BESİNCİ BOLÜM.. 2
MESTLER ÜZERİNE MESHETMEK.. 2
1 — Sahih Kaynakların Tesbit Ettiği Hadîs : 2
2 — Meshin Cevaziyle İlgili Şartlar : 2
3 — Mestler Üzerine Pamuk, Keten Yün Ve Benzeri Bir
Maddeden Yapılan Çorap Giyildiğinde Bunları Çıkarmadan Mestler Üzerine
Meshetmek Caiz Olur Mu?. 2
4 — Ağaç, Maden Ve Benzeri Maddelerden Yapılan
Mestler Üzerine Meshetmek Caiz Değildir. Ancak Günümüzde Petrolden Elde Edip
Sun'i Deri Denilen Yumuşak Maddeden Yapılan Mestler Üzerine Keshetmek Caizdir. 3
5 — Ayağa Meshedüecek Kısımdan En Az Üç Parmak
Miktarı Bulunması 3
A) Mestlerin Altım Meshetmek Caiz Midir?. 3
B) Meshin Üç Parmakla Yerine Getirilmesi : 3
6 — Tastamam Abdest Alıp Mestleri Giydikten Sonra
Meydana Gelen Abdestsizlikten Sonra Mestler Üzerine Meshedilmesi. 4
7 — Mestleri Meshin Müddetinin Gözetilmesi. 4
8 — Özür
Sahibi : 4
9 — Mestlerde Üç Küçük El Parmağı Kadar Bir Delik Ve
Yırtığın Bulunmaması : 5
I. MESHİ BOZAN ŞEYLER : 5
A) Abdestli İken Mestleri Ayaktan Çıkarmak : 5
B) Fazla Soğuk Nedeniyle Ayaklarına Bir Zarar Dokunur
Endişesi İçinde Bulunan Kimse Ne Yapar?. 5
C) İki Kat Ya Da Tüylü Bulunan Mestleri Meshetmek : 6
D) Mestler Üzerine Giyilen Çizme Ve Benzeri Şeyler : 6
Topraklan da
kapsayacak biçimde ayağa giyilen «mestler» üzerine abdest alırken meshetmek,
dinimizin göstermiş olduğu kolaylıklardan biridir. Özellikle Yolculuk halinde
veya çok soğuk iklimlerde bulunan nasıl bir rahatlık ve kolaylık sağladığım
anlatmaya gerek yoktur.
Mestleri meshetme
hakkında âyet yoktur. Bunun meşruiyeti ve ruhsat anlamındaki hükmü Sünnet ile
sabit olmuştur. Gerçi bu konudaki hadisler üzerinde durulmuş, bir kısmının
zayıf olduğu söy-îenmişse de, hadîslerin hepsi bir araya getirildiğinde her
türlü şüpheyi giderecek ölçü ve kuvvetle bir mana ve hüküm ifâde ettiği kendiliğinden
anlaşılır. Bu nedenle müetehit imamlar sözü edilen hadîsleri ictihadlarına
dayanak yaparak İslâm'ın bu ruhsatını belli başlık altında açıklamışlardır.
Hz. Câbir (R.A.)
anlatıyor :
— Ashabdan birinin
başına dokunan taş genişçe bir yara meydana getirmişti. Sonra da o zat ihtilâm
olmuştu. Arkadaşlarına : Teyemmüm için bana' bir ruhsat var mıdır? diye
sorduğunda, su kullanmaya güç getirdiğin halde sana bu konuda bir ruhsat
bulamayız, diye cevap vermişler, o da su ile yıkanınca ölmüştü. Resûlüllah
(A.S.) Efendimize geldiğimizde, o, bu durumu öğrenince :
«Onu öldürdüler varya
,Allah da onları öldürsün. Bilmediğiniz-Ide sormaz mısınız? Yorulup âciz
kalanın (hastalanıp perişan olma^ inin)
şifâsı sormaktır. Onun için yarasını (bastırıp bir şey ile) sıkıca sarması ve
teyemmüm etmesi veya başındaki sarığını iyice yaranın üzerine sarması, sonra
sarılan şey üzerine müshedip bedeninden geriye kalan kısmı yıkaması kâfi
gelirdi...
İbn Büreyde (R.A.)'nin
babasından yaptığı rivayette, deniliyor ki : Habeş Kralı Necaşi, Resûlüllah
(A.S.) Efendimize bir çift siyah mest hediye olarak göndermişti. Efendimiz
bunları giydi, sonra tekrar abdest aldığında çıkarmayıp üzerlerine meshetti.
Muğire bin Şu'be (R.A.) diyor ki :
Bir gün Resûlüllah
(A.S.) Efendimizi, mestlerinin üzerine mes-hederken gördüm. Bunun üzerine
sordum :
— Ya Resûlellah! (Ayaklarınızı yıkamayı)
unuttunuz mu?
— Bilakis sen unuttun, Aziz ve Celil olan
Rabbim bana böyle yapmamla emretti, diye cevap verdi.
Hazreti Aişe (R.A.)
Validemiz diyor ki :
«Kendisine Mâide
suresi indikten bu yana Âllaha kavuşuncaya kadar (mestleri üzerine)
meshederdi.»
1. Giyilen mestlerin
en az üç mil mesafeyi yürüyerek aşacak sağlamlık ve dayanıkta olması,
2. Ayak topuklarını da
örtecek boyda bulunması,
O halde belirtilen
mesafeyi aşacak kadar dayanıklı olmayan ve yürümeye uygun bulunmayan; fotin
gibi ayak topuklarım örtmeyen mestler üzerine meshetmek caiz değildir.
Alt ve üstü deriyle
kaplanmış kaim çorabı mest yerine kullanmak caiz olduğu gibi sadece alt kısmı
deriyle kaplanmış olup giyilmedik vaziyette yere konulduğu zaman kıvrılmadan
duracak kadar kaim ve sık dokunmuş çorap üzerine de meshetmek caizdir. Bunun
gibi ay?.ğa giyildiğinde bağlanmaksızm dimdik durabilen ve deriyi göstermiyecek
kadar kaim, ayni zamanda sağlam olan çoraplar üzerine meshetmeğe cevaz
verilmiştir.
Suyu deriye geçirecek,
yani suyun geçmesine engel olmayacak kadar gözenekleri açık bulunan mestler
"üzerine meshedümez. örneğin keten, pamuk ve benzeri maddelerden yapılan
mestler bu cümledendi;,. Kaim yün iplikten çok sık dokunup suyun geçmesine
engel olacak ve giyilmedik vaziyette yere konulduğunda dimdik duracak kadar
keçeleşmiş bulunan bir çorap mest olabilir.
Islak eller
sürüldüğünde ıslaklık hemen mestlere geçecek kadar ince ve gözenekleri açık
bulunuyorsa, o takdirde caizdir.
Mestler üzerine
giyilen şey deriden olursa, ki bu durumda suyun meste geçmesine engel sayılır,
bunları çıkarmadan üzerlerine meshetmek caiz midir? Abdest bozulup asıl
mestler üzerine meshedilme-den önce giyilir veya abdest bozulup asıl mestler
üzerine değil bunlar giyilerek üzerine meshedüirse, ilim adamlarının icmaiyle
caiz olmaz. Ama abdest bozulmadan bunlar giyi.lirse, biz Hanefilere göre meshetmek
caizdir.
Asıl mestleri
giydikten sonra bir ayağına deriden ma'mul uzun konçlu bir şey giyer, diğer
ayağına giymezse, bu durumda bir ayağında hem mest, hem mest üzerine giyilmiş
ikinci bir mest var, diğerinde ise sadece bir mest bulunuyor. Abdest
bozulduktan sonra böylece meshetmek caiz olur mu? Mest üzerine giyilen ikinci
mest
AItındaki mestin
hükmünü aldığından üzerine meshedilnıesi caizdir.
O halde ayaklarından
ikisi ya da biri meshedilecek kısımdan cesik bulunan kimsenin giyeceği mest
üzerine meshetmesi caiz delildir. Ancak üç parmak miktarı bir kısım duruyorsa,
o takdirde :âizdir. En sahih olan görüş ve tesbit te budur.
Sahih kaynaklara göre,
mestlerin ne altını, ne ökçe kısmını, ne de yan taraflarını meshetmek caizdir.
Resûlüllah CA.S.) Efendimizin mestlerinin üzerine meshettiği sahih
rivayetlerle sabit olmuş-|tur. Nitekim Haziieti Ali (R.A.) diyor ki :
«Eğer ibâdetler
fertlerin aklına ve mantığına göre olsaydı, mestlerin üstüne değil altına
meshetmek gerekirdi. Çünkü bu konuda akla gelen ilk şey, yere basılan kısmın
böyle bir temizliğe ihtiyacı olduğudur. Ama mestleri meshetmekte temizlikten
ziyâde namaza başlamadan kalbi dünyevî meşgalelerden çevirip Allah'a yöneltmek
ve abdest ile bunun ilk hazırlığım yapmaktır.»
Beşinci maddedeki
genel kaidenin ışığı altında :
Bir ayağındaki mest
üzerine iki parmak kadar, diğerindeki üzerine beş parmak kadar meshetmek
yeterli değildir. Çünkü bu konuda farz olan miktar, her ayaktaki mest üzerine
en az üç parmak miktarı meshetmektir.
Küçük bir ayağa
büyükçe bir mest giyildiğinde bakılır -. Yapılan mesh boş yere raslamışsa, caiz
değildir. Ayağın doldurduğu kısım üzerine yeniden meshetmesi gerekir, önce
ayağını iyice mestin Ön kısmına kaydırıp o kısmı doldurur da öylece mesheder ve sonra yine ayağını eski yerine çekip
meshedilen yeri boş bırakılırsa, bu durumda da yapılan mesh caiz
değildirjayağm doldurduğu kısım üzerine yeniden meshedmek lâzımdır.
Ayaklarından birinde
yıkamaya ve meshetmeye engel bir yara bulunursa, o takdirde sadece diğer
ayağını meshetmekle yetinir. Ayağı
topuk seviyesinden kesik olana da sadece topuk kısmı yıkamak gerekir. Üç parmak
miktarı tarak kısmından kalmadığı için meshetmek caiz olmaz.
Mestler üzerine
giydiği çizme ve benzeri şey çok geniş olur da onun üzerine değil, elini içine
sokup alttaki mesti meshedecek olursa, kâfi görülmemiştir. Üzerindeki çizme ya
da benzeri ayakkabıyı çıkarmadıkça böyle yapamaz. O takdirde çizme üzerine
meshetmesi gerekir.
O halde iki ya da bir
parmakla meshetmek kâfi değildir. Ne var ki iki parmakla meshedecek olursa,
ikinci kez ıslatıp sürmesi, bir parmakla meshediyorsa, ikinci ve üçüncü kez
ıslatıp sürmesi gerekir. Bu takdirde mesh caizse de Sünnet biçimi
terkedildiğinden kerahet vardır. Sahih olan görüş budur.
Üç parmakla
meshederken parmak uçlarından yukarıya doğru çekmez de sadece dokundurur, yani
mestin üzerine üç parmağı koyup kaldırırsa, kerahetle caiz olur. Çünkü parmak
uçlarına konulan üç parmağın yukarı doğru temas kurarak çekilmesi sünnettir.
Mestleri sadece parmak
uçlarıyla meshedecek olursa, bakılır : Su damlayacak kadar ıslaklık varsa caizdir,
değilse yeniden meshetmesi gerekir.
Yağmurun, ya da ıslak
otların mestlerin meshedilecek kısmına üç parmak miktarı dokunması mesh yerine
geçer mi? En sahih kavle göre geçer.
Abdest azasını
yıkadıktan sonra parmaklarda kalan ıslaklıkla meshetmek -damlayacak kadar olsun
olmasın farketmez- caizdir. Ama başım meshettikten sonra kalan ıslaklıkla
mestleri meshetmek kâfi değildir.
Sünnete uygun olanı,
iki ayak ta yıkandıktan sonra abdest bozulmadan mestlerin giyümesidir. Ne var
ki sağ ayağını yıkadıktan sonra önce o ayağın mestini, sol ayağı da yıkadıktan
sonra onun mestini giymek te caizdir.
Abdest almadan
mestleri giyer, sonra abdest alıp ayaklarını o vaziyette suya batırır da
ayakları iyice ıslanır, kuru yer kalmazsa, abdesti tamam sayılır. Bu durumda
abdesti bozulduktan sonra mestler üzerine meshedebilir.
Eşeğin içtiği artık su
ile abdest aldıktan sonra teyemmüm eder de mestleri giyer ve sonra abdesti
bozulursa, sözü edilen artık sudan başkası yoksa, yine ayni su ile abdest alıp
teyemmüm ettikten sonra mestleri üzerine mesheder.
Sözü edilen artık su
ile abdest aldıktan sonra teyemmüm etmeden mestleri giyer ve abdesti
bozuluncaya kadar teyemmüm etmezse, o takdirde yine artık su ile abdest alır,
mestler üzerine meshettikten sonra teyemmüm ederek namaz kılarsa kâfi gelir.
Su bulamadığı veya
mevcut suyu kullanma imkânı olmadığı için teyemmüm eden kimsenin mestleri
üzerine meshetmesi caiz değildir. Çünkü teyemmüm abdest yerine geçmekte ve bu
ameliyede ayaklara meshedilmesi meşru görülmemektedir.
Cünüp kimse
guslettikten sonra bedeninde az da olsa kuru yer kaldığı halde mestleri giyer,
öylece kuru yeri yıkar ve sonra abdesti bozulursa, bu durumda mestleri üzerine
meshetmesi caizdir. Ama abdest aldığında abdest azasından birinde kuru yer
kalır da o yeri yıkamadan abdesti bozulursa, o takdirde giydiği mestler üzerine
meshetmesi caiz olmaz.
Mukim (eyleşik -
yerleşik) kimse için bu müddet bir gün bir gecedir. Seferi olan kimse için üç
gün üç gecedir. Bu yolculuk ister meşru, isterse gayr-i meşru bir amaca yönelik
bulunsun farketmez.
Her iki durumda da
meshin müddetinin başlangıcı, giyildikten sonra abdestin bozulmasıyla başlar.
Hattâ sabahleyin fecir doğarken abdest alıp mestleri giyen ve ancak ikindi
vakti abdesti bozulan kimsenin mestlerinin müddeti, abdestinin bozulduğu andan
itibaren başlar.
Mukim (eyleşik) kimse
ikamet suresi içinde sefere çıkınca, mestin müddeti seferi müddete çevrilmiş
olur. Yani seferi süresini tamamlar. Seferi süre içinde iken yolculuğu sona
erip eyleşik duruma gelirse bir gün bir geceyi tamamlar.
Ama eyleşik iken
mestin süresi sona erer de öylece sefere çıkarsa, bu durumda mestleri çıkarıp
ayaklarını alacağı abdestle yıkaması gerekir. Abdesti bozulmamışsa, sadece
ayaklarım yıkamakla yetinir. Yolcu kimse de evine döndüğünde artık seferi
olmaktan çıkar ve mestin süresi, mukim (eyleşik) kimseye caiz olan bir gün bir
gece olarak hesaplanır.
Özür sahibinin özrü
abdest aldığı ve mestlerine mesh ettiği vakit mevcut değilse, normal kişiler
gibi, yani sıhhatli kişiler gibi, namaz vakti değilse bile abdestini alıp
mestlerine mesh edebilir. Ama tam abdest alırken ya da meshederken' bir özür
meydana gelirse, o takdirde ancak vakit girdikten sonra abdest alıp mestlerini
meshedebilir.
Bu konuda farklı
ictihad ve görüşlerde bulunanlar olmuşsa da en sahih olanı belirtilen bu
ölçüdür. Çoğu ilim adamları üç küçük parmağı, erkek parmağıyla açıklayarak
ölçüyü daha da belirgin hale getirmişlerdir.
Sözü edilen yırtık,
sökük ve deliğin mestlerin neresinde bulunursa bulunsun, hüküm değişmez. Ancak
topuk ve konç kısmındaki delik, yırtık ve sökük buna dahil değildir. Meshin
cevazına engel sayılmamıştır.
Bu konuda şu hususa
dikkat etmek gerekir :
Yırtık ya da sökük ve
delik bizzat parmak nahiyesinde ise artık bu açıklık küçük parmakla değil ayak
parmaklarından görülebilen üç parmakla itibar-edilir. Başka nahiyede ise,
yukarıda belirttiğimiz gibi elin üç küçük parmağıyla ölçülür.
Parmakları kesik olan
kimsenin mestinin parmak nahiyesindeki yırtık, delik veya sökük başka birinin
ayak parmaklarıyla itibar edilerek belirlenir.
îki mestin değişik
yerlerinde birkaç delik, ya da yırtık ve sökük bulunursa, her mestteki
deliklerin toplamı üç küçük delik, ya da yırtık ve sökük bulunursa, her
mestteki deliklerin toplamı üç küçük parmak kadar olursa, meshe engel sayılır.
İkisindeki yırtık, delik ve söküklerin toplamı üç parmak kadar olsa bile meshe
Gngel sayılmaz.
Mestteki delik, yırtık
veya sökük çuvaldız girmiyecek kadar küçükse, bunların toplam üç parmak kadar
bile olsa meshe engel sayılmaz.
Durulduğunda kapanır
gibi olan, yüründüğünde açılan delik veya yırtık ve söküklerin yürüyüş
halindeki durumları dikkate alınır. Ancak derinin altında astar varsa, o sağlam
duruyorsa dış kısnunda meydana gelen yırtık ve sökükler belirtilen ölçüde de
olsa meshe engel sayılmamıştır.
Ön ya da yan kısımdan
bağcıklı olan mestlerin giyildikten sonra bağcıkları iyice kapatılıyorsa, bu
tür mestleri kullanmakta bir sakınca görülmemiştir.
a) Abdesti
bozan şeyler meshi de bozar.
b)
Mestlerden birinin ya da ikisinin çıkarılması,
c) Mesh
müddetinin sona ermesi de meshi bozan sebeplerdir. Mesh müddeti sona erdiğinde,
ayakları yıkayacak
su varsa mesh bozulmuş
olur. Su yoksa, bozulmaz ve böylece namaz kılması caiz olur. O kadar ki,
namazda iken mesh süresi tamamlanır ve ayaklarını yıkayacak su bulunmazsa, o
takdirde namazını tamamlar. Bu
görüşe muhalefet edenler olmuşsa da müfta bih sayanlar ekseriyeti
oluşturmaktadır.
Abdestli iken
mestlerin ikisini veya birini çıkaracak olursa, ayaklarını yıkaması gerekir;
tıpkı meshin süresi bitince nasıl yıkamak vâ-cib oluyorsa öyle.. Sadece bir
mestin çıkarılması da iki ayağın yıkanmasını gerektirir. Bu, ister
kendiliğinden çıksın, iseer biri tarafından ya da giyen tarafından çıkarılsın
fark etmez.
Meshin süresi olduğu
halde fazla bir soğuğun hüküm sürmesi ve böyle bir zamanda mestleri çıkarıp
ayaklarını yıkadığı takdirde donma tehlikesiyle karşılaşacağı endişesinde olan
kimsenin, süresi sona erdiği halde mestlerini meshedip ibâdetine devam etmesi
caizdir. Şüphesiz ki bu cevaz dindeki kolaylıklardan biridir.
Ayağın çoğu kısmının
mestten dışarı çıkması, tamamının çıkması hükmündedir. Bu durumda iki ayağın
da yıkanması gerekir. Tabii abdestli bulunuyorsa, değilse tastamam abdest
alması ve ayaklarım yıkaması vâcibdir. Sahih olan da budur.
Mestler genişçe olur
da yürüdüğü zaman topuklar dışarı çıkar, yani ayağını kaldırdığında topuklar
dışarı çıkar, konulduğunda yerine oturursa ,o mestin üzerine meshetmek de caiz
olur.
Bunun gibi, ayakları
sakat olup ters bir biçim alan kimse giydiği mestlerde sakatlığından dolayı
ayağının üstü mestin altına, tabanları topuk kısmına gelirse, ayağının çoğu
dışarı çıkmadıkça meshet-mesi caiz görülmüştür.
Bu biçimdeki mestleri
meshettikten sonra katların biri koparılıp alınır veya tüyler traş edilirse,
yapılan mesh iade edilmez.
Mestler üzerine
giyilen ve topukları örter şekilde bulunan çizme, fotin ve benzeri şeyler
üzerine meshettikten sonra bunları çıkaracak olursa, o takdirde alttaki mestler
üzerine meshi iade etmesi gerekir.
Sadece birini çıkarır,
diğeri ayağında kalırsa; bu takdirde çıkarılanın altındaki mestin, diğer
ayağındaki çizme ve benzeri şeyin meshini iade etmesi gerekir. Bu, zahir
rivayete göredir.
Mestleri tam taharet
üzere giydikten sonra, abdesti bozulur, mestler üzerine mesheder ve sonra
ayağının biri suya batar da mestin içine giren su topuklara kadar yükselirse, o
takdirde bu ayak yıkan mış sayılacağından diğer ayağını da bu arada yıkaması
gerekir. Çünkü bir ayağı yıkamak, diğeri meshetmek suretiyle mesh ile yıkamayı
birleştirmek caiz değildir. Ayağının çoğu kısminin ıslanması da böyledir. Sahih
olan da budur.
Abdest alırken
ayaklarından birindeki, sargılı yarasını mesheder, ayaklarını yıkayıp mestlerini
giydikten sonra da abdesti bozulur da yeniden abdest alırsa, mestlerini ve
yara üzerinde bulunan sargıyı meshederse abdesti tamam sayılır.
Henüz mestleri giydiği
taharet devam ederken yarası iyileşirse, iyileşen yaranın yerini yıkar,
mestleri üzerine de mesheder. Ama aldığı abdest bozulduktan sonra yara
iyileşirse, o takdirde mestleri çıkarması gerekir.