Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı Celal YILDIRIM

BESİNCİ BOLÜM.. 2

MESTLER ÜZERİNE MESHETMEK.. 2

1 — Sahih Kaynakların Tesbit Ettiği Hadîs : 2

2 — Meshin Cevaziyle İlgili Şartlar : 2

3 — Mestler Üzerine Pamuk, Keten Yün Ve Benzeri Bir Maddeden Yapılan Çorap Giyildiğinde Bunları Çıkarmadan Mestler Üzerine Meshetmek Caiz Olur Mu?. 2

4 — Ağaç, Maden Ve Benzeri Maddelerden Yapılan Mestler Üzerine Meshetmek Caiz Değildir. Ancak Günümüzde Petrolden Elde Edip Sun'i Deri Denilen Yumuşak Maddeden Yapılan Mestler Üzerine Keshetmek Caizdir. 3

5 — Ayağa Meshedüecek Kısımdan En Az Üç Parmak Miktarı Bulunması 3

A) Mestlerin Altım Meshetmek Caiz Midir?. 3

B) Meshin Üç Parmakla Yerine Getirilmesi : 3

6 — Tastamam Abdest Alıp Mestleri Giydikten Sonra Meydana Gelen Abdestsizlikten Sonra Mestler Üzerine Meshedilmesi. 4

7 — Mestleri Meshin Müddetinin Gözetilmesi. 4

8  — Özür Sahibi : 4

9 — Mestlerde Üç Küçük El Parmağı Kadar Bir Delik Ve Yırtığın Bulunmaması : 5

I. MESHİ BOZAN ŞEYLER : 5

A) Abdestli İken Mestleri Ayaktan Çıkarmak : 5

B) Fazla Soğuk Nedeniyle Ayaklarına Bir Zarar Dokunur Endişesi İçinde Bulunan Kimse Ne Yapar?. 5

C) İki Kat Ya Da Tüylü Bulunan Mestleri Meshetmek : 6

D) Mestler Üzerine Giyilen Çizme Ve Benzeri Şeyler : 6


BESİNCİ BOLÜM

 

MESTLER ÜZERİNE MESHETMEK

 

Topraklan da kapsayacak biçimde ayağa giyilen «mestler» üzeri­ne abdest alırken meshetmek, dinimizin göstermiş olduğu kolaylık­lardan biridir. Özellikle Yolculuk halinde veya çok soğuk iklimlerde bulunan nasıl bir rahatlık ve kolaylık sağladığım anlatmaya gerek yoktur.

Mestleri meshetme hakkında âyet yoktur. Bunun meşruiyeti ve ruhsat anlamındaki hükmü Sünnet ile sabit olmuştur. Gerçi bu ko­nudaki hadisler üzerinde durulmuş, bir kısmının zayıf olduğu söy-îenmişse de, hadîslerin hepsi bir araya getirildiğinde her türlü şüp­heyi giderecek ölçü ve kuvvetle bir mana ve hüküm ifâde ettiği ken­diliğinden anlaşılır. Bu nedenle müetehit imamlar sözü edilen hadîs­leri ictihadlarına dayanak yaparak İslâm'ın bu ruhsatını belli başlık altında açıklamışlardır.[1]

 

1 — Sahih Kaynakların Tesbit Ettiği Hadîs :

 

Hz. Câbir (R.A.) anlatıyor :

— Ashabdan birinin başına dokunan taş genişçe bir yara mey­dana getirmişti. Sonra da o zat ihtilâm olmuştu. Arkadaşlarına : Te­yemmüm için bana' bir ruhsat var mıdır? diye sorduğunda, su kul­lanmaya güç getirdiğin halde sana bu konuda bir ruhsat bulamayız, diye cevap vermişler, o da su ile yıkanınca ölmüştü. Resûlüllah (A.S.) Efendimize geldiğimizde, o, bu durumu öğrenince :

«Onu öldürdüler varya ,Allah da onları öldürsün. Bilmediğiniz-Ide sormaz mısınız? Yorulup âciz kalanın  (hastalanıp perişan olma^ inin) şifâsı sormaktır. Onun için yarasını (bastırıp bir şey ile) sıkıca sarması ve teyemmüm etmesi veya başındaki sarığını iyice yaranın üzerine sarması, sonra sarılan şey üzerine müshedip bedeninden ge­riye kalan kısmı yıkaması kâfi gelirdi...[2]

İbn Büreyde (R.A.)'nin babasından yaptığı rivayette, deniliyor ki : Habeş Kralı Necaşi, Resûlüllah (A.S.) Efendimize bir çift siyah mest hediye olarak göndermişti. Efendimiz bunları giydi, sonra tek­rar abdest aldığında çıkarmayıp üzerlerine meshetti.[3]

Muğire bin Şu'be   (R.A.) diyor ki :

Bir gün Resûlüllah (A.S.) Efendimizi, mestlerinin üzerine mes-hederken gördüm. Bunun üzerine sordum :

  Ya Resûlellah! (Ayaklarınızı yıkamayı) unuttunuz mu?

  Bilakis sen unuttun, Aziz ve Celil olan Rabbim bana böyle yapmamla emretti, diye cevap verdi.[4]

Hazreti Aişe (R.A.) Validemiz diyor ki :

«Kendisine Mâide suresi indikten bu yana Âllaha kavuşuncaya kadar (mestleri üzerine) meshederdi.»[5]

 

2 — Meshin Cevaziyle İlgili Şartlar :

 

1. Giyilen mestlerin en az üç mil mesafeyi yürüyerek aşacak sağlamlık ve dayanıkta olması,

2. Ayak topuklarını da örtecek boyda bulunması,

O halde belirtilen mesafeyi aşacak kadar dayanıklı olmayan ve yürümeye uygun bulunmayan; fotin gibi ayak topuklarım örtmeyen mestler üzerine meshetmek caiz değildir.[6]

Alt ve üstü deriyle kaplanmış kaim çorabı mest yerine kullan­mak caiz olduğu gibi sadece alt kısmı deriyle kaplanmış olup giyil­medik vaziyette yere konulduğu zaman kıvrılmadan duracak kadar kaim ve sık dokunmuş çorap üzerine de meshetmek caizdir. Bunun gibi ay?.ğa giyildiğinde bağlanmaksızm dimdik durabilen ve deriyi göstermiyecek kadar kaim, ayni zamanda sağlam olan çoraplar üze­rine meshetmeğe cevaz verilmiştir.[7]

Suyu deriye geçirecek, yani suyun geçmesine engel olmayacak kadar gözenekleri açık bulunan mestler "üzerine meshedümez. örne­ğin keten, pamuk ve benzeri maddelerden yapılan mestler bu cümle­dendi;,. Kaim yün iplikten çok sık dokunup suyun geçmesine engel olacak ve giyilmedik vaziyette yere konulduğunda dimdik duracak kadar keçeleşmiş bulunan bir çorap mest olabilir. [8]

 

3 — Mestler Üzerine Pamuk, Keten Yün Ve Benzeri Bir Maddeden Yapılan Çorap Giyildiğinde Bunları Çıkarmadan Mestler Üzerine Mes­hetmek Caiz Olur Mu?

 

Islak eller sürüldüğünde ıslaklık hemen mest­lere geçecek kadar ince ve gözenekleri açık bulunuyorsa, o takdirde caizdir.

Mestler üzerine giyilen şey deriden olursa, ki bu durumda suyun meste geçmesine engel sayılır, bunları çıkarmadan üzerlerine mes­hetmek caiz midir? Abdest bozulup asıl mestler üzerine meshedilme-den önce giyilir veya abdest bozulup asıl mestler üzerine değil bunlar giyilerek üzerine meshedüirse, ilim adamlarının icmaiyle caiz olmaz. Ama abdest bozulmadan bunlar giyi.lirse, biz Hanefilere göre mes­hetmek caizdir.[9]

Asıl mestleri giydikten sonra bir ayağına deriden ma'mul uzun konçlu bir şey giyer, diğer ayağına giymezse, bu durumda bir aya­ğında hem mest, hem mest üzerine giyilmiş ikinci bir mest var, di­ğerinde ise sadece bir mest bulunuyor. Abdest bozulduktan sonra böylece meshetmek caiz olur mu? Mest üzerine giyilen ikinci mest

AItındaki mestin hükmünü aldığından üzerine meshedilnıesi caizdir.[10]

 

4 — Ağaç, Maden Ve Benzeri Maddelerden Yapılan Mestler Üzerine Meshetmek Caiz Değildir. Ancak Günümüzde Petrolden Elde Edip Sun'i Deri Denilen Yumuşak Maddeden Yapılan Mestler Üzerine Keshetmek Caizdir.

 

5 — Ayağa Meshedüecek Kısımdan En Az Üç Parmak Miktarı Bulunması

 

O halde ayaklarından ikisi ya da biri meshedilecek kısımdan cesik bulunan kimsenin giyeceği mest üzerine meshetmesi caiz de­lildir. Ancak üç parmak miktarı bir kısım duruyorsa, o takdirde :âizdir. En sahih olan görüş ve tesbit te budur.[11]

 

A) Mestlerin Altım Meshetmek Caiz Midir?

 

Sahih kaynaklara göre, mestlerin ne altını, ne ökçe kısmını, ne de yan taraflarını meshetmek caizdir. Resûlüllah CA.S.) Efendimi­zin mestlerinin üzerine meshettiği sahih rivayetlerle sabit olmuş-|tur. Nitekim Haziieti Ali (R.A.) diyor ki :

«Eğer ibâdetler fertlerin aklına ve mantığına göre olsaydı, mest­lerin üstüne değil altına meshetmek gerekirdi. Çünkü bu konuda akla gelen ilk şey, yere basılan kısmın böyle bir temizliğe ihtiyacı olduğudur. Ama mestleri meshetmekte temizlikten ziyâde namaza başlamadan kalbi dünyevî meşgalelerden çevirip Allah'a yöneltmek ve abdest ile bunun ilk hazırlığım yapmaktır.»

Beşinci maddedeki genel kaidenin ışığı altında :

Bir ayağındaki mest üzerine iki parmak kadar, diğerindeki üze­rine beş parmak kadar meshetmek yeterli değildir. Çünkü bu konu­da farz olan miktar, her ayaktaki mest üzerine en az üç parmak miktarı meshetmektir.[12]

Küçük bir ayağa büyükçe bir mest giyildiğinde bakılır -. Yapılan mesh boş yere raslamışsa, caiz değildir. Ayağın doldurduğu kısım üzerine yeniden meshetmesi gerekir, önce ayağını iyice mestin Ön kısmına kaydırıp o kısmı    doldurur da öylece mesheder   ve sonra yine ayağını eski yerine çekip meshedilen yeri boş bırakılırsa, bu du­rumda da yapılan mesh caiz değildirjayağm doldurduğu kısım üze­rine yeniden meshedmek lâzımdır.[13]

Ayaklarından birinde yıkamaya ve meshetmeye engel bir yara bulunursa, o takdirde sadece diğer ayağını meshetmekle yetinir. [14]Ayağı topuk seviyesinden kesik olana da sadece topuk kısmı yıkamak gerekir. Üç parmak miktarı tarak kısmından kalmadığı için meshetmek caiz  olmaz.

Mestler üzerine giydiği çizme ve benzeri şey çok geniş olur da onun üzerine değil, elini içine sokup alttaki mesti meshedecek olur­sa, kâfi görülmemiştir. Üzerindeki çizme ya da benzeri ayakkabıyı çıkarmadıkça böyle yapamaz. O takdirde çizme üzerine meshetme­si gerekir.[15]

 

B) Meshin Üç Parmakla Yerine Getirilmesi :

 

O halde iki ya da bir parmakla meshetmek kâfi değildir. Ne var ki iki parmakla meshedecek olursa, ikinci kez ıslatıp sürmesi, bir parmakla meshediyorsa, ikinci ve üçüncü kez ıslatıp sürmesi gere­kir. Bu takdirde mesh caizse de Sünnet biçimi terkedildiğinden ke­rahet vardır. Sahih olan görüş budur.[16]

Üç parmakla meshederken parmak uçlarından yukarıya doğru çekmez de sadece dokundurur, yani mestin üzerine üç parmağı ko­yup kaldırırsa, kerahetle caiz olur. Çünkü parmak uçlarına konulan üç parmağın yukarı doğru temas kurarak çekilmesi sünnettir.[17]

Mestleri sadece parmak uçlarıyla meshedecek olursa, bakılır : Su damlayacak kadar ıslaklık varsa caizdir, değilse yeniden mesh­etmesi gerekir.

Yağmurun, ya da ıslak otların mestlerin meshedilecek kısmına üç parmak miktarı dokunması mesh yerine geçer mi? En sahih kav­le göre geçer.[18]

Abdest azasını yıkadıktan sonra parmaklarda kalan ıslaklıkla meshetmek -damlayacak kadar olsun olmasın farketmez- caizdir. Ama başım meshettikten sonra kalan ıslaklıkla mestleri meshetmek kâfi değildir. [19]

 

6 — Tastamam Abdest Alıp Mestleri Giydikten Sonra Meydana Gelen Abdestsizlikten Sonra Mestler Üzerine Meshedilmesi.

 

Sünnete uygun olanı, iki ayak ta yıkandıktan sonra abdest bo­zulmadan mestlerin giyümesidir. Ne var ki sağ ayağını yıkadıktan sonra önce o ayağın mestini, sol ayağı da yıkadıktan sonra onun mes­tini giymek te caizdir.[20] 

Abdest almadan mestleri giyer, sonra abdest alıp ayaklarını o vaziyette suya batırır da ayakları iyice ıslanır, kuru yer kalmazsa, abdesti tamam sayılır. Bu durumda abdesti bozulduktan sonra mest­ler üzerine meshedebilir.

Eşeğin içtiği artık su ile abdest aldıktan sonra teyemmüm eder de mestleri giyer ve sonra abdesti bozulursa, sözü edilen artık sudan başkası yoksa, yine ayni su ile abdest alıp teyemmüm ettikten son­ra mestleri üzerine mesheder.

Sözü edilen artık su ile abdest aldıktan sonra teyemmüm etme­den mestleri giyer ve abdesti bozuluncaya kadar teyemmüm etmez­se, o takdirde yine artık su ile abdest alır, mestler üzerine meshettik­ten sonra teyemmüm ederek namaz kılarsa kâfi gelir.[21]

Su bulamadığı veya mevcut suyu kullanma imkânı olmadığı için teyemmüm eden kimsenin mestleri üzerine meshetmesi caiz değil­dir. Çünkü teyemmüm abdest yerine geçmekte ve bu ameliyede ayak­lara meshedilmesi meşru görülmemektedir.

Cünüp kimse guslettikten sonra bedeninde az da olsa kuru yer kaldığı halde mestleri giyer, öylece kuru yeri yıkar ve sonra abdes­ti bozulursa, bu durumda mestleri üzerine meshetmesi caizdir. Ama abdest aldığında abdest azasından birinde kuru yer kalır da o yeri yıkamadan abdesti bozulursa, o takdirde giydiği mestler üzerine meshetmesi caiz olmaz.[22]

 

7 — Mestleri Meshin Müddetinin Gözetilmesi.

 

Mukim (eyleşik - yerleşik) kimse için bu müddet bir gün bir ge­cedir. Seferi olan kimse için üç gün üç gecedir. Bu yolculuk ister meşru, isterse gayr-i meşru bir amaca yönelik bulunsun farketmez.

Her iki durumda da meshin müddetinin başlangıcı, giyildikten sonra abdestin bozulmasıyla başlar. Hattâ sabahleyin fecir doğar­ken abdest alıp mestleri giyen ve ancak ikindi vakti abdesti bozulan kimsenin mestlerinin müddeti, abdestinin bozulduğu andan itibaren başlar.[23]

Mukim (eyleşik) kimse ikamet suresi içinde sefere çıkınca, mes­tin müddeti seferi müddete çevrilmiş olur. Yani seferi süresini ta­mamlar. Seferi süre içinde iken yolculuğu sona erip eyleşik duruma gelirse bir gün bir geceyi tamamlar.

Ama eyleşik iken mestin süresi sona erer de öylece sefere çıkar­sa, bu durumda mestleri çıkarıp ayaklarını alacağı abdestle yıka­ması gerekir. Abdesti bozulmamışsa, sadece ayaklarım yıkamakla yetinir. Yolcu kimse de evine döndüğünde artık seferi olmaktan çı­kar ve mestin süresi, mukim (eyleşik) kimseye caiz olan bir gün bir gece olarak hesaplanır. [24]

 

8  — Özür Sahibi :

 

Özür sahibinin özrü abdest aldığı ve mestlerine mesh ettiği va­kit mevcut değilse, normal kişiler gibi, yani sıhhatli kişiler gibi, na­maz vakti değilse bile abdestini alıp mestlerine mesh edebilir. Ama tam abdest alırken ya da meshederken' bir özür meydana gelirse, o takdirde ancak vakit girdikten sonra abdest alıp mestlerini mesh­edebilir.[25]

 

9 — Mestlerde Üç Küçük El Parmağı Kadar Bir Delik Ve Yırtığın Bulunmaması :

 

Bu konuda farklı ictihad ve görüşlerde bulunanlar olmuşsa da en sahih olanı belirtilen bu ölçüdür. Çoğu ilim adamları üç küçük parmağı, erkek parmağıyla açıklayarak ölçüyü daha da belirgin ha­le getirmişlerdir.[26]

Sözü edilen yırtık, sökük ve deliğin mestlerin neresinde bulunur­sa bulunsun, hüküm değişmez. Ancak topuk ve konç kısmındaki de­lik, yırtık ve sökük buna dahil değildir. Meshin cevazına engel sa­yılmamıştır.[27]

Bu konuda şu hususa dikkat etmek gerekir :

Yırtık ya da sökük ve delik bizzat parmak nahiyesinde ise artık bu açıklık küçük parmakla değil ayak parmaklarından görülebilen üç parmakla itibar-edilir. Başka nahiyede ise, yukarıda belirttiğimiz gibi elin üç küçük parmağıyla ölçülür.

Parmakları kesik olan kimsenin mestinin parmak nahiyesindeki yırtık, delik veya sökük başka birinin ayak parmaklarıyla itibar edi­lerek belirlenir.[28]

îki mestin değişik yerlerinde birkaç delik, ya da yırtık ve sökük bulunursa, her mestteki deliklerin toplamı üç küçük delik, ya da yır­tık ve sökük bulunursa, her mestteki deliklerin toplamı üç küçük par­mak kadar olursa, meshe engel sayılır. İkisindeki yırtık, delik ve sö­küklerin toplamı üç parmak kadar olsa bile meshe Gngel sayılmaz.[29]

Mestteki delik, yırtık veya sökük çuvaldız girmiyecek kadar kü­çükse, bunların toplam üç parmak kadar bile olsa meshe engel sa­yılmaz.

Durulduğunda kapanır gibi olan, yüründüğünde açılan delik ve­ya yırtık ve söküklerin yürüyüş halindeki durumları dikkate alınır. Ancak derinin altında astar varsa, o sağlam duruyorsa dış kısnunda meydana gelen yırtık ve sökükler belirtilen ölçüde de olsa meshe en­gel sayılmamıştır.

Ön ya da yan kısımdan bağcıklı olan mestlerin giyildikten sonra bağcıkları iyice kapatılıyorsa, bu tür mestleri kullanmakta bir sakın­ca görülmemiştir. [30]

 

I. MESHİ BOZAN ŞEYLER :

 

a) Abdesti bozan şeyler meshi de bozar.

b) Mestlerden birinin ya da ikisinin çıkarılması,

c) Mesh müddetinin sona ermesi de meshi bozan sebeplerdir. Mesh müddeti sona erdiğinde, ayakları yıkayacak

su varsa mesh bozulmuş olur. Su yoksa, bozulmaz ve böylece namaz kılması caiz olur. O kadar ki, namazda iken mesh süresi tamamlanır ve ayakları­nı yıkayacak su bulunmazsa, o takdirde namazını tamamlar. [31]Bu görüşe muhalefet edenler olmuşsa da müfta bih sayanlar ekseriye­ti oluşturmaktadır. [32]

 

A) Abdestli İken Mestleri Ayaktan Çıkarmak :

 

Abdestli iken mestlerin ikisini veya birini çıkaracak olursa, ayak­larını yıkaması gerekir; tıpkı meshin süresi bitince nasıl yıkamak vâ-cib oluyorsa öyle.. Sadece bir mestin çıkarılması da iki ayağın yıkan­masını gerektirir. Bu, ister kendiliğinden çıksın, iseer biri tarafından ya da giyen tarafından çıkarılsın fark etmez. [33]

 

B) Fazla Soğuk Nedeniyle Ayaklarına Bir Zarar Dokunur Endişesi İçinde Bulunan Kimse Ne Yapar?

 

Meshin süresi olduğu halde fazla bir soğuğun hüküm sürmesi ve böyle bir zamanda mestleri çıkarıp ayaklarını yıkadığı takdirde donma tehlikesiyle karşılaşacağı endişesinde olan kimsenin, süresi sona erdiği halde mestlerini meshedip ibâdetine devam etmesi caiz­dir. Şüphesiz ki bu cevaz dindeki kolaylıklardan biridir.[34]

Ayağın çoğu kısmının mestten dışarı çıkması, tamamının çıkma­sı hükmündedir. Bu durumda iki ayağın da yıkanması gerekir. Tabii abdestli bulunuyorsa, değilse tastamam abdest alması ve ayaklarım yıkaması vâcibdir. Sahih olan da budur.

Mestler genişçe olur da yürüdüğü zaman topuklar dışarı çıkar, yani ayağını kaldırdığında topuklar dışarı çıkar, konulduğunda yeri­ne oturursa ,o mestin üzerine meshetmek de caiz olur.

Bunun gibi, ayakları sakat olup ters bir biçim alan kimse giydiği mestlerde sakatlığından dolayı ayağının üstü mestin altına, taban­ları topuk kısmına gelirse, ayağının çoğu dışarı çıkmadıkça meshet-mesi caiz görülmüştür.[35]

 

C) İki Kat Ya Da Tüylü Bulunan Mestleri Meshetmek :

 

Bu biçimdeki mestleri meshettikten sonra katların biri koparılıp alınır veya tüyler traş edilirse, yapılan mesh iade edilmez.[36]

 

D) Mestler Üzerine Giyilen Çizme Ve Benzeri Şeyler :

 

Mestler üzerine giyilen ve topukları örter şekilde bulunan çizme, fotin ve benzeri şeyler üzerine meshettikten sonra bunları çıkaracak olursa, o takdirde alttaki mestler üzerine meshi iade etmesi gerekir.

Sadece birini çıkarır, diğeri ayağında kalırsa; bu takdirde çıka­rılanın altındaki mestin, diğer ayağındaki çizme ve benzeri şeyin meshini iade etmesi gerekir. Bu, zahir rivayete göredir.[37]

Mestleri tam taharet üzere giydikten sonra, abdesti bozulur, mest­ler üzerine mesheder ve sonra ayağının biri suya batar da mestin içine giren su topuklara kadar yükselirse, o takdirde bu ayak yıkan mış sayılacağından diğer ayağını da bu arada yıkaması gerekir. Çün­kü bir ayağı yıkamak, diğeri meshetmek suretiyle mesh ile yıkama­yı birleştirmek caiz değildir. Ayağının çoğu kısminin ıslanması da böyledir. Sahih olan da budur.[38]

Abdest alırken ayaklarından birindeki, sargılı yarasını mes­heder, ayaklarını yıkayıp mestlerini giydikten sonra da abdesti bo­zulur da yeniden abdest alırsa, mestlerini ve yara üzerinde bulunan sargıyı meshederse abdesti tamam sayılır.

Henüz mestleri giydiği taharet devam ederken yarası iyileşirse, iyileşen yaranın yerini yıkar, mestleri üzerine de mesheder. Ama aldığı abdest bozulduktan sonra yara iyileşirse, o takdirde mestleri çıkarması gerekir.[39]

 

 



[1] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/89.

[2] İbn Mâce - Ebü Dâvud Dare Kutni" : Cabir (R.A.)'den.

[3] Ebû Davud : Babu Meshi Ala'l-Huffaynl.

[4] Ebû Dâvud : Muğire bin Şu'be (R.A.)'den. Ebû Nuaym.

[5] Dare Kutni : Babu'I-Meshi Ala'l-Huffayn.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/89-90.

[6] El-Muhit - Serahsi - Fetâvâ-yi Hindiyye..

[7] Siracülvehhâc - Nehrülfaik - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[8] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/90-91.

[9] El-Muhit - Serahsi - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[10] Fetâvâ-yi Kadıhan - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[11] El-Muhit - Serahsi - Fetâ-vâ-yi Hindiyye - Fetâvâ-yi.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/91-92.

[12] Tebyin - Fethulkadîr - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[13] Siracülvehhac - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[14] El-Muhit - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[15] Künye - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/92-93.

[16] El-Kafi - Et-Teybin - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[17] Munyetü'l-Musalli.

[18] Zahire - Tebyin - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[19] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/93-94.

[20] Fetâvâ-yi Kadıhan - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[21] Siracülvehhac - El-Muhit Fetâvâ-yi Hindiyye..

[22] El-Hulasa - Et-Tebyin - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/94.

[23] El-Tebyîn - El-Muhit - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[24] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/95.

[25] Bahrirâik - İbn Nüceym - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/95.

[26] Hidâye - Bedayi' - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[27] El-Muhit - El-Hulasâ - Fetâvâ-yi Hindiyye..

[28] Cevhere-i Neyyire - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[29] El-Muhit - Fetâvâ-yi Hindiyye - Mecmeulenhür - Bedâyi'.

[30] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/95-96.

[31] El Muhit - Cevhere-i Neyyire - Fetâvâ-yi Kadıhan - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[32] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/97.

[33] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/97.

[34] Hidâye - Et-Tebyîn - Bahrirâik - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[35] Fetavâ-yi Kadıhan : Fetava-yl Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/97-98.

[36] El-Muhit.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/98.

[37] BedayI' - Fetava-yi Hindiyye - Fetavâ-yi Kadıhan.

[38] El-Hulâsa - Fetavâ-yi Hindiyye.

[39] Siracülvehhac - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/98.

Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.02 saniye 14,858,068 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024