinde açıklandığı gibi, yüce Allah bu yerin güvenliğini korumuş ve
dokunulmazlığını muhafaza etmişti. Onun çevresinde yaşayanlar da Cenab-ı
Allah'ın şu ayette belirttiği hal üzere gelmişlerdi: "Çevrelerindeki
beldelerde oturan insanlar kaçırılırken can güvenliğinden yoksun bir hayat
yaşarken onların kentini dokunulmaz ve güvenli bir belde yaptığımızı
görmüyorlar mı?" (Ankebut 67)
Fil olayı, Arapların katında yarımadanın her
tarafında Kabe'nin dokunulmazlığının artmasında, Kureyşten olan bekçilerinin
ve koruyucularının saygınlığının pekiştirilmesinde hayli etkili olmuştu. Bu
da onların yeryüzünde güven içinde gezebilmelerine yol açmış, nereye
gitmişlerse orada hürmet ve saygı görüp korunmalarına neden olmuştur.
Dolayısıyla onların güneydeki Yemen'den kuzeydeki Şam'a kadar uzanan iki
büyük ticaret yolu açmalarına, kervanlar yolu ile bu iki ana yolu
hareketlendirmelerine neden olmuştu. Böylece onların iki büyük ticaret
kervanı oluşturmalarına zemin hazırlamıştı. Bu kervanlardan biri kışın
Yemen'e, diğeri yazın Şam'a gidiyordu.
Arap yarımadasında bu devir emniyet ve
güvenin yok olduğu, baskın ve soygun saldırılarının yaygınlaştığı bir
dönemdi. İşte bu anarşi ortamında Kabe'nin güvenliği ve saygınlığı, onun
himayesinde bulunanlara bu muhteşem ticaret kervanında onlara güven ve
emniyeti garanti ediyordu. Özellikle Kureyşe apaçık bir imtiyaz sağlıyordu.
Önlerine emniyetli, geniş rızk kapılarını açıyordu. Güven, huzur ve barış
içinde rızklarına ulaşıyorlardı. Güven içinde gerçekleştirilen bu kârlı
ticaret kervanları zamanla onların adetleri ve alışkanlıkları arasında yer
almıştı.
İşte peygamberlikten sonra yüce Allah onlara
hatırlatmaktadır. Fil suresinde onlara fil olayındaki nimetini ve yardımını
hatırlattığı gibi burada da onların yaz ve kış mevsimlerinde çıkarmaya
Alıştıkları ticaret kervanlarına ve nimetine dikkatleri çekmektedir. Bu iki
ticaret kervanı ile kendilerine kazandırdığı bol rızk nimetine işaret
etmektedir. Ülkeleri çorak ve verimsiz olmalarına rağmen onlar Allah'ın
lütfu ve ihsanı ile bolluk ve bereket içinde yüzüyor, sağlık ve afiyet
içinde bulunuyorlardı. Ayrıca onların korkudan güvenliğe eriştirilmeleri
nimetine de parmak basılıyor. Allah'ın Evi'nin himayesinde bulunmaları
nedeni ile kendi evlerinde ve yurtlarında güven içinde yaşamalarına ayrıca
yüce Allah'ın Kabe'nin dokunulmazlığını ve saygınlığını koruması ve her
türlü saldırıdan koruyuşu ile yolculuklarında ve seyahatlerinde güven içinde
bulunmaları nimetine dikkat çekiliyor.
Onlara bunca nimetler hatırlatılıyor ki,
içinde bulundukları tutumdan utansınlar. Himayesinde güven ve nimet içinde
yaşadıkları, Allah'ın adıyla seyahate çıkarak himaye gördükleri ve sağ salim
evlerine döndükleri bu Kabe'nin Rabbine ibadet edecekleri yerde onunla
birlikte başka ilahlara tapmaktan utansınlar.
Onlara diyor ki: "Kureyş'in yaz kış
mevsimlerinde düzenledikleri alışagelen anlaşma hakkı için onlar bu Kabe'nin
Rabbine ibadet etsinler. Zira onlara güvenliği sağlayan, bu seyahatlerden
hoşlanmalarını, ona alışmalarını ve bu vesile ile bir dizi kazanç elde
etmelerini sağlayan O'dur." "Bu Kabe'nin Rabbine kulluk etsinler. Çünkü
kendilerini aç iken doyuran O'dur." Üzerinde yaşadıkları toprak parçasını
durumuna göre onların aslında aç kalmaları gerekirdi. Ama yüce Allah onlara
nimetler verdi ve onları bu açlıktan kurtararak doyurdu. "Ve onları korkudan
güvenliğe eriştirdi." Güçsüz oldukları ve içinde yaşadıkları çevrenin gereği
olarak onların aslında korku içinde yaşamaları gerekirdi. Fakat Allah onları
bu korkudan güvenliğe eriştirdi.
Bu, ruhlarda haya duygusunu harekete geçiren,
kalblerde mahcubiyeti tırmandıran bir hatırlatmadır. Kureyş kabilesi
Kabe'nin değerini ve onun dokunmazlığının hayatları üzerindeki etkisini
bilmiyor değildi. Sıkıntı anında bu Kabe'nin Rabbinden başkasına
sığınmazlardı. İşte Abdülmuttalib bu nedenle Ebrehe'nin karsısına bir ordu
ve kuvvetle çıkmamıştır. Kabe'nin Rabbine dayanarak O'na karşı koymuştur.
Çünkü O Rabbinin Kabe'yi koruyacağını bilmektedir! Abdülmuttalib bir put
veya bir heykelle onun karşısına çıkmış ve sözde ilahların kendi evini
koruyacağını söylememiş sadece şunu dile getirmiştir: "Ben develerin
sahibiyim. Hiç şüphesiz Kabe'nin de bir sahibi vardır ve o Kabe'yi
koruyacaktır." Ne var ki cahiliye sapıklığı hiçbir mantık tanımaz! Hiçbir
gerçeğe ve makul hiçbir temele dayanmaz!
Bu sure, konusu ve atmosferi ile kendisinden
önceki Fil suresinin bir devamı niteliğindedir. Bununla beraber besmele ile
başlayan müstakil bir suredir. Rivayetlere göre Kureyş suresi ile Fil suresi
arasında dokuz sure inmiştir. Ancak Kuran'daki yerleri ard arda gelmektedir.
Bu da birbirine yakın olan içerikleri ile uyum sağlamaktadır.
Herhangi bir
yanlışlık gördüğünüz zaman lütfen uyarınız. Şimdiden teşekkürler.