İÇKİ İÇMENİN CEZASI 2
Kişinin Sarhoş Olduğu Nasıl Tesbit Edilir?. 2
Bir Kişinin İçki İçtiğine Şahidlik Yapanlardan Neler
Sorulur?. 2
Kimler İçki İçmekten Dolayı Cezalandırılır?. 2
İçkiyi Meyve Suyu Sanıp İçtiğini Söylerse : 3
İçki Konusunda. Kaç Şahide İhtiyaç Vardır?. 3
İÇKÎ İÇTİĞİ SABİT OLUNCA.. 3
HADDİ KAZF. 3
Zina İsnadında Bulunan Kimseye Hadd Ne Zaman Gerekir?. 4
Zina İsnad Edildiğini İddia Eden Kimseden Şahid
İstenir : 4
Kendisine Zina İsnad Eden Baba-Anası Olursa : 4
İslâm, insana yararlı
olanı mubah sayar, zararlı olanı haram ya da mekruh kabul eder. Ayrıca hiç
kimsenin toplumu, komşusunu ve çevresini rahatsız etmeye hakkı yoktur. Her
insanın malı, canı, namusu ve şerefi güven altına alınıp korunmuştur. Buna
tecâvüz edenler için ağır cezalar konulmuş, ayrıca uhrevî azaplara sebep
olacağı belirtilmiştir.
İnsan yaratılışı
gereği, sınırsız bir hürriyet ister. Gerçi hür yaşamak her insanın en tabii
hakkıdır; ama başkasının hürriyetine tecavüz etmediği sürece bu böyledir.
Herkesin hürriyeti, başkasının hürriyetine
dokunmadığı nisbette vardır.
İçki, bilindiği gibi
hem içeni zehirleyip şuurunu zedeliyen, hem aileyi ve yakın çevreyi huzursuz
eden, hem aile ekonomisini sarsan, hem çoluk çocuğa kötü örnekler veren bir
ibtüâdir. İslâm Dini, insan sağlığına çok önem veren, âüe bütçesini
savurganlıktan koruyan; insanı ibâdetten, zikirden, şuurlu sohbet ve hizmetten
alıkoyan herşeyin karşısmdadır. İçki bunların başında gelir. Bu sebeble onun
damlasını bile haram kılarken, içene de bir takım caydırıcı cezaların
uygulanmasını emretmiştir.
O halde içki içip
kokusu ağzında mevcut olan veya sarhoş bir vaziyette yakalanıp getirilen ve içki
içtiği bu sebeplerle tesbit edilen kimseye hadd = ceza uygulanır.
imam Ebû Hanîfe'ye
göre, şahıs kendisi içki içtiğini -ağzı koktuğu halde- ikrar ederse, yine de
ona hadd tatbik edilir. Ama kokusu tamamen zail olduktan sonra bunu ikrar etmesi
haddi gerektirmez, îmam Ebû Yusuf da ayni görüştedir-
Yine bu iki imama göre,
adamın sarhoşluğu ve ağzındaki koku iyice zail olduktan sonra, onun içki
içtiğine dair iki kişi gelip şahidlikte bile bulunsa, ceza uygulanmaz.
Ancak, devletin yetkili
organı biraz uzakta bulunduğu için, içki içeni yakalayıp götürürken mesafenin
uzaklığı sebebiyle sarhoşluğu ve ağzındaki koku zail olursa, bilîcma' ona ,cezâ
verilir.
Müfta bin olan kavle
göre, sarhoş kendi nefsine karşı ikçi içtiğini ikrar ederse, ona hadd gerekmez.
Sarhoş olmanın ölçüsü
nedir? Sadece ağız kokusu yeterli midir? Müctehid imamların bu hususta farklı
görüş ve ictihadlan olmuştur :
a) İmam Ebû Hanîfe'ye göre, yeri gökten, erkeği kadından ayırdedemiyecek
duruma gelen kimse sarhoş kabul edilir.
b) imam. Ebû Yusuf ile îmam Muhammed'e göre, sözleri
birbirine karışır, ağzından bir takım anlamsız söz ve hezeyanlar çıkarsa, o
takdirde sarhoş sayılır. Fetva da bu iki imamın görüşüne göredir.
İsİâm hukuku,
şahidlerin mücerred iddiasını bir ölçü olarak kabul etmez, belki bu hususta
onlardan bazı önemli hususları sorar ve alacağı cevaba göre hüküm verir. O halde
şahidler hâkimin huzuruna alındıklarında, hâkim onlardan şunları sırasiyle
sorar :
a) İçki nedir?
b) Bu adam içkiyi nasıl içti? Kendi arzusuyla mı, yoksa
zorlanarak mı?
c) Nerede içti, islâm ülkesinde mi, gayr-i müslim bir
ülkede mi?
d) Ne zaman içti?
Şahidler bütün bu hususiara
olumlu cevap verdikten sonra hâkim içki içeni -adaleti tecelli ettirinceye
kadar- hapseder.
Bir kimsenin içki
içtiğinden dolayı cezalandırılması için kendisinde şu vasıfların bulunması
gerekir :
1 — Âkil olması,
2 — Ergen olması,
3 — Müslüman bulunması,
4 — Dilsiz olmaması.
O halde çocuk, deli,
gayr-i müslim ve dilsiz içki içtiği takdirde hadd vurulmaz, sadece onları bundan
vazgeçirmenin yolları araştırılır, iki gözünü kaybetmiş kimse, içtiği takdirde
kendisine hadd vurulur. Çünkü a'manm sarhoş olması, hem kendisi, hem çevresi
için büyük tehlike doğurabilir.
Bir Müslüman islâm
ülkesinde içki içer, ilgililer kendisini hâkime götürdüklerinde, «ben içkinin
haram olduğunu bilmiyordum» demesi dikkate alınmaz, gereken ceza uygulanır.
Çünkü İslâm ülkesinde oturan her Müslümanın helâl ve haramı bilmesi gerekir.
Bilmemek mazeret sayılmaz.
içki içtiği şahitlerin
şehadetiyle tesbit olunan kimse, hâkime, «Ben onun rakı ya da şarap olduğunu
bilmiyordum, süt ya da meyve suyu sanarak içtim» derse, bu iddiasına itibar
edilmez gereken ceza verilir- Ancak, fukahanın bazısına göre, şıra sanarkK
içtiğini iddia eder ve hâkimin de kanaati bu yönde tecelli ederse, kendisine
hadd vurulmayabilir.
İki erkeğin şehadeti
yeterlidir. Ayni zamanda içki içenin bizzat ikrar etmesi de yeterli sebep
sayılır. İkrarının bir defa olması kâfi gelir, tekrarına lüzum yoktur. Bu
konuda, erkekle beraber kadınların şehadeti kabul olunmaz.
içki içtiği ya
şahidlerin şehadetiyle, ya da kendi ikrarıyla sübut bulduktan sonra adam iyice
sarhoş ise, hemen hadd tatbik edilmez, ayıhp kendine gelmesi beklenir. Ağzından
kokunun zail olup olmadığına bakılmaz.
Müslüman bir kimse
kusar da kusmuğundan rakı kokusu gelir veya sadece kendisinden içki kokusu
hissedilirse, şahidlerin şehadeti mevcut değilse, kendisine hadd vurulmaz. Çünkü
bu ihtimal ilâç yerine içtiği veya zorla içirildiği mümkündür.
Şahidlerden biri onun
içki içtiğini^ diğeri de içki kustuğunu söylerse, şahidlikler ayni noktada
birleşmediği için, adama hadd tatbik edilmez. Bunun iki şahidin içilen vakit
hakkındaki sözleri birbirini tutmaz veya şahidlerden biri onun içtiğini, biri de
onun ikrar ettiğini söylerse, adama hadd uygulanmaz. Çünkü içtiği kesinlik
kazanmamış şüphe de kalmıştır. Şüphe ile amel doğru değildir.
Şahidlerden biri bir
adamın içki içtiği için sarhoş olduğunu, diğeri ise şıra veya şerbet içtiği
için dengesini kaybettiğini söylerse, yine de ceza uygulanmaz. Çünkü bu durumda
adamın cidden dengesinin kaybolması mevcut hastalığın içilen şıra veya şerbetle
ortaya çıkması ihtimali
mevcuttur.
îçinde alkol bulunup
insanı -azı olsun, çoğu olsun- sarhoş eden her madde içki sayılır ve islâm
Hukukuna göre, bundan dolayı hadd uygulanır.
Kişinin içki içtiği
sübut bulunca, başı, yüzü dışında vücudunun diğer kısımlarına seksen değnek
vurulur. Üzerinde kalınca elbise varsa çıkarılır.
Şahidler şehadette
bulunup suç sübut bulduktan sonra adam, «Bana zorla içirdiler» diye iddiada
bulunursa, onun bu sözü dikkate alınmaz ve gereken ceza uygulanır.
Bu fıkhî bir terimdir.
Namuslu iffetli kadına zina isnad etmek ve bu hususta iftirada bulunmak anlamına
gelir. Bu yüzden müfteriye ceza verilir.
İslâm Dini, namuslu
iffetli kadınları bazı düşük kişilerin iftirasından korumak için bir takım ağır
müeyyideler koymuştur. Bir kadına zina isnadında bulunan ve bunu dört şahidle
isbat edemiyen kimseye seksen değnek ceza olarak vurulur.
Bunun meşruiyeti Ayet
ve Hadisle sabit olmuştur. Müctehid imamların bunda görüş birliği vardır.
Şeriat dilindo kazf,
zina atmak, yani zina iftirasında bulunmak, demektir. O halde sadece namuslu
kadınlara değil, namuslu erkeklere de zina isnad edenler bunu şeriatın
belirlediği ölçü ve anlamda isbat edemedikleri takdirde, seksener değnek
vurulur.
Seksen değnek
vurulurken, üzerindeki iç çamaşır dışındaki elbiseler çıkarılır ve yüz ile
başın dışında vücudun diğer kısımlarına dağıtılır.
Zina isnadı, kişinin
ikrarıyla sübut bulacağı gibi, böyle bir is-nadda bulunduğuna dair iki şahidin
şehadetiyle de sübut bulur. Ancak bu iki şahidin erkek olması söz konusudur.
Diğer hukuklarda olduğu gibi Hadd-i Kazf de de suçun sübutu iki erkek şahidle
gerçekleşir.
Erkeklerle beraber
kadınların şehadetiyle sübut bulmaz- Ayni zamanda şehadet üzerine şehadetle de
sübut bulmaz.
Önce kazf ikrarında
bulunur, sonra bundan rücu' ederse, kabul olunmaz ve gereken ceza uygulanır.
Çünkü bu durumda bir Müs-lümana zina. isnad etmiş, onun adını kötüye
çıkarmıştır. Sonra da bundan dönüş yapmanın bir anlamı yoktur; kendine hâkim
olmalıydı.
Bilindiği gibi,
fıkıhta, başkasına zina isnad edene kaazîf denilir. Bu isnadından dolayı -tabii
dört şahit getiremediği takdirde- ceza görebilmesi için, zina isnad ettiği
kimsenin -ki buna makzuf denilir- iffetli-namuslu olması gerekir. Aksi halde
hadd-i kazf gerekmez.
Bir kimsenin muhsen =
iffetli namuslu sayılabilmesi için şu beş şartın bulunması gerekir : Hür olması,
ergen bulunması, aklı yerinde olması, Müslüman ve iffetli bulunması. Daha önce
zina etmemiş olması, veya şüphe ile veya fasit bir nikâhla -ömründe bir defa
olsun- bir kadınla cinsel temasta bulunmaması.
Zina etmemiş bir adama
«Ey zânîi» diye hitab eden kimse hakkında isnada uğrayan davacı olabilir ve
isbat edildiği takdirde ona hadd-i kazf gerekir. Çünkü namuslu bir kimseye zina
isnad etmek, onu büyük bir günahla, iffetsizlikle suçlamak demektir.
Ama zina ettiği sabit
olan bir kimseye «Ey zânî» veya «Ey zinâ-kâr!» diyen kimseye hadd gerekmez.
Çünkü bunda bir suçlama söz konusu değildir.
Birine -ey zina
çocuğu!» diye isnadda bulunan kimseye, isnada hedef olan kimsenin ana babası
davacı olurlarsa, o takdirde hadd gerekir.
Ey zinâkârın kardeşi!
demek de böyledir- İsnada hedef olanın kardeşi varsa davacı olabilir.
Adanı hâkime başvurup
«Falan adam bana zina isnad etti» diye davacı olursa, suç zanlısı çağrılır ve
kendisinden sorulur, İtiraf ederse hadd gerekir. İnkâr ederse, yemin verilmez,
davacıdan iki şâhid getirmesi istenilir. Getiremediği takdirde dava düşer.
Zina isnadından dolayı
hâkim şahitlerden şu hususları sorar :
a) Zina isnadı nedir, bundan ne anlıyorsunuz?
b) Ne zaman, nerede bu suçu isnad etti?
îmam Ebû Hanîfe'ye
göre, şahidlerden biri «bu adam zina isnadında cuma günü bulundu» diğeri ise
«cumartesi günü bulundu» derse, suç yine sabit görülerek müfteriye seksen değnek
vurulur, îmameyne göre vurulmaz. Çünkü şahidlerin ifadeleri birbirini
tut-maiüakta ve şüpheli bir durum ortaya çıkmaktadır. Şüphe ile amel edilmez.
Ancak el-Muhit sahibi Radıyüddin Serahsî, İmam A'zam'm görüşünü daha uygun kabul
etmiştir.
Bunun gibi, zina
isnadının yapıldığı yer hakkında şâhidler farklı mekânlar söylerse, îmam
A'zam'a göre, yine de hadd gerekir. İma-meyne göre gerekmez.
İffetli -namuslu bir
kimse öldükten sonra bir adam ona zina isnadında bulunursa, varisleri davacı
olabilir. Adamın isnadı tesbit edildiği takdirde kendisine hadd cezası gerekir.
Ancak kardeşler,
kızkardeşler, amcalar, dayılar arasından ölen kimseye zina isnad edildiğinde,
bunların davacı olma hakkı yoktur; davacı olmaya ancak usûl ve furû'un hakkı
vardır.
Kendisine zina isnad
eden kimse onun babası veya anası veya dedesi veya ninesi olursa, davacı olmaya
hakkı yoktur. Ama kendisi babasına veya anasına, ya da kardeşine ve amcasına
zina isnad eder ve bunu isbat edemezse, hadd-i kazf gerekir. Yani kendisine
seksen değnek vurulur.
Adam kendi oğluna «Ey
zinâkâr kadının oğlu!» derse ve kadın da hayatta değilse, ama başka bir kocadan
onun diğer bir oğlu varsa, onun davacı olma hakkı vardır.