MEDİNE'YE GİTMEK ve RAVZA-İ
MUTAHHARAYI ZİYARET ETMEK.. 2
Önce Mescid-İ Haram'ı Mı Ziyaret Etmek Sünnettir?. 2
Medine'ye Doğru Yolculuk Yaparken : 2
Medine'nin Ağaçlan Göründüğü Zaman : 2
Medine'nin Binaları Görünmeye Başlayınca : 2
Medine'ye Girmeden Boy Abdesti Almak : 3
Medineye Yaklaşıldığında Binekten İnip Yaya Yürümek : 3
Medine'ye Ayak Basıldığında Şu Duayı Yapmak : 3
Mescid-İ Resülüllah'a Cibril Kapısından Girmek : 3
Baki' Kabristanını Ziyaret : 4
Küba Mescidini Ziyaret : 4
Mekke'den sonra ikinci
kutsal belde, Şüphesiz ki Rasûlüllah (A. S.) Efendimizin Medinesi'dir. Mekke'yi
fethettiğinde, Ansar, Peygamber (A.S.) kendi beldesini fethetti, artık orada
kalır, diye endişelen-mişti. Ama Resûlüllah (A.S.) hem Medine'yi, hem Ansan çok
severdi. «Herkes başka tarafa gitse, ben Ansarla birlikte Medine'ye
giderim...» buyurması, bu kutsal beldeye karşı olan bağlılık ve sevgisini
göstermeye kâfidir. Mekke'nin nasıl bir harem, sının varsa, Medine'de aynı
hürmete lâyık görülmüş ve bu sebeple bazı yasaklar konmuştu.
Bilindiği gibi,
yeryüzünde ancak üç mescidi ziyaret için yola çıkmak mubahtır :
Mescidü'l-Harem, Mescid-i Resûlüllah ve Mescid-i Aksa...
Nitekim Allah Resulü bu
konuda şöyle buyrmuştur :
«Binekler (ve gerekli
nevale) ancak üç mescid için
hazırlanır i Mescid-i Harem, Benim Mescidim ve Mescid-i Aksa...»
Resûlüllah (A.S.)
Efendimiz kendi mescidinde kılınan bir nama-un fazilet ve sevabını belirtirken
şöyle buyurmuştur :
«Benim Mescidimde
kılınan bir namaz;, başka mescidlerde kıh-nan bin namazdan daha faziletlidir,
ancak Mescid-i Haram müstesna... Mescid-i Haram'da kılman bir namaz, başkasında
kılınan namazdan yüz bin defa daha faziletlidir.»
«Kim benim Mescidimde
hiç kaçırmadan kırk (vakit) namaz kılarsa kendisine, biri ateşten kurtulma
beratı, biri azabdan kurtulma beratı yazılır ve nifaktan da uzak tutulur.»
Bunun için İslâm
Büyükleri, Ravza-i Mutahhara'ya gitmek, Resûlüllah (A.S.) Efendimizin Kabr-i
şeriflerini ziyaret etmek, mendup-lann en üstünü, sevgi ve saygının en
anlamlısıdır. Hattâ hali-vakti yerinde olanlara vâcib kuvvetinde bir sünnettir,
diyenler de olmuştur.
Farz hac için evinden
çıkan ve bu niyetle ihrama giren kimsenin önce Mekkeye gitmesi, Mescid-i
Haram'ı ziyaret etmesi, sonra da Medine'ye uğraması ve
Ravza-i Mutahhara'yı ziyaret etmesi daha uygundur. Nafile hacce niyet getirip
ihrama giren kimsenin ise -vakit müsaitse- önce ikisinden birine gitmekte
serbesttir. Çünkü hadiste, ancak üç mescidi ziyaret için binek ve nevale
hazırlanıp yola çıkılır, denilmiştir.
Yol boyunca Tekbir,
Tehlü, Tesbîh getirmenin yanısıra Peyganı-ber (A.S.) Efendimize sık sık salât-u
selâm getirmek, şefaatini talep etmek güzel amellerden biridir.
Mekke'den Medine'ye
gidiliyorsa, o takdirde yol üzerindeki mes-cidlere uğrayıp mümkünse vakit
namazlarını bu mescidlerde- kılmak erişilmesi az olan faziletlerdendir.
Medine sınırına
yaklaştıkça salât-u selâmı çoğaltmak, kibir, gurur, haset ve kin gibi mânevi
hastalıkların kalbimizde ve ruhumuzda eseri varsa, onları temizleyip atmak, tam
bir tevazu kaftanına bürünüp Resuller Resulünün huzuruna gitmek, ümmetliğimize
yakışan bir niyet ve davranış ölçüsüdür.
Medine'ye iyice
yaklaşıldığında Resûlüllah (A.S.) Efendimize olan içten bağlılığımızı. Ona karşı
beslediğimiz sınırsız sevgi ve say-1 gımızı bütün mevcudiyetimizle belirgin hale
getirmemiz kadar asil bir davranış düşünülemez. Bu sırada salât-u selâm
getirerek şu duayı okumak tavsiye edilmiştir :
«Allahım! Bu şenin
Peygamberin Muhammed (A.S.)'m Haremidir! Bunu benim için Cehennem ateşinden
koruyucu ve azaâbdan güven içinde kalmamı sağlayıcı eyle...»
Bu arada herkes aklına
gelen uygun ölçü ve anlamda d,uâ ve dileklerde bulunabilir.
Resûlüllah (A.S.)'m
tertemiz Medine'sine girerken mümkünse boy abdesti almak, güzel koku sürünüp en
temiz elbiseleri giyinmek, mü'min olarak terbiye ve nezaketimizin icâbıdır.
Mümkün olmadığı takdirde mukaddes beldeye girildikten sonra ilk iş olarak
yıkanmak, güzel koku sürünüp tertemiz elbiselerle Mescid-i Saadete yönelmektir.
Medine'ye, tam bir
edep, terbiye, nezaket ve tevazu havası içinde girmek, lüzumsuz şeylerle meşgul
olmamak, beraberimizdeki arkadaşlara karşı çok nezih davranmak müstehabdır.
Çoğu salih ve arif
kişilerin yaptığı gibi, Medine'ye yaklaşırken Peygamber Efendimize üstün sevgi
ve saygımızı belirtir
anlamda binekten inip yaya yürümemiz tavsiye edilmiştir.
«Ey Göklerin,
yeryüzünün ve rüzgarların Rabbisi olan Allahim! Eu beldenin hayrım ve feyzini
senden istiyorum? bu beldenin ehlinin ve içindeki şeylerin hayrını da senden
diliyorum. Bu beldede bulunan her türlü kötülük ve serden sana sığmıyorum.
Allahım! Burası senin Resulünün Haremidir, içine girmeni, Cehennem ateşinden
koruyucu yap ve azâbdan güvsm içinde olmamı sağlayıcı kıl..."
Mescid-i Saadete
girerken, diğer mescidlerde olduğu gibi sağ ayak atılarak girilir. Salat-u Selâm
verildikten sonra şu duâ yapılır :
«Allahım! Peygamber
Efendimize bol rahmetini indir, O'nun hanedan ve arkadaşlarına da rahmetini bol
bol sun... Günahlarımı bağışla Rahmetin kapılarını bana aç... Allahım! bugün
beni sana yönelenlerin en güzel yöneleni, sana yaklaşanların en çok yaklaşanı,
sana dua edenlerin en çok kurtulanı, senin rızanı dileyenlerin en çok dileyeni
eyle...»
Mescid-i Saadete Cibril
kapısından girilmesi elbetteki daha faziletlidir. Bununla beraber müsait olan
bir kapıdan girmek de uygundur, îçeri girilince, yer müsait olduğu takdirde
Menber yanında durulup iki rek'at namaz kılmak, sonra Allah'ın bu kutsal
yerleri ziyârette kendisini başarılı kıldığı için Ona şükür secdesinde
bulunmak ve secdede duâ yapmak müstehabdır.
Secdeden kalkıldığında
tam bir edep ölçüsü içinde Resûlüllah (A.S.) Efendimizin Kabr-i Şeriflerine
yaklaşılarak baş ucuna yakın yerde durulur ve kıbleye yönelecek şekilde vaziyet
alınır, elini kabre ve etrafındaki korkuluklara dokundurmaksızıiı huzurda
yerini alır. Sonra : «Selâm sana ey Allah'ın Peygamberi, Allah'ın lahmet ve
berekâti da sana,.. Ben şehadet ediyoıum ki, sen Allah'ın Resulüsün. Risâletini
gerçekten tebliğ ettin, emâneti yerine getirdin, ümmete gereken nasihati
yaptın, ruhun övgü değer anlamda alınıncaya kadar Allah yolunda hakkıyle cihâd
ettin. Allah bizim küçük ve büyüklerimizden yana sana en hayırlı mükâfatlan
versin, en üstün sa-lât-u selâmı sana olsun... Allahım! Kıyamet günü Hz.
Muhammed'i peygamberlerin en yakını eyle (bizim için), onun kâsesinden hiza
(Kevser suyunu) içir? şefaatini bize nasîb eyle ve bizi kıyamet gününde onun
yakın arkadaşlarından yap... Allahım! Peygamberi ziyaretimin sonu bu olmasın,
bundan böyle tekrar ziyaret imkânlarını bahşeyle... Ey yücelik, kerem ve lütuf
sahibi!»
Bütün bu duâ ve
niyazlarda bulunurken sesini fazla yükseltmez, işitilmiyecek kadar da alçaitmaz;
kendisi işitecek bir sesle duâ eder.
Resûlüllah (A,S.)
Efendimize selâm söylemesini tavsiyede bulunan din kardeşlerini o yüce makamda
hatır lıy ar ak, selâmları tebliğ eder. Onlar için şefaat dileğinde bulunur.
Sonra bir adım kadar
ilerliyer.ek Ebubekir sıddîk (R.A.)'m baş-ucuna gelir : «Selâm sana ey
Resûlüllah'ın Halîfesi, Ey ResûiiUiah'm mağarada arkadaşı! Selâm sana ey
yolculukta Resûlüllah in yoldaşı!-Selâm sana, ey Resûlüllah'ın sırlarını
muhafazada Onun en güvenilir dostu! Allah bizden yana sana en üstün mükâfatlar
versin. Peygamber ümmetine imamlık yaptın, Ona en güzel halîfe olmayı
sağladın, yolunda yürüdün, dinden çıkan murtedlerle savaştın, Islâmi-yeti
yaydın, akrabalık bağlarını kuvvetlendirdin; hep Hak için söyledin, hak ehline
yardımcı oldun, ölüm gelinceye kadar hu şerefli ve faziletli yolda yürüdün.
Allanın selâmı, rahmet ve berekâtı sana olsun!..»
Dedikten ve Sıddik-ı
Ekbere en üstün sevgi saygısını sunduktan sonra Hz. Ömer (R.A.)'m başucuna
gelip şöyle selâm verir :
«Selâm sana ey
mü'minlerin emîril. Selâm sana ey İslâm'ı
güçlendiren!. Selâm sana ey putları kıran!. Allah bizden yana sana en üstün mükâfatlar lütfeylesin.
Seni İslâm âlemine halîfe seçenlerden Allah razı olsun. Sen cidden hayatında da
ölümünden sonra da İslâm'a ve Müslümanlara hep yardımcı oldun. Yetimleri
himayene aldın, akrabaları kaynaştırdın. İslâm seninle kuvvet buldu. Sen
Müslümanlar için kadri yüce bir Önder oldun? doğru yolu buldun ve doğru yolu
gösterdin. Müslümanları dağınıklıktan kurtarıp birlik ve dirliklerini sağladın.
Fakirlerini zengin, kırıklarını tamir eyledin. Allah'ın selâmı, rahmet ve
berekâtı sana olsun!.»
Sonra Resûlülîah'm bu
güzide iki halifesini selâmlayıp ta'zima-tım sunduktan sonra tekrar Resûlüllah
(A.S.) Efendimizin baş ucuna yakın yere dönüp şöyle der :
«Allahım, sen söyledin
ve sözün haktır : (Eğer onlar kendilerine zulmettiklerinde sana gelip Allah'tan
günahlarının bağışlanmasını dileseler ve Peygamber de onlar için Allah'tan
bağışlanma dileseydi, herhalde Allahı, tevbeleri çokça kabul eden ve çok
merhametli bu-lurlardi.l İşte biz de senin sözünü işiterek geldik, emrine itaat
ederek huzurunda durduk; Peygamberin şefatini dileyerek sana sığınıyoruz. Ey
Rabbimiz! Bizi bağışla, bizden Önce imân eden kardeşlerimizi de bağışla. Ey
Eabbimiz! Dünyada da bize iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi Cehennem
azabından koru.»
Sonra da hatırına gelen
hususlarda duâ ve niyazda bulunur, Re-sülüllah (A.S.) Efendimizin şefaatçi
olmasını diler. Sonra Ebû Lüba-be sütununa gelip -ki bu minberle kabir
arasındadır- iki rek'at namaz kılıp tevbe ve istiğfarda bulunur. Sonra
Üstüvane-i Hannane'ye gelip dayanır, göz yaşları akıtarak Cenab-ı Rabbi'l-Izzete
yönelip dilinin döndüğü, kalbinin algıladığı kadar kendi nefsine, ana-babası-na
ve bütün mü'minlere duâ eder. Rahmet ve mağfiretler diler.
Vakit Namazlarım
Mescid-i Saadette Cemaatle eda eder. Yemek ve benzeri ihtiyaçlar dışında
Mescid'den ayrılnıayıp ruhen arınmaya vicdanen gelişmeye çalışır. Allah ve
Resulüne yakın olmanın en derin zevkini almaya gayret eder. Geceleri -müsaade
edildiği takdirde-Mescid-i Saadetten ayrılmayıp Kur'ân okur, zikir ve teşbihte
bulunur. Peygamber (A.S.) Efendimize sık sık salât-u selâm getirir.
Bu arada kabirleri
ziyareti ihmâl etmez. Önce Peygamberin amcası Hz. Abbas'm, torunu Hz. Hasan'm,
Zeynelabidîn'in, Muhammed Bakır ve oğlu Cafer Sadık'ın, Hz. Osman'ın, Peygamber
(A.S.) Efen^ dimizin oğlu İbrahim'in Ezvac-i tahirattan birçoğunun medfun
bulunduğu Bakî' kabristanına gidilir. Orada yatanların hepsine selâm verilir,
rahmet ve gufran dileğiyle duâ ve niyazda bulunulur. Ashab ve Tabiin'den orada
gömülü bulunan zatların kıyamet günü şefaatçi olmaları istenilir.
Baki'de Fatıma
mescidinde namaz kılınır. Duâ ve istiğfar yapılarak dışarı çıkılır. Sonra Uhud
şehidleri ziyaret edilir. Ziyaret sırasında şöyle denilmesi rnüstehabdır :
«Sabrettiğinize
karşılık selâm ve esenlik size. Âhiret yurdu ne güzeldir. Ey mü'minler yurdu!
Selâm size olsun. İnşaallah biz de gelip size katılacağız...»
Bu duadan ve selâmdan
sonra Âyet-i Kürsî ile Ihlâs okunur. Bilhassa Uhud'da yatan şehidler serveri
Hz. Hamza'ya selâm verilir.
Cumartesi günü Küba
Mescidini ziyarete gitmek müstehabdır. Çünkü Resûlüllah (A.S.) Efendimiz fırsat
buldukça cumartesi günleri bu mescide uğramış, namaz kılıp duâ etmiştir. «Ey
zayıfların yardımına koşan, ey dertlilerin derdine deva veren Allahım! Bize de
me-ded-u inayette bulun, kapma geldik, bizi kusur ve günahlarımızla kabul
buyur... Sıkıntı ve üzüntülerimizi gider, kötülüklerimizi iyiliklere çevir.
Efendimiz Muhammed'e (A.S.i bol rahmet ve esenlikler bahşeyle .Ey ihsana bol,
lûtfu geniş, rahmeti sonsuz, gufranı sınırsız Allahım! Duâ ve niyazlarımızı,
istek ve arzularımızı yerine getirip kabul buyur.»
Diye duâ edilir.
Mutlaka belirtilen duayı yapmak şart değildir. Bunun dışında mü'minin içinden
estiği ölçü ve anlamda duâ ve niyazda bulunması tavsiye edilmiştir.
Medine'de kalındığı
süre içinde kılacağı bütün namazları Mescidi Saadette kılması müstehabdır.
Ayrılacağı zaman veda anlamında iki rek'at namaz kılıp yine içinden estiği
şekilde duâ ederek göz yaşı akıtması uygun olur. Son olarak da Resûlüllah (A.S.)
Efendimizin Kabr-i Şeriflerine gelip salât-u selâm vermesi, sevgi ve
ta'zimatı-nı sunması da müstehabdır.
«Kim Medine'de ölmeye
imkân bulursa orada ölsün. Çünkü Medine'de ölen kimseye kıyamet günü ben
şefaatçi ve şâhid olurum.»
Küba Mescid'i Hakkında
da şunu buyurmuştur : «Kim evinde iyice temizlenip abdest alır, öylece Küba
Mescidi'-ne gelir de namaz kılarsa, kendisine bir umre sevabı verilir.»