Gayba iman ne demektir?
Gayb, “ gizli olan, görünmeyen” demektir. Kur’an-ı Kerim muttakilerden, yâni
takva sahibi müminlerden bahsederken onların en büyük özelliği olarak “gayba
imanlarını” gösterir.
Gayb, “ gizli olan, görünmeyen” demektir. Kur’an-ı Kerim muttakilerden, yâni
takva sahibi müminlerden bahsederken onların en büyük özelliği olarak “gayba
imanlarını” gösterir. “Onlar –o muttakiler- gayba iman ederler”(Bakara Sûresi,3)
mealindeki âyet-i kerimeyi tefsir eden âlimlerimiz, gayba imana iki şekilde mânâ
verirler. Birincisi, “Onlar görmedikleri halde, aklî ve naklî delillere
dayanarak iman ederler.” Diğeri ise, “Onlar gıyaben dahi iman ederler.” Yâni
münafıklar gibi sadece müminler arasında değil, gıyaben de Allah’a ve resulüne (asm.)
iman ederler.
Gayb iki ayrı mânâya gelir: Birincisi, hakkında hiçbir şey bilmediğimiz, yalnız
Allah’ın malûmu olan haller, hâdiseler, âlemlerdir ki, bunlar imana konu
değildirler. İman, bu gayb için değil, ancak Kur’anın haber verdiği ve Peygamber
Efendimizin (asm.), hakkında açıklamalardan bulunduğu gayb için söz konusudur.
“Bizce gayb, görülemeyen değil, görülmeyen demektir. Biz delilsiz olan gayba
değil, delili olan gayb-ı mâkule iman ediyoruz.” (Hak Dini Kur’an Dili)
“Gayba iman” denilince akla ilk gelen, Allah’a ve diğer iman rükünlerine
imandır. Bunlar hep gaybdır.
İnanmada ilk adım kalben tasdiktir. Bu tasdikin başlangıcı da anlamak. Beş duyu
anlamaya, anlama da inanmaya yardımcı olur. Sadece beş duyunun sınırları içinde
dolaşan, onları aşamayan insanlar, hükmen hayvanlıktan kurtulmuş değillerdir.
His ile bilme, hayvanların sahası; hissini akla hizmet ettirip anlama, kavrama
ve nihayet inanma ise insanın vazifesidir.
İnsan bir meyve ağacına bakmakta hayvanla müşterektir. O ağacın içinde harika
bir fabrikanın çalıştığını, yapraklarında fotosentez olayının cereyan ettiğini,
o meyvelerin bütün bir ağaçtan, hatta kâinattan, süzülerek meydana geldiğini ise
ancak o insan kavrayabilir.
Onun için, mutlak mânâda “insan” denilince, gayba iman eden “mü’min” hatıra
gelmelidir.
İşte, o gayba inananlardır ki, nimette boğulmaz, mün’imi, yâni o nimeti ihsan
edeni tanırlar. Esere saplanıp kalmaz, o eseri yapan Hâlik’ı tanır ve bilirler.
Gayba inanmayanlar ise, sofranın tabakları, kitabın yaprakları, yahut fabrikanın
bölmeleri arasında dolaşıp duran bir böcek gibi, bu âlem ve içindekilerden,
hakiki mânâda, istifade edemez, hayatlarını zâyi eder giderler.
|