Kur'an-I Kerimi Tanıyalım

On birinci Cüzün Özeti
1. On
birinci cüz Tevbe Sûresi 94. ayetle başlar Hud Sûresi 5. ayetle biter.
2. Tevbe
Sûresi yoğunlukla münafıkların iç yüzünden ve davranışlarından bahseder. Sûre
münafıkların ve Müminlerin davranışlarını sürekli karşılaştırmalı olarak
aktarır.
3. Münafıkların
sürekli mazeret uydurdukları, (tevbe 94) Allah’ın adına yemin etmekten
kaçınmadıkları (tevbe 95), münafıkların çok gizli hareket ettikleri için
tanınmadıkları (tevbe 101), münafıkların Mescid yani dini müessese açmaktan da
uzak kalmadıkları, açılışına peygamber efendimiz gibi dini referansı olan
kimseleri çağırdıkları (tevbe 107-110), Kuran nazil olduğu, okunduğu zaman
münafıkların iğrenç yüzlerinin arttıkça arttığı (tevbe 125) ayetlerinde
vurgulanır.
4. 104,
112, 117, 118 ayetlerinde tevbe vurgusu yapılır. Zaten Sûrenin isminin tevbe
olmasının nedeni Sûre içinde bir çok ayetin tevbeden bahsediyor olmasıdır.
5. 117
– 118. ayetler Tebuk gazvesinden geri kalan ve mazeret sunmak yerine tevbe eden
üç sahabenin durumundan bahseder.
6. 111.
âyette
اِنَّ اللّٰهَ اشْتَرٰى مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ
لَهُمُ الْجَنَّةَؕ يُقَاتِلُونَ فٖي سَبٖيلِ اللّٰهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ
وَعْداً عَلَيْهِ حَقاًّ فِي التَّوْرٰيةِ وَالْاِنْجٖيلِ وَالْقُرْاٰنِؕ وَمَنْ
اَوْفٰى بِعَهْدِهٖ مِنَ اللّٰهِ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذٖي بَايَعْتُمْ
بِهٖؕ وَذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظٖيمُ
Allah teâlânın müminlerden cennet karşılığında onların can ve mallarını satın
alması anlatılır.
7. 128
– 129. âyetlerde peygamber efendimizin müminlere karşı ne kadar şefkat ve
merhamet sahibi olduğu vurgulanır ve Sûre bu şekilde biter.
Yunus
Sûresi 40,94,95 ve 96. âyetler Medine döneminde, diğerleri Mekke döneminde
inmiştir. 109 âyettir. Sûrede temel konu olarak Allah’ın rahmetinin gazabına
üstün olduğu vurgulanmaktadır. Sûrede, Yûnus, Nûh ve Mûsâ peygamberler ile
bunların kavimlerinin kıssalarına yer verilmektedir. Sûre, adını içindeki Yûnus
kıssasından almıştır.
Yûnus sûresinin temel konuları, İslâmî kaynaklarda tevhid, nübüvvet ve âhiret
terimleriyle ifade edilen, “bir Allah’a iman ve kulluk etmek, bilgi kaynağı
vahiy, vahyin taşıyıcısı ve açıklayıcısı olarak peygamber ve dünya hayatında
peygamberin çağrısına uyanlarla uymayanları ebedî âlemde bekleyen âkıbet”tir.
Sûre bütün peygamberlerin görev ve işlevlerine, bu arada son peygamber Muhammed
aleyhisselâmın gerçek bir peygamber olduğuna, onun insanları Allah’a iman ve
yalnızca O’na kulluk etmeye çağırdığına, içlerinde Yûnus aleyhisselâmın da
bulunduğu başka peygamberlerden örnekler vererek tarih boyunca yaşanan şirk-tevhid
mücadelesine, hem Hz. Peygamber’in getirdiği kitabın kendisinin uydurduğu bir
kitap olmadığı hem de Allah’tan başka bir ilahın bulunmadığı gerçekleriyle
ilgili ikna edici delillere Kur’an’ın genel üslûbu ve sistematiği çerçevesinde
temas etmektedir.
8. Yunus
peygamberin kavmi toplu olarak iman eden tek halktır. Sûrede bununla ilgili iki
âyet geçmektedir. Sûrenin ana konusu tevhiddir. Tevhidin de yeniden yaratılış
kısmı vurgulanmıştır.
9. 75-93.
ayetler arasında hazreti Musa’dan ve iman etmeyen firavundan ve onun bedeninin
denizden kurtarılıp ibret olarak teşhir edileceği anlatılır.
10.
Sûre içinde insanın bazı garip davranışları anlatılır. Peygamberin insan
ırkından olmasını benimsememeleri ( 2), hayrı istemekte acele ettikleri gibi
şerri de istemeleri (11), başları derde düşünce Allah’tan yardım istedikleri ama
dertlerini Allah giderince başka şeyleri Allah’a ortak koşmaları (12, 21, 22, 23
ve 107) gibi konular bu Sûrede geçmektedir.
11. İnançsızların
Kuranın içeriğini beğenmeyince peygamber efendimizden bunu değiştirmelerini
talep etmeleri de 15-17 ayetler arasında gündeme getirilmiştir.
12. 37-41.
ayetler arasında Kuranın insan tarafından uydurulan bir kitap olmadığı,
Allah’tan gelen ilahi sözler olduğu, eğer beşeri bir kitap ise aynısını
yapmaları istenmektedir.
13. 62-64
ayetleri arasında
اَلَٓا اِنَّ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ
Allah’ın velayetini kabul edenlere bir hüzün ve korkunun olmadığı vurgulanır.
14. 107.
âyette
وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَـهُٓ اِلَّا هُوَۚ وَاِنْ
يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلَا رَٓادَّ لِفَضْلِهٖؕ يُصٖيبُ بِهٖ مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ
عِبَادِهٖؕ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحٖيمُ
Allah’tan gelen bir iyiliği kimsenin engelleyemeyeceğini, ondan gelen bir
sıkıntıyı ise o istemedikçe kimsenin kaldıramayacağı özellikle vurgulanır.
15. Sûre
baştan sona tevhid vurgusu yapar ve Allah’ın hükmü gelinceye kadar sabretmek
gerektiği vurgusu yapılarak biter.
Hud
Sûresi Mekke döneminde inmiştir. 123 âyettir. Sûre, adını içinde söz konusu
edilen Hûd peygamberden almıştır. Sûrede başlıca tevhit, peygamberlik, öldükten
sonra dirilme ve ceza konuları ele alınmakta ve bunlar bazı peygamberlerin
kıssalarıyla desteklenmektedir.
Hûd sûresi hem üslûp hem de içerik bakımından bir önceki Yûnus sûresiyle büyük
bir benzerlik göstermektedir. Bu sûrede de ağırlıklı olarak Allah’ın varlığı,
birliği, O’nun iradesinin peygamberleri aracılığıyla vahy edildiği gerçeği ve
peygamberlik olgusunun gelmiş geçmiş toplumlardaki görünümü ele alınmakta, bazı
peygamberlerin kıssalarına Yûnus sûresinde özet olarak, burada ise daha geniş
bir şekilde yer verilmektedir. Nûh, Hûd, Sâlih, İbrâhim, Lût, Şuayb ve Mûsâ
peygamberlerin kıssaları anlatılmakta; Kur’an’ın mûcize oluşu, öldükten sonra
dirilme, hesap ve âhiret hayatıyla ilgili konulara yer verilmektedir.
16.
On birinci cüzde sadece beş âyeti geçmektedir.
Hz. Peygamber, “Cuma günü Hûd sûresini okuyunuz” (Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’ân”,
17) buyurarak sûrenin faziletine,
شَيَّبَتْنِي هُودٌ وَالْوَاقِعَةُ وَالْمُرْسَلاَتُ وَ عمَّ يَتَسَاءَلُونَ وَإذَا
الشَّمْسُ كُوِّرَتْ
“Hûd sûresi ve kardeşleri beni ihtiyarlattı” meâlindeki hadisiyle de ağır
sorumlulukları hatırlatan bir içeriğe işaret etmektedir.
Hûd sûresinin kardeşleri aynı hadisin devamında “Vâkıa, Hâkka, Mürselât, Nebe’
ve Tekvîr” sûreleri olarak belirtilmiştir (Tirmizî, “Tefsîr”, 57/3297;
ayrıca bk. Şevkânî, II, 544; Kurtubî, XI, 1). Bu sûrelerde çok etkileyici bir
üslûpla daha önceki peygamberlerin tevhid mücadelesinden kesitler verilmiş ve
kıyamet sahnelerinin tasvir edilmiş olmasının Resûlullah’ı kendi sorumluluğu ve
özellikle ümmetinin geleceği açısından derinden düşündürmüş olduğu
anlaşılmaktadır.
|